![]() |
|
![]() |
#1 |
ağaç dostu
|
Organik Tarım
Organik tarımın ne olduğunu hepimiz iyi kötü biliyoruzdur ama konuyla ilgili arkadaşların buraya daha ayrıntılı yazmasını rica ediyorum. Organik Tarım nedir? Yasal olarak ürününüze organik diyebilmeniz için neler gerekir? Nasıl belgelendirilir?.... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
Ağaç Dostu
|
en bi organik tarım bizim sitenin arkasında yaptığımız sebze bahçemiz. tamamen inek ve koyun gübresi kullandık biberler çıtır çıtır rokalar bitti bile ![]() benimde bu konu hakkında merak ettiğim bir kaç soru var. organik tarım yapılacak araziler otoyollardan uzak olmalı diye okumuştum. kaç km uzakta olmalı acaba? birde ziraat dükkanlarından veya pazardan aldığımız fideler ve tohumlar organikmi? kendimiz tohum elde edince dahamı organik olur? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
ağaç dostu
|
Eskimo bu işi bilen arkadaşlar buraya uğrayana kadar aşağıdaki linkte yeralan bilgilerle yetinmemiz gerekiyor. Bu linki konuyu açtıktan sonra buldum. http://www.izmir-tarim.gov.tr/organik/organik.asp |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaç Dostu
|
Tohumlarda genetik oynama oluyor bildiğim kadarıyla. Tabii onlardan yetişen fideler de pek organik sayılmaz herhalde. Ben de merak ettiğim şeyi sorayım bari: Eskiden aldığımız salatalık tohumlarında erkek ve dişi çiçekler aynı bitkide açıyor fakat meyveler sadece dişi çiçeklerden meydana geliyordu. Fidenin üzerinde bir sürü boş çiçek ve sınırlı sayıda meyve oluyordu. Oysa şimdilerde ektiğimiz hibrit tohumların her çiçeği meyve veriyor. Dolayısıyla 3-5 fideden kilolarca ürün alabiliyoruz. Şimdi bu hibrit tohumlar genleriyle oynanarak mı bu özelliklere kavuşuyor ve onlardandan elde ettiğimiz meyveler tabii metodlarla yetiştirsek bile zararlı olur mu? Ayrıca bu yıl yurt dışından hediye gelen ve üzerinde organik tohum diye bir ibare bulunan salatalık tohumlarından ektim. Aynı eski tohumlar gibi meyve verdi tek tük salatalık ve bir sürü boş çiçek. Bu durumda tohumların organik olduğundan hiç şüphem kalmadı. ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
Çarşıda pazarda her satılan "organik bunlaaar" diye bas bas bağırılan gıdalara itibar etmeyin. Siz kendiniz tohum elde edince bu organik olmaz. Organik olarak yetişmiş bir bitkiden alınan tohum organiktir.Organik tohumdan yaptığınız yetiştiricilik organik değilse sonuç değişmez.Toprağınız, suyunuz, herşey kontrol edilir ve belgelendirilir.Kişisel beyanlara itibar edilmez. Organik ürün işleyen ve sözleşmeli organik tarım yaptıran bir işletmeyi ziyaretimizde üretim sorumlusu ziraat mühendisi arkadaşın yaptığı şu görüşmeyi aktarmak isterim. Çiftçi sürekli olarak ürününün organik olduğunu, zaten dağın başında yetiştiğini, etrafta tarım yapan kimse olmadığını, illa da satın alınmasını söylüyordu.Ziraat mühendisi ise ne kadar anlattıysa da çiftçi direniyordu benimki organik diye.Görüşmeyi bitiren meslektaşımın şu cümlesi oldu." Kardeşim ehliyetin yoksa kimse senin araba kullanmana itibar edip işe almaz,önce kursa gideceksin,sınava girip kazanacaksın sonra ehliyet alacaksın, bu da yetmez tecrübe de kazanacaksın.Yoksa şöför möför oldun sayılmaz. Bu da onun gibi, tamam mı?" Bu arada Arsakay çok güzel bir link vermiş. Organik tarım yapılacak arazinin konumunu, yollara uzaklığını, kurallarını vs.oradan detaylı öğrenebilirsiniz. Son yönetmelikte bütün detaylar mevcut. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#6 |
Ağaç Dostu
|
Görünen o ki organik tarım ancak çok iyi yetişmiş profesyonel bir ekip ve özel çevre şartlarında yapılabilecek bir iş. Bir yerde okumuştum, tavuk gübresi bile hayvanlara verilen kimyasal besinler yüzünden organik tarımda kullanılamıyormuş. Bir de "Kontrollü tarım" hakkında yazılar okuyorum. Bu da belli kurallar çerçevesinde, mümkün olduğu kadar tabii şartlarda ürün yetiştirme anlamına geliyor. "Yani hepsini yapamıyorsan, tamamen vazgeçme" türünden bir şey. Bu konuda yapılacak öneriler bizim gibi arka bahçesinde, balkonunda bir şeyler yetiştirmek isteyenlere daha faydalı olur gibime geliyor. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#7 | |
ağaç dostu
|
Alıntı:
İleride bu konuyla ilgilenebilir miyiz diye konuşmaya başladık. Bunun üzerine ben de oradan buradan konu hakkında birşeyler okudum. İlk anladığım organik diye fazla para vererek aldığımız ürünün aslında organik olmadığı oldu. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#9 | |
ağaç dostu
|
Alıntı:
Çok uzun tartışılabilecek bir konu ve çok boyutu var. Bu nedenle burada tartışmak doğru değil. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#10 |
agaclar.net
|
ORGANİK TARIM NEDİR? Bir “çevre dostu tarım üretim yöntemi” olan ORGANİK TARIM’da,
ORGANİK TARIMIN İLKE VE UYULMASI GEREKEN KURALLARI NELERDİR? Organik tarım, - Doğa ile uyumlu bir şekilde üretim, - Kapalı sistem, - Ekim nöbeti olmak üzere, Bu üç ana ilkeye bağlı kalmak kaydıyla her ülke ya da bölgenin koşullarına göre değişebilmekte ve şu koşullara uyulması gerekmektedir:
NİÇİN ORGANİK TARIM ?
Kaynak: Nilsen ÇALIŞKAN Ziraat Mühendisi "Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü "ORGANİK TARIM" Çiftçi Broşürü"nden alıntı |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#11 |
ağaç dostu
|
Bu konu bana çok ilginç geliyor. Kendimce araştırmaya devam ediyorum. Son zamanda öğrendiklerimden birisi bu yolla üretim yapabilenlerin (! hiç kolay değil) ürünlerini satmakta hiç zorlanmadıkları. Hatta neredeyse üretmeden önce sattıkları. Karlı ancak çok zahmetli bir iş. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#12 |
agaclar.net
|
Henüz değil, ama inşallah olacak Arsakay. maalesef pazarı sanıldığı kadar yaygın değil. İç pazarda tüketimi henüz az.Dış pazara yönlik üretim yapmak gerek. Geçen sene E.Ü.Z.F. bahçe Bitkileri bölümünce çiftlikte üretilen organik biberlere müşteri bulunamayınca bir pazarcı gelmiş dökme fiyatına satın alıp, pazarda entansif yetişen biberlerle karıştırıp satmış. Üstelik pahalıya mal ediyorsunuz.Verimi arttıracak yöntemleriniz kısıtlı, ürüne musallat hastalık zararlıyla mücadeleniz kısıtlı... Kontrol ve sertifikasyon ücreti ödiyorsunuz. Analizleriniz var... İnşallah yaygınlaşır.Tüketim arttıkça üretim de artacaktır. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#13 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
|
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın Sitesinde organik tarımla ilgili bilgiler var. Şartnameler, teşvikler organik tarım yapan firmalar ve adresleri ,organik tarım kanunu vs.Bu listede oldukça fazla firma var ama bunların pazar payına bakmak lazım,sanırım çoğukluk yurt dışı çalışıyor.Biz buralarda domatesin küçüğünü salatalığın eğrisini organiktir diye alıyoruz!!!! |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#14 | |
ağaç dostu
|
Alıntı:
Bilgi alabilir miyiz? |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#15 |
agaclar.net
|
Tarimi Yeniden Yapilandirma Yönünde Global Anlamdaki Gelişmelerden örnekler
GİRİŞ Tarımsal ekosistemler ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmak için insan eliyle yönetilen ancak ekolojinin temel prensipleriyle işleyen sistemlerdir. Sistem kavramını en genel anlamda ve özet olarak ifade etmek istersek bir birim olarak ele alınabilen ilişkiler topluluğuna sistem diyebiliriz (Berkes ve Kışlalıoğlu, 1990). Ele alınan sistemi oluşturan tüm parçalar sistemin öğeleridir. Bu öğelerin bir kısmı birbirleriyle doğrudan ilişkilidir. Diğerlerinin ilişkileri ise dolaylıdır. Öğeler ve ilişkiler tüm sistemlerin ortak özellikleridir. Tarım ekosistemleri ekolojinin temel prensiplerine göre işlediği için sistemin temel canlı öğeleri olan üretici, tüketici ve ayrıştırıcılar ile cansız öğeleri olan mineral ve organik maddeler bu öğelerin işlev ve ilişkilerine etki eden tüm fiziksel koşullar gözönüne alınmalıdır. Başka bir ifadeyle temel anlamda enerji akışı, madde döngüleri ve populasyon denetimlerinin çalışılması gerekir. Ancak sistem ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmak için insan eliyle yönetilmektedir. Çiftçi değer öncelikleri, mevcut bilgi düzeyi, kaynaklara ulaşımı (biyotik, abiyotik, teknolojik) ve sosyal, ekonomik, politik ilişkilerinin getirmiş olduğu ortam sonucunda aktif stratejist konumunda tarımsal pratiklerini uygular. Bu anlamda tarımsal ekosistemlerde sosyal, ekonomik ve ekolojik olguların bir bütün içinde ele alınması gerekmektedir. SİSTEM YAKLAŞIMLI MODELLER Teknoloji transferi sürümlü modellerin tarımı getirmiş olduğu nokta dört temel kaygı doğurmuştur; ekolojik, sosyo-ekonomik, insan sağlığı ve felsefik. Tarımı yeniden yapılandırma çabalarında; sürdürülebilir tarım sistemleri için modeller oluşturulurken hiç şüphesiz bu dört temel kaygıdan yola çıkılmaktadır. Modellerin kavram ve metodlarını belirleyen öğe ve ilişkilerin gözönüne alınış biçimi akademik kişi ve gruplarda kendi temel disiplinlerinin getirmiş olduğu alt yapı ve deneyimlerinin ve bunun sonucunda oluşan disiplinler arası ilişkilerinin yansımalarını verirken bazı metodların ise kişisel felsefe ve pratiklerden ya da yerel grupların geleneksel kültürlerinden esinlendiğini görüyoruz. Bütüncül modellerde pratiğe yansıyarak yayılma gösteren bir başka deyişle kavramsallıkla metodu birlikte bulunduran başlıca örnekler aşağıda verilmiştir. Tarımsal Ekoloji (Agroecology) Tarımsal ekoloji esas itibariyle tarım, ekoloji, antropoloji ve kırsal sosyoloji olmak üzere dört değişik disiplinden doğmuş bir bilim dalıdır. Geniş anlamda tanımlanırsa “Tarımsal ekoloji üretimin yanısıra üretim sistemlerinin ekolojik sürdürülebilirliği üzerinde yoğunlaşan tarıma daha çevreci ve sosyal duyarlı bir yaklaşımdır.” En dar anlamda ifade etmek gerekirse tarım alanında av/avcı ilişkisi, ürün/yabancı ot rekabeti gibi tamamiyle saf ekolojik olguları ele alır.(Hecht, 1987) Uzun yıllardır üniversitelerde ders olarak okutulan tarımsal ekoloji son yıllarda bir alternatif tarım hareketi olarak da dikkati çekmektedir. ABD’de faaliyet gösteren “Tarımsal Ekoloji ve Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Merkezi”nin çalışmaları ve McGill Üniversitesinin “Tarımsal Ekoloji, Çevresel Sürdürülebilirlik ve Tarım Sistemlerinin Yeniden Dizaynı” adlı ekolojik tarım projeleri serisi pratik anlamda uygulamalara örnek gösterilebilir. Alternatif Tarım (Alternative Farming/ Agriculture) Konvensiyonel tarımsal aktivitelerin oldukça dışına düşen çok geniş pratikleri ve girişimciliği kapsayan alternatif çiftçilik **** alternatif tarım kavramının ana yönlerini şu şekilde özetleyebiliriz (Shuck, ve ark.,1988.) ; Bitkisel gıda ürünleri, hayvancılık ve üretimi yapılan diğer tarımsal ürünlerin deseni klasik tarım sistemlerindeki seçimin dışındadır. Servis, rekreasyon, turizm, gıda işleme, orman-koru ve diğer anlamdaki çeşitlendirilmiş girişimler çiftlik sisteminin doğal kaynak tabanını esas alır. Üretim pratikleri organik, su kültürü gibi konvansiyonel olmayan üretim sistemlerinden oluşur. Girişimci-yenilikçi pazarlama stratejileri kullanılır ve doğrudan pazarlama yapılır. Biyodinamik Tarım (Biodynamic Agriculture/Farming) Kavram ve pratiklerin doğuşu Avusturya’lı filozof Rudolf Steiner’in 1924’te seri halinde vermeye başladığı derslere dayanır. Biyodinamik tarım en eski kimyasal karşıtı harekettir. ABD’de 1938 de kurulan “Biyodinamik Çifçilik ve Bahçecilik Birliği”nin yayınlamış olduğu “Biodynamics” dergisi Amerika’nın en eski ekolojik yaklaşımlı tarım yayınıdır. Lokal ekosistemlere adaptasyon, kendi kendine yeterlik, hayvan ve bitkisel ürün kombinasyonu ve diğer anlamdaki uygulamalarıyla birçok organik yetiştiriciliğe benzer. Ayrılan yönleri bitki ve hayvansal varlıklar, yönetimli ve yabanıl ekosistemler ve çiftlik ile çiftliğin genişletilmiş çevresi aralarındaki ilişkilere daha derinden ve yakın anlamda bakmasıdır. Mevsimsel değişimler, ay hareketleri ve diğer biyo-kronolojik etkiler dikkatle gözlenir. Pratik anlamdaki uygulamaların temeli bazı bitkisel ve diğer maddelerden özel olarak hazırlanan preparatların hayvan gübresi ve kompostta dekompozisyona düzenleme ve uyarma anlamında rehberlik etmesine dayanır (Kimberton,1986). Günümüzde geniş bir yapılanma göstermiş olan biyodinamik tarım birçok ülkede araştırma eğitim ve uygulama merkezlerine sahiptir. ABD’de biyolojik metodlarla üretilen ürün tüketici pazarı için Demeter Birliği tarafından sertifikalandırılır. Biyolojik Yoğun Bahçecilik / Mini Çiftçilik (Biointensive Gardening / Mini Farming) John Jeavons ve Ekoloji Aksiyon grubunun çalışmalarından doğan biyoyoğun bahçecilik diğer bir ifadeyle mini tarım; tek kişinin ailesi için gereken gıdayı tümüyle sürdürülebilir metodlarla, yenilenemeyen kaynaklara dayanmadan, toprak verimliğini koruyarak yetiştirmesini mümkün kılan bir üretim sistemidir (Jeavons, 1995). İngiliz bahçe kültürleri uzmanı Alan Chadwick bu akımın kavram ve pratiklerinin sentezlenmesi ve yayılımı konusunda çalışmıştır. Önemli bileşenleri toprağı çift işleme, yüksek tohum yatağı, yoğun dikim, kompost uygulaması,çoklu dikim ve sistem sinerjisi olarak özetlenebilir. Biyolojik/ Ekolojik Tarım (Biological Farming/ Ecological Farming) Pesek, (1983) tarafından “Biyolojik tarım ürün zararlı ve hastalıklarını kontrol etmek için üretici tarafından kimyasal kullanımının en az düzeye indirilmeye çalışıldığı bir tarımsal üretim sistemidir” şeklinde tanım getirilmiştir. Ancak biyolojik ve ekolojik çiftçilik çok daha spesifik pratik ve teknikleri olan organik, biyodinamik, holistik, doğal ve diğer sürdürülebilir tarım sistemlerini kapsayan daha geniş anlamlarda kullanımı olan Avrupa ve gelişmekte olan ülkelerde sık kullanılan terimlerdir. Norman ve ark.( 1997) iki terim arasındaki farklılıkları şu şekilde açıklar. “Avrupa’da (özellikle Hollanda) biyolojik terimi çoklukla organik tarımı, ekolojik ise organikle birlikte çiftlik yaban hayatı yönetimi gibi çevresel etkenleri de içine alır.” Yerel/Yerel Toplum Gıda Sistemi (Local/Community Food Systems) Tarımsal üretimi, tanımlanmış belli bir yörenin (amaca göre köy, mahalle, kasaba, şehir, bölge seçilebilir.) gıda dağıtımı ile entegre ederek ele alınan yörenin ekonomik, çevresel ve sosyal iyileşmesini geliştirmeyi hedefleyen bir sistemdir (Feenstra ve Campbell, 1997). Sürdürülebilir diyet kavramından söz edilen bu sistemde temel varsayım mümkün olduğunca gıdanın üretim, işleme ve dağıtımının lokal olarak gerçekleşmesidir. Bu sistem altında gıda arzının sağlandığı “su havzası”ndan yola çıkılarak “gıda havzası” terimi kullanılmıştır. Yerleşim birimleri gıda havzasının ancak gıda arzının gerçekleştiği spesifik coğrafik ve ekolojik alanın koruma ve geliştirilmesiyle mümkün olacağı bağlantısı kurulmaktadır. Gerçekte burada kastedilenin sistem ekolojisi yani ekosistem olduğunu söyleyebiliriz. Düşük Girdili Tarım (Low Input Agriculture) Düşük girdili tarım sistemleri iç üretim girdilerinin optimal kullanım ve yönetimini ararken işletme dışı üretim girdilerini her ne zaman ve nerede pratik ve uygulanabilirse minimuma indirmeyi hedefler. Üretim maliyetini düşürmek, su kaynaklarının kirlenmesinden kaçınmak, üründe pestisit kalıntısını azaltmak, çiftlik karlılığını kısa ve uzun vadede artırmak hedefleri arasındadır. Burada düşük girdiden kasıt bitki beslemeden kaçınmak, ot ve hastalık zararlı etmeninden arta kalan ürüne razı olmak anlamında değildir. Hedeflenen; iç girdiyi artırırken dış girdiyi en aza indirmektir. Bu görüşün eğitim ve bilgi ağı Hollanda’da merkezi bulunan (ILEIA) “Düşük Dış Girdi ve Sürdürülebilir Tarım Enformasyon Merkezi”dir. Doğal Tarım (Natural Farming) Japon çiftçi Masanobu Fukuoka’nın felsefe ve deneyimlerine dayanır. “Hiçbir şeysiz tarım” ve “yaşam boyu doğayı anlama” kavramlarını 1978 ve 1987 yıllarında yayımlanan iki kitabında açıklar. Onun metodu toprak işlemesiz, budama yapmadan, ot mücadelesiz, gübre uygulamasız ve pestisit kullanmamaya dayalı 5 temel prensip içerir. Fukuoka; iyi bir zamanlama, polikültür, özenli bir bitki çeşitliliği kombinasyonu ile sonuçta yüksek verime ulaşmaktadır. Son 30 yıldan fazla bir zamanını doğal sistemleri yoğun ve dikkatli bir gözlemeyle geçiren Masanobu Fukuoka doğayla ince bir uyumun pratik sanatını yakalamıştır. (Gilman .ve Gilman, 1999) Doğa Tarımı (Nature Farming) Japon filozof Mokicho Okada’nın felsefe ve deneyimleriyle 1940’ların ortalarında ortaya çıkmıştır. Ateş, su ve toprak elementlerinin evrensel anlamda yaşam veren gücüne inanmaya dayanır. Bu inanışa göre yerküre toprağı, çok uzun bir zamanda, ancak her anında dinamik bağlarla yaşamı oluşturan ruhsal ve fiziksel değerlerin bölünmez bütünlüğünü sağladı. Toprağın taşıdığı gücü yararlı kılmak doğa tarımının altını çizen prensiptir. Bu doğrultuda gelişen pratikler; toprak analizleri, toprağı yapılandırmak için yeşil gübre, malçlama uygulamaları ve çeşitli diğer toprak yönetim teknikleri konusunda toprak üzerinde yoğunlaşmaktadır. Pratikler açısından organik tarıma benzeyen doğa tarımı genelde Kuzey Amerika ve Asya’nın Pasifik kıyısındaki ülkelerde uygulama bulmuştur. Organik Tarım (Organic Farming) Terim ilk olarak biyodinamikçi Rudoph Steiner’in görüşlerini benimseyen İngiliz Lord Northbourne’nin toprağa bakış adlı kitabında kullanıldı. Sürdürülebilir, ekolojik anlamda dengede, kendi kendine yeten, biyolojik olarak tüm yaşayan organizmalarıyla bütünlük içerisinde bir tarım sistemi olarak tanımlandı. Organik terimi yalnızca yaşayan organizmaların (hayvan gübresi, yeşil gübre vd.) pratikte kullanımını değil geniş anlamda sistem dengelerini sağlayan bütünlüğü kapsamaktadır (Oxford İngilizce Sözlük 1971). Değişik kaynaklarda organik tarımın oldukça fazla tanımına rastlanmaktadır. USDA; ABD Tarım Departmanı’nın NOSB; Ülkesel Organik Standardizasyon Komitesi’nin 1995 te geçirdiği tanım güncelleştirilmiş, yeterince kapsamlı ve açık ifadelidir; Organik Tarım biyolojik çeşitliliği, biyolojik dönüşümü ve toprak biyolojik aktivitesini artırmayı teşvik eden bir ekolojik üretim yönetimi sistemidir. Çiftlik dışı girdiyi minimum düzeyde tutarken ekolojik uyumu koruma ve zenginleştirmeyi, bozulmuşsa düzeltmeyi temel alan yönetim pratikleridir. Organik ise “Organik Gıda Üretim Yönetmeliği” ne uygun üretilmiş ürünlerin etiket terimidir (USDA, 1999). Ülkemizde dahil olmak üzere birçok devlet organik ürünlerin sertifikasyon ve düzenleme işlerini kurumsallaştırmıştır. Genelde birçok sertifikasyon işlemi özel sektör eliyle yürümektedir. Günümüzde organik hareketin temsilcisi, işbirliği ve bilgi alış verişi için ortam oluşturucu organizasyonu merkezi Almanya’da bulunan (IFOAM) “Uluslararası Organik Hareket Federasyonu”dur. Kuruluş organik tarım ve gıda işleme konusunda temel standartları koyar ve düzenli olarak güncelleştirir. Sertifikasyon işlemlerinin eş uyumlu olmasını, organik kalitenin uluslararası garantisini sağlar. Ülkemizde organik hareketin temsilcisi, platform oluşturucusu (ETO) Ekolojik Tarım Organizasyonu’dur. Permakültür (Permaculture) Permakültür hareket; spesifik bir yer için en iyi adapte olmuş sürdürülebilir bir yaşam konusunda arayış içerisinde olan kişilerin gevşek bir iletişim ağıyla bilgi ve deneyimlerini paylaşmasıyla doğdu. Avustralya’lı Bill Mollison 1970’li yılların sonunda “permakültür” adı altında kavramı terimleştirmiş ve yazılarıyla permakültür dizaynının prensiplerine görüşler sunmuştur. Ancak sonraları akım kişi veya organizasyonun çok ötesine giderek tüm kıtalarda gruplara yayılmış, geleneksel tekniklerin yanısıra modern teknikleri de içermiştir. Permakültürcü ele alınan spesifik bir ekosistemin detaylı bilgisini kullanır. Bu bilgiyle su yönetimi, gıda üretimi, enerji arzı, barınma gereksinimleri ve yaban hayatı koruma gibi kavramları analizleyerek rasyonel anlamda dizayn edilmiş, entegre, kendi kendine yeten sistemini kurar. Lokal limitleri gözardı etmeden lokal potansiyelin en iyi kullanımını gerçekleştirme arayışı içerisindedir. Organik tarımsal teknikler permakültür sistemin temelini teşkil eder. Permakültürcü yaşam tarzında gözle görülür bir sadeliği seçerek kendisini tüm insanlığın ve doğanın varoluş kaynaklarını iyileştirmeye adar. Eko-Köyler (Eco-Villages) Kuzey ülkelerinin birçoğunda özellikle İskandinavya’da insanlar bir araya gelerek eko-köyler kurmaktadır. Bu hareket küçük toplumlar oluşturarak temel ihtiyaçları olabildiğince lokal olarak karşılamayı, böylece taşıma ve depolamayı elimine etmeyi hedefler. köylerde gıda organik olarak üretilir. Köy üyeleri planlama ve çiftlik işlerine hep birlikte katılır. Eko-köyler yaşamın her yönünü uyum içerisine getirme çabasındadır. Atıklar gübre olarak toprağa geri dönüştürülür, enerji lokal yenilenebilir kaynaklardan temin edilir, evler lokal malzemeden iklime uygun olarak inşa edilir. Her birey kullandığı kaynağın orijinini bilir ve aktivitelerinin sonuçlarının sorumluluk bilincindedir. Okul, çocuk bakımevi, çalışma yerleri yakın mesafededir. Eğlenme, kutlamalar ve diğer faaliyetler için sık sık biraraya gelinir. İsveç ülke olarak bu hareketin en güçlü yaşandığı ve yayıldığı yerdir (Goering, 1993). Ülkemizde “Hocamköy: Anadolu Ekolojik Ortak Yaşam Hareketi” adı altında bu akımın uygulamasına başlanıldığına rastlanılmıştır. Hassas Tarım (Precision Farming) Hassas tarım üretim girdilerini hassas bir şekilde yönetmek için detaylı alan-spesifik bilgi kullanan yönetim stratejisidir. Tarımsal alandaki her kendine özel parseldeki toprak ve bitki karakterlerini bilme ve üretim girdilerini işletme alanının en küçük birimlerinde optimize etmeye dayanır. Hassas tarımın ardındaki felsefe; üretim girdilerinin en ekonomik üretimi yapmak için ancak gerektiğinde, gerektiği yerde ve gereken kadar kullanılmasıdır (Searcy, 1999) Bu sistemde kişisel bilgisayar, telekomünikasyon, yer belirleme cihazı (GPS), coğrafi bilgi sistemleri (GIS), uzaktan algılama cihazları, oran değişken kontrolleri gibi sofistike teknoloji girdisi ve kullanımı gerekmektedir. Kimyasal girdilerin kullanımında umut verici düşmeler olmasına rağmen yüksek sermaye ve ileri teknik uzmanlık gerektirmesi yönüyle sürdürülebilirliği tartışma konusu yapılmaktadır. Ancak sürdürülebilir tarımın teknolojik yenilikleri terketmek demek olmadığının altını çizmekte yarar vardır. Aksine teknolojiyi insanlığın geleceğine yöneltilmiş bir silah olmaktan kurtarıp, insan elinde sürdürülebilir bir geleceğe hizmet veren araç haline dönüştürme yönünde hassas tarım spesifik anlamda altyapısı uygun post-modernize arayışlara çözüm getirebilme umudunu vermektedir. Yeniden Yapılandırılmış Tarım (Regenerative Agriculture) Robert Rodale’nin kazandırdığı bu kavram Rodale Enstitüsü ve Araştırma Merkezince genişletilmiştir. Yeniden yapılanma için iki temel neden gösterilmiştir (Rodale 1990). · Yenilenebilir kaynakların yeniden yapılandırılarak zenginleştirilmesi sürdürülebilir anlamda bir tarıma ulaşmak için şarttır. · Yeniden yapılanma kavramı ekonomik sektör ve sosyal ilişkiler yönü ile de çok geçerli görünmektedir. Yeniden Yapılandırmış Tarım adı altında pratiğe intikal etmiş model uygulamalara rastlanmamıştır. Ancak bu kavram doğrultusunda giden bilim adamları ve araştırmacıların birçok sürdürülebilir çabayı detaylı olarak yeniden yapılandırma ışığında inceleyen çalışmalarına rastlanıldığı için verilmesinde yarar görülmüştür. Jules N. ****** (1995) “Tarımı Yeniden Yapılandırmak” adlı kitabında dünyanın her köşesinden, tarımda uygulanan kaynak koruyucu teknolojilere örnekler vermiştir. Lokal, enstitü, profesyonellik anlamlarında yeniden yapılanmayı detaylı, titiz bir şekilde ele alması bütüncül yaklaşımlara boyut verecek ve katkıda bulunacak özelliktedir. Sürdürülebilir Tarım Dernekleri (Sustainable Agricultural Associations) Sürdürülebilir tarım bütüncül yaklaşımların şemsiyesini oluşturan ve tanımlanmış pratiklere işaret etmeyen bir kavramdır. Bu terim adı altında kurulmuş birlik ve organizasyonların; devletin sürdürülebilir tarım politikaları yönünde kurumsal, akademik çevrelerdeki kaygılardan oluşan bilimsel, çiftlik ve çiftçi şartlarından doğan yöresel olmak üzere farklı kaynaklı olabileceğini ve disiplinlerarası yapılanma gösterdiklerini söyleyebiliriz. Temelde çiftçilerin tarımsal pratiklerini uzun dönem için değerlendirip, ekolojik prensiplere uyarak sosyo-ekonomik varlıklarını iyileştirme yönünde kendi mekan ve zaman dilimleri için çözüm üretme ve sonuçları paylaşması genel hedefini yakalamaya çalışır. Çiftçiden çiftçiye yayım metodu yaygındır. “Minnesota Sürdürülebilir Çiftçi Birliği” (Kroese ve Butler, 1992) ve ülkemizde “Sürdürülebilir Tarım Çiftçi Yardımlaşma Derneği” (Sürmeli, 1997) bu bağlamda algılanabilir örneklerdir. Kaynak: Bildiriden alıntı TARIMI YENİDEN YAPILANDIRMA YÖNÜNDE GLOBAL ANLAMDAKİ GELİŞMELERDEN ÖRNEKLER (TÜRKİYE 2. EKOLOJİK TARIM SEMPOZYUMU 14-16 KASIM 2001) Huriye KARA (Ziraat Yüksek Mühendisi. Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Erdemli /İÇEL) |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#16 |
Ağaç Dostu
|
"Biyolojik Yoğun Bahçecilik / Mini Çiftçilik (Biointensive Gardening / Mini Farming) John Jeavons ve Ekoloji Aksiyon grubunun çalışmalarından doğan biyoyoğun bahçecilik diğer bir ifadeyle mini tarım; tek kişinin ailesi için gereken gıdayı tümüyle sürdürülebilir metodlarla, yenilenemeyen kaynaklara dayanmadan, toprak verimliğini koruyarak yetiştirmesini mümkün kılan bir üretim sistemidir (Jeavons, 1995). İngiliz bahçe kültürleri uzmanı Alan Chadwick bu akımın kavram ve pratiklerinin sentezlenmesi ve yayılımı konusunda çalışmıştır. Önemli bileşenleri toprağı çift işleme, yüksek tohum yatağı, yoğun dikim, kompost uygulaması,çoklu dikim ve sistem sinerjisi olarak özetlenebilir." Yazının bu kısmı ilgimi çekti bahsedilen konuyu daha önce düşünmüştüm. Hatta uygulama için araştırma yapıyordum köydeki arazinin bir kısmını buğday ,diğer bakliyatlar , sebze ,meyva ,baharatlar bunun gibi ürünler için parsel parsel bölüp sadece kendi ailemizin ihtiyacını karşılamak için ekolojik tarım yapmayı düşünüyorduk. Hayali bile çok güzeldi ekmeğimizi ürettiğimiz undan yapacaktık. Pekmezimiz bağlaramızdan topladığımız üzümlerden bakliyatlar nohut mercimek fasülye yine bu araziden temin edilen ürünlerden olacaktı hatta eskizler bile duruyor bir taratma makinesi bulursam gönderirim. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#17 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
Organik tarım, iyi tarım gibi sertifikasyona bağlı sistemler hep kontrolllü tarım örnekleridir. Örneğin gübre verebilirsin ama önce hem toprak hem yaprak analizi yaptırman ve bunu kayıt altına alman gerekir. İlaç atacaksan, yayınlanmış izin verilen ilaçlar listesinden seçim yapabilirsin ancak ilaçlamayı kayıt altına alman gerekir, ne gerekçeyle yaptın, ne kadar verdin, ne zaman verdin, nasıl bir ekipman kullandın, ilaçlama operatörün kim, ilaç tankını çalkalayınca nereye dökeceksiniz o bile kurallara bağlı. Bütün kurallara uymak da şart. Organik tarım yapmak için çok iyi yetişmiş profesyoneller olmak gerekmez, ama bütün bu kontrollü sistemlerde kurallara sıkı sıkıya bağlı olmak gerekir. Tavuk gübresinin tuzluluk problemi yarattığı doğru. Bu yüzden saf olarak kullanılmaz, organik tarımda ise ruhsatsız veya izinsiz hiç bir gübre kullanılmaz. Arka bahçesinde veya balkonunda birşeyler üretmek isteyenler ise organik tarımda olduğu gibi doğal yöntemler kullanmalı, ev ilaçları kullanmalı veya zirai ilaçları mutlaka uzman mühendis tavsiyesiyle ve etiket bilgisine göre uygulamalıdır. Düzenleyen Mine Pakkaner : 02-07-2006 saat 22:22 |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#18 |
Ağaç Dostu
|
Mine'cim, "hepsini yapamıyorsan, tamamen vazgeçme" benzetmesinin açılımı şu: organik tarım yapamıyorsan, kontrollü tarım yap. Zira organik tarımın uygulaması cidden zor olan sıkı kurallarına bakarak kontrollü tarım, imkanları elvermeyen ama sağlıklı tarım yapmak isteyenler için daha esnek kurallara sahip. Organik tarım ancak bu işi ciddi bir ticari yatırım olarak yapmak isteyenlere göre bir şey. Bir defa havası, suyu ve konumu uygun arazin yoksa yapamazsın. Ayrıca bu arazi tarıma elverişli olmak zorunda. Yani herşeyden önce barut lazım ![]() Kontrollü tarım kuralsız kolayca yapılıverecek bir iş değil, onu kasdetmedim. İşin resmi boyutunu saymazsanız bahçemi yetiştirirken o katı kuralların çoğunu zaten uyguluyorum. Ayrıca bir amatör yetiştirici olarak bu işin prosedür bölümü benim ilgi alanım dışında. Ürünlerimi satmıyorum çünkü. (Müşteri olarak tabii ki bu konudaki yasal yaptırımları bilmek isterim) Benim istediğim bahçesinde kendi yiyeceği ürünü yetiştiren amatörlerin o bir karış toprağı da suni gübre, tarım ilacı kullanarak veya aşırı kullanım, aşırı sulama gibi yanlış uygulamalarla ziyan zebil etmemeleri. Bu konuda kendime güveniyorum ve yıllardır elimin yetiştiği herkesi hem kendilerine hem de çevreye onulmaz zararlar verecek bu tür hatalar konusunda şuurlandırmaya çalışıyorum. Düzenleyen Humeyra : 02-07-2006 saat 16:48 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#19 |
agaclar.net
|
Hümeyra'cığım, senin bu özenini ve gayretini, tüm topluma keşke yayabilsek. Benim itirazım evde yapabilceğimiz tarıma kontrollü tarım denilmesinin yaratabileceği kavram kargaşası yönünde. Çünkü pek çok üyemiz ilk yetiştiricilik bilgilerini buradan alıyorlar. Özenli bir arka bahçe tarımına kontrollü tarım dendiğini düşünmelerini istemiyorum. Çünkü kontrollü tarım bir teknik terimdir. İçeriği de bellidir. ![]() Ama istersen kontrollü tarım yerine balkonumuzda, evimizde kendimizin yaptığı uygulamalara kısaca çevreci tarım diyelim , konuyu yeni öğrenenleri ve kendimizi teknik prosedürlerle sıkıntıya sokmayalım. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#20 |
agaclar.net
|
Organik Tarim
ORGANİK TARIM Doç.Dr. İrfan Ersin AKINCI KSÜ, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Kahramanmaraş (ieakinci@ksu.edu.tr) TARIM VE ÇEVRE KİRLENMESİ Çevre kirlenmesi; günümüz dünyasındaki nüfus artışı, hızlı kentleşme ve ileri teknoloji sonucu oluşan ve doğal kaynakları tehdit eden insanlığın en önemli sorunu haline gelmiştir. Çevre kirlenmesinden başta insan olmak üzere tüm canlılar önemli ölçüde etkilenmekte, yaşamları sınırlanmakta, hastalanmakta ve hatta ölmektedirler. Bu olguda tarımsal faaliyetlerin rolü küçümsenmeyecek boyutlara ulaşmıştır. Tarımsal faaliyetler bu kaynaklardan özellikle hava, su ve toprağın kirlenmesine az veya çok, dolaylı veya dolaysız etki etmektedir. Çünkü nüfus artışının hızlı olduğu ülkelerde tarım sektörü, gelir sağlayan bir faaliyet alanı olma niteliğinin ötesinde, aç kalmayı önleyen, yaşamı garantiye alan önemli bir uğraşı alanıdır. Bu nedenle verim ve üretim artışı ön planda haklı görülmüş, tarımsal üretimde planlar, programlar, araştırmalar ve desteklemeler bu doğrultuda düzenlenmiştir. Bu amaca yönelik olarak yoğun girdi kullanımına önem verilmiştir. Yüksek verimli çeşitler, kaliteli tohumluk, verimi yükseltecek gübreler, hastalık ve zararlılarla daha etkili savaşımı sağlayacak ilaçlar, üretimi arttırmaya yönelik sulama yöntem ve dozları üzerinde durulmuş; insan işgücü yerine yakıt enerjisinden yararlanma yoluna gidilmiş ve tüm bunların uygulanabilmesi için makineler geliştirilmiştir. Tarım alanlarının gerek kullanım biçimi (monokültür, marjinal toprakların tarıma açılması, drenajsız sulama, aşırı otlatma vb.) ve gerekse yoğun girdi uygulanması yoluyla entansif kullanımı, verim potansiyelini arttırmış gibi görünse de sürdürülebilir toprak verimliliğini ve doğal dengeleri tehlikeye sokmuştur. Aşırı yüklenme toprak erozyonu, toprak yapısının bozulması, zararlı kimyasalların birikimi, yer altı sularına karışımı ve atmosferin kirlenmesi gibi olumsuzlukları ortaya çıkarmıştır. Konvansiyonel tarım sistemleri çevreye zarar verirken; modern tarımda uygulanan kimyasal ilaç ve gübreler ile büyüme-gelişmeyi düzenleyiciler nedeniyle gıda maddelerinde sağlığa zararlı kalıntılar nedeniyle gittikçe artan bir şekilde sorunlarla karşılaşılmıştır. İnsan sağlığı ve buna etki eden mekanizmalarda zararlanmalar görülmeye başlanmıştır. Konvansiyonel (=entansif=yoğun=modern) tarım; - Çevreye yani toprak, su ve havadan oluşan ekolojiye kirletici etkide bulunmakta, - Kirlenme nedeniyle flora ve faunayı oluşturan hayvan, bitki ve insan arasındaki zinciri etkileyerek doğal dengeyi bozmakta: - İnsanların beslenmesini ve sağlığı için kullanılan gıdalarda zararlı ve kalıntı bırakan kimyasal maddeler ile hastalıkların artmasına; kantite ve kaliteye olumsuz etkisi ile besin açığına yol açmakta, - Daha çok besin elde etmek için yoğun enerji ve girdi gerektirmekte, - Topluma ve üreticiye gittikçe artan bir maliyet yüklemekte, sosyal hayatı olumsuz etkilemektedir. ORGANİK TARIMIN TANIMI Başta tarımsal faaliyet kaynaklı çevre kirlenmesi karşısında özellikle Avrupa ülkelerinde doğal dengeyi bozmadan, çevreyi kirletmeden, insanlarda ve diğer canlılarda toksik etki yapmayan temiz ürünler üretmeye yönelik alternatif sistemlerin arayışına girilmiş ve bir süre sonra üretici-tüketici zinciri oluşmaya başlamıştır. Çevre dostu üretim sistemleri arasında “organik (= ekolojik, biyolojik) tarım”, yasal düzenlemelerinin olması ve yüksek pazar değeri ile dünya üzerindeki hızla yayılmıştır. Ülkemizde olduğu gibi FAO, ABD, Japonya ve Avrupa Birliği (AB) tarafından da ülkesel veya uluslararası geçerlilikte yasal düzenlemeleri olan bu üretim sistemi, değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Örneğin Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde “Ekolojik Tarım”, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca’ da “Biyolojik Tarım”, İngilizce' de “Organik Tarım” eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Organik (Ekolojik) tarım, “Ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve sentetik mineral gübrelerin kullanımını yasaklayan, bunların yerine organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, doğal düşmanlardan yararlanması gibi birçok çevre dostu tekniği tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar artışının değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şekli” olarak tanımlanabilir. ORGANİK TARIMIN AMAÇLARI Diğer bir deyişle ekolojik tarım; - Sentetik kimyasal ilaçlar ve gübre kullanımının kaçınılmasını, - Üretimde verimden daha önemlisi kalitenin arttırılmasını, - Parazit ve predatörlerden yararlanmayı, - Organik ve yeşil gübrelemeyi, - Ekim nöbetini, - Toprağın korunması, - Bitkinin direncinin arttırılmasını, - İnsana ve çevreye dost üretim sistemlerini, - Ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmayı, amaçlayan bir üretim şeklidir. ORGANİK TARIMIN İLKELERİ Ekolojik tarımda bitkisel ve hayvansal ürünler için farklı üretim yöntemleri bulunmakla birlikte Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM/International Federation of Organic Agriculture Movement)’na göre ortak ilkeler şu şekilde sıralanabilir. 1. Tarımsal üretimde, üretim ile ilişkili tüm faktörler ve olaylar bir bütün halinde dikkate alınmalı ve ekolojik üretim yapan işletmenin kendi kendine yeterliliği sağlanmalıdır. Bunun için toprak, bitki hayvan ve insan arasındaki doğal döngünün yerel kaynaklardan ve doğal kökenli hammaddeler kullanılarak, mümkün olduğunca işletmenin kendi içinden veya yakın çevresinden sağlanmasına gayret edilmelidir. 2. Tarımsal üretimle beraber ortaya çıkan ve yakın çevreden temin edilen tüm ham maddelerin ve diğer işletme girdilerinin çevreyi tehdit edici etkileri ortadan kaldırılmalı veya bunlardan tamamen kaçınılmaya çalışılmalıdır. 3. Toprağın iyileştirilmesi, içindeli organizmaların korunması ve beslenmesi sağlanmalı; toprak sömürülmemeli; tersine verimliliği doğal yollarla arttırılmalıdır. Bunu sağlamak için münavebe ve organik gübreleme yapılmalı ayrıca uygun toprak işleme yöntemleri kullanılmalıdır. Örneğin çiftlik gübresi ve/veya organik atıklar kullanılarak aerobik ortamda hazırlanan kompost amaca uygun bir şekilde kullanılır. Bundan başka ham kayaçlar, alg ürünleri, diğer ilave maddeler kullanılabilir ve yeşil gübreleme yapılabilir. Bu uygulamalarla toprağın biyolojik aktiviteleri teşvik edilerek bazı bitki besinleri dolaylı yoldan hareketli hale getirilmekte böylece bitkinin sağlıklı ve dengeli büyümesine ortam sağlanmaktadır. 4. Bitkilerin hastalık ve zararlılar karşı direnci bazı ek desteklerle arttırılmalıdır. Örneğin, çok yıllık bitkilerde, bitki altına ve/veya sıra aralarına yapılacak ekimlerin mevcut ekolojik ortama uygun ve dengeli karışılar halinde hazırlanıp uygulanması, yapılacak münavebelerde karışımda baklagil miktarının yüksek tutulması, bitkisel üretim ve hayvancılığın kombine edilerek yapılması, uygun ekim dikim zamanı veya aralık mesafelerin ayarlanması gibi uygulamalarla bitkilerin direnci arttırılabilir. 5. Bitki tür ve çeşitleri ile hayvanların seçiminde, üretim yapılacak yerin ekolojik koşulları ve bu koşullarda hastalıklara en az seviyede yakalanma olasılıkları dikkate alınmalıdır. Bu konuda üretim yapılması düşünülen ekolojiye uyum sağlamış yerel çeşitlerin kullanılması başarılı sonuçlar vermektedir. Böylece biyolojik çeşitliliğin korunmasına da katlı sağlanmaktadır. Bunu yanında, dayanıklı tohum, fidan ve hayvan kullanılmalıdır. 6. Ekolojik tarımda bitki sağlığı için yukarıda adı geçen ve etkileri uzun sürede görülen önlemler yanında erken uyarı sistemleri kullanımı ve faydalı canlı teşviki de bitki koruma kavramının önemli bir parçasıdır. Bu konuda zararlılarla mücadelede biyoteknik yöntemler (örneğin feromon tuzaklarının kullanıldığı kitlesel tuzaklama ya da çiftleşmeyi engelleme teknikleri, kısır böcek salım tekniği vb.) biyolojik mücadele (örneğin Bacillus thuringiensis preparatları, faydalı akar veya böcek salımı vb.) ve kültürel önlemler (örneğin yabancı otların toprak işlemeyle veya yakılarak yok edilmesi, bitki içinde havalanmayı sağlayacak şekilde budama yapılması vb.) uygulanabilir. Eğer sorun ürünü tehdit edici boyutlara ulaşırsa o zaman bitkisel veya mineral kökenli özel maddeler veya preparatlar kullanılabilir. 7. Yukarıda anlatılan toprak strüktürünü iyileştirici ve humus miktarını arttırıcı önlemlerle beraber toprağı koruyucu enerji tasarrufu sağlayan, çalışılan yerin koşullarına uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalıdır. Bunun için toprağın yapısı ve koşullarına dikkat edilmeli, çizici aletlerle çalışılmalı, pulluk gibi toprağı devirerek işleyen aletlere mümkün olduğunca az yer verilmeli ve temel kural olarak gereğinden fazla sayıda toprak işlemeden kaçınılmalıdır. 8. İşletmedeki hayvanların sağlığının iyi, verimlilik kapasitesinin yüksek ve uzun ömürlü olması teşvik edilmelidir. Bunun için ağılların usulüne uygun olması, beslenmenin mümkün olduğunca işletmenin kendi ürünleri ve yem bitkileri ile yapılması, yemlere kimyasal maddeler (antibiyotikler, kilo arttırıcı katkı maddeleri vb.) katılmaması, uygun ıslah çalışmaları ile istenen gelişmelerin temin edilmesine çalışılmalıdır. 9. Yetiştirilen hayvan miktarı kullanılan tarımsal araziye uygun olmalı ve bir hektar için bir büyük baş hayvan düşünülmelidir. (Almanya’da bu sayı 1 hektar için 1.1 büyük hayvandır.) 10. Tarımsal üretimde, verim ve kalite arasında ters bir orantı vardır. İkisi arasında denge kurulmalıdır. Ancak ekolojik tarımda bu denge oluşturulurken kalitenin ürün miktarına göre öncelik aldığı unutulmamalıdır. 11. Ekolojik üretim yapan tarım işletmesinde başta petrol olmak üzere fosil yakıtlar ve diğer enerji kaynakları optimum verimi sağlayacak düzeyde azami tasarruf kuralına uyularak kullanılmalıdır. Enerji kullanımında güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynakları olabildiğince tercih edilmelidir. 12. Tarım işletmesi çok yönlü ve çekici bir şekilde düzenlenmelidir. (Peyzaj düzenlemeleri, meyve bahçeleri vb.). Bu amaçla dinlendirici bir etkiye sahip bir mekanın kurulması, bunun muhafazası ve sınırlı bir dönem yerine uzun süreli faydalı üretim (sürdürülebilirlik) esas alınmalıdır. 13. Ekolojik tarım işletmeleri gelişme olanakları bulunan; üreticiye ve çalışanlarına tatmin edici kazanç ve imkan sağlayabilen yeterlilikte ve ekonomik canlılıkta olmalıdır. ORGANİK TARIM İLE İLGİLİ BİLGİLERDE YANLIŞLIKLAR Organik tarım için edinilen bilgilerde yanlışlıklar bulunmaktadır. Bunlar şu şekilde özetlenebilir: 0 Organik tarım denince kimyasal madde kullanmadan yapılan tarım anlaşılmaktadır. Ne var ki, doğadaki tüm canlı ve cansız materyalin kimyasal bir bileşimi vardır. Bu durumda organik tarımda kimyasal kullanımın dışlanamayacağına işarettir. Burada dikkat edilecek nokta verilecek kimyasal maddelerin sentetik kökenli olmasından kaçınmak, doğada bulunan formlarını kullanmaktır. 0 Organik tarımda kimyasal maddelerin yerine doğal maddelerin yeterli olacağı düşünülmektedir. Ancak kimyasal gübrelerin yerinin doğal gübre kullanımı ile doldurulması yeterli değildir. Çünkü doğal gübrelemede de aşırıya kaçılması olumsuz etkilere neden olabilecektir. Önemli olan bitkilerin ihtiyaç duyduğu ölçüde beslenmelerinin sağlanmasıdır. Buradaki önemli nokta doğaya hükmedici nitelikte değil, aksine doğayla uyum içerisinde çalışmaktır. 0 Organik tarım eskiden kalma bir sistemin yeniden canlandırılması değil, yeni modern ve etkin bir sistemin geliştirilmesidir. Organik tarım eski zamanlardaki üretim tarzına dönüş olmayıp doğanın verdiği ile yetinmemektedir. Eskilerdeki ekim nöbeti, birleşik ekim metotları, elle ot savaşımı gibi uygulamalar organik tarımda da bulunmasına karşılık, organik tarım bugünkü modern tarımın tüm olanaklarını kullanmayı, ürün kalitesini yükseltmeyi, toprağın yapısını kuvvetlendirmeyi ve üretkenliğini sağlıklı bir şekilde devam ettirmeyi, doğanın dengesini bozmayacak maddeleri kullanmayı ve çevreyi kirletmemeyi, gelecek nesilleri tehdit edecek uygulamalardan sakınmayı düşünen bir tarım anlayışıdır. 0 Organik tarım ile elde edilen ürünlerin albenisi yanında, meyvelerin lekeli ve hafif bereli olmalarının önemli olmadığı düşünülmekte ve gerekirse böcekli bile olmasında sakınca olmadığı yanlışına düşülmektedir. Oysa organik tarımda ürünün iriliği, şekli ve rengi ihmal edilebilirse de zarar görmüş olması kabul edilmemektedir ORGANİK TARIMIN GELİŞİMİ Dünya’da Organik Tarım Dünyada organik tarım konusunda ilk geniş boyutlu yönetmelik Avrupa Birliği (AB) tarafından 1991 yılında EEC 2092/91 sayı ile yayınlanmış ve daha sonraki yıllarda birçok değişiklikler yapılarak 1999 yılında hayvansal ürünlerle ilgili (EC 1804/1999) kısım eklenmiştir. İsviçre’nin hazırladığı Bioswiss ve FAO tarafından 1999 yılında hazırlanan Codex Alimentarius’tan sonra 2000’de hazırlanarak yürürlüğe giren ABD’inde National Organic Program (NOP), Japonya’da Japanese Agricultural Standards (JAS) adı verilen organik tarım standartları tüm dünyada özellikle küresel pazar hareketlerini etkilemiştir. Dünya üzerinde 26.4 milyon hektarlık alanda kontrol ve sertifikalı olarak organik üretim yapılmaktadır. 2005 yılı istatistiklerine göre, en geniş organik üretim alanına sahip ülkeler sıralamasında 11.3 milyon ha ile Avustralya birinci, Arjantin 2.8 milyon ha ile ikinci, İtalya 1.052 milyon ha ile üçüncü sırada yer almaktadır. Bu ülkelerin organik üretim alanlarının genişliği, organik hayvan yetiştiriciliği için ayrılmış sertifikalı mera alanlarından kaynaklanmaktadır. Türkiye ise yaklaşık 103 bin hektar alan ile 29. sıradadır. Türkiye’de Organik Tarım Türkiye’de organik tarım, 1984-1985 üretim sezonunda genişleyen pazar için Avrupalı firmaların ülkemizden organik ürün talebi ile ihracata yönelik olarak başlamıştır. Bu arada Türkiye’deki organik tarım hareketinin sağlıklı ve doğru gelişimini gerçekleştirmek amacıyla 1992 yılında Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) kurulmuştur. Avrupa Birliğindeki gelişmelere uyum sağlamak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliği ile yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve "Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik" 18 Aralık 1994 tarih ve 22145 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve yetkili kılınan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın denetiminde ve yönetmelik kuralları çerçevesinde organik tarım faaliyetleri başlamıştır. Daha sonra Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde, “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı” gereğince Avrupa Birliği Organik Tarım Yönetmeliğinde yapılan ekler ve değişiklikleri ve bitkisel, hayvansal ve su ürünlerini de kapsayacak şekilde hazırlanarak 11.07.2002 tarih ve 24812 sayılı Resmi Gazete de, “Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik” yayınlanmıştır. Nihayet tüketiciye güvenilir, kaliteli ürünler sunmak üzere organik ürün ve girdilerin üretiminin geliştirilmesini sağlamak için gerekli tedbirlerin alınmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla 01.12.2004 tarih ve 25659 sayılı Resmi Gazete’de 5262 Kanun Numarası ile “Organik Tarım Kanunu” çıkartılmıştır. “Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik” en son olarak, Organik Tarım Kanunu’na uyarlanarak 10 Haziran 2005 tarihinde 25841 sayılı Resmi Gazete’de son şeklini almıştır. Türkiye’de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın 2004 verilerine göre toplam 279 623 tonluk 174 adet sertifikalı organik ürün, 13 044 üretici/işletme tarafından 103 190 hektarlık bir alan üzerinde üretmektedir. Üreticilerin tamamına yakını organik tarım konusunda çalışan organizasyon kurumları ile sözleşmeli tarım yapmakta ve elde edilen organik ürünlerin çok büyük kısmı ihraç edilmektedir. ![]() Ekolojik Tarım Sisteminde Yer Alan Organizasyonlar ORGANİK TARIMIN YAPILIŞI Organik üretimin özelliği, her aşamasının kontrollü olması ve ürünün sertifikalandırılmasıdır. Organik ürünler organik ürün sertifikasına sahip olmalıdırlar. Sertifika Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş bağımsız ve özel kontrol ve sertifikasyon kuruluşları vermektedirler. Sertifika sistemi üreticileri ve tüketicileri haksız rekabet ve aldatılmaktan korumakta, ürüne verilen kod numarası ve kayıt sistemiyle izlenebilirlik sağlanmaktadır. Organik ürünlerdeki raftaki son üründen geriye üreticiye kadar ulaşmayı sağlayan izlenebilirlik söz konusudur. Başvuru Organik tarımın merkezi müteşebbistir. Organik tarım faaliyetinde bulunmak isteyen müteşebbis, kontrol ve sertifikasyon kuruluşuna veya kontrol kuruluşuna aşağıdaki belgeler ile birlikte başvurur. 1) Müteşebbisin adı, adresi, T.C. kimlik numarası ve vergi numarasını içeren kimlik bilgi ve belgeleri, 2) İşletmenin yeri ve konumu, 3) Kadastro çalışması tamamlanmış alanlarda tapu kaydı, tamamlanmamış alanlarda se araziye ait kroki, 4) Müracaat edilen arazinin veya arazinin kullanım hakkının kendine ait olduğuna dair bilgi ve belgeleri, 5) Gıda işleyen işyeri ise "Çalışma İzni ve Gıda Sicili Belgesi", "Üretim İzin Belgesi". Müteşebbis Organik tarımın merkezi müteşebbistir. Başvuru Organik tarım faaliyetinde bulunmak isteyen müteşebbis, başvuruda bulunur. Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşu veya Kontrol Kuruluşu Organik tarım yapmak isteyecek müteşebbisin temas ettiği kuruluşlardır. Karar Müteşebbisin organik tarıma uygun olup olmadığı belirlenir. Sözleşme Organik tarıma başlaması uygun bulunan müteşebbis, başvurduğu kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu ile sözleşme yapar. Geçiş Süreci Kuruluş sözleşme yaptığı; organik üretimi yapan müteşebbisi geçiş sürecine alır. Üretim ve Kontrol Müteşebbis kontrollü olarak faaliyetlerine başlar. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu yılda en az bir defa haberli veya habersiz olarak işletmeyi yerinde kontrol eder. Sertifikalandırma Tüm kontrol yöntemlerinin ardından işletmenin, organik ürünün ve girdinin geldiği aşamanın belgelendirilmesi sertifikasyon ile sonlanır. Pazarlama Sertifika almış organik ürünün tüketiciye ulaştırılması sağlanır. Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşu veya Kontrol Kuruluşu Organik ürünün veya girdinin, üretimden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek ve sertifikalandırmak üzere bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişilerdir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca yetkilendirilmiş organik tarım kontrol ve sertifikasyon kuruluşları Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşu Adresi Telefon Numarası Faks Numarası Mail Adresi BCS Mithatpaşa Cad.No:234/8 (İsmailoğlu İşhanı) Narlıdere/İzmir 0232-2390907 0232-2390608 bcsturkey@superonline.com CERES İnönü Cad.No.705 Yunus Emre Apt.Kat1/1 Poligon-İZMİR 0232-2472022 0232-2477001 info@ceres-cert.com.tr ECOCERT-SA Cumhuriyet Cad. No:2/3 35030 Bornova/İzmir 0232-3434360 office.turkey@ecocert.com0232-3433959 EKO-TAR Adnan Menderes Bulvarı Denis Apt. 36/1 33110 MERSİN 0324-3254964 ekotar@europe.com0324-3271944 ETKO 160.Sokak No:13/7 35040 Bornova/İzmir 0232-3397606 info@etko.org0232-3397607 ICEA Mustafa Kemal Cad.Halil Bey Apt.B Blok No:166/2 Kat:7 Daire: 13 35040 Bornova-İZMİR 0232-3426068 info@icea-tr.com admin@icea-tr.com0232-3428464 IMO 225.Sokak No:26/2 A Blok 35040 Bornova /İzmir 0232-3474705 imotr@imo-control.org0232-3474780 ORSER Simon Bolivar Caddesi, Cemal Nadir Sokak No:10 Kat:2 No: 5 06550Çankaya/ANKARA 0312-438 15 60 or_ser@hotmail.com 0312-438 15 59 orser06@ttnet.net.tr SKAL Suvari Cad. No:8-1 Bornova/İzmir 0232-3432651 turkey@skalint.com0232-3393703 Karar Aşaması Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu, başvuruda bulunan müteşebbisin organik tarım metoduyla üretime başlayıp başlayamayacağına karar verir. Sözleşme Organik tarıma başlaması uygun bulunan müteşebbis, başvurduğu kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu ile sözleşme yapar. Müteşebbis, organik tarım faaliyetini bireysel olarak yapabildiği gibi, üretici grubu ile de yapabilir. Bu durumda, müteşebbis üretici grubu adına kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu ile sözleşme yapar. Yetkilendirilmiş kuruluş, her bir üretim aşaması için, ayrı ayrı sözleşme yapabileceği gibi, her faaliyeti ayrı ayrı belirtmek kaydıyla tek bir sözleşme de yapabilir. Yetkilendirilmiş kuruluş, müteşebbise ister bağımsız, ister üretici grubu dâhilinde olsun, Komitece hazırlanacak ve yetkilendirilmiş kuruluşlara bildirilecek kodlama sistemine göre, bir kod numarası verir. Geçiş Süreci Yetkilendirilmiş kuruluş sözleşme yaptığı; organik bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi yapan, orman ve doğal alanlardan ürün toplayan müteşebbisi geçiş sürecine alır. Bitkisel üretimde organik tarıma başlanmasından on iki ay sonra elde edilen ürünler geçiş süreci ürünü olarak değerlendirilir. Geçiş süreci ürünü, "Organik tarım geçiş süreci ürünüdür" etiketiyle pazarlanır.Geçiş süreci, tek yıllık bitkiler ile mera ve yem bitkilerinde iki yıl, çok yıllık bitkilerde üç yıldır. Tek yıllık bitkiler ekim tarihi, çok yıllık bitkilerde hasat tarihi göz önüne alınır. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu; arazinin önceki yıllardaki kullanım durumu, yapılan uygulamalar, bölgedeki genel durum ve yetiştirilen ürünler, risk durumları, konu ile ilgili müteşebbis kayıtları ve raporlarının incelenmesi neticesinde geçiş sürecini uzatabilir ya da kısaltabilir. Üretim ve Kontrol Müteşebbis, faaliyet alanı ile ilgili bilgileri kapsayan organik tarıma geçiş ve üretim planları hazırlar. Müteşebbis kontrollü olarak faaliyetlerine başlar. Kontrol işlemi; yazılı belgeleri, planları, defterleri, raporları, kayıtları, arazi, işletme ve depo gibi kritik nokta kontrollerini ve gözlemleri içerir. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu yılda en az bir defa haberli veya habersiz olarak işletmeyi yerinde kontrol eder. Müteşebbis tarafından kayıt altına alınan bütün organik tarım faaliyetleri kontrol raporları için temel bilgi niteliğindedir. Kontrol işlemi sırasında kontrolör, bağlı bulunduğu kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşunun organik tarım faaliyetlerini içeren kendi kontrol formlarını doldurur. Kontrolör, yaptığı kontrole dair kontrol sonuçlarını içeren bir belge düzenleyerek müteşebbise verir ve bu belge müteşebbisçe saklanır. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya kontrol kuruluşu kontrol işlemi sonucunda bir rapor hazırlar. Kontrol raporu, müteşebbisin yapılan organik tarım faaliyetlerinin kontrol sonuçlarını içerir. ![]() Sertifikalandırma Tüm kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin, organik ürünün ve girdinin geldiği aşamanın belgelendirilmesi sertifikasyon ile sonlanır. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşunca; organik tarım müteşebbis sertifikası ve ürün sertifikası verilir. Düzenlenen sertifikaların bir örneği Komiteye gönderilir. Organik ürün etiketi üzerinde:1) Ürünün adı ve sertifika statüsü belirtilmelidir. 2) Ürünün hasat yılı, üretim tarihi, sahibi ve yönetmeliğe uygun olarak üretilmiş olduğu belirtilmelidir. 3) Yurt içine sunulan organik ürünün üzerinde, aşağıdaki organik ürün logolarından birisi kullanılmalıdır. Organik üretilen ürünlerde farklı logolar kullanılır. Organik tarımsal ürün veya organik tarımsal madde üreten ve satanlar; ambalajlarında logo örneklerini kullanmak zorundadırlar. Bu logoları üzerinde bulundurmayan ürünler organik olarak iç pazara sunulamaz, reklam ve tanıtım yapılamaz veya kısaltmalarıyla patent için başvuramazlar. Bu logo, üretimi yapılmış ham madde, yarı mamul veya mamul tarımsal organik üretim maddelerine, yetkilendirilmiş kuruluşça kullandırılır. Organik olmayan ürünler için, tüketicide organik ürün izlenimi oluşturacak, haksız rekabete neden olacak, bio, biyo, eco, eko, org ön ekleri kullanılamaz. 4) Yetkilendirilmiş kuruluşun adı, kod numarası, sertifika numarası ve logosu bulunmalıdır. 5) Ürün içindeki maddeler, ağırlıklarının azalış düzenine göre liste halinde sıralanmalıdır. 6) Ürünün menşei belirtilmelidir. 7) Ürünün üretim yeri, üretim ve son kullanma tarihi belirtilmelidir. 8) İthal edilmiş ürünlerde Türkçe etiket bilgileri yer almalıdır. ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#21 |
Ağaç Dostu
|
Mine'cim haklısın böyle bir karışıklığa yol açmamak gerek. "Çevreci Tarım" ismine bir itirazım yok. Yeter ki adı konmuş olsun. Yalnız şöyle bir şey var, bu forumu çevre bilincine sahip olduğu için bahçesinde sağlıklı ürün yetiştirmek isteyen fakat hiçbir şey bilmediği için kaynak arayan bir çok kişi de okuyor. İşe kendi yönümden baktığım için böyle düşünüyorum belki ama keşke işin resmi boyutu bu başlıkta, yukarıda bahsettiğim kişilere hitap edebilecek boyutu da başka bir başlıkta tartışılsa, sorular orada cevaplansa.. Bu kadar karmaşık, resmi bilginin arasında insanın aradığı pratik bilgileri bulması zor. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#22 |
agaclar.net
|
Aranılan pratik bilgilere forumun genelinden ulaşmak zor değil. İyi bir okuyucu, çalışkan bir üye hemen bulur onları. Sayfalarımız arasında bol bol bu konu ile ilgili bilgi var. Sık sık, yeri geldikçe, yenilerini de ekliyoruz. Üyeler sadece evde yapılan ilaçları takip etseler, bu bile büyük kazanç olur. ![]() Diğer ziraat mühendisi arkadaşlar da, kontrollü tarım yapan üreticiler de ev bahçeleri için bilgiler verirlerse hepimiz faydalanırız. ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#23 |
agaclar.net
|
Vereceğim linkteki pdf dosyasını kaydedip okuyun, Tarım bakanlığının çiftçi eğitim dosyalarından biri.Böylece bazı önemli pratik bilgilere de ulaşmış olursunuz. http://81.213.206.42/pdf_dosyalar/organik_tarim.pdf |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#24 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 17-07-2006
Şehir: Hatay
Mesajlar: 342
|
Organik Tarım ****** araştırılsın, ama şu anda dünyada organik tarım ile beslenmek, insan nüfusunu doyurmak imkansızdır. Pazardan Organik ürün ya da Ekolojik ürün diye aldıklarınızın da organik olduğunu sanmayın. O kadar zor şartları var ki uygulamak imkansıza yakın. Tarım yapmak zaten başlı başına ekolojik dengeyi bozmaktır. Normal şartlarda tarlada domates yetişmez, birçok bitki türü bir adara, özellikle da yabani formda bulunur. Ancak tarımda, doğal konukçular dışlanır yerine devşirme evlatlar yetiştirilir, yani dağdan gelip bağdaki kovulur. Ancak bunu yapmak zorundayız değil mi? Yoksa aç kalırız. Bunun sonucu olarak da, Bozduğumuz denge içinde bizim bitkimize saldıran birçok etmen ortaya çıkar. Doğal ortamda denge halinde olan bu canlılar, bizim elimizle bozduğumuz çevrede bir gurup daha baskın hale gelir. Ve zararlı, hastalık, yabancı otlar musallat olurlar. Bunlar da bizim bitkilerimizin verimini ciddi ölçüde azaltırlar. Bazen %5, bazen %100. Örneğin süne emgili dane oranı buğdayda %5 ise, o buğdaydan ekmek yapılamaz. Çünkü o undaki böcek salgıları unun hamur olmasını engellerler (mayaları olumsuz etkiledikleri için hamurlaşma sınırlı olur). Yani zarar %100. Bu canlılarla da mücadele etmek zorundayız. Hastalık, Zararlı ve Yabancı otlarla en iyi savaş yöntemi Entegre mücadeledir. Yani bütün mücadele yöntemlerini kullanmak. Örneğin bir sorun var, onunla mücadele etmek için kültürel önlemler alınır,
Organik tarım ürünleri çok pahalıdır. Azalan tarım topraklarına karşılık her geçen gün artan nüfusu doyurabilmek için ucuz ve bol ürün elde etmek gereklidir. Aksi takdirde organik ürünler diye çıkan ürünler sadece sosyetenin sofralarını süsleyecek, biz orta gelir gurubu ise zehirli ürünler yemeye devam edeceğiz... Düzenleyen malina : 18-07-2006 saat 22:06 Neden: paragraf |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#25 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 01-04-2005
Mesajlar: 517
|
new york'ta, birilerinin gönüllü beraberliğiyle ortak sebze bahçeleri teşkil edildiğini görmüştüm bir belgeselde. belki hayal gibi olacak ama, neden olmasın diyorum, bir gün böyle bir çalışma da biz yapabiliriz ![]() örnek bir çiftlik olur. sponsorlar bulunur. inekler, koyunlar alırız. lahanalar, domatesler, kekikler. ineklerimizi çiflikteki yem bitkileriyle büyütürüz. vallahi ciddi olarak düşündüm bir an. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#27 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 01-04-2005
Mesajlar: 517
|
aslında bu benm ilk gençlik yıllarımdan beri geliştirdiğim bir hayal. biraz daha farklıydı. kocaman bir çiftliğim olacaktı bir gün. bütün sevdiğim insanlarımla orada yaşayacaktım. herkesin özel yaşama yerleri olduğu gibi, evin giriş yerinde büyük, çok büyük bir masa da olacaktı ve sık sık biz bu masada yemek yiyecek, bir araya gelecektik. bu çiftlikte herkes çalışacaktı falan filan kaçmış olacaktık onlardan bizim kahkahalarımız daha güzel olacaktı o yılların ortak yaşama hayallerinden etkilenmiştim belki belki hippi ruhu vardı bende kaldı mı bir yerlerde bilmiyorum bu ruhtan bir parça |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#28 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Hadi konuyu daldan dala uçuruyoruz devam edeyim bende. elli altı yaşında "sıkıldım ben sizden dağlara atacağım kendimi "dedi annem .Öylede yaptı.Çatalkaya dağında ,elektirik olmayan bir kerpiç kulübe yaptık.önce bir oda sonra iki. yolda yok.suda pınardan geliyor.bir senede genç kıza dönüştü.ağaçlar dikti. kendine yetecek sebze dikti.yaz kış onbeş sene orda kaldı.kışın odununu kendi topladı kırdı.yetmişinden sonra kışları gidemez oldu. şimdi sekseni geçti.keşke dönmeseydimde orda kalsaydım der ara sıra.. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#29 | |
Ağaç Dostu
|
Sabah Gazetesinden bir haber; Alıntı:
Düzenleyen aybala : 30-08-2006 saat 10:44 |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#30 |
Ağaç Dostu
|
Böylece ilaç kullanmadığımız, koyun gübresi verdiğimiz, fidelerini fidanlıktan aldığımız, yola 100 m cepheli babamızın çifliğindeki domates, biber, patlıcan, salatalık, nane, maydonoz, sarımsak, böğürtlen, karpuz ve kavunun organik olmadığını öğrenmiş oldum. ![]() Erik, şeftali, elma, armut ve kayısıya ilaçlama yaptığımız için onların organik olmadığını biliyordum ama diğer bilgi konu hakkındaki bilgisizliğimizi gün ışığına çıkardı. Verilen bilgiler için Teşekkürler. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
Etiketler |
armutlu, organik, tarım |
Konu Araçları | |
Mod Seç | |
|
|