![]() |
1 Eklenti(ler)
ben 176. mesajda adı geçen ülkelerle ilgili bir tablo eklemek istiyorum,
türkiye nin (diğer ülkelerdeki gelişmişliğide işin içine katarak ki ortalama milli gelirleri kişi başı 30 000 $ )daha fazla enerjiye ihtiyacı varmı-yokmu siz karar verin ! bu arada bu ülkelerin ikisinde nükleer enerjide mevcut..... |
İstatistik şöyle tanımlanır, sayıları itina ile toplayın sonra da istediğiniz gibi çarpıtın. Burada gördüğümüz bir çizelgedir. Nükleer enerjinin temiz olduğuna dair ise hiç bir veri içermiyor.
Buradan çıkaracağımz sonuç, ABD'nin Irak işgalini haklı çıkarmaya kadar gidebilir. Ülkesinin enerji açığını kapamak için petrolü çalışıyor ki "haklılar". İstatistikle başladım. Çok kullanılan sivrisinek örenği ile nükleer kirliliğe bağlantı kurayım. Odada yüz sivrisinek var. Siz bunun 99 tanesini öldürdünüz. Başarınız %99dur, bu durumda. Mükemmel olarak kabul edilir. Fakat geri kalan bir sivrisineğin sizi sokacağı ihtimali %100 dür. Başarınızın hiç bir anlamı yok. Tek bir nükleer kazanın İsveçten Türkiye'ye kadar nükleer kirlilik yarattığını bunun etkilerinin de yıllardır sürmeye devam ettiğini, sizin de bu kirlenmiş bölgede yaşadığınızı tekrar hatırlatayım. Şu an bile nükleer radrasyonun etkisi altında yaşamaya devam ediyorsunuz orada. Tablolar ve analizler. Global kar elde etmekten başka hiç bir şeyi düşünmeyen sermaye gruplarını haklı çıkarma çabalarıdır. Irakta iki milyon insan da aynı nedenle öldü. Daha fazla enerji ihtiyacı. |
yani artık pes diyorum...
''İstatistik şöyle tanımlanır, sayıları itina ile toplayın sonra da istediğiniz gibi çarpıtın. Burada gördüğümüz bir çizelgedir. Nükleer enerjinin temiz olduğuna dair ise hiç bir veri içermiyor.'' derken kendi savunduğunuz tezlerinde çeşitli istatistikler doğrultusunda düzenlendiğini düşünürsek sizin ifadeleriniz de tamamen askıda kalmıyor mu? nükleer enerjinin en büyük şanssızlığı insanların onu ilk olarak bomba formunda tanımasından ve bunun etkisi ile insan yaşamına (-) imajla girmesinden ibarettir. benim gördüğüm odurki nükleer enerjinin kirliliğinden ziyade büyük ölçüde riski vardır. ne yazıkki riskler tecrübelerle ortadan kaldırılır. ikide bir ortaya sunulan çernobil örneği bir kaza değil boşvermişlik,cinayettir.buradanda yeni üniteler için bir sürü ders çıkarılmıştır. yine ikide bir ortaya atılan nükleer atıklar ne olacak sorusunu acaba neden kimse ''yahu arkadaş bunlara çöp diyorlar ama kötü de olsa ...... yıl etrafına etki ediyor acaba üzerinde çalışılsa bu atık enerjiyide olumlu hale getirebilirmiyiz '' düşüncesini edinmiyor. 250 yıl evvel arazisinden siyah,kötü kokulu katran çıktığı için elden cıkartmaya çalışan insan oğlu bu gün aynı arazi için bir birbirlerini kesiyor. çünkü o günün imkanlarıyla işlenemeyen katran 100 yıl sonra vazgeçilmez petrol olarak karşımıza çıkıyor... olmaz olmaz deyil,nasıl olur diyelim... |
Pes etmeniz iyi bir durum tabi. İstatistikler sadece kimin ne amaçla düzenlediğine göre anlam taşır. Mesleki eğitimim dahilindedir.
Nükleer kazanın istatistiğe ihtiyaç duyulmadan yaşadığınız kenti etkilediğini bilebilirsiniz. Nükleer atıkların bomba ile ilgisi yok/var. İnsanların başına ne getirdiğine dair iyi bir örnek. Tıpkı Ukrayna'da şu an yaşanmakta olanların aynıları gibi. Temiz diye önce bize içirilen sonra da toprağa gömülen çayların yol geçeceği için kazıldığı yeri biliyor musunuz? Üstüne atılan mıcır çaydan daha yüksek oranda radyoaktift çıktı . Bunun çevreye yayılp yayılmadığı kontrol edilmeden üstü örtüldü. Ermenistan santralinde sızıntı olup olmadığını bugüne kadar kimseden öğrenemedik. Bu sizce önemsiz bir durum mu? Sizde yaşadığınız şehirde kanser vakalarında artışa dair bir istatistik çıkarabilirsiniz bu arada. Çernobili böyle ucuza getirmeyeye çalışmanızda bir yarar yok önceden söylediğiniz şarhoş yaptı savı da doğru değil de , ondan sorna iki büyük kaza daha oldu. Biri Amerika'da Biri Japonya'da oldu bu kazaların. Sonuçlar açıklanmadığı için sadece kaza olduğunu bilebiliyoruz. Çernobilin hemen arkasından durumun açıklanmasını halk güvenliği bakımından uygun olmayacağı açıklandı bunun yerine. Zaten bir kaza da yeterliydi. Bir sarhoşun eli kaydı diye milyonlarca insan etkileniyorsa, olmaması gereken bir yer orası. Atıklar çöp değil, atık işlenmiyor bir yerlere terkediliyor. Okyanusa atıldı yıllarca. Sonuçları hakkında en ufak bir fikrimiz bile yok. Bir yerlere gömülüyor. Ne olacağına dair fikrimiz yok. Ne kadar güvenli olduğunu kimse garanti edemiyor. Güvenli çalışırken etrafında kanser olaylarını arttığına dair çalışmayı görmezden gelmenizi bu savlarınız çerçevesinde makul kabul ediyorum.. Bu teknolojiye kesinlikle ihtiyacımız yok. KArlarını makisimalize etmeye çalışan global sermayenin halka yedirmeye çalıştığı bayat bir yemek bu. Hiç bir biçimde bu tüketilen enerjiye ihritiyacımız yok, Bu kadar araba da gerekli değil. Bu kadar lambaya gerkesinimimiz yok. |
1 Eklenti(ler)
yanlış anlamışsınız.
ben,ısrarla,yakın gelecekte global düzeyde yaşanacak enerji krizinin nasıl olurda görmezden gelinebildiğine,pes dedim. yukarıdaki tablonun altında küçük yazılarla kaynak veriliyor(dünya bankası dünya kalkınma verileri)diye. ısrarla karşı çıkarken niçin nükleere alternatif göstermiyorsunuz? ''bu kadar enerjiye ihtiyacımız yok''ne demek ? Nükleer Enerjinin Dünyadaki Durumu İşletmede olan santrallerin sayısı: 442 adet İşletmede olan santrallerin net gücü: 356.746 MW(e) Üretilen enerji: 2544 TWsaat Nükleer enerjinin toplam enerjiye oranı: %16 İnşa halindeki santrallerin sayısı: 35 adet İnşa halindeki santrallerin net gücü: 27.743 MW(e), İşletme deneyimi:10586 reaktör-yıl [9] Bazı Ülkelerin Elektrik Üretiminde Nükleer Enerjinin Payı Fransa: %77, Belçika: %58, Slovak Cumhuriyeti: %53, Ukrayna: %46, İsveç: %44, Macaristan: %39, G. Kore: %39, İsviçre: %36, Japonya: %34, Almanya: %31, Finlandiya: %31, İspanya: %27, İngiltere: %23, ABD: %20, Çek Cumhuriyeti: %20, Rusya Federasyonu: %15, Kanada: %13, Arjantin: %8, Güney Afrika Cumhuriyeti: %7, Hindistan: %4.[10] Dünya, Nükleer Enerjiden Vazgeçiyor Mu? Ülkeler, enerji politikalarını belirlerken enerji kaynakları, dışa bağımlılıkları, coğrafi durumları, nüfus artış hızı, finansman durumu, enerji kaynaklarında çeşitlilik gibi değişkenleri dikkate almaktadırlar. Bu nedenle her ülkenin kendine özgü bir enerji politikası olmalıdır. Konuya bu çerçeveden bakıldığında, dünyada nükleer enerjiden vazgeçildiğini söylemek son derece yanıltıcı olur. aşağıda size bir tablo daha veriyorum.... bu tabloda amerika ve japonyayı kıyaslama yapılabilmesi için verdim ! bu iki ülke hariç diğerlerinin toplam nufusu 3.4 milyar !bu insanların bügünki enerji ihtiyaçları japonyanın 1\2.5,amerika nın 1\5 kadar. amerika ve japonya gelişmiş bu ülkelerde gelişmekte olduğuna göre bu enerji ihtiyacı nasıl karşılanacak bana söylermisiniz ? |
Sorununuz da tam olarak işte burada. İkinci dünya savaşına neden olan krizi inceleyin. Korkunç bir işsizlik ABD'Yi yakıyordu. Sanayi tamamen durmuştu.
Sonra savaş başladı. Ekonomi bir anda canlandı. Savaşın başlamasından başka ekonomiyi etkileyecek hiç bir faktör değişmemişti. Buna rağmen çok kısa süre içinde inanılmaz bir sanayi patlaması yaşandı. Sözünü ettiğiniz yaklaşan enerji krizi senaryosu da tam olarak bu savaş senaryosunun çeşitlemesi. Gloal karların maksimilizasyonu için çocuklarınızın geleceği radyokatif bir çevrede olacak. Çiller dönemindeki elektrik kesnitleri oyununu hatırlıyor musunz? Ne büyük bir yalandı. Bir alternatif gerekli değil. Daha çok enerji tüketiminin gerekeli olmadığı gibi. Savaş sanayini durdurma yönünde fikir üretin, enerji ihtiyacımızın ne kadar azalacağını hayretle görebilirsiniz. "Dünya, Nükleer Enerjiden Vazgeçiyor Mu?" Evet , batıda böyle bir eğilim var zaten. İstatistik konusunda okulda ders olarak anlatılan esprili örnekleri işte bu tabloların hiç bir anlamı olmadığını söylemek için vermiştim. Isı yalıtımı gerkesiz enerji harcamaları gibi konulara yapılacak yatırımlar bir nükler santralden daha ucuz ve temiz. Çocuklarınız şu a n radyoaktif kirlenme altındaki bir coğrafyada yaşıyorlar. Bu sizin için bir anlam taşımıyor mu? Bir tablo da Çernobilden sonra gerçekleşen kazalarla ilgili olarak araştırmanız beni ne kadar sevindirir. İstatistik bir analiz yaparız birlikte. Bu, "temiz" çalışan rektörlerin bile çevresinde kanser olaylarında artışa neden olduğu araştırmayı görmezden gelmeniz. global karların arttırılması için böyle riskler göze alır biçiminde mi? Malum, şirketler çevre sağlığı konusuna planlarında yer vermeyi sevmiyorlar. |
"bu iki ülke hariç diğerlerinin toplam nufusu 3.4 milyar !"
İstatistiğiizde mi hata var. Dünya nüfusu yedi milyar bu iki ülke nüfusunu çıkarında rakam hafifiçe değişir. altı milyar yediyüz kadar kalır. Rakamları itinayla toplayın istediğiniz gibi çarpıtın derken okulda öğretilen istatistik tanımı tam da bunu anlatıyordu. Yine aynı istatistiğe göre, burada enerji ihtiyacınının iki ülke karlarını maksimalize etmek için gerekli olduğu, dünyanın geri kalanının bu kadar enerji tüketmeden gayet de yaşayabildiği ortaya çıkıyor. Aslında varili 25 dolar olduğunda karlı olan bir varil ham petrol, 70-120 dolar arasında satılıyor. Bu Irak savaşı nedeniyle yükselen fiyattır. ABD de dünya fiyatlarının çok altında satılır petrol. Alternatifler başka bir enerji santralinde değil işte tam da burada. Iraktan çaldığı petrolle başka bir yatırım yapmadan enerji ihtiyacını karşılayan bunun için iki milyon kişinin ölmesini sorun olarak görmeyen bir ülkenin bize sunduğu bayat yemeği anlatıyorsunuz bana. Time square gece gündüz o kadar aydınaltılmasa da yaşam standartları düşmez. |
bakın yine aynı şeyi yapıyorsunuz....
alternatif sunumunuz yok,çünki alternatif yok. ''okulda öğretilen istatistik tanımı tam da bunu anlatıyordu.''ne yazıkki benim bunları görebilme şansım olmadı,belki de bu nedenle daha objektif ve gerçekçiyim.... dünya ekonomisinin büyümesi diye bir kavramdan haberimiz varmı. '' dünyanın geri kalanının bu kadar enerji tüketmeden gayet de yaşayabildiği ortaya çıkıyor.'' :) sizin hakkınız olduğu kadar hindistan ın ve çin in ücra köylerinde henüz elektrik enerjisi ile bile tanışmamış insanların da çaçmaşır makinesi ve buzdolabını **** bilgisayarı kullanmaya hakkı yok mu ? yok sa onlar kullanmıyorsa bende kullanmıyayım mı diyorsunuz ? |
Alıntı:
1. Enerji üretiminde yenilenebilir kaynaklar 2. Enerjinin verimli kullanılması ve gereksiz enerji kullanımının azaltılması Bu iki maddede yapılan doğru stratejiler problemi çözer. Gelişmiş ülkelerin yapmakta oldukları da bu. Önceki mesajlarımdan birinde teşviklerden söz etmiştim. Bunlar sadece üretim teşviği değil. Aynı zamanda verimli enerji kullanım teşvikleri. Şu anda sadece ABD'de bir milyonu aşkın "Energy Star Home" sertifikası almış ev var. Bu evler, tasarım, imalat, kullanım, evde kullanılan her türlü cihaz vb. bakımından verimli enerji kullanım standartlarının içine giren evler. Devlet bu şekilde sertifikalandırılmış evler için bir sürü teşvik veriyor. Enerjiyi daha ucuza alıyorlar, sigortaları ve başka bir takım masrafları indirimli oluyor vs. Başkanları 2035 yılında toplam enerjinin %80'inin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesi hedefini koymuş. Tüm yatırımları buna göre şekilleniyor. Bu bir alternatif değil midir? Kendinize bakın. Para ve emek sarfetmişsiniz rüzgar enerjisi için. Niye? Siz de biliyor ve istiyorsunuz ki, doğal ve yenilenebilir kaynaklardaki enerji değerlendirilmelidir ve uzun vadede gayet yeterli bir potansiyel mevcuttur. Bu potansiyelin kullanılmaması tamamen sistemin ve piyasa ekonomisinin geçmişten gelen motivasyonları sebebiyledir. Bizim ülkemizde de verimli kullanım teşvikleri vb. olsaydı bana enerjiyi daha ucuza satarlardı. Bizim evi tasarlarken çıkış noktam tamamen "energy star home" standartlarıydı. Büyük ölçüde de yakaladım. Bunu yaparken de çok az ilave masraf yaptım. Çoktan kendini amorti etti. Evin enerji kaybı çok az. İki gün önceki fırtınada elektriklerimiz 12 saat boyunca kesildi. Dışarıda 25 santim kar ve tipi var. Evde hiç bir şey çalışmadı, ama ev soğumadı. Biliyorum ki, daha üç gün enerji olmasa ısı konforu bakımdan hala tölere edebilecektik. En baştaki hesabım da buydu zaten. O zamanlar aklıma gelen bir şeyleri de burada yazmıştım. Böyle bir mevsim ortamında 3 Ocak - 2 Mart arasındaki iki aylık elektrik faturam vergiler dahil 305 lira. Ayda yüz elli lira yapar. Her türlü enerji kullanımı bunun içinde. Ev ısısı 24 derecede sabit (ki fazla). Bir sürü cihaz fazlasıyla mevcut. buna rağmen iki aylık bedelin 200 liraya kolayca inebilmesi mümkün. Yaptığım şey, iyi düşünülmüş bir izolasyondan ibaret. Bir de sıcak su ve ısıtma için ısı pompası. Bir iki tane dışında aydınlatmalar led değil, ki olabilir. Evde kocaman bir köpek olduğu için her gün ev süprülüyor. Normalde olmaması gereken bir şey. Yani minimuma indireyim diye inat etsem daha epey gidecek yolu var. Üç buzdolabını ikiye ya da bire indirebilirim, bilgisayarların kullanımını gözden geçiririm, vs.vs. Bu evden önceki çok benzer metrekaredeki yine müstakil bir evde iki aylık enerji masrafı 1100-1200 liraydı. Aradaki farka bakın. Bunu sağlayan sadece enerjiyi kaybetmeme çabası. Bunlar atla deve şeyler de değil. Biraz bilgi, biraz bilinçlendirme, politikalar ve uygulamalarından ibaret. Onlarca tv kanalı bütün gün ipe sapa gelmez bağırış çığırış kadın programı yapacağına (ki gereksiz enerji de sarfetmiş oluyorlar) biraz da bunları anlatsa, sadece onunla bile enerji kullanımı daha verimli hale gelir. |
Evlerde tasarruf konusunda çok fazla bilgi verebiliyoruz hatta kullanıyoruz.Ancak sanayi tesislerinde ne yazık ki tasarruf tedbirleri yeterli gelmemektedir, hala çok yoğun bir enerji talebi vardır. Acaba bu konuda neler yapabiliriz ?
|
her zaman ve en once , en buyuk tasarruf isi izolasyonudur,,
isi izolasyonu buyuk baliktir, buyuk lokmadir, en onemlidir, en pahalidir, en kisa geri odemeli yontemdir,, en kolay ve ucuz yontem enerji tasarruflu ampullere gecmektir, A+ sinifi urunler biraz daha karisik,, isin icine konfor girdigi icin ve bunun maddi karsiligi olmadigi icin her yone cekilebilir, tasarruflu urunlerin kullanimina tesvik ,,EVET |
Alıntı:
Ancak, işin en başında düşünülür ve bina buna göre yapılırsa çok ucuzdur ve neredeyse tam bir izolasyon yapılabilir. Bu anlamda, evet en büyük balıktır ve ek harcamanın geri dönüşü 5-6 ayda sağlanır. |
Kontrolsüz şehirleşme enerji kullanmayı
kat kat artırma anlayışına dönüşmüş durumda. Toplu taşıma yetersiz. Kişiler işe gitmek-yetişmek için özel araç alıyorlar. Sadece bu ulaşım zorluğundan alınan özel araç trafik sıkışıklığı, park yeri vs. gibi bir sürü başka problemleri de doğuruyor. Bisikletle ulaşım yaşan tarzına süratle geçilmelidir. |
Sn.Meyvelitepe , cok haklisiniz,, en basinda dusunulurse en dogru karar verilmis olur,, ama izolasyon olmayan ev sahiplerini korkutmamali,, ben 10 katli binanin sadece 8. kattaki kendi dairesini distan izole eden kisileri gordum,, termal kamera ile goruntulerini cektim,, cok basarili sonuclar gozle goruluyordu.
keske izole edilmis evler icin tesvikler ve yaptirimlar arttirilsa,, yeni binalara izolasyonsuz ruhsat verilmese mesela, sonradan yaptiranlara vergi indirimleri , malzemelerde k.d.v indirimi v.s. Yinede asil konudan uzaklasmamali,, konumuz nukleer enerji,, enerji ihtiyaci gun gectikce artiyor, Nukleer enerji mutlaka olmali,, Bulgaristanda bile birkactane var,, hatta Turkiye`ye elektrik bile satiyorlardi. Burada bunca yildir guvenli calistirilabiliyorsa Turkiye`de hayli hayli calistirilir,, rahat olun |
Alıntı:
|
haklisiniz,,
ancak risk var diye nukleer enerjiden kacarsaniz geri kalirsiniz,, ayrica nukleer enerjiden daha tehlikeli noktalar var. sigara gibi, alkol gibi ,trafik gibi, cevre ve insan sagligini korumak icin riske girmek istemiyorsaniz insanlarin yasam kosullarini ve hayat tarzini buharli makinalarin icad edildigi gunden bir gun oncesine getirmeniz gerekir,, Bence Nukleer enerjiye karsi cikmak, engellemeye calismak, alternativ aramak gereksiz,, cunku alternativi maalesef yok, keske risk tasimayan yontem olsaydi, Gunes ve ruzgar enerjisinden yakin gelecekte fayda yok,, yakin gelecektede petrol kaynakli yakitlar bitecegine gore nukleerden baska alternatif yok,, biliyorsunuz bir ucak kazasinda 200-300 insan oluyor ve kurtulma sansida yok. ama sirf cok insan oluyor diye ucak seyehatlari yasaklanmiyor,, aksine en guvenli ulasim hava yolu,, en hizli, en modern, ne kadar cevreci bilmiyorum,, bence nukleere karsi cikmak, ucak seyehatlerine karsi cikmakla ayni sey,, ikinci dunya savasi ABD nin zaferini garantileyen faktor dunyanin ilk nukleer deniz altini yapmalariydi. bu denizalti hala calisiyor, 1 kilo uranyumla dunyayi 70 kez dolasiyor, en son yakit ikmali 20 sene once yapilmis,, hic bir devlet, hicbir insanin hayati tehlikeye girecek diye nukleerden vazgecmez, ne Turkiye, nede baska bir ulke,, |
Merhaba.
Kimse kimseye kızmasın. Herkes ülkesini seviyor. Herkes ülkesini korumak istiyor. Ne var ki enerji ihtiyacımız günden güne artrıyor. Karşılayacak enerji kaynağımız ise malesef yok. Yeterli değil. Ne yapmamız gerektiğine ise yetkililer karar verecek. Biz istesek de istemesek de. Boşuna birbirimizi yıpratmayalım. Saygılar |
Nükleer enerjiye karşı çıkmak evin birinde LPG tüpü patladığı için evlerde tüp kullanımına karşı çıkmaya benzer. Nükleer santrallerin etrafında kanser vakalarının artması diye bir durum sözkonusu değildir. Bunlar sadece karalamadan ibarettir. Nükleer enerji risklidir. Ama çalıştığı süre içinde çevreyi kirletmez. Yeni yapılmış bir santralin güvenlik önlemlerini görseniz bu riskin ne kadar düşük olduğunu anlarsınız. Karşı çıkanlar nedense internetten buldukları bilgilere dayanarak mış lı muş lu cümleler kuruyorlar. Bir kez olsun nükleer santrali yakından görmüş birisi varsa gelsin tartışalım.
Bir de tasarruftan bahsedilmiş. Bizim evlerde yapacağımız tasarruf devede kulak bile değil. Bu demek değil ki yapmayalım. Elbette yapacağız ama asıl sorun sanayideki tüketimi azaltmakta. Geçen yıl benim 30 dekarlık tarla sulaması için harcadığım elektrik 5-6 bin liralık. Bunu 4 ayda harcıyorum. Benimki düşük bir rakam. Sezonda 30 -50 bin lira elektrik harcayan çiftçilerde var. Ben istesem pancar motoru diye bilinen motor kullanarak bu rakamı yarı yarıya azaltabilirim ama bu durumda çevreye vereceğim zarar artar. Bu gün için elektrikten başka çarem yok. Bırakın sanayiyi tarımda kullanılan elektrik bile evlerde kullanılan elektrikten kat kat fazla. Ve her geçen yılda artıyor. Bu ihtiyacı nasıl karşılanacak. Diyebilirsiniz ki rüzgar ve güneş. Tarımsal sulamada güneş ve rüzgar enerjisi hakkında bir çok araştırma yaptım. Onlarca firma ile görüştüm. Hesapladığımda bana geri dönüşü 20 yılı geçiyor bu sistemlerin. zaten bir güneş panelinin verimli ömrü 28 yıl. Böyle bir yatırım yapmak ne kadar mantıklı. İleride bu sistemler elbette ucuzlayacak. Ama bugün için riskli bile olsa nükleer santrallerden daha ucuz bir elektrik üretme sistemi yok. |
alternatif enerji kaynaklarını kullanmayalım diye bir önerim olmadı ki benim.
hatta daha önce belirttiğim sizinde altını çizdiğiniz gibi kendi çapımda rüzgar türbini üretiyorum. ben bu kaynaklar yeterli değil diyorum. bakın daha öncede söyledim ilk önce tasarruf yapmalı ama gerçeklikleri göz ardı da etmemeli. gördüğüm her akkor ampul kullanıcısına tane tane anlatıyorum yaptığı yanlışı ve parasal kaybını(en iyi öyle algılanıyor)buna rağmen yinede ''tamam bozulunca tasarruflu takalım'' diyor vatandaş !!! insanlar görmek istemeyince gösteremiyorsunuz bazı şeyleri !!! unutulmamaki devletin elinde de sihirli deynek yok,bir günde tüm alıcıları %50 tasarruflu,% 100 verimli hale hiçbir güç getiremez.buda uzunca bir süreçtir,ayrı bir ekonomidir... |
Nülkeer santralleirn çevresi temiz demek suçu gizlemekten başka bir şey değildir. Araştıma ve sonucu sabittir. Çalıştığı sürece atıkları çevre için son derece tehlikelidir. Zaten bilinen bir saklama yolu da yoktur. Bir yerlere gömülüyor atıklar. Kullanılan suyun temiz olduğu da gerçek değildir. Kimse garanti veremez. Üstelikte bütünüyle yakıtı dışa bağımlı bir teknolojdir. Ülkede uranyum var masaldan başka bir şey değildir. Yakıt işlenmiş bir üründür.
Bilinen sanayileşme. iki yüz yıl kadardır söz konusudur bu ne gereklidir ne sonsuzdur ne de bu kadar enerji tüektimi zorunludur. Global karların artırılması için uluslararası bir işbölümünün masalıdır nükleer enerjinin gerekli olduğu hikayesi. Zaten nükleer enerjiyi destekleyenlerin de bilgi kaynağı internettir. İnternetten bilgi edinmek de gayet sağlıklı bir bilgiye erişme yoludur. Siz nereden ediniyorsunuz bilgileri? Nükleer santralin ürettiği enerjinin ucuz olduğu da bütünüyle gerçek dışıdır. yukarıdaki yazılarda bolca karşılaştırma var. Çocuklarınızın radyoaktif olarak kirlendiği bir ülkede yaşadığı gerçeğini göz ardı etmeniz onala için beni endişelendiriyor. |
Yanıtlar - 1
Özürlerimle şunu söylemeden geçemeyeceğim. Başlıktaki yazışmalar ilginç bir şekil alıyor. Daha da ilginci, savunulan şeyin bir sermaye, küresel ekonomi vb. gibi bir forumda değil de doğa ve çevre ile özdeşleşmiş bir forumda yapılıyor olması. Olsun varsın. Tabii ki farklı düşünce ve yaklaşımlar olacak. Yoksa tartışma olmazdı.
Yalnız bu konuda tek beklentim, tartışmanın yeri sebebiyle de savunulan her neyse bunun doğa ile de ilişkilendirilmesi, "nükleerden başka çare yok teslim olmalıyız" derken bile, bu başlıkta sorulan bir çok çevresel ve ahlaki soruya da o bakış açısıyla açıklama getirilmesiydi. Sn.Engraulis, Alıntı:
Sn.Kazanlik'ın yazdıklarına döneyim. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
İsterseniz önce rakamlara bakalım. Ölümlü bir kaza ile sonuçlanan bir uçuşta bulunmanızın ölçülmüş oranı (iyi işletilen ilk 25 havayolu için) 1/9200000. Bu oran 3,4/1000000 milyon olan 6 sigma değerinden 31,28 kere daha iyi. Aynı orana sivil nükleer kazalar için bakalım. 2009 verilerine göre 442 tane faal nükleer santral var (Kaynak1, Kaynak2). Buna karşın bu güne kadar gerçekleşen sivil nükleer kazaların sayısı ise 24 (kaynak). Buna askeri amaçlar dahil nükleer kazaları katarsanız sayı 330 civarında (kaynak). Sadece santralleri alalım. 24/442 sonuç 0,054 eder. Yani nükleer kaza ihtimali, ölümlü biten bir uçuşa katılmanız ihtimalinden 15882 defa daha fazla. Bunlar bu güne kadar olanların sonuçları. Elbette bu bilgiler internetteki belgelerden bulunabiliyor, nükleer santrallerin duvarlarında yazılı değil. Buna bir kaç şey daha ekleyebiliriz. Hiç bir uçak kazası onlarca yıl canlı öldürmeye devam etmiyor, binlerce yıl boyunca radyasyon yaymıyor (nükleer yükü yoksa). Aynı hesabı gerçekleşen ölüm sayılarıyla yapmayı hiç denemeyelim isterseniz. En önemlisi ise, uçak kazası riski almak istemeyenin uçağa binmeme özgürlüğü var. Oysa bizim karadenizli uşağın böyle bir lüksü yoktu. Uzun lafın kısası sn.Kazanlik, parlak neonlar yansın diye kaç kişinin ölmesi sizce makuldür? |
Yanıtlar -2
Alıntı:
Sn.Oğuz Karsan, evet, haklısınız. Sonunda, hesap verme sorumluluğu da olmadan ülkeye nükleer santral yapacaklar. Söylüyorum, doğa ve çevre zaten kaybetti diye. Piyasa ekonomisi, küresel ticaret kuralları ve bilançoların esas olduğu bir sistemde çevrenin ve doğanın kazanması zaten imkansız. Ama bu, bunu kabullenmemiz, dahası tastiklememiz, aferin dememizin bir gerekçesi de olamaz. Baksanıza, nükleere karşı çıkmak ile LPG tüplerine karşı çıkmak eşitlenecek şekilde dumura uğramışız toplum olarak. Enerjinin verimli kullanılması, gereksiz kullanımın elimine edilmesi tabii ki çok önemli bir yekün tutar. Buna evler de dahil. Devede kulak olduğunu da su götürür. Devletin rakamlarına göre sanayi, enerjinin %35'ini tüketirken konutlar %34'ünü tüketiyor. Şebeke kayıplarımız ise %19 ile rekor üstüne rekor kırıyor. Bu konularda pek çok döküman var. 10 Yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu, Dünyada ve Türkiyede Enerji Piyasası Reformları (basit bazı reformları uygulayarak hangi ülkenin ne gibi iyileştirmeler elde ettikleri de yazılı), 2010-2023 Enerji Verimliliği Strateji Belgesi (ki ön görülenlerin bir çoğu çok doğru ama uygulama kararlılığı henüz göremedik). Bu bilgileri de herhangi santralin duvarında yazmadığı için geçersiz bulanlar olabilir. Ona da bir şey diyemem. Sn.engraulis, 30 dekarda 6000 liralık elektrik yaklaşık 26000kWh eder. Bu enerji ile arazinize kaç ton su sağlıyorsunuz bilmiyorum ama tarlanızı, su miktarını, ürününüzü ve tarımsal uygulamalarınız her neyse iyi bir gözden geçirmeye ihtiyacı olabilir. Bu sorum "risklidir ama göze alalım bize daha da çok enerji lazım" diyen arkadaşlara. Bu riski kim göze alıyor. Göze alıyorum diyenin, göze alma hakkı var mıdır (yetkisi olsa bile)? Göze alınan risk tam olarak nedir? Yaşı müsait olanlarımız, radyasyonu çayı içerek, için bir şey olmaz diyen sayın rahmetli bakanımızı hatırlayacaklardır. Aynı şimdiki gibi, "Dininize inandığınız gibi biliniz ki, Türkiye’de kesinlikle radyasyon tehlikesi yoktur" diyerek televizyonda çay içmişti. Emekli olduktan sonra da doğruyu söylemediğini itiraf etmişti. Yetkiliydi, sorumluluk almıştı. Almıştı ama ne ifader eder bu sorumluluk? Rize çayı değil de seylan çayı içtiğini düşünmüştüm o zamanlar, ama garibim Rize çayı içmiş galiba gerçekten de. |
Doğanın dengesini nasıl bozarsanız bozun, geri dönüşü hepimize zarar veriyor. Yaşamım boyunca anladığım kadarıyla ve öncesinde olan da bu. Enerji kaynağı diyoruz, elektrik, bilgisayar, internet vs... Bunlar olmadan yaşam yok muydu? Elbette vardı. Şimdi biz alıştığımız konforların olumsuzluklarındanda şikayet ederken bir yandan, bindiğimiz dalı kesmenin sonuçlarını göremiyorken, en basit ve gerekli yaşam şartları bile bir gün bize lüks olur endişesi taşımazken, başımıza geldiğinde ne yapacağız?
Eğer bilim akıl ve insanlık yönünde ilerleme şansı bulsaydı, yaratıcının bize verdiği özelliklerle, tam da olması gerektiği gibi olur, bugünkü sıkıntıları yaşamazdık. Örnek vermem gerekirse, genetik bilimi hastalıkların tedavisi yönünde gelişir, GDO denen tohumlarla bugün uğraşmazdık. Düşünün ki, asırlardır insanlar temel ihtiyaçları olan gıdalarını doğal tohumlarla karşılamışlar. Bugün daha çok verim ya da yoksul ülkelere besin kaynağı adı altında, insanlara geni değiştirilmiş ve bunu kullanan insanların bağışıklık sistemini zayıflatan, hastalıklara açık hale getiren, antibiyotikler kullanılarak yapılmış, kısırlaştırılarak, tohum tekelini eli altına alan, tüm bu insani hakları, ticari amaçlar uğruna hiçe sayıp, adeta insanlığa ve doğaya savaş açmış, bilim adına söylemleriyle insanlarımızı kandıranların kanunlaştığı bir dönemde, enerji adına da nükleer olsun, doğal su kaynaklarının doğal dengesini ve doğasal sistemi bozmak adına yaptıklarına bilimsel demek ne kadar içinize siner. Ben bugün marketten almaya şartlandırıldığımız ya da mecbur kaldığımız şeyin neden yapıldığını bilmiyorum. Markası ne olursa olsun. Koruyucuları vs az çok öğrendik ama kullanılan malzemede GDO var mı yok mu bunu öğrenmek benim için lüksten öte muammma! Nükleer atıkların ülkemize rastgele atıldığını da duymuştum, bizde nükleer santral olmazken. İsterlerse dünyanın öbür ucuna atsınlar. Doğanın bir dengesi var ve halının altına süpürsen de, dünyanın öbür ucuna da atsan, doğa bir bütün. Düşünün bir organınızı bozduğunuzu diğerleri etkilenmiyor mu? O yüzden dengeyi bozmaktansa, biraz tüketim çılgınlığıyla, ticari çılgınlıkla alıştığımızdan vazgeçmek gerekse bile ucuz kurtulmuşuz sayıcam. Biz ailece Ankara'nın soğuklarını 2/3 oranında azaltmıştık, dış duvar yalıtımıyla ve yalıtımı da internetten video izleyerek eşimle birlikte yapmıştık az bir maaliyetle. Biz kaçtık ailecek bu tüketim çılgınlığından elimizden geldiğince. Yüzeyselleşmiş ilişkilerden, doğadan kopuk, sanki onun bünyesinde değilmiş gibi yaşamaktan. Tüm insanların buna ihtiyacı var diye düşünüyorum. Ha pat diye herşeyden vazgeçemeyiz belki ama tedbirler alır, doğamıza yavaş da olsa dönersek problem kalmaz diye düşünüyorum. |
Alıntı:
Tutturmuşsunuz piyasa ekonomisi, küresel ticaret falan filan. Sanki rüzgar ve güneş santrallerini kuracak olanlar dev şirketler değil. Bu gün Türkiyenin bir çok rüzgar alan tepesi yabancı enerji şirketlerine kiralandı. Buna da dersiniz ki yabancıya peşkeş çekildi. Elinde imkanı olan hiç bir Türk firması bu işe girmedi. Boşuna google da aramayın bulamazsınız bu bilgileri. Adamlar yıllar sonrasının planını yapıyor. Yıllarca boş tepelere kira ödediler ve yıllarcada ödeyecekler. bunların bir çoğu yabancı ortaklı Türk firmaları. Çünkü yeniliklerden korkuyoruz. Avrupa ve Amerika gelecek 50 yılın planlarını yapıyorlar çünkü bugünün planlarını yıllar önce yaptılar. Biz de mecburen hem bugünü hemde geleceğimizi kurtarmak istiyorsak bir taraftan geleceğin enerjisi temiz enerjiye altyapı oluşturup bir taraftan da bu süre zarfında gerekli olan enerjiyi karşılamak için gerekli yatırımları yapmamız gerekiyor. Herşeyi istatistiki bilgilere dayandırarak örnek veriyorsunuz. Üniversitede istatistik hocamız vardı. Şunu derdi "Dünyada üç çeşit yalan vardır - Yalan, - Kuyruklu Yalan, - istatistik. İstatistikçiler bile yapılan araştırmaların gerçeği hiç bir zaman yansıtmadığını kabul ederken siz de bu bilgilerin arkasına saklanıyorsunuz. google sağolsun. Burada nükleer enerjiyi savunanların hiç biri nükleer enerji iyidir demiyor. Ucuz enerji için bu şarttır diyor. Avrupa elbetteki nükleer santralleri kapatmaya başlar. Çünkü adamlar yıllar süren araştırmalar sonucunda gerekli yerleri tespit edip rüzgar ve dalga santrallerini kurmaya başlıyorlar. Bugün bir rüzgar enerjisi sahası kurmak için kaç yıl araştırma yapmak gerek haberiniz var mı. Herhangi bir firmaya gidip eviniz için rüzgar türbini almak istediğinizi belirtin. Size diyecekleri şudur. Bir yıl boyunca türbini kurmak istediğiniz noktanın rüzgar ölçümlerini yapın getirin. Büyük bir rüzgar enerjisi çiftliği kurmak için neler yapılması gerektiğini siz düşünün artık. Büyük çaplı rüzgar türbini almak için bile 3-5 yıl sonrasına gün alabilirsiniz ancak. En iyimser haliyle 10 yıldan fazla sürer bu işlemler. Gelişmiş ülkeler bu işleri yıllar önce yaptılar. Bizim büyüklerimizde üniversitelerde Türkiyenin geleceğini kurtarmak yerine sokaklara dökülüp kavga ile dövüş ile siyaset yapmayı tercih ettiler. Halende bunu sürdürmeye çalışanlar var. Yıllar önce bu işleri siz başlatacaktınız ki biz gençlerde devam edelim. O zamanlar HES lere karşı çıkacaktınız. Kömür santrallerini protesto edecektiniz. Zamanında bazı şeyler yapılsaydı belki de bugün tamamen girişimciler para kazanma hırsını bir kenara bırakıp geleceğimiz için çoktan bir çok çevreci projeye imza atmışlardı. Bugün ülkemizdeki santrallerin büyük çoğunluğu doğalgazla çalışıyor. Peki bu daha ne kadar böyle sürecek. Dışa bağımlı mı devam edeceğiz. Doğalgaz vanaları biraz kısılsa neler olduğunu geçtiğimiz yıllarda hepimiz gördük. Sanırım gazyağını karne ile alıp gaz lambası başında oturduğunuz günleri çok özlediniz. Dışa bağımlı olduğumuz sürece Türkiyenin olacağı budur. Kendi uranyum kaynaklarımız varken enerjiyi ucuza maledip sanayimizi kalkındırmazsak gelecekte rüzgar türbini ve güneş paneli üretmemizi kimse beklemesin. Siz bize güzel bir çevre bırakmadınız. Çünkü liselerde üniversitelerde bilim yerine siyasetle uğraştınız. Bari bundan sonra engel olmayın da biz gençler bizden sonrakilere güzel bir çevre gelişmiş bir Türkiye bırakalım |
Sayın engraulis,
Hiç gazyağı lambasıyla aydınlatılan bir odada yaşanan sohbete tanık oldunuz mu? Yaşadıysanız unuttunuz mu? Söylediklerinizden en çok bu ilgimi çekti ve çocukluğumda köyde yaşadığımız şeylerdi. Şehirden köye tatile giderdik yaz ayları. İnanın o kadar da kötü değildi ve hatta çok sosyal eğlenceli günlerdi. Komşular biraraya gelir, akşam yemeği sonrası sohbet edip güler eğlenirdik. Buna kötü demeniz size göre, yani göreceli. Sadece bunu eklemek istedim. |
Alıntı:
Köy özlemi içinde olupta gidecek köyü olmayanlara ya da bir süreliğine bile olsa şehirden uzaklaşıp doğayla içiçe olmak isteyenlere kapım her zaman açık. |
Sayın engraulis,
Teklifiniz için sağolun. Biz de ailece işte sizin ortamı yakalayabilmek için taşındık geldik. Kendi doğal ortamımızı oluşturmaya çalışıyoruz. Eğer işiniz tarımla ilgiliyse, anladığım kadarıyla öyle, sıkıntı çekmenizin sebebi bana göre enerji kaynağı değil uygulanan yanlış politikalar. İnanın o da, aynı politikayla, nükleer doğru birşey olsaydı da işimize yaramazdı halk olarak hepimize. Ne mutlu size ki doğal gıdalara ulaşabiliyorsunuz. Biz de onu yapmaya çalışıyoruz şimdi. Ama sanmayın ki tarım ticaretinde sıkıntı var da diğer alanlarda yok. Hepsi bir zincir. İnsanlar yeter ki inançlarını kaybetmesinler, düzgün ürünlerini üretsinler. O mutlaka olumlu yansıyacak. Babam annem köyde büyümüş insanlar ve onlara tohumlarla ilgili yeni bilgileri aktardığımda, hem bahçe işlerine ilgi duymama şaşırdılar hem de demek ki eski yöntemle devam etmemiz gerek diye bana hak verdiler. Şu sıralar tarımdan yeterince kar edemiyor olmanız bence çok normal. Çünkü tarımın gelişmesine imkan tanınmıyor, hatta hiçbir açıdan gelişmemiz istenmiyor diye düşünüyorum. Ben politikayla hiç ilgilenmedim ama bugün bu küresel politikaları görmemek de çok zorlaştı artık. Haliyle, mecburen görüyoruz :( Umarım dünyayı yine daha yaşanılır hale getireceğiz. İsteğimiz, inancımız ve azmimizle. Güzel düşünceye, olumlu dülşünceye ve o yönde çabaya ve sonuçlarına, başarılarına inanıyorum. Sevgiler... |
Sn. MeyveliTepe, sorunuzun cevabi ****** `sifir`insan hayati.
`geri kalirsiniz`dan kastim ekonomi ve teknoloji alaninda demek istedim,, herhalde herkez dogru anlamistir, Nukleer enerjinin bomba yapiminda kullanimlasina kesinlikle karsiyim,, Nikola Tesla alternatif akim elektrik kaynaklarini ilk kesfettiginde thomas edison kendi buluslarinin temelini olusturan dogru akima rakip olmamasi icin sokak ortasinda bir kafes icine koydugu kopege AC elektrik akimi verip olduruyormus, daha sonrada insanlar AC akimin tehlikelerinden bahsediyormus,, Eger Thomas Edisonu dinleseydik dediginiz gibi bugun hala gaz yagli aydinlatmali odalarda sohbetler devam ediyor olacakti. Bana gore, yakin gelecekde, nukleer enerji binek arabalarda bile kullanilacak,, ucuzladigindada bu arabalardan ilk ben alacagim (-; |
en çok merak ettiğim konulardan biri ise ,
nükleer enerjinin artılarının ve eksilerinin dışında, dünyadaki tüm gelişmiş ülkeler nükleer teknolojiji ezberlemişken bizim bu konuda bilgi sahibi olmamamızdan kimse rahatsız olmuyormu ? bu şekilde kendinizi nasıl rahat,güvende ve bilgili hissedebiliyorsunuz ? uygulama olmadan tüm teoriler havada kalacaktır. yukarıda sayın MEYVELİ TEPENİNDE söylediği gibi devlet mutlaka bu santralleri yapacak. nette bu konuyu irdelerken 2002 yılında 43 adet santral inşaatı olduğunu okumuştum,bu gun ise yani 2011 yılında ise 56 inşaat olduğunu görüyorum.pekte öyle terkedilmişlik yok gibi..... |
```O zaman, ABD'nin 2035 yılında toplam enerji tüketiminin %80'ini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması hedefi nedir?```
buna gercekten inanmiyorsunuz degil mi? ABD dunyada ilk atom bombasini sivil insanlarin uzerine atan ulkedir,, bugun basi daralsa aynisini cekinmeden gene yapar, boyle bir ulke politikasi gudenler dediginizi asla yapmaz,, ABD uzay teknolojisini neden gelistiriyor saniyorsunuz? marsda venuste hernerdeyse uranyum v.s. bulacak ,, kilo ile dunyaya satacak, teknolojisi ayrica pazarlanacak,, amac bu degilse bile uisin ucunda para ve guc oldugu kesin. bu arada Bulgaristan`da yeni santralin insaati suruyor,, bilginize. Bu santral ha burda sizinti yapmis ha sivasta,, ayni sey, |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 09:31. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025