Araçlar

Bookmark and Share




Atasözleri

  • Kuru ağaç eğilmez, kuru kiriş döğülmez
  • Söğüde tazelik kayına katılık yakışır.
  • Adama dayanma ölür, ağaca dayanma kurur.
  • Ağaca balta vurmuşlar, sapı bedenimden demiş.
  • Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur.
  • Ağacı kurt, insanı dert yer.
  • Ağacın kurdu içinde olur.
  • Ağaç kökünden yıkılır.
  • Ağaç meyvası olunca kökünü aşağı salar.
  • Ağaç ne kadar uzarsa göğe ermez.
  • Ağaçtan maşa olmaz.
  • Ağaç yaş iken eğilir.
  • Ağaç kökünden yıkılır.
  • Yaş kesen baş keser.
  • Ağaca beşikten mezara kadar muhtacız.
  • Ağaçsız memleket duvaksız geline benzer.
  • Ağaç ne kadar yüksek olursa olsun, yaprakları yine de yere dökülür.Çin Atasözü
  • Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde gelecek kuşaklar serinler. Çin atasözü
  • Ormana nasıl haykırırsan öyle karşılık verir. Fin atasözü
  • Ağaç diken, kendinden başkasını da sevdiğini gösterir. Amerikan atasözü
  • Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık.
  • Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
  • Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur.
  • Ağacı kurt, insanı dert yer.
  • Ağaç kökünden yıkılır.
  • Ağaç yaprağı ile güzeldir (gürler).
  • Ağaç yaş iken eğilir.
  • Ahlatın (armudun) iyisini ayılar yer.
  • Al elmaya taş atan çok olur.
  • Baba koruk (ekşi elma, erik) yer, oğlunun dişi kamaşır.
  • Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun).
  • Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.
  • Bostan yeşil (gök) iken pazarlığa oturulmaz.
  • Buğday başak verince orak pahaya çıkar (kıymete biner).
  • Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince.
  • Buğdayın yanında, acı ot da sulanır.
  • Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez.
  • Çok arpa atı çatlatır.
  • Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.
  • Gülü seven dikenine katlanır.
  • Her ağacın meyvesi olmaz.
  • Her ağaçtan kaşık olmaz.
  • Isırgan ile taharet olmaz.
  • İki karpuz bir koltuğa sığmaz.
  • Meyveli ağacı taşlarlar.
  • Otu çek, köküne bak.
  • Soğanın acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir.
  • Şeytanla kabak ekenin, kabak başına patlar.
  • Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın.
  • Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz.
  • Tarlaya saban, sürüye çoban.
  • Üzüm üzüme baka baka kararır.
  • Yarım elma, gönül (hatır) alma.
  • Yaş kesen, baş keser.
24-03-2005
Eski 12-04-2009, 23:40  
İklimsiz
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 11-03-2007
Şehir: Giresun
Mesajlar: 2,451
  • Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık.
    Telâşla, sabırsızca ve ivedilikle yapılan işler genellikle kötü sonuçlar doğurur; kişiyi pişmanlığın içine iter.
  • Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
    Kötü durumda olan bir kimseyi, ortaya çıkacak yeni kötü durumlar etkilemez; pek çok zorluğa katlanabilir; çünkü o, böylesi kötü durumlara alışmıştır. Ayrıca, işe yaramayacak hâle gelmiş kimseler de, tutar bir yanları olmadığı için felâketlerden çekinmezler.
  • Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur.
    Büyüklerin küçükler üzerinde büyük bir etkisi vardır. Çocuklar, çokluk büyüklerini örnek alırlar. Onlardan ne görürlerse onu yapmaya çalışırlar. Bu sebeple, anne-babanın çocuklar, büyüklerin de küçükler üzerindeki etkisi, eğitim açısından oldukça önemlidir.
  • Ağacı kurt, insanı dert yer.
    Ağaç kurdu, içine yerleştiği bir ağacı veya tahtayı özünden, içten içe yiyerek çürütür ya da kurutur. Dert ve üzüntü de tıpkı ağaç kurdu gibidir. İnsanı içten içe yıpratır, perişan eder, dayanıksız kılar, yiyip bitirir.
  • Ağaç kökünden yıkılır.
    Ağacı ayakta tutan, onu toprağa bağlayan kökleridir. Onun bütün dallarını kesebilirsiniz, ancak yıkamazsınız. Yıkmak için köklerini topraktan çıkarmak zorundasınız. Bir aile, toplum ya da düzen de tıpkı ağaç gibidir. Onu da ayakta tutan bir temel (kök) vardır. Kimi ayrıntılarını (dallarını) yok edebilirsiniz, ancak yıkıp bozamazsınız; yıkmak için temelini sarsmak, ana noktalarını bozmak zorundasınız.
  • Ağaç yaprağı ile güzeldir (gürler).
    Bir ağacı güzel gösteren, verimli kılan, canlı tutan yaprakları, çiçekleri ve meyveleridir. Varlığını ancak bunlarla kanıtlar. İnsanlar da böyledir. İnsan ailesi, çocukları, yakınları ve dostları ile bir bütün oluşturup varlık gösterebilir. Eğer bunlardan mahrum olursa yapraksız, çiçeksiz ve meyvesiz bir ağaç gibi kalır ortada; cansız, kurumuş gibi, güçsüz ve verimsizdir.
  • Ağaç yaş iken eğilir.
    Çocuklar mutlaka küçük yaşta eğitilmelidirler. Bu yaşlarda işlenmeye, her türlü bilgiyle donatılmaya elverişlidirler. Zaman geçip de büyüdükçe eğitilmeleri zorlaşır. Yaşlı insan kolay kolay eğitilmez. Onlar tıpkı kuru bir ağaç gibidirler. Eğilmezler, buna zorlanırlarsa kırılırlar. Bu sebeple onlara yeni bir davranış kazandırmak imkânsız gibidir.
  • Ahlatın (armudun) iyisini ayılar yer.
    Değerli, güzel ve iyi şeyler çoklukla onlara lâyık olmayan kimselerin eline geçer ve onlarca kullanılırlar. Bu da gösteriyor ki, insanlar gelişen olaylara çok kez engel olamazlar.
  • Al elmaya taş atan çok olur.
    1. Önemli, parlak mevkileri elde etmeye çalışan çok olur. 2. Değerli, güzel ve çekici olan şey herkesin dikkatini çeker. Kimileri onu elde etmeye çalışırken, kimileri de kıskançlığa düşüp onun aleyhinde çalışırlar.
  • Baba koruk (ekşi elma, erik) yer, oğlunun dişi kamaşır.
    Bir babanın yaptığı kötü iş, sürekli tekrarladığı uygunsuz hareketler her nedense aileye yüklenmeye çalışılır. Toplum içinde de bunun sıkıntısını en çok, çocuk çeker; en çok o, güç duruma düşer.
  • Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun).
    Bir bağın bağ olması için gereken bakım gösterilmelidir. Üzümler zamanında budanmalı, gübrelenmeli, çapalanmalı ve sulanmalıdır. Bu yapılmazsa o bağdan istenilen üzüm alınamaz. Bu da bize gösteriyor ki emekle üzüm arasında sıkı bir ilişki var. Bir kişi bir şeyden verim bekliyor, fayda temin etmek istiyorsa gereken çabayı göstermeli; gerekli harcamalardan kaçmamalı, o şeye iyi bakmalıdır. Aksi takdirde o şeyden yararlanmaya yüzü olmaz.
  • Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.
    İster bağ, ister iş yeri, isterse bir eşya olsun, ona gerekli bakımı gösterirsek beklediğimiz faydaya kavuşuruz. Bir bağa bakmaz, onu çapalamaz, budamasını yapmaz, yabancı otlardan temizlemez ve gübrelemezsek bir zaman sonra onu dağa, verimsiz bir yere dönmüş görebiliriz. Bakımı olmayan bir iş yeri, bir eşya için de durum bundan farklı değildir.
    Bakımdan uzak tutulmuş bir iş yerinde düzen gözetilmezse aksaklıklar giderek büyür, önü alınamaz olur, sonunda iş yeri iflasın eşiğine gelebilir. Bir eşyanın bozuk, kırık, eksik bir yanı yerinde ve zamanında giderilmezse, o eşya bir süre sonra kullanılamayacak hâle gelir. Unutulmamalıdır ki, bakılan ve onarılan şeyler ancak yararlanılacak şeyler olarak ortada kalır.
  • Bostan yeşil (gök) iken pazarlığa oturulmaz.
    Ne olacağı, nasıl gelişeceği, nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir konu, iş ya da durum üzerinde anlaşmaya varılıp söz verilemez.
  • Buğday başak verince orak pahaya çıkar (kıymete biner).
    Kimi zaman ortada duran, pek önemli görünmeyen şeyler kendilerine ihtiyaç duyulunca çok değer kazanırlar. İsteklisi çok olan nesnenin fiyatı artar. Sözgelimi yazın ortasında el sürülmek istenmeyen odun ya da kömür, kışa doğru birden kıymet kazanır; ucuzken pahalı olur.
  • Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince.
    Tarlada ya da harmanda duran, henüz hasadı yapılıp ambara girmemiş ürün bizim sayılmaz. Çünkü bir yangın, bir sel, yağmur ya da başka bir felâket onun harap olup yok olmasına yol açabilir. Anne ve babanın varlıklı olduğu günlerde oğulun gerçek kişiliği ortaya çıkmaz. Ne zaman anne-baba yoksullaşır, işte o zaman gerçek yüzü ortaya çıkar. Eğer oğul, anne-babasına karşı olan görevlerini yerine getirmiyor, onlardan yardımını esirgiyorsa, ona iyi bir oğul denemez.
  • Buğdayın yanında acı ot da sulanır.
    Mümkün olduğunca dikkatli olunup iyi ve yararlının yanında, kötü ve yararsızın gelişip büyümesine fırsat verilmemelidir.
  • Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez.
    Her varlığın bir niteliği, bir yapısı vardır. Gülü, ancak gül ağacından alabilirsin. Bir çalının gül açması mümkün değildir. Çünkü tabiatına aykırıdır. Bunun gibi cahil kimselere de bir söz anlatmak hemen hemen mümkün değildir. Çünkü cahil kimsenin kavrayışı kıttır, ayrıca inatçıdır ve bildiğinden de şaşmaz. Dolayısıyla onu yola getirmek, ondan olumlu davranışlar beklemek son derece zordur; ona ne söylerseniz boşa gider.
  • Çok arpa atı çatlatır.
    At arpayı çok sever ama ölçüyü kaçırıp da gereğinden fazla yerse zararını hemen görür. Bunun gibi her işte de bir ölçü vardır, ölçüyü kaçırıp işte aşırı gitmek zararımıza olur.
  • Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.
    Her işin kendine has araç ve gereci vardır. O işten sağlıklı bir sonuç alınmak isteniyorsa uygun olan araç ve gereç kullanılmalıdır. Kötü, uygun olmayan araç ve gereçlerle iyi bir şey, kaliteli bir ürün alınamaz.
  • Gülü seven dikenine katlanır.
    Seven kişi, sevdiği kimse veya sevdiği iş yüzünden başına gelecek sıkıntılara ses çıkarmadan katlanır. Bilir ki, sevdiğini elde etmek için birçok güçlüğe göğüs germek, fedakârlıkta bulunmak zorundadır.
  • Her ağacın meyvesi olmaz.
    Etrafımızda yaşayan insanların dış görünüşlerine bakarak onlardan bir verim beklenmemelidir. Dıştan bize verimli gibi görünen nice insanın yararsız olduğu, onlardan bir fayda gelmediği çok görülmüştür.
  • Her ağaçtan kaşık olmaz.
    Kimi nesne, iş ya da durumun kendine has bir özelliği vardır. Bu bakımdan özelliği bulunan bir şey için herhangi bir malzeme, madde veya kimse kullanılamaz. Görünüşe aldanmamalı, uygun olan seçilmelidir.
  • Isırgan ile taharet olmaz.
    1. Kötü, zararlı kişiden iyilik beklenmez. 2. Her işin aracı farklıdır. İyi sonuç bekleniyor ve zarara uğranmak istemiyorsan uygun araç-gereç seçilmelidir.
  • İki karpuz bir koltuğa sığmaz.
    Kimisi, önemi büyük birkaç işi bir arada yapmaya kalkışır. Bu ise çok zor ve sakıncalıdır. Çünkü gücü ve dikkati dağıtır. Buna aldırmayanlar çoklukla yapmaya kalkıştıkları işleri sekteye uğratırlar.
  • Meyveli ağacı taşlarlar.
    Öyle sıradan kimselerle pek uğraşan olmaz. Ama toplumda bir konum edinmiş, bilgili, becerikli ve başarılı kimse kolayca hedef olur; hücumlara maruz kalır. Çünkü onun toplumdaki konumu kimilerinin kıskançlık duygularının kabarmasına yol açar.
  • Otu çek, köküne bak.
    Bir kişinin kimliğini, nasıl birisi olup olmadığını öğrenmek için soyunu sopunu bilmek ve tanımak gerekir.
  • Soğanın acısını yiyen bilmez doğrayan bilir.
    Bir işteki güçlüğü, çekilen sıkıntıyı, o işin içinde olanlar, o işi başarmaya çalışanlar bilir; işin sadece sonucundan yararlananlar ise bundan habersizdirler.
  • Şeytanla kabak ekenin, kabak başına patlar.
    Kötü, alçak, düzenbaz, kurnaz biri ile ortak bir işe girenin başına türlü felâketler gelir; oynadıkları oyundan en çok zarar eden o olur.
  • Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın.
    Ekilen tarla yeterince sulanırsa daha fazla ürün verir. Eğer tarla suya yakınsa hem kolay, hem de çok sulanma imkânı doğar. Bu durum da tarlayı değerli kılar. Bu tarla bir de eve yakınsa daha da kıymetli olur. Çünkü bir yandan tarlaya olan ulaşım, bir yandan tarlanın bakımı, bir yandan da tarlanın korunması kolaylaşmış olur.
  • Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz.
    Emeksiz, çabasız verim düşünülemez. Tarlasını gerektiği gibi sürmeyen, işleyip çapalamayan, gübresini zamanında vermeyen, sulayıp yabancı otlardan temizlemeyen kişinin tarladan ürün beklemeye hakkı yoktur.
  • Tarlaya saban, sürüye çoban.
    Bir tarla iyi sürülür ve işlenirse istenen ürünü verir. Sabanın girmediği tarla kısa bir süre sonra yozlaşıp çoraklaşır, ekilemez olur. Bunun gibi bir sürüden de verim bekleniyorsa, onu iyi bir çobana teslim etmelidir. Çünkü iyi bir çoban, sürünün nerede besleneceğini, bakımının nasıl yapılacağını bilir.
  • Üzüm üzüme baka baka kararır.
    Her zaman bir arada bulunan, arkadaşlık eden, bir çevrede yaşamaya çalışan kimseler birbirlerinden etkilenirler; birbirlerinin özelliklerini, huylarını ve alışkanlıklarını kaparlar. Bk. “Körle yatan...”
  • Yarım elma, gönül (hatır) alma.
    Sunulan armağan küçük de olsa, gönül almaya yeter. Çünkü önemli olan dostlarımızı unutmadığımızı, hatırladığımızı ortaya koymaktır.
  • Yaş kesen, baş keser.
    Ormanı meydana getiren ağaçlar bir memleketin can damarıdır. Yeşil tabiat, berrak su, temiz hava, yağmur, cıvıl cıvıl kuşlar, ağaçla birlikte vardır. Ağaçsız kalan yer kısa zamanda çöle döner, hayat orada son bulur. Öte yandan, ağaç memleket ekonomisine de sayısız katkılarda bulunur. Hem ekolojik denge, hem de iktisadi hayat açısından ağacı koruma görevi bir zorunluluktur. Bu bakımdan bir ağacı boş yere kesen, insan hayatına kıymış gibi suç işlemiş olur.

İklimsiz Çevrimdışı Kurallara Aykırı Mesajı Bildir IP  
Eski 13-04-2009, 16:57  
Harun Parlak
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-01-2007
Şehir: İstanbul Sarıyer
Mesajlar: 4,272
  • Dikili bir Ağacı bile yok
    Hayatta hiç birşeye muhafak olamamak, baltaya sap olamamak anlamında kullanılır.

Harun Parlak Çevrimdışı Kurallara Aykırı Mesajı Bildir IP  
Yazılım vBadvanced CMPS, Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024