![]() |
|
|
![]() |
#1 | |
Ağaç Dostu
|
organik tarımda samimiyet
Alıntı:
Bizim yapmamız gereken,sorumluluklarımızı en ahlaki düzelde yerine getirmeye çalışmaktır. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
Ağaç Dostu
|
Organik Tarım Nedir?
Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre gibi) olumsuz etkilerinin insan ve toplum sağlığı üzerindeki zararları artarak kendini hissettirmeye başlamıştır. Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçlarının hiç ya da mümkün olduğu kadar az kullanılması, bunların yerini aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerinin alması temeline dayanan Ekolojik Tarım Sistemi geliştirilmiştir. FAO ve Avrupa Birliği tarafından konvansiyonel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde “Ekolojik Tarım”, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca’da “Biyolojik Tarım”, İngilizce’de “Organik Tarım” , Türkiye’de ise "Ekolojik veya Organik Tarım" eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Kaynak: www.ankara-tarim.gov.tr Neden Organik Tarım? Giderek artan nüfusa orantılı olarak yaşadığımız çevre ve yediğimiz ürünlere dikkat etmek gerektiği gibi hassas konular tartışılmaya başladı Türkiye’de. Örneğin organik tarım ile ilk önce yediklerimizin önlemini almalıyız. Neden olarak; >>Gelecek nesilleri korumak, >>Kimyasalların insanlar, çevre ve hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerinden korunmak, >>Toprak verimliliğini ekolojik koşulları göz önüne alarak doğal yollarla uzun dönem için sağlamak, >>Toprak ve genetik kaynak erozyonunu önlemek, >>Su miktar ve kalitesini korumak, >>Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufu yapmak, >>Üretici ve tarımsal işletmelerde çalışan insanların sağlığını korumak, >>Küçük çiftçilerin güvenliğini üretim döngüsü veya gelir düzeylerini arttırarak sağlamak, >>Ekonomiyi desteklemek, >>Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde etmek. Kaynak: www.egeliihracatcilar.com Türkiye Organik Tarımda İnsan sağlığına ve çevreye dost organik tarım ürünleri tüm dünyada büyük ilgi görüyor. Artık kozmetik, tekstil, mobilya gibi sektörlerde de organik ürünler üretiliyor. Üretimi 300 bin tonlara ulaşan Türkiye dünyanın üçüncü büyük ihracatçısı. Ancak yüzde 95’i markasız olan ürünler dünyada farklı etiketlerle satılıyor. Tüm dünyada doğal ürünlere olan ilgi hızla artıyor. Bu yüzden insan sağlığına ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren organik tarım ürünlerine büyük bir talep var. Dünya ülkeleri yılda 25 milyar dolarlık organik ürün tüketiyor. Üstelik bunlar sadece gıda ile sınırlı değil. Kozmetik, tekstil, mobilya gibi sektörleri de kapsıyor. Türkiye organik tarım ürünleri konusunda dünyanın en büyük üç ihracatçı ülkesinden biri. Ancak ihraç edilen ürünler markasız olduğu için asıl potansiyel bir türlü ortaya çıkmıyor. Markasız ürünlerimiz ihraç edildiği ülkelerdeki firmalarca kendi etiketleri yapıştırılarak pazarlanıyor. Organik Ürün Çeşidi 200’ü Buldu 10 yıldır organik ürünler satan Nuhun Ambarı’na uğruyoruz. Burada her bir adım, farklı bir kokuya atılıyor. Mor fesleğenden defneye çeşit çeşit baharat arasından, kestane ve orman gülü ballarının yanına varıyorsunuz. Elma, kayısı hatta yumurta bir yana, organik tuz ve toz şeker bile var. Mağazayı eşiyle birlikte işleten Şeref Şen, ürün çeşitliliğinin hızla arttığını belirtiyor. Gerçekten de Türkiye’nin 1996’da 26 ürünle sınırlı yelpazesi, bugün 200 çeşide ulaşmış durumda. Üstelik bunlar sadece gıda ürünleri. Organik ürünler sadece yiyip içtiklerimizle de sınırlı değil. Organik bebek pijaması ve pantolondan masa ve sandalyeye, oyuncağa, rujdan göz kalemine kadar uzanan geniş bir pazardan söz ediliyor artık. Türkiye’nin organik tarım alanında aldığı yolu rakamlar da kanıtlıyor. Tarım Bakanlığı’nın resmi kayıtlarına göre 10 yıl önce 10 bin ton olan üretim miktarı, bugün 300 bin tonlara ulaştı. Organik tarım yapılan alanlar ise 6 bin hektardan 175 bin hektara çıktı. Yıllık ihracat da 30 ila 40 milyon dolar arasında seyrediyor. Üstelik bu sadece resmi rakamlar. Uzmanlara göre kayıtdışının çok yoğun olduğu sektörde ihracat 100 milyon doları rahatlıkla aşıyor. İç tüketime gelince... Dünya ülkeleri yılda 25 milyar dolarlık organik ürün tüketiyor ve bu oranın her yıl yüzde 30 büyüdüğü tahmin ediliyor. Elbette dünyadaki gelişmeler, Türkiye’ye de yansımış durumda. Çin ve Hindistan’la birlikte dünyanın en önemli üç ihracatçı ülkesinden biri olan Türkiye, düşük iç talep sıkıntısını yavaş yavaş aşmaya başladı. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Başkanı Ahmet Altındişli’ye göre Türkiye’de iç pazar büyüklüğü 20 milyon dolara ulaşmış durumda. Organik ürün tüketiminin gelecek birkaç yıl içinde 30 milyon dolarlara ulaşacağı tahmininde bulunan Altındişli, tüm büyük marketlerin organik ürünlere yer açmasının talep artışının göstergelerinden biri olduğunu belirtiyor. Altındişli, organik ürün satış noktalarının da özellikle büyük kentlerde ciddi bir ilerleme kaydettiğini, sadece İstanbul’da 25’in üstüne çıktığını anlatıyor. Markalar Doğarsa Geleceğimiz Parlak Türkiye’nin organik tarımda geleceği parlak görünüyor. Ancak sorunlar da var. İç talep hâlâ istenen düzeye ulaşmış değil. Bundan da önemlisi Türkiye, organik tarımda markalaşamıyor. Dış pazardan yüksek talep gelmesine karşın ihracatın yüzde 95’i markasız. Tıpkı zeytinyağında olduğu gibi dökme usulde ihracat yapılıyor. Düşük katma değerli markasız satılan ürünler, yurtdışına çıktıktan sonra Avrupalı firmaların etiketleriyle dünya pazarlarına açılırken Türkiye’nin potansiyeli gölgede kalıyor. Referans’ın araştırmasına göre bu açmazın dışında kalan ve ihracatının tümünü markalı yapan tek firma Elit Naturel. Organik nar ve karadut suyu gibi işlenmiş ve farklı ürünlerle dışarda pazar açan firma dışında Türkiye’nin en büyük üretici ve ihracatçısı konumundaki Işık Tarım bile ihracatının yüzde 97’sinde kendi markasını kullanmıyor. Markalı organik ürün pazarının Avrupalı firmalar tarafından çoktan paylaşıldığına ve bu zinciri kırmanın yüklü yatırım gerektirdiğine işaret eden firma temsilcileri ve pazar uzmanları markasız çıkışın Türkiye’nin organik tarım ürünlerindeki geleceğini riske soktuğunu kabul ediyor. Ancak hükümetin markalaşma çalışmalarına destek sunmaması durumunda riskin büyüyeceğine dikkat çekiliyor. Gıda dışı organik ürün pazarı ise henüz çok yeni olduğu için Avrupalılar tarafından tutulmuş bir pazar söz konusu değil. Bu nedenle marka sıkıntısını aşmak bu alandakiler için çok daha kolay. Bilinçli yaşam akımı geliştikçe büyüme vaat eden organik tekstil, kozmetik ve mobilya sektöründeki firmalar ürünlerine aldıkları talebin toplam tüketimin yüzde 1’inin bile altında kaldığını belirtiyor. Ancak "merakla gelen siparişlerin" yerini, yerleşik bir pazara bırakacağı görüşünde birleşiyorlar. Claudia Schiffer’ın Kızı Giyiyor Fuar Baby markasıyla dünyaya açılan ve Türkiye’nin organik üretimde gıdayı sınır kabul etmediğini kanıtlayan Alkım Tekstil’in sahibi Yusuf Eroğlu, iç pazardaki talep artışını meraka dayandırıyor. Bebek giyimi ile Almanya’nın ünlü Babywalz mağazasına giren hatta ünlü top model Claudia Schiffer’in kızının marka kataloğunda yer aldığı Fuar Baby’nin organik serüveni aslında çok kısa. Sadece 6 ay önce üretime geçtiklerini belirten Eroğlu, "Müşterilerimiz, organik tekstil ürünümüz olup olmadığını soruyordu. Merak ediyorlardı. Doğal ürünlere yönelik dünya çapında gelişen eğilimin Türkiye’de de kendini göstermeye başladığını fark edince üretimimizin yüzde 10’unu organik ürünlere ayırmaya karar verdik" diyor. Avrupa ülkelerinde organik tekstil pazarının toplam pazarın hâlâ yüzde 2’siyle sınırlı olduğunu ancak büyüme vaat ettiğini anlatan Gültekin, Türkiye’de de bir tür talep sıçraması yaşanacağını ifade ediyor. "Ürün fiyatları normal ürünlerin yüzde 50 üstünde. Yüksek fiyat, talebi düşük tutuyor. Ancak gelecek yıllarda ciddi bir sıçrama bekliyoruz" diyen Gültepe, 2007’de organik üretim payını yüzde 10’dan 20’ye çıkarmayı planladıklarını belirtiyor. Yıllık cirolarının 8 ila 8.5 milyon dolar arasında değiştiğini söyleyen Gültekin, yeni yatırımların ciro artışını da beraberinde getireceğini ifade ediyor. Organik Oyuncak Fabrikası Yolda Evinde dikiş makinesiyle peluş oyuncaklar yapan Yusuf Tamer’in öyküsü ise organik oyuncak sektörünün işlenmeye açık olduğunu kanıtlar nitelikte. Oyuncakçılığın baba mesleği olduğunu söyleyen Sinem Oyuncak’ın sahibi Tamer, üretime merdiven altı başlamış. Türkiye Tekstil Hazırgiyim Deri Sanayi Teknoloji ve Tasarım Araştırma Geliştirme Vakfı yetkilileriyle tanışması ise her şeyi değiştirmeye yetmiş. Vakfın temasta olduğu Almanya merkezli bir firmadan organik oyuncak talebi alan Tamer, şimdi Almanya dışında Japonya ve ABD’ye ihracat yapıyor. "Talebi karşılamakta zorlanıyoruz. Fabrika kuracağız" diyen Tamer, bir yıl içinde organik ürün sertifikasıyla üretime geçeceklerini de belirtiyor. İtalyanlar Organik Nazmi’den Un İstedi Yurtdışından organik ürün üreticilerine gelen teklifler, Sinem Oyuncak’ın sahibi Yusuf Tamer’le sınırlı değil elbet. Erzurumlu "Organik Nazmi" de İtalya’dan makarnalık un siparişi aldı. Türkçe öğretmenliğinden emekli olduktan sonra baba mesleği çiftçilikte ilerlemeye karar veren Nazmi Ilıcalı, 3 yıl önce "Daphan Ovası Sözleşmeli Organik Tarım Projesi" ile Erzurum’da 633 çiftçiyle organik tarım hareketi başlatmış. Bugün 12 ilden 4 bin üyeli bir birliğin başkanlığını yürüten Ilıcalı’nın başarısı İtalyanların bizzat kendisini ziyaret etmesini sağlamış. İtalyanların 10 bin ton un istediğini anlatan Ilıcalı, "Bu, bölgeye en az 10 milyon dolarlık döviz girecek demek" diyor. Ilıcalı, organik tarıma girişini ise "Doğu bölgelerde yetişen ürünler düşük fiyata alıcı bulabiliyor. Ama bunları organik ürüne çevirip gelirimizi artırabileceğimizi fark ettim. Böylece organik tarıma girdim" sözleriyle açıklıyor. Rujdan Oyuncağa Organik İthalat Da Artıyor Dünyada 4000’e yakın organik ürün çeşidi var. Bu ürünlere Türkiye’den de talep artınca ithalatta da artış başlamış. Fransız Greenmanma’nın bitki özü içeriğiyle organik kozmetik ürünlerini Türkiye’ye taşıyan Ganime Ceylan, makine mühendisliği firmasında çalışırken doğal ürünlere olan ilgisini girişimciliğiyle birleştirmiş. Rujdan allık ve göz kalemine, gündüz ve gece kremleriyle ayak bakım setlerine kadar 78 çeşidi satışa sunan Ceylan, iç pazardan beklediklerinin üstünde talep aldıklarını söylüyor. Ahşap at arabaları, trenler, yap-boz seçenekleri ile tamamı el yapımı yüzde 100 doğal oyuncakları Avrupa’dan ithal eden Efsane Ticaret ise, 2-3 yıl önce bu alana girmiş. Avrupa’da yüzlerce doğal oyuncak üreticisi olduğunu, buna karşın bu sayının Türkiye’de bir ya da iki ile sınırlı kaldığını söyleyen şirket sahibi Mehtap Şen, "İnsanlar çocuklarının metal ve kanserojen nitelikteki plastik ürünlerle bir arada yaşamasını istemiyor. Pek çok kişi kendisi için ayırmadığı bütçeyi çocuğunun sağlığı için ayırmaya razı" şeklinde konuşuyor. Marka Yapmakla Kalmadı New York Times’a Çıktı Türkiye’de organik tarım ürünü ihraç eden 76 firma var. Küçüklü büyüklü hemen hepsi organik tarımda Avrupalılarla rekabetin güçlüğünden ve markalaşma maliyetinin kaldırılamaz boyutta olduğundan söz ediyor. Ancak tek bir şirketle sınırlı olsa da istisnalar var. Elite Naturel markalaşmakla kalmamış, dünyanın en büyük gazetelerinden New York Times’a başarısıyla konu olmuş bir firma. Yıllık ciroları yaklaşık 10 milyon dolar. Bunun 2.5 milyon doları ihracattan. Şirket bugün,Elit markasıyla nar ve karadut dışında organik güllerden ürettiği bir şerbet de ihraç ediyor. Bu ürünlerin dışında, kavun suyundan ayva ve elma suyuna kadar uzanan ürün seçenekleri de var. Çağrı Eşmekaya, "Kanada’dan Avustralya’ya, ABD’ye, Avrupa ve Çin’e kadar pek çok ülkeye satış yapıyoruz. Her birinde 1 ila 3 distribütörümüz var. Kaliteli ve farklı tatlarda üretim yaptığımız için tadanlar devamını istiyor. İnsanlar yeni lezzetlere açık. Biz de onlara bunu sunmaya çalışıyoruz" diyor. Marka İnisiyatifi Büyüklerde Türkiye’de organik tarımın geleceği konusunda araştırmaları bulunan eski Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) Organik Tarım Dairesi Başkanı Salih Zeki Yıldız, markalaşma yolundaki Türkiye’nin inisiyatif kullanabilir noktaya gelmesi gerektiğini söylüyor. "Dünya pazarlarında inisiyatif İngiltere ve Almanya gibi güçlü ülkelerin elinde" diyen Yıldız, pazara markalı çıkabilmenin temel kurallarını "Kaliteli üretimden taviz verilmemeli. Ayrıca ölçek büyütüp, maliyet düşürülmeli ve üretimin sürdürülebilirliği sağlanmalı" şeklinde açıklıyor. Yıldız, organik tarımın istenen noktaya gelebilmesi için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: Dekar başı destek miktarı 13 YTL’den 20-25 YTL’ye yükseltilmeli. Organik tarımda, ürün bazlı birliklerin kurulması teşvik edilmeli. Birlik kuruluşu ve üyeliğiyle ilgili müeyyideler azaltılmalı ve basitleştirilmeli. Üretici birlikleri, küçük ölçekli üreticilerin ortaklıklara girişmesini sağlayabilmeli. Dünyada 25 milyar Dolarlık Pazar Var 130 ülkede 24.1 milyon hektarda organik üretim yapılıyor. Dünya organik tarım alanlarının büyüklüğü 40 İstanbul’a eş. AB ülkelerinin toplam üretim alanı 5.6 milyon hektar, işletme sayısı 175 bin. Dünyada 25 milyar dolar, AB’de 15.4 milyar dolarlık bir organik tarım pazarı var. Türkiye’de Üretim 10 Yılda 30 kat Arttı Türkiye, Çin ve Hindistan’la birlikte en önemli ihracatçı ülke. Türkiye’nin en önemli ihraç pazarı AB ülkeleri. Almanya, İngiltere, İsviçre, Avusturya, Hollanda, Fransa ve Danimarka başlıca alıcı ülkeler. İhraç edilen ürünler arasında kuru kayısı, incir ve üzümün dışında anason, rezene, kişniş, badem, ceviz, çamfıstığı, reçel ve konserveler bulunuyor. 1996’da 10 bin ton olan üretim, 300 bin tona ulaştı. 103 bin hektarda, 300 farklı çeşit ürün yetiştiriliyor. Türkiye’nin ihracatı resmi olmayan kayıtlara göre 100 milyon doların üstünde. İç pazar büyüklüğü ise 20 milyon dolar. Hormon ve Kimyasal İlaç Kullanımı Yasak Gelişmiş ülkelerde 1980’lerde uygulanmaya başlanan ve doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren organik tarım, kimyasal ilaç, hormon ve mineral gübre kullanımını yasaklayan bir üretim modeli. Bu yöntemde tarım ürününü hastalıklardan korumak vb. ihtiyaçlarını gidermek için sadece uluslararası kuruluşlarca onaylanmış doğal ilaç ve gübreler kullanılabiliyor. Organik tarımda genetiği değiştirilmiş organizmaların üretimine ya da girdi olarak kullanımına izin verilmiyor. Ürünün organik ürün olarak satışa sunulması da kurallara bağlı. Bunun için atılacak ilk adım, Tarım Bakanlığı tarafından belirlenmiş 7 kuruluştan birine sertifikasyon başvurusunda bulunmak. Sertifika sahibi işletmelerin ürünleri, sertifika kuruluşları tarafından periyodik kontrollere tabi tutuluyor. Onay verilmemiş bir ilacın kullanımı tespit edilirse, sertifika da iptal ediliyor. Kaynak: Referans Gazetesi/Pınar Arat |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Ağaç Dostu
|
Japonlar organik Türk çayını sevdi Karali Çay Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karali, Japonya’ya deneme amaçlı olarak gönderdikleri 2,5 tonun üzerinde ’organik çayın’ büyük ilgi gördüğünü söyledi. Karali, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Rize’deki bahçelerinde 2000 yılında organik çay üretimine başladıklarını, 2005 yılında organik çay üretim sertifikası aldıktan sonra ihracat konusundaki çalışmalarını hızlandırdıklarını belirtti. Japonya’ya geçtiğimiz ay organik çay ihraç ettiklerini, bu ülkeye ilk aşamada deneme amaçlı olarak 2,5 tonun üzerinde çay gönderdiklerini ve ürünün büyük ilgi gördüğünü ifade eden Karali, şöyle konuştu: "Gelişmiş ülkelerde, özellikle organik ürünlere ilgi sürekli artıyor. Karali Çay olarak, organik çay üretiminde ve yurt dışı pazarlarda önemli aşamalar kat ettik. Geleneksel çay kültürleriyle tanınan Japonlar’a Türk organik çayını tattırdıklarını dile getiren Karali, bu ülkede ürünlerine gösterilen ilgiden oldukça memnun olduklarını, geleneklerine çok bağlı olan Japon tüketicisine Türk çayını sevdirmeyi başardıklarını vurguladı. kaynak:milliyet |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaç Dostu
|
Yiyecek ve giyeceklerden sonra kremler de organik Organik yiyecekler, çamaşırlar, jeanler, pedlerden sonra organik meyve suyundan yapılmış kremler de artık kadınların yoğun ilgisini görüyor. Madonna, Kate Hudson, Cameron Diaz, Scarlett Johansson, Katie Couric, Marcia Cross ve Alison Lohman gibi ünlü yıldızların da kullandığı tamamen ‘organik’ meyve suyu ve bitki özlerinden oluşan tek cilt bakım markası Juice Beauty yakın zamanda ülkemizde de satılmaya başlandı. Organik kremlerin diğerlerinden farkını, etki mekanizmasını ve tüm özelliklerini Kimyager ve Organik Ürün Uzmanı Çağla Ercanoğlu ile konuştuk. # Organik meyve suyundan elde edilen kremlerin diğerlerinden en önemli farkı nedir? Günümüzde tarımsal üretimde kullanılan ilaçlar, hormon ve kimyasal gübre gibi maddeler insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini artarak göstermeye başladı. Tüm bu olumsuz etkileri kaldırmak amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçları yerine aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerine dayalı yapılan tarım üretimiyle organik ürünler üretiliyor. Organik meyve suyundan üretilen ürünler, tamamen organik şartlarda üretilen meyvelerden oluşuyor ve bu sebepten dolayı diğer kremlerden en önemli farkı içeriğinde hiçbir zararlı kimyasal madde barındırmaması. Sürekli büyüyen kozmetik sektöründe, gıdalarda kullanılması yasak olan zehirli kimyasallar barındıran ürünler de kullanılıyor ve bu durumdan çoğu tüketici haberdar değil. # Peki, etkisi diğerlerine göre nasıl? Juice Beauty’nin hazırlanışında su yerine, taze sıkılmış organik meyve suyu özleri kullanılıyor. Patent bekleyen organik meyve suyu bazı, tüm diğer markaların kullandığı su bazından farklı olarak, antioksidanlar, çok değerli vitaminler, hayatî önem taşıyan bitkisel besleyiciler ve güçlü hidroksil asitler bakımından doğal ve zengin bir formül sunuyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırmada, organik meyve sularının, organik olmayan meyve sularına kıyasla 2 kat daha fazla besleyici olduğu da saptanmıştır. # Bu ürünler yaşlanmaya karşı etkili mi? Güçlü antioksidan teknolojisi ve DMAE, alfa lipoik asit, koenzim Q10, peptidler, yağda çözülen C vitamini, çok değerli yağ asitleri ve organik içerikler, yaşlanma etkilerine karşı en başarılı sonuçları veriyor. Peeling etkili ürünlerin özünü, organik meyve suları ve ham şeker kamışından elde edilen doğal alfa ve beta hidroksil asitler oluşturuyor. Kusursuz bir pH dengesine sahip olan Juice Beauty ürünleri, en hassas ciltlere bile uygun formüllerle üretiliyor. # Meyvelerin gerçekten organik olup olmadığı kontrol ediliyor mu? Juice Beauty’de kullanılan tüm organik maddeler, ABD Tarım Bakanlığı’nın resmen tanıdığı bir kurum tarafından onaylanmıştır. Juice Beauty ürünlerinde kullanılan başta meyve suları, aloe vera, bal, bitkisel ürünler, bitki yağlar, şeker ve temel yağ asitleri olmak üzere tüm organik hammaddeler, USDA tarafından onaylanan sertifikalı organik çiftliklerde yetiştiriliyor. Ayrıca, tüm organik içerikler, yetiştirildiği eyalete göre, CCOF (California Sertifikalı Organik Çiftçiler Birliği), Oregon Tilth, Uluslararası Kalite Garantisi (Quality Assurence International) ve Washington Tarım Bakanlığı gibi, yerel organik sertifikalara da sahip. Kesinlikle hiçbir ürünümüz hayvanlar üzerinde test edilmiyor ve hayvanlardan elde edilmiş hiçbir katkı maddesi de içermiyor. # Nasıl bir teknoloji kullanılıyor? Organik ürünlerde de kozmetik sektöründe uygulanan yüksek teknolojiler uygulanıyor. En önemli fark, etken maddelerin organik olmasıdır. Ayrıca zararlı kimyasallar kullanılmıyor. # Bir ürün açıldıktan sonra kaç ay kullanılabiliyor? Koruyucu maddeler kullanılıyor, fakat paraben gibi sağlığa zararlı olanları tercih edilmiyor. Ürünler ambalajda belirtildiği gibi açıldıktan sonra 18 ay kullanılabiliyor. Raf ömürleri ise 2-3 yıl arasında değişiyor. kaynak:akşam gazetesi |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 |
Ağaç Dostu
|
Piyasadaki ürünlerin denetimi yeterli midir?
Kimler tarafından bu denetimler yürütülüyor? Devletin denetimi yeterli midir veya denetimde uyguladığı sistem? Denetiminde denetiminin olması gerekmiyor mu; aynen rekabet ortamı gibi.. Bazı durumlarda parayla susturulabiliyor gerçekleri açıklayabilecek olanlar. Parayla susturulamayacak kadar fazla ve geniş kapsamlı araştırma-denetleme birimleri mevcut mu? Gerçekleri kendi çıkarlarına çevirecek sözleri söyleyenlerin yalanlarını ortaya dökecek kadar yaptırım gücü yüksek dernekler,kurumlar var mı? Ayrıca yiyeceklerimize zehir katanların ve organik yaşamı altüst edenlerin kimlikleri ve şirketleri, ürettikleri markalar ve ürünlerinin adı teşhir ediliyor mu? Yapılanlar yeterli mi? Şirketler için kötü imaj birçok şeyi altüst eder; çünkü onlar için reklam çok önemlidir. Hele güvenilir kurumların katkılarıyla ve delilleriyle ortaya konmuş bilimsel kanıtlar bir düzenbazlıktan ve zararlı bir oluşumdan söz ediyorsa bu çok dikkat çeker ve bunu yapanlar için büyük yıkımlara sebep olur. İmajı zedelenir, müşterisi azalır bazıları iflas eder.. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#6 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 01-09-2007
Şehir: paris
Mesajlar: 282
|
Hayret'ya organik tarimdan herkezin gozu korkmus oysa'ki o kadar basitki,yeterki kucuk sorunlara dikkat edelim aslen çok basittir.Inanin hayret ediyorum turkiyede tarimin en ust seviyede olmasi gerekirken bu hale gelmesi,dusundurucu.Yazilanlar çizilenler dogrudur ancak is icrata gelince isler degismektedir.Unutmayinizki istemek basarmaktir. travaux paysagist ibrahim simsek Not bu arada turkce yazima laf etmeyiniz kurallariniz agir |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#7 |
Ağaç Dostu
|
İstemek Başarmaktır
Evet, istemek başarmaktır. Zaten bu formu açan ve katılan insanlar, bir şeylerin farkına varıp, kaliteli bir paylaşım ve üretim için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Karşılığı, evlatlarımız ve geleceğimiz için daha iyi bir yaşam. Düzenleyen Emine Aktaş : 29-08-2008 saat 11:36 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#8 |
Ağaç Dostu
|
Armutlu yarımadasında organik tarım çalışmaları
Yalova valiliği tarafından yapılan çalışmalarla, Armutlu yarımadası ekolojik turizm ve organik tarım geliştirme havzası oldu. Armutlunun Mecidiye, Hayriye ve Selimiye köyleri organik tarım havzasını oluşturmakta, aralarında Fıstıklı ve Kapaklı Köylerinin de bulunduğu beş köy aynı zamanda Yeşil - Mavi turizm seyir yolu üzerinde yer almaktadır. http://www.yesilmaviyol.com/proje.asp Mecidiye köyünde 6 yetiştirici 2007 yılında organik tarım sertifikası almış, Fıstıklı'dan 75 çiftçi organik zeytin yetiştiriciliği yapmak üzere sertifikasyona giriş yapmışlardır. Ayrıca Armutlu kaymakamlığı sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı tarafından hayata geçirilen Hayriye köyü süt sığırcılığı, Fıstıklı köyü seracılık, Selimiye köyü kiraz yetiştiriliciği projeleri başarıyla uygulanmakta, bölgede önemli geçim kaynaklarından olan arıcılık kaymakamlık tarafından açılan kurslarla desteklenmektedir. 2004 yılından bu yana Yalova valiliği ile ortak çalışmalar yapan, Dr. Sosyolog Tülay Andiç'in sahibi olduğu Thuya Ekoçiftlik ekopansiyon ekolojik turizm sertifikalı bir işletme olarak Armutlu yarımadası orman köyleri ekolojik tarım, ekolojik turizm konseptli bölgesel kalkınma modelinin pilot çalışması. http://www.thuya-ekopansiyon.com/ Dün Mecidiye köyünde, sertifikalı üreticilerin katıldığı ilk organik ürünler pazarı açıldı, Pazarda yöre ürünler olan zeytin, zeytinyağı, bal ve kekik ilk göze çarpan ürünlerdi; ![]() Zeytinyağından yapılmış doğal sabunlar; ![]() Bal ve dut pekmezi ![]() ![]() Thuya ekoçiftlik ürünleri ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#9 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 16-05-2007
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 4,833
|
Merhabalar ! Gerçekten vali beyi burdan kutlamak lazım. Benim düşüncem bu mavi yeşil yol projesi Yalovaya verilebilecek en büyük hizmetti. Sadece Elmalık köylüleri tarafından bilinen İSTİKAM TEPE diye bir yer bu proje kapsamında açılmış bir piknik alanı. Çok güzel düzenlenmiş. Yaklaşık bir ay önce bir iş sonrası arkadaşlarımla birlikte gidip bir öğlen vakti bizde malgal yapıp doyasıya manzarayı seyrettik. Ferda hanım organik tarım konusunu forma taşımanız ve bizlerle buluşturmanız gerçekten güzel bir çalışma. Bize yukarı köylere bir yol göründü Yalovadan. Bir şey öğrenmek istiyorum bu organik ürün satışları belli tarihlerdemi yapılıyor yoksa her gün varmı merak ettim. Sevgi ve saygıyla. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#12 |
Ağaç Dostu
|
Organik nedir ? Kimin organiği ?
Merhaba, Organik nedir? Eğer Organik bir meyveden kasıt, katkısız, ilaçsız ve kimyasal müdahale olmadan kendi haline yetişen yiyecek ise, Ülkemizde yetiştirilen ürünlerin yarısından fazlası zaten kayıtsız organik sınıfına girebilir. Çünkü ürünlerinin organik olduğunu belgeleyecek o pahalı sertifikaları asla satın alamazlar. Ama Organik olmanın tanımını yabancılar gibi belirlemeye kalkarsak zaten organik yiyecek diye birşey olamaz çünkü otobana yakın olanları da organik saymıyorlar, 10 mil çevre içinde herhangi bir ilaçlamayı da kabul etmiyorlar. Ama bizim insanımızın yetiştirdiği meyve ve sebzenin büyük bölümü organik sayılır. Hangi çiftçimiz o pahalı gübreleri kullanabiliyor ki? Hangi çiftçimiz pahalı ilaçları satınalabiliyor ki? Bizim çiftçimizin çoğunun birkaç ineği, keçisi, koyunu veya başka hayvanı vardır. Dolayısıyla, çoğu hayvanlarının gübresini kullanır. Böylelikle organik tanımına tam olarak girmese bile en azından sağlıklı besinler ürettikleri kesin. Ama yabancıların organik tanımına girebilmemiz için yine yabancılara bir sürü para ödememiz gerekecekse varsın sebzemiz, meyvemiz sertifikasız olsun. Ben köylümüze ve çiftçimize güveniyorum. İlk başta birkaç ilaç veya tohum pazarlamacısının ucuz dedikodusunun peşinden gidip, bedava olduğundan bazı zararlı malzeme kullanmış olabilirler. Ama artık uyandılar. Herkes eski sisteme döndü veya dönüyor. Saygılar. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#13 |
Ağaç Dostu.
|
Oğuz Bey benim gözlediğim kadarıyla, en azından kendi çevrem için konuşursam, Adana'da şehir içinde bir mahallede yaşayan bizlerin süpermarketlerden aldığı sebze ve meyvenin hemen hemen hiç biri bahsettiğiniz yoksul köylüler tarafından üretilmiyor.Bugün bir süpermarketten veya şehir pazarından alacağınız tüm sebze/meyve bahsettiğimiz kimyasalları rahatça alabilecek ve malesef alan, tüketen belli büyüklükte çiftçiler tarafından üretiliyor. Kendi mahallemdeki süpermarket zincirinde satılan ürünlerden salatalık, domates, biber ve nektarin benim şahsen tanıdığım insanlar, çiftçiler tarafından üretilip satılıyor, depolarında çuval çuval duran, üretimde kullanılan kimyasal gübrenin haddi hesabı yok. Zamanında, belki 15 sene önce TRT'de bir programda göstermişlerdi.Kamera eşliğinde bir köye incelemeye gidiyor ilgili ekip, oradaki yoksul köylüye soruyorlardı ne kadar gübre/ilaç attığını.Yetkili kameraya konuşurken bir kaç gram atılacağını söylerken, köylü bir maşrapa getirdi, "bununla doldurup doldurup atıyoruz" dedi.Hiç unutmam o programı ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#14 | |
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
Alıntı:
Ben şahsen büyük çaplı üretim yapan üreticilere daha çok inanırım..Çünkü riskleri fazladır..Bu yüzden daha bilinçli yaparlar üretimlerini.. Oysa küçük köy çiftçisi genelde bilgisizdir,bilinçsizdir..İlaç kutusunda dekara 150 gram yazıyorsa o buna pek inanmaz..İki misli ilaç koyar..Yanlış ilaç atar..İlaç kutusunun üstünde ''hasattan önceki son ilaç tarihi'' falan önemli değildir onun için.. Ben bu yüzden küçük köylü üreticinin ürünlerine şüpheyle bakarım.. Attıkları suni gübre miktarlarına falan dikkat ettiklerine de inanmam pek.. Hele ilaçtan hiç korkmazlar..''Bize bişey olmaz'' mantığı geçerlidir..Bugüne kadar en tehlikeli ilaçları bile atarken maske kullanan bir küçük çiftçi görmedim. Kendisini düşünmeyen tüketiciyi hiç düşünmez.. Buğday,çeltik ilaçlaması yapıldığı günlerde gidin ovalara;etraf boş atık ilaç şişeleriyle doludur.Bizim çiftçimiz işi bitince şu boş ilaç kutularını bir poşete koyup ücra bir köşeye gömeyim falan diye düşünmez.. Ben tanık oluyorum..Özellikle pirinç ekilen tarlalara öylesine yoğun ot,haşere ilacı atıyorlar ki,gözünüzle görseniz inanın pilav yemekten vazgeçersiniz.. Ülkemizde en az denetlenen işler bunlardır. Bu yüzden İstanbul'da semt pazarına gelen civar köylülerden bişey almam..Giderim organik pazara.. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#15 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Alıntı:
'' küçük çaplı'' ya da'' küçük köy çiftcisi''ni toptan infaz etmişsiniz. ![]() Halbuki pirinç üretimi yapan _ boş ilaç kaplarını uluorta atan_ onlar değildir. Semt pazarlarında pirinç üretip satan '' küçük çaplı'' ya da ''küçük köy çiftcisi'' göremezsiniz. Bu gruba giren üreticilerin büyük bölümü, topraklarında kimyasal gübre kullanmazlar. Bu onlar için külfettir. İnek, keçi, koyun,tavuk gübresi ellerinin altındadır ve ucuzdur hatta para bile ödemezler. Aynı şekilde _ büyük bölümü_ kimyasal ilaç kullanmazlar. Genelde kullandıkları ve her zaman ellrinin altıda olan odun külüne karıştırılmış kükürtür. Sizin benzetmenizdeki '' küçük çaplı '' üretim yapan ya da ''küçük köy çiftcisi'' ikiye ayrılır. 1. grup; Haftalık pazar masrafını karşılamak için üretim fazlalığını satanlar. Bu grup, en iyi bildiği ürünleri üretir. Genelde üç, beş çeşit üretir. Domates, biber, patlıcan salatalık vb. gibi... ( Bir kısmını kendi tüketir bir kısmını kışlık yapar.) Yanına kendi yaptığı zeytinini, peynirini koyar satar. Böylece ''o hafta'' ihtiyacı olan 'şey' leri bu parayla karşılar. Ortalama sattığı ürün değeri 50 tl. yi bile bulmaz. Düşünseniz bir kasa domates 4tl dir. 2. grup, tüm geçimini ürettiği ile sağlar. Onun yaptığı zengin olmak değil, idare etmaktir. Onun tezgahında da kendi ürettiği 3, 5 kalem malı vardır. Diğerlerini, pazar yerine gelen toptancıdan almıştır. Burada size katılıyorum. Örneğin 2 dönüm domates, yarım dönüm birer, patlıcan, salatalık yetiştirir. En ucuz kimyasal gübre ve kimyasal ilaç kullanır. (Kolayına gelir) Kullandığı kimyasallar genelde dozlarının üzerindedir. Kimyasal ilaçlarının etkisinin azaltılmasına bağlar bunu... '' Kendi sağlığını düşünmeyen, başkasının sağlığını düşünmez'' sözünüz doğrudur ve saygı duyulacak bir durum da değildir. Küçük üreticinin bilinçlenmesinden çok bilgilendirilmesi gerekir. Aynı şekilde tüketicinin de... Birinci guruba giren üretici _ genelde _organik değil doğal üretir. Çünkü en masrafsız odur. İkinci grup, bitkisi hastalandığında ilaç koşturur. Piyasa zehirli kimsallarla örülüdür. Devlette bunun organizasyonunu yapar. Alternatif sunmaz. Sunduğu ''kontrollü üretim''dir. Yani kimyasal kullanacaksın ama kalıntı bırakmıyacak. Ve bununla övüneceksin. Bu ''zorunluluğun'' içinden sızmak her babayiğindin harcı değildir. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#16 |
Ağaç Dostu
|
Benim burada gördüğüm uygulama da herkesin seralarında kendi için yetiştirdiği bir küçük kısım var, onlar kendi kısımlarını ilaçlamadan yiyip diğer kısımlarını (ilaçlananlar) satıyorlar. Organik tarım yapan bir köyümüzde 12 çiftçiyle işe başlanmıştı,katılmayanlar zamanla katılanlarla gerek dalga geçerek gerekse müdahale ederek bütün üyeleri vazgeçirerek organik tarım projesine ket vurdular. Sertifika paralarına destek olunan köyde şu an devam ettiren bir kişi var. O da muhtar. Düzenleyen caretta : 28-08-2008 saat 16:32 Neden: eksik kelime |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#18 |
Ağaç Dostu
|
Organik Tarım Konusunda En Önemli Soruna Bir Çözüm Önerisi
Organik tarım, özellikle son 10 yıldır giderek artan oranda kullanılmaya başlayan bir kavram. 1940’lardan önce böyle bir kavram yoktu. Çünkü bir tarımsal ürünün organik ya da organik olmaması konusu, olabilirliğini düşünmeye hiç gerek olmamıştı. 1970’ lere kadar olan süreçte de pek ihtiyaç hissedilmedi. Ancak 1970’ ler sonrası insanlar, özellikle Avrupa halkları, tarımsal ürünlerin üretimi sırasında birçok kimyasal kullanıldığını, bu kimyasalların sağlığa ve çevreye zararlı olabileceği düşünülerek konu üzerinde odaklanılmaya başlandı ve görüldü ki tarımsal ürünlerde hastalıklara karşı kullanılan ilaçlar, bu ürünleri tüketen insanların da sağlığını olumsuz etkileyebilmekte. Görüldü ki kullanılan gübreler yeraltı sularını tehdit ediyor, ürünleri lezzetsizleştiriyor, toprakları bozuyor ve en önemlisi “gelecekte acaba o eskiden yediğimiz mis gibi gıdaları bulabilecek miyiz? Çocuklarımız, torunlarımız bunları tadabilecek mi?” sorusunu sormamıza yol açıyordu. Peki, organik tarım tam anlamıyla nedir? Açıkçası bu konuda benim dahi çok şikâyetim var. Açık açık bu kavramın ne olduğunu, neleri içerdiğini bilmiyoruz. İnternette yaptığım kısa bir arama sonucu aldığım organik tarım tanımlarına gelin bir göz atalım: Tanım 1- "Organik Tarım, kelime itibariyle sentetik ve kimyasal ilaçlar ile gübrelerin kullanımının yasak olduğu kontrollü bir üretim şeklidir”. Sorgulama 1- Bu ifadeden anlıyoruz ki organik tarımda sentetik ve kimyasal ilaçlar ve gübreler yasaktır ve bu üretim kontrollüdür. Peki, organik tarım sadece bu mudur? Tanım 2- Organik (ekolojik/biyolojik) tarım; toprağı, havayı, suyu koruyarak ona zarar vermeden sürdürülebilir üretimi sağlamak; biyoçeşitliliği korumak, kontrollü ve sertifikalı üretim metodu ile tüketiciye sağlıklı ürünler sunmaktır. Sorgulama 2- Bu bence daha iyi bir tanım. Tanım 3- Ekolojik Tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Sorgulama 3- Bu tanım daha çok gıda güvenliği kaygılarına odaklanmış bir tanım. Tam olarak açıklamıyor. Tanım 4- Organik tarım, geleneksel tarımla karşılaştırıldığında daha az dış tarımsal girdilerin kullanıldığı, fakat daha çok biyolojik yoğunluğun yer aldığı alternatif bir tarım sistemidir. Sorgulama 4- Evet bu da işin bazı kısımlarını açıklayan bir tanım. Hiç tarımsal girdi kullanmadan üretim yapmak söz konusu değil. O halde bu işin adı tarımsal üretim değil doğadan toplayıcılık olmalı. Ki onda bile girdi olarak işgücü var. Tanım 5- Organik Tarım (Biyolojik, Ekolojik Tarım): Tarımsal üretimin insana ve çevreye zarar vermeden gerçekleştirildiği, ekolojik sistemde sentetik kimyasallar ve bu kimyasalların hatalı uygulamaları sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik bir tarım yöntemidir. Organik tarım bir “alternatif tarım” yöntemi değildir. Geleneksel tarımın, günümüz teknoloji ve koşullarında uygulanmasıdır. Konvansiyonel tarım ise “sentetik kimyasal tarım” olarak ifade edilmelidir. Sürdürülebilir, IPM, alternatif, iyileştirilmiş tarım yöntemleri organik tarım olarak değerlendirilemez. Bu tarım yöntemlerinde sentetik kimyasalların kullanımı kontrol altına alınırken organik tarımda sentetik kimyasal girdiler kullanılmamaktadır. Sorgulama 5- İşte bir otorite daha çıkıyor ve az önce başka bir tanımcının “alternatif” dediğine “alternatif değildir” diyor. Kafamız daha da karışıyor. Organik tarım yönetmeliğinde iyi bir tanım var gibi. Ancak buradaki tanım da organik tarımı açıklamıyor, organik tarım faaliyetlerini açıklıyor. Buna göre “organik tarım faaliyetleri: Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak organik ürün veya girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi, doğal alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ithalat, ihracat ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerini ifade eder.” denilmekte. Daha da çok tanım bulabilir ve değerlendirebiliriz ancak okuyucuyu sıkmak istemiyorum. Burada bir gerçeği kısaca anlatmak istedim. Bu gerçek açığa kavuştuğunda şu sorular cevap bulabilecek: 1- Organik tarım neden yeteri kadar gelişmiyor? 2- Organik tarımsal üretim yapmak neden zor? 3- Organik ürünleri pazarlamak neden zor? 4- Neden tüketici istediği organik ürünü kabul edilebilir fiyata istediği zaman ulaşamıyor? Açıkçası organik tarımın “ne” olduğu, nasıl yapılması gerektiği şu an itibarı ile tam belirli değildir. Tarım Bakanlığımızın yayınladığı yönetmelik elbette kimi konuları ortaya koyuyor (yönetmeliği http://www.tarim.gov.tr/arayuz/10/ic...fl=organik.doc web adresinde görebilirsiniz). Ancak maalesef bu yönetmelik uluslar arası çapta denetlenebilir değil. Bazı kuralların nasıl olması gerektiğini ortaya koyuyor ancak bize tam olarak bir yol haritası çizmiyor. Sayın bakanımız bir beyanında, “tarım sektöründe entelektüeller yok, bu yüzden sektör gelişmiyor” demiş. Bu görüşe katılıyorum ve konuyla ilgili eleştirilerimi açıklayıp, düzeltmelerle ilgili yol almayı umuyorum. Bana göre en önemli sorunlar şunlar: 1- Mevcut yönetmelik, uluslar arası anlamda tanınır olabilecek yapıya haiz değil. Bu yönetmeliğin uluslar arası anlamda geçerli olabilmesi için öncelikle ISO 45011 standardına uygun yazılması gerekmekte. 2- Yönetmelikteki bazı izin verilen maddeler, uluslar arası alanda izin verilmeyen maddeler. Geçenlerde organik elma üreten bir tanıdığım bana elma iç kurdu ile nasıl savaşabileceğini sordu. Adını hatırlamadığım bir kimyasal adı söyledi. Dediğine göre bu kimyasal ülkemizde organik tarım için izinli ancak Avrupa’ da yasakmış. Bu durumda şöyle bir soru oluşuyor kafamızda: Avrupa’ nın organik ürünleri bizimkilerden daha mı organik? 3- Şu an bir üretici organik tarım üretimine başlamak istese elbette öncelikle bir sertifikasyon kuruluşuna gitmek zorunda. Oradan aldığı kimi yönergelerle üretimini yapmaya çalışıyor. Üretimle ilgili çalışmalar kontrolörler vasıtası ile yürütülüyor. Çok net bir sistem olduğu söylenemez. Bence sağlıklı yapı şöyle olmalıydı: devlet onay birimi olmalı, bir sivil toplum örgütü yayım birimi olmalı. Örneğin bu örgütün oluşturduğu teknik komite ve standart komitesi standartları yayınlamalı. Standartlar tüketici derneklerinden, üniversitelerden, bakanlıktan, perakendecilerden görüş alınarak çıkarılmalı. Ve bir de tescil ve sekreterya işlerini yürüten bir özel şirket olmalı. Başvurular bu şirkete gelmeli, başvuru başına kuruş bazında cüzi bir ücret alınmalı ki şirket faaliyetine devam etsin. Bu şirket ilgili bilgi ve raporları dönemsel olarak bakanlığa ve kamuoyuna açıklamalı. Şu an maalesef organik tarımda sadece ülkemiz değil dünya çapında tam bir sistematik yapılanma yok. Bence organik tarım bu yüzden yeterince yaygınlaşamıyor. Bu konuda en etkin çalışan uluslar arası kurum IFOAM. IFOAM’ ın uluslararası alanda geçerli olan bir standardı var ( http://www.ifoam.org/organic_facts/j...e-Document.pdf web adresinde görebilirsiniz). Ancak dünya çapında sadece bazı belgelendirme kuruluşları IFOAM standartları ile çalışıyor. Bence ülkesel bazda IFOAM ile anlaşmak ve ülkemizde yerel bir IFOAM bürosu açmak, organik tarım konusunda çalışan bir sivil toplum kuruluşunu bu standartları ülkemize adapte ederek tercüme eden bir birim haline getirmek ve bir (belki yarı resmi) bir şirket aracılığı ile belge ve sistem takibi yapmak çok faydalı olacaktır. Böylece tüm dünyadaki ilgili çevrelerin eleştirilerine rahatça göğüs geren bir organik tarım sistemine sahip olunabilir. Böylece organik tarım ülke çapında kolayca yayılır. Zamanla organik tarımsal üretim bilgisine, organik ürünlere ulaşmak kolaylaşır; ürünlerin fiyatları makul seviyelere gelebilir ve organik ürün ihracatımız sağlıklı şekilde artar. Bu yöntemin uygun olduğunu düşünmemin sebebi, iyi tarım uygulamalarında Eurep derneğinin, Eurepgap standartlarında benzer yapıyı kurmuş olması. Şu an Eurepgap sistemi olabildiğince sağlıklı ilerliyor. Belge sayıları artıyor, üretici sürekli standardize edilmiş iyi bilgiye ulaşabiliyor. Sayı vermek gerekirse 2002 yılında 4.000 olan Eurepgap belgeli üretici sayısı şu an 50.000 in üzerinde. Bu sayı, grup üreticileri 1 belge aldığı için gerçek sayının çok daha fazla olduğunu düşünmeliyiz elbette. Oluşturulacak iyi bir istemin acilen gerektiğine inanıyorum. Bana “Nasıl organik tarım yapacağız?” diye soran üreticilere göreceli olmayan, net cevaplar vermek istiyorum. Yukarıda bahsettiğim yapının organik tarım sektörünün bu en önemli sorununa iyi bir çare olacağını düşünüyorum. Benim de üyesi olduğum “Organik Tarım Derneği” ile bu konuda çalışmalar yapmak, ilgili kişilere iyi ve doğru bilgileri uygun standartların şemsiyesi altında aktarabilmek istiyoruz. Bizimle bu çalışmalara katılmak veya organik tarım konusunda gönüllü çalışmalarda bulunmak isterseniz, www.otd.org.tr web adresinden, sembolik bir üyelik ücreti ödeyerek derneğimize üye olabilirsiniz. Konu ile ilgili bilgi eksiğim veya hatalarım varsa affınızı diler, sözlerimi 20 yüzyıl öncesinden azat edilmiş bir köle olan Epiktetos lakaplı bir filozofun öğüdü ile tamamlamak isterim: “Yürürken bir çiviye basmamaya, ayağının burkulmamasına özendiğin gibi, seni yöneten aklın da çarpılmamasına özen!” Saygı ve sevgilerimle, Hakan Ozan Erzincanlı Ziraat Yüksek Mühendisi www.tarimsal.com |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#22 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 04-12-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 27
|
Organik tarım yapacağımız tarlayı nasıl işlemeliğiz ve gübreyi hangi aşamada kullanmalıyız. Yardımcı olursanız sevinirim |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#23 |
Ağaç Dostu
|
Organik sebze ve meyveler, arz- talep dengesine göre maddi getiri sağlarlar. İnsanlar, yiyeceğimiz yiyeceklerin sağlığımıza ve genetiğimize etkisini öğrendikçe, yediği yiyeceklerin nasıl üretildiği konusunda da titizlik gösterirler. Bu bağlamda hangi sebze veya meyvenin daha çok kazanç getireceği konusunda ayırım yapmak zor olur. Bu konuda, en çok kimyasal kirlenmeye uğramış yiyeceklere alternatif üretmek mantıklı olandır. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#24 |
Ağaç Dostu
|
Organik tarımda, sentetik kimyasal maddelerin (örn. genelde gübreler, ot ilaçları, bitki koruma ürünleri, insektisitler ve pestisitler) kullanımı yasaklanmıştır. Bitkiler öncelikle hastalıklara dirençli türlerin seçilmesi ve uygun toprak işleme metotları vasıtasıyla korunmaktadır. Bunlar: - ürün rotasyonu, örn. aynı arazide ardışık olarak aynı ürün yetiştirilemez. Bu metodun temelini oluşturan mantık, parazitler gelişemez ve bitki besinleri aşırı tüketilmez. - sıra çalıları ve ağaçların dikilmesi, sadece peyzajı daha hoş yapmaz, aynı zamanda parazitlerin doğal predatörleri için barınak sağlar ve komşu alanlardan gelen kirlilik maddelerine karşı fiziksel bir bariyer oluşturur. - ara ürün yetiştirme, örn. bir ürün diğerlerinin parazitleri tarafından seviliyorsa, farklı ürünlerin paralel işlenmesi. Organik tarım, iyi-bozunmuş gübre ve organik kompostlar (örn. çimen vb.) ve yeşil gübre gibi doğal gübreleri kullanır. Örn. bu amaç için dikilmiş yonca ve hardal gibi bitkilerin toprağa karıştırılması. Bitkileri hastalık ve zararlılardan korumak gerektiğinde, bitkisel, hayvansal veya mineral orijinli doğal maddeler kullanılır, örn. bitki ekstraktları, faydalı predatörler, kaya unu veya toprak yapısını ve kimyasal kompozisyonunu ıslah eden ve bitkileri kriptogamik saldırıdan koruyan doğal mineral maddeler. Organik toprak işleme teknikleri, doğal dengeyi düzenler. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#26 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-12-2008
Şehir: antalya
Mesajlar: 3,093
|
Herkese Merhaba; Ben biyolojik mücadele ile ürünlerimi yetiştiriyorum ve inanın daha az masraf ve daha çok ürün elde ediyorum .Gübre masrafımda azaldı .Bilgi almak isteyen arkadaşlara solarizasyondan itibaren anlatabilirim . |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#27 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 04-12-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 27
|
Merhaba arkadaşlar, benim bir dönüm kadar bir bahçem var ve organik sebze yetiştirmek istiyorum. Fakat bu işlerle ilgili fazla bilgim yok. Kasım ayında derin sürüm yaptırdım bundan sonraki aşamada çiftlik gübresi kullanmak istiyorum fakat zamanını bilmiyorum. Kesekleri kırdırdıktan sonramı şimdimi yoksa ekimden hemen öncemi gübre kullanmam gerekiyor. Yardımlarınızı bekliyorum Düzenleyen AkinGulbaz : 24-12-2008 saat 01:51 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#28 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 14-12-2008
Şehir: antalya
Mesajlar: 85
|
Arkadaşlar merhaba!Ben de organik tarım meraklısıyım.Hatta İstanbul da açılan organik pazarı duyunca ,keşke Antalya nında bir organik pazarı olsa diye iç geçirmiştim.Sonunda bizim de bir organik pazarımız oldu.İlk haftalar müdavimiydim,şimdilerde hiç uğramaz oldum.Halk arasında malum bu tür güzel şeylere çamur atma sevdası her zaman vardır.Etrafta tohumlarının organik olup olmadığıyla ilgili söylentiler var.Ben tohumlarınında sertifikalı olduğunu düşünüyorum.Yanlışsa lütfen düzeltir misiniz? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#29 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 14-12-2008
Şehir: antalya
Mesajlar: 85
|
Bir de fiyatları zannedildiği gibi anormal değil,bu da biraz kafamı karıştırıyor.Pahalı olmasını tabikide istemem ama organik sebzeler pahalı olur diye biliyorduk hep.Sadece kurutulmuş ürünler bayağı pahalı oluyor. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#30 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-06-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 104
|
Bizleri, sağlıklı olduğu gerekçesiyle organik tarımda üretilen ürünleri, daha pahalıya satan/sattıran/aldıranlar utansın... Organik tarımda üretilen bir ürünle, farklı şekillerde (doğru tarım hareketleri olmak şartıyla) laboratuar ortamlarında farkı tespit bile edemiyorlar. Herkes, kafasını 'organik tarıma' taktı. Hatta ben bile profesyonel organik tarım yapmayı düşünmüştüm. Ama araştırmalar; organik tarımla, kovansiyonel tarım arasında farkı ortaya koyamıyorlar. Alın bakın 'efsane nasıl çöküyor' Organik gıda efsanesi çöktü Pazar, 02 Ağustos 2009 Organik gıdaların daha besleyici ya da sağlıklı olduğu iddiası yeni yapılan araştırmayla çürütüldü. London School of Hygiene & Tropical Medicine'dan araştırmacılar, tüketicilerin daha sağlıklı olduğuna inandıkları için organik gıdalara boş yere daha fazla para ödediklerini söylediler. 2007'deki resmi kayıtlara göre dünya genelindeki organik gıda pazarının değeri 48 milyar dolar olduğunu belirten araştırmacılar, bu rakamın günümüze kadar çok fazla artış gösterdiğini sözlerine eklediler. Son 50 yıldır birbirine bağlı olarak yapılan araştırmaların sonuçlarının yayınlandığı 162 sayfalık raporda, organik gıdalarla diğer yetiştirilme tarzlarının kullanıldığı gıdalar arasında bir fark olmadığı tespit edilerek açıklandı. İngiliz hükümetinin resmi olarak destek verdiği raporun hazırlanmasında görev alan araştırmacılardan Alan Dangoru "Organik gıdalarla diğer şekillerde üretilen gıdalar arasında çok minik besleyici farklar var ki bunlar sağlık üzerinde büyük bir etki yaratmıyor, bu nedenle de organik gıdaların daha iyi olduğunu söylemek yanlış olur. Organik gıdaların daha sağlıklı ve besleyici olduığunu gösteren hiç bir veri veya bilimsel delil yok" diye konuştu. Zaman Online |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
Etiketler |
armutlu, organik, tarım |
|
|