View Single Post
Eski 17-09-2014, 23:50   #297
pria
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
Farklı Düzeyde Bor İçeren Sulama Sularının Zeytin
Fidanlarının Gelişme ve Besin Maddesi İçeriklerine Etkisi


Saime Seferoğlu, Emre Dalgıç

Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü, Aydın


GİRİŞ
Türkiye, dünyadaki başlıca zeytin ve zeytinyağı
üreticisi ülkeler arasındadır. Türkiye dünya zeytin ağaç
varlığında dördüncü, zeytinyağı üretiminde beşinci
sırada yer almaktadır. Bütün bitkilerde az veya çok
miktarlarda bulunan ve bitkilerin yaşamasını sağlayan
elementlere ilave olarak minimal miktarlarda bazı diğer
elementlere de ihtiyaç vardır. Bunlar; Bor, demir, bakır,
manganez, çinko, molibden, cobalt, vanadiyum,
Wolfram gibi iz elementlerdir. Bu elementlerin çok
yüksek bir katsayıları vardır ve çok az miktarlarda dahi
optimum tesiri sağlamak için yeterlidirler (Güner,
1961). Bor elementinin fazlalığı da eksikliği gibi, bitki
için tehlikeli olmaktadır. Bu elementin ve bileşiklerinin
sularda ve toprakta belirli bir konsantrasyonun üzerinde
bulunmasının insan, hayvan ve bitkilere zararlı etkileri
bulunduğu tespit edilmiştir (Göncü, 1982). Borun
bitkiler için optimum ve toksik düzeyleri arasındaki fark
oldukça düşük olduğundan bitkilerin bor toksititesi ve
etkinliğini ayarlamak oldukça güçtür. Bu nedenle
bitkilerde noksanlık ve toksitite belirtileri en yaygın
görülen mikro elementlerin başında bor gelmektedir
(Keren ve Bingham, 1985; Sakal ve Singh, 1985;
Goldberg, 1997).
Kültür bitkileri B içerikleri yönünden önemli
ayrımlılık gösterir. Genellikle tahıl bitkilerinin bor
gereksinimleri göreceli olarak azdır. Yonca gibi baklagil
bitkileri ile pancar, lahana ve benzeri bitkilerin bor
gereksinimleri ise göreceli olarak fazladır. Pamuk, zeytin,
tütün, marul, domates ve kimi bitkilerin bor
gereksinimleri orta düzeydedir. Borun bitkiler için
gerekli miktarı ile zehirli miktarı arasında çok dar bir
sınır vardır ve bu sınır bitki türlerine göre değişmektedir.

Bitki çeşitleri arasında dahi farklar görülür. Toprakta
veya sulama sularında fazlaca bor bulunması halinde bazı
bitkilerin zarar görmelerine karşılık bazıları
etkilenmezler. Bor fazlalığında büyüme noktaları uzun
zaman sağlıklı kaldıkları halde yaşlı yapraklar zarar
görür. Kökler ise zarar görür ve ölürler.
Bitkiler bor
isteklerine göre farklı şekilde sınıflandırılabilirler.
Bitkilerde bor noksanlığı belirtileri görülmeye başladığı
noktaya göre gruplandırılırlar. Örneğin; yonca için bu
kritik seviye 20 ppm, elma ve şeker pancarı için 14 ppm,
tütün için 10 ppm'dir. Marul noksanlık belirtilerini
bitkinin bor kapsamı 30 ppm' e düştüğünde gösterir
(Berger, 1949).
Bor bitkilerde genellikle su ile taşındığından sulama
suyunun bor içeriğine göre, hem sular hem de bitkiler
gruplandırılabilir. Eaton, (1940)’a göre 0,3-1,0 ppm bor
seviyesinde bor hassas bitkiler, 1,0-2,0 ppm bor
seviyesinde bora orta hassas bitkiler, 0-4,0 ppm bor
seviyesinde bora toleranslı bitkiler yetişir. Sulama
suyunda veya toprakta yüksek düzeyde bor bulunması
bor toksititesi nedeniyle ürün kayıplarına neden
olmaktadır. Bu durum özellikle kurak ve yarı kurak
bölgelerde ortaya çıkmaktadır (Staiger ve Machelet,
1984). Toprak çözeltisinde bor etkili olmakta ve
özellikle tuzlu topraklarda bor fazlalığı görülmektedir.
Toprakların saturasyon ekstraktında 0,7 ppm bor içeriği
ve daha aşağısı hassas bitkiler için normal kabul
edilebilir sınır olarak kabul edilebilir (Sezen, 1988).
Bor’ un bitkiler tarafından alınımını etkileyen en
önemli toprak özelliği toprak pH’sıdır. Toprak
pH’sındaki artışa ve gereğinden fazla kireçlemeye bağlı
olarak bitkilerde bor alımı azalmaktadır
(Bartleta ve
Picarelli, 1973; Bennett ve Mathias, 1973).
(Fernandez-Escobar vd. 2006) Mineral gübrelemenin
zeytin verimine ve yağ kalitesini etkilediğini
bildirmişlerdir.
(Ateyyeh ve Sahatat, 2006) Borun bir
mikro besin elementi olduğunu ve yeterli bor
beslenmesinin sadece yüksek kaliteli ürün ve verim
için ölçüt olduğunu bildirmiştir. (Nyomora vd.,1997)’de
yaptığı çalışmada B noksanlığı sonucunda düşük polen
oluşumu, polen çimlenmesinin zayıf ve gelişen tüpte
polenin azaldığını bildirmiştir. Pek çok araştırıcı bor
uygulamalarının çiçek taslağının ve meyve verimi ve
fındıkta arttığını bildirmişlerdir (Baron, 1973; Chaplin,
vd. 1977; Hanson, 1991; Nyomora, vd. 1977). (Perica,
vd. 2001b) tarafından yapraktan bor uygulamalarından
sonra zeytinlerde meyve tutumunun arttığını
bildirmişlerdir.
Yapraktan 300mg L-1 dozunda sulu
borun 2 yıl uygulamada yaprakların bor seviyelerini
arttırdığını, meyve kalitesini, ürün miktarını ve
yağ kalitesi üzerine etkisinin önemsiz olduğunu
belirlemişlerdir (Larbi, vd. 2011)
Bitkilerde bor alınımını etkileyen çevre
etmenlerinin başında toprakların nem içerikleri gelir.

Kuraklık stresi öteki mikro elementlere göre bor alımını
göreceli olarak daha fazla etkiler ve bitkilerde bor alımı
önemli derecede azalır (Sherrell ve Toxopus, 1978,
Mcquarrie vd., 1983). Ege bölgesi koşullarında, Büyük
Menderes nehrinin ve yer altı sularının B seviyesi
çevredeki jeotermal kaynaklardan dolayı gün geçtikçe
artmakta ve toprakların kalitesi bor yüzünden
bozulduğunu bildirmişlerdir (Aydın ve Seferoğlu 2000).
Araştırmanın amacı; artan oranlarda bor içeren
sulama suları ile sulanan zeytin fidanlarının bora karşı
dayanıklılığının belirlenmesidir. Bu çalışmayla bor
toksitesine karşı toprak kalitesinin nasıl ve ne ölçüde
arttırılabilirliği ortaya çıkarılacaktır.

MATERYAL VE METOT

Araştırma, ADÜ Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü
serasında 2012-2013 yıllarında 12 kg’lık saksılarda 2
yaşında Gemlik zeytin çeşidi fidanlarında 3 tekerrürlü
olarak yürütülmüştür. Saksılar; (1/3) Kum, (1/3)
Toprak, (1/3) Organik gübre karışımından oluşturuldu.
Sulama suyu bor dozları 0-1-2-4-6-8 ppm olup, bor
dozları Sodyum Oktaborat (Na2B8O13)’la oluşturulmuştur.
Sulama işlemi kış aylarında 15-20 günde bir, yaz
aylarında ise haftada 2 kez yapılmıştır. Daha sonra her
iki yılda da kış dinlenme döneminde (Aralık) 25 g/saksı
15:15:15 kompoze gübresi, nisan ayında 20 g/saksı % 33
lük amonyum nitrat gübresi uygulanmıştır.
Zeytin fidanlarının yetiştirildiği saksı topraklarından
deneme öncesi alınan örneklerde bazı fiziksel ve
kimyasal analizleri (Kacar, 2009)’e göre ve bor analizi
Azomethin-H yöntemi ile yapılmıştır (Wolf, 1971).
Bitkilerden 2012 ve 2013 yıllarında mart-mayıs
aylarında olmak üzere 4 kez ve 5. örnekleme ise kasım
ayında olmak üzere 5 örnekleme yapılarak yaprakların
bor içerikleri Azomethin-H yöntemi ile (Wolf, 1971)
belirlenmiştir. Deneme öncesi alınan toprağın bazı
analiz sonuçları Çizelge 1’de, sulama da suyun bazı analiz
sonuçları Çizelge 2’de verilmiştir.

BULGULAR ve TARTIŞMA

Farklı dozlarda sulama suyu olarak uygulanan bor,
saksıların içerisindeki toprakların bor konsantrasyonunu
etkilemiştir (Çizelge 3). Kontrolden itibaren artan bor
konsantrasyonuna paralel olarak toprakların bor
konsantrasyonu her iki yılda da doğrusal olarak arttığı
belirlenmiştir. Toprakların bor içerikleri 2011 yılında
1,03-8,59 ppm, 2012 yılında 0,42-12,11 ppm arasında
iken, 2012 yılında 6 ppm’den 2013 yılında ise, 4 ppm’den
sonraki bor uygulanan topraklarda borun toksik seviyede
olduğu belirlenmiştir. Reisenauer vd. 1973’de sulama
suyunda bulunan 1 mg B L–1’un duyarlı bitkilerde gözle
görülebilen toksik belirtilere yol açtığını bildirmişlerdir.
Artan bor dozlarının zeytin fidanlarının boy
uzunluklarını 3 boy ölçümü zamanında da etkisinin
negatif yönde olduğu ve boylarının kontrole göre
gelişimlerinin daha düşük olduğu belirlenmiştir Çizelge
4. Bu da bor besin elementinin bitkinin büyüme
noktalarını etkilediği ve bitkinin boyuna büyümesini
özellikle 3. örnekleme döneminde olumsuz yönde
etkilediğini göstermektedir. Yadav vd. (1989) tuzluluk
ve B’un nohut bitkisinin çimlenme, büyüme ve mineral
bileşimi üzerine etkisini araştırmışlar ve borca zengin
tuzlu toprakların çimlenme ve büyüme üzerine etkili
olduğunu diğer topraklara göre zararlı etkisinin meydana
geldiğini bildirmişlerdir.
(Zabunoğlu vd. 1977)’in Gemlik zeytin çeşidi için
yaprakların besin maddesi yeterlilik sınır değerleri
Çizelge 5’de verilmiştir. Yaprakların bor yeterlik
sınırının gemlik çeşidi için 11-23 ppm olarak
belirlenmiştir. Bor için yeterlilik değeri göz önüne
alındığında yaprakların bor içerikleri 2012 yılında artan
bor konsantrasyonuna paralel olarak artış sağlamış,
ancak bu artış istatistiki açıdan önemli bulunmamıştır.
Artışlar mart ayı örneklemesine göre mayıs ayındaki
örneklemelerde her iki yılda da daha fazla olmuştur.
2013 yılı mayıs ayında ise en yüksek bor değeri 8 ppm
uygulamasında 45,19 ppm olarak elde edilmiştir
(Çizelge 5–6). Ortalama değerleri göz önüne aldığımızda
artan bor konsantrasyonuna paralel olarak kontrole göre
yaprakların bor içeriklerinde artış sağlanmış, en yüksek
bor içeriği 8 ppm bor uygulamasından elde edilmiş ve
istatistiki açıdan p≥ 0,01 önemli olduğu belirlenmiştir.
(Chatzıssavvıdıs vd. 2004) yaptıkları çalışmada yüksek
seviyede borlu (3,6 mg L–1 ) sularla sulanan 2 farklı
zeytin çeşidinin yapraklarındaki besin elementlerin
mevsimsel değişimi konulu çalışmasında yapraklarda en
yüksek bor içeriğini 175 mg kg–1, en düşük bor içeriğini
ise 70 mg kg–1 olarak belirlemişlerdir.
Her iki yılda da Mart ayına göre mayıs ayı yaprak
örneklerinin bor içeriğinin daha yüksek olmasının
nedeni, sıcaklığın artmasıyla traspirasyonla bor
taşınımın da artış olması ve buna bağlı olarak bor
birikiminde artış göstermesidir.
Hava sıcaklığının ve
güneşlenmenin artmasından dolayı (transpirasyon) mart
ayına göre mayıs ayının Bor değerleri daha yüksek olarak
belirlenmiştir. Bu durumda ışık intensitesi ve sıcaklığın
da bor alımı üzerine etkili olduğu belirlenmiştir.
Işık
intensitesine bağlı olarak fotosentez süresinin uzaması
ve transpirasyon oranının artması, bitkilerde bor
alınımını olumlu ve önemli bir etki yapmaktadır
(McInnes ve Albert, 1969, Çakmak vd. 1995).
(Boncukçuoğlu vd. 2003), toprakta veya sulama
suyundaki bor derişimin belirli sınırları aşması
durumunda bitki yaprağında sararma, yanma ve
yarılmalar, olgunlaşmış yapraklarda dökülme ve
büyüme hızının yavaşladığını bildirmişlerdir.

Bununla birlikte 2012 yılında özellikle 6 ppm bor
uygulanmış fidanların yaşlı yapraklarının (alt) uçlarında
kurumalar meydana gelmiştir. 8 ppm uygulamasında ise
1 yıllık borlu sularla sulama sonucunda fidanların
kurumasına ve çalı olmasına neden olduğu
belirlenmiştir. 2013 yılında ise 4-6 ve 8 ppm bor
uygulanan bitkilerde nekroz şeklinde yanmalar
gözlemlenmiş olup, bu değerlerde Zabunoğlu vd.
(1977)’in belirlediği 23 ppm bor değerinden yüksektir.
Her iki yılın mart ve mayıs aylarının bor içeriklerindeki
değişim Şekil 1-2-3-4’de regresyon grafikleri halinde
verilmiştir. Yaprakların bor içerikleri her iki yılda da 8
ppm uygulamasında ve mayıs ayındaki örneklemede en
yüksek seviyededir. 5. örnekleme (kasım) değerleri ise
ikisinin arasında bir değerdedir. Bu değerlendirmeler
istatistiki açıdan p≥ 0,01 seviyesinde önemli
bulunmuştur. (Seferoğlu vd. 2000) iki farklı zamanda ve
iki farklı dozda yapraktan uyguladığı borik asitin
(% 0,25–0,40) 5 farklı zeytin çeşidinde bitkilerin
mevsimsel değişimine ve yaprakların bor içeriklerini
arttırdığını belirlemiştir. İki yıl boyunca yapraklarda ve
meyvelerde bor içeriğini yapraklarda (12-28 ppm)
meyvelerde (31-41 ppm) olarak belirlemiştir.
Uygulanan borik asitin her iki dozda da yaprakların ve
meyvelerin bor içeriğini arttırdığını bildirmişlerdir.
Daha
önceden yapılmış olan çalışmalarda belirtildiği üzere,
zeytin bitkisi 1 ve 2 pmm bor’ a dayanıklı bir bitki olduğu
görülmüştür (Gupta vd. 1985; Demirtaş, 2005;
Lardi,2011 Yaptığımız çalışmada kontrol, 1 ppm, 2ppm
ve 4 ppm bor uygulanan bitkilerde herhangi bir toksite
belirtisi gözlemlenmemiştir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Zeytin ağaçlarında, yüksek ve kaliteli bir verim
artışı sağlanabilmesi için bitki besin elementlerinin
bitkide ihtiyaç duyulduğu kadar bulunması
gerekmektedir.
Aksi halde bu besin elementlerinin
birbirlerine antagonistik etki oluşturması sonucu bitki
bu besinlerden yararlanamaz ve noksanlık çeker. Bazen
Çizelge 6. Farklı bor içerikli sularla sulanan, zeytin fidanlarının farklı dönmelerdeki yapraklarının bor analiz sonuçları.
de besin elementinin çok fazla olması bor’da görüldüğü
gibi zehir etkisi oluşturarak yapraklarda meydana gelen
kloroz ve nekrozlar nedeniyle fotosentez ve solunumu
olumsuz yönde etkileyerek bitki gelişimini
engellemektedir. Bunun sonucunda da verim ve
kalitede olumsuzlukların oluşmasına neden
olmaktadır.
Bu durumların oluşmaması için bitkileri sulamada
kullandığımız sulardaki kalite parametreleri ve
özellikle bor içeriği göz önünde bulundurularak
yetiştiricilik yapılmalıdır.
Çalışmanın sonucunda;
zeytin bitkisi için sularda ilk yıl 6 ppm’de toksite
oluşurken 2. yıl 4 ppm’de toksite belirtileri
belirlenmiştir. İkinci yılda ise 4-6-8 ppm
uygulamalarda bor toksitesine gerek yaprakların 23
ppm’den yüksek olması ile ve gerekse yapraklardaki
toksite belirtilerinden dolayı uygun olmadığı
belirlenmiştir. Böylece literatür de belirtilen zeytin için
2 ppm’den sonra bora karşı duyarlılığın doğru olduğu
bir kez daha kanıtlanmış olmaktadır. Gemlik zeytin
fidanlarının sulanmasında kullanılacak olan sulama
suyunun bor içeriğinin 2 ppm’den fazla olmaması
gerektiği ortaya konmuştur.

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön