![]() |
Hayvanlarla Anılar...
Bu bölümde hayvanlarla ilgili yaşadığımız acı,tatlı,komik anılarımızı paylaşalım.Konu yeni olduğundan ben komik bi anıyla başlıyım umarım sizde devamını getirirsiniz.
Laam Faresi: Geçen bahar koyu bir hayvan sever olan ablam elinde üstü peçete ile örtülmüş bir pet bardakla bana geldi.Bardağı bir an bile elinden bırakmayan ablam en sonunda söze başladı.Bi süre havadan sudan konuştuk sonra bana bardağın içerisinde bir hayvan olduğunu söyledi.Beni iyice merak sarmıştı, hangi hayvan pet bardağa sığabilir diye düşünmeye başladım.Aklıma en kötü ihtimal şu duvar arasında yaşayan minik kertenkeler geldi.En sonunda peçeteyi açtı o anda sanki başımdan aşağıya kaynak sular döküldü.Bardağın içinde iki tane küçücük, tüysüz ve pespembe fare yavrusu vardı.İlk bakışta fare olduklarını anlamadım ama görüntüleri bile çok kötüydü.Neyse bizimki lafa girdi.Fareleri kediden zor kurtarmış,baştan eve götürmeye kalkmış ama eniştemde benimle aynı tepkiyi gösterip kesinlikle kabul etmemiş.O da değerli bardağını kaptığı gibi bana gelmiş.Benimde tepkim olumsuz olunca bardağı otlukların içine yana yatık şekilde bıraktık.Benimle bir hafta konuşmadı ama siz olsanız evinizde iki tane laam faresi beslemeyi kabul edermiydiniz?:( |
Sene 1978, 6 yaşında idim. İstanbul Fatih'te, Kadınlar Pazarı'nın orda oturuyorduk. Evimiz bahçeli idi.
Bir gün eve geldiğimde baktım, küçücük bir tay. Annesi doğumda ölmüş. Bizimkilerde tutup eve getirmisler. Bir kaç hafta bahçedeki odunlukta baktık. Biberonla besliyorduk. Çok küçük olduğum için hayal meyal hatırlıyorum ama rengi siyahtı. Alnında beyaz akıtması vardı. Hayal meyal... O yaşlarda pek sonrası düşünülmüyor ama bizimkilerin bakabildiğimiz kadar bakmayı planladıklarını sanıyorum. Günde 3-4 kere süt ılıtıp, biberon ile veriyorduk. Bahçeye çıktığımızda koşarak yanımıza geliyordu. Karnını doyurduğumuz için geliyor sanıyordum ama bugün düşününce belkide bizi annesi sanıyordu diyorum. Bir akşam üstü elimde biberonla bahçeye çıktığımda yerde yattığını gördüm. Ayağa kalkmaya çalışıyor ama kalkamıyordu. Mahallenin çocukları sırtına binmeye çalışınca beli kırılmış dediler. Yerde öylecene kıvranıyordu. Hiç bir şey yapamıyordum. Bizimkiler götürdüler. Yolda mı öldü, uyutuldu mu bilmiyorum. Ama Fatih'teki su kemerinin ayağına gömdüklerini biliyorum. Çok ağlamıştım. Fatih'i hiç sevemedim. Ama ne zaman su kemerinin altından geçsem atım aklıma gelir. |
Aslında komik anılar da var ama hüzünlü anıları okuyunca benim de aklıma hüzünlü bir anı geldi.
Ben küçükken Ankara'a yaşarken, oturduğumuz lojman alanının içinde bir de tavşan barınağı vardı. Kocaman, etrafı yüksek tellerle çevrilmiş yeşil bir alan ve içinde irili ufaklı onlarca tavşan.. Alanın etrafında askerler ellerinde tüfek nöbet tutarlardı. Lojmanlardan birkaç arkadaş toplanırdık (yaşımız 6-7), o telli alanın arka tarafına dolanır ve tellerde daha önceden açılmış deliklerin yerini keşfederdik. Kimdi bilmiyorum ama birileri o telleri kol geçecek kadar kesip, sanırım tavşan çalmaya çalışıyordu. Sonra otluk bir araziye gidip poşetle yonca toplayıp, tavşanları o delik kısmın altına toplamak için otları tepeden atardık, tavşanlar da koşup gelirdi. Hele bir de avuç kadar olan yavrular geldi mi bayram ederdik, hemen kolumuzu delikten sokup yavru tavşanı alır, poşete koyar ve kaçardık. Otluk arazide saatlerce tavşanı gezdirir, yedirir içirir, sever okşardık, sonra da (çocuk aklı) kapıda nöbet tutan askerin yanna tavşanı götürüp "asker abi bu tavşanı şurda otlarken bulduk" deyip geri verirdik. Askerlerin yaptığımızı farkettiklerine dair imaları beni bu işten vazgeçiremedi, hatta kocaman siyah bir tavşanın elimi ısırması bile. Ta ki başka birinin de bizim yaptığımız şeyi yapıp, tavşanı çaldıktan sonra geri getirip askere vermek yerine, tellerin tepesinden içeri fırlatıp tavşanın belini kırdığını öğrendikten ve o tavşanı yerde çok acınası durumda sürünürken görene kadar.. |
Sn.Todor minik tay için çok üzüldüm.Benimde küçükken Karam adlı bi köpeğim vardı.Toprağı bol olsun pek boğazına düşkündü ve boğazı sonu oldu.Belediye ekiplerinin sokağa koydukları zehirli etlerden yiyerek rahmetli oldu.Bende günlerce ağlamıştım.
|
Togahann.
Güzel bir konuyu açmışsın. Todor'un Minik Tayı için çok üzüldüm. O beni, ben onu anlarız. Çok anı var. Bu sayfayı yeniden ziyaret edip yazacağım. Birde beli kırılan tavşan. Aslında benide yazacağım hüzünlü bir hikaye idi. İnşallah neşeli bir şeyler yazanda çıkar. Şu anda aklımda olan 3-4 anı var. Yazacağım. |
Ben neşeli bir hikaye yazacağım. Ama hikaye babama ait.
Babam çocukluğunda harçlıklarıyla hayvan pazarından kulağı kesik bir eşek satın alıyor. Bahçıvan eşeği öyle bir eğitiyor ki, eşek sırtına tenekeler yüklenince çeşmeye, küfeler yüklenince çarşıya gitmeyi öğreniyor. Hatta bahçıvan sırtına teneke yükleyip, deh dedi mi kendi başına çeşmeye gidiyor, onun küfelerle sığmayacağı kestirme patika yoldan giden bahçıvanla çeşme başında buluşuyorlar. Bir hafta sonu yatılı okulda okuyan büyük amcamı kasaba göndermek istiyorlar, amcam kasabın yerini bilmediğini söyleyince, 'Sen eşeğe bin o seni götürür' deyip, eşeğe küfeler yükleniyor, yola çıkıyorlar. Eşek kasabın önünde duruyor, amcam siparişleri veriyor, hesabı öderken elindeki para yetmiyor. Aldıklarını elindeki para kadar eksiltmesini söylüyor kasaba. Kasaptan aldığı cevap şöyle; ‘Beyim sen onları al git, biz eşeği tanıyoruz’ Amcamın kredisi yok ama eşeğin var! |
Sayın Ferda Ülkümen.
Son cümlede koptum. Fıkralarla Türkiye proğramı var. Bunu görseler kaparlar. Babanız sağ ise selam ve sevgilerimizi iletin. Değilse mekanı Cennet olsun. |
Sayın Todor
Gerçekten tay için kalbim cız etti, çok üzüldüm. |
Ferda'nın ki fıkra olmuş. Hatırasını anlatsın!
|
Alıntı:
Eşeğin eğitilebilineceği hiç aklıma gelmezdi. Genelde inatçı bir hayvan olarak düşünürdüm. Gerçektende bahçıvanı tebrik etmek lazım. |
Tolgahan konu için teşekkürler.
|
Keşke benim yazacağım olayda neşeli olsaydı.
Fakat değil. Şöyle başlamak istiyorum. 10-12 sene evvel elinize aldığınız gazetede şu başlık gözünüze çarpabilirdi. Bir güvercin için 10 yaşındaki çocuğu boğazladı. Bir ara kümese güvercinler dadandı. Bnde evin çatısının altına 5-6 tane lokum kasası koydum. Beyaz genç bir güvercinde geldi. Yem atardım. Yanıma iyice sokulmaya, kendilerini sevdirmeye başladılar. Hele o beyaz güvercin. Sesimi duysun hemen yanıma gelirdi. Bir sene falan geçti. Yine herzamanki gibi kahveden eve geldiğimde daire olarak kullandığım( Köy Ziraat Teknisyenliği) bölüme geçtim. Orğ'un başına oturdum. Hafif hafif çalıyorum. Beyaz güvercin geldi. Orğ'un yanına kondu. Dinliyor. Byağ zaman 2-3 ay bana arkadaşlık etti. İşte benim gazetelere geçebilecek olayı yaşamamın gecesi. Yine dairedeyim. Güvercin uçarak geldi ve yanıma kondu. Göğsündeki kar gibi tüyler kıpkırmızı kan. Öylece suratıma bakıyor. Elime aldım. Üst gaga yok. Kopmuş. Alt gaga kırık. Ne yem yiyebilir ne su içebilir. Deli olacağım. Şırıngayla su içirdim. Birazda yumurta sarısı verdim. Sabah olunca biraz araştırma. Ufaklıklara niye benim güvercini vurdunuz diye sanki o vurmuş gibi sertçe soruyorum. Birisi Vallahi ben vurmadım. Ercana doğum günü hediyesi havalı mı pompalımı tüfek almışlar. O vurdu dedi. Doğru evlerine gittim. Nenesi çıktı. Ercanla görüşebilirmiyim, biraz gelsin dedim. İyiki Uzunköprüye gitmiş. Yemin ediyorum o anda karşıma çıksa onun boğazını sıkar ve katil olabilirdim. Sonra allah'a hep dua ettim. İyiki karşıma çıkmadı diye. İşte buda böyle bir anı. Güvercin ne oldu diyorsunuız değil mi? Hayalinizde nasıl yaşamasını istiyorsanız öğle yaşadı. |
Ben birgün kayın ormanında (İnegöl) gezerken baykuş'a ateş ettim, iyi ki nişan iyi alamamışım isabet etmedi ömür boyu pişmanlık duyardım. Ama bir şeyi öğrendim. Baykuş, yanından geçen kurşunun sesini duymuş veya görüntüsünü görmüş olmalı ki peşi sıra başını çevirdiğini fark ettim.
|
Sevgili cumhur gerçektende çok vahim bir hikaye.
Bizim oralardada leyleklerin göç etme yeri, sürü halinde uçtuklarından açık hedef oluyorlar. Bazı kendini bilmezler ateş ediyorlar. Sonra nemi yapıyorlar. O güzelimmi güzelim kuşu çöpe layık görüyorlar. Sadece ateş etme hevesini tatmin ediyorlar. Sayın nariçi iyiki gerçekten iyiki vuramamışsınız. İnsan bazen dalgın oluyor neyi niçin yaptığını anlamıyor. |
Küçücük bir tavşanım vardı. Doğumgünüm de hediye gelmişti. Bir kaç ay bakmıştım ve çok alışmıştım. Adı Kartopu idi. Hiç büyümüyordu. Sonradan öğrendim ki bunlar büyümesin diye iğne yapılıyormuş. Hep küçük kalıyorlarmış. O kadar akıllıydı ki. Sepeti pislenince sepetin kenarına resmen kuş gibi tüner, ordan aşağı inmezdi. Ta ki sepeti temizlenene kadar.
Annemin evi bahçelidir. Arada bir bahçeden minik fare bir fare ziyarete geliyor diye şu kartonlara filan sürülen yapışkanlardan almıştık. Bizimki de acıkınca sepetinden çıkmış evi dolaşmaya başlamış. Buzdolabının arkasında ki yapışkana yapışmış kalmış :( Eve geldim aradım taradım yok. Neden sonra buzdolabının arkasına bakmak aklımıza geldi. Baktım ki Kartopu orada. Neyse aldım minişi bir güzel temizledim. Malesef yapışan tüyleri yapışkandan ayırmak zor olduğu için tüylerini biraz kesmek zorunda kaldım. Aradan bir kaç gün geçti, bizimki kendine geldi. Etrafımızda oynuyor zıplıyor. Birgün annem ben yokken evi toparlıyayım deyip karton koliye koymuş Kartopunu ve bahçenin kenarına koymuş. Ama bizim yaramaz kutu ıslanınca dışarı çıkmak istemiş, hoplaya zıplaya kartonun kapağını açmış. Açmasıyla kedinin bunu kapması bir olmuş :( Abimi bahçeden bahçeye kedinin peşinden yolladık kurtarsın diye ama malesef boğazından tuttuğu için ölmüştü:( Uzun zaman tavşan sevemedim... Şimdi Sayın Coyote'nin avatar resmini gördükçe hep o geliyor aklıma... |
Nariçi: İyiki dediğiniz gibi olmuş.
Some at: Keşke onlar kendilerini o çöplüğe layık görseler. Minem: Bu talihsiz kazalar maallesef her zaman olan şeyler. Kendinizi fazla üzmeyin. Sevgi ve saygılar. |
Bende 4 yıl önce eminönünde satılan hamster'lerden 1 tane almıştım adı Kontes'tİ.2 yıl boyunca çok mutlu yaşadık ama ne yaptıysam ısırma huyundan vaz geçiremedim.
Beni gördüğü zaman garip garip sesler çıkarıyordu (sanırım sevindiği için) kafesten uzaklaştığım zaman sırtüstü yatıp ayaklarını sallıyordu tabi bende kıyamayıp tekrar yanına dönüyodum. Onu yalnız bırakmaya kıyamadığım ama markete gitmem gereken günlerden birinde aklıma o an için bana çok parlak gelen bir fikir geldi..Kontes'i cebime koyup marketin yolunu tuttum.Alışverişimi bitirip kasaya gelene kadar her şey yolundaydı.Zaten bir elimi cebimden çıkaramıyorum bide aldıklarımı poşetlemem gerek allahtan kasiyer yardım etti. Tam poşetlerimi alıp gidiyordum ki kontes serçe parmağımın tadına bakmak istedi tabi bende can acısıyla elimi cebimden hızla çektim.Kasiyer bana iyimisiniz deyince kendimi toparladım ve sadece evet iyiyim diyebildim.İşlediği suçun farkında olan kontes hareket etmeden cebimde duruyordu. Sonuç olarak bidaha hiç o kasiyerin bulunduğu kasanın önünden bile geçemedim.Şu anda kontes aramızda değil ama ben onu hiç unutmayacağım,o benim fındık faremdi.:) |
Alıntı:
Tüh sn Minem gerçekten üzüldüm..:( düşünemiyorum bile.. |
Ben tabi baykuşun bir özelliğini öğrenmiş oldum: Baykuş yanından geçen kurşun sesini duyuyor **** kurşunu görüyor. ancak kendisi için bir tehlike durumunu anlamadı.
|
Baykuşların iç güdülerinin gelişmiş olduğnu duymuştum ama o baykuş nasıl tehlikeyi hissedememiş hayret.Ama ben vurulmamasına çok sevindim.
|
Köpeklerin akıllı olduğunu herkes biliyor ama duygusal olmaları daha dikkat çekici bence: Birkaç köpeğimiz oldu ama hepsi tarafik'e kurban gittiler. Evin önünden Doğuanadolu duble yolu ve demiryolu geçiyor kedi ve köpeklerin sonu buradan geçen araçların altında bitiyor. Ama Köpeğimizin biri hasta olmuştu. Kuyruk tarafından itibaren zayıflamaya başladı.gitgide zayıflayıp sonunda öldü. Bu arada bahçede zara verme durumu olduğunda bakışları ve sesi ile sanki bana dokunma der gibi davranıyordu. Ya da sinirlenip önemsediğim çiçek ve fidanları çiğniyor veya kırıyordu. Sonunda ölürkende bizim göremeyeceğimiz yere gidip ölüyorlar.
|
Ömrüm boyunca rahat yüzü görmedim, bari ölürken huzur içinde, sessiz sakin bir yerde öleyim diyor olabilirler mi acaba?
|
Benim evde beslediğim köpeğimde ilgilendiğim bitklere zarar veriyor.Bunu kıskandığı için yaptığını sanıyorum.
|
Çok güzel konuşan muhabbet kuşum vardı. Karnında bir şişlik oluştu. Güvercin ve kuş satan birinin güvercinlerinde buna benzer şişlikleri tedavi ettiğini öğrendim. Muhabbet kuşuna bu tedaviyi yapamam. Güvercinler dayanabilir ama muhabbet kuşu ölür dedi. Bunun üzerine İstanbulda ki Anatolia hayvan hastahanesine götürdüm. Muayene edildi. Bir şey yapamayacaklarını yaklaşık 1 ay gibi bir süre sonrasında ölebilecerğini söylediler. Nitekimde 20 gün sonra kafeste kan damlalarının yanında öylece yatıyordu pırpırım.
Kuşları çok ama çok severim. Kuş avlayanları ise hiç anlayamam. Bu nasıl bir zevktir bilmiyorum. Karamürselin Akçat köyünde, çok güzel bir arı kuşunu vurup sevinen ve bundan haz alan 60 yaşlarında bir adamın yüzü hep aklımda. Elinde ki tüfeği alıp onu o an vurasım gelmişti. |
Sayın Todor ve Tolgahann, köpekler çok duygusal hayvanlar, aynen öyle kıskanıyorlar. devamlı sevilmek istiyorlar. başkası her ne olursa onunla uğraşınca kıskançlık başlıyor. Ölümlerine gelince üç dört köpek aynı şekilde uzaklaşarak öldü rahatsızlıktan değil, sahibine olan saygısından.
|
Cesur'u Özlemek;
Öğrenci iken dersi dinlemediğim zaman; defterin bir köşesine ev, ağaçlar ve köpek resmi çizerdim. İllaki kapının önünde yatan bir köpek olacaktı.
Bu hayalimi bir buçuk yıl önce gerçekleştırdim. Yavru bir kangal aldım. Bahçemdeki eve getirdim. Diğer köpeğim küçük Can'a kendisini kabul ettirdi. Ben de onun adını Cesur koydum. Üç ay nerede ise kucağımda yatırdım. O kadar hızlı büyüdü ki anlatamam. Birbirimizi çok sevdik. Her sabah ben erken dışarı çıkmaz isem, bir yolunu bulup yatak odama gelir gıdımı yalar, patisini üzerüme atar havlardı. Hergün çim de saatlerce güreşirdik. En mutlu olduğu an bana goksünü vurup yere yıkması ve patilerini üzerime koyması idi. O mutlu olsun diye sık sık ona yenilirdim. Ormana yürüyüşe gittiğimde onu da götürür, saklambaç oynardık. 24 Kasım öğretmenler günü; yine ormana gittik. Akan sulara daldı daldı çıktı. Çok mutlu oldu. Oysa bana veda gösterisi yapıyormuş nereden bileyim. Tam eve döndüğümüzde hain bir kurşun onu yere yıktı. Başını kucağıma aldım. Bana son defa baktı, derin bir nefes verdi. Vedalaştı.. Saçmanın deldiği yerden sıcak kan akıyordu. Parmaklarımla tıkadım. Sonra kaskatı oldu. Düşünme özelliğimi kaybetmiştim sanki. Ormanda serin bir yere mezar kazdım. Soğuk yanaklarını binlerce öptüm. Küçük Can günlerce öldüğü yerdeki kanlarını koklamaya gitti. Eşim uzun zaman geceleri ağlıyarak uyandı. Rüyamızda görsek dahi birbirimizden saklıyoruz. Her 24 Kasım' da eşimle beraber onu anıp ağlıyoruz. Aslında onu anmadığımız gün yok gibi. Salonda asılı resmi; beni her an güreşe davet edecek gibi canlı. İnsanlara kızdığım zaman "hayvan" demiyorum. Çünkü onlara iyi baksak öğreneceğimiz çok şeyler var. |
bizim bir muhabbet kuşu vardı bahçe kapısı açık kalmış ordan pırr diye uçtu gitti annem hemen bana bağırdı kuş gitti diye ben hemen koştum kapıya baktım karşı evin çatısına konmuş beni görünce dışarıdan uçtu geldi geri omzuma kondu girdik beraber içeri :D
|
Sayın Efe-can'ın anısı beni çok üzdü ve ne yazacağımı unuttum.
Kimmiş o katil, tespit edebildiniz mi?, hesap sorabildiniz mi? ne hakkı var ailenize , size böyle bir acı yaşatmaya... Ne biçim 2 ayaklı canavarlar dolaşıyor ortalıkta ellerinde silahlar, mermiler inanamıyorum... |
Alıntı:
Sizi çok iyi anlıyorum. Bende köpeğim Pako'yu trafik kazasında kaybettim. Resmi nickimi temsil ediyor. Edirne'ye öğrenci olan oğlumun yanına gitmiştim. Çorlu'dan hareket etmeden önce her zaman yaptığım gibi, oğlum için yaptığım yemek vs yi arabaya yüklerken Pako arka koltuğa atlamış ne yaptıysam indirememiştim. Ben işlerimi tamamlayıp iki saat sonra yola çıkıncaya kadar arabadan inmemişti.. Hep düşünürüm. Edirne'ye gitmeseydim kaza olmayacaktı, ama Pako çok istemişti gitmeyi ki arabadan inmemişti. Oğlum ana caddeye paralel bir sokakta bir evde kalıyordu. evin karşısında boş bir arsa vardı. pakoyu oraya alıştırmıştım tuvalet ihtiyacı için. Tuvaletini yapar gelir evin kapısına patisiyle vurur, ben kapıyı açınca üzerime atlar, beraber eve girerdik. Çok itaatkar olduğu için kısıtlamamak için bağlı gezdirmiyordum . Yanımdan ayrılmaz, biraz önümden gider..Durur bekler, trafik olmayan sokaklarda dolaşırdık. O sabah erken kalkmıştım. Önce Pako'yu tuvaletini yapması için dışarıya bıraktım. Sonra kahvaltı hazırlamaya başladım. Aradan 10 dakika geçti sanırım. Pako'nun kapıya vurmaması dikkatimi çekti. Dışarıya çıktım yok. Sokakları nasıl koşarak dolaştığımı , nasıl caddeye çıktığımı hatırlamıyorum. Pako caddenin karşısında yol kenarında yatıyordu. Beni görmesin, görüp caddeye atlamasın diye saklanarak yanına koştum. Bir gariplik vardı. Bana bakıyor ama kalkmıyordu. Kan olmamasına rağmen araba çarptığını anladım. Kucağıma alıp eve koştum. Oğlumla arabaya binip vet'e koşturduk. Veteriner kalp masajı, iğne yaptı..Ama zaten götürdüğümüzde kaybetmişiz. Dünyam yıkıldı. Pako'yu Edirne'nin dışındaki bir meyva bahçesine götürdüm. Tam üç gün gömmeye kıyamadım. Hergün üç kez gidip baktım. Her seferinde kalkacak diye ümitlendim. En sonunda öldüğünü kabullenmek zorunda kaldım. Ve bir badem ağacı altına gömdük. Benim acımın sizinkinden farkı vicdan azabı çekiyor olmam. O sabah Pako'yu bırakmasaydım bende onunla çıksaydım bu kaza olmayacaktı. Eğer ölümden sonra sevdiklerimi görebileceksem, böyle bir şey varsa sadece Pako'yu görmek isterim. Ona sarılıp kendimi affettirmek isterim. |
Sn.kahyanur anlıyorum acınız çok büyük ama kendinizi suçlamamalısınız.İnsanoğlunun olacakları önceden tespit etme gibi bir yeteneği yok.Sizde böyle olacağını bilseniz Pako'yu sokağa salmazdınız.Siz Pako'yu göremesenizde o hep sizin yanınızda eminim ve sizin kendinizi suçlamanız onu çok daha fazla üzer emin olun.
efe-can'ın anısına da çok üzüldüm.Duygularını anlamaya çalıştım ama olmadı çok büyük bir acı.Söylenecek pek bi sözde yok ama bunu yapan iki ayaklı şeytanların cezasını çekip çekmediğini merak ediyorum... |
Gözlerimi hayvanlarla açmışım,hangi anımdan başlayıp hangilerini paylaşayım bilemedim.
Ama nekadar çok üzücü anılarımız varmış,okudukça içim cız etti. Çocukluğumdan beri sokakta ne bulursam eve getirirdim,annem önce fırça kayar sonra da kıyamaz kabullenirdi. Evde yalnızken gözümün önünden bir fındık faresinin geçtiğini gördüm,sonra tekrar geçti,baktım fare ortalıkta dolanıp duruyor,yanına yaklaştım farketmedi sanki,bir peynir parçası koydum önüne çok şirin bir biçimde yedi,hiç kaçmadı,dokunmama da izin verince kör olduğunu farkettim,zamanla arkadaş olduk...ve bir gün babamın sinirli sesini duydum; "yahu bu fareler bizim eve nasıl girmiş,nasıl çoğalmış" diye...benim kör fare postu sağlam yere serince ailesini de getirmiş,babamın önünde kaçıştıklarını hatırlıyorum.:D Ben besledim demedim artık, ama farelerle daha seviyeli dostluk kurmam gerektiğini de anladım.:rolleyes: |
3 Eklenti(ler)
Eklenti 76000
Manisa'da, geçen yıl kaza yapan bir tankerden sızan ve yol kenarında biriken zifte saplanan iki köpeğin kurtarılması için itfaiye ekipleri seferber oldu. Yoldan geçen bir vatandaşın durumu emniyete ve itfaiyeye bildirmesi üzerine bölgeye giden ekipler, köpeklerden birini kurtarırken, diğeri kepçe ile çıkartıldı. Ellerinde bulunan pet şişeleri keserek ilk etapta hayvanlara su veren ekipler, daha sonra Belediye Veteriner Müdürlüğü'nden veteriner çağırdı. Eklenti 76001 Gelen veteriner kurtarma çalışması başlamadan önce iki köpeğe de uyuşturucu iğne yaptı. Köpeklerin sakinleşmesi üzerine yoldan geçen vatandaşların da yardımıyla hummalı bir kurtarma çalışması başlatıldı. Köpeklerden biri itfaiye ekipleri tarafından kurtarılırken, diğer köpek de çağrılan kepçe yardımıyla zift batağından çıkarıldı. Hayvanların uzun süre ziftin içinde kaldığının anlaşıldığını, zira derilerinde ciddi tahriş olduğunu belirten yetkililer, uygulayacakları tedavi ile köpeklerin yaşayağını söyledi. (Hürriyet) Eklenti 76002 Geçen yıl ben de zifte batmış bir köpek kurtarmıştım. Aslında yol kenarındaki bu ziftler tankerden sızmış falan değil. Sıcak asfalt yapımı sırasında eritme tankerindeki fazla gelen zifti yol kıyısına döküp gidiyorlar. Zamanla üzeri kabuk bağlıyor. Gece soğukluğunda zift donuyor. Sabah güneş açtığında çevrede ilk ısınan yer bu ziftin üzeri oluyor. Sabah serinliğinde sıcak bir yer arayan hayvancıklar gelip bunların üzerine yatıyor. Sıcaklık arttıkça ziftin eridiğinin farkına varmıyorlar. Zifte batmış bir hayvanı kurtarmak çok zor. Ben eldiven, poşet ve gaz yağı kullandım. İnanın hayvanın gıkı çıkmamıştı. Ve saatlerce uğraştım... Bu arada köpeğe yoğurt yedirdik... hayvancağız kurtulunca vücudunu, burnunu otlara sürtmesi, kendini yerlerde yuvarlaması hem acınasıydı hem komikti. Ben onu kurtarmaya çalışırken bir kadıncağızın köpeğin başında, ' Ne işin var burada, başka yer mi bulamadın...' diye hüngür hüngür ağlamasını ve sonrasında bana ettiği duaları unutamam. |
5 Eklenti(ler)
Merhaba, 16 yıldır bizimle yaşayan ailemizin bir ferdi olan biricik köpeğimiz mıstık.
Biz onu hiç bir zaman köpek olarak görmedik. Sanki daha önceki hayatında insandıda şimdiki hayatında köpek olarak dünyaya gelmişti. Konuştuğumuz her bir kelimeyi anlıyor bazan şaşırtıcı hareketleriyle anladığını bize anlatmaya çalışıyordu. Koca 16 yıl dile kolay,çocuklarımın biri 4 diğeri 2 yaşındaydı evimize geldiğinde. 20 gün önce gitti gelmedi, aradık heryerde, yakınımızdaki mezarlıkta cesedini gördük. Çok üzüldük tarifsiz bir üzüntü yaşadık. Ama şuna inanıyorum mıstık hayatı dolu dolu yaşadı, İnşallah acı çekmeden mutlu bir şekilde ölmüştür diye ümit ediyorum. Huzur içinde uyusun. |
Alıntı:
|
Teşekkür ederim sn. tolgahan, bu hikayeyi bende duymuştum. Bizimde tahminlerimiz sizinki gibi. Hakikaten alışamadık yokluğuna, bensiz bir yere gitmezdi bana düşkünlüğü çok fazlaydı bir yere giderken sanki peşimden geliyormuş gibi his uyandırıyor. Havlaması, herşeyi gözümün önünden gitmiyor.
|
Bugün Eminönü'ye çiçekçileri dolaşmaya gittim, gitmez olaydım!.. Gözden uzak olacağını sandıkları bir köşeye adamlar birşey ATMIŞ. Bu atılan şey çöp değil, bitki de değil, YENİ DOĞMUŞ BİR HAYVAN!
Ne olduğunu anlayamadım hayvanın, yeni doğmuş ve vıcık vıcık, ağzı burnu belli değil, sakarca emekliyordu.. Daha üzerindeki sıvı hiç temizlenmediği için sinekler konuyordu üzerine.. Zavallı yalpalaya yalpalaya birşeyler yapmaya çalışıyordu. El büyüklüğündeydi, tavşan yavrusu olabilir diye düşündüm. Oradaki satıcılardan birine söylemeye çalıştım ama adamın öyle laubali, öyle çirkin bir tavrı vardı ki, söyleyecek başkalarını aradım. En sonunda biri beni başından savmak için, "hanfendi o bir fare, hastaymış, attılar" dedi. "Ne faresi farenin yetişkini bu kadar olmaz" dedim, sonra çevirdi "hamster diyorlar bayan buna Türkçede". Sanki hamster fareden büyük! Hiçbirşey yapmayacaklarını anladım ve oradan uzaklaştım. Yapabileceğim birşey yoktu, alıp nereye götürebilirdim? Nasıl temizleyebilirdim? Ya gerçekten hasta idiyse?.. Ama hayvanın o hali gözümden gitmiyor, kimbilir, belki hala ölmemiştir, can çekişmeye devam ediyordur.. |
Kedi,köpek,koyun,inek,tavuk,bıldırcın,keklik,balık ,güvercin,kumru,yılan,köstebek,sincap,kuşlar,ve aklıma gelmeyen diğerleri...köyde yaşayan biri olarak hayvanlarla ilgili anılarımda çok fazla..gerçekten buraya yüzlerce anı yazabilirim..Ama daha birkaç anıyı okuyunca kalbim sızlamaya ellerim titremeye başladı...maalesef ki ve doğal olanı da bu olduğu için,çünkü onların ömrü bizden çok kısa, aklıma hep kaybettiğim hayvanlarım aklıma geldi..özellikle kedi ve köpeklerle ilgili sonucu beni hala derinden sarsan acı kayıplarım var...
|
Bu yüzden vakit buldukça ilginç ve komik anılarımdan birkaçını sizinle paylaşacağım...
|
İçimden bir ses sayfa fazla nemlendi diyor:):).Bu yüzden sizlere komik bir anımı anlatacağım. Yazılarımda daha önce de bahsettiğim hamsterimimin sabah kafesinde olmadığını görünce paniğe kapıldım.Yerlere basmaya da korkuyorum üstüne basarım diye,parmak uçlarımda kapıya kadar yürüdüm.Kapıyı açar açmaz dışarı fırladı hemen yakaladım ama elimi ısırıp atladı.Asıl olayda sonra başladı;ben kapıyı açınca mama vereceğimi sanan kedim(helldorado) hamsteri kaptı başladı kaçmaya bende arkasından.Sabah maratonunu bitirdiğimi düşünen kedim hamsteri bıraktı baktım hayvan kıpırdamıyo sırt üstü yatmış öylece duruyo, üzerine doğru eğildim ama hala tık yok.Elimle dokunmamla bir bağırmaya başladı.O ses hala kulaklarımda.Hayvanın ödü kopmuş tutmaya çalıştıkça ısırıyor.Üzerimdeki penyenin yenini elime kaplayıp aldım ve eşofmanın fermuarlı cebine koydum.Eve gelene kadar cebimde bozuk para kadar bir delik açtı.Hemen kafese koydum.Sonrada kafesin tellerine ip sardım bir daha iznim dışında dışarı çıkamadı.Allahtan kedi evcil ve fare yemeğe pek alışık değildi.:)Yoksa çok büyük vicdan azabı çekerdim.
|
Bizim taka-tukayı BİNEKLET yapmak isteyince...
80 Yıllardı,bisiklet nerdee..tabi bizim köy biraz şanslı bu konularda..Çünkü köyümüzde Amerikan Üssü vardı( karamürsel deniz eğitim komutanlığı),Babam dahil köyden çalışmayan yok gibiydi orda...bu nedenle birçok sanayi ve teknoloji ürünüyle tanışmıştı köylü...Uzatmayalım.Babam birgün evdeki hurda parçalarını birleştirince ortaya bir bisiklet çıkıverdi,yalnız bisikletin lastikleri yoktu ve cantların üzerinde kullandığımız için adına taka-tuka demiştik,köydeki tüm arkadaşlarım taka-tuka ile bisikletin ne olduğunu öğrenmişti. 7-8 li yaşlarda bu bisiklet bizim için masallar aleminden gelen bir alameti farika gibiydi..Taka tukanın da hatırası bitmez ya..gelelim bir gün onu BinekLET olarak kullanmaya kalkmama..10 yıl aralıksız yazları köyde inek baktım,birgün taka-tukayıda yanıma alıp çobanlığa gittim..ama bir sorun vardı bisiklet başıma bela oldu,dağda bayırda boyumdan büyük bisiklet devamlı elimde.. yoruldum,bittim. Akşam üstü eve dönerken Bahar isimli düvenin kuyruğuna bisikleti senmisin bağlayan..iple falan değil hayvanın kendi kuyruğunu sarıp bir kördüğüm attım ve hemen Binekleti denemeye kalktım..Tabi ne olacak daha binmemle bizim düvenin vitesi yükseltmesi bir oldu,bizim biseklette o zaman b-inek-let oldu ama üstünde ben yoktum iyikidei..ben düştüğüm yerden baktığımda bizim inek hala dört nala koşuyor,arkasından gelen tangır,tungur seslerle daha da panikliyordu..zor bela dere içinde sıkışmış hayvanın yanına gidip,kuyruğuna attığım düğümü baltayı sürterek kesmiştim..Benim bisikleti,bineklet olarak kullanma fikrimde sona ermişti doğal olarak... şimdinin çocukları sakın ha binekleti denemeyin tamam mı..selamlar |
| Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 20:44. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025