![]() |
Karpuz: Farsça'sı harbuz , Rusça'sı arbuz. Tüm türki lisanlarda karpuz benzeri kelimelerle ifade buluyor. Acaba Türkçe'den Farsça'ya mı geçti yoksa tersi mi geçerli?
|
Bendeki kaynaklar karpuz için farsça xarbüze kalimesini kaynak gösteriyor.
xar: eşek, büzak: hıyar, kavun yani karpuz farsçada eşek kavunu demek. |
Leylak: Farsça nilak, arapça lilak, sanskritçe nila. Hepsinde çivit rengi demek
|
Patlıcan: Dilimize arapça badincan kelimesinden geçmiştir. Aslı hintçe brincaldir
|
Unutma beni çiçeği: Latincesini bulamadım
Bir delikanlı sevgilisi ile dağlarda dolaşıyormuş. Derken kız, yamaçta masmavi bir çiçek görmüş. "Sevgilim bana o çiçeği getirir misin?" demiş. Delikanlı bakmış yamaç çok dik, aşağısı uçurum. Ama sevgiliside çok istiyor. Gitmiş çiçeği koparmış. Koparmış ama tam kopardığı anda da ayağı kaymış. Son bir gayretle çiçeği kıza fırlatmış. Fırlatırkende bağırmış. "DARLING, FORGET ME NOT!". Ve delikanlı uçurumun dibine cansız yayılmış. Delikanlının anısına o çiçeğe ingilizcede forget me not derler. Dilimize de aynı şekilde çevrilmiştir. Üzücü bir hikaye. |
Sevgili Todor,
Unutma beni cicegine ufak bir katkida benden. Boraginaceae ailesinden, latincesi Myosotis, latince'de fare kulagi anlaminda. Bircok cesidi mevcut, renk olarak; civit mavisi, acik mavi, pembe, sari ve beyazi da var. saygilar, Uyar11. |
Bezelye italyanca piselloii, latince pisellum kelimelerinden dilimize geçmiştir.
|
Salatalarda kullandığımız mercanköşk
Türkçe adı : Mercanköşk etimolojik kökeni : (Farsça) MERZENGÜŞ : farekulağı (Türkçeye çevrimi)İstanbul ticari adı majoran Latince adı : Origanum majorana(Uluslararası bitki adlandırma sırasında cins ismi olarak Origanum, tür ismi olarak da Majoran literatüre geçmiş bir isimdir.) Merzengüş ; Latince, Yunanca, Almanca ve İngilizce'de bizim okuduğumuz ağıza yakın olarak marjoranum, matsurana, marjoram gibi adlar verilerek kullanılmıştır. |
Turfanda: Doğu Türkistan'da bulunan Turfan denen (şimdi Çin Halk Cumhuriyeti'nin Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde bulunuyor) denizden 150 metre kadar aşağıda bulunan bir ova-çöl . Yazları son derece sıcak olan bu havzada çevredeki yüksek arazilere göre yaz erken geliyor ve pamuk dahil bir tarım cenneti. su cevredeki dağlardan karız-keriz denen yeraltı sulama kanalları vasıtası ile getiriliyor. Aynılarından İran'da da var.
Su olunca , sıcak ve güneşli bir hava olunca sebzeler de Turfan -da yetişiyor. Bir kelime Türkçe dil ailesinin en doğusundan çıkıyor ve en batısına nasıl böyle geliyor değil mi? Hem de çoktan unutulmuş bir coğrafi yer adı. |
Dere: Farsça vadi
Irmak: Arapça gürül gürül akmak, akarsu Çay: Farsça cüy küçük akarsu, Osetçe ç'ay ırmak anlamına gelir. |
bahçıvan: Farsça bağceban, bahçe bakan anlamında
|
Marangoz: Yunanca marangos, İtalyanca marangón. Latince mare kökünden gelir. Mare deniz demektir. Herhalde ilk marangozlar gemi yapım ustaları idi.
Dülger: Farsça dürōger kelimesinden dilimize geçmiştir. Dürü (biçmek, yontmak) ve kar (iş, eylem) kelimelerinden oluşur. |
Alıntı:
Teşekkürler, Halit Bey. Merakımdan soruyorum bu kadar kelimenin etimolojisini nereden araştırıyorsunuz? |
ne kötü
Alıntı:
Biz bayanların bazen en olmayacak şeyleri isteme huyumuza bir örnek.. olan fedakar gence olmuş.. |
Alıntı:
Mavi: Mai, Farsçası abi. Ma ve ab ikisi de su manasına geliyor. Beyzi: oval, yumurtamsı. |
Alıntı:
|
Arpa:İşte gerçek bir Türkçe bitki ismi daha.
|
Buğday:Bu da Türkçe ve etimolojisi seçilemeyecek denli eski.
|
Yulaf: Arapça alef : hayvan yemi. Alf yem verme.
|
Mercimek:Farsça mürd:mersin mürdümek. Mercek lafı da mercimekten geliyor mercekler en azından bikonveks olanlar mercimek şeklindeler ya.
|
Kuzey=Kara
Alıntı:
Besbelli, Türkler yönleri renklerle ifade ediyorlarmış. En azından askeri lisanda. Sonra düşündüm... Latinler veya eski Akdeniz halkları Akdeniz'e 'iç deniz' anlamında 'karaların ortasındaki' adını vermişler. Peki biz niye Akdeniz demişiz? Tabii bize göre güneyde olduğu için... Karadeniz de kara bir deniz olduğu için değil, bize göre kuzeyde olduğu için Karadeniz adını almış. Yeşilırmak yeşil, Kızılırmak da kırmızı ırmaklar oldukları için değil, her ikisi de Karadeniz'de birbirine yakın yerlerden denize dökülen bu iki ırmak birbirlerine göre doğuda ve batıda yer aldıkları için böyle adlandırılmışlar. ...bence. Sonra düşündüm... Ne çok Akdağ'ımız var... Ne çok Karatepe'miz, Karasu'muz, Aktepe'miz, Aksu'muz... Kızıltepe'miz, Yeşiltepe'miz, Kızıldere'miz... Demek bu renk isimlerinin bunca sık görülmesinin nedeni bu imiş diyorum. Gelip Anadolu'ya yerleşen Türkler kendi yerleşim yerlerine göre yanlarındaki yörelerindeki coğrafi oluşumları ve yerleri renklerle özdeşleştirmekten ziyade yönlerine göre isimlendiriyorlarmış meğer. Yoksa hiç kara bayır olur mu, kara dere olur mu? Kuzeye kuzey demişler elbet ama köylerinin kuzeyindeki dereye Karadere demişler onlar. Böyle böyle ad vermişler yeni coğrafyalarına. Doğu'yu Batı'yı yön ismi olarak her yerde görüyoruz ama bu isimleri sıfat olarak hiç görmüyoruz. İş sıfat tamlamasına gelince hep renk isimleri kullanılagelmiş. Rüzgar isimlerinde de böyle olduğunu öğrendim sonradan. Mesela, halk arasında anlatıldığına göre baharda sert rüzgarlar uğuldayarak eserken aslında "kış ile yaz gidecektin-gelecektim diye kavga eder, bu arada ağyel (akyel) ile karayel birbirine karışır"mış. İşte böyle... |
Teşekkürler Nil.
Yeni bir açılım oldu benim için. |
Teşekkürler Nil.Gerçekten çok ilginç ve güzel bir bilgi ...
Ama benim aklıma kuz-ey için neden siyah,gün-ey için beyaz sıfatı kullanıldığı takıldı.....Sonuçta herşeyin bir nedeni vardır , umarım bunu da öğrenebiliriz. |
Bizim köyün adı Karadere, ama kuzeyde olduğu için değil, karanlık dereden geliyor. Eskiden orman çok sık olduğu için, dereye hiç güneş vurmazmış.
|
Sevgili Halit Togay, Tourkana, Todor
Aktardığım bilgilerin ilginizi çekmesine sevindim. Böylece bir derginin eski sayılarından birinde unutulmaktan kurtulmuş oldular. Umarım birisi asıl kaynağa ya da yazılı-basılı bir referansa ulaşır bir gün. Sevgili Tourkana, kuzey ile siyah, güney ile beyaz ilişkisine gelince... Güney'e neden Güney dendiği bence açık. 'Gün' güneşi, günışığını tanımlıyor da ondan. Sonuçta 'güney' Güneş tarafı, yani Güneş'in gökyüzünde "gezdiği" yer değil mi? Aydınlığı beyazla ilişkilendirmekten daha doğal ne olabilir? Işığın renginin de beyaz olduğunu düşünürsek... Eh, Kuzey de Güney'in tersi olarak ışık gelmeyen, ışığın olmadığı yer anlamında kullanılmış olsa gerek. Sonra karanlık. Derken kara... ('Kuz' belki soğuğu çağrıştıran bir sözcükten türedi kimbilir? Buzla benzerliğini düşünsenize? Ya da belki buz kuz'dan geldi... Arada bir ilişki olması ihtimali var bence) Sevgiler, Nil |
sayın Nil,
Gün-ey tamam kelime olarak gün tarafı olabilir de benim anlamak istediğim Güney neden Gün tarafı...kuzey neden karanlık taraf....bunu kelimeler böyle diyordan daha öteye mantık yürütmeye çalışmıştım geçen hafta ,şöyle bir mantığı olabilir diye düşündüm : "Kuzey bakılar daha az ışık alıyor,mesela gölge seven yosunlar ağaçların kuzey (karanlık) bölümlerinde oluşuyor ,güneyde yani daha fazla ışık alan yönde ise ağaçlar,bitkiler kuzeye göre daha canlı ve kuvvetli gelişip yaşıyor"..ya da "Güneş ışığının daha fazla göründüğü yön güney yönü olarak zamanında izlenmiş,buna istinaden bu isim takılmış olabilir.. " |
Güneş görmeyen yere ayni zamanda "Güzey" de denir.
|
Herkese Merhaba
Dün bir kitap aldım: Türklerin Tarihi (Kabalcı Yayınları). Yazarı Fransız Türkolog Jean-Paul Roux. Esaslı bir kitap, konunun meraklılarına tavsiye ederim. İşte bu kitapta, 120. sayfaya geldiğimde baktım Raux da yukarıda bahsettiğim Ak-kara konusundan bahsediyor bir paragrafta: "Ana yönler, Çin tarzında bir renk adıyla ya da evrenin dört ana öğesinin adıyla anılırdı. Örneğin, Osmanlılarda Karadeniz adı, sözkonusu denizin kuzeyde olması nedeniyle verilmiştir. Güneyde olan Akdeniz'in adı ise yine bu nedenle "ak" olan denizdir." Çinliler de mi yönleri renklerle gösteriyorlarmış ne?? Selamlar, Nilgün |
Ben bu konuyu çok sevdim ve google da "yön renkleri" diye aratma yaptım, Ahmet Vural adlı yazarın "Kültürümüzde Renkler" adlı yazısını okuduktan sonra kafam karıştı yine,
Şöyle ki, biz güney yönü Ak-beyaz ile simgelenmektedir demiştik hatta Akdeniz örneğini vermiştik,ama Akdeniz o bahsi geçen dönemde Türklerin güneyinde değil batısındaydı,Ak rengin Batı'yı belirttiğini destekleyecek bir nokta da Atatürk"ün meşhur "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ,ileri" sözünde kastedilen yerin İzmir olduğu ve Akdeniz in batıda olduğu,sonra bunun yunanca'dan dilimize yerleşen EGe denizi olduğudur. Peki Güney'i hangi renk temsil ediyor sorusuna ise Kızıl ile cevap veriyor,buna göre Selçuklu döneminde güneydeki Kızıldeniz in bu adı alma nedeni budur. Doğu yönü ise Gök rengi ile belirtilmiştir demiştir. Yeşil:Hayatiyet Sarı:Hakimiyet Kırmızı: Güçlülük diye ifade etmiş, bu renklerin gerek göktürklerde kullanıldığı,gerek Selçuklu imparatorluğunun bayrak renkleri olduğunu gerekse Osmanlı imparatorluğunda sancak renkleri olduğunu açıklamıştır..ve bu renklerin sadece bölücü örgüt tarafından kullanıldığının sanılmasından da oldukça rahatsız olduğunu dile getirmiştir. |
sakız:
|
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 04:47. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025