agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları (https://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/)
-   -   2B Arazileri (https://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/5940.htm)

ilahi morluk 19-10-2007 18:43

Katıldım. Umarım bu yasanın çıkmasına engel olacak kadar sesimizi yükseltebiliriz.

altinediz 19-10-2007 18:45

Katılımı artırırsak sanırım engel olacağız. Umarım;)

zenfree 19-10-2007 22:19

54.094 kişi olmuş.

ezo 19-10-2007 23:58

54.364 üncü benim

bademagacı 20-10-2007 09:22

Son durum 54.762 . Bu önemli haberi hızla yaymalıyız.

web_tur 21-10-2007 22:05

katılıma yönlendirdiğiniz için teşekkürler.

Sergüzen 22-10-2007 20:46

Bugün 64613.
Hükümet için 63.613 ler veya 5.063.613 ler de hiç bir şey ifade etmiyor. Maalesef yasayı çıkaracaklar ve Çankayada da hemen onaylanacak. 2/B ler, Kazdağların da altın arama, Fırtına vadisi ve diğerleri...
Pazar günü hükümetin gücünü tekrar onayladık.

TELAŞ 22-10-2007 20:51

2/B olarak adlandırılan 100 yıllık ikamet geçmişi olan bölgelerin tapu iptalide bu konu içinde yer alıyor herhalde bu konuda birçok mağdur insan var bende bunların içinde biri olarak 100 yıllık geçimi olan ve 100 yıl vergi topladığı evlerin arsaların tapusunun ipltal edilmesi nasıl açıklanır merak ederim doğrusu

altinediz 22-10-2007 21:04

Evet haklısın ama bu 2B Orman arazileri Satılmasın kampanyası zamanında satılmış olan ve yerleşim yeri olmuş olan alanların tapularının iptali değil. 22 Temmuzun hemen öncesinde yakılmış olan ormanların satılmak istenmesini engellemek. Dediğiniz gibi bir şeyin olması ve olmasını istenmesi olanaksız bir şeydir. Ama ne yazııki pazar günü bunun kapısını açtık ve orman arazileri satılacak gibi göszüjüyor... Tabi biz böyle kuru kuru pretesto etmeye devam edersek...

steep 25-10-2007 14:40

Tema 2B'lik orman arazilerini satılmaması için imza kampanyası başlattı.
 
1 dakika bile sürmüyor,
hadi tıklayın!

Tema 2B'lik orman arazilerini satılmaması için imza kampanyası başlattı.
Hükümet satarım diye ısrar ediyor.

Hayrettin Karaca ise 'verin bana bir milyon imza, sattırmam' diyor.

http://www.tema.org.tr/2B/

lordofstorm 01-11-2007 14:49

Bu vakfı tema desteklerken Çekül desteklemiyor. Sizce bunun sebebi nedir? Burnuma, kötü kokular geliyor.

altinediz 01-11-2007 22:29

Nasıl yani?

Yücel Özlem 06-11-2007 16:03

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi lordofstorm (Mesaj 168262)
Bu vakfı tema desteklerken Çekül desteklemiyor. Sizce bunun sebebi nedir? Burnuma, kötü kokular geliyor.

Sayın Lordofstorm, Biraz açar mısınız? TEMA'nın destekleyip, ÇEKÜL'ün desteklemediği "vakıf" hangisidir? Bu konu ile ilgisi nedir.

temas 09-12-2007 09:20

ormanlarımız satılmasın
 
1 Eklenti(ler)
Ormanlarımızı Satamazsınız
Sattırmayız!..

TEMA Vakfı, 2/B orman alanlarının satılmaması ve aynı sorunun tekrar yaşanmaması için “Bir İmzaya Karşı Bir Milyon İmza” sloganıyla imza kampanyası başlattı.


Kısaca 2/B olarak tanımlanan ve orman vasfını kaybettiği söylenen orman arazilerinin satışı 2003 yılında gündeme geldiğinde, TEMA Vakfı’nın da içinde bulunduğu Ormanlarımıza Sahip Çıkalım Birliği’nin önderliğinde yapılan çalışmalar, kamuoyunun tepkisi ve 10’ncu Cumhurbaşkanı’nın veto kararı ile engellenmişti. Ancak, 2/B orman arazilerinin satışı yeniden gündemde. Üstelik Mevcut Anayasa’da 2/B orman arazileri için 31.12.1981 olarak getirilen sınırlama, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinin bir gün sonrası olan 23 Temmuz 2007 tarihine kadar genişletilmek isteniyor. Bu daha çok orman alanının orman dışına çıkarılması anlamına geliyor.

TEMA Gönüllüleri Adalet İstiyor: Ormanlarımızı Satılık Değildir
TEMA Vakfı, 2/B konusunun mutlaka çözülmesi gerektiğine inanıyor. Ancak çözüme mevcut hükümetin yapmak istediği gibi daha çok orman alanını orman dışına çıkararak ve satarak ulaşamayız. 2/B, işgal edilmiş orman alanlarının devlet eliyle, orman sınırları dışına çıkarılmasıdır! Hepimize ait ormanlarımızı çalanları, işgal edenleri bugün affedersek hangi yüzle “adalet mülkün temelidir” deriz. 15 yıldır başta topraklarımız ve ormanlarımız olmak üzere sahip olduğumuz doğal varlıkların korunması için 330 bini aşkın Gönüllümüzle mücadele eden gönüllü bir kuruluş olarak adalet istiyoruz, ormanlarımız satılık değildir.

Sen de İmzala: Ormanlarımız Satılmasın!

İmza Kampanyası Ekim ayından bu yana Vakfın web sitesinde sürekli artan katılımla devam ediyor. Birbuçuk ayda 580 bini aşkın kişinin desteklediği imza kampanyasına dileyen herkes http://www.tema.org.tr/2B/ adresinden katılım sağlayabiliyor.


2/B Sorunu Nasıl Çözülür ?
TEMA Vakfı, 2/B sorununun çözümü için önce ana vananın kapatılmasını yani yeni 2/B’lerin yaşanmaması için yasal önlem alınmasını talep etmektedir. Satış yöntemi kesinlikle kabul edilemezdir. Bunun için ecrimisil (*) yani kiralama yöntemi bir an önce uygulanmaya başlamalıdır. Kentleşmiş yerlerdeki insanlar sokağa atılamaz, fakat orman içinde tek veya siteler halinde yapılaşmalar, mevcut yasalar gereği kesinlikle yıkılarak orman haline dönüştürülmeli, kentsel dönüşüm uygulanmalıdır.

Siz Ne Yapabilirsiniz?
Ormanlarımızın hep orman kalması için 2/B Arazileri Satılmasın İmza Kampanyamıza siz de katılın, imzalarınızla ormanlarımızın satışını durdurun! İmza Kampanyamıza www.tema.org.tr/2B adresli web sitemizden, bölgenizdeki TEMA Gönüllüleri aracılığıyla'da katılabilirsiniz

nevsune 14-03-2008 13:10

Az bir imza sayısı kalmış, onu da biz agaclar.net olarak tamamlayabiliriz belki:)

http://www.tema.org.tr/2B/

eskimo 27-03-2008 10:18

Alıntı:

Ormanları işgal eden bedelini öder

21 Şubat 2008 Perşembe
ANKARA-Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, orman vasfını kaybetmiş 2B arazileri konusunda yapılacak yeni düzenleme ile işgâlcilerden 70 milyonun hakkını alacaklarını söyledi. Eroğlu, gazetemize yaptığı açıklamada 2B arazilerinin satışına yönelik başlattıkları çalışmanın sürdüğünü kaydetti. Kamuoyunda “sanki ormanlar satılıyormuş” gibi bir yaklaşım bulunduğunu hatırlatan Eroğlu, şöyle konuştu: “Ormanlar satılmıyor. 2B’leri işgâl edenler şu anda üzerinde bedava oturuyor. Biz yapacağımız hukukî düzenleme ile bunun bedelini alacağız. Şu anda buraların üstünde şehirler kurulmuş, yıksanız yıkamazsınız. Yıksanız bile yeniden orman haline getirilmesi mümkün değil.
Biz 70 milyonun hakkı olan parayı bunlardan alacağız ve Hazine’ye teslim edeceğiz” diye konuştu.
Eroğlu, AK Parti iktidarı döneminde kesinlikle 2B işgâli olmadığını ifade ederken de, “Zaten ormanları uydudan sürekli takip ediyoruz. Eğer bir işgâl olursa hemen yıkıyoruz. Kesinlikle yeni işgâllere izin vermiyoruz” dedi.
Eroğlu, 2B arazilerinin satışından 25 milyar dolar gelir beklendiğine yönelik yorumların hatırlatılması üzerine de, “Biz öyle bir şey demedik. Henüz bir rakam belirlenmemiş. Bu konuda henüz alt yapı çalışmaları yapılıyor. Çalışmaları yapınca Başbakanımız zaten bilgi verecek. Özellikle biz değişik partilerimizden görüş alıyoruz, fikir alışverişinde bulunuyoruz. Dolayısıyla vatandaşla devlet arasındaki itilafları sulh yoluyla çözmek istiyoruz” diye konuştu.
Yücel Kayaoğlu

473 bin hektar 2B arazisi var
2B kapsamına giren arazi tutarı 473 bin hektar. Özellikle İstanbul’da, 22 bin 233 hektarlık 2B arazilerinin ekonomik değeri oldukça yüksek. Bu arazilerin içinde kamu kurum ve kuruluşlarına ait bina ve tesisler, otlak, yaylak, kışlak, mera, mezarlık ve yerleşim yerleri de yer alıyor. 2B arazilerinin en fazla bulunduğu il ise 45 bin 548 hektarla Antalya. Antalya’yı 39 bin 287 hektar ile Mersin, 34 bin 887 hektar ile de Balıkesir takip ediyor.
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ha...haberid=367375


Ormanları toptan işgal etmek isteyenlere dur diyenler
482.265 Kişi Oldu ...

http://www.tema.org.tr/2B/index.asp

eskimo 27-03-2008 10:24

Alıntı:

Eroğlu, AK Parti iktidarı döneminde kesinlikle 2B işgâli olmadığını ifade ederken de, “Zaten ormanları uydudan sürekli takip ediyoruz. Eğer bir işgâl olursa hemen yıkıyoruz.
Demiş......
Belek Ormanlarında kesilen 500 bin ağaç uydudan görülememiş zaar...:confused:
Anlayadığım ise büyük şirketler,madenciler işgalci sayılmıyor,katlettikleri orman ve ağaçlar üzerinde 70 milyonun hakkı olmuyor,köylünün işgal(!) ettiği 2B arazileri işgal sayılıyor!
2B* arazileri köylüden alınıp kimlere satılcak?
Fakirleşen köylü toprağını satın alabilecek mi?


* Ormanın AKP'ce adı

Oğuz Karsan 30-03-2008 13:45

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi altinediz (Mesaj 164785)
Evet haklısın ama bu 2B Orman arazileri Satılmasın kampanyası zamanında satılmış olan ve yerleşim yeri olmuş olan alanların tapularının iptali değil. 22 Temmuzun hemen öncesinde yakılmış olan ormanların satılmak istenmesini engellemek. Dediğiniz gibi bir şeyin olması ve olmasını istenmesi olanaksız bir şeydir. Ama ne yazııki pazar günü bunun kapısını açtık ve orman arazileri satılacak gibi göszüjüyor... Tabi biz böyle kuru kuru pretesto etmeye devam edersek...

Merhaba, Sn.altinediz

yazınızı okuyunca ben de birşeyler söylemek gereğini duydum.

2B denilen yasada hangi araziler satılacak? 22 temmuzun hemen öncesinde yakılmış ormanlar ise bence zaten herkes karşı çıkar. Ve de çıkmalı.

Ama 2B dendiğinde sanki ormanlar satılacakmış gibi algılamamalıyız. Önce problemi saptayıp ona göre çare üretmeliyiz eğer hastalığı yanlış teşhis edersek vereceğimiz ilaç işe yaramaz belki de hastalık iyice kontrolden çıkar diye düşünüyorum.

2 seçenek var. Hiçbir hükümetin yıkmaya gücünün yetmediği ve bence bundan sonra da kimsenin yıkamayacağıgerçeği ile başlarsak,(çünkü 10-15 yıl önce azınlık olan işgalciler şimdi çoğunluk olmuş belki parti kursalar iktidara bile gelebilirler )
1- Devlet ve orman arazilerini işgal edip ev yapanlar ne olsun böyle haksız olarak el koyup ev yaptıkları arazilerde oturmaya devam etsinler mi ?
2- Bu durumdaki olan yerler ile ilgili başka ne yapılabilir ? Mesela yıkabilinir mi? Bazı işgalcilerin evleri belki derme çatma diye ilk başta bize hemen yıkabiliriz gibi gelebilir. Ama aynı statüde 8 katlı apartmanlar,Belediye binaları,vs,ler var onlar büyük diye yıkmayacakmısınız? İşte başta böyle sorunların olduğunu bilerek karşı çıkmak ve sahiden çözüm olabilecek fikirler lazım.

Tamam orman arazileri satılmasın. Bende sizden yanayım. ama yıllarca her gelen hükümetin göz yumması sonucu her köyden gelenin başını sokacağı bir ev yapması ile başlayan ve sonra büyük şehirlerdeki mafyaların da işe karışmasıyla artık neredeyse çözülemeyecek boyuta ulaşan böylesine ulusal bir sorunun acaba sorumluları ne yapıyor? şimdilerde acaba hangi sloganları atıyorlar. Bir araştırın bakalım.

Mesele büyük.2B lafını ettiğimiz anda işgalci basit gecekondudan tutun,8 katlı binalar ve üzerinde arazi olmayan işgal edilmiş alanlara kadar bir sürü kategoride incelenmesi lazım.

Ayrıca adilliği tartışılmakla birlikte artık eğer geri alınması mümkün değilse o arazileri işgal edip baştan suç işlemiş kişilere bu bedel ödettirilmeli yoksa eğer satmak veya bir başka yolunu bulup cezasını veremezsek. İşgalcileri ödüllendirmiş olmazmıyız.? Zaten yıllardır bedavadan faydalanmıyorlar mı?

Bu arada mesela Edremit Körfezindeki zeytinlikler de aynı statüye girmiyor mu? oralarda zamanında tarım yapılmasına ve ağaç dikilmesine izin verilip, yıllarca ecri misil adı altında üzerindeki ağaçların bulunmasının kirasını devlete ödeyenler ne olacak?

Akllıma başka nedenler ile devletin arazisinde işgalci görünen kişiler de var onların hukuki durumları ne olur?

Dedesinden kalan arazinin sınırlarını bilmediği ve araştırmadığı için üzerinde orman olmasa da, haritalarda bir bölümü orman göründüğü için belki birkaç gün sonra ortaya çıkacak anlaşmazlıkları daha saymak bile istyemiyorum.

Henüz orman kadastrosunun bitirilmediği alanlar var. Ama ilk orman kanununun 3116 sayılı yasa 1937 de yürürlüğe girdiği gerçeğiyle o zamandan bu güne kadar her iş başına gelen hükümetin ve bu işle ilgili devlet memurunun orman müdürünün ve bürokratın suçlu olduğu gerçeğini kabul etmemiz lazım.

Şimdi ise görevlerini layıkıyla yapmamış bu kişiler 2B ler satılmasın diye canı gönülden haykıranların arasındalar bu haksızlık değil mi ?

Herkesin bir araya gelerek çözmesi gereken bir sorun olduğunu düşünüyorum ve bu problemin çözülmemesinden ise kimlerin faydalanacağıda malum.

Hepimiz bir araya gelmeli gerekirse iktidara gerekirse muhalefete baskı yaparak bir araya gelmelerini ve bu problemi katagorilere ayırıp. İşlenen suç ile orantılı cezalar verilerek çözülme yoluna gitmeliyiz.

Ayrıca Sn.TELAS'ın söyledikleri doğru bende orman idaresi mağdurlarındanım. Satın alırken ormanla bir ilgisinin olup olmadığını sorduğumuz halde, aradan 7 yıl geçtikten sonra ormanla bir ilişkisinin olmadığını ve satın alabileceğimizi söyleyen şefin bu defa tam tersini söyleyen raporuyla tapu iptal davası açılıp,tapulu ve orman sayılmayan alan olarak tescil edilmiş arazimizin tapusu iptal edildi. Araştırırsanız bizim gibi orman tarafından haksızlığa uğratılmış bir sürü insan bulabilirsiniz. Malumunuz 200,000 orman davasının olduğundan bahsediliyor.

Mantıklı ve adil bir 2B yasası çıkmak zorunda.

Saygılar

eskimo 02-04-2008 14:07

Alıntı:

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI




Esas Sayısı : 1992/48

Karar Sayısı : 1993/14

Karar Günü : 30.3.1993




İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Kaynarca Kadastro Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 17.10.1983 günlü, 2924 sayılı "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun"un 11. maddesinin birinci fıkrasındaki "...bu yerleri kullanan kişilere...", 3763 sayılı Yasa ile değişik üçüncü fıkrasındaki "... kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir. Bu tespitlerin kesinleşmesinden sonra, beyanlar hanesinde adı geçen kişilere Orman Bakanlığınca bir Arazi Kullanma Belgesi verilir." ve aynı maddeye 3763 sayılı Yasa ile eklenen dördüncü fıkrasındaki "...beyanlar hanesinde gösterilen kişilere..." ibarelerinin Anayasa'nın 10., 44., 56., 169. ve 170. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY:

Dava konusu taşınmazlar 6831 sayılı Yasa'nın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkartılmış ve hazine adına 421 ve 422 parsel sayısı ile tespit edilmiştir.

Bu karara karşı yaptığı itiraz komisyonca reddedilen davacı, "kadastro tespitine itiraz ve tescil davası" açmıştır.

Mahkemece davanın kabulü ve taşınmazların davacı adına tapuya tescili yolunda verilen karar, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nce, ormanlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin hukukça değer taşımadığı, taşınmazın orman sınırları dışına çıkarıldığı gün ile tespit tarihi arasında da 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresi geçmediği, mahkemece bu yönler gözönünde tutularak dava konusu taşınmazların Hazine adına tapuya tescili ile taşınmazlarda davacının zilyet olduğunun tapu kütüğünün "Beyanlar" hanesinde gösterilmesine karar verilmesi yolundaki gerekçeyle bozulmuştur.

Kaynarca Kadastro Mahkemesi, davada uygulanacak kural niteliğinde gördüğü 2924 sayılı Yasa'nın 3763 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkrasında yer alan ve itirazın konusu bölümünde belirtilen ibarelerin, Anayasa'nın 10., 44., 56., 169. ve 170. maddelerine aykırı olduğu kanısıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ :

İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçe bölümü aynen şöyledir:

"...Açıktır ki hiçbir hukuk düzeni haksız bir nedene dayanarak bir hak elde edilmesine olanak tanımamalıdır.

Devlet ormanlarının, orman sınırları dışına çıkarılmadan, hiç kimsenin iyeliğine geçemeyeceği Anayasa kuralıdır. Bu kuralın içeriğinden, Devlet ormanları üzerinde, orman alanı dışına çıkarılmadan, haklı bir zilyetlik kurulamayacağı anlaşılmaktadır. Devlet ormanı üzerinde, orman niteliği ile kurulan bir zilyetliğin hiçbir değeri bulunmamaktadır. Yani Devlet ormanları zilyetlikle mal edinilemez. Sonuç olarak, bugünkü hukuk düzeni içinde, Devlet ormanları üzerinde mal edinmeyi sağlayacak ve haklı, bir zilyetlik kurulması genel olarak mümkün değildir.

O halde bir Devlet ormanı üzerinde orman niteliği ile kurulmuş bulunan haksız bir zilyetliğin yapılacak bir yasa ile haklı bir zilyetlikmiş gibi değerlendirilmesi de uygun görülmemelidir.

Öncelikle iptali istenen yasa maddesi ibareleri bu çerçevede Anayasa'ya aykırı bulunmaktadır. Çünkü yasa, olayımızda da olduğu gibi, Devlet ormanının haksız olarak sahiplenmiş, Devlet ormanı üzerindeki kullanımı ile yerin orman sınırları dışına çıkarılmasına sebep olmuş bir şahsın, yerin orman sınırları dışına çıkarılması sebebine bakmadan haklı bir duruma getirmekte ve onun haksız eyleminden yararlanmasını sağlamaktadır.

İkinci olarak olay Anayasa'nın 10. maddesi çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre yasalar bütün vatandaşlara eşit haklar verir ve sorumlulukları da bu çerçevede de eşittir. Ancak, Anayasa'nın 170. maddesi orman köylülerini diğer vatandaşlardan ayrı tutmuş ve diğer vatandaşlara göre onlara ormanlar üzerinde bazı ayrıcalıklar tanımıştır. İptali istenen yasa maddesi ibareleri bu ayrıcalıklara dahi aykırı bulunmakta ve sadece haksız zilyedi ayrıcalıktan yararlandırarak diğer orman köylüleri karşısında yasalar eşitliği ilkesini zedelemektedir.

Olaya Anayasa'nın 44. maddesi açısından da bakmak yararlı olur. Bu maddenin birinci fıkrasının son cümlesinde topraksız olan veya yeterli toprağı bulunmayan çiftçinin topraklandırılması bakımından bazı çalışmalar yapılmasını belirtmekte ise de bu çalışmaların üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramayacağı sonucuna varılmıştır. O halde olayımızda olduğu gibi, yanlış anlaşılması mümkün ve amacına uymayan bir uygulamanın yasal zeminde kalmasına müsaade edilmemelidir.

Dördüncü olarak olayın çevre açısından değerlendirilmesi uygun olacaktır. Ormanın çevrenin en önemli ögesi olduğu inkar edilemez. Devlet, uygulanması yanlış anlamalara sebep olacak yasalar yaparak, çevrenin bozulmasına olanak vermemelidir. Vatandaş tarafından bozulmuş orman alanı onu bozan şahsa veya ailesine herhangi bir şekilde ve düşünce ile devredilirse bu uygulama olsa olsa bu tür suçları teşvik ve orman alanlarının yok olması ile çevrenin bozulmasını sağlar. Bu nedenle de iptali istenen yasa maddesi ibarelerinin Anayasa'ya aykırılığı düşünülebilir.

Beşinci olarak ormanlara zarar verecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Anayasa'nın 169. maddesinde ifadesini bulan bu ibare, kesin ve hiç kimseyi, Devleti ve bu arada yasa yapıcıyı ayrı tutmuş değildir. Ayrıca iptali istenen yasa maddesi ibarelerinin, zamanlama açısından, bir siyasî propaganda çağrışımı yaptığı da görülmektedir. Sebebi ne olursa olsun iptali istenen yasa maddesi ibareleri haksız zilyede ayrıcalık tanımaktadır. Bu uygulama vatandaş arasında örnek olacak ve sonuç olarak da diğer vatandaşların da muhtemelen orman alanlarına zarar verecek eylem ve faaliyette bulunmasını teşvik edecek niteliktedir. İptal istemi bu nedenlerle de değerlendirilmelidir.

Devletin şimdiye kadar orman sınırları dışına çıkarılmış bulunan alanlarda bir imar ve ihya çalışması yaptığı tespit edilememiştir. Oysa, Anayasa'nın 170. maddesine göre, orman alanı dışına çıkarılan yerlerin, orman köylülerinin yerleşmesi bakımından, Devlet eliyle ihya edilerek onlara tahsisi gerekmektedir. Devletçe yapılmış bir ihyadan söz edilemeyeceğine göre olayımıza uygulanacak yasa maddesi ibareleri bu açıdan da Anayasa'ya aykırı bulunmaktadır..."

III- YASA METİNLERİ

A- İptali İstenilen Yasa Kuralı

17.10.1983 günlü, 2924 sayılı "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun"un 11. maddesi aynen şöyledir:

"MADDE 11.- Bu Kanun'un 2. madde (c) bendi kapsamına giren tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı) gibi tarım alanları ve buralardaki yapı ve tesislerin yerleri; orman sınırları dışına çıkarıldıkları tarihteki fiili durumlarına göre ifraz edilerek, bu yerleri kullanan kişilere, rayiç bedelleri peşin veya on yıllık süre içinde ve eşit taksitle alınmak üzere, Tarım ve Orman Bakanlığı'nca satılır.

Taksitle ödemelerdeki borçlanmalara, TC. Ziraat Bankasının ziraî kredilere uyguladığı yıllık faiz oranı uygulanır.

3402 sayılı Kadastro Kanununa göre bu yerlerin kadastrosu öncelikle yapılır. Kadastro sırasında Hazine adına tespit edilen bu yerler üzerinde sözü geçen Kanunun 14 üncü maddesinde öngörülen 40 ve 100 dönümlük sınırlama gözönünde bulundurularak kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir. Bu tespitlerin kesinleşmesinden sonra, beyanlar hanesinde adı geçen kişilere Orman Bakanlığınca bir Arazi Kullanma Belgesi verilir.

Kadastro müdürlükleri, tespitlerin Hazine adına kesinleştiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde bu yerleri ve beyanlar hanesinde belirtilen kişileri Orman Bakanlığına bildirir. Orman Bakanlığı tarafından en geç iki yıl içinde bu yerlerin rayiç bedelleri tespit edilir ve bunların mülkiyeti beyanlar hanesinde gösterilen kişilere Orman Bakanlığınca bedeli karşılığı devredilir. Tespit edilen bedelin peşin ödenmemesi halinde, borçlanma sözleşmesine istinaden Bakanlığın talebi üzerine Hazine lehine ipotek tesis edilir, rayiç bedel ödenmedikçe bu yerler üzerinde temliki tasarrufta bulunulamaz, ziraî krediler hariç haczedilemez ve rehin edilemez, satış vaadine konu olamaz. Bu husus tapu kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilir.

Evvelce kadastrosu veya tapulaması tamamlanan çalışma alanlarında 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılan yerlerdeki Hazine adına ihtilafsız veya hükmen tescil edilmiş veya edilmemiş taşınmaz mallar için de bu madde hükümleri uygulanır.

Orman Kanunu hükümlerine göre tahsis edilen yerler ile Hazinenin mülkiyetinden çıkan veya kamu hizmetine tahsis edilen veya bu maksatla fiilen kullanılan taşınmaz mallarda bu madde hükmü uygulanmaz."

B- Dayanılan Anayasa Kuralları :

1. "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır. 2. "MADDE 44.- Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.

Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleri dışında başkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları tarafından işletilebilir. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir."

3. "MADDE 56.- Heskes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.

Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.

Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.

Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir."

4. "MADDE 169.- Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.

Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.

Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz."

5. "MADDE 170.- Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31/12/1981 tarihten önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.

Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır.

Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır."

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN'ün katılmalarıyla 3.12.1992 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, sınırlama sorununun esas inceleme evresinde ele alınmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, iptali istenilen yasa kuralları, aykırılık savına dayanak yapılan Anayasa maddeleri ile bunların gerekçeleri ve öbür yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A- İtirazın Sınırlandırılması

Anayasa'nın 152., 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 28. maddelerine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava nedeniyle uygulanacak bir yasa kuralının Anayasa'ya aykırılığından söz ederek iptalini isteyebilir.

2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Yasa'nın 11. maddesinin 3763 sayılı Yasa ile değişik üçüncü fıkrasında, 6831 sayılı Orman Yasası'nın 2. maddesinin (c) bendi kapsamına girmesi nedeniyle orman kadastro komisyonları tarafından orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (Antep fıstığı) gibi tarım alanları ile buralardaki yapı ve tesislere ait yerlerin 3402 sayılı Kadastro Yasası'na göre kadastrosunun öncelikle yapılması kadastro sırasında Hazine adına tespit edilen bu yerler üzerinde sözü geçen yasanın 14. maddesinde öngörülen 40 ve 100 dönümlük sınırlama gözönünde bulundurularak bu yerleri kullanan kişilerin adlarının kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmesi ve bu tespitlerin kesinleşmesinden sonra da beyanlar hanesinde adı geçen bu kişilere Orman Bakanlığı'nca bir arazi kullanma belgesi verilmesi öngörülmüştür.

"Arazi kullanma belgesi", belge sahibi kişilere bu arazinin Orman Bakanlığı'nca satışını sağlamakta ve böylece bu kişilerin yararına hukuksal sonuç doğurmaktadır.

Davacıların dava konusu 421 ve 422 parsel sayılı taşınmazları eylemli biçimde kullanmaları kendilerine "arazi kullanma belgesi" verilmesi için yeterli olmaktadır. Bu duruma göre, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak yasa kuralı, "... kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir." tümcesidir.

Nitekim Kaynarca Kadastro Mahkemesi'nce de, uyuşmazlığın çözümünde 2924 sayılı Yasa'nın değişik 11. maddesinin üçüncü fıkrasının doğrudan uygulanacak yasa kuralı olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin birinci ve dördüncü fıkralarında yer alan kimi tümcelerin de iptali halinde kamu yararına dönük pratik bir sonuç sağlanacağı ifade edilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davada uygulanacak yasa kuralı 2924 sayılı Yasa'nın değişik 11. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci tümcesinin sonundaki "...kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir..." ibaresi olduğundan inceleme bununla sınırlı olarak yapılmalıdır.

Bu görüşe Güven DİNÇER katılmamıştır.

B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu

1- Anayasa'nın 170. maddesi yönünden inceleme

Doğrudan ilgisi nedeniyle konu öncelikle Anayasa'nın 170. maddesi yönünden incelenmiştir.

Anayasa'nın 170. maddesinde, ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve orman bütünlüğünün korunması bakımından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerin alınacağını, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması, orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek Yasa'yla bu halkın yararlanmasına tahsis edileceği öngörülmüştür.

Anayasa, bu işlerin yapılmasını Devlete görev olarak yüklemiş, ekonomik sıkıntı çeken orman içi veya bitişiği köyler halkına Devlet eliyle ihya edilmiş tarım ve yerleşim alanları sağlamak istemiştir. Anayasa ile güdülen amaç, bilim ve fen bakımından artık orman olarak işletilmesinde yarar görülmeyen yerleri orman içinde ikamet eden halkın yararına tahsis etmek suretiyle değerlendirmektir. Şu halde, orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin yalnızca orman köyleri halkının nakli ve yerleştirilmesi amacıyla değerlendirilmesi olanaklıdır. Böylece, orman köylüsünün ormanları tahribi önlenerek ulusal ekonomiye katkıda bulunması sağlanmak suretiyle üretici haline getirilip kalkınması amaçlanmıştır.

Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Yasa ile getirilecek düzenlemelerin, Anayasa'nın 170. maddesinde öngörülen amaca uygun olması gerekeceğinde kuşku yoktur. Orman niteliğini yitirdiği için orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, orman köylüsünün yararlanmasına tahsis edilmesi gerekir.

2924 sayılı Yasa'nın 3763 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin birinci fıkrasında yer alan iptali istenen düzenleme ile, orman niteliğini yitiren yerleri kullanan kimselere orman köylüsü olup olmadıkları gözetilmeden arazi verilmesi ve bu yerlerin takdir edilecek rayiç bedel üzerinden kullanan kişilere satışı öngörülmektedir.

Orman köylüsü olup olmadığına bakılmaksızın bu yerlerin kullanan kişilere satışının yapılmasını sağlayan bu düzenleme Anayasa'nın 170. maddesine aykırıdır.

Açıklanan nedenlerle "...kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir..." ibaresinin iptali gerekir.

2- Anayasa'nın 10. maddesi yönünden inceleme

Mahkemece, itiraz konusu yasa kuralı ile, Devlet ormanını sahiplenmiş ve taşınmazın orman sınırı dışına çıkarılmasına neden olmuş kişilere eyleminden yararlanma olanağı verildiği, bu kişilere, orman köylülerine göre ayrıcalıklı haklar tanınarak Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesinin zedelendiği ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi'nin pek çok kararında açıklandığı gibi, hukuksal durumları aynı olan kişiler arasında haklı bir nedene dayanmayan ayırımları önlemeyi amaçlayan eşitlik ilkesi, eylemli değil hukuksal eşitliği öngörür. Aynı hukuksal konumda olan kimi yurttaşların değişik kurallara bağlı tutulmaları haklı bir nedene dayanmakta ise eşitliğe aykırılıktan söz edilemez. Bu ilke, benzer nitelik ve durumda olanlar arasında farklı uygulamaya engel olup tüm yurttaşların, ayrı nitelik ve durumda olmalarına karşın mutlak suretle her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları zorunluluğunu içermez. Anayasa'nın 10. maddesinin birinci fıkrasında öngörüldüğü gibi herkes yasa önünde eşittir. Bunların dışında Anayasa'nın uygun bulduğu gereklerle ve ayrı durumlar için ayrı işlem ve uygulamalar yapılması eşitlik ilkesiyle çelişmez.

İtiraz konusu yasa kuralı ile, kişiler arasında herhangi bir ayırım yapılmadığından Anayasa'nın 10. maddesine aykırı yönü görülmemiştir.

3- Anayasa'nın 44., 56. ve 169. maddeleri yönünden inceleme

Anayasa'nın 44. maddesinde, toprağın verimli işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybını önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli önlemlerin Devletçe alınacağı, bu amaçla değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğinin yasa ile belirleneceği, topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanmasının, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azaltılması sonucunu doğuramayacağı öngörülmüştür.

Anayasa'nın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirme, çevre sağlığını koruma ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarının tek elden planlanarak hizmet vermesinin Devletçe düzenleneceği, bu görevin kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirileceği belirtilmiştir. Ayrıca Anayasa'nın 169. maddesine ise, ormanların korunması ve alanlarının genişletilmesi için Devletçe gerekli kanunların konulacağı ve önlemlerin alınacağı, ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme izin verilemeyeceği, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu belirlenen yerler ile 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu belirlenen arazilerin, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında orman sınırlarında daraltma yapılamayacağı hükmüne yer verilmiştir.

2924 sayılı Yasa'nın 11. maddesi, orman sınırları dışına çıkarılmaya ilişkin hüküm içermemekte, daha önce niteliklerini yitirmesi nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan tarım alanları ile buralardaki yapı ve tesislerin yerlerinin, sonradan satışını sağlamak üzere bu yerleri kullanan kişilerin adlarının kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmesini öngörmektedir.

Tarım arazisine dönüşmesi nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan bir yerin, kimlerin mülkiyetine geçirileceğini gösteren söz konusu Yasa hükmünün Anayasa'nın 44., 56. ve 169. maddeleri ile doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır.

C- İptal Sonucunda 2924 sayılı Yasa'nın Kimi Hükümlerinin Uygulanma Olanağını Yitirip Yitirmediği Sorunu

2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 29. maddesinin ikinci fıkrasında, "Ancak başvuru, kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün sadece belirli madde veya hükümleri aleyhine yapılmış olup da, bu belirli madde veya hükümlerin iptali kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün bazı hükümlerinin veya tamamının uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, Anayasa Mahkemesi, keyfiyeti gerekçesinde belirtmek şartıyla kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün bahis konusu öteki hükümlerinin veya tümünün iptaline karar verebilir." kuralı yer almıştır.

2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Yasa'nın 11. maddesinin 3763 sayılı Yasa ile değişik üçüncü fıkrasında yer alan "...kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir.." ibaresinin iptali nedeniyle, aynı fıkradaki "...Kadastro sırasında Hazine adına tespit edilen bu yerler üzerinde sözü geçen Kanun'un 14. maddesinde öngörülen 40 ve 100 dönümlük sınırlama gözönünde bulundurularak..." ibaresi ile, üçüncü fıkranın son tümcesi, dördüncü ve beşinci fıkraların da 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iptalleri gerekir.

VI- SONUÇ :

17.10.1983 günlü, 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun'un:

A- 11. maddesinin kimi hükümlerinin iptaline yönelik itiraza ilişkin esas incelemenin, üçüncü fıkranın ikinci tümcesinin sonundaki "...kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir." kuralıyla sınırlı olarak yapılmasına, Güven DİNÇER'in "incelemenin itiraz yoluna başvuran mahkemenin istemi doğrultusunda maddenin tümü yönünden yapılması gerektiği" yolundaki karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B- Sınırlama kararı gereğince incelenen yukarıda belirtilen kuralın Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

C- 11. maddesinin;

1. Üçüncü fıkrasının "3402 sayılı Kadastro Kanununa göre bu yerlerin kadastrosu öncelikle yapılır." diyen ilk tümcesinden sonra gelen ve iptal edilen kuralı dışında kalan diğer kurallarının,

2. Dördüncü ve beşinci fıkralarının,

Yukarıda iptal edilen kural nedeniyle uygulanmasına olanak kalmadığından 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesi gereğince İPTALLERİNE, OYBİRLİĞİYLE,

30.3.1993 gününde karar verildi.


Başkan

Yekta Güngör ÖZDEN

Başkanvekili

Güven DİNÇER
Üye

Yılmaz ALİEFENDİOĞLU

Üye

Servet TÜZÜN

Üye

Mustafa ŞAHİN
Üye

İhsan PEKEL

Üye

Selçuk TÜZÜN

Üye

Ahmet N. SEZER
Üye

Haşim KILIÇ

Üye

Yalçın ACARGÜN
Üye

Mustafa BUMİN

Alıntı:

2/B SAHALARI İLE İLGİLİ YASAL SÜREÇ

......................
Anayasamızın 169 ve 170 inci maddelerinde ifade edilen amir hükümlerin kanunla düzenleneceğinin belirtilmesi üzerine 2924 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun” adı altında 20.10.1983 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1991 yılına kadar ciddi bir uygulama yapılmamıştır. 1991 yılında Orman Bakanlığı teşkilat yasası ile Orman ve Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü yeniden kurularak, uygulamaya hız kazandırılmıştır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile protokol yapılmış, orman sınırları dışına çıkarılan bu yerlerin ÖNCELİKLİ KADASTRO’ları yapılarak, ifraz ve parselasyonlarının yapılması ve satışa hazır hale getirilmesine çalışılmıştır. Bu çalışmalar devam ederken Anayasa Mahkemesince 30.03.1993 gün 1992/48 E. 1993/14 Sayılı kararla “çıkarılan bu yerlerin Orman Köylüsünden başkasına satışının yapılması Anayasaya göre mümkün değildir.” Gerekçesi ile iptal edilmiştir

Bu iptal üzerine ortaya çıkan hukuki boşluğun giderilmesi için Orman Bakanlığınca 30.10.1995 tarihinde 4127 Sayılı Kanun çıkartılmıştır. Bu yasa ile 2924 Sayılı Kanunda yapılan değişiklikle “Orman Köylüsü” tanımı getirilerek, uygulamaya hız kazandırılmış, Yasanın Yönetmeliği de çıkartılarak, 536 Köyde çalışma yapılmış, 6.701 Ha. yerin Orman Köylüsüne satışı ve tapularının verilmesi işlemi gerçekleştirilmiş, 2003 yılı itibariyle 49 trilyona yakın gelir elde edilmiştir.

Maliye Bakanlığı bu yerlerin Hazine adına çıkarılmış olması nedeniyle satışının da Bakanlıklarınca yapılması gerekçesi ile 29.06.2001 tarihli 4706 sayılı Kanun çıkartılarak yürürlüğe konmuştur. Bu Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 2/B sahalarının satışıyla ilgili her türlü tasarruf yetkisi Maliye Bakanlığına geçmiştir.


Söz konusu Yasanın;

“ Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerler” başlıklı 3. Maddesinin birinci fıkrasında, “ 6831 Sayılı Orman Kanununun değişik 2.Maddesi ( B ) bendi gereğince Hazine adına Orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde 2924 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz” hükmünün yer alması sebebiyle; 4706 Sayılı Yasanın 18.07.2001 tarihli ve 24466 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesinden sonra; bu yönden 2924 Sayılı Yasa uygulanabilirlik özelliğini kaybetmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.12.1997 tarih 1997/19-665 E., 1997/1018 sayılı kararı da buna dairdir.

4706 Sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede “6831 Sayılı Kanunun değişik 2/B maddesi gereğince Hazine adına Orman Sınırları dışına çıkarılan yerlerin Maliye Bakanlığı uhdesine geçtiği, bu yerlerin satış işlemlerinin yapılabilmesi için yapılacak öncelikli kadastronun Maliye Bakanlığınca yaptırılacağı, imar uygulama ve mevzuatındaki kısıtlamalara tabi olmayacağı, bu yerlerin Harçlar Kanunundaki harca tabi değerinden az olmamak üzere rayiç bedeli üzerinden köylerde, varsa öncelikle kullanıcısı Orman köylüsüne, Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde ise kullanıcılarına doğrudan satılabileceği gibi aynı amaçla ilgili Belediyelere ve Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne devredilebileceğine dair hükümler yer almakta idi.

Ancak söz konusu bu 3. madde hakkında; Kanunun 18.Temmuz 2001 tarihinde yürürlüğe girmesini müteakip, Sayın Cumhurbaşkanınca Yürürlüğün Durdurulması ve iptali talebiyle Anayasa Mahkemesinde dava açılması üzerine; Mahkemece verilen ve 15.09.2001 tarih 24524 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.09.2001 tarih 2001/382E, 2001/8 sayılı kararla öncelikle Yürürlüğünün Durdurulmasına karar verilmiş, yine Mahkemenin 04.10.2002 tarih 24896 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23.01.2002 tarih 2001/382 E., 2002/21 sayılı kararıyla da 3. madde tamamen iptal edilmiştir.


Bu durumda ; 6831 sayılı Orman Kanununun değişik 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkartılan bu yerlerin orman köylerine dahi satışı mümkün olmayıp; ancak Tahsisi ve orman içi köyler halkının nakli için kullanılması mümkün olabilecektir.

6831 sayılı Orman Kanununun 2. maddesi (B) bendi uyarınca; “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları orman sınırları dışına çıkarılır.” İfadesi doğrultusunda;

Orman Bakanlığınca 31/12/2002 tarihine kadar toplam 473.000 Hektar saha orman sınırları dışına çıkarılmıştır.

Orman sınırları dışına çıkartılan sahalardan ; 98.136 Hektar alanın dosyası kullanım kadastrosu yapılması için, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir.Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce 01/01/2001 tarihine kadar 43.962 Hektar alanın kullanım kadastrosu yapılmıştır.

Bu alanlardan 6.701 hektarlık kısmı kullanıcısı orman köylüsüne satılarak 2003 yılı fiyatları ile 49 Trilyon TL. gelir elde dilmiştir.

2/B sahalarının satış işlemleri Anayasa Mahkemesinin önce yürütmeyi durdurma, bilahare de iptal kararı ile durdurulduğundan 2 yıla aşkın süredir hiçbir satış işlemi yapılamamaktadır.

Kırsal alandan göç eden kişiler özellikle bu tür alanlardan; Hazine arazilerini ve orman sahalarının bir bölümünü yerleşim yeri ve tarım alanı haline dönüştürmüşlerdir.

Halen bu yerlerde ikamet eden nüfusun yaklaşık bir milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu yerler üzerinde köyler, beldeler ve ilçeler oluşmuştur.

Bu sahaların yeniden orman olarak değerlendirilebilmesi mümkün görülmemektedir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararında ise bu sahaların yalnızca orman köylüsüne tahsis edilebileceği belirtilmiştir. Ancak bir kısmı yerleşim alanı haline dönüşmüş olan bu alanlarda “orman köylüsü” tanımı içerisinde sayılabilecek nüfus da bulunmamaktadır. Bu araziler üzerinde halen mülkiyet ve sosyal problemler devam etmektedir. Bu kişiler kullandıkları arazilerle ilgili tasarruf haklarını kullanamamaktadırlar.

Ayrıca Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan bu yerlerin, çoğu kez alınıp satılmış hatta birkaç defa el değiştirmiş olduğu bilinmektedir.

2/B ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan bu yerlerin bir kısmı; orman köyü ile ilgisi olmayan kişilerin elinde bulunmaktadır. Çoğunluğu İstanbul, İzmir, Antalya ve Muğla gibi arazi rayiç değerinin yüksek olduğu illerde bulunmaktadır.


Bu yerlerin nitelikleri doğrultusunda değerlendirilmesi durumunda;


Mülkiyet sorunları çözülecektir.

Adli ve İdari Yargıdaki dava sayıları önemli ölçüde azalacaktır.

Halen bu alanları fiilen kullanmakta olanlar hak sahipliği konumunu elde edecekler ve usulsüz olarak kendi tasarruflarında bulunan yerlerin kanuni sahibi olacaklardır. Böylece ormana bağımlılıkları azalacaktır.

Hak sahipliği ile ilgili iş ve işlem süreleri başlayacak ve bu durum ekonomiye bir canlanma getirecektir.

En önemlisi de mevcut haliyle kesinlikle orman vasfını kazanamayacak olan bu yerler orman köylüsünün sosyo-ekonomik yönden kalkınmasında büyük bir katkı sağlayacaktır.

Ülkemizin genel ekonomisine de olumlu yönde katkı yapacaktır.

Ayrıca emlak ve diğer vergi gelirleri ile de Hazineye büyük bir katkı sağlanacaktır.
........................

eskimo 02-04-2008 14:20

Alıntı:

2/B sahalarının satış işlemleri Anayasa Mahkemesinin önce yürütmeyi durdurma, bilahare de iptal kararı ile durdurulduğundan 2 yıla aşkın süredir hiçbir satış işlemi yapılamamaktadır.
Bahsi geçen Anayasa Mahkemesinin önce yürütmeyi durdurma, bilahare de iptal kararı
aşağıdadır...
http://rega.basbakanlik.gov.tr/Eskil...0050518-18.htm

Hukukun üstünlüğüne güvenmeliyiz.

Oğuz Karsan 25-04-2008 12:47

Orman çıplak !
 
Merhaba,

Ormanlarımız 1937 den beri çıkarılan ve kayıtsız şartsız Ormanın tarafını tutan birsürü kanuna,tüzüğe, yönetmeliğe,yargıtay kararına rağmen çoğalamamış.

Gerek siyasilerin oy kaygısıyla, gerek basiretsiz yöneticilerin koltuklarını muhafaza etme uğruna yaptıkları yanlış icraatlar, ve hukuk sistemimizin bir gün Orman lehine kullanabilecekleri muğlak tanımlar Orman'a köylüden ve keçiden fazla zarar vermiştir.

Artık " KRAL ÇIPLAK "deme zamanı çoktan gelmiş de geçmiştir.

70 YILDA BİTİRİLEMEMİŞ ORMAN KADASTROSUNUN HESABI SORULMALI.

1-Ormana fayda sağlamadığı kesinleşmiş kanunlar düzenlenmeli.
2-Bu kanunlar düzenlenirken insan faktörü ve orman köylüsü düşman değil, Ormana dost olarak algılanmalı.
3-Orman Bakanlığında çalışan diğer kurum personelleri ayıklanmalı.
4-Orman Bakanlığının bütçesi azaltılmalı. (Zaten başarısızlar ve sayıları çok)
5-Orman Hukuku, Diğer Ülkelere bakılarak düzenlenmeli.(Kanada,Norveç,Belçika)
6-Orman köylüsüne, Ormanlar gerekirse zimmetlenmeli. Ama faydalanmaları da sağlanmalı.
7- Ormana zarar verenlerin cezaları ağırlaştırılmalı.
8- Orman Bölge Müdürlükleri bölgelere bakılarak özelleştirilmeli ve başarılı olanlar ödüllendirilmeli.

Orman Teşkilatında masa başı görev alanlar 2,000'i geçmemeli. Bilgisayarlarda oyun değil, iş planlanmalı.

Canı pahasına çalışan dürüst personeli ayrı tuttuğumu söylememe gerek var mı ?

Saygılar

Oğuz Karsan 03-05-2008 21:43

Tabi hukukun üstünlüğüne güvenmeliyiz. Ama hangi hukukun
 
Merhaba,

Hukukun üstünlüğü ne demektir?

Kanunlar bellidir. Ve kanunlara göre iş yapılmalıdır.

Ayrıca kanunların adaletli olmak gibi bir özelliği de vardır.

Ama muğlak ve her defasında başka birilerinin işine yarayacak şekilde dizayn edilip yönlendirilen bir hukuk artık güvenini yitirir.

Hukuk herkes için vardır. Ve hukuk adalet dağıtmalıdır. İşleri içinden çıkılmaz hale getirip şahsileştirilmesine izin verilmemeli.

Her zaman orman haklı olmayabilir. Bu da tarafsız bir hukuk mantığı olabilir.

Ancak;

Kural 1- Her halikarda orman haklıdır.
Kural 2- Ormanın haksız olduğu durumlarda birinci kural geçerlidir.

Yaklaşımı ile kurallar yaratmak hukuk değildir.

Hukuk eğer üstünse, çözüm getirmelidir.Çözümsüzlük değil

Saygılar

eskimo 17-11-2008 22:19

Alıntı:

2-B’lere kentsel dönüşüm formülü
Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı için 5 farklı formül tespit edildi. Kent merkezindeki araziler için TOKİ ve belediyeler dönüşüm projeleri gerçekleştirecek. Sanayi kuruluşu bulunan 2-B’ler de tesis sahiplerine satılacak.



17 Kasım 2008 Pazartesi


ANKARA - Çevre ve Orman Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmada 2-B sorununun çözümü için Anayasa değişikliğine gidilmesi gerektiği konusunda görüş birliği sağlandı.


Yapılacak Anayasa değişikliğinden sonra 2-B arazileri farklı yöntemlerle değerlendirilecek.

MODERN MİNİ KENTLER
Kent merkezlerinde kalan 2-B arazileri üzerinde TOKİ ve belediyelerce kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştirilecek. Buralarda eğitimden, sağlığa, spor tesislerinden kültürel etkinliklere kadar her türlü ihtiyaca cevap verecek modern mini kentler oluşturulacak. Bu araziler üzerinde oturanlar da, hissesi oranında, gerekirse bir bedel de ödeyerek, kentsel dönüşüm projelerinde inşa edilecek konutlarda hak sahibi olacak.

ÜZERİNDE FABRİKA OLANLAR TESİS SAHİBİNE
Üzerinde sanayi tesisi bulunanlar, tesis sahiplerine satılacak. Tarım yapılanlar, tarımsal araziye dönüştürülecek.

KAMUDA OLANLAR AĞAÇLANDIRILACAK
Ormana uygun olanlar ağaçlandırılacak, kamunun kullanımında olanlar da bu şekilde tescil edilecek.

22 BİN HEKTARDA YERLEŞİM VAR
Türkiye’de 473 bin hektarlık bir alanı kaplayan 2-B’lerin en yoğun olduğu iller Antalya, Mersin ve Balıkesir. Antalya’da orman vasfını kaybetmiş araziler 45 bin 548 hektarlık bir alana yayılıyor. Antalya’yı 39 bin 287 hektar ile Mersin, 34 bin 887 hektar ile de Balıkesir izliyor.

Orman vasfını yitirmiş arazilerin 22 bin 233 hektarının üzerinde, büyük ilçeler dahil, çok sayıda yerleşim yeri var. Değerlendirme sırasında alınan bedellerin bir bölümü de, orman köylüsünün kalkındırılmasında kullanılacak.

2-B NEDİR?
2-B, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2. Maddesi B Bendi için kullanılan bir kısaltma. Orman vasfını yitirmiş, kadastro marifetiyle orman alanları dışına çıkartılmış, bir daha geri kazanılamayan ve ıslah edilemeyen araziler 2B olarak tanımlanıyor.
http://www.ntvmsnbc.com/news/466161.asp

Arayışlar devam ediyor.
Bu TOKİ, korkarım tüm ülkeyi ve tüm ormanları beton yığınına döndürmeye niyetli.

Mehmet Can 18-11-2008 17:12

''Orman vasfını yitirmiş arazilerin 22 bin 233 hektarının üzerinde, büyük ilçeler dahil, çok sayıda yerleşim yeri var. Değerlendirme sırasında alınan bedellerin bir bölümü de, orman köylüsünün kalkındırılmasında kullanılacak.''
Orman köylüsümü kalkındırılacak. İnsanın inanası gelmiyor. Orman köylüsü yerine yine başka birileri kalkındırılır herhalde.

MeyveliTepe 18-11-2008 18:30

Orman arazileri satılmasın! Elbette satılmasın, ormanlarımıza ihtiyacımız var. Ancak uygulamalara bakıldığında çokça sloganların peşine takılmamak gerekir diye düşünüyorum.

Eşimin dedesine ait tapulu bir arazisi var. Neredeyse Cumhuriyetin ilk yıllarından buyana tapulu. Yıllarca ekilip biçilmiş, tarım yapılmış. 1956 yılında eşimin dedesi sınır tesbiti için bir dava açmış, bunun sonucunda sınırlar net olarak belirlenmiş ve tarım arazisi olarak bir kez daha tescil edilmiş. Eşimin dedesi vefat etti. Bu yıl eşimin annesi de maalesef vefat etti. Veraset işlemleri için tapuya gidildiğinde ise Orman idaresinin bir şekilde araziye orman şerhi koyduğu anlaşıldı. Arazinin bir bölümünün orman, büyücek bir bölümünün de 2B olduğu ifade edilmiş.

Bu sıradar o bölgede arazilerin değerlenmesi öncesinde, birden bire insanların 100 yıllık, resmi tapulu arazilerinin, bilinmeyen bir şekilde 2B olarak belirlenmesi de ayrıca ilginç. Duyduğumuza göre bir köyün tamamına orman şerhi koyulmuş. Üstelik onlar da tapulu. Yılların köyü, Cumhuriyetten önce de aynı köy idi. Muhtemelen dava da açamayacaklar. Yapılan işlemi bilmediklerinden itiraz süresini geçirmişler. Zaten de dava açacak paraları yok.

Diyorlar ki, sizin arazinin dörtte üçüne 2B dedik. İsterseniz parasını verirsiniz size satarız. Paranız yoksa, olana satarız.

Şayet bir eviniz, araziniz varsa, elinizde tapunuz olmasına hiç güvenmemelisiniz. Birdenbire arazinizi, evinizi kaybedebilirsiniz. Anladığım kadarıyla Orman idaresinin hiç bir delile de ihtiyacı yok. Birileri parmağıyla işaret edip burası da orman dediğinde iş bitiyor. Tapularınız isterse bin yıllık olsun, hiç bir geçerliliği ve anlamı yok.

1956'da tesadüfen açılan davaya (rahmetli mahkeme katibiydi ve herşeyin resmi olmasını isterdi) bakan mahkeme bu devletin mahkemesiydi. Tapu dairesi de yine başka bir devletin değildi. Vergileri toplayan da başka devlet değildi. Bu sürede ülke işgale uğrayıp el değiştirdi de haberimiz mi olmadı.

Şimdi dava açılacak, kimbilir kaç yıl sürecek, onca masraf, arazi değerlendirilemediği için maddi kayıplar vs.

2B'ler satılmasın dersek, davayı kazanamadığımız durumda kendi arazimizi alamayacağız. Satılsın dersek, alacak paramız yoksa yine arazimizi tekrar satın alamayacağız.

Avukatın dediğine göre, 1956 yılında görülen dava ve buna ait karar olmasaydı şimdi Orman şerhine karşı dava açmanın hiç anlamı olmazmış. Bu durumda bir ihtimal.

Tapuyu veren devlet. Zamanında parasını verip alan vatandaş. Verigisini veren vatandaş. Sonra da verdiği tapuyu yok sayan yine devlet. Bu işte bir yanlışlık yokmu sizce?

2B konusunu sadece yanan orman arazilerinin birilerine peşkeş çekilmesi gibi düşünmeyin lütfen. Ortada çok garip, çelişkili, insan haklarına ve bir devletin tutarlılığına uymayan durumlar da var.

Şule68 18-11-2008 23:47

Sn. Meyvelitepe, anlattığınız durumda olan semtler var Antalya'da. Kütükçü, Masadağı, Çalkaya gibi bölgelere önce tapu verilmiş, imara açılmış, hizmet götürülmüş, koca koca siteler inşa edilmiş ve kooperatifler kurulup yıllarca aidat ödenmiş, bunlara inşaat izni verilmiş ama şuan 2B konumuna düşmüş.

Bunun sebebi tapu-kadastro ile orman idaresinin koordineli çalışmaması. Tapu önce veriliyor, aradan yıllar yıllar geçiyor, belediye vergisini alıyor, ruhsatını veriyor... Neden sonra orman idaresi derin uykusundan uyanıyor. Tapu ile orman idaresi haritaları üst üste konuyor, a a o da ne tapu verilen yerler orman arazisi dahilinde. Sonra vatandaşa pardon deniyor ve tapulu araziler ya şerhli **** 2B... İnsanlar şanslılarsa vergi ödedikleri arazilerine para karşılığı tekrar sahip oluyor.

Masal gibi, insanın inanası gelmiyor böylesi bir garipliğe. Yazdığınız gibi karmaşık bir durum. Mağdurlar ve rantcılar ayırt edilmeli ama nasıl...

Oğuz Karsan 19-11-2008 12:56

Merhaba.

Sn. MeyveliTepe,

Eşinizin Dedesinden kalma arazisinin başına gelenlere üzüldüm. Siz, ben ve Şule68'in anlattıkları bu toplumun en çok kanayan yaralarından birisidir.

Orman, Ormancılık, Orman Yangınları kısımının içinde bulunan Özel mülkiyet alanlarının orman kategorisine sokulması başlıklı bölümde aynı problemi ve çözüm yollarını kendi aklımın yettiğince yazdım.

Mülkiyet Probleminin ortaya çıkmasının ilk sebebi Orman İdaresi tarafından 71 yıldır bitirilememiş Orman Kadastrosudur. Yani başka ülkelerin aya gittiği bu devirde, neresi orman neresi tarla hala belli değildir.

Bu belirsizliğe Orman idarelerinin kanunsuz uygulamaları ve zorlama hukuk içtihatları da eklenince ortaya eşinizin dedesinden kalma arazisine yapılan haksız uygulamalara benzer durumlar ortaya çıkmaktadır.

Malesef herkesin bildiği bu haksızlıklara çare kendi Meclisimizden değil, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin imzaladığı AB. insan Hakları Sözleşmesi, sayesinde gelmiştir.

Anayasamızın 90. maddesi ile “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” şeklinde eklenmiştir.

Yani Anayasanın 90.maddesine göre, usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş bir milletlerarası andlaşmanın iç hukukta doğrudan uygulanabilmesi için herhangi bir işlemin de yapılmasına gerek yoktur.

Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Görevlerini yapmamalarından veya hatalı yaptıklarından dolayı, ileride ortaya çıkabilecek mülkiyet problemlerini çözmek için sudan sebepler ile hak sahiplerine dava açılamayacaktır.Yani ellerinde tapu bulunan kişilerin Mülkiyet Hakkı koruma altına alınmıştır

Buna rağmen bilgisiz ve sorumsuz Orman İdarelerinin açtıkları veya türlü hukuk oyunları ile Hazineye açtırdıkları davalar yüzünden yüzbinlerce vatandaş hala mağdur edilmektedir. Mağdur edilenlerin büyük kısmını, karışık hukuk kurallarını yerine getirmesini beceremeyecek köylümüz oluşturmaktadır.

Orman İdarelerinin mağdur ettiği vatandaşların çok az bir bölümünün hakkını arayabildiği de bilinen bir gerçektir. Buna rağmen Türkiye Cumhuriyetinin bu konuda mahkum olduğu birçok dava bulunmaktadır.

Henüz Bu cezalar, Türkiye Cumhuriyetinin ceza ödemeye mahkum olduğu davalara sebep olanlara rücu edilmemektedir. Cezalar, suçu devlet adına işleyenlere ödettirilebildiği gün, Orman-Köylü barışının yapılacağını ve mülkiyet haksızlıklarının son bulacağına inanıyorum.

Saygılar

MeyveliTepe 19-11-2008 13:54

Oğuz bey, çok teşekkür ederim. Yazınız çok yararlı oldu.

sukranayalp 26-11-2008 12:49

TMMOB
HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
İSTANBUL ŞUBESİ YÖNETİM KURULU

BASIN AÇIKLAMASI

AKP‘NİN "2-B" İNADININ ARDINDAKİ GERÇEKLER...
Son bir hafta içinde, TV ve gazetelerde yayınlanan haberlerde, AKP iktidarının, orman niteliğini yitirdiği gerekçesiyle orman dışına çıkarılan ve kamuoyunda "2-B" olarak bilinen arazilerle ilgili anayasada ve yasalarda değişiklik yapmaya hazırlandığı belirtilmektedir.
Dünyada ve Türkiye‘de yaşanan krize aldırmayarak, kömür dağıtma dahil, seçim öncesi tüm kozlarını ortaya koyan AKP‘nin en büyük kozunun "2-B" olacağı anlaşılmaktadır.
Türkiye yüzölçümünün dörtte birini oluşturan ormanların yanması ve yağmalanması karşısında çaresizliği ortaya çıkan ve sessizliğini sürdüren AKP iktidarı, küresel kriz ile doruğa çıkan ekonomik alandaki başarısızlığını kamufle etmek için, bu kez "2-B" kozunu devreye koymaya hazırlanmaktadır.
İktidarda olduğu 6 yıl içinde, sosyal, ekonomik ve siyasal alanlarda gözle görünür hiçbir reforma gitmeyen AKP İktidarının, bu süre içinde elde avuçta ne varsa neredeyse hepsini sattığı ulusal varlıklarımızın son elde kalanı olan ormanları da satmaya ve elden çıkarmaya hazırlanmasına sessiz kalınamaz.
Basında çıkan haberlere göre, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü‘nün de destek verdiği bir çalışmayla, 2-B sorununun çözümü için anayasa değişikliğine gidilmesi gerektiği konusunda görüş birliğine vardıkları söylenmektedir. Adı geçen kurumlar arasında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü‘nün de olması, bu kurumda tepeden tırnağa çalışan mühendislerin Odamız üyesi olması, doğal olarak Odamızın 2-B konusunda bir açıklama yapmasını gerektirmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü‘nün adı neden önlerdedir ?
Çünkü, "2-B" sorunu, bir anlamda "Orman Kadastrosu" sorunudur. Bu yönüyle, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü olmadan, bir diğer deyişle harita ve kadastro mühendislerinin eli deymeden, ne "orman kadastrosu" ne de "2-B" sorunu çözülür.
"2-B",
· Türkiye‘de "Orman Kadastrosunun" içler acısı durumunu yansıtan özel bir sorundur.
· Ormanlarımızın ne kadar sahipsiz olduğunun göstergesidir.
· "RANT" olgusunun, ulusal varlıklarımızı ve doğal kaynaklarımızı göz göre göre nasıl yok ettiğinin bir delilidir.
· Ormanlarda kaçak yapılaşmaların ve yasal olmayan işgallerin yarattığı istismarlar yüzünden yoksul orman köylüsünün sorunlarının bir türlü çözülememesinin temel nedenidir.
Anayasa değişikliği ile 2-B sorununun hemen çözüleceği sanılmaktadır. Oysa, gerçek sorunlar ve 2-B‘nin yol açtığı tahribatın büyüklüğü o zaman ortaya çıkacaktır ...
Anayasa değişikliği gerçekleştiğinde, 2-B sorununun hemen çözüleceği sanılmaktadır. AKP iktidarı, 2-B sorununu sat-kurtul şeklinde hemen çözebileceğini düşünmektedir. Oysa, 2-B alanları, hemen satılabilecek veya elden çıkarılabilecek durumda değildir. Tapu ve kadastro mevzuatı gereği, bir yerin satılabilmesi için tapu kütüğüne tescil edilmesi gerekmektedir. Mevcut durumda, ne 2-B alanları ve ne de 2-B‘lerin üzerinde yer aldıkları ormanlar tapuya kayıtlıdır. 2-B arazileri tapuya tescil edilmeden ve bu yerlerle ilgili kullanım kadastrosu yapılmadan bu yerleri kimse satamaz. Bu çalışmaların ne zaman tamamlanacağını şimdiden kestirmek olanaksızdır. Belki, AKP‘nin iktidardaki ömrü, bu yerlerin satışını görmeye yetmeyebilir.
Türkiye yüzölçümünün %26‘sını (201 992.96 km2) oluşturan ormanların sınırlandırılarak tapuya tescil edilmesinin, bir başka deyişle orman kadastrosunun, 1937 tarihli ve 3116 sayılı yasa ile 5 yıl içinde tamamlanması öngörülmüştür. Ancak bu hedefe ulaşılamamıştır. 66 yılda (1937-2003), ormanların 4/5‘i sınırlandırılmış, ancak sınırlandırılan ormanların yalnızca 1/4‘ü tapu kütüğüne tescil edilebilmiştir.
Bir başka deyişle, Türkiye‘de orman kadastrosu tamamlanan 162 684.3 km2‘lik alandan ¾ ‘üne ait yaklaşık 120 bin km2‘lik orman alanı tapuya tescil edilememektedir. Bunun nedeni, orman kadastrosunun, kadastro tekniğine uygun yapılmamasıdır. 2 Hollanda, 2 İsveç, 4 Belçika, 1.5 Avusturya büyüklüğünde bir alanda, tapuya tescil edilemeyen orman kadastrosu belgelerine tescil kabiliyeti kazandırılması temel sorun olarak gündemdedir. Yıllarca, harita ve kadastro mühendisleri devre dışı bırakılarak, "orman kadastro komisyonları" tarafından yürütülen orman kadastrosunun ilan edilerek kesinleşmesine rağmen tapuya tescil edilememesi tam bir fiyaskodur.
Ormanların tapuya tescili yapılamazken, bu kez yoğun işgallerle de karşı karşıya kalmaları 2-B sorununu ortaya çıkarmıştır. Bilindiği gibi, 2-B‘lerin büyüklüğü tüm ormanların %2.3‘ü (4 374.19 km2) kadardır. Bir başka deyişle, İstanbul kadar bir alandır (5400 km2) veya Hollanda veya İsveç‘in %10‘u büyüklüğündedir. Bu alanların satışa konu olabilmeleri için, öncelikle üzerinde yer aldıkları ormanların tapuya tescil edilmeleri ve ardından bu ormanlardan ayrılmaları (ifraz edilmeleri) gerekmektedir. Bu çalışmaların, 6831 sayılı Orman yasası‘nda verilen yetkiyle "Orman Kadastro Komisyonları" eliyle ve kısa sürede tamamlanması olanaksızdır. Bu yüzden, yetkinin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü‘ne devredilerek sürenin azaltılmasına çalışıldığı anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla, AKP İktidarı, ormanları korumak ve güvence altına almak için toplumsal uzlaşmaya dayalı formüller bulmak yerine, sorunun kendi iktidar süresi içinde gerçekleşmesi umuduyla, ormanlarda bir "imar affı" çıkarma niyetindedir. Bu yol çıkar yol değildir.
Gecekondu sorununu çözmek için 24 yıl önce, yani 1984 yılında, 2981 sayılı "Gecekondu Affı" çıkarılmış, ancak gecekondu sorunu hala çözülemediği gibi, 2981 uygulamaları aradan geçen 24 yıla rağmen devam etmekte ve ne zaman biteceği de bilinmemektedir (!). Gecekondu affı, yatayda tek katlı olan kaçak yapılaşmanın dikeyde çok katlı hale dönüşmesine yol açmış ve kentlerimizi içinden çıkılamayacak bir karmaşaya sürüklemiştir. 2-B‘yi çözüyoruz diye getirilecek ölçüsüz ve plansız bir affında benzer sonuçlara yol açması kaçınılmaz görünmektedir.
2-B arazilerinin, "imar planlarında kamu hizmetlerine isabet etmeleri halinde" ne yapılacaktır ...
Türkiye‘de hiçbir imar affı, işgal edilen yerlerin imar planları yapılmadan satışlarına izin vermemiştir. 2981 sayılı gecekondu affı, gecekondu sahiplerine "tapu tahsis belgesi" vermiş ve bu belgenin üzerine, "ıslah imar planları" yapıldıktan sonra tapuya esas oluşturacağını belirtmiştir. 2-B alanları ile ilgili Anayasa‘da değişiklik yapılsa bile, bu yerler, imar planlarında yerleşime ve konuta elverişli duruma getirilmeden satılamazlar. Dolayısıyla, imar planlarında, "2/B" alanlarının, "yol, park, meydan, çocuk bahçeleri, oyun alanları, bölge parkı, ilköğretim tesisleri alanı, ortaöğretim tesisleri alanı, kültür tesisleri alanı, sağlık tesisleri alanı, dini tesis alanları, kentsel hizmet alanları, mezarlıklar, yeniden orman niteliği kazandırılacak alanlar," gibi kamu hizmetlerine tahsis edilmeleri olanaklıdır ve bu tür arazi kullanışlarına ayrılan "2/B" alanlarında işgalcilerin hak sahibi olmaları söz konusu değildir.
AKP İktidarının, imar planı kapsamında kalıp kalmadığına, kamu hizmetlerine tahsis edilip edilmediğine bakılmaksızın, tüm "2/B" alanlarının işgalcilerine satılmasına karar vermesi, kamu düzeni, imar planlaması ve taşınmazlar politikası açısından sakıncalıdır ve "2/B" sahalarının gelişigüzel bir şekilde ormanı işgal edenlere devredilmesinin büyük bir yağmaya ve orman talanına yol açması muhtemeldir.
2-B‘de çözüm için temel koşul, bu alanların kapsamlı bir sınıflandırmaya tabi tutulması, elden çıkarılacak ve çıkarılmayacak 2-B‘lerin belirlenmesidir ...
Orman sınırları dışına çıkarılan yerler;
· 31.12.1981‘den önce orman oldukları tespit edilen yerlere,
· orman içi açıklıklara (6831 sayılı yasa, madde: 17/2),
· kültürel ve tarihi varlıkların bulunduğu yerlere,
· kıyılara,
· askeri ve yasak bölgelerin bitişiğindeki yerlere,
· su havzalarına ve mutlak koruma alanlarına,
· imar planlarında kamu hizmetlerine tahsisli yerlere,
· şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı ilkeleri gereği yerleşime elverişli olmayan yerlere,
· orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlere,
· orman bütünlüğünü bozan yerlere,
· su ve toprak rejimine, biyolojik çeşitliliğe, yaban hayatına zarar veren yerlere,
rastlayabilir. Bu tür 2-B alanları satılabilir mi?
Görülmektedir ki, orman dışına çıkarılan yerlerin isabet ettikleri alanların özelliklerinin incelenmesinde yarar vardır. Sakıncaları bilindiği halde, herhangi bir inceleme yapmaksızın, 2-B arazilerinin tamamının işgalcilerine devrinde kamu ve toplum yararının varlığından söz edilemez. Bu bakımdan, 2-B‘lerin ciddi bir sınıflandırmaya ihtiyacı vardır.
Kaldı ki, öncesi devlete ait olan bu yerlerin, kişilere devredilmesi ardından geri alınmaları için büyük miktarlarda kamulaştırma bedeli ödenmesi söz konusudur. Bu durumda, yasalara aykırı davrananların yol açtığı tahribatın bedelinin, bu süreçte hiçbir kusuru bulunmayanlardan alınacak vergilerle karşılanmasında sosyal adaletin varlığından söz edilebilir mi? Yapılacak gruplandırmaların ve analizlerin, orman dışına çıkarılan yerlerin haksız kazanç kaynağı haline gelmesini önlemek bakımından kaçınılmaz olduğu meydandadır.
Oysa, AKP iktidarı, yukarıda açıklanan yerlere rastlayıp rastlamadığına bakılmaksızın tüm 2-B‘lerin satışından yanadır.
Üstelik, TOKİ devreye konularak, "modern mini kentler geliyor" denilerek, "kentsel dönüşüm" adı altında "rant" projeleri ile bu alanlar pazarlanmaya çalışılmaktadır.
ÖNERİLER...
Türkiye‘de anayasa değiştirildiğinde 2-B sorununun hemen çözüleceği sanılmaktadır. Yukarıda belirtilen değerlendirmelerden de görüleceği üzere, 2-B‘nin çözülebilmesi için, kapsamlı düzenlemelere, tespitlere ve değerlendirmelere ihtiyaç vardır. Üzerinde toplu yerleşme ve yapılanma bulunan 2-B‘lerde, kimlerin ne şekilde hak sahibi olacağı bile açıklanmadan ve herhangi bir model önerilmeden, anayasa değiştirilince herkesin bir gecede tapu alabileceği gibi bir beklenti yaratılmaktadır. Bu çok yanlış ve sakıncalı bir durumdur.
Her şeyden önce, küresel iklim değişikliğinin, erozyon ve kuraklık sorunlarının tüm yakıcılığı ile ülkemizi tehdit ettiği bu günlerde, orman ve bitki örtüsünü azaltacak ve giderek yok olmasına sebep olacak düzenlemelere hoşgörü ile bakmamız beklenemez. İstanbul‘a 3. köprü yapılmasına da benzer gerekçelerle karşıyız.
Ancak, 2-B‘de, tüm işgalcilere af getirecek şekilde bir beklenti yaratılması veya herkesin işgal ettiği yerleri onların kazanılmış hakkı gibi gören çözümler yerine, orman ve orman köylüsünü rahatlatan; makul, toplumu en azından bir daha böyle bir sorun yaşanmayacağı konusunda ikna eden ve ulusal uzlaşmaya dayalı çözümlere ihtiyaç vardır. Böylesi çözüm arayışlarını güçleştiren, 2-B‘lerin çözümünü olumsuz etkileyen, orman işgallerini bir rant alanı olarak gören yaklaşımları kabul etmemiz olanaksızdır.
AKP ve önceki iktidarların yanlış ve yetersiz politikaları yanı sıra, cezai-mali yaptırımların etkisizliği yüzünden genel bir alışkanlığa dönüşen orman işgali süreci de devam etmektedir. Bu süreçte;
1. ormanlar üzerindeki işgallerin bir yerleşim alanı ya da yapı topluluğu niteliğine dönüşmesinin önüne geçilememektedir.
2. İstanbul, Muğla, Antalya ve benzeri yerlerde, yerli ve yabancı tüm gerçek ve tüzel kişilerin iştahını artıran 2-B‘lerin yarattığı istismar ve RANT olgusu sorunun çözümünü olanaksızlaştırmaktadır.
3. Anayasa da 31.12.1981 tarihinden önceki işgallere af getirilmiş ve bu yerlerin orman sınırları dışına çıkarılmaları kabul edilmiştir. Peki, bu tarihten sonraki orman işgalleri ne olacaktır? Bir başka deyişle, anayasa da belirtilen 31.12.1981‘den sonraki işgaller nasıl ortadan kaldırılacaktır? Bu sorunun yanıtı verilememektedir. Bilindiği üzere, AKP tarafından hazırlatıldığı iddia edilen ve ÖZBUDUN ANAYASASI olarak kamuoyuna yansıyan anayasa değişikliğinde, orman işgallerinde af tarihi 20 Temmuz 2007‘ye çekilmiş ve bu kamuoyunda büyük rahatsızlık yaratmıştı.
Ülkemizin doğal zenginlikleri arasında sayılan ve küresel iklim değişiklikleri nedeniyle önemi bir kat daha artan ormanlarımızın, gelecek kuşakların sosyal, ekonomik, ekolojik, kültürel ve manevi gereksinmelerini karşılamak üzere sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Bunun için ilk yapılması gereken çalışma, orman alanlarının korunması ve güvence altına alınmasıdır.
Öncelikle, tüm ormanlarımızın kadastrosu tamamlanarak tapuya tescil edilmeleri sağlanmalı ve ormanlarımızın sınırları bir daha işgal edilmeyecek şekilde korunmalı ve güvence altına alınmalıdır.
Orman kadastrosu olarak adlandırılan çalışmalardaki başarı, sürdürülebilir ormancılıktaki başarının ön koşuludur ve Odamız, bu konuda, tüm üyeleriyle her türlü katkıya hazırdır. 25 Kasım 2008
Saygılarımızla,
TMMOB
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu

MeyveliTepe 26-11-2008 14:50

Acaba bu oda 100 senelik tapulu arazilere orman denilmesi konusunda da bir şey demiş mi?

sukranayalp 26-11-2008 19:40

Sn MeyveliTepe, sizin araziniz 2B dahilinde ise, öncelikle bağlı bulunduğunuz tüm ormanın kullanım kadastrosu çıkarılmalı, ondan sonra da sizin arazinize ait kadastro işlemesi yapılmalıdır. Bu prosedürler bu sıraya göre değilse, araziniz tapulu da olsa yasal açıdan gerekli ve yeterli şartlara sahip olmadığı görülmektedir.
Arazi kullanım politikasındaki kararlar günün şartlarına göre değişmektedir. Bu da yasal çerçeveyi değiştirmektedir. 1960 öncesi imar planları olmadığı için İstanbul'da yapılmış çoğu ev, günümüzde istimlaka konu teşkil etmektedir. Tapusu var diye bu evleri koruduğunuzda da genel kent yaşamına olumsuz etki yaptığı hissetmektesiniz. Bu durumda siz ne yaparsınız? Nasıl bir çözüm önerirsiniz? Konuya bu yönden baktığınızda durum değişmektedir. 2B arazilerini bu şekilde düşünün.

Arzu ederseniz bu odayı arayın, konuşun derim.

MeyveliTepe 26-11-2008 20:06

Teşekkürler. Oda ile konuşmak iyi fikir olabilirdi. Belki de hala iyi bir fikirdir. Ne de olsa nerenin orman nerenin değil olduğunu söylemekte epeyce geç kalmışlar. Zira eşimin dedesine ait tarım arazisine 70-80 yıl sonra neye istinaden orman (kısmi orman, kısmi 2B) dendiği, neden şimdi dendiği, 1957'de eşimin dedesinin kendi kendine dava açıp sınır tesbiti ve tarım arazisi olarak tescilini yaptırmış olmasına ve bunu yapanın da bu devletin mahkemesi olmasına rağmen. Bunca yıl devletin aldığı vergilerin ne olacağı da ayrı merak konusu elbette.

Oğuz Karsan 08-12-2008 19:03

Devlet verdiği tapuya sahip çıkmalı.
 
Merhaba.

Sn. sukranayalp.

2B' ler Sadece Akp'nin değil herkesin sorunudur. 3302 sayılı kanun 05.06.1986 tarihinde Anavatan Partisi tarafından Orman Kanunu'na eklenmiştir.

O tarihten bu güne kadar Chp dahil her parti ya iktidar ya da iktidar ortaklığı yapmıştır. Dolayısıyla ortada bir olumsuzluk var ise hepsi sorumludur.

Kaldı ki yine Chp dahil birçok partinin programında 2B' lerin satışı ile ilgili fikirler olduğu bilinmektedir. Bu sorun toplumumuzun büyük bir kesimini ilgilendirdiğinden, Vatandaşın oyunu almak isteyen her parti kendisini 2B' ler ile ilgili birşeyler yapmak zorunda hissetmektedir.

Yine bilinmelidir ki 2B' lerin satışı basında anlatıldığı kadar kolay olamayacaktır. Halen birçok arazi ile ilgili davalar sürmektedir. Sahibinin kim olduğunun belli olmadığı araziyi kim satın alır?.

Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği emsal karar ile 2B' ler ile ilgili daha önce devlet tarafından verilmiş tapulara itibar etmektedir. Yani kimin malı kime satılacaktır. Devletin verdiği tapu geçerli olacağından, sadece işgalciler için davalar söz konusu olacaktır.

Bence Devletin esas işi, hukuk hilesi üreterek verdiği tapuyu iptal etmek değil, aksine bu adaletsiz durumun ortaya çıkmasına sebep olanların peşine düşüp. Uluslararası Mahkemelerde mahkum olduğumuz tazminatları beceriksiz yöneticilere ödettirmek olmalıdır.

Sn. MeyveliTepe' nin dededen kalma arazisi tapuludur. Bundan başka kesinleşmiş mahkeme kararı da vardır. Bu gerçeklere rağmen tapuyu iptal etmeye çalışmak devlet ciddiyeti ile bağdaşmaz. Kim ve ne çıkarı olursa olsun.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ödemeye mahkum olduğumuz bedelleri millet olarak biz ödemiyormuyuz? Neden herkes yaptığı hatanın sonucuna katlanmıyor da basiretsiz ve beceriksiz yöneticilerin sebep olduğu bedeller, kendilerine ödettirilmiyor. Bakın bakalım o zaman sorumsuzca açılan dava sayısında ne kadar düşüş olacaktır.

Saygılar

MeyveliTepe 08-12-2008 23:31

Belki paranoyakça olacak ama, sözünü ettiğim arazi para etmiyorken üzerinde şerh filan yoktu. Ne zaman ki arazinin değeri bir milyon ytl'yi buldu, birden bire şerh geldi.

Fazlasıyla tuhaf bir durum. Burası ormandıysa 70-80 yıl boyunca orman idaresinin aklı neredeydi? 1957 yılında açılmış davada karar veren mahkeme de mi geçersizdi? Şimdi tekrar dava açıyoruz. Sadece avukatlık ücreti 16bin YTL. Mahkeme masrafları cabası. Bu parayı ödeyemeseydik ne olacaktı? Daha doğrusu bu işlemin adı ne olacaktı? Ödememize rağmen sonuç ne olacak o da belli değil. Zira devletin neresinin geçerli, neresinin geçersiz olduğu da belirsiz duruma geldi artık.

Böyle bir çelişki kendi içinde tutarlılığı olan bir hukuk düzeninde kabul edilebilir durum olmamalı. Orman işgallerini önleme görüntüsünün paravan olarak kullanıldığı başka gayret izlenimi edinmemek mümkün değil gibi sanki.

Burada düğüm noktası bürokrasinin orman kadastrosu ile uğraşan bölümü gibi görünüyor. Bunlarla ilgili bir denetim mevcut mu, nasıl çalışırlar, yasaların sözünü ettiği zaman aşımı yoktur ibaresini nasıl kullanırlar, bir yere ormandır ya da değildir demenin ölçütü nedir, olası kötü niyetleri engelleyecek ne gibi kontroller vardır, vs.vs. bunların hepsi birer muamma.

Oğuz Karsan 09-12-2008 20:31

Önce hukuk karşısında eşitlik sağlanmalı.
 
Merhaba.

Sn. MeyveliTepe,

Alıntı:

Fazlasıyla tuhaf bir durum. Burası ormandıysa 70-80 yıl boyunca orman idaresinin aklı neredeydi? 1957 yılında açılmış davada karar veren mahkeme de mi geçersizdi?
diye sormuşsunuz. Sormakta da çok haklı olduğunuzu düşünüyorum. Peki Orman İdaresine bu cesareti ve sınırsız süreli dava açma serbestisini sağlayan ne? ****** orman kanununda bulunan ve haksız bölümler içeren kısımlar.

Hukuk, kanunlar karşısında eşit olmaktır. Yani her şey sürelidir. Eğer vatandaşa tanımadığın sınırsız dava açma süresini ormana tanırsan bu eşit olmakta çıkar.
Bence ilk olarak bu eşitsizlik giderilmelidir. Vatandaşa tanınan hak düşürücü süre ne kadar ise ormanın da o kadar olmalıdır. Eşitlik bunu gerektirir.

İşte orman yöneticileri de bu eşitsizliğe dayanarak istedikleri yere istedikleri zaman dava açabilmektedirler. Orman davalarında sadece orman idaresinin kullanabildiği ve vatandaşa gösterilmeyen hava fotoğrafları ve eski memleket haritaları da ayrı bir eşitsizliğe neden olmaktadır.

Birçok davada orman idaresinin, vatandaşın işine yarayacak bilgileri mahkemeye zamanında göndermediği veya üzerinde tahrifat yapılmış belge ve haritaları gönderdiği de bilinen bir gerçektir.

3116 sayılı kanunda emredilen orman kadastrosunun 71 yıldır bitirilemeyişi de bence orman idaresinin, istediğinde sözde ormanları kurtarmak adına kullanabildiği enstrümanların kendisine sağladığı bu rahatlıktan kaynaklanmaktadır. Kimseye hesap vermeme hakkı işlerini baştan savma yapmalarına sebep olmaktadır.

Siz hiç zamanında görevini yapmadığı için endişelenen veya ceza alan bir orman yetkilisi duydunuz mu? Yüzyıl geçse de kanun onlara hatalarını telafi etme imkanı sağlamış. Belki kanunda dava açma sürelerinde eşitlik sağlanırsa o zaman işlerini daha sıkı takip ederler diye düşünüyorum.

Saygılar

sukranayalp 10-12-2008 10:31

Sn Oğuz Karsan, ''2B arazi sorunu sadece AKP'nin sorunudur'' şeklinde bir ibarem geçti mi acaba?

Verilen hak hiçbir zaman geri alınamaz. Ama kamu yararına bir takım iyileştirmelere gidilebilinir.

Ormanlarımızın kadastroları (arazilerin mevcut poligonlarının kağıda işlenmeleri) ne yazık ki yapılmadığı için, tapu verilmiş şahısların arazileri de 2 B sınırları içinde kalıyorsa , bu poligonun hangi köşesinde , hangi koordinatlarda olduğunu hangi teknikle belirleyeceksiniz ve bunu adaleti sağlamak üzere kağıda ve kamuya nasıl beyan edeceksiniz. Genel bir çalışma yapılması gerekiyor. Dilerim en yakın zamanda bu çalışma gerçekleşir ve arazi tapusu olan kişilerin bu konudaki huzursuzlukları sona erer.

Geçtiğimiz 1 sene boyunca Kadıköy-Pendik istikametinde hertürlü altyapı (yağmur suyu, atıksu, elektrik, doğalgaz gibi çalışmalarla birlikte yeni asfalt çalışmaları yapıldı. Uzun ve meşakkatli bir çalışma idi. Çevremdeki insanların %99'u bu çalışmalardan perişan hale gelmişti ve yakınıyorlardı. Hatta lanet ediyorlardı.
Ama sonuçta herkesin eşit şekilde refaha kavuştuğu bir sonuç çıktı ortaya . Anlatmak istediğim bu.

2B arazileri içinde , içinde tüm ormanlarımızı kaplayan büyük bir çalışmanın yapılabilmesi ve kimsenin hakkının hukukunun kimsede kalmaması dileği ile.

Oğuz Karsan 10-12-2008 21:53

2B' ler Orman Kadastrosu bitmeden çözülmez.
 
Merhaba.

Sn. sukranayalp, iki önceki yazınızda eklediğiniz TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu imzalı yazıda öyle sanılmış. Ve yanlış teşhis edilmiş. Ama önemli değil ben akp'li değilim farketmez.

Problem sadece 2B' ler değil. Bütün orman ile ilgili davalardaki karışıklıklara sebep olan 08.07.1937 tarihinde 3116 sayılı kanunda 5 yıl içinde tamamlanacağının emredilmiş olmasına karşın Orman Kadastrosunun hala bitirilememiş olmasıdır. Suçlu arayacaksak gelmiş geçmiş orman bakanları ve ilgili tüm personel diyebiliriz. Acaba görevlerini yapmalarını ne engellemiş?.

Orman Kadastrosunun bitirilememiş olmasını bahane ederek, tapusu olan vatandaşın arazisine el koymak dünyanın hiç bir ülkesinde hoş karşılanmayacak bir tutumdur. Hele adalet dağıttığı söylenen bütün adliyelerde " Adalet mülkün temeli" yazarken.

Vatandaşımız artık bazı söylemlerden bıkmıştır. Bunlardan birisi de Kamu yararına olduğu söylenen düzenlemelerdir. Sizin söylediklerinizde samimi ve dürüst olmanız, İşini bilen belediyelerimizin kamu yararına sosyal tesis veya çocuk parkı yapmak için istimlak ettiği birçok araziyi holdinglere pazarladığı gerçeğini değiştirmez. Dolayısıyla bu söyleme artık kimse kanmamaktadır.

Tabi siyasi irade istediği kanunu çıkartıp istediği düzenlemeleri yapabilir. Ama sükür ki Avrupa Birliğine girme sevdasıyla uluslararası bazı sözleşmelere imza atmış bulunduğumuzdan, haksız oldu bittiler ile vatandaşı ütmek artık mümkün olamamaktadır.

Tek çare Orman Kadastrosunu bitirmektir. Birbirimizi üzmek yerine yetkililere kadastronun 71 yıldır neden bitirilemediğinin hesabını soralım. Gerisi zaten çözülür.

Saygılar

malina 18-01-2009 09:28

AKP kaşla göz arasında 2B'yi geçirdi

Tapu Kanununda değişiklik öngören kanuntasarısı, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Kamuoyunda “2B" olarak bilinen ve orman vasfını kaybetmiş alanların satışını öngören düzenleme, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen Tapu Kanunu’na yeniden girdi.

Bir önceki AKP hükümeti döneminde gündeme gelen ancak uygulamaya konulamayan 'orman vasfını yitirmiş' arazilerin (2-B'ler) satışı AKP'lilerin verdiği değişiklik önergesiyle tekrar gündeme geldi. Daha önce 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen ve Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlüğü durdurulan, 22. Dönem Meclis’te CHP’nin tepkisine neden olan düzenleme; Tapu Kanunu Tasarısı’ndan çıkarılmıştı. “2B" olarak bilinen düzenleme Tapu Kanunu’na yeniden eklendi.

-2-B ARAZİLERİNİN TESCİLİ YAPILACAK-

Yasaya göre, kamuoyunda 2-B olarak da bilinen orman özelliğini yitirmiş alanlar, kadastro işlemleri yapılarak, Hazine adına tescil edilecek. Orman kadastro komisyonlarınca, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler; kullanım durumları dikkate alınarak, varsa üzerinde ihdas edilen yeni yerlerin kime ait olduğu, kimler tarafından, ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağında gösterilerek, belirtilen askı ilanı hariç, diğer ilanlar olmadan öncelikle kadastrosu yapılarak, Hazine adına tescil edilecek.

Yapılacak kadastro çalışmaları, ikinci kadastro sayılmayacak.
Kadastro sırasında, orman ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin sınır nokta ve hatları; orman kadastro tutanakları esas alınarak, en az bir orman yüksek mühendisi ya da orman mühendisinin katıldığı kadastro ekibince, zemine aplike edilecek.

Bu çalışmalar sırasında kadastro veya orman haritalarında düzeltmeyi gerektiren tutanak, pafta ve zemin uyumsuzluğu, kadastro ekibince teknik mevzuata uygun hale getirilecek. Bu çalışmalara, kadastro kontrol mühendisleri de katılacak. Çalışma sonucunda düzenlenecek zaptı, ekip görevlileri ile kontrol mühendisi birlikte imzalayacak. Düzeltme işlemleri, orman, tapu ve kadastro mevzuatlarına göre yapılmış, askı ilanıyla da ilan ve tebliğ edilmiş sayılacak.

-İMAR KANUNUNA TABİ OLMAYACAK-

Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce, daha önce tescil edilmiş olduğuna bakılmaksızın, Maliye Bakanlığının talebiyle kullanım durumları dikkate alınarak, ifraz (bölme) veya tevhit (birleştirme) de yapılabilecek.

Kadastro, ifraz ve tescil işlemleri, İmar Kanunu ile Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara tabi olmayacak.

Kadastro Müdürlüğü, kadastro çalışmalarından önce Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler içerisinde, özel kanunlara göre değerlendirilmesi gereken alanlar bulunup bulunmadığını ilgili kurumlara soracak. İlgili idareler, 15 gün içerisinde kadastro müdürlüğüne bilgi verecek. Bu sürede cevap verilmezse söz konusu alanların bulunmadığı kabul edilecek. Bilgilere veya ilgili idarelerce zeminde gösterilen sınırlara göre, bu yerler içindeki alanların sınırları ölçülerek krokisinde gösterilecek, beyanlar hanesinde belirtilecek. (aa)


Radikal

malina 18-01-2009 09:30

TAPU KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN

Kanun No. 5831

Kabul Tarihi: 15/1/2009

MADDE 1- 22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 26 ncı maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş, mevcut birinci fıkrasındaki “tapu sicil muhafızları veya memurları” ibareleri “tapu sicil müdürü veya tapu sicil görevlileri” olarak, mevcut üçüncü fıkrasında yer alan “memur ve tapu sicil muhafızı imzalar” ibaresi “tapu sicil müdürlüğü görevlileri imzalar, tapu sicil müdürü veya görevlendirilen memur onaylar” olarak, mevcut altıncı fıkrasındaki “tapu sicil muhafızı veya memuru” ibareleri “tapu sicil müdürü veya tapu sicil görevlileri” olarak değiştirilmiş ve mevcut beşinci fıkrasında yer alan “sözleşmeleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri” ibaresi eklenmiş, mevcut yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

“İllerde bulunan tapu sicil müdürlükleri dışındaki müdürlüklerden akitli ve akitsiz işlemleri yıllık 500'ün altında olan yerlerde işleri yapmak üzere, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yakın il veya ilçelerde görevli tapu sicil müdürü veya görevlendirilen yetkili memura belirli günlerde yetki verilebilir.

Resmi senetlerin düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.”

“Kamu kurum ve kuruluşları (Ordu Yardımlaşma Kurumu dahil), bankalar, Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatiflerince açılacak tüm kredilere karşılık teminat gösterilen gayrimenkullerin ipotek işlemleri, tarafların istemi halinde resmi senet tanzim edilmeksizin alacaklı ile borçlu ve varsa kefilleri arasında yapılan kredi veya borç sözleşmelerine istinaden, tapu sicil müdürlüklerince tapuya tescil edilir.”

MADDE 2- 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Ancak, henüz orman kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonunca belirlenen orman sınırı niteliğini kazanır.”

MADDE 3- 6831 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin yedinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

“3402 sayılı Kadastro Kanununa göre kadastrosuna başlanan çalışma alanlarında evvelce kesinleşmiş olan orman haritalarının kontrolü sonucunda tespit edilecek hesaplamalardan kaynaklanan yüzölçümü hataları 3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre oluşan kadastro ekibince düzeltilir. Diğer vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında kalan aplikasyon, ölçü ve çizimden kaynaklanan yüzölçümü ve fenni hatalar ise kadastro müdürlüğünce mahalli orman kuruluşuna bildirilir. Bildirim tarihinden itibaren onbeş günlük süre içerisinde orman kadastro komisyonu görevlendirilir.”

MADDE 4- 6831 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Amme müesseselerine ait ormanların kadastrosu da bu Kanunun 7 nci maddesi hükümlerine göre yapılır.”

MADDE 5- 6831 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

“EK MADDE 10- Bu Kanunun; 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı Kanun ve 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan yerler, çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez.”

MADDE 6- 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin I/3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“3. a) Terekeye dahil taşınmaz malların kanuni ve atanmış mirasçılar arasında aynen veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 18)

b) Taşınmaz malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla, bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin infazında veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı değer üzerinden (Binde 9)”

MADDE 7- 492 sayılı Kanuna bağlı (4) sayılı tarifenin I/6-b bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“b) İmar parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 9)”

MADDE 8- 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanununa aşağıdaki maddeler eklenmiştir.

“Harcırah

EK MADDE 2- Büyükşehir belediye sınırları içinde yapılan görevlendirmeler hariç olmak üzere memuriyet mahalli dışında kalması koşuluyla asıl görevli olduğu müdürlüğün yetki alanı dışında geçici görevle görevlendirilen personele arazi tazminatı yerine 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 14 üncü maddesi hükümleri gereğince ödeme yapılır.

Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi

EK MADDE 3- Bir mirasçı, miras ortaklığından doğan elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde tapu sicil müdürü, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet eder. Tebligat masrafları ilgilisince karşılanır.

Elbirliği mülkiyetinin devamına yönelik bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan herhangi biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu taşınmaz mal üzerindeki elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürülerek, hissedarlık esaslarına göre mirasçılar adına tapu kütüğüne tescil edilir.

Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin kadastrosu ve tescili

EK MADDE 4 - 6831 sayılı Orman Kanununun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir.

Bu maddeye göre yapılacak kadastro çalışmaları ikinci kadastro sayılmaz.

Bu maddeye göre yapılacak kadastro sırasında orman ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin sınır nokta ve hatları; orman kadastro tutanakları esas alınmak suretiyle orman işletme müdürlüğünce görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi ya da orman mühendisinin iştirak ettirildiği kadastro ekibince zemine aplike edilir. Bu çalışmalar sırasında kadastro veya orman haritalarında düzeltmeyi gerektiren tutanak, pafta ve zemin uyumsuzluğunun tespiti halinde, yukarıda oluşturulan kadastro ekibince teknik mevzuata uygun hale getirilir. Bu çalışmalara kadastro kontrol mühendisi de iştirak ettirilir. Çalışma sonucunda bir zabıt düzenlenir ve bu zabıt ekip görevlileri ile kontrol mühendisi tarafından birlikte imzalanır. Düzeltme işlemleri, orman mevzuatı ile tapu ve kadastro mevzuatına göre yapılmış ve bu Kanuna göre yapılacak askı ilanı ile de ilan ve tebliğ edilmiş sayılır.

Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, daha öncesi tescil edilmiş olduğuna bakılmaksızın Maliye Bakanlığının talebi üzerine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce fiili kullanım durumları dikkate alınmak suretiyle ifraz ve/veya tevhit de yapılabilir. Bu işlemler sırasında, orman ve kadastro haritalarında tespit edilen fenni hatalar, yukarıdaki üçüncü fıkrada belirtilen usul ve esaslara göre düzeltilir.

Bu madde kapsamındaki kadastro, ifraz ve tescil işlemleri, 3194 sayılı İmar Kanunu ile 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara tabi olmaksızın yapılır.

Kadastro çalışmalarına başlanılmadan önce, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin içerisinde özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken alanlar bulunup bulunmadığı kadastro müdürlüğünce ilgili kurum ve kuruluşlarına yazı ile sorulur. İlgili idarelerce 15 gün içerisinde kadastro müdürlüğüne bilgi verilir. Bu süre içinde cevap verilmediği takdirde, söz konusu alanların bulunmadığı yönünde cevap verilmiş sayılır. Bu bilgilere veya ilgili idarelerce zeminde gösterilen sınırlara göre bu yerler içindeki bu alanların sınırları ölçülerek krokisinde gösterilir ve beyanlar hanesinde belirtilir.”

MADDE 9- 3402 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 7- Bu Kanuna göre yapılacak çalışmalardan önce 6831 sayılı Orman Kanununa göre başlanan orman kadastrosu, bu Kanunun 4 üncü maddesine göre sonuçlandırılır.

GEÇİCİ MADDE 8- Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan tapuda kayıtlı taşınmazlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerde ve çalışma alanı içinde orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra kesinleşen orman kadastrosu sonucunda orman sınırı dışında kalan tapulu ve tapusuz taşınmazların 3402 sayılı Kanun hükümleri gereğince kadastrosu yapılır.

GEÇİCİ MADDE 9- 31/12/2012 tarihine kadar, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görev yapan personel ile sözleşmeli personele (3'üncü maddenin son fıkrasındaki ödemeden yararlananlar hariç), fiilen yaptıkları fazla çalışma karşılığında ayda 60 saati ve yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda belirtilen fazla çalışma saat ücretinin üç katını geçmemek üzere, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenecek esaslar çerçevesinde döner sermaye bütçesinden fazla çalışma ücreti ödenir.”

MADDE 10- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 11- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

alomaliye.com

eskimo 18-01-2009 17:49

Bu yasa meclisten geçerken,
40 dolayında CHP'li milletvekili TRT binası önünde TRT2 kanalında bir delinin (Tuncay Güney) canlı yayına çıkartılmasını protesto ediyordu.
Bir deli kuyuya taş atmış katrilyon kere katrilyon akıllı,çıkaramamış.....
Geçmiş olsun...
2B'yi bekleyenlere müjdeler olsun.


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 21:34.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025