![]() |
|
|
|
|
|
#1 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 01-04-2005
Mesajlar: 517
|
aslında bu benm ilk gençlik yıllarımdan beri geliştirdiğim bir hayal. biraz daha farklıydı. kocaman bir çiftliğim olacaktı bir gün. bütün sevdiğim insanlarımla orada yaşayacaktım. herkesin özel yaşama yerleri olduğu gibi, evin giriş yerinde büyük, çok büyük bir masa da olacaktı ve sık sık biz bu masada yemek yiyecek, bir araya gelecektik. bu çiftlikte herkes çalışacaktı falan filan kaçmış olacaktık onlardan bizim kahkahalarımız daha güzel olacaktı o yılların ortak yaşama hayallerinden etkilenmiştim belki belki hippi ruhu vardı bende kaldı mı bir yerlerde bilmiyorum bu ruhtan bir parça |
|
|
|
|
|
#2 |
|
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Hadi konuyu daldan dala uçuruyoruz devam edeyim bende. elli altı yaşında "sıkıldım ben sizden dağlara atacağım kendimi "dedi annem .Öylede yaptı.Çatalkaya dağında ,elektirik olmayan bir kerpiç kulübe yaptık.önce bir oda sonra iki. yolda yok.suda pınardan geliyor.bir senede genç kıza dönüştü.ağaçlar dikti. kendine yetecek sebze dikti.yaz kış onbeş sene orda kaldı.kışın odununu kendi topladı kırdı.yetmişinden sonra kışları gidemez oldu. şimdi sekseni geçti.keşke dönmeseydimde orda kalsaydım der ara sıra.. |
|
|
|
|
|
#3 | |
|
Ağaç Dostu
|
Sabah Gazetesinden bir haber; Alıntı:
Düzenleyen aybala : 30-08-2006 saat 10:44 |
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Ağaç Dostu
|
Böylece ilaç kullanmadığımız, koyun gübresi verdiğimiz, fidelerini fidanlıktan aldığımız, yola 100 m cepheli babamızın çifliğindeki domates, biber, patlıcan, salatalık, nane, maydonoz, sarımsak, böğürtlen, karpuz ve kavunun organik olmadığını öğrenmiş oldum. Erik, şeftali, elma, armut ve kayısıya ilaçlama yaptığımız için onların organik olmadığını biliyordum ama diğer bilgi konu hakkındaki bilgisizliğimizi gün ışığına çıkardı. Verilen bilgiler için Teşekkürler. |
|
|
|
|
|
#5 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 04-01-2010
Şehir: Mersin,Adana
Mesajlar: 11
|
Organik tarım toprakla başlar,
Organik tarımın ana konusu olan toprak nasıl kurtlur? Yılladır yapılan yanlış ve eksik kontrol ve az bilgilendirme(hiç olasada) bu işleri devlet adına tarım bakanlığı ve ilgili il müdürlükleri yapmaktadır.toprağın doğal olması için yapılanlar doğal olmayan şeyle olmalı ki bizlere sunulan gıda ürünleri yıllardır alıştırılmış çiftçi ailelerince yanlış olarak günümüze kadar gelmiş,artık oldukça piyasaya arzı olduğunu gördüğüm organik toprağın düzenleyicileri olarak satışta olanları yüzde miktrlarını dikkate almak ve üzerlerinde yazan kullanım bilgilerine göre az veya fazla vermemek gerekir. Doğal yaşam için organik ürün =sağlıklı yaşam saygılarımla adem güvenç mersin |
|
|
|
|
|
#6 | |
|
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 07-09-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 43
|
Alıntı:
|
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Ağaç Dostu
|
Kimyasal tarimin insana ve dogaya yattigi zararin gunden gune ortaya cikmasina ragmen halen urunlerimizin cogunun organik olmamasi uzucudur.Turkiyede az da olsa geleneksel yontemlerle kucuk ciftliklerde uretilen dogal urunler mevcud.Bunun yanida son yillarda organik ve hormonsuz gidalara artan ilgi nedeniyle modern anlamda organik tarim yapan ciftliklerde kurulmustur. Kimyasal bitki ve zararli ilaclari ulkemizde cok dikkatsiz kullanilmakta. ilaclama yapan kisiler kesinlikle vucutlarini kapamali eldiven,maske,sizdirmayan botlar giymeli. Bu konuda cevremizi uyarmaliyiz bu ilaclar aslinda bir zehirdir malesef bizim insanimiz bana bisey olmaz deyip dalliriyor ciplak elini zehirin icine !En iyisi hic kullanmamak bana kalirsa. ABDde DDT ellili yillarda bazi bilim adamlarinin karsi cikmasina ragmen yillarca zararlilarda mudacelede sprey olarak kullaniddi ancak olumlerin artmasi sonucu gercek ortaya cikti ve yasaklandi.Turkiyede kacak tarim ilaclarinin bilincsizce kullanildigi halk pazarlarinda ev bitkileri icin zehirli kimyasallarin "ilac "diye satildigi bir ortam varken saglikli olani desteklemeliyiz. |
|
|
|
|
|
#8 |
|
Ağaç Dostu
|
Fukuoka'nın kitabı nihayet Türkçe basıldı. Daha doğrusu Eylül 2006 da basılmış da ben yeni gördüm. Kaos Yayınları Ekin Sapı Devrimi Doğal Tarıma ve Doğal Hayata Giriş. Doğal tarımın mucizevi yönlerini artık birinci elden okuyabileceğiz. Tarlamda ayırdığım kimse girmesin bölümü yanına bir de doğal tarım bölümü ekleyeceğim. Gerçi 5 senedir tarla sürülmedi ve gübrelenmedi ama köylüler sahipsiz bulup biriki kere otunu biçtiler. |
|
|
|
|
|
#9 |
|
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 26-02-2007
Şehir: ANTALYA
Mesajlar: 60
|
Organik olan herşeyle ilgileniyorum ama burdaki bilgiler kafamı karıştırdı.Sebzelerin kendilerini hastalıklardan koruyabilmeleri için aynen bizim vücudumuzda olduğu gibi bir savunma sistemi geliştirdiklerini Ziraat mühendisi bir arkadaştan duymuştum.Ve bu insanlar tarafından kontrol edilmezse yani onun üreteceği antikor diyelim dışardan verilmezse sebze bu işi sadece kendi üstlenirse o sebzenin yarar değil zarar vereceğinden bahsediyordu.Bu konu hakkında neler söyleyebilirsiniz? |
|
|
|
|
|
#10 |
|
Ağaç Dostu
|
Sayın Didemnaz İnsanlar milyonlarca sene tabii halde yetişmiş bitkilerle beslendiler. Hayvanlar (ki insan da organizma itibarı ile bir hayvan) daha halen bu tabii bitkileri yiyerek gıdalarını temin ediyorlar . Ne insan nesli kurudu ne de tabiattaki hayvanlar ahırdakilerden daha sağlıksız. Kararı kendiniz verin. |
|
|
|
|
|
#11 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 23-11-2006
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 20
|
Organik soğan yetiştiriciği hakkında bilgiye ihtiyacım var(ingilizce ve italyanca farketmez) özellikle hastalıklarla mücadelesi konusu işime yarar ama diğer bilgilere de göz atmak istiyorum.Elinde bu bilgiye sahip olan arkadaşlar hızla benle paylaşırsa mutlu olurum.... |
|
|
|
|
|
#12 | |
|
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 11-05-2008
Şehir: Konya
Mesajlar: 40
|
Organik Soğan Yetiştiriciliği
Alıntı:
İklim istekleri: Ilık iklimlerden serin iklimlere kadar değişik iklimlerde yetişebilen soğan bitkisi gündüzleri sıcak ve kurak, geceleri ise serin şartları sever. Ayrıca yağışlı bir ilkbahar iklimi ister. Işıklanma ve sıcaklık soğan için vazgeçilmez faktörlerdir. Gelişme döneminde 18-20 oC civarındaki sıcaklıklar istenir. Baş bağlama döneminde ise sıcaklığın 23-26 oC civarlarında olması ideal baş gelişmesi için gereklidir. Baş kuruma döneminde kuraklık arzulanır. Aksi halde yağışlar ile nemlenen toprakta soğanlar hemen yeniden kök meydana getirerek gelişmelerini sürdürmeye başlarlar. Gün uzunluğu da soğan üretiminde önemli diğer bir faktördür. Soğan tam anlamıyla bir geçit bölgesi bitkisidir. Toprak istekleri: Soğan kumlu killi, killi kumlu, humuslu, kuvvetli topraklarda iyi yetişir. Fazla sulak topraklardan elde edilen soğanların depo ömürleri kısadır. Zayıf topraklardan alınan soğanların başları ufak kalır ve verimleri düşer. Soğan besinlerce zengin, derin ve kabuk bağlamayan topraklarda iyi yetişir. Taban suyu yüksek arazilerde ve ağır killi topraklarda yetiştirilmemelidir. Organik topraklarda yüksek verim elde edilir. Asidik toprakları sevmez, alkalin karakterli toprakları tercih eder. Soğan için uygun pH değerleri 6.5-7.5 arasıdır. Erken dönemde pazar için yetiştirme yapılacaksa allüviyal karakterli topraklar tercih edilmelidir. Böyle topraklarda yetiştirilen soğanlar erken hasat edilirler, ancak depolanma süreleri kısa olur. Kış mevsimi için yetiştirilecek soğanlar killi topraklarda yetiştirilmelidir. Killi topraklarda yetiştirilen soğanların depo ömrü daha uzundur. Toprak işleme ve ekim: Soğan tarımında toprak işlemenin amaçları; iyi bir tohum yatağı hazırlamak, ön bitkiden kalan sap artıklarını gömmek, toprağı havalandırmak, yabancı otları yok ederek toprakta depolanan suyu artırmaktır. Bu amaçla, ön bitkinin hasadından sonra soğan ekilecek tarla kulaklı pulluk ile sürülmeli, ilk sürümden sonra, düşen yağışlar nedeniyle önemli bir otlanma görülürse toprak kazayağı ile işlenmelidir. Ön bitki tahıl ise anız yakılmamalı, biçerden arta kalan saplar saman makinesi ile alındıktan sonra gölge tavı (anız tavı) kaybolmadan dekara 2 kg üre gübresi verilerek sürülmelidir. Eğimli tarlalarda sürüm-ekim işlemleri eğim doğrultusunda değil, eğime dik olarak yapılmalıdır. Soğan ekilecek tarlada toprağın çok iyi işlenmiş ve ekime hazırlanmış olması gerekir. Zira soğanın çimlenme süresi çimlenme dönemindeki hava şartlarına bağlı olarak 3-4 haftaya kadar uzayabilir. Aynı zamanda soğan tohumları küçük ve kalın kabuklu olduğundan suyu alabilmesi için toprakla iyi temas etmesi gerekir. Bu nedenle soğan ekimi yapılmadan önce toprak iyice inceltilir ve biraz sıkıştırılır. Kazayağı ile yüzeysel olarak işlenip diskaro ile inceltilen toprak sürgü çekilerek düzeltilmiş ve bastırılmış olur. Tarım topraklarının üretim gücünün ve sağlığının korunması, ilaçlara bağımlılığın azaltılması ve üretilen soğan bitkisinin sağlığı için ekim nöbeti uygulanmalıdır. Tarım yapılan alanlarda aynı bitkinin aynı tarlaya üst üste ekilmesi toprağın fakirleşmesine ve o bitkinin hastalıklarının artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle soğan tarımından yüksek verim alabilmek için mutlaka ekim rotasyonu yapılmalıdır. Organik soğan tarımında ekim nöbeti planlamasında dikkat edilecek esaslar şunlardır: 1. Soğan toprakta azot depolama özelliği olan baklagillerle ekim nöbetine girmeli, 2. Yüzeysel köklü bitkilerle (hububat, pırasa, marul, soğan) ekim nöbetine girmeli, 3. Az su tüketen hububat gibi bitkilerle ekim nöbetine girmeli, 4. Monokültür üretimden kaçınılmalı ve 5. Münavebe planında yer alan bitkiler toprağın verimlilik özelliklerini dengelemelidir. Tohum: Ekimde kullanılacak tohum, genetik olarak yapısı değiştirilmemiş, döllenmiş hücre çekirdeği içindeki DNA dizilimine dışarıdan müdahale edilmemiş, sentetik pestisitler, radyasyon veya mikrodalga ile muamele görmemiş biyolojik özellikte olmalıdır. Hastalık ve zararlılara dayanıklı, bölgeye adapte olan uygun bitki tür ve çeşitler ekilmelidir. Organik tarımda genetiği değiştirilmiş çoğaltım materyalleri kullanılmaz. Organik bitkisel üretimde kullanılacak tohum, fide, fidan, anaç, misel, çelik, yumru gibi çoğaltım materyalleri organik tarım metoduyla üretilmiş olmalıdır. Ancak fide dışındaki çoğaltım materyallerinin organik olarak elde edilememesi durumunda, modern üretimden gelen, Yönetmelikte organik tarımda kullanılmasına izin verilen organik gübre ve toprak düzenleyiciler (Yönetmelik Ek-1 A) ile bitki ve hayvansal orijinli maddeler (Yönetmelik Ek-1 B) dışındaki herhangi bir yapay kimyasal madde ile muamele görmemiş çoğaltım materyali kullanılabilir. Yabancı otlara karşı dayanıklı çeşit tercih edilmelidir. yetiştirilecek çeşit hastalıklara karşı hassas ve ilaçsız ise mutlaka bu hastalığa karşı Yönetmelikçe izin verilen ekimden/dikimden önce çevre dostu bir tohum ilacı ile ilaçlanmalıdır. Organik tarım için başvuru: Organik bitkisel üretim, yetkilendirilmiş kuruluş ile sözleşme kapsamında ve onun kontrolünde yapılır. Organik soğan yetiştirecek çiftçi önceki ünitelerde isim ve adresleri verilen organik tarım kontrol ve sertifikasyon kuruluşundan herhangi biri ile temasa geçerek organik soğan yetiştireceğini beyan eder ve kimlik bilgileri ile tarla bilgi ve belgelerini sunar. İlgili kuruluş müteşebbisin tarlasını inceleyerek organik yetiştiricilik yapılıp yapılmayacağına karar verir. Organik yetiştiricilik yapılacak nitelikteyse sözleşme imzalanır ve kuruluş, müteşebbis bilgilerini en yakın Tarım İlçe Müdürlüğüne verir. Tarım İlçe Müdürlüğü bu bilgileri bağlı bulunduğu Tarım İl Müdürlüğü İstatistik Şube Müdürlüğüne sunar. Bu şube ise ilgili bilgileri istatistik amaçlı olarak Tarım Bakanlığı bünyesindeki Organik Tarım Komitesine aktarır. Organik tarım kontrol ve sertifikasyon kuruluşu organik tarım yapacak müteşebbisi geçiş sürecine alır. Geçiş süreci soğanda iki yıldır. Geçiş sürecinde soğan gibi tek yıllık bitkilerde ekim tarihi göz önünde tutulur. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu; arazinin önceki yıllardaki kullanım durumu, yapılan uygulamalar, bölgedeki genel durum ve yetiştirilen ürünler, risk durumları, konu ile ilgili müteşebbis kayıtları ve raporlarının incelenmesi neticesinde geçiş sürecini uzatabilir ya da kısaltabilir. Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından yapılan kontrollerde arazide toprak koruma tedbirleri alınıp alınmayacağına karar verilir. Organik soğan üretiminde, gereksiz ve toprakta erozyona neden olacak şekilde toprak işleme yapılamaz. Toprağın verimliliği ve biyolojik aktivitesi şu yöntemlerle sağlanır: Çok yıllık ekim rotasyon programı içerisinde baklagil ve derin köklü bitkiler yetiştirilmeli veya yeşil gübreleme yapılmalıdır. Tek ürün için, yılda dekar başına 17 kg saf azotu geçmeyecek şekilde organik hayvansal üretimden elde edilen gübre kullanılmalıdır. Yönetmelik hükümlerine göre üretim yapılan arazilerden elde edilen karışık veya karışık olmayan organik materyallerin kullanılması gerekmektedir. Organik soğan yetiştirilecek alanlarda, bu önlemlere rağmen yeterli toprak verimliliği ve biyolojik aktivitenin sağlanamaması halinde, Yönetmeliğin Ek-1 A bölümünde yer alan gübre ve toprak iyileştiriciler [ekstansif hayvancılıktan elde edilen çiftlik gübresi, kurutulmuş çiftlik gübresi ve suyu alınmış kanatlı hayvan gübresi, kanatlı ve çiftlik gübresi içeren kompostlaştırılmış hayvan gübresi, hayvanların sıvı dışkıları (taze gübre sızıntısı, idrar, vb.), solucan (vermicompost) ve böceklerin kompostu, guano, hayvansal kaynaklı ürünler ve yan ürünler (kan unu, tırnak unu, boynuz unu, kemik unu veya jelatinsiz kemik unu, balık unu, et unu, tüy, saç ve chiquette unu (öğütülmüş deri ya da kürk unu), yün, kürk, saç, sütçülük ürünleri, bitkisel kaynaklı ürünler ve yan ürünler; örneğin, yağlı tohum küspesi, kakao kabukları, ıskarta malt, vb.den elde edilen gübreler, kompostlaştırılmış veya fermente edilmiş ev atıkları, kompostlaştırılmış veya fermente edilmiş sebze materyalleri karışımı, kültür mantarı üretim artıkları, deniz yosunu ve deniz yosunu materyalleri, talaş ve tahta parçaları, kompostlaştırılmış ağaç kabuğu, ağaç külü, peat, killer, örneğin, perlit, vermiküllit vb., yumuşak kaya fosfatı, alüminyum kalsiyum fosfat, bazik curuf, ham potasyum tuzları, örneğin kainit, silvinit vb., magnezyum tuzu içerebilen potasyum sülfat, stillage ve stillage ekstraktı, doğal kaynaklı kalsiyum karbonat, örneğin tebeşir, marn, öğütülmüş kireçtaşı, breton toprağı (alg kireci), fosfat tebeşiri, doğal kaynaklı magnezyum ve kalsiyum karbonat, örneğin magnezyum tebeşiri, öğütülmüş magnezyum kireçtaşı vb., magnezyum sülfat, örneğin kieserite, kalsiyum klorür çözeltisi, kalsiyum sülfat (jips, alçı taşı), şeker üretiminden elde edilen endüstriyel kireç, elementel kükürt, sodyum klorür, öğütülmüş kayaç, iz elementler, mikrobiyal gübreler] kullanılabilir. Kompost aktivitasyonu için genetiği değiştirilmemiş uygun bitkisel kaynaklı karışım veya mikroorganizma karışımları kullanılabilir. Gübreleme: Sonbahar toprak işlemesinden önce yukarıda bahsedilen, Yönetmeliğin izin verdiği organik materyallerden dekara 17 kg saf azotu geçmeyecek şekilde, örneğin organik hayvancılıktan elde edilen iyi yanmış ahır gübresi %1 N içeriyorsa, bundan dekara 1200 kg verildikten sonra toprak işlenerek kök bölgesine karıştırılmalıdır. Toprak analiz sonuçlarına göre fosfor yetersiz ise veya önceki yıllarda bitkilerin fosfor noksanlığı çektiği biliniyorsa sonbahar toprak işlemesinde dekara 30 kg öğütülmüş ham kaya fosfatı (%25 P2O5) uygulanmalıdır. Fosfor noksanlığında bitkiler zayıflamakta, başlar küçük kalmakta ve kökler cılızlaşmaktadır. Azot ve fosfor kaynağı olarak Yönetmelikte izin verilen iyi yanmış ahır gübresi, kompost, yeşil gübre ve ham kaya fosfatı gibi materyaller sonbahar sürümünde veya ekim öncesi toprak hazırlığı sırasında kök bölgesine karıştırılmalıdır. Yine toprak analiz sonuçlarına göre potasyum noksan ise ya da bitkilerin yaşlı yaprakları orta derecede klorozlu ve solgun, erken ölüm görülüyorsa, baş oluşumu zayıf ve kalitesi düşük (Aktaş ve Ateş, 1998) ise ham potasyum tuzu, örneğin kainit (%14-20 K2O) ekim öncesi toprak hazırlığında dekara 30 kg verilmelidir. Ayrıca potasyum noksanlığının yanında magnezyum noksanlığı da varsa magnezyum tuzu içeren potasyum sülfat ya da sadece magnezyum noksanlığı söz konusu ise magnezyum sülfat, örneğin kieserit (%30 K2O) dekara 20 kg dozunda uygulanmalıdır. Magnezyum noksanlığında soğanın alt yapraklarında sararmalar ve cılızlaşma meydana gelir. Toprak killi ise, fazla kireçli değil ise kaliteli ahır gübresi yeteri miktarda sonbahar sürümünde uygulanmışsa bitkiler fazla potasyum ve magnezyum noksanlığı çekmezler. Soğan yetiştirilen topraklar kireçli olduğundan ve ahır gübresi veya kompost uygulaması yapıldıysa, sulamalar düzenli ise kalsiyum noksanlığı da görülmez. Kalsiyum noksanlığında soğanın büyüme ucu gelişemez, kökler cılızlaşır, sap kırılabilir ve meyvelerin uç kısımları çürür. Organik gübre uygulamalarında bitkide kükürt eksikliği de meydana gelmez. Kükürt noksanlığında bitkinin genç yaprakları tamamen sararır. Organik ahır gübresi veya kaliteli kompost zamanında ve yeterli miktarda kullanılmışsa soğanda iz element noksanlıkları pek gözlenmez. Ancak toprak killi, çok kireçli, yüksek pH’lı ve düşük organik maddeli ise bilhassa demir ve çinko noksanlığı görülebilir veya gizli noksanlık mevcuttur. Demir noksanlığında üst yapraklarda damarlar arasında sararma (kloroz) meydana gelir. Çinko noksanlığında ise boğumlar arası daralır ve yapraklar küçülürken aynı zamanda yapraklarda renk açık yeşile döner. Böyle durumlarda Yönetmelikçe izin verilen, en az %12 Fe içeren demir tuzu, örneğin demir sülfat (%19 Fe) ilkbahar toprak işlemesinde tabana 1 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.5 kg/da ya da en az %5 Fe kapsayan şelatlı demir gübrelerinden ilkbahar toprak işlemesinde tabana 0.4 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.3 kg/da dozunda uygulanabilir. Çinko uygulaması için en az %15 zn içeren çinko tuzu, örneğin çinko sülfat (%23 Zn) ilkbahar toprak işlemesinde tabana 1 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.5 kg/da ya da en az %5 Zn kapsayan şelatlı çinko gübrelerinden ilkbahar toprak işlemesinde tabana 0.4 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.3 kg/da dozunda kullanılabilir. Mangan noksanlığında üst ve orta yapraklarda damarlar arasında kırmızı-siyah nekrozlar meydana gelir. Toprakta mangan noksanlığı mevcutsa ve organik gübrelemelerle dahi bitkilerde noksanlık belirtisi gözleniyorsa Yönetmelikçe izin verilen, en az %17 Mn içeren mangan tuzu, örneğin mangan sülfat (%27 Mn) ya tabana 1 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.5 kg/da ya da en az %5 Mn kapsayan şelatlı mangan gübrelerinden ilkbahar toprak işlemesinde tabana 0.4 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.3 kg/da dozunda verilmelidir. Genellikle bakır noksanlığı görülmediği için ayrıca bakırlı gübre uygulamaya gerek yoktur. Uygun bir organik gübreleme ile genellikle bor noksanlığı da görülmemekle birlikte, noksanlık durumunda bitkinin büyüme ucu gelişemeyerek dumura uğrar ve boğumlar arası daralır. İhtiyaç halinde Yönetmelikçe izin verilen, en az %14 bor içeren borlu gübre, örneğin borik asit (%17 B) ya ilkbahar toprak işlemesinde tabana 0.3 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.2 kg/da dozunda verilmelidir. Organik gübrelemelerle eksikliği giderilemeyen besin elementleri ancak Organik Tarım Yönetmeliğinde kullanılmasına izine verilen ve 18.3.2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelik’in Ek-1’inde belirtilen gübrelerle takviye edilebilir. Bu mineral gübreler şunlardır: Aluminyum-kalsiyum fosfat (%30 P205), öğütülmüş yumuşak fosfat kayası (%25 P205), kalsiyum sülfat (%25 CaO, %35 SO3), elementel kükürt (%98 S; %245 SO3), borik asit (%14 suda çözünür B), sodyum borat (%10 suda çözünür B), kalsiyum borat (%7 toplam B), boron etanol amin (%8 suda çözünür B), çözeltide boratlı gübre (%2 suda çözünür B), süspansiyonda boratlı gübre (%2 suda çözünür B), bakır tuzu (%20 suda çözünür Cu), bakır oksit (%70 toplam Cu), bakır hidroksit (%45 toplam Cu), bakır şelatı (%9 suda çözünür Cu, beyan edilen değerin en az %80’i şelatlı olmalı), bakır esaslı gübre (%5 toplam Cu), bakırlı gübre çözeltisi (%3 suda çözünür Cu), bakır oksiklorür (%50 toplam Cu), bakır oksiklorür süspansiyonu (%17 toplam Cu), demir tuzu (%12 suda çözünür Fe), demir şelatı (% 5 suda çözünür Fe, beyan edilen değerin en az %80’i şelatlı olmalı), demirli gübre çözeltisi (%2 suda çözünür Fe), mangan tuzu (%17 suda çözünür Mn), mangan şelatı (%5 suda çözünür Mn, beyan edilen değerin en az %80’i şelatlı olmalı), mangan oksit (%40 toplam Mn), mangan esaslı gübre (%17 toplam Mn), mangan esaslı gübre çözeltisi (%3 suda çözünür Mn), sodyum molibdat (%35 suda çözünür Mo), amonyum molibdat (%50 suda çözünür Mo), molibden esaslı gübre (%35 suda çözünür Mo), molibden esaslı gübre çözeltisi (%3 suda çözünür Mo), çinko tuzu (%15 suda çözünür Zn), çinko şelatı (%5 suda çözünür Zn, beyan edilen değerin en az %80’i şelatlı olmalı), çinko oksit (%70 toplam Zn), çinko esaslı gübre (%30 toplam Zn), çinko esaslı gübre çözeltisi (%3 toplam Zn)’dir. Parantezle gösterilen besin elementi değerleri en az olması gereken değerlerdir. Organik soğan yetiştiriciliğinde tabana uygulanacak yeterli miktar ve kalitede yanmış ahır gübresi ve kompost bulunamamışsa veya yeşil gübreleme yapılmamışsa Bakanlıkça belgeli ve mikro besin elementlerini de içeren bir organo-mineral gübre ve toprak düzenleyici olan katı hümik asitten ilkbahar toprak işlemesinde tabana en az 10 kg/da ve damla sulama ile ilk birkaç sulamada sıvı hümik asitten toplam 2 L/da dozunda uygulanmalıdır. Organik tarımda gübrelemede kullanılacak bazı ürünler; yanmış çiftlik gübreleri, sıvı hayvansal atıklar, saman, torf, organik ev atıkları, mezbaha atıkları, deniz yosunları, talaş, doğal fosfat, potasyum, kalsiyum, kireç, magnezyum kayaçları ile bakır, demir, mangan, molibden, çinko, bor gibi mikro besin maddeleri ve kükürt içeren bazı doğal maddelerdir. Organik tarımda toprağın bünyesi, arazinin eğimi, taban suyu yüksekliği, yetiştirilecek bitkinin çeşidi dikkate alınarak bilinçli ve öncelikle toprağın organik madde kapsamını artırıcı yanmış ahır gübresi veya yeşil gübrelemelerle takviye edici yönde hareket edilmelidir. Organik gübrelerden yanmış çiftlik gübresi, kompost, fiğ ile yeşil gübreleme toprakta ayrışarak besin maddelerini, toprağın su tutma kabiliyetini artırır ve erozyonu azaltarak toprağın verimliliğini koruyarak sürdürülebilir tarımın yapılmasını sağlar. Dikkat edilecek en önemli konu, özellikle organik çiftlik gübresi çevreyi kirletmeden depolanmalı ve insan dışkıları ve kanalizasyon atıkları kesinlikle gübrelemede kullanılmamalıdır. Organik atıklardan ağır metaller ve nitrat sızmasının yeraltı ve yerüstü sularıyla tarım alanlarını kirletmesi mutlaka önlenmelidir. Çapalama: Bitkiler fazla boylanmadan, damla sulama boruları serilmeden önce sıra araları kazayağı, çapa makinesi veya el çapası ile işlenmelidir. Bu işlem, toprağı kabartarak topraktan buharlaşma ile su kaybının azalmasını ve yabancı otların mekanik olarak yok edilmesini sağlar. Sulama: Soğanda verim ve kaliteyi etkileyen en önemli faktörlerden birisi toprakta kök derinliğinde bitkilerin faydalanabileceği faydalı rutubetin bulunup bulunmamasıdır. Susuzluğa en hassas olduğu dönem baş bağlama başın büyümesi dönemleridir. Soğanın etkili kök derinlinin yüzlek ve mevsimlik su tüketiminin 600 mm civarında olması sebebiyle en yüksek verim ve kalite için bitki olgunlaşıncaya kadar toprak nemi tarla kapasitesi nem seviyesine yakın düzeyde tutulmalıdır. Olgunlaşma başladığında ise soğan başlarının kurumasını sağlamak amacıyla sulama yapılmamalıdır. Sulamaya başlamak için toprak neminin çok düşmesini beklememelidir. Toprakta yeterli rutubet varsa veya havalar yağışlı ise baş bağlama dönemine kadar sulama yapılmamalı, aksi takdirde damla sulama ile bir kaç kez sulama gerçekleştirilmelidir. Baş bağlama ve baş büyüme dönemleri suya karşı en hassas dönem olduğu için bu dönemlerde serin havalarda 3 günde bir, sıcak havalarda ise 2 günde bir tercihen sabahın serin saatlerinde 2-3 saat süreyle damla sulama yapılmalıdır. Bu yöntemde bitki istediği suyu kök bölgesinde her zaman hazır halde bulduğundan kuraklık veya aşırı ıslaklık stresine girmemekte ve daha iyi gelişerek bol ve kaliteli ürün vermektedir. Organik tarımda karık yöntemiyle sulama yapılamaz. Sanayi ve şehir atık suları ile drenaj sisteminden elde edilen drenaj suları organik tarımda kullanılamaz, gerekli hallerde suyun uygunluğuna yetkilendirilmiş kuruluş tarafından yapılacak kontrollerde karar verilir. Sulama suyu çevre kirliliğine yol açmamalıdır. Sulama, toprak yapısında bozulmaya ve erozyona yol açmamalıdır. Bitki koruma: Organik Tarım Yönetmeliği gereği hastalık, zararlı ve yabancı otların mücadelesinde; hastalık ve zararlılara dayanıklı tür ve çeşit seçimi yapılmalı, uygun ekim nöbeti takip edilmeli, uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalı, kültürel, biyolojik ve biyoteknik mücadele metotları uygulanmalı, bitki hastalık ve zararlıları ile yabancı otlara karşı bu hususların uygulanamaması veya yetersiz kalması halinde Yönetmeliğin Ek-1 B bölümünde belirtilen girdiler (böcek öldürücü olarak jelatin, neem ağacından elde edilen azadirachtin, krizantemden elde edilen piretrin, Derris spp, Lonchocarpus spp. ve Terphrosia spp.den elde edilen rotenone, böcekleri çekici olarak kullanılan hidrolize proteinler, mantari hastalıklar için lesitin, böcek öldürücü, kırmızı örümcek öldürücü, mantari hastalık ve çimlenmeyi önlemek için nane yağı, çam yağı ve kimyon yağı gibi bitkisel yağlar, böcek öldürücü veya uzaklaştırıcı olarak Quassia amara ağacından elde edilen quassia, budama ve aşı yaraları için balmumu) kullanılır. Zararlılara karşı biyolojik mücadelede genetik değişiklik yapılmamış bakteri, virüs ve fungus gibi mikroorganizmalar, örneğin Bacillus thuringiensis, granül oluşturan virüs vb. gibi mikroorganizmalar kullanılır. Sadece tuzak, yayıcı ve cezp edicilerde; cezp edici olarak DAP gibi amonyum tuzları, meltametrin, mollussisit olarak metaldehit, eşeysel davranış bozucu olarak feromon, böcek öldürücü olarak piretroitler, Bactrocera oleae ve Ceratitis capitata’ya karşı lambdayhalotrin gibi maddeler kullanılır. Tuzaklar ve yayıcıların içerdikleri maddelerin çevreye bulaşması ve ekimi yapılmış ürünlerle teması önlenmeli, kullanıldıktan sonra toplanmalı ve kullanım süresi dolanlar güvenli bir şekilde yok edilmelidir. Kalıcı etkileri olan sentetik kimyasal gübreler, ilaçlar, hormonlar ve büyüme düzenleyicileri kullanılmamalıdır. Organik tarımda geleneksel olarak kullanılan maddeler şunlardır: mantari hastalıklardan korunmak için 3 kg Cu/da dozunu geçmeyecek şekilde bakır hidroksit, bakır oksiklorür, bakır sülfat ve bakır oksit, böcek öldürücü olarak Arap sabunu (potasyum sabunu), böcek öldürücü, kırmızı örümcek öldürücü ve mantari hastalıklarla mücadelede kireç-kükürt (kalsiyum polisülfit), zararlıları uzaklaştırıcı olarak kuvars kumu, mantari hastalıklara karşı, kırmızı örümcek öldürücü ve zararlı uzaklaştırıcı olarak kükürt kullanılır. Organik tarım bitkileri arasında yüzeye yayılan preparatlar olarak mollussisit için demir III fosfat kullanılır. Bitki hastalık ve zararlılarının kontrolünde kullanılan bazı ürünler; balmumu, kaya tozu, kükürt, bordo bulamacı, sodyum silikat, sodyum bikarbonat, potasyum sabunu (Arap sabunu), bitkisel ve hayvansal yağlar ile parafin yağıdır. Çeşitli hastalıklardan korunmak için dayanıklı çeşitler yetiştirilmeli, hastalıklı bitki artıkları tarladan uzaklaştırılmalı ve ekim nöbeti uygulanmalıdır. Yabancı ot mücadelesinde mekanik, kültürel yöntemlerin yanında çevre dostu olan doğayı kirletmeyen kimyasallar kullanılabilir. Bu esaslar doğaya zarar vermeyen bir üretim sistemini sağlar. Sürdürülebilir tarım da bu ilkelerden hareket etmektedir. Yabancı ot mücadelesi soğan yetişme devresinin ilk ayında çok önem taşır ve otla mücadele verimde önemli bir artış sağlayabilir. Hızlı gelişme yeteneğine sahip yabancı otlar özellikle ilk gelişme devresinde faydalı tarla alanını kaplayıp soğan bitkisinin gelişmesini engelleyerek ve bitki besin maddeleri ile suya ortak olarak önemli oranda zarar yaparlar. Soğan bitkisi geliştikçe yabancı otların büyümesini büyük ölçüde engellemektedir. Aşağıda değişik yöntemlerle ot mücadeleleri hakkında bilgiler verilmiştir: 1. Ekimde yabancı ot tohumu bulundurmayan tohumluk kullanılmalıdır. 2. Mümkün olduğunca doğru ekim nöbetine uyulmalıdır. 3. Rizomlarla vejetatif olarak büyüyüp gelişen ayrık gibi otların toprak işlemesi sırasında kullanılan aletlerle bir tarladan başka bir tarlaya taşınması engellenmelidir. 4. Tarla sınırlarındaki yabancı otlar ile de mücadele edilmelidir. 5. Sıra araları, soğan bitkileri belli bir büyüklüğe gelince çapalanmalıdır. Böylece hem yabancı ot mücadelesi yapılmış olur, hem de kapillarite borucukları bozulduğundan buharlaşma ile toprak rutubet kaybı azalır. Hasat: Hasat uygun zamanda yapılmalı, ne erken ne de çok geç yapılmamalıdır. Organik ürünlerin hasadında kullanılan teknik araç ve gereçlerin ekolojik tahribat ve kirlilik oluşturmaması gerekir. Elle toplama materyalleri ürünün organikliğini bozmayacak yapıda ve hijyenik olmalıdır. Hasatta olduğu gibi, organik ürünlerin depolanmasında da bazı kurallara dikkat edilmelidir. File torbalarda üst üste fazla doldurmadan serin ortamda tutulmalı ve taşınmalıdır. Taşınırken üzerleri herhangi bir bulaşmayı önlemek için temiz, boyasız, baskısız pamuk bez ile örtülmelidir. Organik ürünlerin depolama alanları, ürünlerin tanınmasına imkan verecek ve Yönetmelikçe uygun bulunmayan başka ürünlerle, maddelerle karışmaya veya bulaşmaya meydan vermeyecek biçimde düzenlenmelidir. Organik ürünlerin depolandığı alanlarda kullanılan yalıtım malzemeleri ve soğutma ile ilgili ekipmanlar bu amaç gözetilerek seçilmelidir. Ayrı olarak depolamanın mümkün olmadığı durumlarda organik ürünlerle geleneksel tarım ürünlerinin karışmasını engelleyecek tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirleri de yetkilendirilmiş kuruluş kontrol etmelidir. Basınç, sıcaklık ve yetkilendirilmiş kuruluşça uygun görülen gazlarla kontrol edilebilen koşullarda depolama uygulamaları yapılabilir. Organik ürünlerin depolanması sırasında ürünün organik özelliğini kaybettirecek ilaç ve ilaçlama yöntemi kullanılamaz. Organik ürünlerin depolanmasında sentetik kimyasal maddeler kullanılamaz ve doğal olmayan uygulamalar yapılamaz; tüm bu işlemler yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kontrol edilir. Müteşebbis tarafından depolama koşulları ile depolanan organik ürünün giriş ve çıkış miktarları ve tarihine ilişkin kayıtlar düzenli olarak tutulur. Yetkilendirilmiş kuruluşa onaylatılır ve çizelgenin bir nüshası müteşebbis tarafından, diğer nüshası yetkilendirilmiş kuruluş tarafından saklanır. umarım hocam kızmaz... ![]() |
|
|
|
|
|
|
#13 | |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 17-07-2006
Şehir: Hatay
Mesajlar: 342
|
Alıntı:
Pasif savunmada; bitkiler enerji harcamazlar, milyonlarca yıldır maruz kaldıkları hastalıklara karşı geliştirmiş oldukları mekanizmalardır. Bitkinin doğal yapısında bulunur. Sonradan gelişmez. Örneğin: Bitkinin tüy yapısı, epidermisin kalınlığı, stoma sayısı ve açıklığı, sitoplazmada var olan bazı alkoloidler, tanenler vb maddeler ile uçucu yağlar. Bu yapılar nasıl oluyor da dayanıklılık yapısı oluyor? Aynı tür fakat farklı çeşit bitkilere bakınca dayanıklı olanlarda buna benzer morfolojik ve fonksiyonel farklılıklar göze çırpıyor. Örneğin dayanıklı olan bitkide kütikula daha kalın olabiliyor. Aktif savunma sisteminde ise; enerji harcanır, patojenle karşılaşmadan önce ya yoktur ya da düşük seviyede bulunur. Sonradan gelişebilir. Örneğin bitki hücrelerinde oluşan hücre duvarı kalınlaşması, papilla oluşumu, lignifikasyon, bakterisit ve fungisit içerikli madde üretimi, aşırı duyarlılık tepkimesi (HR), patojenisite proteinleri, oksin üretimi vb. Bu mekanizmalar patojen ile karşılaşınca patojenin ürettiği uyarıcı maddelerin (elisitör) bitkilerdeki alıcıları (reseptör) etkilemesi sonucunda çalışırlar. Bunun dışında birkaç dayanıklılıktan daha söz edilebilir; Bunlardan birincisi Sistemik kazandırılmış dayanıklılıktır. Yani insanlar tarafından bitkinin bazı kimyasallarla uyarılması ve bitkinin bir ya da pekçok hastalığa karşı dayanıklı hale gelmesi demektir. Bitkiye uygulanan kimyasalın etkisiyle bitkide aktif ve pasif dayanıklılık mekanizmaları harekete geçer. Bunun en çok bilinen örneği salisilik asit uygulamasıdır. Salisilik asit verilen bitkilerde en belirgin değişiklik hücre duvarlarındaki lignifikasyon ve bitki özsuyundaki oksijenli bileşiklerdeki artışdır. Ve bu sayede bitki pekçok hastalığa karşı dayanıkla hale gelir. Son yıllarda bitkilere antikor oluşturan genler eklenmesi ile bazı mekanizmalar geliştirilmiştir. Bitki patojenleri tavşanlara enjekte edilmekte ve tavşanda oluşan antikoru üreten gen kodu tavşandan elde edilip bitkilere aktarılmaktadır. Bu mekanizma ile bitkide oluşan antikorlara Plantibody denilmektedir. Plantibody'ler yani bitki antikorları doğal olarak üretilmezler, ancak antikor geni ilave edilmiş transgenik bitkilerde üretilirler. |
|
|
|
|
|
|
#14 |
|
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 26-02-2007
Şehir: ANTALYA
Mesajlar: 60
|
Teşekkürler
Bilgiler kafamdaki soru işaretlerini kaldırdı.İlginize teşekkürler. |
|
|
|
|
|
#15 | |
|
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
kimse girmesin ve doğal tarım bölümlerinde bir gelişme var mı ? |
|
|
|
|
|
|
#16 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 11-03-2007
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 14
|
organik tarımda zirai mücadele ve bitki koruma tedbirleri ile ilgili bilgi edinmek istiyorum ama hiç bir yerde tatmin edici bir açıklama bulamadım bu konu hakkında bilgisi olan var mı ? |
|
|
|
|
|
#17 |
|
Ağaç Dostu
|
Bu benim de merak ettiğim bir şey. Sebze yetiştirirken sorun ortaya çıkmadan ilaçlama yapılması gerektiğini okumuştum. Bunun için de bol su karıştırılmış arap sabununun yapraklara püskürtülmesinin bitkiyi koruyacağını duydum. Ancak doğruluğu hakkında hiç bir fikrim yok. Bunun dışında neler yapılabileceği ile ilgili bilgiye nereden ulaşabilirim acaba? Düzenleyen agartha : 04-05-2007 saat 04:46 |
|
|
|
|
|
#18 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 01-03-2007
Şehir: TARSUS/İÇEL
Mesajlar: 14
|
sayın mine pakkaner paylaşmış olduğunuz muhteşem bilgiler için kendi adıma teşekkür ediyorum. |
|
|
|
|
|
#19 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 15-06-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 12
|
Organik Tarım hakkında şimdiye kadar yazılmış en kapsamlı kitap nihayet çıktı. URAK ve T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın ortaklaşa hazırlamış olduğu ve Organik Tarım sektörü için önemli bir kaynak kitap olan "Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Elde Etmede ORGANİK TARIM SEKTÖRÜ: Sektörel Stratejiler ve Uygulamalar" adlı kitap siparişle alınabiliyor. Kitabın içeriğine şuradan göz atabilirsiniz: Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Elde Etmede ORGANİK TARIM SEKTÖRÜ: Sektörel Stratejiler ve Uygulamalar Kitabın fiyatı: 50 YTL. + Kargo ücreti Sipariş vermek ve bilgi almak için: Ayça Cangel (aycac@urak.org) |
|
|
|
|
|
#20 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 17-08-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 4
|
Organik Tarim
Arkadaşlar izmitte içinde üzüm bağı ve çeşitli meyveler bulunan bakımsız hafta sonu amaçlı kullandığımız boş kısmı ile otuz dönüm arazimizide biraz daha ciddi profösyönelce organik ürün elde etmek istiyorum bu konuda bilgiye ihtiyacım var sizlerin ön bilgileriyle değerlendirme yapacağım. doğayı ve doğal olanı seviyorum, bu konuda bilgili arkadaşların yardımına ihtiyacım var. herkese selamlar |
|
|
|
|
|
#21 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 17-10-2007
Şehir: Adana
Mesajlar: 2
|
organik domates yetiştiriciliği hakkında yardım edermisiniz
Arkadaşlar herkese merhaba, Benim sorum seracılıkla ilgili olacak, yaklaşık 12 dönümlük bir arazim var ve 5 dönümlük bölümünde sera kurmak ve organik domates yetiştirmek istiyorum, su ve ışık problemim yok yer adanada. etrafıda açık bi tarla. bana nelere ihtiyacım olduğunu yazabilirseniz çok mutlu olucam şimdiden teşekkür ederim. Düzenleyen malina : 17-10-2007 saat 16:23 |
|
|
|
|
|
#22 |
|
Ağaç Dostu
|
Organik domates yetiştirmekten ziyade (Domates nasılsa yetişir) organik ürün yetiştirmedeki sertifika alma aşamaları ve organik bir bahçede aranan şartları ve organik ürün üretimindeki malzeme girdisini nereden bulabileceğiniz konusunu araştırmalısınız. Bir çok anlamda gerek yetiştiricilik gerekse yer ile ilgili olarak araştırmalarınızı organik ürünlerde ve organik ürün üretim yerlerinde aranacak özellikleri araştırıp bulabilirseniz çok daha net bilgilere ulaşırsınız. Bunun içinde Adana gibi bir yerde Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile irtibata geçmelisiniz diye düşünüyorum... |
|
|
|
|
|
#23 |
|
Ağaç Dostu
|
ORGANİK TARIM KANUNU Kanun Numarası : 5262 Kabul Tarihi : 1/12/2004 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 3/12/2004 Sayı :25659 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 44 Sayfa: BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Tanımlar Amaç Madde 1- Bu Kanunun amacı; tüketiciye güvenilir, kaliteli ürünler sunmak üzere organik ürün ve girdilerin üretiminin geliştirilmesini sağlamak için gerekli tedbirlerin alınmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir. Kapsam Madde 2- Bu Kanun, organik tarım faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin kontrol ve sertifikasyon hizmetlerinin yerine getirilmesi ve Bakanlığın denetim usul ve esasları ile yetki, görev ve sorumluluklara dair hususları kapsar. Tanımlar Madde 3- Bu Kanunda geçen; a) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını, b) Organik tarım faaliyetleri: Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak organik ürün veya girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi, doğal alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ithalat, ihracat ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerini, c) Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek ve sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri, d) Kontrol kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri, e) Sertifikasyon kuruluşu: Tüm kontrolleri tamamlanmış organik ürün veya girdiyi, kontrol kuruluşunun yaptığı kontrol ve bu kontrole ilişkin bilgi ve belgeler ile gerek duyulan hallerde yaptıracağı analizlere dayanarak sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri, f) Yetkilendirilmiş kuruluş: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu, kontrol kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu olarak Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri, g) Kontrol: Organik tarım faaliyetlerinin bu Kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, düzenli kayıtların tutulması, sonuçların rapor edilmesi, gerek görülmesi halinde ürünün organik niteliğinin laboratuvar analizleri ile test edilmesini, 9086 h) Kontrolör: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya kontrol kuruluşu adına, organik tarım faaliyetlerinin her aşamasının ilgili mevzuata göre uygulanmasını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek kişiyi, ı) Sertifiker: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya sertifikasyon kuruluşu adına, kontrolü tamamlanmış ürünün veya girdinin organik olduğunu onaylamak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek kişiyi, j) Denetim: Organik tarım faaliyetlerinin, bu Kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığını tespit etmek amacıyla yetkilendirilmiş kuruluşlar, işletmeler ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifikerlerin, Bakanlık veya Bakanlık tarafından denetim yetkisi verilen kuruluşlarca yapılan her türlü denetimini, k) İşletme: Yetkilendirilmiş kuruluşun kontrolü altında, söz konusu kuruluşlarla sözleşme yapılmak suretiyle organik ürün üretilen, işlenen, depolanan ve pazarlanan yerleri, l) Müteşebbis: Organik tarım faaliyeti yapan gerçek veya tüzel kişiyi, m) Sertifikasyon: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin, organik ürünün ve girdinin mevzuata uygun olarak belgelendirilmesini, n) Sertifika: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin, organik ürünün ve organik girdinin mevzuata uygun olduğunu gösteren belgeyi, o) Çalışma izni: Bu Kanuna göre çalışacak kontrolör, sertifikerler ile yetkilendirilmiş kuruluşlara Bakanlık tarafından verilen izni, p) Organik ürün: Organik tarım faaliyetleri esaslarına uygun olarak üretilmiş ham, yarı mamul veya mamul haldeki sertifikalı ürünü, r) Organik girdi: Organik tarım faaliyetlerinde kullanılan materyali, s) Organik ürün etiketi: Organik ürün veya ambalajı üzerinde yer alan, ürünü tanıtan veya içindekini belirten herhangi bir kelime, detay, ticarî marka, tescilli marka, paket üzerinde yer alan resim, sembol, doküman, ilân, tabela veya tasma gibi her türlü yazılı ve basılı bilgi ve materyali, t) Organik ürün logosu: Nitelikleri ve kullanımı bu Kanun kapsamında çıkarılacak yönetmelikte tanımlanan basılı işareti, u) Akreditasyon: Yeterliği onaylanmış kurum ve kuruluşlar tarafından; kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarının, laboratuvarların ulusal ve uluslararası kabul görmüş teknik kriterlere göre değerlendirilmesini, yeterliğinin onaylanmasını ve düzenli aralıklarla denetlenmesini, v) Organik: Bu Kanunda geçen organik kelimesi ekolojik ve biyolojik kelimeleriyle eşdeğer anlamı, İfade eder. İKİNCİ BÖLÜM Komiteler, Yetkilendirilmiş Kuruluşlar ve Müteşebbis Komitelerin oluşumu, yetki, görev ve sorumlulukları Madde 4- Bu Kanunun uygulanmasında; organik tarımın geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapmak ve Bakanlık içi koordinasyon ve değerlendirme hizmetleri ile yetkilendirilmiş kuruluşların, işletmelerin, müteşebbislerin, kontrolör ve sertifikerlerin faaliyetlerini izlemek üzere Bakanlık bünyesinde Organik Tarım Komitesi kurulur. 9087 Organik tarımın ticaretini, tanıtımını, araştırmalarını ve diğer organik tarım faaliyet stratejilerini belirlemek ve Bakanlık dışı kurum ve kuruluşlarla koordinasyon ve izleme hizmetlerini yapmak üzere Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi kurulur. Bu Komite; ilgili kamu kurum ve kuruluşları, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve özel sektör temsilcilerinden olmak üzere en az on kişiden oluşur. Bu komitelere bağlı olarak, yeter sayıda alt komite oluşturulabilir. Organik Tarım Komitesi ve Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesinin oluşumu ve çalışma şekli ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Yetkilendirilmiş kuruluşlar Madde 5- Bu Kanunun uygulanmasında; organik tarım faaliyetlerinin her türlü kontrol ve sertifikalandırma işlemleri, Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetkilendirilmiş kuruluşlarca yapılır. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, yeterli ve tecrübeli personel ile teknik alt yapıya sahip olmak zorundadır. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu tarafından sertifikalandırılmamış ürünler, organik ürün veya organik girdi adı altında satılamaz. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu organik olmayan tarımsal ürün ve girdilere, organik ürün veya organik girdi sertifikası veremez. Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifikerler, Bakanlıktan çalışma izni almak zorundadır. Yetkilendirilmiş kuruluşların çalışma izni bittiğinde, Bakanlıktan süre uzatımı almadan tekrar faaliyette bulunamazlar. Bakanlık tarafından verilen çalışma izni devredilemez. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu, kontrol ve sertifikasyon olmak üzere iki ayrı birimden oluşur. Kontrol biriminde görev yapanlar sertifikasyon biriminde, sertifikasyon biriminde görev yapanlar da kontrol biriminde görev yapamazlar. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, bu Kanuna uygun olarak çıkarılacak yönetmelikte belirlenen dönemlerde Bakanlığa rapor vermek, bilgi ve belgelerini Bakanlık yetkililerine göstermek zorundadırlar. Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifikerlerin; çalışma izni, izin süresi, süre uzatımı, izinlerinin iptali, görev ve yetkileri, yetki kullanımı, kontrol ve sertifikasyon sistemi ile kontrolör ve sertifiker çalıştırmaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir. Müteşebbis Madde 6- Müteşebbisler, yetkilendirilmiş kuruluş kontrolünde çalışmak zorunda olup, bu Kanun kapsamında Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelik hükümlerine aykırı faaliyette bulunamazlar. Müteşebbisler, kontrol veya denetim amacı ile Bakanlık yetkilileri ile Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş kuruluşların yetkililerine; işletmeye giriş izni vermek ve muhasebe kayıtları ile diğer ilgili dokümanlarını göstermek zorundadırlar. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, elde ettikleri bu bilgi ve belgeleri, Bakanlık dışında üçüncü şahıslara veremezler. 9088 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Uygulama Esasları Organik tarım faaliyetleri Madde 7- Organik tarım faaliyetlerine ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Orman sayılan yerlerde ürün toplanması ile ilgili usul ve esaslar, Çevre ve Orman Bakanlığının görüşü alınarak, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Hammaddesi tarımsal kaynaklı olan organik ürünlerden elde edilen nihai ürünlerin, imalat veya sanayi ürünü olması halinde, bu nihai ürünlerin üretilmesi ve tüketiciye ulaşıncaya kadar olan aşamalar ile ilgili usul ve esaslar Bakanlığın olumlu görüşü alınarak, ilgili bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikle belirlenir. Organik ürünlerin satışı ve pazarlaması, 24.6.1995 tarihli ve 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tâbi değildir. Organik ürünlerin ve girdilerin reklam ve tanıtımı Madde 8- Organik ürün ve girdilerin etiket ve logoları yalnızca organik ürünler ve girdiler için kullanılır. Organik ürünlerin ve girdilerin etiketi ve logosu, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı veya ürünün yapısına, özelliklerine, içeriğine, kalitesine, orijinine ve üretim tekniklerine göre hatalı bir izlenim yaratacak, ürünün sahip olmadığı etki ve özelliklere atıfta bulunacak biçimde olamaz ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içeremez. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yayın yapan ulusal, bölgesel, yerel radyo ve televizyonların, üretici ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi amacıyla organik tarımla ilgili ayda en az otuz dakika eğitici yayın yapmaları konusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gerekli tedbirleri alır. Organik ürünlerin ve girdilerin ihracatı Madde 9- İhracat sertifikası olmayan organik ürün veya girdiler, organik ürün veya organik girdi adı altında ihraç edilemez. İhraç edilen fakat alıcısı tarafından iade edilen ürün ve girdiler, mahrecine iade olarak kabul edilir. Söz konusu ürünler ve girdiler, ithalatta yapılan kontrol ve belgelerden muaf olup, gümrük idareleri tarafından sadece ayniyat tespiti yapılarak, ilgili mevzuat çerçevesinde yurda girişlerine izin verilir. Organik ürünlerin ve girdilerin ithalatı Madde 10- İhracat sertifikası olmayan organik ürün veya girdiler, organik ürün veya organik girdi adı altında ithal edilemez. Gümrükler dahil yapılan kontrollerde, organik olmadığı tespit edilen ürün ve girdilerin, yurt içine organik ürün veya girdi adı altında sokulması, dağıtılması ve satışının yapılmasına izin verilmez. Bu ürün ve girdiler, sorumlu müteşebbise iade edilir ya da ilgili ulusal mevzuatına uygun olmaları halinde, yurt içinde organik olmayan ürün veya girdi olarak değerlendirilmesine izin verilir. Denetim Madde 11- Bu Kanunun uygulanmasında; yetkilendirilmiş kuruluşlar, işletmeler ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifikerlerin her türlü denetimi Bakanlık tarafından yapılır. 9089 Bakanlık gerekli gördüğü hallerde denetim yetkisini kısmen veya tamamen, akreditasyonu yapılmış; kamu kurum ve kuruluşlarına, özel sektör tüzel kişilerine ve üniversitelere devredebilir. Denetim hizmetlerinde çalışacak personelin yetki ve sorumlulukları ile hizmet içi eğitimine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Ceza Hükümleri, Cezaların Tahsili ve İtiraz Ceza hükümleri Madde 12- Bu Kanun hükümlerine uymayanlara uygulanacak cezaî hükümler aşağıda belirtilmiştir: a) 5 inci maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, onmilyar lira idarî para cezası verilir. b) 5 inci maddenin üçüncü fıkrasına aykırı hareket ettiği tespit edilenlere, ellimilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, yetki ve izin belgeleri iptal edilir. Başka ad ve unvan altında olsa dahi, bu Kanun kapsamında çalışmalarına izin verilmez. c) 5 inci maddenin dördüncü fıkrasına aykırı hareket edenlere, onbeşmilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, idarî para cezası iki katı olarak uygulanır ve kendilerine bir daha çalışma izni verilmez. d) 5 inci maddenin beşinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, çalışma izinleri iptal edilir. e) 5 inci maddenin altıncı fıkrasına aykırı hareket eden kuruluşlara, onbeşmilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, idarî para cezası iki katı olarak uygulanır ve çalışma izinleri iptal edilir. f) 5 inci maddenin yedinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira idarî para cezası verilir. g) 6 ncı maddenin birinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, onmilyar lira idarî para cezası verilir. h) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira idarî para cezası verilir. ı) 8 inci maddeye aykırı hareket edenlere, onbeşmilyar lira idarî para cezası verilir. Aykırılık etiket bilgilerinden kaynaklanıyorsa, etiket bilgileri düzeltilinceye kadar ürüne el konulur ve yukarıdaki para cezası uygulanıp ürün piyasadan toplattırılır. Toplatma masrafları müteşebbisten tahsil edilir. j) 9 uncu maddenin birinci fıkrası ile 10 uncu maddeye aykırı hareket edenlere, otuzmilyar lira idarî para cezası verilir. k) Bu Kanuna göre denetimleri engelleyen kişi ve kuruluşlara, onmilyar lira idarî para cezası verilir. 9090 Cezaların tahsili ve itiraz Madde 13- Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları, Bakanlık veya o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilir. İdarî para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur ve tahsil edilen para cezaları Hazineye gelir kaydedilir. BEŞİNCİ BÖLÜM Geçici ve Son Hükümler Geçici Madde 1- Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulur. Bu yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan yönetmeliklerin, bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Yürürlük Madde 14- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme Madde 15- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür |
|
|
|
|
|
#24 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 17-08-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 4
|
0rganik Tarim
Değerli arkadaşlar foruma fazla katılmadım bilgisayara biraz çok aşina değilim öncelikle belirteyim sürçi lisan edersek af ola,gelelim benim sorunuma gölcükte bundan on yıl önce hafta sonu geçirmek için otuz dönüm orman içi izmit körfezine bakan bir arazi almıştık içinde beş dönümü üzüm bağı kısmi yerlerinde kiraz ve çeşitli meyveler bulunmaktadır burası atıl vaziyette organik tarım yapmak istiyorum özellikle nar,ceviz ,kiraz,zeytin,kivi,vs bu konuda sizlerden bana yol gösterici olmanızı rica ediyorum. ayrıca ben istanbulda yaşıy0rum işlerimde yoğun olmasına rağmen buraya el atmak istiyorum değerli fikirleriniz için şimdiden teşekkür ederim. |
|
|
|
|
|
#25 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 31-08-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 4
|
Merhaba organik tarımla ilgilenenler sanırım fukuoka yı duymuştur. Aşağıda kitabından "doğal tarımın dört ilkesi " başlıklı bölümünü ekliyorum. Masanobu Fukuoka Bu tarlalarda gezerken dikkatle bakın. Pervane böcekleri ve güveler telâş içinde uçuşurlar. Balarıları çiçekten çiçeğe konarlar. Yaprakları aralarsanız gölgenin serinliğinde oynaşan böcekler, örümcekler, kurbağalar, kertenkeleler ve diğer küçük hayvanlar görürsünüz. Köstebekler ve yer solucanları toprağı kazarlar. Bu dengeli bir pirinç tarlası ekosistemi. Böcek ve bitki toplulukları burada düzenli bir ilişki sürdürüyorlar. Bir bitki hastalığının bütün tarlayı kaplamasına karşın mahsûlün hiç etkilenmediğini görmek alışılmadık bir şey değil. Ve şimdi, bir an için komşunun tarlasına bakın. Yabanî otlar, herbisit[1] kullanılarak ve toprağın sürülmesi yoluyla tamamen temizlenmiş. Toprakta yaşayan hayvanlar ve böcekler ilaçlar sayesinde yok edilmiş. Kimyasal gübre kullanılarak toprağın organik maddeleri ve mikroorganizmaları tümüyle yakılmış. Yazın tarlalarda çalışan çiftçilerin gaz maskeleri ve lastik eldivenler giydiklerini görebilirsiniz. 1500 yıldır sürekli olarak tarım yapılan bu pirinç tarlaları, tek bir kuşağın sömürücü tarım uygulamaları nedeniyle heba olmuştur. Dört İlke Birincisi TOPRAĞI İŞLEMEMEKTİR, yani toprağı sürerek ya da belleyerek altını üstüne getirmemektir. Yüzlerce yıldır, çiftçiler toprağı sürmenin ürün yetiştirmek için gerekli olduğunu varsaydılar. Ama toprağın sürülmemesi doğal tarım için esastır. Toprağın sürülmesi bitki köklerinin yayılması ve mikro organizmaların, küçük hayvanların ve yer solucanlarının aktiviteleri gibi doğal yollardan kendi kendine gerçekleşir. İkincisi SUNÎ (KİMYASAL) GÜBRE YA DA HAZIRLANMIŞ KOMPOST KULLANMAMAKTIR.[2] İnsanlar doğanın işine karışınca, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, açılan yaraları kapatamazlar. Pervasız tarım uygulamaları toprağın ihtiyaç duyduğu besinleri yok eder ve bunun sonucunda toprak yıldan yıla zayıflar. Eğer toprak kendi haline bırakılırsa, düzenli bitki ve hayvan yaşamı döngüsüne bağlı kalarak doğal yoldan verimliliğini korur. Üçüncüsü TOPRAĞI SÜRME YA DA HERBİSİT KULLANMA YOLUYLA YABANÎ OTLARI TEMİZLEMEMEKTİR. Yabanî otlar, toprak verimliliğini oluşturmakta ve canlı topluluğunun dengesini sağlamakta üzerlerine düşen rolü oynarlar. Temel bir ilke olarak yabanî otlar yok edilmemeli, denetim altında tutulmalıdır. Sap malçı, mahsûllerin arasına ekilmiş beyaz yoncadan oluşan bir zemin örtüsü ve geçici olarak su basmak (göllemek) benim tarlalarımda etkin bir yabanî ot denetimi sağlıyor. Dördüncüsü KİMYASALLARA BAĞLI KALMAMAKTIR.[3] Toprağın sürülmesi ve sunî gübre kullanılması gibi doğal olmayan uygulamaların sonucunda zayıf bitkiler ortaya çıktığından beri, hastalık ve böcek dengesizliği tarımın büyük sorunlarından biri haline geldi. Doğa, kendi haline bırakıldığında, kusursuz bir denge içindedir. Zararlı böcekler ve bitkiler her zaman vardır, ama sayıları doğada, zehirli kimyasalların kullanılmasını gerektirecek miktarda artmaz. Hastalık ve böcek denetimine karşı duyarlı bir yaklaşım, sağlıklı bir çerçevede dayanıklı ürünler yetiştirmektir. Toprağın Sürülmesi Toprak sürüldüğü zaman doğal ortam tanınmayacak şekilde değişir. Bu gibi girişimlerin geri tepmesi, kuşaklar boyunca çiftçinin kâbus görmesine neden olmuştur. Örneğin, doğal bir alan sürüldüğü zaman yengeç çayırı (digitaria), çatalotu, labada ve kuzukulağı gibi çok güçlü otlar bitki örtüsünü egemenlikleri altına alırlar. Bu otlar kök saldıkları zaman, çiftçi her yıl yabanî otları ayıklamak gibi neredeyse imkânsız bir işle baş başa kalır. Büyük sıklıkla, tarla terk edilir. Bu gibi sorunlarla uğraşmakta tek duyarlı yaklaşım, en başta durumu yaratan doğal olmayan uygulamalardan vazgeçmektir. Çiftçi, aynı zamanda, neden olduğu hasarı onarma sorumluluğu taşır. Toprağı sürmekten vazgeçilmelidir. İnsan yapımı kimyasal maddeler ve makineler kullanarak yok etmeye yönelik bir savaş sürdürmek yerine, sapları yaymak ve yonca ekmek ibi yumuşak yöntemler kullanılırsa, çevre doğal dengesine geri döner ve sorun çıkaran yabanî otlar bile deneyim altına alınabilir. Suni Gübre Toprak verimliliği uzmanlarıyla sözleşirken hep şu soruyu sormamla tanınırım: “Eğer bir tarlayı kendi haline bırakırsanız verimliliği artar mı, yoksa azalır mı?” Genellikle biraz sustuktan sonra şuna benzer bir yanıt verirler: “Evet, bir bakalım… Azalır. Hayır, hatırlarsak, bir pirinç tarlasına uzun süre hiç sunî gübre verilmediğinde, alınan ürün dönüm başına 240 kg seviyesinde sabitlenir. Toprak ne güçlenir ne de zayıflar.” Bu uzmanlar sürülmüş ve göllenmiş bir tarladan söz ediyorlar. Eğer doğa kendi haline bırakılırsa verimlilik artar. Bitki ve hayvanların organik atıkları yüzeydeki bakteri ve mantarlar tarafından çürütülür. Yağmur suyunun hareketiyle, besinler toprağın derinliklerine taşınarak mikroorganizmalara, yer solucanlarına ve diğer küçük hayvanlara yiyecek olur. Bitki kökleri, en alt toprak kademesine uzanarak besinleri tekrar yüzeye taşırlar. Toprağın doğal verimliliği hakkında bir fikir sahibi olmak istiyorsanız, bir ara dağlara doğru yürüyüşe çıkın ve sunî gübre olmadan ve toprak sürülmeden büyüyen dev ağaçlara bir bakın. Doğanın verimliliği hayal gücümüzün ulaşabileceklerinin ötesindedir. Doğal orman örtüsünün kesin ve birkaç kuşak boyunca Japon kızılçamı ve sedir ağaçları dikin. Toprak zayıflar ve erozyona açık hale gelir. Diğer yandan, toprağı zayıf, kırmızı killi bir yapıda olan çıplak bir dağ alın ve çam ya da sedir ağacıyla birlikte zemin örtüsü olarak yonca ve çevrince ekin. Yeşil gübre[4] toprağı zenginleştirdiği ve yumuşattığı için, ağaçların altında yabanî otlar ve çalılar yetişir ve zengin bir yeniden gelişme döngüsü başlar. Bazı durumlarda toprağın en üstteki 10 santimlik kısmı on yıldan kısa bir sürede zenginleşir. Tarım mahsûlleri yetiştirilmesinde de hazırlanmış gübre kullanımı terk edilebilir. Çoğu durumda, kalıcı bir yeşil gübre örtüsü ile tüm sap ve kabukların tarlaya verilmesi yeterli olacaktır. Sapın çürümesini kolaylaştıracak hayvan gübresi sağlamak için ördekleri tarlaya salardım. Eğer yavru ördekler, fideler henüz gençken tarlaya salınırlarsa, pirinçle birlikte büyürler. On ördek, bir dönüm için gerekli tüm gübreyi sağlar ve aynı zamanda yabanî otları kontrol altında tutar. Bunu, sonradan yapılan bir otoyol yüzünden ördeklerin yolu geçerek tarlalara gidip sonra da kümese geri dönmeleri imkânsız hale gelinceye kadar yaptım. Şimdi sapların çürümesini kolaylaştırmak için az miktarda tavuk gübresi kullanıyorum. Diğer bölgelerde, ördek ve otlayan diğer küçük hayvanların kolayca kullanılmaları hâlâ mümkün. Çok fazla gübre kullanmak da sorunlara yol açabilir. Bir keresinde, pirinç dikiminin hemen ardından, 5 dönüm yeni ekilmiş pirinç tarlasını bir yıllığına kiraladım. Tarlalardaki büyün suyu boşalttım ve kimyasal gübre kullanmadan, yalnızca az miktarda tavuk gübresi kullanarak devam ettim. Tarlaların dördündeki mahsûl normal şekilde gelişti ama beşincide, ne yaparsam yapayım, pirinç bitkileri çok kalın çıktılar ve samyelinin neden olduğu yaprak yanıklığı hastalığının saldırısına uğradılar. Tarlanın sahibine bunu sorduğumda, bana tavuk gübresini kış boyunca o tarlaya döktüğünü söyledi. Sap, yeşil gübre ve biraz kümes hayvanı gübresi kullanarak, hiç kompost ya da ticarî gübre kullanmadan da yüksek verim alınabilir. Onlarca yıldır arkama yaslanıp doğanın toprağı havalandırma ve gübreleme yöntemini gözlemliyorum. Ve izlerken de, dünyanın kendi verimliliğinin hediyeleri olarak gayet bereketli sebze, narenciye, pirinç ve kış tahılı mahsûlleri alıyorum. Yabanî Otlarla Başa Çıkmak Yabanî otlarla uğraşırken akılda tutulması gereken bazı temel noktalar şunlardır: Toprağın sürülmesine son verildiği zaman yabanî otların sayısı ciddi ölçüde azalır. Aynı zamanda, belli bir alandaki yabanî ot türleri de değişir. Eğer tohumlar, önceki ekin hâlâ tarladayken serpilirse, yabanî otlardan daha önce filizlenir. Kış yabanî otları, ancak pirinç hasadından sonra filizlenirler, ama o zamana kadar kış mahsûlü hemen sonra filizlenir, ama pirinç halihazırda güçlü bir şekilde büyümektedir. Tohumlamayı ürünler arasında zaman boşluğu bırakmayacak şekilde zamanlamak, ekine yabanî otlar karşısında büyük bir avantaj sağlar. Hasadın hemen ardından büyün tarla sapla örtülürse, yabanî otların filizlenmeleri yarıda kesilir. Aynı zamanda ekinle birlikte beyaz yonca ekmek de yabanî otları kontrol altında tutar. Yabanî otlarla mücadele etmek için genellikle kullanılan yöntem toprağı sürmektir. Ama toprak sürüldüğü zaman, derinlerde yatan ve başka türlü gelişme şansları olmayan tohumlar, toprağın yüzeyine çıkarak orada filizlenme şansını yakalarlar. Bundan da öte, bu koşullarda çabuk-filizlenen, hızlı-büyüyen türlere avantaj sağlanmış olur. Bu nedenle, denilebilir ki yabanî otları kontrol altında tutmak için toprağı süren çiftçi, biraz da gerçek anlamda, kendi talihsizliğinin tohumlarını atmaktadır. “Zararlıların” Kontrolü Hâlâ bazı insanlar var ki, kimyasal kullanmazsa meyve ağaçlarının ve tarladaki ekininin gözleri önünde solacağına inanıyor. İşin gerçeği şu ki, insanlar kimyasalları kullanmak suretiyle, istemeden de olsa, bu temelsiz korkularını gerçeğe dönüştürebilecek koşulları hazırladılar. Geçtiğimiz günlerde, Japon kızılçamları bir çam kabuğu biti salgınından ağır zarara uğradı. Şimdi ormancılar helikopterler kullanarak havadan ilaç püskürtme yoluyla bunu durdurmaya çalışıyorlar. Bunun kısa vadede etkili olacağını inkâr etmiyorum, ama biliyorum ki, bunun başka bir yolu olmalı. Son araştırmalara göre, bit yanıkları doğrudan istilâlar değildirler ve aracı ipliksolucanlarının hareketlerini izlerler. İpliksolucanları ağaç gövdesinin içinde ürer, su ve besin taşınmasını engeller ve sonunda çamın kuruyup ölmesine yol açarlar. Temeldeki neden, şüphesiz, henüz açıkça anlaşılamamıştır. İpliksolucanları ağaç gövdesinin içindeki bir mantarla beslenirler. Neden bu mantar ağacın içinde böylesine çoğalarak yayılmaya başladı? Mantar çoğalmaya başladığında ipliksolucanları orada mıydı? Yoksa ipliksolucanları, mantar zaten orada olduğu için mi ortaya çıktı? Sonunda, kimin önce geldiği sorusuna varıyoruz: Mantar mı yoksa ipliksolucanı mı? Daha da ötesi, hakkında çok az şey bilinen ve mantara eşlik eden bir başka mikrop ve mantar için zehirli olan bir de virüs var. Her yönden müdahale üstüne müdahale gelse de söylenebilecek bir tek şey var, alışılmadık sayılarda çam ağacı hızla kuruyor. İnsanlar çam bitinin gerçek nedenini bilemezler, uyguladıkları “çözümün” nihaî sonuçlarını bilemedikleri gibi. Eğer bu durumla bilgisizce uğraşılırsa bu ancak bir sonraki büyük felaketin tohumlarını atar. Hayır, kimyasal ilaç püskürtmeyle bitten gelen zararın azaldığını bildiğim için sevinemem. Tarımsal kimyasallar kullanmak bunun gibi sorunları çözmek için en uygunsuz yoldur ve bunun yapacağı tek şey gelecekte daha büyük sorunlara yol açmaktır. Doğal tarımın bu dört ilkesi (toprağı sürmemek, sunî gübre ve hazırlanmış kompost kullanmamak, yabanî otları toprağa sürerek ya da herbisitlerle yok etmemek, ve kiyasallara bağlı kalmamak) doğal düzene uyar ve doğanın zenginliğinin tazelenmesine yol açar. Bütün çabam bu düşünce çizgisinde oldu. Benim sebze, tahıl ve narenciye yetiştirme yöntemimin özü budur. *** 1 Yabani otları öldürmek için kullanılan kimyasal maddelerin ortak adı. 2 Gübre olarak Bay Fukuoka beyaz yoncalardan oluşan bir emin örtüsü kullanır, dövülmüş sapları tarlaya geri verir ve az miktarda kümes gübresi ekler. 3 Bay Fukuoka hiçbir kimyasal madde kullanmadan mahsûllerini yetiştirir. Bazı meyve ağaçlarına böceklerin tırmanmasını engellemek için makine yağı çözeltisi kullanır. Kalıcı ya da geniş spektrumlu zehirler kullanmadığı gibi bir ilaçlama “programı” da yoktur. 4 Yonca, burçak ve çevrine gibi toprağı tavına getiren ve besleyen zemin örtüsü bitkileri. kaynak: yabanil.net |
|
|
|
|
|
#26 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 15-03-2008
Şehir: yalova
Mesajlar: 20
|
organik tohum kullanmaniz lazim. |
|
|
|
|
|
#27 |
|
Ağaçsever
|
organik tarım
arkadaşlar şimdiye kadarki anlatılanları takip etmeye çalışıyorumda bir arkadaşım bana yapılan bu çalışmaların hormonlu üretim olduğunu iddia etti gerçekten yapılan bu çalışmalar doğol yollarla üretilen bitkilerden farklı mı ? değilmi ? ![]() |
|
|
|
|
|
#29 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 26-06-2008
Şehir: sivas
Mesajlar: 10
|
organik tarım hakkında merak edilenlere biraz cevap olabilirim sanıyorum.. varsa eğer cevap vermekten mutluluk duyarım |
|
|
|
|
|
#30 |
|
Ağaç Dostu
|
Bir de şu var, organik diye yetiştirilen ürünler arılar ve rüzgar tarafından, polenlerle olsun tohumla olsun genetiği değiştirilmiş ürünlerle karışıyor. Bu sebeple bilim adamlarının iyi bir araştırmayla ürünün orjinallerini bulup, gerek doğadan gerek kayıtlardan, böylece ancak bu türler çoğaltılmalı. Aksi takdirde genetiği değiştirilmiş, bozulmuş bir ürünü kimyasal ilaçlar kullanılmadan üretipte doğal üretim diye insanlara kakalarsan bu doğal gıda değildir. Bunların çok dikkatlice araştırılması gerekiyor. Düzenleyen Organik : 08-07-2008 saat 14:53 |
|
|
|
![]() |
| Etiketler |
| armutlu, organik, tarım |
|
|