![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 11-07-2017
Şehir: Alanya
Mesajlar: 782
|
Kaolin ve bentonit karışımı yapılarak mantari hastalıklara da çözüm olabilir.Araştırma fırsatım olmadı ama külleme için uygulanabilirliği var. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
|
Kaynak var mı? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 11-07-2017
Şehir: Alanya
Mesajlar: 782
|
Merhaba Sn. MeyveliTepe Aslına bakarsanız pek bir kaynak yok veya ben fazla araştıramadım ancak bentonit maddesinin kendi fiziksel özellikleriyle ilgili araştırmalar söz konusu. Direk olarak bitkilerdeki çeşitli mantari hastalıklara bentonitle çok göz önünde yapılmış çalışmalara ait kaynak bulamadım. Ancak bentonitin mantari hastalıklarda kullanılabilmesindeki mantık bitkinin çeşitli aksamlarında özellikle yapraklarda biriken nemi emme ve tutma kabiliyetine sahip olması ve mantari hastalıkların başlangıcını mekanik olarak önleyen bir tür su geçirmez bir bariyer bir jel oluşturması. https://polen.itu.edu.tr/bitstream/1...012/1/4452.pdf Böyle bir çalışma var ancak normal bentonitin mgo ve cacl2 eklenerek rutubet çekme özelliği modifiye edilip bu maddelerin nem çekme özelliklerine etkisi ölçülmüş.Çok ince öğütülmüş ve kalsine edilmiş bir bentonitin mantari hastalıklara bitki daha yakalanmamışken etkisinin olabileceğini düşünüyorum. Bentoniti kaolinle ve çeşitli yayıcılarla karıştırmak etkiyi arttıracaktır diye düşünüyorum.Araştırırken bir videoda denk geldi,kaolini 10lt/300g,bentoniti ise 10 lt/40g dozunda karıştırılıyor bunun yanında tanen dediği sanıyorum ki ardıç katranı benzeri bir bitkisel yağ veya bitki özüyle 10lt/40 g dozunda 3'lü karışım yapıp bitkilere uyguluyorlar.Bu sayede bir çok zararlı,hastalık,sıcaklık gibi etmenlere koruma sağlıyor.Ayrıca kaolin yüzey kaplaması yapılan bitkilerde yüzey sıcaklığı düşmekte , bitkinin su kaybı azalmakta böylelikle bitki daha fazla su kullanmakta böylece bitki su stresine girmeyip külleme gibi hastalıklara daha dirençli olmakta. Benim gözlemlerime göre külleme hastalığının veya diğer mantari hastalıkarın bitkinin su kullanma rejimiyle çok yakından alakalı oldukları yönünde.Bunu daha çok yazın gözlemleyebilirsiniz bitki eğer susuzsa ve belli bir müddet bu şekilde susuz kalmaya devam ederse külleme hastalığına yakalandığını gözlemleyebilirsiniz.Aslına bakarsanız direk susuzlukta değilde sulama periyotlarının düzensiz olmasından kaynaklı daha çok.Şimdi aklıma geldi deşti bitkiler külleme veya başka hastalıklara genetik olarak direnç kazanmış olmalılar ki susuzluğada adepte olabilmişler. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
|
Zamanında bu konuyu hayli araştırmıştım. Hatta, Partikül Film Teknolojisinin yaratıcısı ekibin lideri Dr.Michael Glenn ile yaptığım yazışmalardaki konulardan biri de buydu. Şöyle söyliyeyim; Kaolin, bilindiği üzere topraktan çıktığı haliyle hayli karışık bir malzemedir. İçinde kaolinit minerali de bulunduğu için genel olarak kaolin diye adlandırılır ve bu bakımdan ham kaolinin bir standardı yoktur. Kaolinit yüksekse zengin, düşükse kalitesiz veya fakir kaolin diye adlandırılır. Bitkilere yapraktan uygulamalarda istenen, kaolindeki kaolinit dışında ne varsa uzaklaştırılmış, saf kaolinit halidir. Ancak bununla da yetinilmez. Bir de kalsine edilip tabak şekilli yapısının amorf yapıya dönüşmesi, optik özelliklerinin değişerek belli dalga boylarındaki yansıtıcılığının yükselmesi istenir. Ayrıca partikül boyutunun da ortalama 1 mikron altına inmiş olması beklenir. Kalsine edilmiş kaolin aslında bir özellik daha kazanır. Islanır ama suyu emmez. Kaolin ile ilgili ilk çalışmalarda kullanılan ve her bakımdan çok büyük başarı sağlayan malzeme bu da değildi. Saf kaolinit, kalsine edilmiş, 1 mikron altına indirilmiş, ayrıca tanecikler bir tür silikon ile kaplanarak ıslanmayan (suyu iten - hidrofobik) hale getirilmiş malzemeydi. Bu malzeme ıslanmadığı için kuru toz olarak uygulanıyordu. Daha sonra metonol içinde dağıtılarak bu hali su ile harıştırılıp uygulandı (fakat toz uygulaması kadar iyi değildi). İlk zamanlardaki kaolin araştırmaların bir kısmı bu ıslanmayan malzeme ile yapıldı. Bu malzeme, özellikle fungal ve bir kısım bakteriyel hastalıklara karşı çok iyi performans gösterdi. Islanmadığı için bitkinin donmasını da 5-6 derece daha geciktiriyordu (yurdumun sahtekar satıcılarının "donmayı engeller" lafı aslında buradan geliyor). Elimde bu malzemeden laboratuar çalışması yapacak kadar var. Pek çok deneme de yapmıştım. Bu malzeme, her nereye kaplanırsa kaplansın, kaplandığı yüzeyin ıslanmasını önlüyor. Söz gelimi, belli belirsiz çok ince bir katman olarak kaba gazete kağıdına sürdükten sonra, damlatılan su bir küre gibi saatlerce kağıdın üzerinde kalıyor. Sizin de bildiğiniz gibi, fungusların çimlenmesi için yüzeysel nem gereklidir. Nem yoksa çimlenme de olmaz. Hidrofobik kaolin bu bakımdan gerçek bir bariyer katman. Ne var ki, ıslanmayan kaolin, çok pahalı, uygulaması mevcut araç gereç ile yapılamadığı için pratik kullanımı olamadı ve bunun yerine ıslanan kaolin ile devam edildi. Islanan kaolin ise fungal hastalıklarda hiç bir zaman ıslanmayan kaolinin sağladığı avantajlara sahip olamadı. Piyasada satılan kaolinlerin hiç biri, Surround dahil ıslanmayan kaolin değildir. Sattığı malzemeye hidrofbik diyen varsa da tek kelimeyle yalandır. Kalsine edilmemişler, ıslanmasının yanı sıra nemi içine de çekerek uzun süreler ıslak kalırlar. Bentonite gelince, iki türü var. Sodyumlusu ve kalsiyumlusu. Sodyumlu olan nemi içine çekerek şişer. Çok ciddi su absorblama kapasitesi var. Bu özelliğinden dolayı hayli geniş bir kullanım alanı var. Toprak katkısı olarak olarak tarımda kullanımı var. Epey bir araştırma da yapılmış. Yapraktan uygulama konusunda pek fazla çalışma yok. 1-2 çalışmaya rastladım ama genellikle pek gelişmemiş ülkelerde yapılmış, kurulan deneyler de çok net ölçümler sağlamamış. Islanan kalsine kaolin, içine su çekmese de gecenin neminden dışının ıslanması, kuruyuncaya kadar belirli bir fungal risk oluşturduğu konusunda Michael Glenn ile mutabık kalmıştık. Kendisi, %0,5 oranında lime-sulphur veya koruyucu olacak ölçüde anti-fungal bir ilavenin emniyetli olacağını söylemişti. Kaolinin normal kullanılma zamanı zaten yılın genellikle kuru, hatta gece çiğinin dahi düşük olduğu zamanlarda olduğu için risk düşük. Öte yandan, buna bentonit ilavesi, nemin bentonitte kalıp temas halindeki yaprağı kuru tutacağı anlamına gelmiyor. Aksine bentonit ile yaprak arasının sürekli nemli kalmasını sağlıyacak. Bu da hiç bir şey uygulanmamış yüzeye göre bence, fungus sporlarının çimlenmesi için gereken ortamın kendi ellerimizle yaratılması anlamına gelir. Siz yine aklınızda nasıl bir şey varsa ona göre bir deney kurun. Mümkün mertebe kontrollü ve ölçümlü yaparsanız sonuçları bizlere de faydalı olur. Yazın sebzelerde özellikle de salatalıklarda biyolojik antagonist olarak bacillus subtilis kullanıyorsam da %0,5 potasyum bikarbonat çözeltisinin çok iyi bir koruyucu olduğunu geçmişte test etmiştim. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|