![]() |
Alıntı:
Şunun için mantık yürüterek sormuştum Sayın Meyvelitepe...bakırlı saksıdaki bitkilere (böğürtlen,asma) püskürttüğümüz zaman , eğer köklerindede mantari bir hastalık varsa onları da yok etmek için illaki toprağına da dökmemiz gerekir diye düşündüm...demekki böyle bir uygulama yok...teşekkürler... |
Alıntı:
Gülleci bulamacında bakır yok. Ancak %1 gibi bakır gülleci bulamacına karıştırılabilir mi bilemiyorum. Yani, kireç+kükürt+bordo bulamacı _ üçü bir yerde_ düşünmüyor değilim. Ustalar da ne der bilemiyorum. Belki 100 lt. suya gülleci bulamacına % 1lt bordo bulamacı ilave edilirse etki alanı oldukca genişler. Biliyorsunuz sadece bakır, bitkilere atılamaz, gözleri ve sürgünleri yakar. Bakırın yakıcı ve zehirleyici etkisini azaltmak için kireç ya da soda karıştırılır ve böylece bulamaç yapılır. Yani bordo bulamacı kireç ve bakırdır zaten. Bu karışıma sıvı kükürt karıştırmış oluyoruz. Kükürtün bakır üzerinde etkisini bilemiyorum.:confused: |
Alıntı:
Labicuper ve Mastercop gibi bakırlı ilaçlar bordo bulamacı gibi değil. Direk yeşil yaprağa, sürgüne, hatta çiçeğe bile atılabiliyor. Sn.Seyyah53, köklerin mantari hastalıklara karşı korunması için en sağlıklı yöntem, köklerde Trichoderma Harzanium isimli, kendisi de bir mantar olan ama patojen mantarlara karşı bitkiyi ömür boyu koruyan organizmanın kolonize olmasıdır. Sim Derma isimli ticari preperat olarak bulunuyor. Kullanıma göre Toz veya granül olarak kullanılabiliyor. Aynı organizma başka bir ticari isimle de vardı galiba ama ismini unuttum. |
1 Eklenti(ler)
Alıntı:
Kaoline karıştırıp bu yıl deneyeceğim. Eklenti 193583 pH ' ını sormuştunuz. 10 üzeri görünüyor. 10.7 gibi. Aceminin dediği gibi alkali ve eldiven kullanmak gerekiyor. Yalnız oldukça yapışkan, bulaşık bırakan ve dökülüp kuruduğu yerden kolay kolay çıkmıyor.( Çay bardağını boşalttım bulaşıklık ve kokusu gitsin diye birkaç dakika sonra bembeyaz _ rakı kıvamı_ bir şey oldu. hanımdan fırçayı yedik.) :) |
Alıntı:
Hem labicuper hem de mastercop'un karışabilirlik notlarında yüksek alkalilerle karıştırılmaması yazılı. PH 10.7 seviyesi de bir hayli alkali sayılır. Aynı durumun bordo bulamacı için de geçerli olduğunu sanıyorum. |
Sn Meyvelitepe çok önemli bir konuya değinmiş, çoğunlukla bordo bulamacı hazırlanırken de buna pek dikkat edilmez. Bakır sülfatlı karışımın (göztaşı) kireçli su üzerine, karıştırarak yavaşça dökülmesi ve oranları çok önemlidir.
|
Sn.Seyyah53, köklerin mantari hastalıklara karşı korunması için en sağlıklı yöntem, köklerde Trichoderma Harzanium isimli, kendisi de bir mantar olan ama patojen mantarlara karşı bitkiyi ömür boyu koruyan organizmanın kolonize olmasıdır. Sim Derma isimli ticari preperat olarak bulunuyor. Kullanıma göre Toz veya granül olarak kullanılabiliyor. Aynı organizma başka bir ticari isimle de vardı galiba ama ismini unuttum.[/QUOTE]
Çok teşekkür ederim Sn.Myevelitepe... evet simderma granülü duymuştum ...fakat kullanmamıştım..iyi birşey daha denemiş olacağız... |
1 Eklenti(ler)
Biyolojik Kontrol Araçları
Biyolojik kontrol araçları, doğada bulunan virüs, bakteri, mantar, nematod, böcek vb. canlıların kültür ortamında üretilerek çoğaltılmasından oluşur. Ayrıntılara geçmeden, parazitizm üzerine bir öykü anlatarak giriş yapalım. Aşağıdaki resimde görülen sinek, şeker pancarında büyük zarara yol açan bir sinek. İsterseniz zarar sürecini, Dr. Osman Erdem Özgür’ün Ders Notları’ndan aktaralım. Eklenti 196160 “Kışı toprakta, 5 mm uzunluğundaki oval, kahverengimsi pupa olarak geçirdikten sonra ilk sinekler nisanda ortaya çıkarlar ve sayıları mayıs başında çok artar. Ergin sinekler 6-7 mm uzunlukta, gri- kahverengi ve üzeri tüylü olup, iki şeffaf kanat ve gri-siyah renkli bacaklara sahiptir. Çiftleşmeden sonra dişiler 1 mm uzunluktaki yumurtalarını 3-10’lu kümeler halinde yaprağın alt yüzeyine bırakırlar. Larvalar yumurtadan çıkar çıkmaz yaprağın üst ve alt epidermisi arasındaki parankima dokusuna girerek beslenirler. Her larvanın açtığı kendine ait galeriler daha sonra birleşerek larvalar irileştikçe yaprakta kabartı halini alırlar. 6-8 mm uzunlukta beyazımsı ve kısmen şeffaf vücutlu larvanın içindeki yedikleri yaprak materyali dıştan gözle gözükebilir. Yaşam döneminin sonunda larvalar yaprağı terk edip toprağa girer ve pupa olurlar. Yılda 2-3 döl verirler. İlk nesil en zararlı olan nesildir. Larva sayısı çoksa bitkileri tamamen yok edebilirler. Sonraki döllere ait larvaların sayısı yüksek olsa da, dış yapraklarla beslendikleri için zararları hafiftir.” Şimdi de bu sineğin düşmanı mantarın öyküsünü Wisconsin Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden, Thomas J. Volk’tan aktaralım. “Entomopbtbora muscae adlı mantar şeker pancarı sineğinin baş düşmanıdır. Bu mantarın sporu şanssız böcek üzerine yapıştığında üremeye başlar. İlginç bir şekilde sineğin kabuğundan içeri girer, sineğin beynine yönelir ve sineğin sürünme hareketlerini kontrol etmek üzere miselyumlarını beynin özel bölümlerine yöneltir. Böylelikle sineği en yakın yüzeye inmeye zorlar ve olabildiğince hızlı sürünmesini sağlar. En sonunda mantarın hifi sineğin vücuduna doğru büyür ve sineğin bağırsaklarını sindirmeye başladığı anda sinek ölür. Daha sonra sineğin vücudundaki küçük yarıklardan sporlarını dışarıya salar ve yeni sporlar yeni kurbanlar üzerine konarlar.” Biyolojik mücadelenin temel yaklaşımı, bu sinek ve mantar örneğindeki gibi zararlıları kendi doğal düşmanları ile yok etme üzerine kuruludur. Biyolojik mücadelede kullanılan fungal ve bakteriyel antagonistler; bitkinin kök kısmında kolonize olma, besin-yer rekabeti, antibiyosis, parazitizm, uyarılmış sistemik dayanıklılık gibi etki mekanizmalarıyla patojeni baskı altına almaktadır. Ancak henüz bu çalışmalarda istenilen sonuçlar elde edilmiş değildir. Çünkü bakteriyel ve fungal antagonistler hedef patojen dışında, topraktaki diğer pek çok mikroorganizma ilede mücadele etmektedir. Üstelik laboratuar koşullarında (in vitro) etki gösteren bazı türler, gerçek saha uygulamalarında aynı etkiyi göstermemekte veya toprağın yapısından (örneğin pH) dolayı her tarlada aynı sonucu vermemektedir. Ayrıca bu antagonistlerden elde edilen biyopestisitlerin raf ömrünün kısa olması, üretici firmalar ve kullanıcılar açısından bir dezavantaj oluşturmaktadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen biyokontrol ajanlarının kullanımı sonucunda yüksek verim elde edilmekte, gübre ve ilaç kullanımı azalmaktadır. Üstelik bu mikroorganizmaların kültürel mücadele ile birlikte uygulanması durumunda elde edilen başarı yüzdesi çok daha yüksek olmaktadır. Bu dezavantajlarını bir kenara bırakacak olursak, biyolojik mücadele kimyasal mücadeleye göre daha ucuz, doğal dengeyi bozmayan ve insan sağlığına olumsuz etkisi olmayan bir mücadele yöntemidir. Üstelik yapılan bazı araştırmalarla kullanılan bazı biyolojik kontrol ajanlarının fungusitler kadar etkili olduğu saptanmıştır. Amerika’da sadece 3.000-6.000 kanserli hastanın hastalığının nedeninin yiyeceklerdeki ilaç kalıntılarından kaynaklandığı düşünülürse, bu mücadele yönteminin önemi daha iyi anlaşılacaktır (Cook and Baker,1989). Biyolojik mücadele, hastalığa neden olan patojenin ya da parazitin aktif ya da dormant zamanında bir ya da daha fazla mikroorganizma ile kontrol edilmesi olayıdır (Deacon, 1983). Bu amaçla günümüzde çok sayıda biyolojik kontrol ajanından değişik preparatlar üretilmiştir. Biyolojik mücadele ile üretim miktarı artarken, patojenlerin kimyasallara karşı geliştireceği dayanıklılık ortadan kalkmaktadır. Kullanılan kimyasal ilaçlar hedef alınan ya da alınmayan mikroorganizmalarda dayanıklılık oluşumu gibi önemli problemlere neden olmaktadır. Bu durum hastalıkla mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Örneğin; ateş yanıklığı hastalığına neden olan Erwinia amylovora bakterisi ile mücadelede yoğun antibiyotik kullanımından dolayı, antibiyotiğe dayanıklı ırklar geliştirmiştir. Hastalıklarla mücadelede biyolojik mücadele ajanlarının kullanılması hem biyolojik dengenin bozulmamasını hem de çevre kirliliğinin oluşmasını engellemektedir. Bilindiği gibi toprakta biyolojik düzenin tesisinde etkili bir faktörde mikrobiyal antagonizmdir. Topraktaki organik madde miktarı yükseltilerek veya toprağa patojenlerin düşmanı olan mikroorganizmalar (biyolojik kontrol ajanları) eklenerek, pek çok nematot ve patojen bakteri ve mantara karşı antagonist etki yapan mikroorganizmaların populasyonu artırılır. Antagonistik mikroorganizma ya da patojenin avirülent (zararsız, hastalık oluşturmayan mikroorganizma) ırklarınca zengin olan topraklar, baskın topraklar olarak nitelendirilir. Bu gibi topraklarda patojenlerin aktivitesi doğal olarak engellenmektedir. Bu mikroorganizmalar ayrıca köklerde iyi kolonize olarak da bitki kök gelişimini teşvik etmekte ve sağlıklı bitkilerin gelişmesini sağlamaktadırlar. Tohum kaplaması şeklindeki uygulama, bitki kök aksamında oluşabilecek hastalıklarla mücadelede önemli yer tutmaktadır (Harman, 2002). Mısır tohumları Bacillus subtilis bakterisi ile muamele edilerek ekildiğinde mısırda fide yanıklığına neden olan Fusarium roseum f. sp. cerealis etmenine karşı Captan ve Thirarn’lı ilaçlar kadar başarılı olduğu saptanmıştır. Trichoderma türü funguslar (Trichoderma harzianum, Trichoderma viride, Trichoderma virens) tarım topraklarında ve bitki toprak üstü aksamında yoğun olarak bulunmaktadır. Bu türler patojen fungusların hücre duvarını eriterek hif içindeki stoplazma ürünleriyle beslenmektedir. Etki mekanizmaları hiperparazitizm, antibiyosis (kitinaz enzimi, gliotoksin, gliovirin v.s.) ve rekabet şeklindedir. Bunlar bitki kök yüzeyinde gelişerek patojenlere karşı bariyer oluşturur. Fungusun salgılamış olduğu pektolitik enzimler asidik ortamlarda optimal çalışmaktadır. Ayrıca toprakta çok iyi ve hızlı kolonize olma özelliğine sahip olan Trichoderma türleri patojenle besin ve alan yönünden rekabete girerek patojeni baskı altında tutabilmektedir. Bu tür funguslar çeşitli antibiyotikler salgılamaktadır. Trichoderma türleri arazi koşullarında özellikle kök boğazı çürüklüklerine (Rhizoctonia spp., Fusarium spp., Pythium spp., Sclerotonia spp.) neden olan mikroorganizmaları elimine etmede önemli rol oynamaktadır. Örneğin dikim öncesinde tohumlara Trichoderma viride uygulandığında, tohum yüzeyinde kolonize olur ve sadece kutikuldeki mevcut patojenleri öldürmekle kalmayıp, toprak kaynaklı patojenlere de koruma sağlar. Bir başka örnek; Rhizoctonia solani toprak neminin fazla ve toprak ısısının çok yüksek olmadığı koşullarda yeni çimlenen tohumlara bulaştıktan sonra onların ölümüne yol açar. Ancak toprakta yeterli miktarda Trichoderma harzianum varsa Rihizoctnia solani hastalık oluşturamaz. Çünkü Trichoderma harzianum hifleriyle Rihizoctnia solani’nin çevresini sararak salgıladığı ezimlerle patojenin hücre duvarını parçalayarak su kaybetmesine ve onun ölümüne yol açar. Rhizoctonia solani mücadelesi toprak organik maddesini artırmakla çözümlenemez. Bu patojene karşı mutlaka Trichoderma harzianum uygulanmalıdır. Bu antagonist ile yapılan çalışmalara bakacak olursak; Howell ve Stipanovic (1983), pamukta Rhizoctonia solani, Pythium ultimum ve Fusarium solgunluğuna karşı Trichoderma virens ırklarının etkilerini incelemişler, Trichoderma virens‘in Rhizoctonia solani ve Pythium ultimum‘u antibiyotik etkisiyle baskı altına aldığını, ayrıca Howell (1987), antagonist fungusun Rhizoctonia solani‘yi ve Fusarium solgunluğunu mikoparazitizm etkisiyle engellediğini tespit etmiştir. Trichoderma virens izolatlarının G-4 ve P ırklarının “Gliovirin” isimli antibiyotik ürettiği, G-6 ve Q ırklarının ise “Gliotoksin” isimli antibiyotik ürettiği, bu antibiyotikler yardımıyla Verticillium solgunluk hastalığının baskılandığı saptamıştır. (Howell ve arkadaşları, 1993) Talaromyces flavus ile yapılan çalışmalara bakacak olursak; Fravel ve Roberts (1991) ve Stosz ve arkdaşları (1996), Talaromyces flavus‘un glikoz oksidaz enzim aktivitesi ve hiperparazitizm etki mekanizması yoluyla Verticillium dahliae‘nın mikrosklerotlarının çimlenmesini engellediğini saptamışlardır. Zeise ve Kersten (1997), pamuk tohumunu Talaromyces flavus‘un askospor süspansiyonu ile muamele ederek bulaşık tarlaya ektiklerinde Verticillium dahliae‘nın %57 oranında engellendiğini saptamışlardır. Fravel ve Larkin (1997), Talaromyces flavus‘un glikoz oksidaz enzimi üreten ırkının Verticillium dahliae‘nın mikrosklerotlarını öldürdüğünü, bu durumun ise enzimin dolaylı olarak hidrojen peroksit üretimini teşvik etmesinden kaynaklanabileceğini ileri sürmüşlerdir. Alginik asit diğer bir adıyla algin, kahverengi denizyosunlarından elde edilen bir anyonik polisakkarittir. Alginik asit esmer yosunların birinci hücre çeperlerini oluşturur ve miktarı yosunların türlerine ve mevsimlere göre % 14-40 arasında değişir. Alginik asit suyla temas ettiğinde, yapışkan bir jel halini alır ve ekstrakt edilmiş biçimleri kendi ağırlığının 200-300 katı su adsorbe edebilir. Bu maddenin endüstriden tarıma kadar bir çok kadar kullanım alanı vardır. Tarımda yaygın kullanımı gübre şeklindedir. Renkleri beyazdan sarımtrak kahverengiye kadar değişen bu maddenin, filament, granül ve toz halinde preparatları piyasada bulunmaktadır. Talaromyces flavus’un Verticillium dahliae’yi kontrol edebildiği yukarıda söz edildiği gibi bir çok araştırma ile kanıtlammıştır. Bir uygulamada, Vertisilyum bulaşıklığı olan bir patates tarlasına, alginik asit, buğday kavuzu ve Talaromyces flavus (%0.5) karıştırılarak uygulama yapılmış ve Verticillium dahliae’nin topraktaki populasyonunun %90 üzeri bir oranda zaldığı görülmüştür. Ayrıca patlıcanla da test yapılmış, Talaromyces flavus patlıcan köklerinde kolonize olmuş ve patlıcan köklerindeki Verticillium dahliae kolonizasyonunu azaltmıştır. Patlıcanda yapılan uygulamada sadece alginik asit, buğday kavuzu uygulmasında da Verticillium dahlia kolonizasyonunun azaldığı gözlemlenmiştir. Biyolojik mücadelede bakterilerden, Bacillus subtilis, Bacillus cereus ve Bacillus megatherium türleri kullanılmaktadır. Bu bakteriler antibiyosis etki ve besin-yer rekabeti mekanizması ile patojenleri engellemektedirler. Bu antagonist bakteriler ile yapılan çalışmalara bakacak olursak; Rossall ve Mcknight (1990), pamukta Rhizoctonia solani‘ye karşı fungisit karışımı, Quantum 4000 (Bacillus subtilis) ve Bacillus subtilis MBI 600′ün talk biyoformulasyonunu tarla denemelerinde kullanmışlar, deneme sonucunda Bacillus subtilis MBI 600′ün fungisit karışımı ile aynı oranda etkili olduğunu saptamışlardır. Safiyazov ve arkdaşları (1995), Bacillus subtilis 23 ve Bacillus megatherium 26 nolu izolatları pamukta Rhizoctonia solani, Fusarium spp. ve Verticillium dahliae‘ye karşı in vitro da (laboratuar ortamı) ve tarlada test etmişler, testler sonucunda antagonist bakterilerin antibiyotik üreterek patojenleri baskıladığını, özelliklede Bacillus subtilis 23′ün Verticillium dahliae ve Fusarium spp.‘ye karşı çok etkili olduğunu tespit etmişlerdir. Pleban ve arkadaşları (1995), Pamuk tohumlarına Bacillus cereus‘un 65 nolu izolatını, Bacillus subtilis‘in 72 nolu izolatını ve Bacillus pumilus‘un 85 nolu izolatını inokule etmişler, sera koşullarında bu antagonist bakterilerin “kitinaz enzimi” ile Rhizoctonia solani‘yi %60 oranında baskıladığını belirlemişlerdir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada ise Ulukuş (1988), topraktan izole ettiği Bacillus spp. izolatını in vitro da fungal bitki patojenlerine karşı testlemiş, test sonucunda antagonist bakterinin özellikle Verticillium dahliae ve Rhizoctonia spp.‘nin gelişmesini engellediğini (6-10 mm engelleme zonu oluşturmuş) tespit etmiştir. Fluoresan pseudomonaslar gram negatif, King B besi yerinde UV ışık altında fluoresans veren, polar kamçılı, bitkilerin hem kök katmanında hem de toprak üstü organlarında epifitik (zararsız) olarak yaşayabilen, hızlı kolonize olabilen bakterilerdir. Fungal hastalıklara karşı biyolojik mücadelede Pseudomonas fluorescens, Pseudomonas cepacia bakterileri kullanılmaktadır. Bunlar rekabet (besin ve yer) ve antibiyosis (bu bakterilerin ürettiği antibiyotikler; 2,4,5-chlorophenoxy asetik asit, pyrrolnitrin ve pyoluteorin) ve sistemik uyarılımış dayanıklılık mekanizması ile patojenleri baskılamaktadırlar. Zaki ve arkadaşları (1998), Arizona da 1995-1996 yıllarında Rhizoctonia solani' ye karşı tarla denemelerinde Pseudomonas cepacia‘nın D1 ırkını, Deny, Kodiak gibi peparatları ve fungisit karışımlarını (metalaxyl, triadimenol, thiram) kullanmışlar, denemenin sonucunda D1 ırkı ve fungisit karışımlarıyla muamele edilmiş pamuk tohumlarından çıkan bitkilerin hastalığa yakalanmadığını, bununda D1 ırkının “Ppyrrolnitrin ve Amino Pyrrolnitrin” isimli metabolitleri üretmesinden kaynaklanabileceğini ileri sürmüşlerdir. Niu ve arkdaşları (1999), pamuk tohumlarını Pseudomonas fluorescens' in 32 nolu ırkı ve Carbendazim etki maddeli bir fungisit ile muamele ederek Verticillium spp.’ye karşı test etmişler, bu tohumlardan çıkan bitkilerde Pseudomonas fluorescens 32 tek başına kullanıldığında hastalığın %67 oranında azaldığını, Carbendazim tek başına kullanıldığında %64 oranında azaldığını, her ikisi birlikte kullanıldığında ise hastalığın %73 oranında azaldığını saptamışlar, Ayrıca Pseudomonas fluorescens 32 ile muamele edilmiş pamuklarda büyüme ve gelişmenin de oldukça iyi olduğunu saptamışlardır. Ülkemizde yapılan bir çalışmada; Demir ve arkadaşları (1999), sağlıklı pamuk tohumlarından ve rizosferden yaptıkları izolasyonlarda 128 adet fluoresan pseudomonas izolatı elde etmişler ve bu izolatları in vitro da Rhizoctonia solani‘ye karşı test etmişler, Bunlardan antagonist etki gösteren Pseudomonas fluorescens 14 ve Pseudomonas putida 13 nolu izolatların sıvı ve kuru formülasyonlarını, pamuk tohumlarında çökertene karşı etkilerini incelemişler, kuru formulasyonun %58 oranında etkili olduğunu tespit etmişlerdir. Erdoğan ve Benlioğlu (2007), Verticillium solgunluk hastalığı ile doğal olarak bulaşık bir tarlada iki farklı pamuk çeşitinde fluoresan pseudomonasların verticillium solgunluğuna olan etkisini %60 olarak saptamış, ayrıca bu bakterilerin kütlü pamuk veriminde yaklaşık %15-20 oranında artış sağladığını tespit etmiştir. Not: Bu yazı kendi blogumdaki, Toprak Kökenli Mantar Hastalıkları ile Mücadele yazımdan bir bölümdür. Çok uzun bir yazı olduğu için tamamını buraya ekleyemedim. |
blogda yazılanlar hakkında
Sevgili acemi usta dün geceden beri yazdıklarını okumaktayım ama bu konu başlı başına bir eğitim olmuş yazıyı okurken birkaç defa başa dönmek zorunda kaldım.:) Nedenine gelirsek hazmı ve kavraması zor ama bir o kadar da öğretici olmuş. daha bitiremedim ama ellerine ve emeğine sağlık.
|
Keyifle okudum yazdıklarınızı, hepinizin emeğine sağlık. Benim uzmanlık alanım değil ama nedense ilgilendim, bir gün belki gerekli olur diye notlar aldım. Ben ve benim gibiler sadece tüketiciyiz, soframı salatasız kurmam, çocuklarımıda alıştırdım, eskiden kalma bilgimiz bize
mevsimine göre sebze ve meyve tüketmemiz gerektiğini söylerler ama şimdi marketlerde herşey var. Meyerse nelerle mücadele veriyormuşsunuz. Seneler önce balkonumda küçük bahçe kurmak istedim ve bir sürü çiçek aldım fakat birsüre sonra hepsi böceklerndi ne yapacağımı bilemeyerek hepsini üzülerek atmak zorunda kaldım. bu siteyi keşfettikten sonra tekrar domates ve biber fidesi alarak işe koyuldum. Bu gün bir haftalıklar sizlerin sayesinde iyi gidiyorum. Emeği geçen herkeze saygılar |
Son zamanlarda oldukça fazla sayıda bahçe geziyorum. Gördüklerim tek kelime ile ürkütücü. Başkada yorum yapmıyorum. Neden Avrupa'nın ve Rusya'nınTürkiye'den giden ürünleri kapıdan çevirdiklerini şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Genelde haftada bir ilaçlama yapılıyor ve ilaçlama sırasında 5-6 tane ilaç birbirine karşıtırılarak kullanılıyor. Üstelik ilaçlama yapanların büyük çoğunluğu hiç bir önlem almıyor. Hatta Bitki Koruma Bölümü'nden mezun bir arkadaşla yaptığımız bir ziyarette gözlerimize inanamadık. Yasaklı ilaçlar bile kullanılıyordu. Üstelik bunlar Ziraat Mühendisleri tarafından önerilen yöntemler. Bu kadar çeşitli ilacın bu kadar yoğun kullanımı sonrasında oradaki biyolojik flora ne hale geliyor, düşünemiyorum bile. Neden hiç bir üniversite bununla ilgili araştırma yapmaz anlamış değilim. Tarım Bakanlığı kimyasal ilaçlara çok kolay ruhsat verirken, neden biyolojik preparatlar için 40 dereden su getirir? Şuna inanabiliyor musunuz? Bir biyolojik ilacın ya da gübrenin tescil alma süreci 1 yılı aşıyor. Çoğu zaten kısıtlı olanaklara sahip olan küçük üreticiler bu kadar bürokratik engeli nasıl aşacak? Trichoderma spp., Pseudomonas fluorescens, Bacillus subtilis, Bacillus thuringiensis, Bacillus pumilus, Beauveria bassiana türü mikroorganizmaları içeren ürünler zaten dünyada çeşitli ticari adlarla piyasada varlar. Arkalarında binlerce bilimsel araştırma var ve birçok bilimsel literatürde adları geçiyor. Ancak bunlar bile kolay ruhsat alamıyor. Kısacası bu ülkede doğal, ekolojik, biyolojik vb. tarım yapmak oldukça zor. |
Güüleci bulamacını yapılış
5 Eklenti(ler)
Alıntı:
''Gülleci bulalamacını'' geliştirdik ve etkisini arttırdık. Etkisinin az olduğunu gördük , deneylerde. Pamuklu bit ve akar hastalıklarında... Ama bizim asıl hedefimiz; asmada, domateste külleme, domateste tuta ve tripsi ile mantari hastalıklardı. D.S İ. lerinin kurucusu, ucuz doğal ilaçların saunucusu Atıf hocanın talebelerinden Göksel Girgin ile Yücel Kaçar yeni bilgilere ulaştık. Ve hatta Yücel Kaçar' dan 'gülleci bulamacını' Atıf hocanın nasıl yaptığını göstermesini rica ettik. O gün Ayhan Kaptan _zeytinli bahçe_ da üzerinine geldi. Gördü nasıl yapıldığını... Gülleci bulamacının _ daha etkili_ yapılışı. Eklenti 223215 3 kg. kükürt ve 1,5 kg. sönmemiş kireç. (biz 1,5 kg. sönmüş kireç kaymağı kullanmıştık, ilk yapımda. böyle de yapıldığını biliyorduk. Ama sönmüş kireç etkisi az olacağından 3 kg. kullanılması daha iyi olurmuş.) Bu defa; sönmemiş kireç ile kükürdü aynı kaba koyduk. Eklenti 223226 Üzerine 10 lt. su koyduk Daha altını yakmadan kaynamaya başladı. Sonra altını yaktık. Ve suyu 10 lt.ye tamamladık, 3- 5 dakika sonra... Eklenti 223242 Ve devamlı karıştırdık. Taşar gibi oldu. Duruldu. Eklenti 223245 İlk yaptığımızdan daha koyu ve keskin bir renk elde ettik. Karıştırma ve kaynama sonunda; ağır bir kükürt kokusu duyduk. Hatta Ayhan kaptan '' bu keskin koku ne, zehirleniyor muyuz'' demişti...;) İşte bu kokuyu duyduğunuzda '' Gülleci Bulamacı'' olmuş demektir. Bir saat gibi sonra, ateşin etkisine bağlı... Bu Atıf hoca' nın uyarısıymış. Eklenti 223260 Ve kükürt etkisi daha fazla, etkili bir bulamaç elde ettik. |
Halil Bey emeğinize sağlık,mantari hastalıkların çiftçileri kasıp kavurduğu bu günlerde ekonomik ve organik etkili bir ilaç tarifi vermişsiniz deneyeceğim
|
Halil bey.emeğinize sağlık.
Affınıza sığınarak,hangi sebze ve meyvelerde kullanılabilir.Hastalık görülmeden ön tedbir olarak kullanılmasında mahzur var mı?Hangi sıklıkta kullanılmalı? |
Halil bey paylaşımınız için çok teşekkürler. Bu akşam hazırladık bulamacı. İlk karışım gibi yapacaktık ki bugün sönmemiş kireçli olan yukarıdaki formülü görünce ona göre hazırladık. Domateslerin bir kısmı %10 gibi yaprak küfü oldu. Yarın uygulamayı düşünüyoruz.
İlk başta biraz umudum kırıldı renginden dolayı ama 30 dk kadar sonra renkte geldi toplamda bir saat kaynattıktan sonra şimdi soğumaya bıraktık. İnşallah iyi gelir. |
Sn. Halil Önen,Öncelikle paylaşımınız için teşekkürler ve tarifini verdiğiniz gülleci bulamacında kullanılan kükürtün seçiminde,suda eriyen veya erimeyen şeklinin bir önemi varmı?Ayrıca yaz kış herzaman kullanabileceğimizi belirtmiştiniz.Kullanımdaki zaman aralığımız ne olmalı? Saygılar.
|
Sn.Halil Önen sonradan aklıma takılan bir soruyu da sorayım.Hazırladığımız gülleci bulamacının son kullanma tarihi varmı?
|
Alıntı:
|
Değerli dostlar
Dün bir arkadaşımın Yeni aldıgı bahçesine düzenleme için gittim Bazı sorunlarla karşılaştım siz dostlara üç sorum olaçak yardımçı olursanız sevinirim önümüzdeki haftada uygularız işallah 1 - Tüm agaç bitki çolı beyaz ufak sümuklu böçekten geçilmiyor çok etkili bir müçedele için ne yapılması gerekiyor ? 2 - Çok rüzgar alan bir çephe var rüzgar engeleyiçi olarak ne tür bir agaç veya çalı türü kullanmalıyız .? 3- Bahça delik deşik çok yogun bir köstebet kolenisi mevcut inanamasınız o kadar diyeyim .. ne yapabiliriz açaba ? Yanıtlarınız için şimdiden teşşekür edirim işallah el birliğiyle bir bahçe yaparız bende resimlerim diyorum :) :) |
iyi günler bahce dotları yozgatta 8 dönüm meyve bahcem var sizler kadar olmasa bile azami dikkat ederek zehir kullanmadan meyve yetiştirmeye çalışıyorum benim problemim ilaçlama pompası sırt tipi ilaçlama pompası ile ne kaolin ne gülleci bulamacı gibi ürünleri kullanamıyorum 200 lt tank kapasiteli el arabası tipinde pulverizatör alıcam ama deneyimlerinize ihtiyacım var tavsiye edebileceğiniz marka varmı acaba kusura bakmayın burası tam yeri değil galiba ama sorumu yazacak bölüm bulamadım
herkeze bol ve zehirsiz hasat dilerim |
Alıntı:
Leylandi , Melez Servi (Cupressocyparis leylandii) - agaclar.net |
Gülleci tortusu ve salyangozlar.
5 Eklenti(ler)
Alıntı:
Gülleci tortusu kullanın. Eklenti 247036 3kg. kükürt, 1.5 kg. sönmemiş kireç kaynatılır. Kaynama başladığında ateşten indirilir. Bu şekilde daha çok dipte tortu kalır. Eklenti 247037 Elma fidanı ve salyangozlar... Eklenti 247038 Gülleci tortusu sürüldü ve bir daha salyangoz olmadı. Eklenti 247039 Badem ağacı ve salyangozlar... Eklenti 247040 Bir daha salyangoz gelmedi. devam... |
5 Eklenti(ler)
Kayası ağacı ve salyangozlar... kayasılar erimedi...
Eklenti 247043 Gülleci bulamacı kullanıldı, salyangozlar gelmedi. Eklenti 247044 Kaysılar erimeye başladı. Gelenler oldu ama öldü. Eklenti 247045 Gülleci bulamacı sürülmüş yüzeyde ilerleyen salyangozun _ küçük resim_ açık yüzünde _ kireçli_ sert bir tabaka olduğu gözlendi. Eklenti 247046 Delinip bakıldığında salyangozun öldüğü tespit edildi. Salyangozların yaşam süresi vardır ve bu şekilde mi ölüyorlar diye araştırıldı. Bu dönemde çevrede salyangoz populasyonu sürüyordu. Eklenti 247047 Aynı zaman diliminde salyangozlar fasulyelerde de görülüyordu. Fasulyelere gülleci bulamacı atıldı ve salyangozlar hiç olmadı. Bu denemenin doğru olabilmesi için bir daha denenmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu arda bir gurk ve 11 civciv 2 dönümde gezdi, büyüdü. Onlar mı yok ettiler yoksa gülleci bulamacı ve tortusu mu etkili oldu. Kafam karıştı... Sn. ankstel, Eğer siz de denerseniz o zaman kesin sonuca bağlarız. Ne dersiniz? Tek tük görülen sümüklü böceklerde yok oldu. Saygılar |
kireç mevzugu denemiş pek başarılı olmamış bu bahçede bu siteden çok değerli bir abimizin tafsiyesi bir ilaç var.
Sümüklü böcekler için piyasada satılan en etkili ilaç ''Trimup'' marka olanı. bu haftasonu yagmur yagmasa bahçeye deneyeçeğim sonuçu yazarım burada . bakalım göreçeğiz.. |
Sn. Halil Önen Gülleci bulamacı yapımından sonra oluşan tortunun ağaçların gövdelerine sürme önerinizi neyazıkki geç okudum.Ben oluşan tortuyu zeytin ağaçlarının çevresine yaydım.Sulamayla toprağa nüfuz ederek kadı lokmaları dahil diğer zararlıları uzaklaştıracakmı diye takip ediyorum. Saygılar.
|
Alıntı:
kadı lokmasına etkisini bilmiyoruz. Sonuçlarını paylaşırsanız seviniriz. Gülleci bulamacını zaten damlamadan da verdik. Denemek için ağaç ve sebze fidanlarının dibine döktük hiç bir zarını görmedik. Atıf hoca asmaların diplerine sulama suyu ile verin nematot hastalığına da iyi geliyor demiş. Ama bunu gözlemleyemedik. Saygılar |
Sn Halil Önen
Bugünlerde gülleci bulamacı kullansak ,kalan bulamacıda ağaçların gövdesinine sürsek olurmu*yoksa baharı mı beklesek* SAYGILAR |
Alıntı:
Özellikle gülleci tortusunun bir iki derece soğuğu keseceğini zeytin, mandalin, limonu soğuk vuruğundan az da olsa koruyacağını düşünüyorum Kış uykusuna yatan, şeftali, erik elma v.b ağaçlar için koruyucu etkisi olacaktır. |
Alıntı:
Enkısa zamanda yapmalıyım. SAYGILAR |
Bu arada bazı önemli mesajlar diğer konuların altında kaybolabiliyor.Bu konuya da alıntılamakta fayda var :)
========================== Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
|
Son tahlilde;
bordo bulamacı kullanmak istemeyenler için (bakırdan dolayı), gülleci bulamacına nasıl bir takviye yapabiliriz? Yaprak kıvırcıklığı, yaprak delen vs. hastalıklar için. |
Alıntı:
Dolomit Tarım Kireci denilen kireç mi yoksa inşaatlarda kullanılan kireç midir? Ar Madeni Tozlar Sanayi ve Anonim irketi - TRAGLME: Dolomit Tarm Kireci |
Alıntı:
Yaprak kıvırcıklığı _yani şeftalide klok hastalığı_ için gülleci bulamacını denemedim. Ama 5 küçük şeftali ağacımda bordo bulamacı kullanmadım. Gülleci bulamacı kullandım. 100 lt. suya 2,5 lt. gibi oranı yüksek tuttum. Hiç klok görülmedi. Belki olamayacaktı... Ama bu yıl her yıl klok _ yaprak kıvırcıklığı_ olan bir şeftalide deneyip tam sonucu almak istiyorum. Yaprak kıvırcıklığı bir fungal yani mantari bir hastalık. Gülleci bulamacının tek başına buna etkili olacağını düşünüyorum. Etidot67 ' nin de mantar hastalıklarına etkili olduğunu öğrendik. Gülleci bulamacı+etidot67 (karışımı ile bordo bulamacının yerini alan) tam bir etki yapabilir miyiz; zeytinde dal kanseri ve şeftalide klok_ denemeye başladık. |
Alıntı:
|
Alıntı:
Seneye oranı yüksek tutulmuş gülleci bulamacı sanırım her derdimize derman olacak :) (yaprak delen istisna) |
Gülleci bulamacı ile editod67 yi kullanırken kullanım sırası nasıl olacak demem o ki tanka önce hangisini dökeceğiz?Bir de biz buralarda zeytin hasadını tamamladık bu karışımı şimdi versek faydalı olurmu?
|
Alıntı:
Su dolu tanka önce gülleci bulamacı konur, karıştırılır. Etidot 67 bir kapta erilir ( 10 lt gibi) tanka ilave edilir. |
Çok değerli bilgiler e çok okuyan değil çok gezen bilir sözünü destekliyor.
|
2011 bahar aylarında üzüm asmalarına %1 lik bordo bulamacı attım (Kendim hazırladım) konu komşu nerdeyse tüm üzüm bağlarında küf son derece yaygın idi; benim üzümlerde hiç küf oluşmadı. Bu kasım ayında %2 lik bordo bulamacını tekrarladım, sonucunu seneye göreceğiz. (kırşehir-Toklumen kasabası)
|
Bu bakırın yani zehirin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Hazır bordo bulamacı kutularında; ARILARA ZEHİRLİDİR BALIKLARA ZEHİRLİDİR KULLANIMDAN İTİBAREN 14 GÜN sonra ürün HASAT edilebilir (zehirin ne kadar güçlü olduğunun bir kanıtı) UYGULANAN YERE 1 GÜN BOYUNCA GİRMEME uyarıları vardır. Bu durumda bordonun ve bakırın kullanımı kişiye kalmış demektir. Ancak UBYİ olarak bordonun ve bakırın kullanımı SERBEST mi , bu konuda bir karar verildi mi ?? Bilmiyorum. Yani UBYİ üyeleri bordo ve göztaşı konusunda neye karar verdiler.UBYİ ye dahil olan bahçeler bordo ve göztaşı kullanabilir mi kullanamaz mı? |
| Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 05:33. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025