![]() |
Panama kanalı Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanusu birbirine bağlar. Süveyş kanalı ise Akdeniz ile Kızıldenizi birbirine bağlar. Hal böyleyken çılgın proje Kanal İstanbul'un dünyadaki diğer kanallarla kıyaslanması pek mantıklı değil.
Alıntı:
Spor ? Alıntı:
|
Alıntı:
Ekonomik büyüme parametrelerinin ne olduğunu biliyor msusun? Galiba sana göre ülkedeki zengin sayısı ekonomik büyümeyi gösteriyor. Ülkenin önde gelen 1000 şirketini bu değerlendirmenin dışında bırakırsan büyüme dediğin şey ne olur aceba ? şirket büyüdüğünde ülke mi büyümüş olur? Ben Türkiye'nin enbüyük holdingine bağlı şirketinde beyaz yakalı personel olarak çalışıyorum, fazla mesailerimin 4 yıldır ödenmemesiyle büyümeye katkım olmuş mudur ? |
Sayın Gossip, Kanal-İstanbul'un ne işe yarayacağını sormuş.Bence,her fani gibi Sultan 1.Tayyip adını tarihe yazdırmak istiyor.Herhalde Taliban türü tarihe geçme kendisini pek tatmin etmedi, şimdi daha büyük düşünüyor.Bu nedenle 'Kanal Projesini' destekliyor,projenin daha da çılgınlaşmasını, Trakya yerine Ordu-Adana hattından geçmesini teklif ediyorum.Coğrafi,siyasi, ekonomik,sosyal sonuçlarını bir düşünsenize,değil tarihe geçmek, tarih yazılır tarih...
|
dunyadaki benzer kanal projelerindeki durumu sormak istememin sebebi onlarin cevreye nasil bir etkisinin oldugunu anlamaya calismakti. deniz seviyelerindeki kot farklari, tuzluluk, istilaci balik, tatli su drenesi, v.s. Bunlardan ornek alinabilir, daha iyisi yapilabilir,
Sn. Sarican`dan alintidir ``Gelin bir uzlaşma ortamı yakalamışken yurt kalkınması için ne yapabiliriz onu tartışalım. Tarım ve hayvancılığımızı tekrar nasıl ayağa kaldırabiliriz. Uluslararası tekellerin elinden şeker ve tohum gibi stratejik kaynaklarımızı nasıl tekrar geri alabiliriz, özellikle Anadolu insanının geçim kaynağı olan hayvancılığı tekrar nasıl ayağa kaldırabiliriz. Buna bağlı yatırımlarla Anadolu' daki işsizliği nasıl çözeriz, Anadolu' yu tekrar nasıl cazibe merkezi haline getirebiliriz ona bakalım. Istanbul' da yapılabilecek tek şey bugünki varolan nüfus yapısını koruyarak veya Anadolu' nun tekrar cazibe merkezi olması nedeniyle azaltarak, çarpık kentleşmenin getirdiği aksaklıkları giderip alt yapısını ve depreme dayanıksız yapıları hızla yenilemektir. Istanbul' dan tarnsit geçen uluslararası TIR ve nakliye araçlarını Istanbul topraklarına hiç sokmadan üç tarafı denizle çevrili Istanbul' da hangi güzergah cazipse RO-RO ile by-pass edelim. Şehir içi trafiği rahatlatmak için Marmaray' ın yanına ikinci tüp geçitide yapalım ama bu geçişler sadece Istanbul' u rahatlatmak için olsun.`` yukarida yazilanlarin hepsine katiliyorum. Istanbulun transit gecilmesi ve deniz tasimaciliginin yayginlastirilmasi fikri bile insanin moralini yukseltiyor. deprem gercegi goz gore gore geliyor ve hazirliksiz yakalanirsak milyonlar olebilir. benim butun ailem istanbulda yasiyor. deprem gercegide beni urkutuyor. Bu kanal projesinin BANA gore en onemli ayagi yapilacak yeni konutlarin dayaniksiz konutlarla takas edilmesi ve eskilerinin yikilmasi. daha sonra 3. kopru ve anadolu otoyol projesi. ve finans boyutu, proje kendini fazlasiyla odeyebiliyor. endiselerim ise tatli-tuzlu su akintilari ve icme suyu havzalari. Bunun disinda kalan rant, 1.Tayyip Sultan, montro anlasmasi, hepsi spekilasyon. Anlasma Allah`in emri de degil, Fizik kanunuda. Gozunuz yerse bozarsiniz anlasmayi , 100 yillik anlasma , Derseniz ki savas cikar, demekki bu proje sandiginiz kadar basit, gereksiz, sacma bir proje degil. bu projeyi tek basina su kanali olarak dusunmememiz gerekiyor. Baska dusuncelerle karsi cikiyorsakda elle tutulur sebepler olsun. ya da 71. mesaj gibi cozum onerileri arttirilsin. |
Alıntı:
Alıntı:
Benim önerilerimin tümü Istanbul' un daha fazla şişirilmemesi, doğasına ve su kaynaklarına daha fazla zarar verilmemesi için yapılmış önerilerdi. Zaten boru hattı ve Istanbul' un deniz yoluyla by-pass edilmesi durumunda ne Kanal' a, ne de 3. Köprü' ye ihtiyaç kalacaktır. Böylelikle doğa katliamının önüne geçilecektir. Bazan projeler bedavaya gelse bile toplum yararı ve halkın sağlığı, karın ve paranın önüne geçmelidir. Şehirleşmek gökdelenler ve akıllı binalarda yaşamaktan ibaret değildir. Ben son haline yetiştim ama eski Istanbul' u yaşayanlar ne söylemek istediğimi daha rahat anlarlar. Anadolu yakasında sahile kıyısı olan her semtin plajının olduğu, Ömerli barajının suyunun içme suyu olarak kullanıldığı günler çok geçmişte değildir. Ama yanlış planlama ve şehirleşme ile bugün denize girmek için para harcayıp güneye gitmek zorundasınız. Yapılan büyük sitelerde mal sahibi olsanızda ödediğiniz aidatla ömür boyu kiracı olarak yaşamaya mahkum edilmiş durumdasınız. Buna birde içme suyunuzu şişe suyu olarak kullanmanız eklenirse Istanbul' un dokusu ve kültürü uzay üslerine dönüşmüş olacaktır. Ömrünü bu şehirde geçirmiş ve yoksulluk sınırının altında maaş alan emeklileri ve orta sınıf çalışanları uzaya mı göndereceğiz. Kentsel dönüşüm adı altında yapılan büyük sitelerden bu insanlara evlerinin karşılığında daire verseniz sitelerin aidatı bu insanların aylık gelirine denk veya daha fazla olmaktadır. Kentsel çözümleri düşünürken veya planlarken işin sosyal boyutunu da gözden kaçırmamak gerekir. Öbür türlüsü fakirin evini kamulaştırıp zengine peşkeş çekmek olur. Istanbul' un mevcut binalarının ve yerleşim düzeninin ıslah edilerek depreme hazırlık, kent içi ulaşımın rahatlatılması için Marmaray ve otomobiller için yeni tüp geçişi vazgeçilmez çözümlerdir ve ne yazık ki geç kalmış çözümlerdir. Buna paralel olarak deniz taşımacılığını güçlendirmek elbette her zaman Istanbul' un vazgeçilmezidir. Yaşım gereği 1. Köprü tartışmalarını yaşamış bir insanım. 1. Köprü tartışmaları yapılırken de çözüm önerisi köprü yerine tüp geçitti. Şayet bu alternatif zamanında değerlendirilmiş olsa idi TEM civarındaki doğa katliamı yaşanmamış olacaktı, Istanbul belki bu kadar kalabalıkta olmayacaktı ve Istanbul Metro' su belkide bugün tamamlanmış olacaktı. Hala Kuzey Istanbul' u perişan etmek ve zaten yetersiz olan su kaynaklarını bitirmek pahasına bu ısrar niye? Istanbul' da deprem olmasına gerek yok, İSKİ şehre bir ay su vermesin yaşanacak deprem 9 şiddetinden daha büyük hasarlar bırakır. Ömerli barajı güneyden kuşatılmış vaziyette ve havza hergün kirlenmekte, bunu birde kuzeyinden kuşatırsanız işte o zaman Istanbul' un haline acırım ama iş işten geçmiş olur. |
Alıntı:
ama depreme dayaniksiz binalarin ``GUZELLIKLE` yikilip yerine saglamlarinin yapilmasina ve depremde can kaybinin azaltilmasina bir faydasi olmaz. bu proje kesilen agaclarin binlerce katinin istanbul ve butun anadoluya dikilmesine on ayak olabilir. |
Alıntı:
Orta tabakayı yapacağınız gökdelenlerde ve aidatı kiradan yüksek olan konutlarda nasıl yaşatacaksınız. Bu insanları ne yapmayı düşünüyorsunuz. Zaten kentsel dönüşüm projeleri hep "GÜZELİKLE" yıkılıp yerine gökdelenler yapılıyor. Burada yaşayan yerleşik halkın yüzde kaçı o sosyal çevrede barınabiliyor. Yok pahasına ellerinden alınan evlerin yerine bu gökdelenlerden daire verseniz, insanlar bu dairelere ait aidat bedellerini ödeyemezler. Rahatlıkla onlarda aldıkları parayla yaşayabilecekleri yere gitsin diyebilirsiniz ama biz işte bundan kaybediyoruz. Bir İngiliz dört kuşak önceki dedesinin yaşadığı yerde doğuyor ve yine orada ölüyor. Biz terörü önlemek için insanları topraklarından koparıp başka yerlere göçe zorluyoruz. Hasbelkader 30-35 yıl çalışıp alnının teri ile bundan 30-40 yıl önce Istanbul şehir merkezi veya eskiden varoş şimdi şehir içinde kalan yerden aldığı evini kentsel dönüşüm adı altında kamulaştırıp insanların elinden alıyoruz ve emekli maaşı ile gökdelende yaşa veya ömrünü geçirdiğin bu evden defol git diyoruz. Bu projelerin sosyal ayağı hiç yok mudur? Sizce herşey para mıdır? Parası olan mı yaşamalıdır? Yaptığınız projelerle Kuzey Istanbul' un doğal dengesini bozarsanız, Anadolu' ya dikeceğiniz ağaçlar Istanbul' u kurtarmaya yetmez. |
Istanbul`da herkez varoslarda yasamiyor, herkezde kalkip aidati 1000lira olan sitelere yerlesmeyecek, zaten isteselerde muhtemelen olmaz. Adaletsizlikler olabilir. herkeze kendi evinin karsiligi verilmeyebilir. belkide fazlasi verilir. dagitimi ben yapmayacagim icin adalet sozu veremem (-;
ancak projenin cikis noktasi cok onemli. Istanbul`un yeniden yapilandirilmasi. Benim evim Tuzla`da . evimin karsisindaki bircok site 99 depreminde duvarlari catladi. boya ve siva ile kapatip bir cogu el degistirdi. Bu insanlarda sitede yasiyor ve aidat oduyor. bu insanlara daireni daha saglam olan su daireyle degistirelim, evinde bogaz kiyisinda olsun denirse bir cogu degistirir herhalde. ya da hakkini baskasina satar. bugunden kestirmek zor. en azindan depreme dayanikli bir konutta oturur. Goc meselesine gelince , is olmazsa goc olur, para olmazsada is olmaz, demekki goc olmamasi icin para gerekiyor, kisa vadede bu proje Istanbul`a gocu arttirabilir. ama 30milyar yatirimin 300milyar getirisi olacaksa, depreme dayanikli evler yapilacak ve trafik azalacaksa, yeni ve akilli projelere zemin hazirlayacaksa neden olmasin. bunlarin getirisi yeni yatirimlari getirir. Olimpiyatlar neden konyada , adana`da aydin`da yapilmasin? Bir olimpiyat projesi kanalistanbul`dan nukleer santralden asagi maaliyeti olan bir proje degil, deli paralar harcayip kisa vadede parasini oduyor ve yapilan yollar, oteller, havaalanlari yaniniza kar kaliyor.universiteler arasi olimpiyatlar yerine gercek olimpiyatlara, kupa karsilasmalarina, fuarlara yani dunyanin gozu kulagi kilitlenen projelere imza atiyorsunuz. resmen sinif atliyorsunuz, kulvar degistiriyorsunuz. ama butun bunlari basarabilmek icin gercekten cilgin projeler gerekiyor. dunyaya reklam gerekiyor. gozdagi vermek gerekiyor. cevre konusunda hic kimsenin doganinda, cevreninde tatli suyununda ormaninda ana....a..#$%@ dedigini zannetmiyorum. herhalde bu konularda dusunuluyordur. 100 yil once bile projelendirilen projeyi cevreciler muhendisler gelistirmistir. Kimsenin kanaldan gecen gemilerden para alma niyeti yok anladigim kadariyla. sadece yeni yapilanma ile degerlenme soz konusu. cevreye zarar veriyorsa yaparsiniz bir baraj kapagi kapatirsiniz. Eskisehirin meshur boklu deresinin cevresi bile kat kat degerli. artik islah edilmis galiba, emege saygizislik etmek istemem. Bu projenin tek elestirilebilecek tarafi tatli su rezervlerine olan etkileri olabilir. bu konuda ki endiselere katilirim. |
Alıntı:
Mesajınızda sorularımın tamamına yakın cevaplar var aslında. İsterseniz mesajlarınızda bold yaptığım yerleri teker teker tartışalım. Bugün kentsel dönüşüm için sadece varoşlar değil Istanbul' un tarihi yarımadası ve bu tarihi dokuda yüzyıllardır yaşayan insanlarında yerinden oynatılması tartışılıyor. Bu söylediğiniz şey Tuzla' da kimseyi rahatsız etmez ama örnek olsun diye söylüyorum, Beşiktaş' ta herkesi rahatsız eder. (Bu örnek tamamen farazidir. Sadece tarihin korunması adına örnek verilmiştir.) Oradaki tarihi Balıkçılar Çarşısı ve civarı şimdiki yeni yetme zenginlere çok salaş veya hemen yıkılıp yerine gökdelenler dikilmesi gereken yerler olarak görülebilir ama orada yaşayan bir balıkçı için bir ömür vardır ve para ile satın alamazsınız. Alırsanız zorla alırsınız, o zamanda o insanın kahrından öleceğini peşinen kabul etmiş olursunuz. Eski Türk filmlerinde seyretmişsinizdir. Müteahhit bütün mahalleyi satın alır ama huysuz bir ihtiyar mahallenin ortasındaki bahçeli evini satmak istemez. Çünki ihtiyar için orada bir tarih gömülüdür ve parasal karşılığı da yoktur. Sonunda mafya bozuntuları gelir ve bilinen son gerçekleşir. Ama devlet dediğin şey mafya değildir, yaptığı her işin sosyal boyutunu düşünmek zorundadır. Devlette adaletsizlik olamaz ve bu adalet dağıtımı kişilere bırakılamaz. Görevlerin geçici olduğu yönetimlerde kefaletle iş yapılamaz. Dağıtımı siz yapmayacağınıza göre kimin adaletine güvenerek bu projeye kefil olabiliyorsunuz. Böyle bir konu halka danışılmadan hayata geçirilebilir mi? Kısa vadede Istanbula göç olacağını peşinen kabul ediyorsunuz. Bugün 13 milyonda kilitlenen Istanbul' u yarın 23 milyon olunca nasıl başedeceksiniz. Yoksa yatırımlar Konya' ya Adana' ya, Aydın' a ve Istanbul ve bir kaç tane yatırım yığılmasına uğramış il hariç bütün Anadolu illerine dağıtılsın. İkinci köprü yapılırkende hiç kimse doğanın bu kadar talan edilmeyeceğini söylüyordu. Bugün Ömerli Havzası' nın etrafını Sultanbeyli' den tutun Sarıgazi, Çekmeköy, Alemdağ' dan tutn Beykozun arka sırtlarına kadar nasıl talan edildiğini ve su havzasının nasıl bir tehlike altında olduğunu bir inceleyin isterseniz. Bunların hepsi 2. Köprü' den sonra olan gelişmeler. Nüfus 7 milyonlardan 13 milyonlara taşındı. Sonra birde müthiş bir öneride bulunmuşsunuz, şaşırdım kaldım doğrusu. Şaka yapmadınız değil mi? "cevreye zarar veriyorsa yaparsiniz bir baraj kapagi kapatirsiniz." Açtığınız Kanal' ı mı kapatacaksınız. Ben özel sektörde yıllarca yöneticilik yaptım. Eğer yeni bir yatırım için fizibilite yapıyorsanız, sonuç olarak "baktınızki fabrika zarar ediyor, kapısına kilidi vurursunuz." gibi bir cümle sarfederseniz işvereniniz sizi ne yapar bilemem. İşte o zaman ben bile kurtaramam sizi. Eskişehir' e son değişimden sonra hiç gitmedim ama merak etmiyor değilim doğrusu. Sizin boklu dere dediğiniz Porsuk çayının eski halini hayal meyal hatırlıyorum ama Sn. Yılmaz Büyükerşen' den her aklı başında siyasetçinin öğreneceği çok şey olsa gerek. Yapılanları internet üzerinden gördüğüm kadarı ile biliyorum ama bu çalışmalar yapılırken Eskişehir' den sosyal adaletsizlik konusunda en küçük bir eylem duymadım. Ben mi yanılıyorum. Kimsenin evi buldozer veya kepçelerle başına yıkılmadı diye biliyorum. Eskişehir' li üyelerimiz varsa ve olumsuz taraflarını biliyorsa lütfen yazsınlar. Olumlu taraflarını zaten medyadan izleyebildiğimiz kadar izledik. "Bu projenin tek elestirilebilecek tarafi tatli su rezervlerine olan etkileri olabilir. bu konuda ki endiselere katilirim" Bu projeye karşı çıkışın anafikrini yine siz yazmışsınız zaten. Istanbul ve çevresinin bugünki halinden daha fazla talan edilip çevreye zarar verilmemesi, Kuzey Istanbul' un korunması, Istanbul' da yatırım ve nüfus yığılmasına son verilmesi. Yoksa gelişen bir Türkiye için finansmanı da sağlanabiliyorsa en büyük projelerin hayata geçirilmesi hepimizin idealidir. Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık olamaz ilkesi temel inancımızdır. Şu anda yapıcı bir tartışma içinde olduğumuz için Kemalizm' e dil uzatan arkadaşa bir şey yazmıyorum. Ama eğer ısrar ederse her zamanki yaptığım gibi onu Neyzen Tevfik' e havale ederim. Gerekli cevabı o verir. Bu memleket için olumlu iş yapan herkese yaptığı iş için teşekkür etmeyi bilmek lazım. Ben IMF konusunda nasıl teşekkür ediyorsam, bugün üzerinde binlerce oyun dönmesine rağmen elimizdeki kırık dökük bağımsızlığımızı borçlu olduğumuz insana teşekkür de istemiyorum (Onun buna ihtiyacı yok çünki), dillerini tutsunlar yeter. |
Sn. Sarican,
Endiselerinize katilmamak elde degil. Ranttan tutun cevreye, tatlisu kaynaklarindan tutun Istanbul nufusuna. ben bahce duvari yaparken bile komsuma sorarim.ama 15milyon Istanbulluyu ya da 75milyon Turkiye`yi Hic kimseyi uzmeden kirmadan hangi projeyi gerceklestirebilirim. ?bu kadar otoban, demiryolu, santraller, kultur merkezleri nereye nasil yapilabilirdi? Madimak oteli muze yapilmis galiba, ya ben karsi ciksaydim, o zaman ne diyecektiniz, kebapci mi kalsaydi yani? Sizce bu mumkun mu?Herkezin hem fikir oldugu bir proje? |
Öyle bir uç örnek vermişsiniz ki ne diyeyim bilemiyorum. Madımak Oteli' nde yapılanları içinize sindirebiliryorsanız bırakın Kebapçı olarak kalsın. O lokantada et yiyenlerde yayyam gibi insan eti yediklerini varsayıp mutlu olsunlar.
Demokrasiler çoğunluğun azınlığı yakması için düşünülmemiştir. Azınlığın haklarının korunması ve yaşamasına olanak sağlamak için vardır. Öbür türlüsü diktatörlük olur. Muhalefet olmak yürek ister. İktidara yakın durmak herkesin becerebileceği bir şeydir. Özellikle çoğunluk iktidarlarına ezilen halkın yararına muhalefet etmek daha da bir yürek ister. |
Sayın Kazanlik,
Burası daha çok doğa ve bitkilerin tartışıldığı bir platform olduğu için sorularım sadece buna yönelik olacak. Ömrünüzde hiç ağaç diktiniz mi? Bir ağaç nelere kadirdir? Kaç tane insana oksijen sağlar? Kaç tane mikroorganizmaya ev sahipliği yapar? Dini efsaneleri bir tarafa bırakarak, hiç dünyada yaşamın başlangıcını okudunuz mu? Mikroorganizmaların dünyayı yaşam için uygun duruma nasıl getirdiklerinden haberdar mısınız? Paskalya adasının trejedisini hiç duydunuz mu? Karadeniz otoyolu ile katledilen doğa yüreğinizi sızlatıyor mu? Melen suyunu İstanbul'a taşımak kanun zoru ile oradaki insanın suyunu zorla elinden almak değil mi? Bu memleket sadece İstanbuldan mı oluşuyor? Durmadan buna benzer rant projeleri yapan ve küfeyi dolduran Dubai Emiri'nin iflas ettiğini biliyor musunuz? Ya en güzel vadileri HES'lere peşkeş çeken anlayış sizce etik mi? Üstelik Ensar'ın şu sorusuna hiç yanıt vermediniz? Son 5 yıl içerisinde Trakya'da kimlerin yer kapattığını biliyor musunuz? Sizde yer kapatanlar arasında mısınız? |
Acemi arkadasda acemice konusuyor,
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
|
Alıntı:
'Bir ara Mussolini'nin Türkiye'ye dönük emperyalist emelleri yeniden depreşmiş ve bu nedenle Ankara'daki İtalyan büyükelçisi Atatürk'ü ziyaret emri almış. Büyükelçi, uygun bir fırsat bulup diktatörün emirlerini yerine getirmek için hayli sıkıntı çekerek, Duçe'nin Antalya ve yöresi hakkındaki istemlerini münasip bir dille Atatürk'e anlatmaya çalışmış. O, elçiyi hiç sözünü kesmeden sabırla dinledikten sonra izin isteyip dışarı çıkmış ve az sonra da Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana hiç giymediği mareşal üniformasıyla salona gelmiş, yerine oturmuş. 'Buyrun' demiş elçiye, 'nerde kalmıştık'? Bazıları elçiden sorusuna yanıt alamayınca Atatürk'ün 'neden Mussolini gelip almıyor' diye sorduğunu da söylüyorlar. Alıntı:
Türkiye'nin en saygın üniversitelerinden birinde İnşaat bölüm başkanlığı görevini icra eden bir kardeşimle dün akşam Çılgın proje hakkında ayak üstü konuşma fırsatım oldu. Birinci olarak bu proje hakkında üniversiteler ile fikir alışverişi yapılmamış. İkincisi Marmara ile Karadeniz arasında 50 cm kot farkı varmış ve bunun her iki denize de etkisinin ne olabileceğini kestiremiyorlarmış. Üçüncü olarak ise iki yakanın genişliğinin en az 750-800 metre arasında olması gerekiyormuş |
Alıntı:
|
tarihci degilim ama kurtulus savasinin baslatilmasida daha once yapilan bir cok teslimiyet anlasmasina karsiydi. Mussolini, Duce v.s. ne demis bilenler bunlarida burda hatirlatsin lutfen,
Delikanlilik Muhalefet olmak degildir. Sonucda Muhalefette iktidar olmaya calisiyor, Saygilar |
EmekliTuğamiral Türker Ertürk, ’Kanal İstanbul Projesi’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi"i tartışmaya açtıracağını iddia etti. Ertürk, "1936 Montrö Sözleşmesi’ne göre, Türkiye hiçbir yabancı gemiyi bu kanala zorla yönlendiremez. ABD’nin Karadeniz’e sınırsız girebilmek ve Montrö’yü bir şekilde değiştirmek peşinde olduğunu fark ettiniz mi? Bu konu hakkında Dışişleri Bakanlığı’nın, Genelkurmay Başkanlığı, Türk Deniz Kuvvetleri’nin görüşünü aldınız mı? Montrö’nün dolanılması ve değiştirilmesine ulusal çıkarlarımız nedeniyle büyük direnç göstereceği şüphesiz olan Türk Ordusuna ve Türk Bahriyesi’ne yapılan Balyoz Baskınının nedenlerinden biri bu mudur?" dedi.
Ertürk, Deniz Harp Okulu Komutanlığı görevini yürütürken rütbesinde 4 yıllık bekleme süresini doldurduğu halde 2010 YAŞ Toplantıları’nda terfi ettirilmemesine tepki göstererek istifa etmişti. İstifa ettikten sonra, memleketi Trabzon’dan yayın yapan ’haber61’ isimli internet sitesinde güncel siyasi değerlendirmelerini yayınlamaya devam etti. Ertürk, haber61’de yayınlanan ’Fantezi’ başlıklı yazısında da Başbakan Erdoğan tarafından geçtiğimiz günlerde ’Çılgın Proje’ olarak tanımlanan ’Kanal İstanbul’a değindi. Başbakan’ın aylardır konuşulan projesini, ’Dağ fare doğurdu’ sözleriyle değerlendiren Emekli Tuğamiral Türker Ertürk, şöyle dedi: "Eğer hayalin arkasında bilgi, bilim, kaynak ve deneyim yoksa buna ’fantezi’ denir. Şöyle tarif ediliyor fantezi; Gerçekleşmesi imkansız boş hayaller. Bir problemin veya sorunun çözümü için tasarlanmamış, ayağı yere basmayan ve umut üzerine inşa edilmemiştir. Mısır Piramitlerini bilir misiniz? O da Firavunların boş hayali yani fantezisiydi. Hangi sorunun çözümü için yapılmışlardı? Milyonlarca insanın ölümü, gözyaşına ve sefaletine mal oldular. Ayağı yere basan hayaller kurabilmek için okumak, bilgi ile dolu olmak lazım. Son bir yıl içinde kitap okudunuz mu? Bugüne kadar yaşamınız süresince kaç kitap okudunuz? Dünya ve Türk edebiyatının klasiklerini, ya bilim kurgu, Jules Verne’in ’Denizler Altında 20 Bin Fersah?’ı. O zaman nasıl hayal edeceksiniz? Fakat şu olabilir. Başkasının hayalini çalabilirsiniz" dedi. BALYOZ’UN NEDENİ KANAL İSTANBUL MU? Kanal İstanbul&un teknik boyutu ve çevresel etkileri gibi konuları işin uzmanlarının değerlendirdiğini vurgulayan Ertürk, kendi uzmanlığı olduğunu belirttiği ’Boğazlar’ konusuyla ilgili ise şu ifadeleri kullandı: "Niye gemiler hiçbir ücret ödemeden geçtikleri İstanbul Boğazı yerine bu kanaldan tonla para vererek geçmek istesin? 1936 Montrö sözleşmesine göre Türkiye hiçbir yabancı gemiyi bu kanala zorla yönlendiremez, biliyor musunuz? Fiziksel özellikleri nedeniyle bu kanal alınacak tüm tedbirlere rağmen İstanbul Boğazı’ndan çok çok dar olduğu için seyrüsefer emniyeti açısından daha güvensiz olacağını idrak ediyor musunuz? Bu fantezinizin 75 yıldır yürürlükte olan Türkiye’ye ve Karadeniz’e kıyıdaş ülkelere avantaj sağlayan ve yürürlükte kalması ülkemizin çıkarına olan Montrö Boğazlar sözleşmesinin tartışılmasına ve emperyal kurtlar masasına gelmesine neden olabileceği yönünü hiç düşündünüz mü? ABD’nin Karadeniz’e sınırsız girebilmek ve Montrö’yü bir şekilde değiştirmek peşinde olduğunu fark ettiniz mi? Bu konu hakkında Dışişleri Bakanlığının, Genel Kurmay Başkanlığının, Türk Deniz Kuvvetlerinin görüşünü aldınız mı? Montrö’nün dolanılmasına ve değiştirilmesine ulusal çıkarlarımız nedeniyle büyük direnç göstereceği şüphesiz olan Türk Ordusuna ve Türk Bahriyesi’ne yapılan Balyoz Baskınının nedenlerinden biri bu mudur?" Yazı sonunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da seslenen Ertürk, "Sayın Başbakanım tuttuğunuz yol iyi yol değildir. Yalakalar, işbirlikçiler ve hainler doğruyu söylemiyorlar. 74 milyon nüfusu ile Türkiye Gemisi çatışma rotasındadır. Eğer ciddi rota değişiklikleri yapmazsanız ülkemiz için hayırlı şeyler olmayacaktır" diye yazdı. |
1936 yılında imzalanan boğazlardan geçiş (Montrö) anlaşmasına göre savaş gemileri boğazdan geçemiyor, Amerikanın bu engele takılmadan Karadeniz'e çıkma hesabı olabilir KANAL İSTANBUL..
|
İstanbul un nüfusunun şişirecek ve doğaya uygun olmayan büyük hafriyatlar yapmak, bugün olmasa bile ileride muhakkak çok sıkıntılara neden olacaktır. istanbul daki dere taşkınını duymayan yoktur ta osmanlı zamanında yapılan çok gözlü köprüler sonraki zamanda daraltılarak ve dere yatağı alanı imar'a açılarak binalar inşa edilmiş ve hepimizin şahit olduğu felaket meydana geldi.
Maalesef memleketin hastalığımı yoksa doğu toplumunun alışkanlığından mıdır ülke yöneticilerinin yapacakları işlerde herşey normalmiş gibi davranılır sıkıntısı yıllar sonra çıkar ortaya,Gözümüzün içine baka baka sanayi bakanı tarafından çayda radyasyon yok diye ekranlarda boy gösterildiğini unutmadık.DOĞA YAPILAN TECAVÜZLERİ HİÇ BİR ZAMAN AFFETMEZ 100 yıl bile geçse. |
Konu site içeriğinde, projenin çevre ilgisiyle sorunları olur mu olmaz mı biçiminden, siyasi atışmaya dönmüştü. Şimdi komplo teorisine dönmüş. Sanki paşanın terfi ettirlilmesi zorunluymuş gibi. Belki kimse ilgilenmiyordur ama kimin terfi edeceği hükümetin insiyatifinde. İstifa ettiyse kendi bilir. Makam hırsı bürümüş paşayı. Kendi sıkıntısını komplo teorilerine yansıtmış. Yoksa kanalın çevre etkisiyle ilgili değil.
Montrö sözlemeşmesine de atıfları da trajikomik buluyorum. Boğazda serbest geçiş hakkı varsa, neden canı isteyen istediği gibi boğazdan geçemiyor da, Marmara Karadeniz girişlerinde tekneler bekliyor olabilir ki? Hatta yığılmalar oluyor. Ticari gemilerin geçişi engellenmiyor ama kontrol ediliyor. Diyelim proje çevre konusunda bizi ikna etti. Yapıldı tamam ne güzel dedik. Boğazda sıra bekleyeceğine aklı olan vakit kaybetmez buradan geçer parasını da verir. Böyle her tarafı bitti bir üstünün süslemesi kaldı içerikli tartışmalar konu içerinin tartışılmasına engel oluyor. Zaten Montrö de allah kelamı değil. İşimize gelmiyor bu bizim deriz, bir daha sözleşme yapılır. Zaten boğazlarda tahakkümümüzü kısıtlayan bir anlaşmadır Montrö. Nedense bütün tartışmalar polemik şekline çekiliyor. Çevre etkileri ne olur bunu diye merak edenler de konudan kaçıyor. Montörden paşanın derdinden önemlisi milyonlarca ton hafriyatı eski madenlere gömeceğiz sözünün ciddiyesizliğine yönelmektir. Ne zaman bir konuda paşalar beyler siyasi fikir açıklıyorsa hemen altında bir çıkar grubu derin bir bağlantı vardır. |
ilk defa sayin MEMET ile %100 hemfikirim. Demekki karsit goruslu insanlarda yer yer ayni fikirde olabiliyormus, dusuncelerimi ve uslubumu yeniden gozden gecirecegim,,
ortada henuz bir proje yok, bir fikir var. oda zamanla sekillenecek,Nasil ki Ecevit once onermis sonradan vazgecmis, Bizimde vazgecmek icin onumuzde uzun bir zaman var.En buyuk temennim bu projenin ya hemen tamamlanmasi ya da derhal unutulmasi. Cunku Istanbul depremine her gecen gun yaklasiyoruz ve projeden vazgecilirse alinacak onlemler otelenmis ve zaman kaybedilmis olur. |
Zaten olası İstanbul depremine hazırlık yapılacağına ve gerekli önlemler alınacağına kanal meselesinin ortaya atılması ülkemizde ki sorunların üzerine bir şerit çekip halkın dikkatini başka yönlere çekmekten başka birşey değildir, ne pahasına olusa olsun o güzelim şehrin doğasının tahrip edilmemesi gerekir. Depreme dayanıklı yeni konutlar yapmak için mevcut bulunan binaların yıkılarak tekrar yapılması daha uygundur.
|
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Büyük depremi bekleyen İstanbul'da çadır ve toplanma alanlarına konut yapılmasının ardından riskli ilçelerde bile bu tür yerlerin yüzde 75 oranında azaldığı ortaya çıktı Not: Aslında önemsemiyoruz :) Forumdaki Deprem başlıklı konuya son mesaj 2008 yılında yazılmış :) |
Alıntı:
Balıklar için yuva amaçlı gemiler batırılıyor. En azından bu gemiler sahilden görülmeyecek suya batacak şekilde açığa çekilemez mi? Suveyş kanalıyla istilacı balık türlerinin arttığı yazılmış ama orada birbiriyle bağlantısı olmayan iki deniz birleştirilmiş, buradaysa zaten birbiriyle bağlantılı denizler sözkonusu. Bence durum çok farklı. Bilimin ve teknolojinin çok geliştiğine, santimlik farkların, sorunların vs.. çözüleceğine inanıyorum. Kim ne derse boğazımızın bize kalması hayaline bayılıyorum. Bunların amacı gemilerinin geçmesi değil mi? Ha ordan geçmiş ha burdan. Kirli paslı gemileri cânım İstanbulumuzu görmeden geçiversinler. Boğazdan silah yüklü geçemiyorken kanaldan neden geçsin ki? Oradan da izin vermeyiz. Rant sağlama konusuna gelince... Kanal olsa da olmasa da rant sağlayacak olanlar her zaman işbaşında değiller mi? Neler gördük neler? Çabuk unutuyoruz... |
Depreme karsi bilinen daha ciddi bir projenin varligindan haberim yok. Boyle bir proje ve ya projeniz varsa duymak isterim, Adinizi, yerinizi, yurdunuzu, yasinizi gorusunuzu bilmeden ;begenirsem cani gonulden desteklerim. Bu forumda elimden gelen sadece bu, desteklemek ya da karsi cikmak.
|
Bir defalık diye çıkarılan deprem vergisinin üzerine yatıp tatlı para kaynağı gibi görülmesin, toplanan kaynaklar bütçe açığı kapatmak yerine deprem için kullanılsın yeter. Bizde yurttaşlık bilinci gelişmemiş, başka bir ülkede olsa dünyayı hükümetlerin başlarına yıkarlar. Kaç yıldır deprem vergisi ödüyoruz ve ne kadarı deprem için harcanmış hiç sorgulandı mı? Yasayı rahmetli Ecevit çıkardı ama yıllardır bu toplanan vergiyi harcayanlar kim? İsterseniz bu işe proje değilde toplanan paraların çarçur edilmesi veya değişik kaynaklara aktarılmasının sebebini araştırarak başlayalım.
|
Yapılsın , insanlar çalışsın , karınları doysun iş olsun , geç olsun güç olmasın , herşeye muhalefet de olmasın ne bileyim , iktidardan yana olduğum anlaşılmasın oy da vermem ama 100 dönüm ağaç kesilir 1000 dönüm dikilir vesaire . Üzmeyin kendinizi o kadar.
Ortadan giden uzlaşmacı forum üyesi. |
Alıntı:
çok güzel bir bakış açısı tebrik ederim gerçekten ama burda hükümet ve muhalefet açısından tartışılacak hiçbirşey olmadığı için halkımız benimsemedi galiba :) |
Alıntı:
İstanbul'da kanal yapılsın diye Konya'daki adamın cebinden tonla para çıkacak. İstanbul'daki kanalın Konya'dakine faydası ne ki? Olsa olsa, vay be bizim de bir kanalımız var diyebileceği marjinal bir fayda, %90'ı ömrü boyunca ne görecek ne de gezecek. İstanbul'da yaşayıp da, bırakın boğazı, denizi görmeden ölen o kadar çok insan var ki aklınız şaşar. Ama hepsi de illa da kanal, illa da kanal der. Toplumsal refahın İstanbul'daki belirli bir zümrenin faydasına sunulmasındansa, her ne ad altında olursa olsun hepimizin cebinden çıkan vergilerle yapılan işlerin toplumun geneline fayda sağlaması görüşündeyim. Ha illaki, bu işlerden birileri nemalanacak ise, paylaştıralım o abilere 5-10 milyar USD, hiç bir zahmete girmeden, sağa sola zarar vermeden atsınlar cebe çıksınlar aradan. Hiç olmazsa geriye toplumun insanca yaşaması için harcanacak 40-50 milyar USD kalır. Bir de şu suçlamalara hasta oluyorum, yukarıda yine, "Bu tür faydalı işlere hep zenginler karşı çıkıyor." tadında yine garibanist bir edebiyat yapılmış. Düşünemiyorlar ki, karşı çıkanların ortak özelliği zenginlik değil. Hiç niyetim yokken bir yazı daha yazdım bakalım şimdi ne diyecekler? Geriye kalan benzer suçlamalardan oluşan şıkları aşağıda sunayım da, şifreyi çözen doğru cevabı işaretlesin. a) Ulusalcı b) Mason c) Yahudi Uşağı d) Ergenekoncu e) Hepsi |
f) İslamcı
Bu seçeneği atlamışsınız bizden değilse, islamcıdır seçeneği çok güçlü bir seçenek. Bir de a ve d seçenekleri bir arada olabiliyor. Sorun olmuyor. Son olarak güzel yurdumda ancak kategorize edilebildiği kadar yazdığınızı anlıyorlar. O trajik bir sıkıntı tabi. |
Alıntı:
memet bey aklıma yazınızdan sonra bakın ne geldi beni kategorize etme, benle oynama yaftayı yapıştırıp bana isim koyma karikatürleştirme beni, ilahlaştırma tabulaştırma sakın, tapulaştırma ne güzelde söylemiş bülent ortaçgil sanki güzel yurdumuzda yaşayanlara hitaben yazılmış:D |
Alıntı:
Aslında var diyeceğim de, o da ne kadar anlaşılır şüpheli. Evimi 2001 krizinde, ikinci arabamı da 2009 yılında hani o KDV ve ÖTV indiriminin yapıldığı, daha otomotiv firmalarının zam bile yapmayı akıl edemediği pazartesi gününde, nakit para vererek aldım. Birincisini şu andaki değerinin beşte birine, ötekisini de şu andaki ikinci el fiyatının yarısına aldım. Yaşı bana yakın olanlar bilir, bir zamanlar bir bilen devlet büyüğümüz yurtdışından alınan yüklü miktarda borçlara savunma olarak "Borç yiğidin kamçısıdır." demiş idi. Ama, muhterem devlet büyüğümüz, bize kamçının kimin elinde olduğu söylemeyi unutmuş herhalde. Ne alakası var diye düşünen arkadaşlar var ise onlara şunu söylemek isterim, onlar aldıkları kredinin borcunu ödemek için, bundan beş on sene sonra İstanbul varoşlarında gayri insani koşullarda köleler gibi çalışırken, Allah ömür verirse, ben onların bugün sahip oldukları tarlalarda "Acaba bu sene sıra aralarına ne eksem?" diye düşünüyor olacağım. İmkansız mı geliyor? Yanılıyorsunuz. Şu anda babamın Fethiye-Ölüdeniz'de ki arazisinde, araziyi satan adamın oğlu günlüğü 25 liraya çalışıyor. Rahmetli babama araziyi sattıktan sonra daha kaç tane tarlasını elden çıkardı Allah bilir. Niye mi yazdım bütün bunları? Her akşam, dizilerde gördüğünüz, İstanbul'dan en fazla 50-60 bin insan faydalanıyor. Bu kanal projesi de onlara en fazla 2-3 bin kişi daha katar ve emin olun ki sizler bu seçkin(?) insanların arasında olamayacaksınız. Kendiniz için değil, çocuklarınız ve onların çocukları için daha çok insanın insanca bir yaşayabileceği bir Türkiye hayal edin. Hiç olmazsa onlar sizinle ve belki de bizimle gurur duysunlar ve desinler ki: "Bizim babalarımız ve dedelerimiz, bize uyum içinde yaşayabileceğimiz bir ülke bıraktılar. Allah onlardan razı olsun." |
Merhabalar...!
Yazılanları okuyunca bu ülkenin bir yaşayanı ve vatandaşı olarak müsadenizle bende görüşlerimi paylaşmak isterim. Düşünüyorumda ne çabuk gündemimiz değişiyor. Ya bizler takip etmekte zorlanıyoruz veya düzen değişti haberimiz yok. Her gün bir yeni haberle uyanıyor ülkem insanı. O kadar bilgi yoğun yaşıyoruzki artık sapla saman birbirine iyice karıştı. Flaş flaş filaşlardan sizler bıkmadınızmı merak ediyorum. İstanbulun yanıbaşına 2-3 İstanbul daha peki sonrası? Sonrası önemsizmi sizce? Önemsizse söylenecek tek bir şey var kolay gelsin. Önemliyse o zaman günü kurtarmak yerine acaba ikinci hatta üçüncü İstanbulu anadolunun neresinde kurarız diye düşünmek kafa yormak gerekmiyormu? Tabiyat ve tarihi doku açısından baktığımızda İstanbul çoktan yükünün fazlasını almadımı? 1974-1998 arasında gençliğini dünyanın incisinde yaşamış birisi olarak son yıllarda zenginiyle fakiri ile insanımız çokmu mutlu bu şehirde. Mutluysa neden herkesin suratı bir karış dolaşıyor hiç düşündükmü? Çok sık aralıklarla gidip geliyorum benim gördüğüm manzara bu. Hayal iyi güzelde katkısı ne insanımıza diye düşünüyorum. Sırf birileri egosunu tatmin etsin veya atı alıp üsküdarı geçsin diye feda edilemiyecek kadar değerli İSTANBUL. ''Kendiniz için değil, çocuklarınız ve onların çocukları için daha çok insanın insanca bir yaşayabileceği bir Türkiye hayal edin. Hiç olmazsa onlar sizinle ve belki de bizimle gurur duysunlar ve desinler ki:'' "Bizim babalarımız ve dedelerimiz, bize uyum içinde yaşayabileceğimiz bir ülke bıraktılar. Allah onlardan razı olsun." Sayın SARP çok teşekkür ediyorum öyle güzel özetlemiş ki sözleriniz. İşte benim hayalim. Saygıyla. |
Kuzey ormanlarına ikinci şehirde geliyor,tam oldu,güle güle istanbul,güle güle kar.
Belki bilmiyorsunuz ama geçen sene köprünün ayağının konucağı garipçede 70 kiloluk domuz yakalandı,bu istanbula 20 dakikalık yerde hala muhteşem bir yabani yaşam var, bu kuzey bandındaki güzergahtan göç eden akbabalardan ,kartallardan bahsetmiyorum bile,bütün afrika kıtasından gelen kuşlar bu hattan göç ediyor,ülke zaten çöktüde,akp nin gitmesini istanbulun geleceği için istiyorum artık. |
istanbul the end diyorum. rezillik, doğaya karşı bir soykırım. Allah sonumuzu hayretsin.
|
Aşağıdaki haberde ,Kanal İstanbul yapılacak bölgedeki arazilari kim satın almış? Diye soruyorlar.
Silivri de bilinenleri ben yazayım. Kadir Topbaş ın dünürü Kavurmacı ailesi Gümüşyaka civarını. Kavaklı,Gazitepe köylerini pardon artık mahalle oldular Allah'ın köyleri. Bayan Erdoğan ın Siirt li akrabaları. Yine Kınalı da Silivri Belediyesine ait 300 dönüm arazinin 2008 yılında AKP li belediye tarfından oy çokluğu ile oto fabrikası yapılması için TOKİ ye devrine karar verildikten sonra arazinin oto fabrikası yapılmadığı halde hangi kapanın elinde kaldığına dair bir bilinin bulunmaması ayrı bir soru... Projenin yapılacağı bölgedeki arsaları kim satın aldı |
Ben kendimce bu projenin olabilirliği konusunda şüpheliydim.
Çünkü. Bir.Bugün, bu hükümetin bu projeye ömrünün yetmeyeceği kesinleşti. İki. Bu bölgede yandaşlar arazi toplamaya 3.havalimanı projesi ile başlamıştı. Havalimanı başka bölgeye taşınınca toprak toplayan yandaşların elindeki toprakları değerlendirmek adına yeni projelere ihtiyaç vardı. Üç.O bölge Dört Bin yıllık Trak Krallığı'nın arkeolojik alanı. çılgın Proje, İstanbul 'u adaya dönüştürecek! 19-05-2011 Bir başlık daha. http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/ha...aglanacak.html |
“Saydam’ın doktora tezi okyanusbilim yani oşinografi üzerine. Uzmanlık alanlarından biriyse Türk denizlerinin yapısal özellikleri.
Ne düşünüyor Prof. Saydam, Kanal İstanbul hakkında? Şöyle diyor: “Projeyi rafa bile kaldırmayın, unutun!” Sebep? Dünyada sadece Türk boğazlar sisteminde görünen bir özellik. Karadeniz’e fazla tatlı su girişi olduğu için Karadeniz, Marmara Denizi’nden 30 cm. daha yüksek. Karadeniz’in Akdeniz’e göre daha az tuzlu olması sebebiyle doğa boğazdaki akıntılar yoluyla tuz oranını dengelemeye çalışıyor. Marmara ve Karadeniz arasında ikinci bir kanal açtığınız zaman doğanın binlerce yıldır kurduğu hassas denge bozuluyor. Bozulursa bozulsun, üçün beşin hesabını mı yapacağız denebilir. Teknik ayrıntılara girmeden, Kanal İstanbul projesi gerçekleşirse ne olacağı hakkında Prof. Saydam’ın öngörüsünü aktarayım: 1. Karadeniz’in tuzlanma oranı artacak. 2. Marmara’nın alt suları oksijensiz kalacak. Hidrojen sülfür konsantrasyonu artacak ve bütün İstanbul’u bir çürük yumurta kokusu kaplayacak. 3. İzmit Körfezi’nde deniz yaşamı tamamen sona erecek. 4. Kanal İstanbul’un açılmasıyla oluşacak adanın doğal su kaynakları deniz suyuyla karışacak. Prof. Saydam isyan ediyor: “Sen kalk iki denizi birleştirecek bir proje düşle ama hiçbir denizbilimcisine de ‘Bunları birleştirirsem ne olur acaba’ diye sorma!” Bu, işin denizbilime ilişkin kısmı. Şehircilik, demografi ve uluslararası hukuk boyutları da başka tartışma alanları. Hadi Prof. Saydam yanılıyor diyelim. Söylediklerinin aksini ispatlayarak projeyi savunan var mı? Yoksa “Büyük oyunu bozduk” gerinmeleriyle önemli tartışmaları engellemek daha mı kolay geliyor? Prof. Cemal Saydam örneğinde gördüğümüz üzere bilim insanları seçimle gelmedikleri için mi dinlenmemekte? Demokrasi ile keyfi bir popülizm arasında çok ciddi farklar var. Sandık demokrasinin ilk, olmazsa olmaz ve temel koşulu. Demokrasinin başlangıcı. Katılımcı, çoğulcu bir demokrasi ise keyfiliği kabul etmez. Halkın vergilerinin yüzyıllarca çürük yumurta kokusu salacak bir kanala harcanmasıyla da bağdaşmaz. Hükümet, Prof. Saydam’ın ve diğer bilim insanlarının uyarılarını dikkate almalı ve kamuoyunu aydınlatacak bir tartışma başlamalıdır. Hükümetten Prof. Saydam’ın tespitleri hakkında bilimsel bir açıklamayı talep etmek de medyanın görevi.” İstanbul?u çürük yumurta kokusu saracak |
|
Kanal İstanbul
Bu gün okuduğum bir yazı içimi sıktı. Medyanın durumu malum, doğru bilgi edinmek zor bu günlerde.
Konu hakkında bilgisi olanlar, bu konuyla ilgilenen arkadaşlar bildiklerini paylaşsalar da bizler de fikir sahibi olabilsek ne iyi olur diye düşündüm. Kanal İstanbul’un görünmeyen yüzü! | biliyomuydun.com Kanal İstanbul |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 09:02. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025