![]() |
Özel mülkiyet alanlarının orman kategorisine sokulması
merhaba,
Özel mülkiyetteki alanların orman kategorisine sokularak istimlak edilmesi ile ilgili yasal mevzuat konusunda bilgisi olan var mı? Bizim yaylada gözlemlediğim bir konu, belli yaşa gelmiş ağaçların, ya da belli bir sıklığa ulaşmış ağaçlık bölümlerin, yaygın deyimle "orman yazılır, elimizden çıkar" korkusuyla kesilmesi ya da seyrekleştirilmesi. Daha önce bu yönde uygulamaların olduğu söyleniyor ve bu yönde yerleşmiş bir korku var.Bana çok mantıklı gelmiyor ve konuşmalarımızda aksi yönde telkinde bulunmaya çalışıyorum insanlara ama konunun yasal yönü hakkında bilgi verebilecek biri varsa memnun olurum. Teşekkürler |
Merhaba,
Acaba sizin yaylada bahsettiğiniz yerler orman arazisi içerisinde olan ve aslında orman olarak kabul edilen ancak zamanla ağaçsızlaş-mış/-tırılmış bölümler mi ? yoksa köylünün tapusuna sahip olduğu özel mülkü mü ? özel şartlarla belirlenen muhafaza ormanı vs .. vasfı bulunan yerler mi ? benzeri sorular, bunları bilmeden verilecek cevaplar yanıltıcı olabilir. Bu bilgilere sahip olursak size doğru şekilde yardımcı olabilecek daha fazla sayıda site üyeleri olacaktır. |
merhaba,
Bahsettiğim alanlar, köylünün ya da yaylacıların tapusuna sahip olduğu özel mülkleri.Yalnız bu alandaki, mahalledeki bazı parsellerin zamanında tapusu verilmiş, bazı parseller ise orman olarak yazılmış. Diyelim ki benim 3 dönüm tapulu arazim var, sonra 2 dönüm orman alanı, daha sonra bir başkasının 3 dönüm tapulu arazisi var.Orman ve mülkler iç içe. |
Bu durumda da tapusu olanlar için ayrı tapusu olmayanlar için de ayrı durumlar sözkonusu olacaktır.Siz bilgileri verdikçe durumlara göre cevaplarımız daha doğru yönde ilerleyecek sanırım.
|
merhaba,
Yanlış ifade ettim düzeltiyorum, orman yazılan alanlar zaten orman, oralarda yerleşim yok.Benim sorum tapusu olanları kapsıyor. Çok karıştırmadan sorayım, benim tapulu 5 dönüm yerim var diyelim, ve bunun köşesinde 1 dönüm kadar yeri ağaçlandırdım, bu ağaçlar büyüdü 30 yaşına geldi ve orada 1 dönümlük küçük bir ağaçlık oluştu.Bu tapulu alanımın yeni bir düzenleme ile orman yazıp, tapu düzeltmesi yapabilir mi devlet? Komşular arasında böyle uygulamalar yapıldığına dair konuşmalar oluyor, onu düzeltmek istiyorum. |
Sayın MSaygin, Şimdi sizin sorunuzu, bildiğim ve anladığımca yanıtlamaya çalışayım.
1-Bölgede orman kadastrosu yapılmış. Orman sınırları belirlenmiş. 2-Arazi kadastrosu yapılmış özel mülkiyet sınırları belirlenmiş. 3-Burada mülkiyeti bana ait beş dönüm, elli dönüm veya beş yüz dönüm arazi var. 4-Bu arazinin bir kısmını veya tamamını ağaçlandırdım. Veya sadece korudum. Kendiliğinden ağaçlandı. Bu arazide, ne sıklıta olursa olsun ağaç büyüdü diye, benim özel mülkiyetimdeki arazinin orman rejimine dahil edilmesi söz konusu değildir. Yani ağaçlandırıldı, diye kimse bu araziyi benim elimden alamaz. Bu konuyu bölgedeki orman idaresinden de sorabilirsiniz. Bilgi edinme servislerinden yararlanabilirsiniz. Hatta uygun (yangın vb. dertlerİ olmadığı) bir zamanda, konuyu tartışabileceğiniz bir toplantıda, ilgililer sizi aydınlatmaktan memnun olacaklardır. |
Bizim köyde işler şu şekilde işliyor;
Bir köylünün bir miktar tarlası var. Tapusu kendi üzerine. Uzun zamandır tarla işlenmediği için meşelik, fındıklık vs olmuş. Hatta o kadar büyümüş ki ağaçlar, artık odun olarak ticari bir değeri var. Bu durumda orman bölge müdürlüğüne baş vurarak, gerekli yazışmaları yaptıktan sonra, bu ağaçları kesmek ve nakliyesi için izin alınıyor. Bir başka örnek ise, vakti zamanında, orman olan bölge, temizlenmesi koşulu ile köylülere hibe yoluyla verilmiş. Fakat köylünün bir kısmı bu arazileri temizlememiş. Temizleyenler bahis konusu yerleri tarla olarak kullanırken, temizlenmeyen yerler yeninden orman arazisi olarak tahsis edilmiş. Bu durumda yeri olan bazı köylülerin, arazilerin yeniden kendilerine verilmesi için açtıkları davalar hali hazırda sürüyor. |
Özel arazide çam ağaçları olursa
Merhaba,
Çanakkale,Bayramiç te tarlam olduğundan daha önce bahsetmiştim. Dün,Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesinden Hazineye izafeten Bayramiç Malmüdürlüğü nün tarafımıza Tapu iptali ve Tescili davası açıldığını bildiren bir yazı aldım. Kısaca anlatayım. Yargıtay 20, Hukuk dairesi 12,07,1993 gün ve 1992/11625 esas 1993/6200 karar sayılı içtihatında soyle bir karar vermiş. Alıntı:
Arazimizdeki çam ağaçlarını kesmemekle ne büyük hata yaptığımızı anladım. Bu ne demek, bu şu demek, hemen elinize kazma kürek balta alıp arazinizdeki çam ağaçlarını kesin demek.Yoksa başınıza bela olur,arazinize devlet el koyar demek. Bu karara rağmen Hadi gelin insanlara ağaç ve orman sevgisi aşılayın bakalım. İnsanları baştan ağaçlara düşman eden bir zihniyetle ağaç dik,orman yetiştir diyorsun niye ileride devlet arazisi sayıp elinden almak için mi ? İşte biz ağaçlarını ve ormanlarını bu zihniyetle korumaya çalışan bir ülkeyiz onun için de asla ormanlarımız gelişmeyecek. Bahçesindeki,tarlasındaki ağacın büyümesine izin verenlerin,bir gün devlet eliyle cezalandırıldıklarını ve ellerinden arazilerinin alındığına şahit olanlar ağaç dikebilirler mi? Evet,dikebilirler ben yanlış uygulanan kanunlara ve Orman Bakanlığına rağmen fidan dikmeye devam ediyorum. İsterse assınlar ağaç dikmekten de asla vazgeçmeyeceğim. Saygılar, |
Ağaç Dikmek Cesaret Ister
Alıntı:
Ağaç dikmek cesaret ister.Bizim Ülkemizde Sahiden öyle.Aşağıda yazdıklarım arazisine çam dikmek isteyenler tarafından dikkatle okunsun hatta başka boyutlarıyla da araştırılsın.İster bilgi deyin ister kara mizah. Yargıtay 20, Hukuk dairesi 12,07,1993 gün ve 1992/11625 esas 1993/6200 karar sayılı içtihatında soyle demiş "Kesinleşmiş tahdit sınırları dışında kalmış olsa dahi,eylemli durumda orman niteliğini koruması halinde taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığından ve özel mülkiyete konu edilemeyeceğinin kabulu gerekir." Yani yargıtay diyor ki:Ağaç dikerken dikkatli olun devlet arazinize diktiğiniz ağaçlar yüzünden,bir gün arazinizi elinizden alabilir. Bu yalnış bir devlet politikası ve görüşüdür diyorum. Komşusunun arazisindeki ağaçları yüzünden,devletin arazisine el koyduğunu gören hiç bir insan bir daha fidan dikmez sanırım. Haydi ağaç dikmeye. Yanlış uygulanan kanunlara ve Orman Bakanlığına rağmen Saygılar. |
Merhaba,Ben Oğuz Karsan.
Dergiye belki yazı yazabilirim.Ayrıca şu an içinde bulunduğum durum diğer arkadaşlar için de belki aydınlatıcı olabilir. Çanakkale,Bayramiç de tarlam var diye başlayayım sözüme.Ve oraya devamlı ağaç dikerim .Ama tarlamın içinde daha önceden var olan ağaçları da budar bakımını da yaparım.Uzaktan bakıldığında orman sanırsın.Bu güne kadar,Aşağı yukarı 1500 adet kadar Ceviz,Fıstık Çamı ve İncir fidanı diktim. Ama Dün,Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesinden,Hazineye izafeten Bayramiç Malmüdürlüğü nün tarafımıza Tapu iptali ve Tescili davası açıldığını bildiren bir yazı aldım. Kısaca anlatmaya çalışacağım. Yargıtay 20, Hukuk dairesi 12,07,1993 gün ve 1992/11625 esas 1993/6200 karar sayılı içtihatında soyle demiş "Kesinleşmiş tahdit sınırları dışında kalmış olsa dahi,eylemli durumda orman niteliğini koruması halinde taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığından ve özel mülkiyete konu edilemeyeceğinin kabulu gerekir." Yazıyı aldığımdan beri bir sürü kanun okudum ve bir sürü not aldım ,bazı kişilere danıştım.Şu sonuca vardım: Bizim Devletimiz ORMANLARIN sevgi ve bilinçle değil, aksine ŞİDDET VE YASAKLARLA KORUNACAĞINA İNANIYOR. Orman Bakanlığı nın Yapılanması da aynı şekilde. Ve malesef 21,yüzyılda ormanları korumak adına Yargıtayca alınan karar bakınız.Zihniyet aynı.Yassak hemşerim.Peki yetkililer şunu neden düşünmüyor.Bir sürü ülkede artık ormanları halk koruyor.Kanada da ve İskandinav ülkelerinde devletin payı iyice azalmasına rağmen sahipli ormanlar gelişebiliyor,çoğalıyor.Demek ki Bizde bir hata olduğu malum. Konu biraz dağıldı ama anlatmak istediğim.Ormanla problem yaşayanların işine yarayacak bilgiler buldum.Ve gerektiğinde paylaşabilirim. Bizim gibi doğaseverlere düşen görev ise Devlete ve Orman Bakanlığına rağmen ağaç dikmek, ilkel orman kanunları ile mücadeleye devam etmek.Çünkü bu Ülke sadece bürokratların ve yöneticilerin değil,yapılan yalnışlıklardan biz de sorumluyuz.Ormanlarımızın durumu zaten herşeyi gözler önüne seriyor Burası bizim de Vatanımız,Toprağımız,Ormanımız,Ağacımız,Böceğimiz, Kuşumuz,. Saygılar. |
Ağaçların yaşları önemli burda. Yaşları fazla ise dava açılması normal. Bu bir çok kez yaşanmıştır.
Bir yerde orman sınırlaması yapılırken arazinin fiili durumunun yanında geçmişteki durumuna da bakılır. Bir yer geçmişte orman ise buraları yine orman sayılır. Geçmişte orman olup olmadığını anlamak için de 1946-1947 yıllarında çekilen hava fotoğrafları ve bunlara göre 1957 ve daha sonra 1977 yılında hazırlanan memleket haritalarından faydalanılır. Bu haritalara göre yeşil alan içinde kalırsa geçmişte de orman niteliği taşıdığına kanaat getirilir hele orman alanı ile bütünlük sağlıyorsa ve tapu iptal davası açılabilir. Sizin yeriniz de büyük ihtimalle orman alanına sınırdır. Orman tahdidi yapılırken bu görevlilerin dikkatinden kaçmış olabilir. Gözden kaçmış olsa dahi bu o arazinin orman alanı dışına çıkarılacağı anlamına gelmez. Davanızda size yardımcı olması açısından söylüyorum arazinin bulunduğu yerde yaşayan oradaki toprağın geçmişte işlendiğine şahit olmuş yaşlı bilirkişileri şahit olarak gösterin. Bir de eğer geçmişte belediyeye orası için vergi ödenmişse kayıtlardan çıkarttırın. Şansınız çok düşük ama deneyin. |
Alıntı:
Seçtiğiniz konu tam benim anlatmak isteyeceklerime uygun düşüyor. Dün Çanakkale de bulunan tarlam ile ilgili Bayramiç Asliye Hukuk Hakimliğinden Hazineye izafeten Bayramiç Malmüdürlüğü nden tarlamdaki ağaçlar ile ilgili tapu iptali davası açıldığını öğrendim. Sebebi ise arazimdeki çam ağaçlarıymış. Yargıtay 20,Hukuk dairesi 12,07,1993 gün ve 1992/11625 esas 1993/6200 sayılı kararında demiş ki. "KESİNLEŞMİŞ TAHDİT SINIRLARI DIŞINDA KALMIŞ OLSA DAHİ,EYLEMLİ DURUMUNDA HALEN ORMAN NİTELİĞİNİ KORUMASI HALİNDE TAŞINMAZIN ,DEVLETİN HÜKÜM VE TASARRUFU ALTINDAKİ YERLERDEN SAYILDIĞINDAN VE ÖZEL MÜLKİYETE KONU EDİLEMEYECEĞİNİN KABULÜ GEREKİR. Peki bu kararları verenler ormanları korumak istemiyorlar mı? Hayır Bu kararları verenler eğer ormanları bol olan ülkelere baksalar ve neden bu ülkelerin ormanları bizden daha çok acaba diye kendilerine sorsalar ve araştırsalar,tabi ki böyle bir karar vermezler.Veremezler.Çünkü işte Basit istatistikler *Türkiye 1980'de en çok ormanı olan 33.ülkeydi.1990'da 55.sıraya düştü. *Türkiye dünyada ormanlarını en hızlı tüketen 2.ülkedir.(1,ülke:İran) Peki ormanlarını geliştirip çoğaltabilen ülkeler hangileri ?İskandinav ülkeleri ve tabi ki Kanada. Neden,çünkü oralarda ormanları devlet korumuyor.Sahipleri koruyor.Yani o ülkenin insanları koruyor Devletin ormanlardaki payı yok denecek kadar az. Biz ne yapıyoruz.İnsanlarımızı ormana düşman ediyoruz. 1936 da 1956 da koyduğumuz kanunlarla ormanı sahiplerinden korumaya çalışıyoruz.Peki sonuç 1936 dan ve 1957 den beri FİYASKO Ormanlarımız bütün korumacı kanunlara ve önlemlere rağmen çoğalamıyor. Aksine azalıyor.Ama yalnışlara devam ediyoruz. Yetkililerden kimse de yahu diğer ülkeler ne yapıp ormanlarını koruyup çoğaltabiliyorlar diye merak etmiyor.Ve hala koltuklarında oturmaya devam ediyorlar. Ülkemize ve Ormanlarımıza verdikleri zararlar saymakla bitmez.Yıllarca,Dedesinin tarlasına diktiği ağacı kestiği için köylümüzü mahkemelerde süründüren zihniyet,Boş ve bozuk orman alanlarına yeni fidanlar dikmek yerine ,lazım olduğunda 100 yıllık ağaçları sorgusuz sualsiz kesmiş ve bunu adet haline getirmiş orman işletme şeflikleri,çareyi kendini savunamayacak köylü vatandaşımızın tarlalarına dikmişlerdir. Orman idaresinin deneyimli avukatlarının açtıkları tapu iptal davalarına zamanında cevap veremeyen veya karmaşık hukuk sistemimizin emrettiği zaman aşımını sürelerini kaçırdığı için gereken savunmayı yapamayıp arazisini kaybeden birsürü vatandaşımızdan bazıları malesef arazilerini kaybetmenin acısını savunmasız ağaçlardan ve tahrip ettiği ormandan çıkarma yoluna gitmişlerdir. Bunun sorumlusu da zamanın akışına ayak uyduramadığı için ve ormanlarını geliştirip çoğaltabilen ülkelerden ders almamış, Nemelazımcı tavırla davranan ve hala koltuklarında nasıl oturdukları belirsiz basiretsiz yöneticilerdir. bir doğasever olarak bu kişi ve zihniyetle mücadeleyi sürdüreceğime andiçerim |
Aynı konuyu farklı başlıklar altında yazmamanız gerekiyor. Hepsini buraya topladım. Size cevap verecek olanlar yazdığınız tüm yerleri bulup aynı ayrı mı cevap verecek?
Ya da herbiri bir yere yazacak. Aynı sorunu yaşayan kişi, hangisini nerede bulacak da yararlanacak? |
Bir üstteki yazıyı, Özel Ağaçlandırma, Hatıra ormanları, Özel ormanlar
bölümünden buraya taşıdım. Bakalım hangimiz daha önce pes edecek :) Eski yazılarınızı da takip etmiyorsunuz gibi görünüyor. Etseydiniz, nerede benim yazılarım derdiniz. Ya da tümünü burada yazardınız... |
Alıntı:
Yazdıklarınız Doğru ,yazılarımın hepsi birbirine benziyor.Gereken yere yönlendirdiğiniz için teşekkür ederim. Yazdıklarımın dağınıklığından ötürü özür dilerim.Sahiden de eski yazılarımı takip edemedim galiba. Heyecanıma verin.Nerede olduğumun farkına varmadan yazıp durdum.Pes ediyorum.Zamanla ustalaşacağımı umuyorum. Selamlar, |
Merhaba
Sayın Yılmaz, Dediklerinizi araştırdım.Çok doğru yazmışsınız. Ama benim arazim tapulu, Orman Bakanlığından güvenilir bir kişiye eski memleket haritası ve hava fotoğraflarına da baktırdım.Gerçi ormana bitişik ama hiç bir zaman orman olmamış ve orman sayılmamış. Ayrıca orman kadastrosu da geçmiş ve itiraz süreleri hem benim hem de orman için son bulmuş. Zaten bütün bu sinirim ve heyecanım bu yüzden Yazılarımdaki üslubumdan dolayı da ayrıca özür dilerim. Saygılar. |
Alıntı:
Yazılarınızı ben bir feryat olarak algılıyorum. Eldeki verilere bakınca bir çok şey gibi, ormanlarımızın yönetiminde de eksiklerimiz olduğu apaçık ortada. Ancak anladığım kadarı ile bu davayı orman idaresi açmamış. Şimdi neler yapılabilir ona bakalım. Emekli olmazdan önce, konu ile ilgili bir alanda çalıştım. Belki katkıda bulunabilirim. Konu ile ilgili, katkıda bulunabilmek adına, benim de sorularım olacak. Ama, bir dizi soru sormak yerine size tebliğ edilen dava dilekçesinin bir örneğini görebilirsem konuyu dah iyi kavrayabilirim. Buraya, alıntı olarak yazabilir misiniz? Böylece başkaları da belki katkı sağlayabilir. Kolay gelsin. Sevgiler. |
Sayın Yücel Özlem,
Sıkıntımı paylaşıp ilgilendiğin için sağol. Benim durumum biraz karışık. Sanki bilmediğim bir şeyler dönüyor. Araziyi almadan önce bitişiğindeki ormanı görmüştüm. Ve her medeni insan gibi tedirgin olmuş, orman şefliğine gidip danışmaya karar vermiştim. Arazinin çapı ve tapusuyla ilgili şefe müracaat etmiş, almayı düşündüğüm arazinin ormanla bir probleminin veya ilişkisinin olup olmadığını sormuştum. Şef ise birkaç haritaya bakıp ormanla ilgili bir problemin olmadığını söylemişti. Tabii sözlü olarak. Ben araziyi tel örgü ile çevirmeye başladığımda, bir orman görevlisi arazimin orman olduğunu ve çeviremeyeceğimi söylediğinde ise yine şefliğe gittim. Bu sefer aynı şef arazimin orman olduğunu söyledi. Ama bana bununla ilgili herhangi bir tutanak, harita veya belge göstermesini isteyince hemen kabalaştı. Şefi her iki ziyaretim de de tesadüf yanımda şahitlerim vardı. Bunun üzerine yaptığım incelemeden sonra, İstanbul,Maslak kadastro müdürlüğüne de gittim. Orada tapuma ve orman kadastrosunun geçip geçmediğine bakıp endişe etmememi söylediler. Çünkü arazimiz hem orman değilmiş, hem de orman kadastrosuna itiraz süreleri uzun zaman önce geçmiş. Hatta bana yardımcı olan kişiler içinde ağaç olup olmaması belirleyici bir unsur değildir. Hiç ağaçsız yer orman olabilir, buna karşılık bir sürü ağacın olduğu arazi orman olmayabilir diye o günlerde aklıma hiç yatmayan bilgiler de vermişlerdi. Bir süre sonra ağaçlarımın bakımlarını ve budama işlerini yapmak için ve geçen yıllardaki kar yağışında devrilen ağaçları ne yapacağımı sormak için yine şefliğe gittim. Bize dava açacaklarını söylediklerinde bu sefer şüphelendim ve biraz daha yüksek mevkilerden araştırdım eski memleket haritalarını ve hava fotoğraflarını da temin ettim. Kağıt üzerinde durum lehime çıktı. Satın aldığım arazi hiçbir zaman orman olmamıştı. Bu iyi bir durumdu. Ama bu sefer de arazideki ağaçların, benim sandığım gibi yan taraftaki ormandan tohumlanma yoluyla oluşmadığını. Aksine orman şefliği tarafından dikim suretiyle oluşturulduğunu öğrendim. Şimdi ayıkla pirincin taşını. Tahminime göre şeflik biz araziyi almadan önce oraya dikim yapmış, bir şekilde de itiraz sürelerini kaçırmışlar. Demek ki yaptıkları yalnışlık sonucu vatandaşın tapulu arazisinde oluşturdukları ormana sahip çıkabilmenin çarelerini arayıp durdular. Kendileri de dava açamayacaklarını anlayınca. Durumu bir raporla Hazine'ye havale edip topu şimdilik Hazine'ye atmışlar. Ama durum aydınlanınca herhalde birileri onlara bunun hesabını soracaktır. Uzun bir açıklama oldu ama sanırım işin özeti bu. Şimdi hala bayılmadıysanız, Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesinden gelen mektubun açıklamalar kısmındaki bilgileri aşağıya yazıyorum: "İlçemiz,Söğütgediği Köyü,Ekşisu Mevkii 131 ada 2 parsel sayılı 21100 m2 miktarındaki taşınmaz; 3402 sayılı kanuna göre yapılan kadastro çalışmasında,tarla vasfı ile orman sayılmayan yer olarak sınırlandırılmışsa da ekli şeflik raporuna göre eylemli durumda ormandır." "Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12,07,1993 gün ve 1992/11625 Esas 1993/6200 Karar sayılı içtihatında 'kesinleşmiş tahdit sınırları dışında kalmış olsa dahi eylemli durumda halen orman niteliğini koruması halinde taşınmazın,Devletin Hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığından ve özel mülkiyete konu edilemeyeceğinin kabulü gerekir.Bu prosedür içinde Hazinenin dava hakkının varliğının kabulü zorunludur' Denmesi karşısında anılan parselin orman vasfı ile Hazine adına tescilinin sağlanması için bu davayı açmak zorunda kaldık." "Hukuki Nedenler : Anayasa, Orman Kanunu, Kadastro Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Yargıtay Kararları." "Kanıtlarımız : İnceleme Raporları, kroki, Orman İşletme Müdürlüğü yazısı." Diye bitiyor. Esasında özel meselelerimle böyle güzel bir forumu kirletmek istemezdim ama benim olayımdaki bilgilerden birileri dersler çıkarırsa onların da canı yanmaz. inşallah bir başkasının işine yarar. Saygılar |
Sayın Oğuz Karsan, teşekkür ederim. Olayı çok iyi özetlemişsiniz.
Şimdi size gelen yazıda: "İlçemiz,Söğütgediği Köyü,Ekşisu Mevkii 131 ada 2 parsel sayılı 21100 m2 miktarındaki taşınmaz; 3402 sayılı kanuna göre yapılan kadastro çalışmasında, tarla vasfı ile orman sayılmayan yer olarak sınırlandırılmışsa da ekli şeflik raporuna göre eylemli durumda ormandır." denildiğine göre burada kadastro çalışması ne zaman yapılmış. "Bunun üzerine yaptığım incelemeden sonra İstanbul, Maslak kadastro müdürlüğüne de gittim. Orada tapuma ve orman kadastrosunun geçip geçmediğine bakıp endişe etmememi söylediler. Çünkü arazimiz hem orman değilmiş, hem de orman kadastrosuna itiraz süreleri uzun zaman önce geçmiş." "Hatta bana yardımcı olan kişiler içinde ağaç olup olmaması belirleyici bir unsur değildir. Hiç ağaçsız yer orman olabilir, buna karşılık bir sürü ağacın olduğu arazi orman olmayabilir diye o günlerde aklıma hiç yatmayan bilgiler de vermişlerdi." diyorsunuz. Aslında verilen bilgiler doğru. Şimdi öğrenmek istediğim şu: 2402 saylı knuna göre yepılan kadastroya itiraz süreleri de geçmiş mi? Bu sizin özel meseleniz olabilir. Ama ben meseleye bir örnek olay olarak bakıyorum. Burda çalışma esasımız bilgi paylaşımıdır. Bu nedenle, bu örnek olayı, siz sıkılmadığınız sürece burada konuşabiliriz, diye düşünüyorum. Hele siz olayı, tam bir vukufla ve böyle teknik biçimde anlattıktan sonra mutlaka yararlananlar olacaktır. Bu arada ben de tüm çalışma hayatımı geçirdiğim bir işle ilgili sizin ve adaletin işine yarayacak bir katkıda bulunabilirsem sevinirim. |
Merhaba,
Bu sene 50 yaşıma girdim. Bir çok konuyu eksik veya yalnış değerlendirdiğimin farkına vardım. Bana göre bizim ormanlarımızın gerçek ve en tehlikeli düşmanı yaprakları kemiren keçiler veya ağaçları yakmak için kesen orman köylümüz değilmiş. Öncelikle Meyve bahçesi sahipleri ile, Zeytin ağacı sahiplerine veya arazilerini düzenli ekip biçemeyen kişilerin yanıtlaması gereken bir soru soruyorum. Arazilerinizi en az 5 en fazla 10 yıl kendi haline bırakırsak ne olur. Doğru dürüst bir düşünün ve yanıtlayın. Doğru tabi ki orman olur. Bu çok doğru. Peki şimdi bir soru daha; Madem ormanlar kendi başlarına bu kadar kolay gelişip serpilebiliyor, bizim ormanlarımız neden çoğalamıyor. Cevap olarak, başta cahillik olmak üzere en az 15 sebep gösterebiliriz. Ama ilave sebepleri sıralamaya başlayınca en önemli sebebin aslında yalnış politikalar oluşturmak ve bunların zararlı olduğunu bile bile ısrarla uygulamak olduğu gerçeğinin hemen farkına varırsınız. Bir an kendinizi köylü vatandaşımızın yerine koyun. Bir gün, Babanızdan, dedenizden kalan tarlanızda bir sebepten ötürü, yine babanızın veya dedenizin diktiği ağaçların bazılarını kesmeniz gerekirse ve bir nedenden ötürü kesmenize izin verilmezse. Ağaca olan sevginiz gelişebilir mi? Tabi ki hayır. İşte bu nedenden dolayı köylümüz ağacı sevmiyor. Adeta ağacı rakibi ve düşmanı olarak görüyor. En azından dikeceği fidan ileride başına bela olsun istemiyor. Peki hem insanımızın hunharca ağaç katletmesini önleyip, hem de gerektiğinde ağacın ve ormanın nimetlerinden faydalanabileceği bir sistem neden olmasın. İşte gelin bunu araştıralım, fikir üretelim, kendimize emsal alabileceğimiz ülkeler bulalım. Hatta biz öyle bir sistem bulalım ki diğer ülkeler bizden örnek almaya uğraşsın. Problemleri bir tarafa, getirileri diğer tarafa yazıp nasıl uzlaşabiliriz ona bakalım. Bir yangın tehlikesinde orman köylümüz,Jandarma korkusu ile değil,Ormanı sahiplenerek koşsun.Ama gerektiği zaman kesilmesi veya budanması gereken ormandan payını,yakacağını da ormancının karşısında ezile büzüle değil,Dimdik alnı açık bir biçimde korkmadan alabilsin. Kaçak kesim yapıp ormana %100 zarar vereceğine her sene yetiştirdiği ormanın % 10 unu alıp kışlık yakacağını karşılasın.Artanını satıp geliriyle yeni fidanlar diksin.Yıllardır kullandığı arazi orman ilan edildi diye ormana düşman olup zarar vermesin. Ormancıyı görünce,içinden acaba geçen gün kaçak odun kestiğimi farketti mi ? diye düşüneceğine,kolkola girip ormandan daha fazla verim alabilmek için ortak projeleri konuşabilse,Yetkililer bugün yine nerede yangın çıkacak diye stresle bekleyeceklerine. Organize edip köylüye havale ettikleri orman ihya ve bakım işlerinin artık sadece kontrolünü yapıp,artan zamanlarını,araştırma geliştirmeye ve fikir üretip hangi sahalarda uygulayabileceklerini düşünse. Orman uzmanları Ülkemizin hangi bölgelerinde ne tür ormanlar oluşturulabilir diye tartişsalar.Kader kurbanı diye adlandırdığımız kişiler cezalarının belli sürelerinde ağaç dikseler.Büyütebildikleri ağaç adedine ve oluşturdukları ormanlar ile orantılı cezalarında indirime gidilse. Mesela 5 sene cezası kalmış bir hükümlü,3 yıl içinde 5,000 ağaç dikerse,cezasında 3 yıl indirim yapılsa,Erozyon önleme ve Setleme çalışması yapan firmalara ssk indirimi yapılsa Türkiyemiz Çöl olur mu ? ? ? Çok mu iyimserim ? Sahiden gerçekleşmesi imkansız düşler mi bu düşündüklerim. Saygılar. |
Alıntı:
Alıntı:
Doğru yolda olduğunuzu ve işi iyi takip ettiğinizi görüyorum. Tebrikler. |
Sayın Yücel Özlem.
Desteğiniz için teşekkür ederim. Oralarda bir yerde olduğunuzu bilmek bana sahiden güç veriyor. Kadastronun kesinleşme tarihi 31,12.1992 Henüz, orman şefliği nin araziye Kızılağaçların dikimini hangi tarihte yaptığını gösteren belgelere ulaşamadım. Orman şefliğinden ihtiyacınız olan belgeyi alabilmenin ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz. Zamanı gelmişken, Devlet Dairelerinde mağdur olanların kullanabileceği faydalı bir bilgi vereyim Kanun Numarası : 4982 Kabul Tarihi: 9/10/2003 4982 sayılı bilgi ve belge edinme kanunu. Bu sayede herhangi bir sebepten ötürü, ulaşamadığım bilgi ve belgeleri elde edebileceğim. Bu kanun sayesinde kanunda belirtilmiş bazı güvenliği ilgilendiren bilgi ve belgeler hariç, Devlet kurumlarına usulüne uygun dilekçe ile başvurduğunuzda 1 ay zarfında dilekçenizde belirttiğiniz bilgi ve belgeyi size iletmek durumundalar. Daha önce de 4982 sayılı kanuna binaen bilgi ve belge istemiştim.İşe yaramıştı. Selamlar. |
Bu gün bazı dostlarımı ziyaret ettim. Konuyu anlattım. Emsal karar araştıracaklar.
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu |
Sn Yücel Özlem.
Benim Orman ile olan derdime ilgi gösterdiğiniz için devamını yazmaya cesaret edebildim. Bu hafta Bayramiç Orman İşletme Müdürlüğüne gidip konu ile ilgili bilgi almaya çalışınca, aşağıdaki bilgilere ulaştım. Başlığında T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI Orman Genel Müdürlüğü yazılı 02,11,2007 tarih ve 4576 sayılı yazıyı aynen aşağıya alıyorum. " İlgi yazınız ve eklerinin incelenmesinde, Çanakkale İli, Bayramiç İlçesi, Söğütgediği Köyü, Ekşisu Mevkiindeki 131 ada 2 parsel sayılı taşınmazın eylemli durumda orman olduğu ancak kesinleşmiş orman kadastrosuna göre orman sayılmayan alan olarak tespit gördüğü ve şahıs adına olan tapusunun iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tescilini sağlamak amacıyla izlenecek yol hususunda talimat istediğiniz anlaşılmıştır. Arazi inceleme raporunun tetkikinde,söz konusu taşınmazın 3402 sayılı yasaya göre,yapılıp kesinleşen kadastroda orman sayılmayan alan olarak sınırlandırıldığı ve tapuya tarla olarak tescil olunduğu, üç tarafının ormanla çevrili olduğu ve eylemli durumda orman niteliğinde olduğu belirtildiği görüldüğünden, orman sınırları dışında kalan taşınmazlar için idaremizin dava açma hakkı bulunmadığından, Eylemli olarak orman olduğu belirtilen 131 ada 2 parsel taşınmaz ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin ilgili Mal Müdürlüğüne intikali ile taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tescili için dava açtırılmasının sağlanmasını, Yapılan iş ve işlemlerin sonucundan bilgi verilmesini rica ederim " Diye, Genel Müdür adına atılmış bir genel Müdür yardımcısı imzasıyla bitiyor. Demek ki, kızmakta haklıyım. Orman Genel Müdürlüğü bir taraftan arazinize ağaç dikin lafları ile halkı ağaçlandırmaya teşvik edip çam fidanları dağıtırken, diğer taraftan da orman sayılmayan alan olarak sınırlandırıldığı ve tapuya tarla olarak tescil olunduğu lafının üzerine basa basa , içinde ağaç bulunan arazileri orman ilan edip el koymaya çalışıyormuş. Bunu yapmak için Sn.Genel Müdür Yrd.'sı nın imzasının bulunduğu yazılarında belirttiği gibi, gerektiğinde Orman İdaresinin dava açma hakkı bulunmasa bile, İçinde ağaç olduğundan Orman bahanesiyle vatandaşın arazisine el koyma işi Hazineye ihale edilebiliyor. Peki böyle bir zihniyet varken insanlara ağaç sevgisi nasıl aşılanacak ve ağaç dikmeleri özendirilecek? söyler misiniz? İstediğiniz kadar özel orman yasaları çıkartın. Kimse inanmaz.Önce yanlış ve zararlı olan zihniyeti değiştirmeniz lazım. Şimdi anladınız mı ? 1956 yılında çıkan yasaklarla dolu olan Orman Kanunumuza rağmen ormanlarımız neden gelişememiş. Çünkü ormanların gelişememesini sağlayan aynı yanlış zihniyet hala ormanların başında da ondan. Peki ne olacak? Gerisi malum. Hukuka gerçekten inanmış bir hakime rastlasanız bile, Orman idaresi müdahil olarak Yargıtaya başvuruyor.Ve sonrası belli. .....Hukuk dairesindeki işlemin sonucu ise şimdiden belli. Yaşasın orman idaresi Yaşasın Hukuk, İçindeki ağaçlar yüzünden orman arazimize el koydu. Yaşasın haydi ağaç dikmeye . . . Hadi bu gün Ankara da yapılan HUKUĞA SAYGI YÜRÜYÜŞÜNE. HANGİ HUKUK A saygı. Selamlar. |
Alıntı:
Sayın Oğuz Karsan, cesaret ne demek efendim. bildiklerimizi patylaşmak için buradayız. Benim inancıma göre bilgi de sevgi gibi paylaşıldıkça büyür. Sizin davayı, "Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları" konusunda, "Özel arazide çam ağaçları olursa" başlığı altında konuşuyorduk. Belli konuları belli başlıklar altında konuşmaya özen gösteriyoruz ki, bizden sonra da konuyla ilgilenenler, benzer sorunlarla karşılaşanlar, bizim tecrübe ve birikimlerimizden yararlanabilsinler, bilgiye kolay ulaşabilsinler. Ben, yine de olayın teknik tarafını ilgili bölüme bırakarak size cevap vermeye çalışacağım. Doğru sonuca, doğru zamanda varabilmek için doğru bilgiye ihtiyaç vardır. Ülkemizde ormanların mükemmel idare edildiğini, ağaçlandırma politika ve çalışmalarının eksiksiz olduğunu, adalet makinesinin kusursuz çalıştığını savunacak değilim. Hele kamu idarelerinin açtıkları bütün davaların yerli yerinde açılmış olduğunu savunmak imkânı hiç yoktur. Bütün bu sistemleri işletenler insandır. İnsan da hata yapabilir. Eğer bu insanlar, doğru bilgi ve donanıma sahip değillerse, daha çok hata yapabilirler. Yeterli donanıma sahip olmayan insanlar eliyle işletilen, sistemlerin hata yapmıyor olması istisnadır. Bütün bunlara rağmen, yine de hukuka inanmak istediğimi, belirtmeliyim. Karşılaştığınız olayda sizin durumunuzu anladığımı sanıyorum. Bu nedenle de kızmayı hiç tavsiye etmiyorum. Olayı, soğukkanlılıkla, sonuna kadar, hata yamadan takip etmeniz gerektiğini, düşünüyorum. Son karar kesinleşinceye kadar, davayı kaybetmiş olmayacağınızın bilincinde olmanızı tavsiye ediyorum. Kolay gelsin diyorum. |
Alıntı:
Bu nedenle 3402 sayılı KADASTRO KANUNU'nun ilgili maddelerini aşağıya alıyorum. Buna bağlı olarak bazı sorularım olacak. Alacağım cevaplara göre, size katkı sunmaya çalışacağım. Alıntı:
2-Arazi üzerindeki ağaçların yaşları nedir? "Eylemli orman denilen topluluk, aynı yaşlardaki, ya da çok farklı yaşlardaki ağaçlardan mı oluşuyor? 3-Ağaçlarınız kendiliğinden mi yetişmiş? İnsan eliyle mi dikilmiş? |
Merhaba.
Sn.Yücel Özlem Önce verdiğiniz bilgiler için teşekkür edeyim. Orman Kadastrosu 31,12,1992 de geçmiş Birtakım yeni bilgiler var ama galiba yanlış yere yazdım. Herhalde size ulaştıramadım. Davayı orman idaresi değil, Hazine açmış. Çünkü orman'ın itiraz hakkı yok muş Bayramiç Orman İşletme Müdürlüğünden aldığım bilgi bu .Ama başka evrak ve blgi vermeye yanaşmıyorlar. Ben de dileekçe ile bilgi istedim. Bu sefer de gizli bilgi veremeyiz diyorlar. Sorularınızı cevaplayayım. 1- her iki itiraz süresi de geçmiş. Ama biliyorsunuz Hazine'nin açtığı davalar için farketmiyormuş. 2- Ağaçların yaşı herhalde 5 ile 15 yaş arasında olmalı. Boyları 50cm ile 100 cm olanlar da var 5-6-7 m ye varanlar var. Çapları ise 1-10-25 cm arası diye düşünüyorum. Bu bayramda ölçerim. 3- Ağaçların bir bölümü yandaki ormandan gelmiş gibi görünüyor. Ama yine de mesela 500 kadarı dikilmiş gibi duruyor.Zaten köylüler de dikim yapıldı diyorlar. Ama orman cevap bile vermiyor. Selamlar. |
Merhaba.
Sn. MSaygin. Benim orman ile başım belada.Bu işlerle ilgili mevzuat,Kanunlar ve yüzlerce Yargıtay kararları dahil olmak üzere bir haftada 2000 sayfa yazı okudum.1000' e yakın sayfasını dosyaladım. Özetlersem : Orman olsun veya olmasın,Kadastro geçsin veya geçmesin,Zilliyet olsun,olmasın, Devlet tarafından Tapu düzenlenmiş olsun veya olmasın. Eğer işin mahkemeye düşerse, Okuduğum yüzlerce içtihat ve Yargıtay Kararına göre Olay galiba söyle gelişiyor ; Sen haklılığını ispat etmek için ne kadar belge ve şahit bulursan bul. İstediğin kadar haklı ol. Hakimler karar verebilmek için, galiba bazıları hukuğa ters ve çelişkilerle dolu görünse bile, Yargıtay kararlarını yol gösterici olarak görmek zorunda kalıyorlar.Birinci aşamada Orman İdaresi veya Hazine, kararı temyiz ediyor. İkinci aşamada ise ....Hukuk dairesi işi bitiriyor. Sanki tek kale maç. Hiç kazanan olmaz mı? Hiç mi kazanan olmamış.? Bazı kararlarda o kadar ileri gidilmiş ki, Bir başka Mahkemenin yıllar önce köylü lehine vermiş olduğu kesin hüküme rağmen. Olayı tersine çevirebilmişler. İşte bunun adına da Hukuk deniyor. Kanunları onlar koyuyor, İstedikleri yönde yorumluyorlar. Bazı kişiler, Bazen hukuğu sadece yaptıkları hukuksuzluğa kılıf olarak kullanıyorlar. Türkiye AİHM'de neden en büyük bedeli ödeyen ülke ? . . . Saygılar. |
Alıntı:
Orman İdaresi veya Hazine'nin taraf olduğu, bu tür davaların, ne kadarı bunlar lehine sonuçlanıyor? Bu konuda elimde şimdi kesin veriler yok. Ancak çalıştığım dönemlerden hatırlıyorum, kazandıkları davalar kaybettiklerinden çok fazla değil. Hatta hatırladığım bazı olaylar var ki, Hazine'nin (yani hepimizin) hakkı, taraflı tanık ve bilirkişiler marifetiyle gaspedilimiştir. Hakim önüne gelen kanıtlarla bağlıdır. Bildiğim kadarı ile; açılan davada emsal olan kararın ait olduğu dava konusu arazi eskiden beri eylemli ormandır. Orman olarak tespit ve sınırlandırılması yapılmak icabederken, bir şekilde, şahıslar lehine tespit ve sınırlandırılmıştır. Şimdi, anladığım kadarı ile siz bu araziyi, kadastro geçtikten sonra aldınız. Muhtemelen evveliyatını da bilmiyorsunuz. Ya da size söylendiği kadarı ile biliyorsunuz. Onu için size ağaçların yaşı vb. sorular yönelttim. Kadastro tutanağının düzenlendiği tarihten bu yana on beş sene geçmiş. Diyelim ki; araziniz üzerinde çok sayıda yaşları onbeşten fazla (30-50) olan ağaç var. Bu yapı ile de orasının orman olması gerekirdi. O zaman hakim, orman olması gereken bir arazinin bir ihmal, suistimal veya hata sonucu özel mülkiyete konu edildiğini düşünebilecektir. Kanaatimce de böyle düşünüp ona göre karar verilmesi gerekir. Dediğiniz gibi ağaçların en yaşlısı onbeş yaşında, diğerleri de daha genç ise o zaman ağaçların kadastrodan sonra kendiliğinde çıkmış ya da dikilmiş olduğunun kabulü gerekir. Yani kadastro yapılırken bu arazi eylemli orman değildir. Şayet davacı, buranın daha önceden de orman olduğunu ispat edecek başka deliller sunamaz ise, bu durumda yargıç, sizin lehinize karar verecektir. Hele bu ağaçları orman ağaçlandırması sırasında yanlışlıkla sizin yerinize dikmişlerse ve siz bunu ispat edebilirseniz bu davayı kazanmamanız için bir neden göremiyorum. |
Sn. Yücel Özlem,
Üç haftadır öyle şeyler okuyup araştırdım ki inanamazsınız. Ayrıca fikir aldığım avukatlar da bu konuda pek hukuğa güvenemiyorlar. İşte bu bilgilerin ısığında emsal karar aramak için Yargıtay Kararlarını araştırınca ve 20, Hukuk dairesinin kararlarını görünce o hisse kapıldım. Esasında madalyonun öteki tarafı da ayrı bir felaket. Ormanlar sahiden yağmalanıyor.Bütün çabalarına rağmen görevliler bu yağmanın önüne geçemiyorlar. Ben Şişi de şu anda Beytem Han'ın (Günay'ın) olduğu yerde 1963 de uçurtma uçuruyordum.Her yer dutluktu. 1972 de Erenköy Kız Lisesi ile bizim evimizin arasında bildiğin orman vardı. Küçük Çamlıca da şimdi villaların yükseldiği her yer alabildiğine ağaçlarla kaplıydı. Boğaz vapurlarına bindiğinizde karşı yakada ağaçların içinde evler tek tek sayılırdı. Levent ile Şişli arası, da ağaçlıktı. Ben böyle bir şehirde doğdum ve büyüdüm.Her yer istila edildi diye kalkıp Çanakkalede, ıssız bir köye kaçtım.Şu başıma gelen işe bakın. Bana yine moral verdiniz. Kazanırız inşallah, ama yine de bu iş bende belirgin bir strese neden oldu. Belki paranoyaklığım o yüzden. Saygılar. Not: Ağaçların yaşı hakkında bir bilgi edinemediğim gibi, Orman bu konuda hiç bir bilgi vermiyor. Yeni bir gelişme, Tarlanın URGAN kaydını buldum. |
Sayın Oğuz Karsan,
Sizin yazılarınızdan şu anlaşılıyor: "Bazı devlet memurları, yargıçlarla birlikte halkın arazisini haksız bir şekilde elinden alıp ormana katıyorlar. Sizi de aynı son bekliyor..." Bunu yapabilirler mi? Neden yapsınlar? Bu sorulara benim cevaplarım şöyle: 1-Yapamazlar. Yapamazalar çünkü; görevleri gereği kamunun ve bireylerin hakkını eşit gözetmeleri gerekir. Bu gereğe uymazlarsa görevlerinin hudutlarını çiğnemiş olurlar. Bu durum kendileri için çeşitli yasal sıkıntılara neden olabilir. zarar görenlerin öfkesini, husumetini, çekebilirler. Zarar görenlerin zararından dolayı vicdani sorumluluk duyabilirler. Başka şeyler de eklenebilir belki. Ancak bütün bunlara karşı kazanacakları hiç bir şey yoktur. 2-Birinci soruya verdiğim cevaplardan sonra, iki neden olabilir. Ya size düşmanlıkları vardır. Ya da size zarar vermek isteyenler tarafından satın alınmışlardır. Bu iş ve işlemler, uzun bir süreç olduğuna göre, bu sürecin her safahasındaki görevliler için, böyle bir şeyi düşünmek mümkün olmasa gerek. Ya da bu adamların ahmaktır. Sizin işinizle ilgileneceklerin hepsinin birden ahmak olmasını da pek ihtimal dahilinde göremiyorum. Size söylenenler doğru ise, orman konulu davaların hepsini davayı açan Orman İdaresi veya Hazine kazanıyor. Tüm yargıçların ve ve mahkemelerin haklı haksız bakmadan bunlar lehine karar verdiklerini söylemek ne akla ne de vicdana uyar. Zaten böyle bir şey oluyor da bu memlekette Baro, Hukukçular. Hukuk fakülteleri sesini çıkarmıyorsa siz de bırakın. Uğraşmayın... Ben bu konuda yükselen bir ses duymadım. Konu ile az çok ilgili olmama rağmen, o tarz yaygın bir eleştiri olduğunu da bilmiyorum. Ha, şunu da ilave etmeliyim. Ormanların talan edildiğine dair genel kabul haline gelen bilgi, giderek bazılarımızda inanç haline gelimiştir. İşte zorluklarınızdan birisi budur. Ancak her dava kendi şartları ile ve kendi delilleri çerçevesinde görülür. Bütün bu söylediklerimden sonra, işinizi özellikle kendinizin, avukat tutsanız bile, dikkatle, bir şey atlamadan takip etmenizi öneriyorum. Kötü bir talih eseri, "ahmak, cahil, yetersiz, vurdum duymaz, neme lazımcı, vurguncu" dan oluşan bir zincir size rastlayabilir. Sizin avukatınız da bu zincirde yerini, uygun bir sıfatla almış olabilir. Bu konuştuğunuz sayın avukatların, ya fiyat artırmak ya da sizi kıramıyorlar ve işi almak da istemiyorlarsa, vazgeçirmek için, uğraşmakta olduklarını düşünüyorum. Alıntı:
Burada kasdettiğiniz kadastro öncesi tapu kaydı mı? Yoksa vergi kaydı mı? Kaydın tarihi ve kayıtta yazılı miktar nedir? Orada yazılı hudutları zemine uygulama konusunda bir sıkıntı var mıdır? |
Bu konu geçen yıl geçmiş ama ben yeni gördüm.Anladığım kadarıyla Oğuz Bey'in yeri ormana dönüşünce Orman B.Elinizden alıyor.
Buna benzer bizim başımıza da geldi;dedemin yerini,kadastro geçerken,bilirkişi buranın sahibi öldü deyip,Ormana geçmesini sağlıyor.Biz bir süre sonra öğrendiğimiz zaman,itiraz süresi geçti diyorlar,(belki de geçmemişti).Burası biraz yamaç ve bir tane ağaç yoktu ,sonra ardıç kuşunun ektiği desem doğru olur,birkaç ardıç yetişti..Şimdi bu yer bir ay önce duydum birine satılmış.Ne kadar doğru bilmiyorum.. |
Orman kadastro işlemlerinin hukuksal boyutu nasıl uygulanıyor.?
Sn. Yücel Özlem,
Sakin sakin oturup düşününce size hak veriyorum. Ama benim şu an muhatap olduğum olaylara siz muhatap olsanız. Siz de sağlıklı düşünemezsiniz. Sizin söyledikleriniz normal durumlarda geçerli. Bu durum ise bana göre biraz karanlık. Zaten karanlık noktalar olmasa şimdiye kadar orman idaresinden mantıklı bir cevap alabilirdim. Kaldı ki ne kadar düşündüysem, bu işte bir mantık bulamıyorum. Madem ormandı, . Orman Kadastrosu geçerken neden burasını orman dışında bıraktı? Haydi gözden kaçtı diyelim. Amenajman planlarında neden görünmedi?. Diyelim orada da gözden kaçtı. Tapu dairesi buraya nasıl tapu tahsis etti?. Hadi oda gözden kaçtı, Satışı sırasında neden kimse ses çıkarmadı ve başvurmama rağmen daha önce alırken neden müdahale edilmedi?. Her işini 5 tane haritaya bakarak yapan orman idaresi böylesine bir yanlışı nasıl gözden kaçırır. Ayrıca, Bu yanlışlıkları sadece bir kişinin yaptığını da düşünemeyiz.Her aşamada öüne gelen yanlış yapmış. Peki şimdi sadece neden bizden hesap soruluyor? Orman idaresi bütün bu yanlışlıkları yapanları çağırıp nedir bu rezillik. Neden demiyor ? Ve sanki biz ormanı gaspetmişiz gibi davranıyor ? Burası ormandır diyene kadar. Biz bir yanlışlık yapmışız demiyorlar ve her işi gizli yapıp bilgi bile vermiyorlar. Şimdi evraklar,dosyalar bu yanlışlıkları yapan kişilerin önüne gelecek ve kişiler de yaptıkları bu yanlışlıkları ormanın ve kendi lehine bir şekilde düzeltecekler.Bütün haritalar ve gizli deyip kimseye göstermedikleri evraklar çekmecelerinde.Ayrıca Memurken yaptıkları hatayı şimdi daha üst makamlara geldiklerinden şimdi Müdür sıfatıyla daha kolay da düzeltebileceklerdir. Korktuğum bu. Aşağıdaki yazının tümünü okumadan sakın olmaz öyle şey demeyin. Olmuş. (Özveriyle çalıştiğini bildiğim ve çoğunlukta olmalarını temenni ettiğim bütün orman çalışanlarını tenzih ederim)ama bunları yazmak zorundayım. Bunlar ülkemizin gerçekleri. Hem yanlışlığı yapan kendileri, hem bilgi vermiyorlar. Ben de Demek ki birşeyler dönüyor. Diye düşünüyorum. Acaba bu şekilde düşünmekte haksızmıyım? Emsal karar ararken karşıma çıkan örnekler ise korkutucu. Biraz uzun ama nasıl karar verildiği hakkında aydınlatıcı. Mesela bir alıntı : Bunun kanıtı Aralık 2004’te İzmir ...............Sulh Hukuk Mahkemesi Hakiminin odasında 3 hakim ve 2 öğretimüyesinin bulunduğu ortamda kadastro mahkemesi hakimi MB’nin “Hoca siz Kırıklar Köyünde haklıydınız. Ancak bizim öyle karar vermemiz gerekiyordu. Öyle karar verdik. Çünkü öyle karar vermezsek Türkiye’de ormankalmazsı” şeklindeki itirazıdır. Bu paragrafın geri kalanı aşağıdadır. Saygılarımla. Page 5 Kundakçı 23 no2 lu tutanak, bu tahdidi karşılayan hava fotoğrafı, eski gizli memleket haritası (İzmir L 18 b-4 gizli paftası)bulunmamaktadır.Var olan sadece 1948 tahdit haritasının 1523-1530 tahdit hattıdır. Bu hat üzerinde tartışmalı 630 parselin yeri 1526-Ahmet Güleç olarak işaret edilmiş vaziyette ormana bu rasat noktasında sınır tarladır. Ancak davalı Orman idaresiAhmet güleç ismini silmeden bu noktadan oldukça uzağa ve sınır hattının ormandan tarafına (x → tartışmalı parselinbulunduğu yer) yazar ve mahkemeye ibraz eder.Hakim bir ağacın gölgesinde bekler tarlaya bile girmez. Bilirkişiler köy bilirkişisini de yanlarına alırlar. Ellerinde nebir belge ne de bir ölçüm cihazı vardır. Şerit metre bile kullanmazlar. Dolaşıp gelirler. Yukarıda yazılın keşfinyapılış koşullarının büyük çoğunluğu yapılmaz. Raporlarını yazarlar. Sınırlamaya itiraz davası açan kişi ormancı veharita teknisyeni bilirkişilerin müşterek raporlarına itiraz eder. İtirazları ve suistimal olarak gördüğü hususlaraşağıdadır.1. Bilirkişileri 1523-1530 orman snır hattının gerisinde ve 1526 Ahmet Güleç semt sınır noktasının oldukçauzağında orman idaresinin (X tartışmalı parselin bulunduğu yer) ibaresindeki (x) i daksille kapatıp ...... şeklineçevirirler. Fotokopisini raporlarına eklerler. Yaptıkları tahrifatı da olduğu gibi dosyada ve belgede bırakırlar.2. 2/B uygulamasında parselin yeri alt başlıklı kroki bilirkişilerce çizilmemiştir. Bu kroki 2000/3 E nolu davadosyasında yoktur. Bilirkişi dava dosyasında olmayan bu belgeyi orman idaresindeki kadastro komisyonundanalmıştır. Oysa krokinin bilirkişilerce bizzat çizilmesi kendi tespitlerinin eseri olması gerekirdi. Kroki 1998yılında yapılan 2/B işlemi orijinal krokisinin fotokopisidir (dava dosyasında yoktur).3. Bilirkişilerin 1948 yılında yapılan 1. Orman tahdit ve kadastrosuna ait 1525-1527 orman sınır hattını haritaya vekendi tespitine göre geçirmesi gerekirken dava dosyasında bulunmayan 1744 sayılı yasa uyarınca 1976 dayapılan ikinci orman kadastrosuna ait haritaya göre geçirmiştir. 1978 tarihli olan bu harita 1948deki durumuifade edemez. Bu haritanın 1948 de yapılan 1. Orman tahdidine ait olmadığı üzerindeki 2072-2073-2074-2075rakamlarının varlığından anlaşılmaktadır.Orman idaresinin yönlendirilmesine itibar etmişler. Yanlış belgeyi dayanak almışlardır. Yeminlerine ihanetetmişlerdir. 4. Dava konusu tapulu tartışmalı parselin tapulama harita plan örneği kadastro müdürlüğünce içi boş olarakgönderilir. Bilirkişiler Buca Kadastro müdürlüğünce gönderilen orijinal krokiyi 1999daki 2/B işleminde yapılanormana çekilen kısım, 2/B işlemine tabi kısım şeklinde üçe ayırıp yeşil ve kırmızıya boyamışlardır. Bununfotokopisininin aynısını bilirkişi raporunun eki olarak mahkemeye verirken boyadıkları bu belgeyi tahrifatlıolarak dosyaya geri koymuşlardır. Hakimi yanlış yönlendirmişlerdir. Bu bir başka suistimaldir. 5. Bunlar itiraz dilekçesinde mülk sahibince ortaya konulunca Ek raporlarında itiraf etmek durumunda kalmışlardır. Açık bir şekilde “biz daha iyi anlaşılsın diye yaptık “ şeklinde yazabilmişlerdir. 6. Bilirkişiler 1948 yılında yapılan 1. Orman tahdidine ilişkin belgeleri varmış gibi rapor tanzim etmişler yalansöylemişler, mahkemeyi yanıltmışlardır. İtirazlar üzerine “dosyadaki sarı zarf içinde vardır” demişlerdir.Oysa dava dosyasında böyle bir sarı zarf da yoktur. Bu suistimalleri yapan bilirkişilerin raporuna kadastromahkemesi hakimi bilerek itibar etmiş, vatandaşın sınırlamaya itiraz talebi ret edilmiştir. Temyiz ve tashih-ikarar başvuruları da Yargıtay 20. Hukuk dairesinin F.A. başkanlığındaki heyeti tarafından ret edilmiştir. Hukuk,kadastro mahkemesi hakimi ve yargıtay 20. HD hakimlerince katledilmiştir. Bunun kanıtı Aralık 2004’te İzmir ...............Sulh Hukuk Mahkemesi Hakiminin odasında 3 hakim ve 2 öğretimüyesinin bulunduğu ortamda kadastro mahkemesi hakimi MB’nin “Hoca siz Kırıklar Köyünde haklıydınız. Ancak bizim öyle karar vermemiz gerekiyordu. Öyle karar verdik. Çünkü öyle karar vermezsek Türkiye’de ormankalmazsı” şeklindeki itirazıdır. Yüce Yargının hakimlerin çoğunun orman köylüsüne bakışı budur.Ayrıca köylü vatandaş yukarıdaki suiniyeti savcılığa bir dilekçe ile bildirip suç duyurusunda bulunur. Olay bir yıldanfazla hasır altı edilir. Müştekinin sorması üzerine soruşturmayı üstlenen Cumhuriyet Savcısı NTE müştekiyi çağırdığısırada AK’nın yanında ona “herşey açık olarak görülüyor, fazla irdelemeye gerek yok” demiştir. Ancak bir süresonra takipsizlik kararı müştekiye tebliğ edilmiştir.Bunun üzerine müşteki İzmire Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesinde takipsizlik kararına itiraz eder. Ancak kesin delilolmadığı gerekçesi ile itirazı yine ret edilir. Soruyorum yukarıdaki açıklananlar belgeleri ile sunulduğu halde,bilirkişi kendi yazısı ile itiraf ettiği halde yargılanmaktan alıkonuluyor anlaşılmış değildir.Bugün orman köylüsü adalete güvenmemektedir. Halkoyu yoklamalarında güven düzeyi %4lere düşmüşse bundameslek sahiplerinin icraatlarının payı azımsanamaz.4.1.3 Yargılamanın YenilenmesiHukuk usulü muhakemeleri kanununun 445. maddesinde “katiyen verilen veya katiyet iktisap etmiş olan kararlarhakkında aşağıdaki sebeplere binaen iade-i muhakeme talep olunabilir” denilmektedir. Bu hususlardan halledilirdi. Bir yerde yapılan 1., 2. ve diğer orman kadastrolarıverilerinin birbiri ile örtüşen yanı çok az ve anlaşılmaz. Bu gibi yanlışlılar Türkiyenin her tarafında var ama İzmir-Kırıklar Köyü şanslı zira her köyde bir Akif Hoca yok.Sonrasının takdirini kamuoyuna bırakıyorum. |
Sayın Oğuz Karsan,
TÜRK MEDENÎ KANUNU'nun bir maddesini aşağıya alıyorum. Alıntı:
Oysa sizin verdiğiniz örnekte bu yükümlülerden birisi, ya da birileri hakkı korumak yerine başka bir şeyi korumak iddiasındalar. Böyle bir şey olabilir mi? Elbette olabilir. Neden Olabilir diyorum? Bu soruya cevap vermeden, izninizle bir başka soru daha sorayım. Bu, karşımızdaki olay nedir? Bir kural ihlalidir. Bizim ülkemizde kurallar ihlal edilir mi? Ne demek? Elbette edilir. Hatta, "Aslolan kuralları ihlal etmektir." diye düşünenlerimiz de epeyce vardır. Bazılarımız, kuralları ihlal etmeyen, edilmesine karşı çıkan, birilerini görünce rahatsız oluruz. Bazılarımız hakkı çiğnerken, bazılarımız da bunlara alkış dahi tutarız. Çok uzağa gitmeyelim. Bu gün kurban bayramı. Bir alıntı yapıyorum. Alıntı:
Fizik kurallarından tutunuz, trafik ve sağlık kurallarına kadar ihlal ettiğimiz kuralları bir saymaya kalksak ayrı bir küllüyat yaratırız. Bu rakamlar, araştırmacının ulaşabildiği bazı kayıtlara geçenlerdir. Az ya da çok ulaşılamayan kayıtlar, kayda geçmeyen olaylar da mutlaka vardır. Şimdi bu tablonun sizin tarlanızla ne ilgisi var? Şöyle bir ilgisi var: bu tablo ve sizin tarlanız aynı ülkede ve aynı hukuk düzeni içinde. Bu kazaların akılla izahı ne kadar mümkün ise, sizin örnek verdiğiniz olayın izahı da o kadar mümkün. Yine de ben bu kazaların azaltılabileceği, tapunun da güvenilir olabileceği bir ülkeyi yaratabileceğimizi düşünüyorum. Böyle düşünen başkalarının da olduğunu biliyorum. Bu düşünceyle, sizin pes etmemenizi talep ediyorum. Mücadelenize katkı vermeye çalışıyorum. Burada konu dışına taşmak istemiyorum. Ama sizin vediğiniz örneğe benzer pek çok örneği ben yaşayarak biliyorum. Buna rağmen sağlıklı düşünme yeteneğimi kaybetmemeye çalışıyorum. Bu, benim en önemli dayanağım. Bunu kaybedersem, geriye neyim kalır? Belki bir gün, sırası gelir de bunlardan bazılarını, sizlerle paylaşırım. |
Merhaba,
Sn.Yücel Özlem, Önce Bayramınızı kutlarım. Yine toplum için çok yararlı mesajlar vermişsiniz. Teşekkür ediyorum yazdıklarınızın hepsine katılıyorum. Ama benim isyanım, işini yapmayan devlet memurlarının üstelik başkaları mağdur olurken, bir de kendi hatalarını kapatmak uğruna başka yanlışlıklar içine girmeleridir. İsyanım bu yüzden. Ülkemizin her ferdi her an bir sürü yanlışlık yapıyor. Bu çok normal. Yapmasalar tabi daha iyi ama bir de çıkar sağlamak uğruna veya kendi hatasını örtmek uğruna ikinci ve bir başka hata yapıp insanlara zarar verilmesine hiç taammülüm yok. Bu esasında ülkemizin zaafı. Kaş yaparken göz çıkartmak, Kraldan fazla kralcı olmak, Ülkem için yaptım demek moda haline geldi. Peki bu ülkenin kanunları bir tek vatandaşına mı işliyecek ?. Herkes hatasının bedelini ödemeli. Zamanında eğer orman olan yeri orman dışında bırakmak suretiyle hata haritalar veya tutanaklarda yanlış yapılmışsa onun da hesabı sorulmalı. Kimseye gösterilmeyen o ünlü ve kıymetli Amenajman planında bir hata yapılmışsa onu yapandan da. Eğer Orman Kadastro Komisyonu bir yanlışlık yapmışsa onun da hesabını sormalı. Daha sonra farkına varmalarına rağmen düzeltmeyenlerden de. Ama bütün bu yanlışlıkların sonucu o araziyi alan son kişi benim diye bir sürü kişinin yaptığı yanlışlığın bedeli, kapalı kapılar ardındaki kararlar sonucu, gösterilmeyen haritalardaki hususlardan yola çıkarak vatandaşa ödettirilmemeli. Her şey ortaya dökülmeli, Benim bir hatam varsa bana da o hatam kadarı ödettirilmeli. Sanırım vatandaşın bu gibi mağduriyetinde 4982 sayılı kanun işte bu gibi durumlarda çok işe yarıyor ve daha da yarıyacak gibi görülüyor. Tabi daha işin başındayız. Eğer ülkemizdeki bütün yanlışlıkların düzelmesini istiyorsak. Bence derhal önümüzdeki 25-30 yılın öğretmenlerini yetiştirecek sistemi oluşturmalıyız. Her işin gidip dayandığı yer eğitim. Bu parti, şu parti demeden herkesin ve bundan sonra gelen her hükmetin de uygulaması gereken Milli Eğitim Seferberliğini veya her ne isim takacaksak, hemen uygulamaya koymalıyız. Yoksa her gelen hükümetin ayrı politikaları ile bu iş yürümez. Başbakan, bakan, milletvekili, her kim olursa olsun önce insan olmalı yoksa herkes hatasının bedelini başka kişiye ödetmeye kalkar. Biri ormanda yaptığı hatayı kapatır, bir doktor yanlışlıkla ölümüne sebep olduğu hastasının izlerini siler, Komiser sorguda yanlışlıkla ölen süpheliyi yoketmeye çalışır, sarhoş araba kullananlar çarptığı kişileri hastaneye götürmekten kaçar, Bir başkası rüşvetle trafik tutanağını değiştirmeye kalkar, beş yıldızlı otel kanalizasyonunu mavi bayraklı koya boşaltır ve örtpas edilir, bu örneklerden istediğimiz kadar yazabiliriz. En sonunda da Kenan Evren çıkıp biz yanlış yapmışız der. Peki bu başkasının yaptığı hatanın bedelini vatandaş olarak neden hep biz ödüyoruz? . . . . Saygılar. |
Sayın Oğuz Karsan,
Siz muhatap olduğunuz davadan rahatsızsınız. Ben de sizin haklı olabileceğinizi düşünüyorum. Size neden şikayet ediyorsunuz? demiyorum. Şikayet etmek, mücadele etmek için, pek çok sebebimizin, düzeltmek zorunda olduğumuz pek çok yanlışın bulunduğunu söylemeye çalışıyorum. Siz, isyanınızla bir çok sorular soruyorsunuz. Sizin konunuz ile ilgili olarak sorduğunuz soruların doğru cevaplarını kendimce vermeye çalışıyorum. Bunları yaparken, konuyu dağıtmamaya da elimden geldiğince dikkat etmeye çalışıyorum. O nedenle de birinci önceliğim, "Yine toplum için çok yararlı mesajlar vermişsiniz" cümlenizde işaret edilen durum değildir. Hatta konudan uzaklaşılmasını, asıl konunun selameti açısından, zararlı bulduğumu belirtmeliyim. Muhatap olduğunuz davayı da kazanmanız gerektiğini, bunun imkansız olmadığını düşünüyorum. Sizi bu konuda desteklemek ve yüreklendirmek yanında, bir işe yarayabilir düşüncesiyle bildiklerimi, aktarmaya çalışıyorum. Bu davayı sadece kendiniz için değil, sizden sonra benzer olaylarla karılaşabilecekler için de kazanmalısınız diyorum. Ormanların çoğalmasını istemek, ağaç dikmek, yaşatmaya çalışmak ayrı bir şey. Kişi haklarının korunması, insana saygı, hukuka saygı, ayrı bir şey. Size karşı açılan davada, dayanak olarak gösterilen Yargıtay kararı, Medeni Kanunun 1023. maddesini, öldürmese de canını kaçırıyor. Yani kanun koyucunun bu madde ile korumak istediği bir hakkı zayıflatıyor. Korunan bu hakkı, bazı durumlar için korumasız bırakıp ortadan kaldırıyor. Oysa, siz tapu siciline güvenerek bir mal edindiniz. Tapu sicilinin kefili Devlet'tir. Hazine'dir. Şimdi aynı Hazine, kefil olduğuğu, kendi sorumluluğunda tutulan sicilin, yanlış olduğunu söylüyor. İşte ben de buna isyan ediyorum. Böyle bir yanlışlık olamaz mı? Elbette olabilir. O zaman da tavır ve yöntem bu olmamalı. Daha makul ve insani, sizi de incitmeyecek veya daha az incineceğiniz bir çözümle sizin karşınıza gelinmeli. Bence bu durum kanuna ve hukuka aykırılık teşkil ediyor. Bu konuyu ihmal etmemenizi öneriyorum. Savunmanızda bu konu çok önemli bir dayanak olabilir. Yargıtay içtihatları da değişmez değildir. Zaman içinde, olayalar ve düşünceler değiştikçe, içtihatların da değiştiğini biliyoruz. Hatta bazı davalar sırasında yargıç, konuyla ilgili kanun hükmünü Anayasa ve hukuka aykırı bularak o maddenin iptalini istemiş ve konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürmüştür. Bu talplerden bazıları ciddi bulunarak incelenmiş ve o maddeler iptal edilmiştir. Eski Türk Ceza kanununda bir madde, suçluya ceza tertip ederken, mağdurun özel bir durumuna da temes ederek, mütecaviz suçluya bir ceza indirimi öngörmüştü. Bu, mağdurun kişiliğinin de tartışma konusu edilmesine ve dava sırasında daha çok hırpalanmasına sebep oluyordu. Hatta, bazı hallerde, suçlu ceza indiriminden yararlanabilmek için, iftira ve benzeri bazı tertipler içine de girebiliyordu. İnsana saygılı, yürekli bir yargıç, bu hükmü, insan haklarına, evrensel hukuk normlarına, Anayasa'ya aykırı bulduğunu belirterek itiraz etti. Daha önce, uzun yıllar bir çok defalar uygulanmış bir hüküm, bu itiraz üzerine Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. |
Özel ağaçlandırma ne kadar gerçek, inandırıcı ve uygulanabilir olabilir ?.
Merhaba,
Sn. Malina ve Sn. Yücel Özlem. Yararlı bilgiler verdiğiniz gerçeğini gözardı etmiyorum. Özel Ağaçlandırma Kanunun da yararlı olması amacıyla çıkartıldığına eminim Ancak, Orman Bakanlığımızda hala çağdışı bazı fikirler, tanımlar, yorumlar var. Ağaçlandırmanın önündeki en büyük engel işte bu örümcekli fikirler. Şöyle ki; Diyelim ben arazime ağaç dikip ağaçlandırma yaptım. Orman İşletme Müdürlüğü nden işgüzar birilerinin rapor düzenleyerek, bize yapmış olduğu gibi, eylemli durumda içinde ağaç bulunduğu gerçeğine dayanarak orman ilan edilmek suretiyle, dava açmayacağı ne malum. Böyle bir garantiniz var mı? Yok. Malesef yok diyorum çünkü benim başıma geldi. Biraz araştırdığımda ise korkunç gerçekle yüzleştim. Bütün kozlar devletin, dolayısıyla ormanın elinde. Tapun var mı? Tabi var. Yerimiz tapulu diyeceksiniz. Bizim ki de tapuluydu. Yetmez. Hemen Orman Kadastrosu geçip geçmediğini soracaksınız. Evet Orman Kadastrosu da geçmiş. Orman olmayan yer tanımı ile tarım arazisi olarak işlem görmüş ve tapuya işlenmiş. Üstelik kadastroya itiraz süresi olan 10 yıl da geçmiş. Ama bu da yetmez. Ayrıca, lehinize bulacağınız başka belgeler de yetmez. Bütün haritalarda orman görünmese bile yine yetmez. İşte arazinizi ağaçlandırmamanız için önünüzdeki ilk engel. Devletin yoruma açık tanımları ve onun işgüzar memurları. Böyle bir durumla karşılaşmamak için yapmanız gereken bir işlem daha var. Arazinizin orman ile bir ilişkisinin olmadığını ispat etmek durumundasınız. Peki bunu nasıl başarabilirsiniz. Ben size asla başaramayacağınızı peşinen söyleyebilirim. Çünkü devlet kanunları koyarken hep muğlak ifadeler kullanmış. Ve lazım geldiğinde de o muğlak ifadeler bağımsız yargı tarafından doğal olarak devlet yararına kullanılıyor. Bir düşünün evveliyatı orman olan bir yer ifadesi var. İşte sadece bu ifade bile herşeyi anlatmaya yetiyor. Diğer bütün durum ve evraklarda haklı olsanız bile bu ifade karşısında baştan kaybetmiş sayılırsınız. Eğer Fatih Sultan Mehmet veya Kanuni dedeniz değilse ve arazi onlardan birinden kalmamış ise, baştan kaybettiniz demektir. 40-50 Yaşın üzerindeki herkes bir düşünsün acaba eskiden nereleri orman değildi diye? İstediğiniz kadar düşünün eskiden orman olmayan yer yok gibidir. Şişli, Mecidiyeköy, Levent, Feriköy, Çamlıca, Boğazın iki yakası, eski resimlere bir bakın bakalım. Orman olmayan yer varmıymış. Eğer 1400 lü yılların fotoğrafını bulabilseniz Topkapı sarayı nın bulunduğu yer bile orman görünür. Mahkemelerde binlerce kişinin arazisini orman ilan eden sayın hakimlerimizin şu an oturdukları yerler de ormandı. Daireler, apartmanlar, siteler hepsi. Çünkü 14 yıl kendi haline bırakılan bir arazinin orman görünümü kazanacağını Bilim Teknik dergisinde yazı yazan bilim adamları söylüyor. Eskiden zaten her yer ormandı. Bu tesbite bir de bir yerin orman olup olmadığını belirlemek için eski ve gizli memleket haritaları lafı da eklenmiş. Bütün bunlar devletin daha doğrusu ormanın elini güçlendiren unsurlardır. Belki çok kötü bir tablo diyenleriniz de olabilir ama gerçek malesef bu. Eğer isterse devlet bir araziyi alır. Ama orman diyerek alır, ama başka birşey diyerek alır. Peki şimdi esas konumuz olan ağaçlandırmaya gelelim. Benim bu yazıyı yazmış olmam bile ağaçlandırma için bir engel teşkil edebilir. Bunun da bilincindeyim. Yazımı okuduktan sonra bazıları, arazilerine ağaç dikmekten vazgeçecektir. Ama bütün bu olumlu kanun ve tanımlara rağmen, Ormanlarımızın neden çoğalamadığı sorusuna da en gerçekçi cevap şu olsa gerek. 1-Beceriksizlik 2- Nemelazımcılık 3-Diğer, ormanlarını geliştirebilmiş olan devletleri emsal alamamak 4 - Çağı anlayamamak 5 - Orman seven, İş bilen, yetenekli, çalışkan kişilerin iş yapmalarını engellemek suretiyle, bıktıran ve bezdiren, içinde barındırmaya müsait olmayan bir bürokrasi Ama korkmasınlar, bu sitede tanıştığım birçok orman görevlisi, daire başkanıyla, müdürüyle, şefiyle, memuruyla, işçisi ve görevlisiyle o bahsettiğim örümcek kafalı zihniyeti taşımıyor. Ve korkusuzca anlamsız bürokrasiyle mücadele ediyorlar. Hala birkaç yerde ağacımız ve ormanımız varsa onlar sayesindedir. Saygılar. |
orman kadastrosu
özel mülkiyetten kastınız geçerli bir belgeyemi dayanıyor bunu bilmemiz gerek.ancak geçerli bir belgeye dayanmıyor ise ve o bölgede vasıf tayini yani orman kadastro çalışması henüz yapılmamış ise ve arazi üzerinde eski tarihlerden gelme bir orman ağacı varlığı var ise buraların orman sınırları içine alınması mümkündür.
|
Vay beeeeeeeeeeee.
Adalet mülkün temelidir. demiş Atatürk. Herhalde onun zamanın da iken öyleydi.! :( |
Orman Davasi Nasil Oldu ? Nasil Olmali ?
Merhaba,
Ormanın daha doğrusu kendisinin açamadığı fakat hazineye açtırdığı tapu iptal davası sonuçlandı. Sonuç malum. Tapu iptal kararı çıktı. Bu iş başımıza geldiğinden beri kimsenin benim kadar araştırma yapıp bilgi sahibi olabileceğını sanmıyorum. Gerek kanunen avukatlardan ve hakimlerden gerek Emekli yargıtay mensuplarının ve hakimlerin veya emekli orman profesörlerinin veya yine emekli generallerimizin yazmış oldukları kitaplardan veya diğer kaynaklardan yaptığım araştırmalardan şunları öğrendim. Bir yerin orman olup olmamasında en önemli etken orman tahdidi yani tahdit haritaları. Bu haritalar kadastro ekiplerinin orman araştırması sonucu orman sınır noktalarını belirlemesi ile oluşturuluyor. 6831 sayılı orman kanununun ve 3402 sayılı kadastro kanununun bir sürü maddesi ve Yargıtayın bu konuda yol gösteren onlarca içtihatı var. Hepsi orman sayılan ve sayılmayan alanları ayırırken en önemli husus olarak kadastroyu almışlar ve orman tahdidinin önemine binaen bu konuda oluşturulmuş haritaların dikkate alınmasını öngörmüşlerdir. Peki bu tahdit çok mu önemli? Evet hemde çok önemli. Çünkü eğer günün birinde kadastro geçerken yıllarca tarla olarak kullandığınız arazinizi orman ilan ederse o zaman siz hakkınızı orman kadastrosunun yapmış olduğu orman tahdidine veya tahdit haritasındaki orman sınır noktalarına göre arayacaksınız. Buraya kadar herşey normal. Ancak mahkemede hakkınızı ararken ortaya bir şeyler koymak ve ispat etmek zorundasınız. İşte bu aşamada edinmeye çalıştığınız bilgileri orman idaresinden istemek zorundasınız ama kaba bir tabirle bakalım orman idaresi düşmana cephane verecek mi ? Hayır. Peki ne yapabilirsiniz ikinci bir yol olarak mahkeme kanalı ile istersiniz. Bu da pek mümkün olmuyor. Çünkü orman idaresi mahkemenin istediği belgeleri değil, kendini haklı çıkarabilecek haritaları ve belgeleri yolluyor. Tabi bu belgelerin tarihlerini de asla belirtmeden ve hatta bazen orjinal haritaların üzerinde boyamalar ve tahrifat yaparak gerçeği kararttıkları bile oluyor. İnternette hayli örnek var. Peki bu konuda ne yapılabilir. İlk şart helal süt emmiş bir Sn.Hakime düşmüş olmak. Bu iş zaten % 100 haklı olsanız bile toto gibidir. Çünkü Sn.Hakim hukuğun üstünlüğüne inanmış hem de konuyu araştırıp delillerin tümünü dosyasına getirebilecek güç ve isteğe sahip olan biri olmalıdır. Bu lafımdan sakın hakimlerimizi beğenmediğim fikri çıkarılmasın.Ama bu tanıma uymayan bir hakimin de orman davasını adaletli götürebileceği şüphelidir. Sn.Hakim hem ormandan isteyeceği belge ve haritaların vasfını değerlendirebilecek bilgi birikimine sahip olmasının yanında ; ormandan mahkemeye gönderilen belgelerin asıl mı,? kopya mı? Gerçek mi? veya sahte mi ? olup olmadıklarını da araştırabilecek güçte olmalıdır.Yine internetten bilgi edindiğim kadarıylaGenellikle orman idareleri hep okunaksız kara fotokopileri yolluyormuş. Hadi şimdi iletişim çağındayız herkesin herşeyden haberi oluyor.Peki 30 veya 50 yıl önce zavallı köylü vatandaş böylesine bir sisteme karşı arazisini nasıl koruyabilmiş acaba? Acaba hukuk onun hakkını gözetmiş olabilir mi ? Orman idaresinin yıllardır mahkemelere gerçeği yansıtmayan veya en azından kendini güç duruma düşürecek bilgi ve belgeleri göndermediğini basında çıkan haberlerden biliyoruz. Hatta bile bile göz yumduktan sonra üzerinde yapılan inşaatlar bitene kadar ses çıkarmayan ve yıllarca kazanç elde etmeyi uman orman görevlileri bile var Bu konuda bazı orman çalışanlarının daha da ileri giderek, belge ve haritalarda , değişiklik veya boyamalarla çeşitli tahrifatlar yaparak mahkemeleri yanlış yönlendirerek Sırf ormanın lehine karar çıkması uğruna hukuk devletini ne hale soktukları da bir gerçektir. Orman yetkililerinin veya şeflerinin bir raporu T.C Kadastro Kanunlarının ve T.C. Tapu dairesinden alınmış hani hepimizin zaman zaman bahsettiği kapı gibi tapudan daha değerli ve geçerlidir. Bu bir yorum değil bizzat yaşanan olaydır. Mahkeme Türkiye Cumhuriyetinin 3402 sayılı Kadastro Kanununa göre yapılan Kadastroyu ve Orman Tahdidini Ve yine Türkiye Cumhuriyetinin Tapu dairesince verilmiş tapusunu değer vermemiş olacak ki. Tek delil Orman Şefinin Karaladığı rengi ve tarihi belli olmayan haritayı dikkate almıştır.Bilirkişinin mahkemeye sunduğu diğer bir haritanın da tarihi belli değildir ama bilgisayarda düzenlendiği bellidir yani mürekkebi kurumamıştır. Bütün bu yaşananlara rağmen hakim 88 nolu orman kadastro komisyonunun 3402 ve 6831 sayılı kanuna göre gerçekleştirdiği ve raporunda bahsettiği hava fotoğrafı, ve haritaları merak etmemiş istememize rağmen dosyaya aldırmamıştır. Şimdi anladınız mı bu ülkede en önemli insanlar kim Hatta halk arasında anlatılan bir olay vardır oğlu üniversiteyi bitirip kaymakam olduğunu söyleyince ninesi oğlum biraz daha okuyup ormancı olamadın mı demiş. Şimdi yazacaklarım ise benim yorumum filan değil Kanunların ve Yarğıtayın,Hukuk Genel Kurulu kararlarının görüşleri 20. H.D. 28,12,1995 E : 1995/10488 K: 1995/17623 sayılı kararında Özet : Teknik Bilirkişinin, Orman Tahdit haritası ile uyum sağlamayan eksik kroki ve raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz. 20. H.D. 13,05,1993 E : 1992/10248 K: 1993/4283 Özet : Orman tahdidinin kesinleştiği yerlerde bir taşınmazın orman olup olmadığı kural olarak tahdit haritasının uygulanması ile çözümlenir. * 20.HD. (25.10.1993), E.1992/14005, K.1993/8560 ÖZET: Kesinleşen orman tahdit haritası zemine uygulanmadan, bir yerin orman olup olmadığı hakkında sonuca ulaşılamaz. * 20.HD. (09.02.1994), E.1994/268, K.1994/1045 ÖZET: “ Orman kadastrosu yapılıp kesinleşmişse; bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit haritasının yerine uygulanması ile çözümlenir.” Demiştir. Ayrıca BİR İÇTİHAT BİRLEŞTİRME KARARI 7,1,1948 gün 16/19-1 numaralı içtihat birleştirme kararında ve 30,9,1981 gün ve 1979/1-157 esas ve karar numaralı Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği gibi, Orman ile ilgili davalarda gerçek hasım ister davalı ister davacı olsun Orman Yönetimidir. Orman olan bir yer için Hazinenin dava hakkı yoktur. Demiştir dolayısıyla Eğer orman iddiası varsa ,Bu nedenle hazine dava açamaz. Kesinleşmiş orman tahdidi olan yerlerde ise, kural olarak yerin orman olup olmadığı kesinleşen bu tahdit haritasının uygulanması ile çözümlenir. Bu yapılan sınırlama işlemi, tahditten sonra açılacak davalarda kesin hüküm sonuçlarını doğuracaktır. Davadan önce kesinleşen orman tahdidi, taşınmaz yönünden kesin delil teşkil edeceğinden mahkemenin diğer delillerle o yerin orman olup olmadığını araması gereksizdir. Bilirkişi ve mahkeme çok iyi bilmektedir ki her olayda olay tarihinde yürürlükte olan kanun ve belgelerden faydalanılır. Ama bizim davamızda malesef böyle olmamıştır. Hakim tek taraflı bir duruş sergilemiş ve sadece Çanakkale orman idaresinin eline verdiği bilgilerle mahkemeye gelen bilirkişinin raporuna yazdıkları ile yetinmiştir.Konuşmamıza bile izin vermemiş isteklerinizi yazılı olarak verin demiştir.Verdiğimiz dilekçeleri ve ısrarla dilekçelerimizede belirttiğimiz hususları dikkate almamış. En önemli unsur olan orman tahdit haritası ve amenajman planını getirtmemiş. Çanakkale orman idaresince kasten boyanan tarihi bile belli olmayan haritayı dikkate almıştır. Peki bundan sonra ne olacak. Bazılarınız yargıtay aşaması var diyecek. Acaba yargıtayda dosya okunacak mı ? Veya orman tahdit haritası olmadan hakimin kesin hüküm verdiğinin farkına varabilecek kadar dosya ile ilgilenilecek mi ? Şüpheliyim ve karamsarım Bu iş ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde biter. Napalım kaderde ülkemizi şikayet etmek de varmış. Şimdi daha önce ülkemizi şikayet edenlere farklı gözle bakıyor ve kızmıyorum. Demek ki mecbur kalmışlar. Şimdi ağaç dikecekler, ağacı olanlar ve arazisinde ağaç bulunanlarla arazi almayı düşünenlere duyuru. Hemen orman müdürlüklerine gidip arazinizin evveliyatı ile ilgili bilgi ve belgeleri 4982 sayılı bilgi edinme kanununa binaen isteyip doğru olduklarından emin olduğunuz belgeleri bir dosyada saklayın. Ve mutlaka, orman olmayan arazidir ve satın alınmasında müdürlüğümüzce bir sakınca yoktur yazılı belgeleri Orman Müdürlüklerinden isteyin. Yoksa ileride mağdur olabilirsiniz. Avukatınıza şimdiden danışın Dikkat etmaniz gereken en öneml bir söz “ Evveliyatı orman olan yerler ile ilgili zaman aşımı yoktur “ Yani orman idaresi 100 yıl bile geçse birgün sizin araziniz eskiden ormanmış diyerek dava açabilir ve tapunuzu iptal ettirebilir. Peki soruyorum evveliyatı orman olmayan bir yer biliyormusunuz? Biliyorsanız lütfen Bana yazınız.. Evveliyatı lafı o kadar geniş kapsamlıdır ki. Orman isterse Fatih Sultan Mehmet e kadar da gidebilir. Özetlersek herkesin arazisine orman iddiasıyla dava açılabilir. Malesef Kanun ve içtihatlar bunu gösteriyor. Kanunun yetmediği yerde Gerekirse yeni içtihat çıkarıp davayı sular idaresine bile açtırırlar. Şunu asla unutmayın kanunlara uymak zorunda olan sizsiniz onlar değil. Kanunu zaten onlar yapıyor. Nasıl gerekiyorsa öyle düzenlerler. Nasıl yorumlamaları gerekiyorsa öyle de yorumlarlar yoksa kazanıp kaybetme oranı % 1 olmazdı araştırınız. Orman davaları ile ile ilgili kanun,içtihat ve bilgi isteyenlere her zaman telefonum açık. Saygılarımla Oğuz Karsan 0536 558 05 05 |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 01:27. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025