![]() |
|
|
|
|
|
#1 | |
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,027
|
Alıntı:
Oysa bu konuya tamamen başka bir açıdan bakmak gerektiğini düşünüyorum. Topraklı tarım ve topraksız tarım biribirine alternatif olan (birinden birinin uygulanıp diğerinin terkedilmesi anlamında) yöntemler değil bence. Topraklı tarım diye de tek bir kavram yok zaten. Bu başlık, "topraksız tarım hakkında endişeler" olarak açılmış. Gerçeğe uygun olmasa da algı seviyesinde endişe duyanlar olabilir. "Endişe", topraksız tarım ile üretilenleri yersek zararı olur mu? Topraksız tarımın çevreye bir zararı olur mu? vs. vs. şeklinde olabilir. Çok açık bir gerçek ise, topraksız tarım ile üretilenleri besin olarak tüketmek (şayet besin eriyikleri doğru malzemeler ile hazırlanmış ise) marketlerde satılan kutular, şişeler, paketlerden çok daha güvenli. İçinde en azından, insan gıdası olmayan sodyum benzoat yok. Şayet pestisit kullanılmadan yetiştirilmiş ise organik ürünler kadar güvenli. Besin değerleri bakımından besin eriyiklerinin verdikleriyle sınırlı olsa dahi zararlı olmayacağı da son derece açık. "Çevre"den izole olması her durumda çevreye doğrudan bir etkisinin olmamasını sağlıyor Bu sebeplerle başlıktaki "endişeler" yersiz. Yazdığınız gibi terasınızda, kiminin balkonunda yapılmaması için hiç bir sebep yok. Zaten en büyük avantajı tarıma uygun toprağın olmadığı yerde yapılabilmesi değil mi? Bahçenizde organik üretim yaparken, terasınızda hidroponik üretim yapmaya ne engel olabilir? Benim seramın yarısı organik, yarısı da hidroponik oldu. Aynı çeşidi, aynı fideden, aynı gün, aynı serada hem organik hem de hidroponik yetiştirme fırsatı buldum. İlk ürünlerin hasatı bugünlerde tamamlandıktan hemen sonra yerine gelecekler hidroponik tekniğinin biyoloji ilave edilmiş uygulamaları olacak. Yine aynı çeşidi aynı serada, sadece inorganik besin, inorganik besin + biyoloji, sadece biyolojik besin ve ayrıca topraklı organik ile yetiştirip görme fırsatı da bulacağım, ki bunların bu başlıktaki "endişe" ile hiç bir ilgisi yok. Montreal'in orta yerinde bir binanın terasına kurulan devasa bir serada, hidroponik tekniklerle ve herhangi bir pestisit de kullanılmadan sebze üretilip abone usuluyle aynı şehirdeki abonelere günlük olarak dağıtılıyor. Lojistik süreci çok kısalmış olduğu için yetiştirilenler çoğunlukla lezzetli hairloom çeşitler. Anlaşıldığı kadarıyla bina çatısından durduk yere gelen onca taze, güvenli ve lezzetli sebzeden dolayı herkes memnun. |
|
|
|
|
|
|
#2 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-10-2011
Şehir: istanbul-Biga
Mesajlar: 870
|
Uzun süredir konu ile ilgili yorumları ilgi ile takip atmekteyim ancak bu konuda bilgi eksikliğimden dolayı yorum yapmak istemedim.Konu uzadıkça net sonuca varılamayacağı anlaşılmaktadır. Konu hakkındaki yorumları okudukça beni orta okulda yaptığımız ve konusu "sanat sanat içinmidir, sanat toplum içinmidir " olan münazarayı hatırlattı. Hangi gurup kazandı derseniz, tabii ki konuya edebi ve felsefi yönde bol bol laf üreten gurup kazandı, ben karşı gruptaydım. Tarımsal bir ürünün yetiştirme metodu sağlığa zararlı olup olmadığını bilmek için onu yalnızca üretmek yetmez zira bitkinin fizyolojisini iyi tanımak gerekir. Türkiye'deki ziraat fakültelerinde tarımsal biyoteknoloji bölümü 3-4 yıl önce açıldı ve bu yıl ilk mezunlarını verecek. Umarım önümüzdeki yıllarda buradan mezun olacak (benim oğlun dahil) öğrencilere akademik araştırma yapma fırsatı verilerek, halk arasında oluşan tereddütleri ve bilgi kirliliğini bir nebze olsun gidermiş olurlar. Bitki kimyasal elementleri bünyesine öncelikle hangi yollarla alır, örneğin; azot bitkinin temel besin maddesidir ancak saf haliyle bitki için bir şey ifade etmez ancak ve ancak topraktaki bakteriler azotu işleyerek bitkinin bünyesine salınımını sağlar. Halbuki topraksız tarımda bitki bünyesine saf azotun hangi elementler ile yapacağı bileşimden sonra alımını gerçekleştirir ki bunu iyi bilmek gerekir. Bence yorumlarda konuyu varsayım ve duyumları fazla edebiyat yaparak anlatım yerine daha çok teknik konulara ağırlık verilerek işlenirse_ki forum üyeleri daha fazla bilgilenmiş ve teredütlerini gidermiş olur kanısındayım. Yanlış anlaşılmasın amacım konuya katkıda bulunmak, eleştiri değil zira konuyu geniş geniş anlatan yorumları zevk ve ilgiyle takip ettiğimi bilmenizi isterim. Saygı ve sevgiler. |
|
|
|
|
|
#3 | |
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,027
|
Alıntı:
|
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-10-2011
Şehir: istanbul-Biga
Mesajlar: 870
|
Örnekteki münazara konusu gibi bu konuda negatif ve pozitif yönleri ile her türlü yoruma açık yani paylaşımların ucu açık olmuş demek istedim ve münazara olduğunu da söylemedim. Zira söyleseydim taraf olduğum tezi savunurdum. |
|
|
|
|
|
#5 |
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,027
|
Bir şey negatif ve pozitif yönleriyle yorumlanırsa bu yorumların ifade edildiği paylaşımların ucu açık olduğu anlamına mı geliyor (ne demek istendiğini anlamasam da)? Kapalı mı olması lazım? Ne olursa kapalı olduğunu düşünürsünüz? |
|
|
|
|
|
#6 | |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-10-2011
Şehir: istanbul-Biga
Mesajlar: 870
|
Alıntı:
Saygı ve sevgiler. |
|
|
|
|
|
|
#7 | |
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,027
|
Alıntı:
Bir an için organik yetiştiriciliği hariç tutalım, herhangi bir bitki yetiştirme metodunun "en az zararsız" (çok zararlı anlamında mı? en zararsız anlamında mı?) olup olmadığı söz konusu metod ile doğrudan ilintili midir? Yoksa belirleyici olan metod olmayıp, bitkiye ne verildiği, hastalık ve zararlılarla nasıl mücadele edildiği midir? Organik yetiştiriciliği ayrı tutalım diye yazdım, çünkü tanımı gereği toprağa verilmesi gerekenler (veya verilebilir olanlar), zararlılarla mücadede kullanılabilir yöntemler önceden belirlidir. Bitki fizyolojisi, mineral asimilasyonları, sayısı yüzlere varan iz elementler, amino asitler, diğer organik bileşikler, köklerden emililim, yapraklardaki fotosentez mekanizmaları, bitki içindeki taşınım mekanizmaları, bitki biyolojik faaliyetleri içinde yüzlerce enzimin amino asitin, karbon bileşiklerinin sentezlenmesi, hücre çoğalması vs.vs. devasa bir literatürün burada tekrarı topraksız tarım metotlarının ne zararlı olduğuna ne de faydalı olduğuna işaret eder. Yazdığım ilk mesajda belirtmiştim, bitkinin gerçekten ihtiyaç duyduğu mineraller, bitki köklerinin doğrudan alabileceği formlarda ve denenmiş formülasyonlarla bitki köklerine verildiğinde, toksik pestisit de kullanılmadığında, meyvesinin insan tüketiminde yetiştirilme metodu sebebiyle zararlı olabileceğine dair herhangi bir neden ve kanıt yoktur. Bu paragrafta bir çok koşul var. Ucu açık görünmesinin sebebi belki bu koşullardır. Fakat, meyvenin zararlı mı faydalı olduğunu belirleyen yetiştirme tekniği değil, belirtilen koşullardır. Paragrafta basitçe yazılmış bazı şeylerin okuyanına göre oldukça detaylı anlamları da var elbet. Söz gelimi;
Benzer koşulların topraklı tarımda da varlığı kuşku götürmez. Bu sebeple endişe duyulması gereken yetiştirme tekniği değil, nasıl (neler kullanılarak) yetiştirildiğidir. Kaldı ki, hidroponik tekniklerde steril ve inorganik bitki besleme tek yöntem de değil. |
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 23-04-2010
Şehir: Almanya
Mesajlar: 199
|
Sayin Ustad Montereale dun itibari ile kar yagmis. Nisanda 20 derece iken dun birden kar lapa lapa yagmis |
|
|
|
|
|
#9 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 23-04-2010
Şehir: Almanya
Mesajlar: 199
|
Hidroponic sisteminizin detaylarini sitede yahut blogda paylasacakmisiniz. Düzenleyen fagu03 : 05-05-2014 saat 23:51 |
|
|
|
|
|
#10 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 16-10-2014
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 269
|
Bravo aynı sorular benim de aklımı kurcalıyordu. Ben henüz başlamadım ama çizimlerimi yaptım, bazı malzemelerimi almaya başladım. Tabi bu soruları sorarak kimsenin hevesini kırmak istemem, zaten burada yapılan işlere son derece hayranlık duyduğumdan dolayı bu işe ilgi duymaya başladım. Ama bu sorular ciddi olarak kafamı kurcalıyor. Bunların mutlaka cevaplanması gerekiyor diye düşünüyorum. İşte başka bir başlıkta benim sorduklarım. Bunlar bir ışık tutan olursa minnettar kalırız. Sayın Sergüzen önemli bir konuya değinmiş. Kendisinin de belirttiği üzere kimyasalların kullanımı esnasında doğrudan tehlike ve zararlarını konu etmiş. Ancak bunun yanında, topraksız tarımda kullanılan kimyasal muhtevalı besin eriyiklerinin direk olarak bitki bünyesine verilmesi (katı nötr ortam veya direk su aracılığı ile tabii ki) durumunda bitkinin veya sebzenin insan sağlığına zararlı hale gelip gelmediği hususu mutlaka incelenmelidir. Şu sorular benim beynimi kemirip duruyor. Eminim ki başkalarının aklında da bu sorular mevcuttur: -Organik tarım yönetmeliğinde topraksız tarıma izin verilmiyor. Buna göre organik tarımı en sağlıklı ürünlerin yetiştirildiği tarım olarak bildiğimize göre, bu durumda topraksız tarımın organik tarıma göre daha sağlıksız olduğu sonucuna ulaşırız. Resmi anlamda bunu kesin bir dille söylemek mümkün. O zaman topraksız tarımın diğer usullere göre sağlık anlamında hangi sırada kaldığını sormak gerekiyor. Yani mesela; 1-normal toprakta yetiştirilen, ilaçlaması yapılan, suni gübreler v.s. kullanılan 2-Seralarda aynı şekilde toprakta üretilen, 3-Serada -organik?- üretilen, 4-Serada topraksız üretilen, 5-Topraksız katır oratam/su kültürü vb. bu sınıflamayı direk tarım branşında olan arkadaşlar daha iyi yapabilir. Netice olarak bizim özellikle genelde yaygınlaşan katı ortam topraksız tarım uygulaması hangi sıraya düşüyor? Ayrıca topraksız tarım için piyasada -mikro organik besin- adı altında ürünler görülüyor. Bunlar gerçekten organik midir? Diğer bir konu, topraksız tarımda, kimyasal eriyiklerden tamamen kurtulmanın bir yolu yok mudur? Mesela enzimlerden bahsedildiğini duydum. Evlerdeki meyve sebze artıklarından elde edilen enzimler?. Bunlar kimyasal besin eriyiklerinin yerini tutabilir mi? Cevap verebilecek arkadaşlara şimdiden teşekkürler. Sağlıkla kalın. |
|
|
|
|
|
#11 | |
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,027
|
Alıntı:
Topraksız tarımda inorganik bitki beslemenin sağlığa zararlı olduğuna dair hiç bir kanıt, hiç bir gerekçe ve hiç bir neden yok. Bunun şartları ise; 1. Sentetik toksik pestisit kullanılmamış olacak, 2. inorganik besinlerin içinde bitkinin ihtiyacı olmayan başka mineral veya bileşikler olmayacak, olanlar ise bitkinin ihtiyacı olan ppm değerlerine uygun olacak (olmaz ise zaten bitkide muhtelif arazlar olur). Bitkiler toprak ekosisteminin bir sonucu olarak topraktan kökleriyle zaten bu mineralleri alıyor. Soruyu şöyle sorsaydınız daha anlamlı olurdu. "Toprakta ve organik yetişirilmiş bir sebze, meyve mi, topraksız tarımda inorganik beslenmiş sebze meyve mi daha iyidir?" (iyidir ile kastedilen daha fazla vitamin, daha fazla besin vs.) Bunun yanıtı ise toprakta ve organik yetiştirilmiş ürünlerin potansiyel olarak daha iyi olabileceği olurdu. Sebebi ise, bitkiler kökleriyle toprakta bulunan bir çoğu henüz bilinmeyen o kadar çok şeyi alıyor ki. Bir çoğu ölçülmese de bunların meyvelere muhakkak bir yansıması var.Ölçülenler arasında belirgin bir fark yok. Pratikte topraksız tarımda bitkiye verilenler ne eksik ne fazla tam bitkinin istediği mineraller olduğu düşünüldüğünde, bana göre, topraklı ama kompoze gübre vs. kullanılarak üretilenlere göre net bir üstünlük sağlar. Evet, topraksız tarım bir çok ülkenin mevzuatına göre bitkiler organik bile beslense organik tarım kapsamına girmiyor. Bunun tartışmalı uygulamaları yok değil. Söz gelimi, organik katı ortam kullanılıp, biyoloji içeren organik besinle beslenmiş bitkileri topraklı organik ürünlerden ayıran nedir? Bence hiç bir şey ![]() Böylece son sorunuzu da yanıtlamış oluyorum. Evet, topraksız tarımda inorganik besleme yerine organik besleme mümkün ve uygulanabilir. Bu yıl, topraksız koşullarda, bir kaç denemeden sonra elde ettiğim organik bir bitki çayı ile şahitli olarak eşit yetiştirdiğim bitkiler inorganik beslenenlerle birebir aynı verimliliği gösterdiler. |
|
|
|
|
|
|
#12 | |
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,027
|
Alıntı:
|
|
|
|
|
|
|
#13 |
|
Ağaç Dostu
|
Topraksız tarım bilmediğim bir konu olduğundan mı, değişime hep tereddütle yaklaşan yapımdan mı bilemiyorum ama marul alırken kök tarafında çamur olmayanları almıyorum. Tek sebebide topraksız yetişmiş olabilir endişem... Hatalı bir tutum olabilir tavrım ama seçim hakkım olduğu sürece toprakta yetişeni (fiyat farkı ödemem gerekse de) tercih edeceğimden şüphem yok. Bir tüketici olarak bu konudaki fikrimi yazmak istedim. Düzenleyen hosseda : 06-11-2014 saat 11:16 |
|
|
|
|
|
#14 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-08-2012
Şehir: İZMİR
Mesajlar: 283
|
Sayın HoşSeda, Sadece siz değil, genelde herkes - biz Topraksızlar da dahil, değişime karşıdır, tutucudur. Belki de bu bir korunma içgüdüsü: Bilmediğin şeyden uzak dur! Ama, size şöyle sorsam: Çamurlu aldığınız marulun toprağına verilen gübre doğru miktarda mıdır? O marula verilen ilaç doğru miktarda mıdır, kalıntı var mıdır? O marul hormonlu mudur (Hormonlu marul olur mu, onu da bilmiyorum ama, marul burada sembol), değil midir? Çamuru görünce bütün bunlardan emin olup, içiniz rahat yiyebiliyor musunuz? Genel olarak bizde o kadar çok ve o kadar ilgili-ilgisiz gübre/ilaç kullanılıyor ki, hem toprak ve sularımız zehirleniyor, hem bizler. İhraç tarım ürünleri neden ikşde bir geri dönüyor? Topraksız tarım en azından toprağa ve suya dokunmuyor, onlar kirletmiyor. Gerisi ise tamamen bilimsel bir üretm şekli... |
|
|
|
|
|
#15 |
|
Ağaç Dostu
|
Sayın sulukök yazdıklarınızda haklısınız. Bildiklerimin ( topraklı tarımla yapılan üretimde elde edilen ürünlerin) sağlıklı olduğu hususunda ne yazıkki endişelerim az değil ancak o ürünlerde kendimce almaya çalıştığım önlemler var. Ama hakkında bilgi sahibi olmadığım topraksız tarım ile üretilen ürünler için alabileceğim hiç bir önlem yok, yapabileceğim tek şey onları bilerek satın almamak. Sizin de belirttiğiniz gibi endişemin sebebi değişimlere duyulan tedirginlikler büyük ihtimal. |
|
|
|
|
|
#16 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 18-11-2009
Şehir: Canberra
Mesajlar: 26
|
Konuyu etraflıca konuşmuşsunuz çok güzel. İki yıldır ırımtüzen (akuaponik) yapıyorum. Kendi çapımda sadece ailemi beslemek amaçlı. Kışın alabalık, yazın ise sazanlarla sistem yürüyor. İki adet sistemim var ve sebze yatakları volkanik mıcır ve kil toplarla dolu. Refraktometre ile ürünün besin değerlerini ölçüp internetteki tablolarla karşılaştırıyorum. İlk başlarda kötüydü ama kaya tozu, demir ve iz mineralleri eklentilerinden sonra düzeldi. Şimdi Mikoriza deniyorum. Mikoriza köklere yapışan mantarlar topluluğu ve bitki ile simbiyotik ilişkiye girip besliyor, suyu temizliyor vesaire. 1 metreküp su + 45 alabalık + 640litre sebze yatağı ile sürekli çalışan su ve geceleri kapadığım hava pompası ile sistem dönüyor. Aslında balık miktarı çok fazla. 640 litre sebze yatağı maksimum 32 erişkin balık kaldırırdı ama benimkiler yavru sayılır. Sistemlerin resimlerini Google Photos adresinden görebilirsiniz. |
|
|
|
|
|
#17 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 28-05-2013
Şehir: elazığ
Mesajlar: 11
|
Evet soruları cevaplayalım; Bildiğiniz gibi endüstrinin gelişmesi ile birlikte insan oğlu son 1 asırda toprağı ve havayı inanılmaz düzeyde etkilemiştir, 1 asır önce 18 ppb olan karbondioksit gazı günümüzde 600 ppb düzeyine kadar fırlamıştır. % 4 e fırladığında dünya üzerindeki canlıların çoğu asidoz sebebi ile ölmüş olacaktır. Aynı durum toprak içinde geçerlidir baca gazları ekzos gazları atmosferde su buharınında etkisi ile yeryüzüne (toprağa) asit yağmuru şeklinde ulaşmkatadır. Ve toprağa karbonik asit sülfirik ya da nitrik asit formunda olacak şekilde düşmektedir ve toprağın yüzyıllardır koruduğu doğal ekosistem ve denge mahvolmaktadır. 1 asır önceyi kıyasladığımızda günümüzde organik tarım yaptığını sanan kuruluş ya da kişiler hacivat ve karagöz oyununun bir çeşidini sergiliyorlar aslında ortada organik ya da doğal olan birşeyler yok çünkü ne atmosferimiz ne de toprağımız artık doğal değil her neyse burda bu sitede yazmaya başlasam sayısal değer versem eminim insanların vicdanı parçalanır her neyse gelelim biz bu durumdan nasıl en az etkileneceğiz; ah o kahrolası av tüfeklerinin saçmaları evet o havaya sıktığınız avlandığınıuz av tüfekleri allah topunun belasını versin havaya ateş edildiğinde kurşun saçmalar toprağa karışmakta ve asit yağmurlarınında etkisi ile toprakta kurşun çözünmektedir. Bildiğiniz gibi kurşun inanılmaz derecede kanser yapan bir ağır metaldir, bizde o kurşun içeren tarlada yetişen buğdaydan yapılan ekmeği yemekteyiz, ister inanın ister inanmayın analiz yaptığım bazı unlarda muhteşem kurşun çıkmaktadır, aynı durum toprakta bulunan antimon kadmiyum aluminyum v.b. metallerin fazla asidik ortamda çözünmesi ile daha da çok kanser yapıcı bir hal almaktadır.(İsterseniz yağmurlu bir günde yağmur suyunun phını ölçüp kendi gözlerinizle görebilirsiniz 4 e kadar düştü diyenlere rastlayacaksınız.) Bu bağlamda bu bilgileri bilmenizde fayda var çünkü bilen çok az kişi var gelelim yediğimiz gıdalara evet yediğimiz gıdalar alayı koruyuvu maddesi içerir ve en çokta bitkiler etkilenir. Mesela sodyum benzoat potasyum sorbat askorbik asit sitrik asit ve ya gulutamatlar En acayibi ise salam sucuk ve sosiste bulunan sodyum nitritttir. Lütfen küçük çocuğu olan üyelerimiz varsa yedirmesin mide ve bağırsak kanseri yaptığı ispatlanmıştır. Konumuzla ne alakası var şöyle bi alakası var sodyum nitrit içeren gıda maddeleri bitki ile buluştuğunda bitkinin kök kısmındaki oksijeni absorblar yani bitkinin kökleri oksijensiz kalır ve organik madde reaksiyonu sekteye uğrayıp kansorejen fonel ve amin içerikli komponentler haline geçer ve kanser yapar. topraksız tarımda böyle bi fantazi siz suya nitrit içeren maddeler katmadığınız sürece olmaz. Organik gübreyi merak eden arkadaşlara şunu söyleyeyim isterseniz dünyaları birleştirin günümüz dünyasında organik tarım aşkı mümkün değil eğer organik gübrem var ve ben bunu bitkilerimde kullanacağım derseniz bitki organik gübreyi şöyle alır. mesela organik magnezyum kaynağı olarak verdiğim linkteki tuzun magnezyum demir ya da sodyum tuzu organik ortamda iyonlarına ayrışır bitki magnezyumu kullanırken edtayı ise organik karbon olarak köklerinden alır yani karbondioksit gazı gibi karbon kaynağı olmuş olur ( ama organik karbon) Ethylenediaminetetraacetic acid - Wikipedia, the free encyclopedia Not:Bir çok bitki yaprakları sararıp dökülürken yapraklarında inanılmaz düzeyde organik maddeler bulundurur(Mg,K,Na,PO4,NO3,NH4,Ca,....), yani mi sararıp dökülen yaprakları toplasak güzelce sirke ile yıkasak öğütüp güneşte kurutsak bu organik gübre olur mu ? Öyle güzel olur ki... kalın sağlıcakla yazacak sabır kalmadı. |
|
|
|
![]() |
| Konu Araçları | |
| Mod Seç | |
|
|