agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Üretim, Bakım, Düzenleme, Temel Malzemeler > Temel Konular (Toprak, Gübre, Tohum, Sulama)
(https)




Beğeni Düzeni219Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 11-10-2013, 08:11   #1
Ağaç Dostu.
 
vetman996's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-08-2008
Şehir: Manisa-Salihli
Mesajlar: 772
Değerli Üstadım paylaşımlarınız için teşekkür ederim.

Solucanların sölom sıvısı bir takım mineralleri eriterek bitkinin alabileceği düzeye indirgeyebilmekte. Ben de sölom sıvısının bu özelliğini kullanarak havuzları buna göre dizayn etmeyi düşünmüştüm.

Bizim pek fazla değinmediğimiz ama sizin paylaştığınız linkte de geçtiği gibi solucan çayı biyofungusit ve biyo herbisit etkili. Ben denedim ve etkisini gördüm.

Burdur'daki solucan üreticisi solucan çayından yara-yanık merhemi yapmak için patent almış.

Eski Mısır'ın verimli toprakları- Nil nehri kıyıları solucan gübresiyle şekillendiği, hatta Mısır'ın güzellik tanrıçaları güzelliklerini solucanların sölom sıvısına borçlu olduklarını öğrenince yara-yanık merhemine hiç şaşırmadım doğrusu.

Sayın Hocam, paylaşımlarınız bana yol gösterici oluyor. Size çok teşekkür ediyorum. Selamlar... Saygılar...

vetman996 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-10-2013, 15:55   #2
Ağaç Dostu.
 
vetman996's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-08-2008
Şehir: Manisa-Salihli
Mesajlar: 772
Değerli dostlar merhaba.

Solucan gübresini biz bitkiler için üretmekteyiz. Dünyanın ilk kurulduğundan beri var olan kıymeti yeni yeni anlaşılan solucanı ve gübresini incelediğimizde harika bir ürün olduğunu anlayabiliyoruz.

Özellikle EM adını verdiğimiz yararlı mikroorganizmaların faydalarını öğrendikten sonra ve bu mikroorganizmalarla ilgili makaleler okudukça puzzlenin parçaları bir bir yerine oturuyor. Aşağıdaki de yararlı olacağını düşündüğüm makalelerden biri:

Tavuklar neden antibiyotikli?
ABD’de üretilen tüm antibiyotiklerin %70’i çiftlik hayvanları için kullanılmakta. Bunun sebebi hayvanları hastalıktan korumak değil.


İyi amaçla bakıldığında hızla artan insan nüfuzuna yiyecek yetiştirmek, kötü yönüyle bakarsak insanların daha fazla yemesini sağlamak.
İnsan vücudunda yaklaşık 100 trilyon hücre varken bağırsaklarımızda yaşayan mikrop sayısı bunun tam 10 katı. Diğer bir ifadeyle vücudumuzda yaşayan tüm hücrelerin %90’nını mikroplar oluşturmakta. Bu durum hayvanlar için de benzer.

Tüm hücrelerin enerjiye ihtiyacı vardır ve bu enerji şekerdir. Yediğimiz gıdalar sindirildiğinde açığa çıkan şeker bağırsaklardan emilir. Ancak bağırsaklarda var olan 1014 sayıdaki 2000 tür bakteri enerjiyi ilk karşılayan olarak kendi çıkarına bir düzenleme yapar. Çoğunu kendi kullanır, kalanını ise içinde yaşadığı insana bırakır ve şeker kana geçer.

Bu sistem tavuk için de, sığır için de böyledir veya böyleydi. Taki insanlar hayvanlara doğar doğmaz antibiyotik vererek bağırsaklarında bu önemli mikrop kaynağının oluşmasını önleyene dek. Bağırsak mikropları yok edilince gıdalarla alınan enerjinin tamamı tavuğun hücrelerine kalmış oldu. Tavuğun tüm hücrelerinden 10 kat daha fazla mikrobun kullanması gereken enerjinin hayvanı nasıl kısa süre içerisinde şişirebileceğini tahmin edin.
Gelelim insanlara. Bu kadar çoğunluğa sahip mikrop popülasyonun en fazla söz hakkına sahip olması doğal görünmekte. Son yıllarda bilimsel çalışmalar gösteriyor ki bağırsak hastalıkları başta olmak üzere otoimmun hastalıklar, allerji, diyabet ve obezite bağırsakta yaşayan mikroplarla yakından ilişkili.

International Journal of Obesity (2013) 37, 16–23 dergisinde yayınlanan çalışma ilk 6 aylık süreçte antibiyotik tedavisine maruz kalan bebeklerin ilerleyen dönemde daha fazla kilo aldığını göstermekte.

Şişmanlarda bağırsaklardaki mikrop sayısı ve dağılımı normal kilodaki insanlardan çok farklıdır. Bu farklılık özellikle kullandığımız antibiyotikler ve ilaçlardan ve dahası beslenme şeklimizden kaynaklanmaktadır. Karbonhidrat ağırlıklı beslenen biriyle protein ağırlıklı beslenen kişinin bağırsak florası aynı değildir.

Sonuç olarak: Bağırsaklarımızı kaplayan mikroplar yaşam dengemiz ve sağlığımız için son derece önemli bir görev üstlenir. Gelişigüzel antibiyotik ve ilaç kullanmak suretiyle bağırsak florasını bozmak obezite ve diyabet başta olmak üzere birçok hastalığa zemin hazırlar.
Olsun ben mikrobiota denilen bu organizmayı hiçe sayarak yaşayacağım, ne olacaksa olsun derseniz…. ve ilerde hastalanırsanız…. yine bu bakterilerden medet ummak zorunda kalabileceğinizi hatırlatmak isterim. Çünkü obezitede, kronik yorgunlukta, kabızlık ve iltihabi barsak hastalıklarında denenen ve başarılı olan modern tıbbın en ilginç tedavi yöntemlerinden biri dışkı nakli. Yani siz bağırsak floranıza iyi bakmazsanız, iyi bakan birinin florasını sahiplenmek için dışkısına ihtiyaç duyabilirsiniz.

Kaynak: mynet:Tavuklar Neden Antibiyotikli? Haberi ve Son Dakika Haberler Mynet

Değerli dostlar, makaleye göre obezite, kronik yorgunluk, kabızlık, iltihabi barsak hastalıkları vs.bağırsak florası bozukluklarında dışkı nakli modern tıbbın tedavi yöntemlerinden biri. Başka dışkı yerine solucan çayı içmek daha akla yatkın geliyor bana.

Bu konuda daha fazla yorum yapmak istemiyorum ama hemoroid rahatsızlığı olan ve bir çok tedavi yöntemlerinden sonuç alamayıp sonunda solucan çayı içerek tedavi olan dostlar biliyorum.

Bu konulardaki paylaşımlarım bazı dostları rahatsız ediyorsa eğer bu konuda bir daha paylaşımda bulunmam. Çünkü biz solucan gübresini bitkilerimiz için üretiyoruz.

Agaclar.net'e uygun paylaşımlarda bulunabilmek ümidiyle.

Selamlar... Saygılar...

vetman996 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-10-2013, 19:45   #3
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 20-08-2013
Şehir: Almanya
Mesajlar: 2
Sn. vetman bilimsel makale icin tesekkürler. Isin biyolojik boyutu cok büyük bir mesele.

Solucanlarin yasadigi ortama adapte olmasi az sayida daha mi cabuk olur ne dersiniz?

canlitoprak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-10-2013, 16:15   #4
Ağaç Dostu.
 
vetman996's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-08-2008
Şehir: Manisa-Salihli
Mesajlar: 772
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi canlitoprak Mesajı Göster
Sn. vetman bilimsel makale icin tesekkürler. Isin biyolojik boyutu cok büyük bir mesele.

Solucanlarin yasadigi ortama adapte olmasi az sayida daha mi cabuk olur ne dersiniz?
Sayın Canlitoprak merhaba.

Solucanlar çok ilginç yaratıklar. Dünya ilk kurulduğunda, canlı yaşamın ilk başladığından beri yaşadıkları tespit edilmiş.

Bulundukları ortamda yalnız yaşamayı sevmiyorlarmış ve yalnız kaldıklarında kendi kendilerini dölleyebildiklerini okumuştum. Zaten çift cinsiyetli olduklarını da biliyorum. Belirli ortamda bir solucan varsa mutlaka yanında başka bir solucan da buluyorsunuz.

Solucanların nüfusu bir ortamda çoğalırsa özellikle yaşlı solucanlar gençlere yer açmak için intihar ediyor.

Yaşadıkları ortam fazla sıcak, nemsiz veya kuru olursa hayatlarının tehlikede olduklarını hissediyorlar ve soylarını devam ettirebilmek için ortama yumurta- kokon bırakıyorlar.

Solucanlar toplu yaşamayı daha çok seviyorlar. Ortama adapte olmaları için de metreküp içinde 5.000 adet civarı solucanın bulunması ticari yetiştiricilik için ideal kabul edilmiş. Metreküp içinde 16.000 üzerinde solucan olduğunda ise üreme hızlarının düştüğü gözlenmiş.

"insanları tanıdıkça solucanları daha çok seviyorum"

Selamlar... Saygılar...

vetman996 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 11:59.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025