agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Temel Konular (Toprak, Gübre, Tohum, Sulama) (https://www.agaclar.net/forum/temel-konular-toprak-gubre-tohum-sulama/)
-   -   Etidot-67 (Borlu Gübre) (https://www.agaclar.net/forum/temel-konular-toprak-gubre-tohum-sulama/21788.htm)

pria 19-09-2014 21:36

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Yakup (Mesaj 676922)
Yaprak sararmasını bor eksikliğine işaret ettiğini söylüyorlar.

.

...BOR FAZLALIĞI

Bor toksitetesi diğer pek çok elementin toksisitesinden daha önemlidir. Çünkü bitkiler için yeterli ve gerekli bor miktarı ile zararlı olacak toksik seviye arasındaki fark çok azdır. ( bor gübrelemesi başlı başına teknik bir gübrelemedir. İyi bir teknik bilgiye sahip değilseniz, bitkinizde bor eksiklik veya bor fazlalığı toksisitesi yaratabilirsiniz. Onun için kendini kanıtlamış marka gübrelerden vazgeçmeyin ) Toprakta bitkilerce alınabilir bor miktarı 1 ppm' den düşük ise bor noksanlığı, 5 ppm'den yüksek ise bor fazlalığı söz konusu olabilmektedir. Bu sebeple bor gübrelemesi yaparken toksik etki ortaya çıkması olasılığı yüksektir. Eğer toprağa birkaç yıl ard arda bor içeren gübreler verilecek olursa, izleyen yıllarda yetiştirilecek bitkilerde fazla bordan ileri gelen zararlanmaların görülmesi çok mümkündür. Bu nedenle toprağa yapılacak bor gübrelemelerinde oldukça dikkatli davranmalıdır.

Yaprak gübrelemesi yoluyla bor verilmesi durumunda gübreleme sadece o bitkiye yapıldığı için böyle bir risk yoktur.

Bor toksisitesi daha çok kurak ve yan kurak bölgelerin topraklarında görülür. Bu topraklarda bor düzeyi çoğu kez yüksek olmaktadır. Böyle topraklarda bor toksisitesi bakımından özellikle önemli olan başka bir husus, sulama suyunun bor kapsamıdır. Sulama suyunda bulunan 1 ppm düzeyinde borun duyarlı bitkilerde gözle görülür derecede toksisite simptomlarına neden olduğu, 10 ppm düzeyindeki borun ise dayanıklı bitkilere bile toksik etki yaptığı gözlemlenmiştir.

Bor toksisitesine en duyarlı bitkilerden bazıları şeftali, asma, incir ve fasulyedir. Orta derecede duyarlı bitkiler arpa, bezelye, mısır, patates, yonca, tütün n ve domates bit*kileridir. Şalgam, şeker pancarı ve pamuk bor toksisitesine en dayanıklı bitkilerdendir.

Bor toksisitesinde yaprak uçları sararır ve nekrozlar oluşur. Simptomlar daha sonra yaprak kenarlarına ve orta damara doğru yayılır. Yapraklar yanık bir görünüm alırlar ve erken dökülürler. Bu simptomlar yaşlı yapraklarda görülür.

GETA KİMYA Bitki Beslemede Uzman Kuruluş

Besin maddesi eksiklik veya fazlalıkları


...toprakta veya sulama
suyundaki bor derişimin belirli sınırları aşması
durumunda bitki yaprağında sararma, yanma ve
yarılmalar, olgunlaşmış yapraklarda dökülme ve
büyüme hızının yavaşladığını bildirmişlerdir.
Bununla birlikte 2012 yılında özellikle 6 ppm bor
uygulanmış fidanların yaşlı yapraklarının (alt) uçlarında
kurumalar meydana gelmiştir. 8 ppm uygulamasında ise
1 yıllık borlu sularla sulama sonucunda fidanların
kurumasına ve çalı olmasına neden olduğu
belirlenmiştir. 2013 yılında ise 4-6 ve 8 ppm bor
uygulanan bitkilerde nekroz şeklinde yanmalar
gözlemlenmiş...


http://www.agaclar.net/forum/1319917-post297.htm

Tam tersine, toprakta veya bitkide bor fazlalığı kloroza yani sararmalara, dökülmelere neden olabilir..
Bor, gerçekten göz kararı yöntemlerle uygulanmaması gereken, fazlalığı durumunda en ağır toksisite sonuçlarına neden olabilen bir elementtir.

Toprağınızı, sulama suyunuzu iyi tanımadan asla kullanmayınız.

Aman Yakup bey..Emin olmadan lütfen birşey yazmayalım..Şimdi, zeytinlerinde bor fazlalığından dolayı yaprak sararması olduğunun bilincinde olmayan bir vatandaş bor eksikliği var diye bir de bol bol bor uygulaması yaparsa sonuç tam bir felaket olmaz mı ?

Yakup 19-09-2014 22:10

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi pria (Mesaj 1320227)
...

Aman Yakup bey..Emin olmadan lütfen birşey yazmayalım..Şimdi, zeytinlerinde bor fazlalığından dolayı yaprak sararması olduğunun bilincinde olmayan bir vatandaş bor eksikliği var diye bir de bol bol bor uygulaması yaparsa sonuç tam bir felaket olmaz mı ?

Eğer bu uyarınız bana ise, merak etmeyiniz. Gerek fuarlarda, gerekse çeşitli sunumlarda, sebep-sonuç ilişkisi kurarak anlatım yapmaktayım.

Borun bitki ve topraktaki hareketini, bitkiyi neye teşvik ettiğini, çiftçinin nasıl deneme yaparak kendi kararını nasıl vermesi gerektiğini vs gayet basit bir dille anlatıyorum.

Bu konuda içim çok rahat. Hem bu konu başlığı altında kimseye mucize vaad etmedim ki. Hep tartışmaya çalıştım. Ha bu demek değildir ki hata yapmayacağım. İnşaallah kimsenin yanlış yapmasının müsebbibi olmam.

Selamlar

MeyveliTepe 20-09-2014 13:26

Borun gübre olarak adlandırılıp adlandırılmaması işin çok da önemli olmayan minör bir tarafı bence.

Gübre denilince bitkilerin major olarak aldıkları besinler N,P,K akla gelir, belki bunların yanında ikincil olmakla beraber ppm değerlerinin yüksek olduğu Ca, Mg ve S ilave edilebilir. Mikro elementler Fe, Cu, Mn, B, Cl, Mo çok küçük miktarlarda alınırlar, öyleki bitkilerin ihtiyaç duyduğu nitrojen miktarı ile B miktarı arasında bitkisine göre 100-150 misli fark vardır. Bu yüzden "borlu gübre" denildiğinde içinde büyük miktarda N ve/veya P ve/veya K olan bir gübrede iz element olarak B olduğu da anlaşılır.

Mikro elementlerde miktarlar çok düşük olduğu için toksidite sınırları da oldukça düşük oluyor haliyle.

Etidot 67'nin ambalajında bazı kullanım miktarları önerisi de yer alıyor. En altta, topraktaki B miktarının sıfır olduğu var sayılarak bu miktarlar önerilmiştir gibi bir ibare var.

Ülkemizdeki en fakir toprakta bile B oranının sıfır olduğunu sanmam. Bu durumda çiftçinin tarlasındaki bor oranını biliyor olması şart. Öyleki hasbelkader tarlasına bor verdikten sonraki durumu da biliyor olmalı. Sorun şu ki, kaç çiftçi tarlasında düzenli olarak analiz yaptırıyor? Çok az, yaptırsa bile düzenli değil.

Bu durumda önerilen miktarlar da fazlasıyla önem kazanıyor. Söz gelimi ambalajda zeytin için yılda iki defa ağaç başına 70'er gr Etidot 67 önerilmiş. Ağacın büyüklüğü konusunda bir şey denmemiş.

Kaba bir bakkal hesabı yaparsak 70 gr ürün 14gr saf bor demektir. Zeytinin kök bölgesini büyük bir ağaç için 5m2 kabul etsek kabaca 9 ppm bor verilmesi anlamına geliyor. Yılda iki defadan 18 ppm eder. Her yıl tekrarlandığında ise büyük bir birikim oluşması söz konusu. Oysa bitki köklerinin bulunduğu topraktaki bor oranının 1,5 ppm'den büyük olması fazla kabul ediliyor. Bu durumda bir yanlışlık var demektir. Belki bu kaba bakkal hesabında belki de önerilen miktarda. Açıklık kazandırmak adına ağaç başına 70gr etidot 67 önerisinin arkasındaki hesabı bilmek isterdim.

Borun tarımsal ve çevresel etkileri

pria 20-09-2014 14:11

Çok önemli, can alıcı hususlara değinmişsiniz..

Etidot-67 ürününün kullanım miktarlarının sıralandığı yerin en altında ''topraktaki B miktarının sıfır olduğu var sayılarak bu miktarlar önerilmiştir'' diye uyarıda bulunulmuş ama bu uyarı notu bende aynen bankaların kredi sözleşmeleri, Gsm firmaları sözleşmelerinin en altında minik yazılarla yazılan bölümleri hatırlattı..İnsanlar genelde bunları ya görmez ya da okumadan atarlar imzaları..

Keşke Etidot-67 üzerine kırmızı ve büyük harflerle bu uyarı yapılabilseydi..İnsanların daha ilk bakışta gözüne çarpardı bu husus..

Ayrıca, ben de sizin dediğiniz gibi Etidot-67 kullanım yüzde ve oranlarını çok yüksek buluyorum Sn.Meyvelitepe..
Hangi araştırmaya göre bulunmuş bu miktarlar bilemiyoruz..

Daha önce de yazdığım gibi, Etidot-67 üzerinde önerilen miktarları ben gerçekten zeytinlerime vermeğe cesaret edemem..

Zeytinliğimi kurduğum 2000 yılından sonra Eskişehir'den satın aldığım 3 litre sıvı Bortrac bana 5-6 yıl yetti..

Son 3 yıldan beri de sadece DoktorTarsa'nın Proton veya Acotrop denizyosunlarındaki 100 ppm borla yetiniyorum..
20 litrelik akülü sırt tulumbama 20-25 gram denizyosunu karıştırıyorum..6 tulumba 170 fidana yetiyor..Yılda 5 kez yapraktan veriyorum..Her seferinde 150 gram hesabıyla yıllık 5 kez uygulama sonucunda toplamda 1 kilo kadar denizyosunu kullanıyorum 5 dekarlık zeytinliğimde..
Tarsa'nın 1 kilo denizyosununda 250 ppm bor olduğına göre ağaç başına 1.5 ppm bor vermiş sayılırım..ama tulumbayla yapraktan verirken fidan başına püskürttüğüm gübreli suyun ortalama 700 gram olduğunu varsayarsak ve bitki yapraklarına yapışan miktarın da ancak 250 gram olduğunu düşünürsek, gerçekten zeytinlerimi riske sokmayacak miktarda bor verdiğim anlaşılabilecektir.
Böyle eser miktarlarda uygulamalar yapmak daha mantıklı geliyor bana..Çok ta memnunum bu uygulamalarımdan..
Umarım hesaplamalarımda hata yapmamışımdır.

pria 20-09-2014 14:23

Düşük oranlarda kullanılan bor, bitkiler için gerekli olup yüksek konsantrasyonlarda ise toksik etkiye sahiptir. Bor, bu özelliğinden dolayı yabani ot kontrolünde herbisit olarak yüksek dozlarda kullanılmaktadır. Özellikle kara ve demiryolu kenarlarındaki yabani otların temizlenmesinde etkin olarak kullanılmaktadır. Borlu yabani ot temizleyiciler, boraks ve borik asit ile üretilmekte, genellikle de sodyum klorür ve diğer toksik kimyasallarla karıştırılmaktadır.

Benzer şekilde bor ürünleri, böcek/haşere ile mücadelede pestisit, ahşap malzemeleri mantar gibi zararlı organizmalardan korumak amacıyla da fungusit olarak kullanılmaktadır.

BOR HAKKINDA >> Bor Kullanım Alanları >> Tarım

İlk defa böyle bir bilgiyi okudum..Fazlası otları öldürebildiğine göre, binbir emekle yetiştirdiğimiz fidanlarda da neler yapmaz ki..

pria 20-09-2014 14:33

Zeytin başlığında bu yıl bizim köydeki zeytin verimlerinden bahsetmiştim..Buraya da birkaç satır yazayım..
Köyümüzde 15 kadar kişinin zeytinliği var..Fakat, benim fidanlık hariç diğer bahçelerdeki zeytinlerde zeytin ya hiç yok ya da çok az..
Köylüler bunu, çiçeklenme döneminde sık sık yağan yağmurlara yoruyorlar..
Ama, benim aklıma bor eksikliği de gelmiyor değil..
Çünkü, köyde zeytin ekili bahçelerin hemen hepsi kaba kumlu toprak..Cıgır cıgır kum, çakıl..
Bor'un da toprakta hareketli ve kolayca yıkandığını düşünürsek acaba özellikle bu yıl son zamanlarda yağan yağmurlar topraktaki bor eksikliğini iyice arttırmış olamaz mı ?

Aynı iklim koşullarında oldukları halde, sadece benim zeytin fidanlarımda özellikle 15 yılın en çok zeytin tanesi oluşunu, 3 yıldan beri yapraktan uyguladığım denizyosunundaki bor sayesinde olabileceğini de düşünmeden edemiyorum.

MeyveliTepe 20-09-2014 15:34

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi pria (Mesaj 1320323)
Ama, benim aklıma bor eksikliği de gelmiyor değil..
Çünkü, köyde zeytin ekili bahçelerin hemen hepsi kaba kumlu toprak..Cıgır cıgır kum, çakıl..
Bor'un da toprakta hareketli ve kolayca yıkandığını düşünürsek acaba özellikle bu yıl son zamanlarda yağan yağmurlar topraktaki bor eksikliğini iyice arttırmış olamaz mı ?

Bunu pek zannetmiyorum. Bitkinin 1 ppm altı ihtiyaç duyduğu bir mineral yüzünden böyle bir şey olmaz. Yıkanma sorunu varsa önce esas elementler yıkanır ki, bitkinin yaşayabilmesi için öncelikle onlar hayati. Çiçeklerin meyve tutmasında benim bildiğim çinko çok daha etkili. Öte yandan bu yıl olan, çiçekteyken yağmur yağmasından çok yağmur aralarında birden bire parlayan güneş. Bir çok çiçek bu yüzden yandı. Bazı dallar zeytinden yıkılıyor, bazılarında hiç yok, aynı bahçede bazı ağaçlar tam yüklü bazıları bomboş.

Yakup 20-09-2014 15:47

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe (Mesaj 1320308)
Borun gübre olarak adlandırılıp adlandırılmaması işin çok da önemli olmayan minör bir tarafı bence.

Gübre denilince bitkilerin major olarak aldıkları besinler N,P,K akla gelir, belki bunların yanında ikincil olmakla beraber ppm değerlerinin yüksek olduğu Ca, Mg ve S ilave edilebilir. Mikro elementler Fe, Cu, Mn, B, Cl, Mo çok küçük miktarlarda alınırlar, öyleki bitkilerin ihtiyaç duyduğu nitrojen miktarı ile B miktarı arasında bitkisine göre 100-150 misli fark vardır. Bu yüzden "borlu gübre" denildiğinde içinde büyük miktarda N ve/veya P ve/veya K olan bir gübrede iz element olarak B olduğu da anlaşılır.

Mikro elementlerde miktarlar çok düşük olduğu için toksidite sınırları da oldukça düşük oluyor haliyle.

Etidot 67'nin ambalajında bazı kullanım miktarları önerisi de yer alıyor. En altta, topraktaki B miktarının sıfır olduğu var sayılarak bu miktarlar önerilmiştir gibi bir ibare var.

Ülkemizdeki en fakir toprakta bile B oranının sıfır olduğunu sanmam. Bu durumda çiftçinin tarlasındaki bor oranını biliyor olması şart. Öyleki hasbelkader tarlasına bor verdikten sonraki durumu da biliyor olmalı. Sorun şu ki, kaç çiftçi tarlasında düzenli olarak analiz yaptırıyor? Çok az, yaptırsa bile düzenli değil.

Bu durumda önerilen miktarlar da fazlasıyla önem kazanıyor. Söz gelimi ambalajda zeytin için yılda iki defa ağaç başına 70'er gr Etidot 67 önerilmiş. Ağacın büyüklüğü konusunda bir şey denmemiş.

Kaba bir bakkal hesabı yaparsak 70 gr ürün 14gr saf bor demektir. Zeytinin kök bölgesini büyük bir ağaç için 5m2 kabul etsek kabaca 9 ppm bor verilmesi anlamına geliyor. Yılda iki defadan 18 ppm eder. Her yıl tekrarlandığında ise büyük bir birikim oluşması söz konusu. Oysa bitki köklerinin bulunduğu topraktaki bor oranının 1,5 ppm'den büyük olması fazla kabul ediliyor. Bu durumda bir yanlışlık var demektir. Belki bu kaba bakkal hesabında belki de önerilen miktarda. Açıklık kazandırmak adına ağaç başına 70gr etidot 67 önerisinin arkasındaki hesabı bilmek isterdim.

Borun tarımsal ve çevresel etkileri

Tespitlerinize katılıyorum. Ayrıca olayın bu şekilde tartışılmasına katkıda bulunduğunuz için de teşekkür ederim.

Benim de gayretimdeki ana amacım bu hususların irdelenmesi zaten.

"Borlu gübre" tanımlamasına hangi maksat ile sebebiyet verdiğimi daha önce de izah ettim.

Ancak "gübre" kelimesi anlam ve kapsam olarak tüm iz elementleri de kapsar.

Kullanım miktarlarına gelince, ambalajdaki bilgi eksiklikleri konusunda yine size hak veriyorum. Miktarlar konusunda teoride belki tamamen haklısınız. Pratikte ise bu miktarlardan fazlasını düzenli kullananlar var. Daha etkin ve yerli araştırmalar yapılmalı.

Özellikle bazı eski yabancı yayınları incelediğimde de ambalaj üzerindeki miktarlara eşdeğer miktarların önerildiğini gördüm.

Ancak, ambalaj üzerindeki miktarlar benim tarafımdan tespit edilmedi. Bu konuda Kurumumdan bilgi isteyebilirsiniz.

Bu sayfayı bir vatandaş olarak açtığımı belirtmek isterim. Burada yazdıklarımdan Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü sorumlu tutulamaz. Buradaki hatalar bana, ürün ve ambalajındaki hatalar ise üreticisine aittir.

Saygılarımla

Yakup 20-09-2014 15:54

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi pria (Mesaj 1320321)
Çok önemli, can alıcı hususlara değinmişsiniz..

Etidot-67 ürününün kullanım miktarlarının sıralandığı yerin en altında ''topraktaki B miktarının sıfır olduğu var sayılarak bu miktarlar önerilmiştir'' diye uyarıda bulunulmuş ama bu uyarı notu bende aynen bankaların kredi sözleşmeleri, Gsm firmaları sözleşmelerinin en altında minik yazılarla yazılan bölümleri hatırlattı..İnsanlar genelde bunları ya görmez ya da okumadan atarlar imzaları..

Keşke Etidot-67 üzerine kırmızı ve büyük harflerle bu uyarı yapılabilseydi..İnsanların daha ilk bakışta gözüne çarpardı bu husus.

Ambalaj revizyonu ile ilgili söz hakkım olursa ve bu önerinizi unutmazsam, bu konuda gayret edeceğimi bilmenizi isterim.

Yakup 20-09-2014 15:57

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi pria (Mesaj 1320322)
Düşük oranlarda kullanılan bor, bitkiler için gerekli olup yüksek konsantrasyonlarda ise toksik etkiye sahiptir. Bor, bu özelliğinden dolayı yabani ot kontrolünde herbisit olarak yüksek dozlarda kullanılmaktadır. Özellikle kara ve demiryolu kenarlarındaki yabani otların temizlenmesinde etkin olarak kullanılmaktadır. Borlu yabani ot temizleyiciler, boraks ve borik asit ile üretilmekte, genellikle de sodyum klorür ve diğer toksik kimyasallarla karıştırılmaktadır.

BOR HAKKINDA >> Bor Kullanım Alanları >> Tarım

İlk defa böyle bir bilgiyi okudum..Fazlası otları öldürebildiğine göre, binbir emekle yetiştirdiğimiz fidanlarda da neler yapmaz ki..

Aşırılık, sadece bor için değerlendirilmemeli ancak...

pria 20-09-2014 18:11

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe (Mesaj 1320328)
Bunu pek zannetmiyorum. Bitkinin 1 ppm altı ihtiyaç duyduğu bir mineral yüzünden böyle bir şey olmaz. Yıkanma sorunu varsa önce esas elementler yıkanır ki, bitkinin yaşayabilmesi için öncelikle onlar hayati. Çiçeklerin meyve tutmasında benim bildiğim çinko çok daha etkili. Öte yandan bu yıl olan, çiçekteyken yağmur yağmasından çok yağmur aralarında birden bire parlayan güneş. Bir çok çiçek bu yüzden yandı. Bazı dallar zeytinden yıkılıyor, bazılarında hiç yok, aynı bahçede bazı ağaçlar tam yüklü bazıları bomboş.

Bor, daha çok bitkisel yiyeceklerden eser olarak sağlanan bir elementtir. Özellikle kemikler ve dişlerin yapısında bulunmaktadır (McCoy ve ark., 1994). Son yıllarda daha çok Bor’un eklem ve kemik sağlığı açısından önemi üzerinde durulmaktadır. Ayrıca beyin fonksiyonları ile ilgili çalışmalar da yapılmaktadır (Murray, 1998).
Bor vücuttaki kalsiyum, magnezyum ve fosfor absorpsiyonunu dengeleyici rolü ile kemik sağlığı açısından önemli bir elementtir. En yaygın olarak osteoartirit, osteoporoz ve romatoit artirit’in tedavilerinde kullanılmaktadır. Bor, bu hastalıkları önlediği gibi tedavilerinde de önemli yer teşkil etmektedir.

Bor bitki bünyesinde immobil olduğu için hareketi sınırlıdır. Borun bitkide yukarı doğru taşınmasında transpirasyonun etkili olduğu saptanmıştır (Michael, 1969).
Mevcut bilgilere göre, bitkiler tarafından bor alınımı ve farklı organlara taşınmasının bitkinin su alımı ve ksilemdeki hareketi ile yakından ilişkili olduğu ve ayrıca bor taşınmanın bitki türleri arasında farklılıklar olduğu belirlenmiştir (Marscher, 1976).

Birçok araştırmaya göre bor, bitki bünyesinde karbonhidrat ve protein metabolizmasında, hücre zarı, doku farklılaşmasında, oksin ve fenol metabolizmasında, membran permeabilitesinde, kök uzaması, nükleik asit, protein ve indol Asetik Asit (IAA) metabolizması üzerinde polen çimlenmesinde ve polen tüpü büyümesinde, bor sekerlerin taşınmasında, hücre duvarı yapısında, yaprağın uzama ve genişlemesinde, karbonhidrat, RNA ve IAA metabolizmalarında, solunum ve transpirasyonu düzenlenmesinde, virüs ve fungal hastalıklara karsı olduğu kadar böcek zararlarına karsı da dayanıklılık kazanmalarında önemli rol oynamaktadır (Marscher, 1995).

Verim çağındaki Manzanillo zeytin çeşidinin ağaçlarında çeşitli organlarındaki bor taşımını, mannitol ve glukoz konsantrasyonlarım ve bor uygulamalarının eriyebilir karbonhidratların düzeyi üzerine etkisini incelemişlerdir. Bu nedenle yapraktan bor uygulayarak floem yoluyla bazı meyve türlerinde kolayca ağacın farklı organlarına taşınabilmektedir. Bazı zeytin çeşitlerinde yapılan dışsal bu uygulamaların generatif organların B içeriğinin yükselterek dolaylı bir şekilde verim artısına yol açtığı bildirilmiştir. Aynı zamanda B noksanlığı belirtisi görülmeyen meyve ağaçlarında dahi yapraktan B uygulamasının badem, zeytin, elma, vişne gibi çeşitli meyve türlerinde meyve verimi arttırdığını göstermektedir (Perica ve ark. 2001).

Zeytinlerde çiçeklenmeden önce yapraktan bor uygulamasının meyve tutumu üzerine etkisini araştırmışlardır. Araştırıcılar, iki yıl süre ile yaptıkları denemede bor noksanlığı göstermeyen zeytin ağaçlarına dört aynı dozda bor çözeltisi püskürtmüşlerdir. Araştırmada yapraktan bor uygulamasının zeytinde çiçek ve meyve tutma yüzdesini önemli ölçüde arttırdığı saptanmıştır (Penca ve ark. 2001)


Bu bilgiler ''ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ-BAHÇE BİTKİLERİ ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Şemsigül AYBABA
GEMLİK ZEYTİN ÇEŞİDİNDE DAL EĞME İLE BİRLİKTE YAPRAKTAN BOR VE ÇİNKO UYGULAMALARININ MEYVE VERİMİ VE KALİTE ÜZERİNE ETKİSİ-ADANA, 2010'' yüksek lisans tezinden alınmıştır.Tez Prof. Dr. Ömer GEZEREL Prof. Dr. Ali KÜDEN Prof. Dr.Zülküf KAYA tarafından kabul edilmiştir.

Sn. Meyvelitepe,

Generatif organların gelişimi, çiçeklenme, polen yapısı ve dolayısıyla meyve tutumu üzerine en az çinko kadar etkisi var bor'un da..
'' Bitkinin 1 ppm altı ihtiyaç duyduğu bir mineral yüzünden böyle bir şey olmaz'' gibi kesin yargılarda bulunulmamalı..

''Yıkanma sorunu varsa önce esas elementler yıkanır'' öngörünüz de biraz hatalı..Toprakta en hızlı yıkanan besin maddeleri azot, ca, mg ve bordur..
Ana besin maddelerinden potasyum ve fosfor toprak kolloidleri üstünde tutuldukları için yıkanmaları zordur.

Yakup 20-09-2014 18:51

Sn. Pria,
Son yazdıklarınıza bir ekleme-düzeltme yapmak durumundayım.

Bor tamamen immobil değil. Şimdi adını hatırlamadığım bir şeker molekülüne bağlanarak hareket edebiliyor. Buna bademi örnek gösteriyorlar. Bor bitkilerin çoğunda yaprakta depo edilirken, badem yeşil kabuğunda yüksek oranda bor bulunmuş. Unutmazsam, hafta içi ilgili çalışmayı belirtirim.

Yıkanma için söylediklerinize ekleyecek bir şeyim yok. Ancak elementlerin topraktaki hareketi üzerine daha çok düşünürseniz neler söyleyeceğinizi merak ediyorum.

Bir de şu deniz yosunu. Onun hakkında çok olumlu konuşuyorlar.
Saygılarımla

pria 20-09-2014 19:19

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Yakup (Mesaj 1320376)
Sn. Pria,
Son yazdıklarınıza bir ekleme-düzeltme yapmak durumundayım.

Bor tamamen immobil değil. Şimdi adını hatırlamadığım bir şeker molekülüne bağlanarak hareket edebiliyor. Buna bademi örnek gösteriyorlar. Bor bitkilerin çoğunda yaprakta depo edilirken, badem yeşil kabuğunda yüksek oranda bor bulunmuş. Unutmazsam, hafta içi ilgili çalışmayı belirtirim.

Yukarıda Şemsigül AYBABA tarafından yazılıp kabul edilmiş yüksek lisans tezinde aşağıdaki bilgiler var:

''Bor toprakta borik asit ya da borat şeklinde bulunur. Bitkilerce bor iyonize olmamış borik asit formunda alınmaktadır. Bitkide hareketi oldukça sınırlıdır ve bitkilerde xylem dokusunda transprasyon etkisi ile taşınır...

...Bor bitki bünyesinde immobil olduğu için hareketi sınırlıdır. Borun bitkide
yukarı doğru taşınmasında transpirasyonun (terleme) etkili olduğu saptanmıştır (Michael,
1969).
Mevcut bilgilere göre, bitkiler tarafından bor alınımı ve farklı organlara
taşınmasının bitkinin su alımı ve ksilemdeki hareketi ile yakından ilişkili olduğu ve ayrıca bor taşınmanın bitki türleri arasında farklılıklar olduğu
belirlenmiştir
(Marscher, 1976).
....Verim çağındaki Manzanillo zeytin çeşidinin ağaçlarında çeşitli
organlarındaki bor taşımını, mannitol ve glukoz konsantrasyonlarım ve bor
uygulamalarının eriyebilir karbonhidratların düzeyi üzerine etkisini incelemişlerdir.
Bu nedenle yapraktan bor uygulayarak floem yoluyla bazı meyve türlerinde kolayca ağacın farklı organlarına taşınabilmektedir.

...Topraktan Zn (çinko) uygulamasının meyve ağaçlarında çok iyi sonuçlar vermediğini çünkü meyve ağaçlarının köklerinin derinlere yayıldığını ve çinkonun da toprakta zor ilerleyen bir element olduğunu belirtmiştir. Yaprak gübreleri daha etkili olmalarına rağmen yapraklardan absorbe edilen Zn’nun bitkilerde zor taşınan bir element
olduğunu, bu yüzden yaprak uygulamalarında tekrarlamayı gerektirdiğini
ve bu
durumun yaprak gübrelerinin etkinliğini azalttığını, bütün bitki kısımlarında Zn
noksanlığına sebep olduğunu bildirmiştir. ''


transpirationtraglor.cu.edu.tr/objects/objectFile/UjZwPdEh-2982013-25.pdf

Yakup 20-09-2014 19:24

Dedim ya hafta içi borun şekere bağlanması hk. Olan çalışmayı belirtirim inşaallah.

Fakat ben toprakta element hareketleri hakkında ne düşündüğünüzü merak ediyorum.

MeyveliTepe 20-09-2014 19:24

Alıntı:

Generatif organların gelişimi, çiçeklenme, polen yapısı ve dolayısıyla meyve tutumu üzerine en az çinko kadar etkisi var bor'un da..
'' Bitkinin 1 ppm altı ihtiyaç duyduğu bir mineral yüzünden böyle bir şey olmaz'' gibi kesin yargılarda bulunulmamalı..

''Yıkanma sorunu varsa önce esas elementler yıkanır'' öngörünüz de biraz hatalı..Toprakta en hızlı yıkanan besin maddeleri azot, ca, mg ve bordur..
Ana besin maddelerinden potasyum ve fosfor toprak kolloidleri üstünde tutuldukları için yıkanmaları zordur.
O zaman kesin bor eksikliğidir, hemen ağaç başına 70 gr etidot vermeli, hasat sonrası bir 70 gr daha.

Yakup 20-09-2014 19:31

Benim çiftçi geri dönüşlerine göre düşüncem (iddia değil) çinkonun meyvenin bitkiye sağlam bağlanması yönünde. Ama polen miktar ve kalitesi üzerine borun çinkodan önemli olduğunu düşünüyorum.

pria 20-09-2014 19:37

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Yakup (Mesaj 1320376)
Bir de şu deniz yosunu. Onun hakkında çok olumlu konuşuyorlar.
Saygılarımla

Forumda sanırım denizyosunu ile ilgili benden fazla konuşan-yazan yoktur.
O benim İstanbul'daki saksı biberlerime, nergislerime ve en önemlisi de zeytinlerime uyguladığım vazgeçilmez bir besin maddesi..
İçeriğinde yok yok..
Boru da, çinkosu da, azotu da, algnic asiti, gbberalini, proteini, karbonhidratı, azotu, fosforu potası da, yani herşey var sayılır..
Üç yıl oldu herhalde kullanmaya başlayalı..
Yapraktan yılda 5 kez veriyorum.
Çok çok memnunum..
Aşırı kaba kumlu, organik maddece çok fakir fidanlığımda beni her yıl çuval çuval yok 18x46, yok 15x15x15, yok %26 CAN yok bilmem ne kimyasal gübre kullanmaktan kurtardı..
Ama, yerli markalara kusura bakmasınlar güvenmiyorum..İlle de PROTON veya ACOTROP:
Organik Gübreler | DRT TARIM
DRT TARIM | Aylk E-Blten

pria 20-09-2014 19:53

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe (Mesaj 1320382)
O zaman kesin bor eksikliğidir, hemen ağaç başına 70 gr etidot vermeli, hasat sonrası bir 70 gr daha.

Valla ne yalan söyliyeyim; eskiden biraz da gençlik heyecanıyla köyde her sorana, merak edene elimden geldiği kadar birşeyler söyleyip, bilgilerimi aktarmaya çalışıp ikna etmeğe çalışır ve zevk te alırdım..
Ama artık usandım bu laf anlatmanın zorluklarından..
Adama anlatıyorsun, tekrar tekrar anlatıyorsun, işin püf noktalarını, kullanımlardaki ölçü ve dikkat edilmesi gereken hususları ince ince anlatıyorsun..gene de gidip senin tam dediğin, istediğin, kastettiğin şekilde yapmıyor köydeki çiftçiler..
Sıkıştı mı da ''bişey olmaz abi, boşver'' deyiveriyorlar ki, insan kahroluyor..
Artık bu tür konulara girmek ve soruları yanıtlamaktan kaçınıyorum..

''Git ziraate sor'' deyip başımdan savıyorum..

Çünkü, karşınızdaki insana teknik altyapısı olmadığı için, kavram, yöntem bilgisi olmadığı için birşeyler anlatıp izah etmek deveye hendek atlatmaktan zor..

Adama uzun uzun anlatırsın yapması gerekenleri..Sonuç iyi olursa amenna..Ama sonuç kendi kişisel uygulama hatasından kaynaklansa bile sorumlu siz olursunuz.
Bu yüzden stresli mevzulara girmiyorum artık köyde..

birnefestoprak 20-09-2014 20:03

1 Eklenti(ler)
Basindan beri ifade etmeye calistigim sey, konuyu Turkce'deki veya Ingilizce'deki gunluk kullanimdaki karsiliklariyla ifade etmenin, ozellikle tarimda inovatif urunlerin kullanimi konusundaki egitimi cok yetersiz olan ciftciler arasinda, buyuk kafa karisikliklarina yol acacagi cunku zaten sorun, gubre sozcugunun uretici tarafindan ister urun etiketinde olsun, ister urun tanitiminda olsun, kullanilma seklinden kaynaklaniyor. Gunluk dilde, bir baska ciftciyle, bir arkadasimizla konusurken "bugun brokolileri Bor'la gubreledim", "bugun brokolilere Bor verdim", "bugun brokolileri Bor'la besledim", "bugun brokolilere Bor besini verdim", "Bugun brokolilere Bor nutrienti verdim" gibi ifadeleri kullanabilirsiniz, hatta teknik bir konuyu aciklarken "Bor gubresi" diyebilirsiniz; bunda bir sorun yok. Sorun, tanim itibariyle bitkinin ihtiyaci olan ana elementler disinda bitkiye verilen (cogu kez verilmese de olabilecek) ornegin bitkiye verilmesi gereken azotlu gubreyle arasinda miktar bakimindan dunyalar kadar fark olan ve ozellikle su tablasinin yuksek oldugu tarim arazilerinde topraga verilme dozaji cok dikkatle takip edilmesi gereken iz elementlerin, israrla urun saticilari/temsilcileri tarafindan gubre olarak sunulmasinda. Bu anlamda, sertifikalandirma konusunda Tarim ve Koy Isleri Bakanligi ile AB mevzuati arasinda nasil bir iliski var, bilen birisi varsa aciklayabilirse sevinirim.

Simdi konunun ozellikle Yakup Bey'in verdigi referanslarla evrilme asamalarini ozetleyeyim:

- Ozetle "Solubor'a bakin, Etidot-67'nin muadili bir urun", dedi. Solubor'u ABD'de sertifikalandiran OMRI'nin sayfasina baktik. Gubre ve toprak bilesenleri ust kategorisinin icinde Bor urunleri-sentetik sinifinda tanitildigini ve urunun internetteki brosurunde tek basina kullanilabilecegi gibi gubrelerle birlikte kullanilabileceginin de ifade edildigini gorduk.
- Sonra, "biz OMRI'ye ya da ABD'ye degil AB mevzuatina uygun olarak urunumuzu etiketlendirdik", dedi. Bu noktan sonra, Ingiltere'deki bir kurum olan ve urun sertifikalandirmasini AB mevzuatina uygun olarak gerceklestiren Soil Association'in sayfasindan Solubor'un nasil sertifikalandirildigina baktik. OMRI'ye benzer sekilde, burda da Solubor'un iz elementler sinifinda degerlendirildigini gorduk.
- En sonunda geldigimiz noktada ise "bakanlik tarafindan gubre sertifikasi verilmis; o yuzden de bakin boyle bir firma var, urununun ustune 'sivi Bor gubresi' yazmis" konumundayiz.

Bir kere hangi referans ustunden gidecegimize karar vermemiz gerek. Hemen bu noktada daha once sordugum bir soruyu bu sefer tersten sorayim; yalniz yanit verirken lutfen "hepimizin gubre tanimi birbirinden farkli" demeyin:

Eger Etidot-67 gubreyse, Solubor da gubre midir?

Yerli urunlerdeki en onemli sorunlardan biri: Etiketleme

Simdi, Sn pria'nin verdigi Gubretas ornegi ustunden gidelim (bu firma, urun icerikleri bakimindan internette gordugum en detayli yerli orneklerden birini sunmus): Bu sayfada urunlerini tanitmislar.

Tanim itibariyle gubre sinifina giren urunlerinden birine bakalim:
Gbre Fabrikalar T.A..
Garanti edilen icerik miktarlarini okuduktan sonra lutfen urun resminin altindaki aciklamaya da bakin, soyle diyor:

İz elementli NPK gübre çözeltisidir. Bileşimindeki temel besin maddeleri (azot, fosfor, potasyum) ve iz elementler (çinko, demir, bor, bakır, mangan, molibden) ile bitkinin dengeli beslenmesini sağlayarak ürün randımanını yükseltir.

Kullanilan dil bakimindan bir degerlendirme yapalim:
"Iz elementli gubre cozeltisi" yani "urun gubre cozeltisi ama icinde iz elementler de var. Eger iz elementler olmasaydi da urun gubre cozeltisi olurdu", demek degilse, ne anliyorsunuz?

Devam edelim, Sn pria'nin verdigi "Bor gubresi" orneginden gidelim:
Gbre Fabrikalar T.A..

Garanti edilen icerikte suda cozunebilen Bor'dan baska birsey var mi? Hayir. Peki buna ragmen urun ustunde Bor cozeltisi mi diyor? Hayir. Cozeltide Boratli Gubre diyor.

Kafaniz yeterince karismadiysa, sonraki ornege bakalim:
Gbre Fabrikalar T.A..

Urunun ustunde Kalsiyum Nitrat cozeltisi yaziyor (asagidaki aciklamada da Kalsiyum gubresi ifadesi var). Borlu cozelti gubreyse, bu niye gubre degil, bunu aciklayabilir misiniz?

Michigan Eyalet Universitesi (MSU) Agriculture Extension Office sayfasindaki yazi

Extension Office, Turkce'de sanirim "bugun Ziraat'e gittim; muhendis beyle konustum" seklinde karsilanabilir. MSU, benim de mezunu oldugum, 1855 yilinda ziraat koleji olarak kurulup sonradan baska dallarda genislemis bir okul. Extension Office ise, okulun Michigan'da yasayanlara, ciftcilere danismanlik hizmeti veren, universitenin halka dokundugu uzanti. Universitenin, akademik arastirmalariyla dogrudan bir ilgisi yok. Ulke genelindeki okullarin, ciftciye yardimci olmak icin kurduklari "agriculture extension"lari vardir. Yaziyi yazan kisi, bu uzantida calisan birisi; boyle bir terimi kullanmis. Akademik titri olup icinde "boron fertilizer" ifadesi gecen akademik makale de yazabilirdi; Bor'un kullanilma seklini en iyi karsilayan terimin "fertilizer" oldugunu dusunuyorsa, kullanabilir. Bu, Solubor'un "gubre" olarak tescillendigini ve endustri standardini degistirmez. Michigan dahil butun eyaletlerde, bir urunun "fertilizer" statusune girebilmesi icin, urunun icinde N-P-K bulunmasi ve urun paketinin on yuzunde N-P-K yuzdelerinin, urunun arkasinda da detayli analiz bilgilerinin verilmesi yasal zorunluluktur. Bunun disinda iz elementler de urun icinde bulunabilir ama bu iz elementler, urunun gubre olarak tanimlanmasina engel veya gerekce degildir.

Butun bunlari, ABD veya Avrupa referanslarini bir kenara birakalim. Eger, piyasaya surdugunuz urun ne olursa olsun, ustunde Borlu Gubre ifadesi yoksa, urunun tanitimini bu sekilde yapmaniz etik kurallar acisindan yanlistir, duzeltilmesi gerekir.

Internetten bulabildigim, urunun fotograf makinesiyle cekilmis on yuzunu asagiya ekliyorum. Maalesef kucuk harflerle yazilanlar okunmuyor ama okuyabildigim kadariyla, bu konunun basliginin

sadece Etidot-67 ya da

Etidot-67 (Disodium Octaborate Tetrahydrate)

'ten baska birsey olmamasi gerekir. En bastan bu ifadeyi duzeltmeden, urun uygulamasinin arazide nasil yapilmasi gerektigini tartismak zorlasir.

Eklenti 518125

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi pria (Mesaj 1320203)
Türkçe sözlük:

Gübre

Verimi arttırmak için topraga dökülen her türlü hayvan dışkısı, kimyasal veya bitkisel madde, kemre.

İngilizce sözlük:

Gübre:

fertilizer, manure, dung, droppings, dressing, plant food , artificial manure, chemical manure, kainite

Sayın birnefestoprak,

Aşağıda Michigan Üniversitesi kaynaklı yazıda sık sık ''boron fertilizer'' ibaresi geçmekte..
Amerika'da dahi bir üniversite boru gübre olarak tanımlıyorsa aslında bu konuyu pek te uzatmaya gerek yoktur kanaatindeyim:

Risks and benefits of applying boron fertilizer to soybeans | MSU Extension

Bizde de safi bor içeren ürünler ''gübre'' olarak tanıtılmaktadır:

Gbre Fabrikalar T.A..

Borax | Yalova Gübre A.Ş.


birnefestoprak 20-09-2014 20:20

Tam da bunu kastediyorum. Dediginiz gibi, birilerinin "Birsey olmaz abi, bosver, gubre degil mi bu, bakalim verelim nasil olacak" demesi kacinilmaz. Eger, bu tip urunler, ciftcilere belli kriterlere bagli olarak dagitilmiyor da, her isteyene istedigi kadar veriliyorsa, gecmis olsun zaten.

Uluslararasi sertifikalarda urunun muadilinin belli izinlere tabi tutularak satilabilecegi belirtiliyor. Ciftci, organik tarimda kullanmak istiyorsa, ona organik tarim sertifikasi veren kurumla koordineli bicimde, gozlem ve olcumler yapilarak kullanilmasi gerekiyor. Organik tarim onayi veren kurum, ne kadar etkili calisiyor ve bu konularda teknik destek veriyor mu, konuyu takip ediyor mu hicbir fikrim yok. Ozellikle uzun vadeli etkilerinin gozlenmesi gerek. Bu sene iyi verim aldik, seneye ve sonraki sene de ya sonra? Her sene ekim mevsiminde gubre kullanir gibi kullanilmali mi, ara mi verilmeli? Ara verilmeliyse ne kadar ara verilmeli? Her sene doz asimi yapmadan, paket ustunde verilen sinirlar icinde uygulasaniz bile, bitkileriniz her sene verilen kadarin tamamini kullaniyor mu? Hic mi kumulatif sekilde, sonraki seneye aktararak birikmesi soz konusu degil? Biriken miktarin yarattigi kontaminasyon nedir?

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi pria (Mesaj 1320387)
Sıkıştı mı da ''bişey olmaz abi, boşver'' deyiveriyorlar ki, insan kahroluyor..
Artık bu tür konulara girmek ve soruları yanıtlamaktan kaçınıyorum..


pria 20-09-2014 20:27

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi birnefestoprak (Mesaj 1320392)
Sorun, tanim itibariyle bitkinin ihtiyaci olan ana elementler disinda bitkiye verilen (cogu kez verilmese de olabilecek) ornegin bitkiye verilmesi gereken azotlu gubreyle arasinda miktar bakimindan dunyalar kadar fark olan ve ozellikle su tablasinin yuksek oldugu tarim arazilerinde topraga verilme dozaji cok dikkatle takip edilmesi gereken iz elementlerin...

Bu satırlarınızı yadırgadım biraz...
Bitki yetiştirirken azot fosfor potas gibi asıl madeleri de vermeseniz olur..Bor, çinko , mg'yi de vermeseniz olur..
Bitki gene hayata tutunmaya çalışır ve ölmez..Büyümesi değişir, deforme olur, çalılaşır, meyve vermez, meyve verse de ideal ürün olmaz, vs...
Bizler toprak ve yaprak analizleri birtakım maddelerin eksikliğine işaret ediyorsa bitkinin sağlıklı, bol ürün vermesi için icabında kilolarca azot ta, 10-15 gram bor veya çinko da vermek zorundayız.

Asıl veya tali hiçbir bitki besin maddesi için ''verilmese de olur'' tabirini kullanamayız.
Bitkinin bütüncül gelişip albenili ürünler vermesini istiyorsak hiçbir besin maddesi noksanlığını gözardı edemeyiz.
Miktar kıyaslaması yapmanız da bence gereksiz.
Sizin yaklaşımınız da sn.meyvelitepe'nin bor için kullandığı '' Bitkinin 1 ppm altı ihtiyaç duyduğu bir mineral yüzünden böyle bir şey olmaz.'' yaklaşımından pek farklı değil..
Kilolarca et süt sebze yersiniz, bazen sağlıklı olmanızı sağlamaz..ama vücudunuzdaki sağlık sorununuz çinko eksikliğinden kaynaklanıyorsa , ufacık çinko takviyeleriyle sağlığınıza kavuşuverirsiniz.
Yediğimiz gıdalardaki çinko, demir ve bor eksiklikleri bile bizi sinsice bazı hastalıkların kucağına itmektedir.
Bunlar için ''alınmasa da olur'' diyemeyiz..Hem insanlar hem bitkiler için elzem maddelerdir bunlar.

Günümüzde üretilen sebze ve meyvelerdeki bor ve çinko azlıkları bile insanlarda sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.

birnefestoprak 20-09-2014 21:01

Ben de onu diyorum Sn pria: Kilolarca azot>>>>10-15 gr Bor. Uygulama olcegi cok farkli (gubre kilolarca uygulanirken Bor, gorece cok kucuk miktarlarda uygulaniyor).

Kullanilmasi dusunulen malzeme, bitkinin alabilecegi, yeterli olan miktarlarda bulunuyorsa verilmesi sart degil. Dediginiz gibi, belli bir analiz sonucunda yetersizlik tespit edildiyse verilir. Her sene ardisik sekilde, analiz yaptirmadan gubre verir gibi verilirse iyi olmaz (siz analiz yaptirip ihtiyaca gore verdiginizi soyluyorsunuz). Ben iz elementleri, genelde meyve lezzetini gelistirmesi icin eser miktarda veriyorum (hem verim hem bitki vigoru bakimindan da karsilastirmali olarak iz element etkisini incelemek ilginc olurdu).

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi pria (Mesaj 1320403)
Bu satırlarınızı yadırgadım biraz...
Bitki yetiştirirken azot fosfor potas gibi asıl madeleri de vermeseniz olur..Bor, çinko , mg'yi de vermeseniz olur..
Bitki gene hayata tutunmaya çalışır ve ölmez..Büyümesi değişir, deforme olur, çalılaşır, meyve vermez, meyve verse de ideal ürün olmaz, vs...
Bizler toprak ve yaprak analizleri birtakım maddelerin eksikliğine işaret ediyorsa bitkinin sağlıklı, bol ürün vermesi için icabında kilolarca azot ta, 10-15 gram bor veya çinko da vermek zorundayız.

Asıl veya tali hiçbir bitki besin maddesi için ''verilmese de olur'' tabirini kullanamayız.
Bitkinin bütüncül gelişip albenili ürünler vermesini istiyorsak hiçbir besin maddesi noksanlığını gözardı edemeyiz.


pria 20-09-2014 21:15

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi birnefestoprak (Mesaj 1320407)
Kullanilmasi dusunulen malzeme, bitkinin alabilecegi, yeterli olan miktarlarda bulunuyorsa verilmesi sart degil. Dediginiz gibi, belli bir analiz sonucunda yetersizlik tespit edildiyse verilir. Her sene ardisik sekilde, analiz yaptirmadan gubre verir gibi verilirse iyi olmaz

Yazdıklarınız sadece iz elementler için değil, temel besin maddeleri olan N-P-K için de geçerli..
Toprağınızda azot fosfor potas yeterli miktarda varsa, bunları da vermezsiniz her yıl..
Örneğin, dönüşümlü tarım yapıp bir yıl bahçenize bakla gibi azot üreten bitkiler ekiyorsanız ertesi yıl toprak analizine falan da gerek olmadan azotlu gübre vermeniz gerekmez..
Toprağımda yeterli N-P,K veya Zn,B, Fe,Mg varsa ve bunların bitki tarafından topraktan alımında herhangibir sorun, sıkıntı yoksa hiçbirini vermeğe gerek yok..
Bu N-P-K için de böyle B,Zn için de böyle..
Toprak tanınıp bilinmeden bunların hiçbiri ''iyi gelir'' mantığıyla verilemez..
Azot fazlalığı ile bor fazlalığının sonuçları arasında bitki sağlığı açısından pek fark yoktur.Azotu da bol kepçe veremezsiniz.

MeyveliTepe 20-09-2014 23:16

Sn.Pria,

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Pria
Sizin yaklaşımınız da sn.meyvelitepe'nin bor için kullandığı '' Bitkinin 1 ppm altı ihtiyaç duyduğu bir mineral yüzünden böyle bir şey olmaz.'' yaklaşımından pek farklı değil..

bu ifadem;

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Pria
Köyümüzde 15 kadar kişinin zeytinliği var..Fakat, benim fidanlık hariç diğer bahçelerdeki zeytinlerde zeytin ya hiç yok ya da çok az..
Köylüler bunu, çiçeklenme döneminde sık sık yağan yağmurlara yoruyorlar..
Ama, benim aklıma bor eksikliği de gelmiyor değil..
Çünkü, köyde zeytin ekili bahçelerin hemen hepsi kaba kumlu toprak..Cıgır cıgır kum, çakıl..
Bor'un da toprakta hareketli ve kolayca yıkandığını düşünürsek acaba özellikle bu yıl son zamanlarda yağan yağmurlar topraktaki bor eksikliğini iyice arttırmış olamaz mı ?

bu ifadeniz üzerine yazılmıştır.

bor bir mikro element olarak bitkiler için gereklidir, aynı demir, bakır,çinko,molibden vb. gibi. Eksikliğinde bitkiler çeşitli arazlar gösterirler.

Ana elementler Azot, fosfor,potasyum ve ikincil elementler kalsiyum, magnezyum ve kükürt ise bitkinin yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmeleri için elzemdir.

Naklettiğiniz durumda bir an için iklim kaynaklı dış fiziksel etkileri sıfır sayalım (ki sıfır sayamayız) ve ağaçların az çiçeklenmesi, çiçeklerin tozlaşamayıp az meyve bağlamasının tek sebebini bitki beslenmesinde arayalım.

Herhangi başka bir semptoma bakmadan ya da toprak veya yaprak analizi olmadan bor eksikliğine mi yorarız?

Neden çinko eksikliğine yormayız (Türkiye topraklarının %83'ünde çinko eksikliği varmış - alıntı yaptığınız tezde yazıyor)?

Dahası, haydi potasyumu geçelim, neden azot ve fosfor eksikliğine yormayız? Bitkinin bora göre 100 misli daha fazla ihtiyaç duyup kullandığı azotun çiçeklenmede ve meyve bağlamasında bir etkisi yok mudur sizce?

MeyveliTepe 20-09-2014 23:21

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Pria
Azot fazlalığı ile bor fazlalığının sonuçları arasında bitki sağlığı açısından pek fark yoktur.Azotu da bol kepçe veremezsiniz.

Burada şöyle bir durum var, 100 ppm azot yerine 120 ppm azot verirseniz bir şey olmaz, ama 1 ppm bor yerine 21 ppm bor verirseniz bir şey olur.

MeyveliTepe 20-09-2014 23:28

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Yakup (Mesaj 1320331)
Kullanım miktarlarına gelince, ambalajdaki bilgi eksiklikleri konusunda yine size hak veriyorum. Miktarlar konusunda teoride belki tamamen haklısınız. Pratikte ise bu miktarlardan fazlasını düzenli kullananlar var. Daha etkin ve yerli araştırmalar yapılmalı.

Özellikle bazı eski yabancı yayınları incelediğimde de ambalaj üzerindeki miktarlara eşdeğer miktarların önerildiğini gördüm.

Ancak, ambalaj üzerindeki miktarlar benim tarafımdan tespit edilmedi. Bu konuda Kurumumdan bilgi isteyebilirsiniz.

Bu sayfayı bir vatandaş olarak açtığımı belirtmek isterim. Burada yazdıklarımdan Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü sorumlu tutulamaz. Buradaki hatalar bana, ürün ve ambalajındaki hatalar ise üreticisine aittir.

Saygılarımla

Yakup bey, burada kurumunuza en yakın kişi sizsiniz. Ayrıca kurumunuzu bağlamasa bile ürün ile ilgili bilgi veren kişi olarak bu sorunun muhatabı da ister istemez siz oluyorsunuz :)

Şöyle sorayım, toprak analizi yaptırdım, bor miktarı 0,9 ppm çıktı, arazide zeytin ağaçları var. Bu durumda ağaç başına kaç gram etidot kullanmalıyım?

Başka bir soru; Yaprak analizi yaptırdım, 7 ppm bor çıktı. Ağaç başına kaç gram etidot kullanmalıyım?

pria 20-09-2014 23:32

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe (Mesaj 1320443)
Burada şöyle bir durum var, 100 ppm azot yerine 120 ppm azot verirseniz bir şey olmaz, ama 1 ppm bor yerine 21 ppm bor verirseniz bir şey olur.

Tabi ki, azotu 100 ppm yerine %20 fazlasıyla 120 ppm olarak verirseniz pek birşey olmaz..
Bor'u 1 ppm yerine 21 ppm yani 20 kat fazlasıyla verirseniz sonuç tam bir felaket olur.
Aynı mantık ve oranla, azotu da 100 ppm yerine 20 kat fazlasıyla 2100 (ikibinyüz) ppm verirseniz o da bir felaket olur.
Kısacası, her aşırı olan oranda verilen bitki besin maddesi toksiktir.20 kat fazla verilen bor ile 20 kat fazla verilen azotun yarattığı kötü sonuçlar pek farklı değildir.
Azotu %20 fazla ama boru 20 kat fazla alarak kıyaslamanızı anlayamadım.

MeyveliTepe 20-09-2014 23:45

Her ikisine de sabit miktar arttırmanın çok basit bir mantığı var. Kullanımı şekli gereği mikro elementlere göre zaten çok kullanılan bir şeyi 20 misli fazla kullanmazsınız, en fazla bir kaç avuç daha fazla atarsınız. Fakat kullanılması gereken miktar çok az olduğunda bir kaç avuç fazladan atıvermek 20 misli fazla kullanıma sebep olur ki, bizim çiftçinin alışkanlığı bu yöndedir.

pria 21-09-2014 00:22

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe (Mesaj 1320451)
Her ikisine de sabit miktar arttırmanın çok basit bir mantığı var. Kullanımı şekli gereği mikro elementlere göre zaten çok kullanılan bir şeyi 20 misli fazla kullanmazsınız, en fazla bir kaç avuç daha fazla atarsınız. Fakat kullanılması gereken miktar çok az olduğunda bir kaç avuç fazladan atıvermek 20 misli fazla kullanıma sebep olur ki, bizim çiftçinin alışkanlığı bu yöndedir.

Mikro elementlere göre miktar bazında daha çok verilen azotlu, fosforlu veya potaslı gübreleri belki bir yıl içinde 20 misli verecek çılgın çiftçi çıkmaz ama, çiftçinin artık el alışkanlığı haline gelmiş bu 20.20, 3x15, Dap, potasyum sülfat veya nitrat gibi gübrelerin her yıl hiç tahlile gerek kalmadan toprağa verilmesi ülkemizde yaygındır.
Bir kerede 20 misli vermiyor ama 20-30-40 yıl üstüste bu gübreleri veriyor çiftçilerimiz ve topraklarımız bu yüzden çoraklaşıyor, zehirleniyor..Potasyum fazlalığı olan bir toprağa bor verseniz de almıyor zaten..

.................................................. ......


...Ürün verimi açısından en tehlikeli olanları fosfor ve potasyum gübrelemeleridir. Yıllarca toprak analizi yapılmadan kullanılan fosfor ve potas kaynaklı gübreler toprakta birikmekte ve de toprağın çoraklaşmasına ciddi etken olmaktadır. Özellikle kireç oranı yüksek olan alkali topraklarda fosfor dikalsiyum fosfat veya trikalsiyum fosfat şeklinde toprakta fikse edilmektedir. En önemli sıkıntısı ise bitkiler açısından hayati öneme sahip iz elementlerden Fe (Demir), Zn (Çinko) ve Cu (Bakır)’ ın ve makro besin elementlerinden potasyum ve ayrıca Kalsiyum’un alımını engellemektedir. Biz buna besinler arası geçimsizlik (Antagonizm) diyoruz. Bir kere kireçle bağ yapan biriken fosforun topraktan temizlenmesi de ayrıca masraf gerektirmektedir. Fazla Potasyum gübrelemesinde ise bitkinin Mg (Magnezyum) ve B (Bor) alımı engellenmektedir.
Özellikle İç Anadolu ve Akdeniz bölgesinde yaptığımız toprak analizlerinde bu sıkıntının ciddi boyutlarda olduğunu görmekteyiz. İç Anadolu bölgesi topraklarında daha çok fosfor kirlenmesi görülürken, Akdeniz bölgesinde topraktaki Fosfor ve Potasyum oranlarının çok yüksek olduğu görülmektedir. Örnek verecek olursak toprak analizlerinde toprakta bulunan Fosfor (P2O5) 12 mg/kg’dan yüksek ise fosfor oranının çok yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Yaptığımız analizlerde kimi zaman 24 mg/kg, kimi zaman 40 mg/kg’a kadar çıkabilmektedir. Yine toprak analizlerinde toprakta bulunan Potasyum (K2O) 300 mg/kg’dan yüksek olursa Zengin olduğunu söyleyebiliriz. Yine yaptığımız toprakta potasyum analizlerinde 1000 mg/kg’a varan oranlarda potasyum görülmüştür.
Bunun sebebi de yukarıda belirttiğim gibi toprak analizi yaptırmaksızın her yıl alışılmış gübrelemeye devam edilmesidir.


http://www.birlesimtarim.com/bilgi-N...MI.-62-tr.html

Bizim çiftçinin gerek asli gübrelerde gerekse tali besinlerde her zaman aşırılığı vardır..
Birini bir seferde 20 misli verirken, diğer ana gübreleri 20 yıl üstüste bilinçsizce toprağa vererek aynı kirlenmeyi bal gibi becerir maalef çiftçilerimiz (!!!)...

Tarımsal konularda öylesine sorunlar var ki..
Aslında ben cahil insanların çiftçilik yapmasının bile yasaklanmasını aklımdan geçiriyorum..Ama, cahil insanlar çiftçilik yaparken, Ziraat mühendis ve teknisyenlerinin çok çok azı çiftçilik yapıyor..Mühendis ve teknisyenler üreticilik yerine masa başı memuru olma sevdasında genellikle..
Yazık oluyor bu topraklara..
Adam kendi özel mülkü tarlasına sorumsuzca herşeyi atıyor, ilacını da gübresini de fazla fazla saçıyor..
Oysa o toprak sadece onun malı değil, hepimizin geleceği saklı o topraklarda..

Yakup 21-09-2014 00:36

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe (Mesaj 1320445)
Yakup bey, burada kurumunuza en yakın kişi sizsiniz. Ayrıca kurumunuzu bağlamasa bile ürün ile ilgili bilgi veren kişi olarak bu sorunun muhatabı da ister istemez siz oluyorsunuz :)

Şöyle sorayım, toprak analizi yaptırdım, bor miktarı 0,9 ppm çıktı, arazide zeytin ağaçları var. Bu durumda ağaç başına kaç gram etidot kullanmalıyım?

Başka bir soru; Yaprak analizi yaptırdım, 7 ppm bor çıktı. Ağaç başına kaç gram etidot kullanmalıyım?

Bu muhataplığı, kurumumun bir çalışanı olarak değil, bor konusunda paylaşmaya ve tartışmaya çalışan bir vatandaş olarak kabul etmek zorundayım. Lütfen bu konuda anlayışlı olun.

Kurumuma (agaçlar.net üyelerinden) en yakın kişi olarak ve hayatım boyunca doğmatikliğe ve ezberciliğe karşı çıkmış biri olarak elimden gelen gayreti uygun şekilde göstermeye çalışıyorum.

Sorularınız doğru ama eksik. Ağacın cinsi (genetiği), iklim koşulları, toprağın karakteri, hayvan gübresi kullanılıp kullanılmadığı, sulama suyunun özelliği, çiftçinin tebrübesi ve iş ahlakı... gibi hususlar da sorunuzun eksik kısmını teşkil ediyor.

Bakın ben araştırırken şunu gördüm. Yapılan farklı (akademik) çalışmaların neticeleri ("uygun doz miktarı nedir" ya da "A gübresi mi döllenmeye daha çok fayda sağlar ya da B gübresi mi" gibi) çoğunlukla bir birine paralel. Ama rakamsal olarak farklı. Dolayısı ile hem E-67 ürün etiketinin arkasındaki değerlerin hem de literatürdeki diğer değerlerin doğru olması saçma değil. YÖK, aynı konuda çalışma yapan iki akademisyeni çağırıp da "tek bir neticede anlaşın" demedikçe tabi.

Bakın, ben kişilere E-67 tavsiye ederken yukarıda bahsettiğim unsurları da tartışarak, mümkünse yılda 2-3 defa ve binde 2 lik çözeltide yapraktan uygulamayı, daha mümkünse önce dar bir alanda yaprak uygulaması yapıp 3-4 gün sonra bitkide bir araz görülmediği takdirde uygulama alanının genişletilmesini vs söylüyorum.

Akademikler belirlemişler, ki çoğu üründe 30-50 ppm/yaprak bor olmalıdır diye. Toprak için ise bu aralık 1-2 ppm arasında. (Farklı çalışmalarda farklı değerler verilmiş).

Bu konunun ilk sayfalarında da, genel olarak her yıl binde kaçlık çözelti ile gübrelemeyi tabiri caizse "gözümüz kapalı" bir şekilde yapabiliriz diye kafa patlatmıştım. Çünkü çoğu üründe, birim alandaki toplam vejetatif gelişim miktarı ile ihtiyaç duyulan bor miktarı arasında doğrudan ilişki olduğuna inanıyorum. Daha açıkça, çoğu üründe tarladaki toplam yaprak alanı ile ihtiyaç duyulan bor miktarının doğru orantılı olduğu kanaatindeyim.

İşte burada önemli olan şeyler, bitkideki belirtileri okumak, toprağı tanımak gibi konular.

Bakın şöyle ifade edeyim, bana sorulduğunda, çiftçiye önce hayvan gübrelemesi yapıp yapmadığını vs soruyorum. Hangi ürünü ektiğini ve ne tür sıkıntıları olduğunu soruyorum. Eğer bitki gelişiminde sıkıntısı yoksa "kullanmanıza bence gerek yok" diyorum.

Burada sorun nedir biliyor musunuz, ezberci eğitim mantığıdır. Toprak analizi yaptırırsınız ve analizde der ki dekara şu kadar şunu uygula. Bence doğru tarım bu kadar basit olmamalı (ki 10 sene sonra da tarım bakanlığından emir gelir: "artık şunu şunu kullanma" diye).

(Sorunuza tam sizin istediğiniz gibi bir cevap vereyim isterseniz:
Bitki, çocukluk devresini atlattıktan sonra Binde 2-2,5 E-67 uygulayın. 2-3 hafta içinde gelişimde bir iyileşme (ki bu en çok ağacın canlanması diye ifade edilen bir durum) olmalı. İlk uygulamadan en az 3 hafta sonra, 2. uygulamayı yapabilirsiniz. Oranı binde 5 e tamamlamanız kafi.
Eğer sıkıntınız, çiçeklenmenin-döllenmenin yetersiz oluşu yönünde ise uygulamanızı çiçek açmadan 1 hafta 10 gün önce yapabilirsiniz. Eğer çiçeklenme-döllenme yeterli oluyor ancak meyve tutmuyor-dökülüyor ise, mevye ufacıkken uygulayın.
Bu sıkıntılarınız yok ancak mantar veya böcek-sinek vs sıkıntısı var ise, ilaçlama döneminde ilacınızla veya kaolinle eya ilacınız+kaolinle karıştırarak uygulayabilirsiniz.
Tercihen, uygulamayı önce dar alanda yapın. 3-4 gün sonra uygulama yapılan alanda bir sıkıntı yoksa tüm araziye uygulama yapabilirsiniz.
Yapraktan kullanımı tavsiye ediyorum.
Ayrıca, özellikle meyve ağaçlarında hasattan sonra uygulama yapmak faydalıdır.
Budamadan sonra uygulama yapmak da faydalıdır.
Netice itibari ile azı gıda, çoğu zehir olan bir malzeme bu.)

Bir de (bu kadar yazdıktan sonra) bir ilave daha yapmak istiyorum Şeker sentezleyen (pancar, mısır gibi), Yağ sentezleyen ve kalsiyumu kullanan-seven ürünlerde bor eksikliğini giderdiğinizde (özellikle ilk yıl) acayip bir verim ve kalite artışı ile karşılaşabilirsiniz.

İyi geceler.

MeyveliTepe 21-09-2014 01:26

Yakup bey, sorularımda ağaçların zeytin olduğunu belirtmiştim.

Söz konusu analiz neticeleri ise toprağa her ne gübre verdiysem ondan sonrası. Yani bor miktarı bakımından son durum.

Sorduklarımdan almayı umut ettiğim yanıtlar ile ürün ambalajında belirtilen kullanım miktarı önerileri arasında bir bağ kurmaya çalışıyorum, ki öneriler sanırım topraktan etidot verilmesiyle ilgili, yapraktan değil (belirtilmemiş).

Fakat anladığım kadarıyla siz topraktan etidot verilmesini önermiyorsunuz, %0,2 oranındaki çözeltinin yapraktan verilmesini öneriyorsunuz. Bu durumda yaprak analizinde 7 ppm bor çıkması halinde de %0,2'lik çözelti mi kullanılacak?

Yine bir bakkal hesabı yaparak, yaprak uygulaması için ağaç başına 5 lt su kullandığımızı var sayalım. %0,2'lik çözelti ile ağaç başına 10 gr etidot kullanmak lazım (ambalajdaki miktarın yedide biri). %20'den 2 gr (2000 mg) saf bor demektir. 5 litre suyla verildiğinde 400 ppm bor veriliyor anlamına gelir. Yapraktan verilen 400 ppm borun ne kadarının yapraklar tarafından emilmesi öngörülüyor?

İlave not: Yaprak uygulamalarında çözeltinin var saydığınız yüzey gerilimi nedir? Suyun standart değeri olan 72 milinewton mu, düşürülmüş seviye mi? Biliyorsunuz, düşürülmüş seviyede (22-23'e kadar düşürmek mümkün) çözeltinin emilim miktarı geometrik olarak artıyor.

birnefestoprak 21-09-2014 03:53

Sn MeyveliTepe,
Uygulamanin miktarini sorarken, cicek dollenmesini/meyve baglamasini iyilestirecek bir uygulamayi mi kastediyorsunuz?

Yakup 21-09-2014 08:35

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe (Mesaj 1320468)
Yakup bey, sorularımda ağaçların zeytin olduğunu belirtmiştim.

Söz konusu analiz neticeleri ise toprağa her ne gübre verdiysem ondan sonrası. Yani bor miktarı bakımından son durum.

Sorduklarımdan almayı umut ettiğim yanıtlar ile ürün ambalajında belirtilen kullanım miktarı önerileri arasında bir bağ kurmaya çalışıyorum, ki öneriler sanırım topraktan etidot verilmesiyle ilgili, yapraktan değil (belirtilmemiş).

Fakat anladığım kadarıyla siz topraktan etidot verilmesini önermiyorsunuz, %0,2 oranındaki çözeltinin yapraktan verilmesini öneriyorsunuz. Bu durumda yaprak analizinde 7 ppm bor çıkması halinde de %0,2'lik çözelti mi kullanılacak?

Yine bir bakkal hesabı yaparak, yaprak uygulaması için ağaç başına 5 lt su kullandığımızı var sayalım. %0,2'lik çözelti ile ağaç başına 10 gr etidot kullanmak lazım (ambalajdaki miktarın yedide biri). %20'den 2 gr (2000 mg) saf bor demektir. 5 litre suyla verildiğinde 400 ppm bor veriliyor anlamına gelir. Yapraktan verilen 400 ppm borun ne kadarının yapraklar tarafından emilmesi öngörülüyor?

İlave not: Yaprak uygulamalarında çözeltinin var saydığınız yüzey gerilimi nedir? Suyun standart değeri olan 72 milinewton mu, düşürülmüş seviye mi? Biliyorsunuz, düşürülmüş seviyede (22-23'e kadar düşürmek mümkün) çözeltinin emilim miktarı geometrik olarak artıyor.

Metodolojiniz içerisinde muhatabınız ben değilim ki (akademikler).

Bakın en başından beri şunu söylüyorum: Tarımda doğru tek bir sayı değil. Bunu akademik çalışmaları okuyunca görüyoruz. Öyleyse, bana mantıklı gelen bir metodu seçip bunun doğru olduğunu iddia ettiğimde, size "sizin metodunuz yanlış" demiş mi oluyorum?

Veya siz sorduğunuz soruların cevaplarının her koşul ve zaman diliminde aynı çıkacağını mı söylüyorsunuz?

Böyle bile olsa bu benim bir yanlışı savunduğum anlamına mı gelir?

En başından beri bu konunun teknik boyutunun tartışılmasını kendim de öğrenmek ve tartışmak için istiyorum. Bu konudaki bilgilerimin çiftçi geri dönüşleri üzerine olduğunu da anlamış olmalısınız.

Fukuokanın tarımı mı doğru, yoksa her şeyi analiz eden ancak yapılan analiz neticeleri farklı çıkabilen modern tarım mı?

Tarım hakkında, bitki besleme hakkında sizin kadar bilgim olmaması, yani kullandığınız metoda göre sizinle tartışacak seviyede olmamam, söylediklerimi yanlış mı kılar?

Tekrar edeyim, ki biraz empati rica ediyorum. Ben elimden geleni yapıyorum. Bu size eksik gelebilir. Ancak bazı konularda eksiğim diye söylenen her şeyi kabul etmem (gübrenin tanımı gibi, ya da uygulamaların neticesi gibi). Anlamaya çalışırım mümkün olduğunca.

Dedim ya, ben elimden geleni ortaya koymaya çalıştım. Zaman ve zemin müsait oldukça. Okuyucu da kendi bilgi seviyesine göre kanaat eder.

Yakup 21-09-2014 08:52

Imkanım olsaydı, bir binde 2 ilk uygulamadan sonra, yapraktaki bor miktarlarını tespit eder ve sorunuzun cevabını verirdim.

Olmuyor işte, bu kadarını yapabiliyorum.

Saygılarımla

pria 21-09-2014 09:41

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Yakup (Mesaj 1320460)

Bir de (bu kadar yazdıktan sonra) bir ilave daha yapmak istiyorum Şeker sentezleyen (pancar, mısır gibi), Yağ sentezleyen ve kalsiyumu kullanan-seven ürünlerde bor eksikliğini giderdiğinizde (özellikle ilk yıl) acayip bir verim ve kalite artışı ile karşılaşabilirsiniz.

İyi geceler.

Proje No: TAGEM-BB3-07-3-1
Projeyi Yürüten Kuruluş: Konya Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü
Proje Başlığı: Farklı Miktarlarda Bor Uygulamalarının Verim Ve Toprak Bor Kapsamı Üzerine Etkilerinin Belirlenmesi

Proje Yürütücüsü: Nihal GÖKSU
Yardımcı Araştırmacılar
Dr.Yusuf IŞIK, Talip ATÇEKEN, Naci DEMİRCİ

Başlama-Bitiş Tarihleri: 2008-2013

Proje Özeti: 27 Nisan 2009 tarihinde deneme 5x5 latin karesi deneme desenine göre iki deneme şeklinde kuruldu. Çıkıştan 3- 4 yaprak olunca seyreltme ve çapa işlemleri yapıldı. Çapadan sonra sulama ve gübreleme işlemlerine başlandı. Gübreleme ve sulama işlemleri damlama sulama ile gerçekleştirildi. Ekim ayında denemenin hasat işlemleri yapılarak denemelerin değerlendirmesi yapılmıştır.

Varyans analizine göre; bor uygulaması yumru veriminde %95 ihtimal seviyesinde önemli derecede verim artışı sağlamıştır. LSD testine göre 200gr/da bor dozu verimde önemli artışa sebep olmuştur.
Regresyon analizi sonucunda; uygulanan bor miktarı ile pancar verimi arasında istatistik anlamda önemli bir ilişkinin olduğu,bu ilişkinin Y= 5181,9+1,39x-0,0014X2 eşitliği ve r=0.9993 ile ifade edilebileceği görülmüştür. Regresyon analizine göre ise verim artışlarının 500gr/da dozuna kadar olduğu ve bunun üzerindeki dozların verim artışına sebep olmadığı görülmüştür.

pria 21-09-2014 10:13

Bor gereksinimi az olan bitkiler

Buğday
Yulaf
Arpa
Karabuğday
Soya fasulyesi
Bezelye
Yeşil fasulye
Lima fasulyesi
Patates
Çilek
Ahududu
Yassı salkım otu
Brom otu
Keten

Bor gereksinimi orta olan bitkiler

Çayır üçgülü
Kırmızı üçgül
Ak üçgül
Taş yoncası
Tütün
Domates
Mısır
Marul
Şeftali
Kiraz
Zeytin
Pamuk
Tatlı patates
Havuç
Yerfıstığı
Soğan
Armut

Bor gereksinimi fazla olan bitkiler

Elma
Yonca
Kırmızı pancar
Şeker pancarı
Şalgam
Lahana
Karnabahar
Kuşkonmaz
Ayçiçeği
Turp
Kereviz

Bor Kaynağı Olarak Borlu Gübreler
Ahır gübresi kuru madde ilkesine göre 17.4 mg B kg-1içerir. (Kacar,1997)

Bor kaynağı olarak çeşitli bitkisel ve hayvansal kökenli organik materyallerden kompost, kent atıkları ile kanalizasyon atıklarından (sewage sludge) yararlanılabilir.

Boraks ve sodyum tetraborat en çok tanınan ve uygulanan borlu gübredir.

Toprağa uygulanacak bor miktarı bitkinin çeşidine, gübrenin uygulama şekline, yağış miktarına, kireçleme durumu ile toprağın organik madde içeriği vb. etmenlere bağlı olarak değişir.

(Prof.Dr. Burhan KACAR ve Prof.Dr. Vahap KATKAT
tarafından yazılan BİTKİ BESLEME kitabından alınmıştır)


Koca koca proflar dahi Yakup arkadaşımızı haklı kılacak şekilde boraks ve sodyum tetraborat'ı ''borlu gübre'' olarak tanımlamışlar.

pria 21-09-2014 11:10

Yapılan bazı bilimsel araştırmalara göre Türkiye topraklarının %90'ının çinko elementi bakımından fakir olduğu iddia edilirken, bunun da tarımda verim düşüklüğüne sebep olduğu savunuluyor. Çinko eksikliğinin hayvancılıkta yetersiz verim alınması ve sağlık problemleri yarattığı, çinko gübre katkısı ve hayvan yemi katkısı ile bu sorunların çözümüne yönelik olumlu etkilerin ortaya çıktığı belirtiliyor.Bir iddiaya göre gıdalardan dolaylı olarak alınan çinkonun insan zekası üzerinde olumlu etkilerinin bulunduğu, yiyecek döngüsünde yeterli çinko alabilen toplumların daha zeki olduğu savunulurken, Meb Ltd. Şti. Tarafından gerçekleştirilen bir çalışma ile, yiyecek döngüsü vasıtasıyla insanların çinko eksikliğinden dolayı yaşadığı sağlık sorunlarının giderilmesinin amaçlanıyor. Sanayi dışında çinko uzmanlığını farklı alanlarda da değerlendirdiklerini anlatan Meb Ltd. Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Kumcu “Çinko tarımda toprak , hayvancılıkta da yem için çok kritik bir ürün. DSM, Roche, Bayer gibi firmaların yurt dışındaki fabrikalarına Portekiz'den Avustralya'ya kadar geniş bir coğrafyaya ihracat yapıyoruz. Burada ikinci bir tesis kurduk ve sadece tarım ve hayvancılık için çinkolu ürünler üretiyoruz” şeklinde konuştu.
Öte yandan, teknolojik her yenilikte karşımıza çıkan ve Türkiye'nin en değerli milli serveti, geleceğin petrolü olarak görülen, adeta her derde deva sihirli bir mineral gibi algılanan Bor minerali, zeytincilikte de ilgi odağı oldu. Kadir Kumcu zeytin ağaçlarında var yılı, yok yılı uygulamasına son veren bor elementli gübreyi bu alandaki çalışmalara örnek olarak gösteriyor. Meb Ltd'nin tarım ve hayvancılık için ürettiği çinko takviyeli ürünlerine ilaveten geliştirilen bor elementli sıvı gübrenin zeytin ağaçları için özel olarak geliştirildiğini belirten Kumcu, konuyla ilgili olarak şunları söylüyor:“Zeytin ağaçlarındaki var yılı yok yılı meselesine el attık. Bu konu bor eksikliğinden kaynaklanıyor. Ancak bor elementinin zeytinlere verilebilecek özel forma getirilmesi oldukça güç bir iş. Ayrıca bor elementinin çinko ile birlikte kullanılmasını engelleyen kimyasal engelleri kaldırmayı araştırmalarımız sayesinde başardık. Geliştirdiğimiz bu formül dünyada bu konuda çığır açacak önemli bir buluştur. Çalıştık ve zeytin ağaçlarının alabileceği yapraktan verilen bor çinko sıvı gübresi üretmeye başladık. Borlu sıvı gübre Avrupa'da da üretiliyor. Biz farklı olarak çinkoyu da borla birlikte kullanabilmenin yolunu bulduk. İkisi reaksiyona girince normal şartlarda bozuluyor. Ancak bu sorunu çözdük. Çinko-bor karışımlı gübreyi ürettik. Zeytincilere tanıtmaya da başladık. Bor ve çinko gibi verimde önemli artma sağlayan iki elementi birleştirdik. Bor eklendiğinde zeytin ağaçlarındaki üretim 3 misline kadar artabiliyor. Çünkü çiçeklerin açma süreleri, dayanıklılıkları dolayısıyla polenleme dönemi uzamış oluyor ve meyve dökümü azalıyor.”

Zeytinde

MEBOR - Sıvı Çinko Bor Gübreleri

Ürünler | Meb Metal

Sırf bu çinko ile borun bitki tarafından birlikte alımını kolaylaştırdığı için MEBOR ürünü denenebilir..

Çiçeklenme öncesi ve sonrasında 100 litre suya %5 çinko ve %5 bor karışımı olan bu üründen 300 cc. karıştırılması önerilmiş.

Yakup 21-09-2014 13:57

Sn. Pria,
Ortak bir kıyaslama denemesi olmadan, ne E-67 için söylediklerime, ne bir başkasına inanırım. Keşke vatandaşın biri çıksa da bor içerikli gübreleri zeytinlerinde test etse.

O zaman daha iyi olacaktır. En azından hangi borlu gübre sorusunun cevabı çıkar ortaya. Ya da E-67 yi abartmış isek bu da çıkar.

Bakalım..

Saygılarımla

Yakup 21-09-2014 14:41

Bor'un keşfi
 
Hem biraz harareti kısmak için, hem de ilginç olduğu için anlatmak istiyorum:

Eskilerde, Hindistan'da çobanlar bazı keçilerin cinsel anlamda daha istekli olduklarını görmüşler. Takip edince, bu keçilerin bazı otlara dadandığını tespit etmişler.

Konu Hint hükümdarına kadar gitmiş. Araştırınca Hükümdar, "kahve" keşfedilmiş.

Hükümdar akıllı adammış. Kahvenin canlı tohum ve fidelerinin yurt dışına çıkışını yasaklamış ve bir süre bu böyle devam etmiş.

Ancak bir zaman sonra, batılı kaşifin teki, kahveyi ülke dışına çıkarmayı başarmış. Sonra mı? Ver elini Amerika....

Zamanla Amerikalılar bir bakmış, Brezilyalıların kahveleri daha iyi. Konuyu araştırmışlar- incelemişler ve Brezilya kahvelerinin yetiştiği toprakların yapısının farklı olduğunu görmüşler.

Brezilya kahvelerinin yetiştiği alanlar bor yönünden daha zenginmiş. Adamlar da borun tarımda kullanılabilirliğini araştırmaya başlamışlar.

İşte Rio Tinto grubunun bor macerası buradan başlıyor.

Saygılarımla

birnefestoprak 21-09-2014 15:59

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi pria (Mesaj 1320506)
Koca koca proflar dahi Yakup arkadaşımızı haklı kılacak şekilde boraks ve sodyum tetraborat'ı ''borlu gübre'' olarak tanımlamışlar.

Yani ben size simdi Bor uygulamasiyla ilgili yazilan, ifadenin "Bor uygulamasi" olarak gectigi bir akademik calisma gostersem, o profesor ya da Yakup Bey haksiz mi cikmis olacak? Akademik arastirmalarda, arastirmanizi yayinlayacaginiz yerin kabullerine bagli olarak (bu kabul, makaleyi yayinladiginiz derginin uluslararasi sayginlik siralamasina gore degisir; kendi basiniza bir tanim kullanmaniz baska sey, hakemli dergide hakemi ikna etmeniz baska sey) uygun gordugunuz tanimi kullanirsiniz.

Ne Michigan Eyalet Universitesi'nin ciftci danisma birimini ne makaleleri ya da herhangi bir yerde yayinlanmis ornekleri, bir urunun piyasaya surulmus halinin tanitimi konusunda referans olarak gosteremezsiniz, bu cok acik cunku endustri standartlari makalelerle belirlenmiyor (bir standart, ticari anlamda bir kabul varsa, yapacak birsey yok). Teorik bir akademik yayinda, Bor etkisine bakmak icin afaki miktarlarda da uygulama soz konusu olabilir; bu, o uygulamanin dogru oldugunu gostermez cunku bir sonucu gozlemlemeye yoneliktir. Burda Yakup Bey, bir urunun tanitimini yapiyor; kendisi normal vatandas filan degil, kurum calisani, resmi ya da ozel hic farketmez, tanittigi urunle ilgili kullandigi tanimlardan sorumludur. Eger urun ambalajinda, Borlu Gubre ifadesi yer almiyorsa, bu terimi kullanamaz cunku gubre terimi, kullanim dozu konusunda yanlis bir izlenim yaratir (Borlu Gubre ifadesi, kendi yorumu). Bu tip bir tanimlama yapmak ve tartismayi ozellikle urunun konsantrasyon miktari cok yuksek oldugu icin bu tanimlama ustunden goturmek sorunludur (ayni sey Solubor icin de gecerli).

Temel Konular ana basligi altinda urun tanitiminda gariplik olan baska urunler de var. Bir urune de mikrobiyal gubre denilmis. Oldukca kaliteli bir urun gibi gozukuyor; anlasilan o ki bircok insan da memnun kalmis ve Turkiye'de olsam benim de ilk deneyecegim urunlerden birisi olurdu ama urun icinde eger N-P-K yoksa, bu urunun mikrobiyal gubre olarak onaylanmasi da paket ustunde tanimlanmasi da dogru degil (N-P-K'li mikrobiyal gubreler var). Ordaki tartisma konusu da, dozajin yaratacagi sorunlardan degil, tanimdan kaynakli (boyle onay alabilirsin, paket ustune baska turlu yazamazsin dedilerse oyle yazmislardir herhalde). Benzer sekilde dolomit gubresi diye de humik asit gubresi diye de bir tanimlama olmaz. Yerli piyasada urun onayinda herseyden once neyin referans alindigi da ya belli degil ya da referans belli ama yorumlarda yanlisliklar var gibi anlasiliyor; kavramlar, karman corman olmus.


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 21:03.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025