![]() |
GDO yönetmeliği (Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar)
Madde 5/8
"GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz." Bu madde bile tüm yönetmeliğin bakış açısını özetlemeye yetiyor!Yeni yönetmeliğimiz hayırlı olsun arkadaşlar!!!Satır satır okumakta fayda var...Malum her nedense hala bir türlü ulaşamadığımız Biyo Güvenlık Yasa tasarısının emekleme aşaması buymuş! http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskil...20091026-4.htm 26 Ekim 2009 PAZARTESİ Resmî Gazete Sayı : 27388 YÖNETMELİK Tarım ve Köyişleri Bakanlığından: GIDA VE YEM AMAÇLI GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR VE ÜRÜNLERİNİN İTHALATI, İŞLENMESİ, İHRACATI, KONTROL VE DENETİMİNE DAİR YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması için genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; a) Tohumluklar dışındaki genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları kapsar. b) Sağlık Bakanlığınca ruhsat veya izin verilen ürünleri kapsamaz. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik; 18/4/2006 tarihli ve 5488 sayılı Tarım Kanununun 10 uncu maddesi, 7/8/1991 tarihli ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 27/5/2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 29/5/1973 tarihli ve 1734 sayılı Yem Kanunu ile 29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanmasına Dair Kanuna dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Ayırıcı kimlik: Aktarılan her bir gen için bir kod ve her bir GDO için ise, taşıdığı genin kodunu da içeren nümerik ve alfa nümerik kodlama sistemini, b) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını, c) GDO: Genetik yapısı değiştirilmiş organizmayı, ç) Genetik yapısı değiştirilmiş organizma: Modern biyoteknoloji kullanılarak genetik materyali değiştirilmiş olan, insan haricindeki organizmayı, d) GDO ve ürünleri: GDO, GDO içeren, GDO lardan oluşan, GDO içerdiği hâlde GDO lardan oluşmayan ve/veya kısmen veya tamamen GDO lardan elde edilen ürünleri, e) GDO lu gıda: GDO, GDO içeren veya GDO dan üretilen bileşen içeren veya GDO dan üretilen gıda maddelerini, f) GDO lu ürün: GDO, GDO içeren veya GDO dan üretilen bileşen içeren veya GDO dan üretilen ürünleri, g) GDO lu yem: GDO, GDO içeren veya GDO dan üretilen bileşen içeren veya GDO dan üretilen yem maddelerini, ğ) GDO suz eşdeğer ürün: Genetik değiştirme teknolojisi uygulanmayan eşdeğer gıda veya yemi, h) Gen sahibi: GDO ve ürünlerinde değiştirilmiş olan gen ya da genlerin patent hakkını elinde tutanı, ı) İzleme: Bir GDO ve ürününün, biyolojik çeşitlilik, bitki, hayvan ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini belirlemek üzere bir program dâhilinde yürütülen gözlem, analiz ve kontrolleri, i) İzlenebilirlik: GDO ve ürünlerinin, üretim ve dağıtım zinciri boyunca her aşamada geriye dönük takibini, belirlenmesini ve tanımlanmasını, j) KKGM: Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünü, k) Komite: Bu Yönetmelikle kuruluşu öngörülen bağımsız, bilimsel, teknik risk değerlendirme komitesini, l) Risk değerlendirme: GDO ve ürünlerinin, genetik değişiklikten dolayı, insan, hayvan ve bitki sağlığı, biyolojik çeşitlilik ve çevre üzerinde, doğrudan veya dolaylı, derhal veya gecikmeli sebep olabileceği risklerin ve risk kaynağının olumsuz etkiye sebep olma potansiyelinin test, analiz, deneme gibi bilimsel yöntemlerle belirlenmesi ve değerlendirilmesi sürecini, m) Risk yönetimi: Risk değerlendirme sonucunda öngörülen ve/veya tahmin edilen olumsuz etkilerin gerçekleşmesini önlemek veya gerçekleşmesi durumunda zararı en az seviyede ve kontrol altında tutarak ortadan kaldırmak, GDO ve ürününün izin verilen amaç ve kurallar dâhilinde kullanılmasını ve muamelesini sağlamak amacıyla alınan önlemleri, n) TAGEM: Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğünü, o) TÜBİTAK: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunu, ö) TÜGEM: Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünü, p) Uzmanlar listesi: GDO ile ilgili çalışmalara yön verecek Bakanlık tarafından oluşturulan uzman listesini ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler ve İzin Koşulları Genel hükümler MADDE 5 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır. Gümrük idarelerince bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO ya ilişkin ek bir belge aranmaz. (2) İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO lu gıda veya yemin çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek zorundadır. (3) GDO lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır. (4) İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır. (5) Bakanlık, GDO lu gıda ve yemlerin ithalat ve ihracat kapılarıyla ilgili gerektiğinde düzenleme yapabilir. (6) Gıda veya yem, GDO lardan biri ya da birkaçını toplamda en az % 0,9 oranında içeriyor ise, GDO lu olarak kabul edilir. (7) Gıda veya yemin % 0,5 ten fazla izin verilmeyen GDO içermesi halinde ithalatına, işlenmesine, nakline, dağıtımına ve satışına izin verilmez. (8) GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz. (9) Bu Yönetmelikte yer almayan hususlarda Bakanlık her türlü düzenlemeyi yapmaya ve tedbiri almaya yetkilidir. İzin koşulları MADDE 6 – (1) Her bir GDO için, bilimsel esaslara göre değiştirilmiş gen ya da genler esas alınarak bir defaya mahsus olmak üzere Komiteler tarafından risk değerlendirmesi yapılır. (2) Her bir risk değerlendirmesinin sonucuna göre GDO lu gıda veya yemin çevre, insan veya hayvan sağlığı ile diğer inceleme konularında herhangi bir olumsuzluğun tespit edilmediğine dair bir karar belgesi hazırlanır. Karar belgesi en az aşağıdaki hususları içerir: a) İznin geçerlilik süresi, b) GDO ve ürünlerinin ithalatı için uygulanacak kural ve işlemler, c) Kullanım amacı ve kısıtlamalar, ç) Risk yönetimi, piyasa denetimi ve gerektiğinde aşamalı üretim planlaması, d) İzleme ve izlenebilirlik koşulları, e) Belgeleme ve etiketleme koşulları, f) Ambalajlama, taşıma, muhafaza ve nakil kuralları, g) İşleme ile atık ve artık arıtım ve imha koşulları, ğ) Güvenlik ve acil durum tedbirleri, h) Kullanım ile ilgili yıllık raporlama koşulları, ı) Devir ve/veya kullandırmaya ilişkin koşulları, i) Tedarik ve amaca göre kullanım ve işleme koşulları. (3) Bakanlık onaydan önce, GDO ile ilgili Komite kararını kamuoyunun görüşlerine açabilir. (4) Komitenin kararı, Bakanlık onayından sonra yürürlüğe girer. (5) Bakanlık, izin verilen GDO ve diğer GDO larla ilgili bilgileri Bakanlık internet sitesinde yayımlar. (6) İzin verilen GDO ve ürünlerinin kayıt altına alınması ve ürünün her aşamada takibinin sağlanması amacıyla, GDO ve ürünlerini ithal edenler, işleyenler ve piyasaya sunanlar Bakanlığa beyanda bulunmak, GDO ve ürünlerini GDO içerdiğine dair belgeler eşliğinde nakletmek, taşımak ve etiketleme kurallarını uygulamakla yükümlüdür. (7) İzin, karar belgesinde belirtilen koşulların ihlali veya olası zarar ve risklerle ilgili yeni bilimsel bilgilerin edinilmesi, kullanım sonucunda olumsuz sonuçların ortaya çıkması durumunda, Bakanlıkça iptal edilir. İzni iptal edilen GDO ve ürünleri toplatılır ve imha edilir. (8) Karar belgesinde belirtilen hususlara uyulmaması hâlinde izin iptal edilir. İznin iptal gerekçesine göre idari yaptırımlar uygulanır. (9) GDO lu ürünler, izin verilen amaçlar dışında kullanılamaz. (10) Gen sahibi, GDO ve ürünleriyle ilgili olarak yeni bir risk ya da risk şüphesini öğrendiği takdirde durumu derhal Bakanlığa rapor etmek ve tedbir almakla yükümlüdür. (11) Gen sahibi, aldığı izne konu olan GDO ve ürünlerinin satışı ve dağıtımı sırasında taşıma, depolama, işleme ve ambalajlama gibi işlemlere ilişkin güvenlik kuralları ve tedbirler hakkında alıcıları bilgilendirmekle yükümlüdür. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Komite, Başvuru ve Çalışma Grupları Komite MADDE 7 – (1) Bakanlık tarafından GDO ile ilgili bilimsel ve teknik verileri araştıracak, yorumlayacak ve görüş oluşturacak, görev süreleri iki yıl olan uzmanlar listesi teşkil edilir. Uzmanlar listesi, Bakanlık TAGEM, TÜGEM, KKGM birimlerinden temsilciler ile üniversiteler, TÜBİTAK ve araştırma enstitülerinde görevli konu ile ilgili uzman veya öğretim üyelerinden oluşur. Uzmanlar listesinden Bakanlık tarafından belirlenecek on bir üyeden oluşacak bir komite her bir başvuru için ayrıca oluşturulur. (2) Komitenin sekretaryası TAGEM tarafından yürütülür. Komite TAGEM in daveti üzerine toplanır. (3) Komite en az dokuz üye ile toplanır. Komite her başvuru için bir başkan seçer. Kararlar üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alınır. Lehte ve aleyhteki kararların gerekçeleri sahipleri tarafından yazılıp imzalanarak, karar ekinde yer almak üzere başkana teslim edilir. (4) Komite, başvuruları toplantının ilk gününden başlamak üzere doksan gün içinde karara bağlamak zorundadır. Ek bilgi ve belge istendiğinde bu süre durdurulur. Komite tarafından ek bilgi ve belgenin talep edilmesi durumunda ek bilgi ve belgenin en fazla otuz gün içerisinde tamamlanması zorunludur. (5) Komitenin başvuruyu reddetmesi durumunda aynı ürün için ret tarihinden itibaren bir yıl dolmadan ve yeni bilimsel veri ve bulgular sunulmadan yeniden başvuru yapılamaz. (6) Komiteye sunulan bilgilerin üçüncü şahıslarla veya kamuoyuyla paylaşılması, başvuru sahibinin talebi dikkate alınarak Komitenin iznine tabidir. (7) Komite, her türlü iş ve işlemlerinde Bakanlığa karşı sorumludur. Komitenin görev ve yetkileri MADDE 8 – (1) Komitenin görev, yetki ve yükümlülükleri aşağıda belirtilmiştir: a) Yapılan başvurularla ilgili değerlendirmeler yapmak, hazırlanan raporu Bakanlığa sunmak, b) Yapılan bir başvuru ile ilgili olarak işlem sürecinde Bakanlık izni olmadan herhangi bir açıklama yapmamak, bilgi ve belge vermemek, c) İhtiyaç duyması hâlinde uzmanlar listesinden danışma amacıyla uzmanlardan bir veya birkaçını, en çok iki defa olmak kaydıyla toplantılara davet etmek. Başvuru MADDE 9 – (1) GDO lu ürünün Komite tarafından ilk değerlendirilmesinin yapılması amacıyla gen sahibi, aşağıdaki bilgi ve belgelerle Bakanlığa başvuruda bulunmak zorundadır. a) GDO nun yapısında değişikliğe neden olan gen veya genlerle ilgili bilgi ve belgeler, b) GDO nun tespitinde kullanılacak yöntem ve referans materyal ile tespit için yapılacak iş ve işlemleri kolaylaştıracak her türlü bilgi, belge ve destekleyici doküman, c) Ayırıcı kimlik bilgileri, ç) GDO ile ilgili risk değerlendirmeye esas bilgi ve bilimsel çalışma sonuçları, d) Kullanım amacı ve kısıtlamalarla ilgili talep ve bu talebi destekleyen bilgi ve belgeler, e) Kullanım ve üretim koşullarını açıklayan bilgi ve belgeler, f) Risk yönetimi, otokontrol ve üretim planlaması ile ilgili bilgi ve belgeler, g) İzleme ve izlenebilirlik koşullarının nasıl olacağını açıklayıcı bilgi ve belgeler, ğ) İşleme sonucu atık ve artıkların arıtım ve imha koşullarını açıklayıcı bilgi ve belgeler, h) Güvenlik ve acil durum tedbir planı ve uygulamaları ile ilgili açıklayıcı bilgi ve belgeler, ı) Devir veya kullandırmaya müsaade edilip edilmeyeceği, müsaade edilmesi durumunda uyulması öngörülen şartlar, i) Başvuru yapılan GDO lu gıda veya yemin taşıma, muhafaza ve nakil koşulları, j) Başvuru yapılan gen veya genlerin, geliştirilmiş oldukları ülkede başvuru yılından en az üç yıl öncesinde tescil edildiğini, piyasada satışının serbest olduğunu gösterir bilgi ve yetkili mercilerden alınmış onaylı belgeler, k) Çeşidin başta tescil edildiği ülke olmak üzere ilgili mevzuatın uygulanmakta olduğu ülkelerde de ticari olarak üretildiğini gösterir bilgi ve yetkili mercilerden alınmış onaylı belgeler, l) Türkiye flora ve faunası için potansiyel bir tehlike oluşturmasını engellemek üzere GDO nun Türkiye’de yakın akraba ve yabanileri olan türlere ait olmadığını gösterir bilgi ve belgeler. (2) Komite, gerek gördüğü durumlarda ek bilgi ve belgeler de isteyebilir. (3) Komite tarafından istenilen belge ve bilgilerin süresi içinde temin edilmemesi durumunda başvuru reddedilir. (4) Yapılan bir başvurunun sonucu diğer başvurular için emsal teşkil etmez. Yapılan bir başvuruya verilen izin başvurulan ve takip eden ithalatlar için geçerlidir. Ancak, ithalatın gerçekleştirilebilmesi için ilgili diğer mevzuat hükümlerinin de yerine getirilmesi zorunludur. Çalışma grupları MADDE 10 – (1) Aşağıdaki konularda çalışma yapmak üzere; uzmanlar listesinden oluşan, üye sayısı ve çalışma süresi TAGEM tarafından belirlenen çalışma grupları kurulabilir: a) Uluslararası gelişmeleri izleyerek ülkenin GDO ve ürünleriyle ilgili politika ve stratejileri için önerilerde bulunmak, b) Hassas tüketici grupları için GDO ve ürünleriyle ilgili değerlendirmeler yaparak tavsiyelerde bulunmak, c) Uluslararası kullanımda bulunan GDO ve ürünleriyle ilgili değerlendirmeler yaparak Bakanlığa önerilerde bulunmak, ç) GDO çalışması yapılmış ve üretime sunulmuş riskli ürünleri belirleyerek ilgili kurumları bilgilendirmek, d) Biyogüvenlikle ilgili yakın, orta ve uzun vadeli risk senaryoları hazırlamak ve bunlarla ilgili çözüm önerileri sunmak, e) Ülke ihtiyaçları dikkate alınarak, özellikle acil durum tedbirleri ile ilgili önerilerde bulunmak. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM GDO lu Ürünlerin İthalatı, İşlenmesi ve Depolanması, İhracatı, Etiketlenmesi, İzleme ve İzlenebilirlik, Denetim ve Kontrolü İthalat MADDE 11 – (1) Komite tarafından değerlendirilmesi yapılarak Karar belgesinde ithalatı uygun görülmüş GDO ve ürünlerinin ithalatında aşağıdaki hususlar dikkate alınır: a) GDO ve ürünlerinin üretildiği ülkenin yetkili otoritesinden parti numarası, miktarı ve GDO çeşidini belirten belge aranır. b) Ürünün üretildiği ülke dışında başka bir ülkeden yüklenmesi durumunda üretici ülkenin vermiş olduğu belgeyle beraber yüklendiği ülkenin yetkili otoritesince düzenlenmiş, parti numarası, miktarı ve GDO çeşidini belirten belge aranır. c) Bakanlık, kontrol ve denetim amaçlı analizler yapabilir. ç) Yapılacak analizlerin sıklığı, risk esasına göre Bakanlıkça belirlenir. (2) GDO riski taşıyan ancak, GDO suz ürün olduğu taahhüt edilen ürünlerin ithalatında aşağıdaki esaslar uygulanır: a) İthalatta, GDO riski taşıması nedeniyle analize tabi tutulacak ürünler ve bunların sıklıkları Bakanlık onayı ile belirlenir. Gerektiğinde yine Bakanlık onayı ile güncellenir. b) Belirlenen analiz sıklıklarına göre ürünlerin analizi yaptırılır. Analiz sonucunun uygun olması durumunda söz konusu ürünlerin ülkeye girişine izin verilir. c) Yapılan analiz sonucunda GDO lu olduğu tespit edilen ürünün ülkeye girişine izin verilmez. Söz konusu ithalatçı ve ihracatçı firma ve ülke risk listesine alınır. (3) Tespit ve kontrol işlemleri için istenecek her türlü analiz yöntemi ve analizlerde kullanılan özel ürünler de dâhil, bilgi, belge, ürün ve malzemeyi temin etmekle ithalatçı yükümlüdür. GDO lu ürünlerin işlenmesi ve depolanması MADDE 12 – (1) İthal edilen GDO ve ürünlerinin gıda veya yem maddelerinin üretiminde kullanılabilmesi için bu ürünlerin izin, ruhsat ve tescil başvurularında gıda veya yem işletmecisi, gıda veya yem mevzuatında belirtilenlere ilave olarak aşağıda belirtilen şartları sağlamak zorundadır: a) Hammadde olarak kullanmak üzere temin ettiği GDO ve ürünleri ile ilgili aşağıdaki bilgi ve belgeleri bir ay içerisinde Bakanlığa vermek; 1) Ürünü kimden, ne miktarda temin ettiği ile ilgili bilgiler, 2) Bu ürünlerin ne amaçla kullanılacağı, 3) Etiket ve/veya GDO ve ürünlerinin beraberinde taşınması zorunlu belgelerin sureti. b) GDO suz gıda veya yem, GDO lu gıda veya yemin işlendiği hattan farklı bir hatta üretilmeli ve depolanmalıdır. Aynı üretim hattının kullanılması durumunda, üretim hattında gerekli temizliği yapmak, c) İşleme sonrası risklerin öngörülmesi hâlinde acil tedbir planları, muhafaza ve nakil koşullarıyla ilgili ek tedbirleri Bakanlığa bildirmek, ç) Atık ve artıkların güvenli arıtım ve imha koşullarını belirleyerek Bakanlığa bildirmek. GDO lu ürünlerin ihracatı MADDE 13 – (1) İhracatta alıcı ülkenin talebi doğrultusunda işlem yapılır. Alıcı ülkenin GDO ile ilgili talebinin olmaması durumunda genel ihracat mevzuatına göre işlemler gerçekleştirilir. Gıdaların etiketlenmesi MADDE 14 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerine göre izin verilen GDO lu gıdaların % 0,9 un üzerinde GDO içermesi hâlinde, 16/11/1997 tarihli ve 23172 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde yer alan gerekliliklere ilave olarak aşağıdaki hususlar çerçevesinde etiketlenmeleri zorunludur. a) GDO lu gıdanın tek bileşenden oluşması durumunda “genetik olarak değiştirilmiştir” veya ürün ismi ya da hammaddenin ismi “genetik olarak değiştirilmiş ...........’den üretilmiştir” ifadesi ile birlikte etiket üzerinde yer almak zorundadır. b) GDO lu gıdanın birden fazla bileşen ihtiva etmesi durumunda, ürün ismi ya da bileşen ismi, “genetik olarak değiştirilmiş ..........” veya “genetik olarak değiştirilmiş ….......’den üretilmiştir” ifadeleri ile birlikte bileşen listesinde söz konusu bileşenden hemen sonra gelecek şekilde parantez içerisinde yer almak zorunda olup, parantez içindeki ifade diğer bileşenlerle aynı karakter büyüklüğünde olmalıdır. c) GDO lu dökme gıdaların beraberinde, etiket bilgilerini içeren belge bulundurulmak zorundadır. ç) Yukarıda belirtilen etiketleme gerekliliklerinin yanı sıra, GDO lu gıdaların GDO suz eşdeğer ürünlerden; bileşimi, beslenme etkileri veya beslenme değeri, kullanım amacı açısından farklılık gösterdiği durumlarda, bu hususlar etiket üzerinde belirtilmelidir. Besin bileşeninde farklılık gösteren GDO lu gıdalarda, beslenme etiketlemesi yapılması zorunludur. d) GDO lu gıdaların GDO suz eşdeğer ürünlerden farklı olması durumunda, tüketilmesi sonucunda sağlık riski oluşturabilecek tüketici gruplarına ait uyarıların etiket üzerinde belirtilmesi zorunludur. e) GDO kullanılarak elde edilen gıdanın GDO suz eşdeğerinin olmaması durumunda, söz konusu ürünün doğası ve özelliklerine ait bilgilerin Türk Gıda Kodeksinde belirtilen hükümlere uygun olarak etiket üzerinde belirtilmesi zorunludur. Yemlerin etiketlenmesi MADDE 15 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerine göre, yem veya yemlik madde olarak kullanımına izin verilen GDO lu yemlerin % 0,9 un üzerinde GDO içermesi hâlinde, yem mevzuatında yer alan etiket gerekliliklerine ilave olarak aşağıdaki şekilde etiketlenmesi zorunludur. a) GDO lu yemin özel adının yanında parantez içinde “genetik olarak değiştirilmiş ………” ifadesi bulunmalıdır. Bu ifade yem bileşen listesi altında dip not olarak da yer alabilir. Bu durumda yazı karakter büyüklüğünün listede belirtilen ürünlerin karakter büyüklüğünden az olmaması gerekir. b) GDO dan elde edilen yemin adının yanında parantez içinde “genetik olarak değiştirilmiş ………’den elde edilmiştir” ifadesi yer almalıdır. Bu ifade yem bileşen listesi altında dip not olarak da yer alabilir. Bu durumda yazı karakter büyüklüğünün listede belirtilen ürünlerin karakter büyüklüğünden az olmaması gerekir. c) GDO lu dökme yemlerin beraberinde, etiket bilgilerini içeren belge bulundurulmak zorundadır. ç) GDO lu yemin GDO suz eşdeğerinden farklı olması hâlinde bileşiminin, besleme özelliklerinin, kullanım amacının, belirli hayvan türü ya da kategorisi için yapılan sağlık beyanlarının etiket üzerinde bulundurulması zorunludur. d) GDO lu yemin GDO suz eşdeğeri yok ise, o yemin yapısı ve karakteristikleri ile ilgili uygun bilgilerin etiket üzerinde bulundurulması zorunludur. İzleme ve izlenebilirlik MADDE 16 – (1) GDO ve ürünlerini ithal veya ihraç eden, işleyen, depolayan, dağıtan ve tüketime sunanlar, son tüketiciye ulaşıncaya kadar olan süreçte gerekli kayıtları tutmak ve izlenebilirliği sağlamak, ayırıcı kimlik numarası ile ilgili tüm bilgi ve belgeleri ürün ile birlikte bulundurmak zorundadır. (2) GDO ve ürünlerini ithal veya ihraç eden, işleyen, depolayan, dağıtan ve tüketime sunanların, ürünlerle ilgili bilgi ve belgeleri yirmi yıl saklaması ve bu belgelerle ilgili bir kayıt sistemine sahip olması zorunludur. (3) GDO ve ürünleri ile ilgili olarak karar belgesinde belirtilen koşullara uyulup uyulmadığı Bakanlık tarafından görevlendirilen birimler tarafından izlenir. Şikâyet durumunda Bakanlık tarafından görevlendirilen birimler bu Yönetmelik hükümleri ile birlikte ilgili mevzuata göre işlem yapar. Denetim ve kontrol MADDE 17 – (1) GDO ve ürünlerinin denetim ve kontrolleri bu Yönetmelik hükümleri ile birlikte ilgili mevzuata göre yapılır. BEŞİNCİ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Numune alma ve analiz MADDE 18 – (1) GDO lu gıda ve yemin numune alma ve laboratuvar analizleri ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir. İdari Yaptırımlar MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında; a) 4703 sayılı Kanunun 11 inci ve 12 nci maddeleri, b) 5179 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi, c) 1734 sayılı Kanunun 12 nci, 13 üncü, 14 üncü maddeleri uyarınca işlem tesis edilir. Yürürlük MADDE 20 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 21 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı yürütür. Bu yazıyı da dikkatle okumak lazım... http://www.gidahareketi.org/Ankara-K...42-haberi.aspx Sevgiyle kalın Yeşim Güriş |
GDO'lu ürünler serbest
Bugün GDO' lu ürünlerin, resmi olarak Türkiye'de kullanımına izin verildiğine dair haberleri okudum ve ciddi olarak moralim bozuldu. Ne olacak çocuklarımızın ve gelecek nesillerin hali.
Köşebaşlarındaki şirin arabalarda, kocaman ve lezzetli, bardakta GDO' lu haşlanmış mısırı çocuklarıma yedirmezken artık nereye kadar engelleyebilirim. Durum gerçekten çok vahim! |
Merhaba.
İşte son gelen mektup. Alıntı:
Saygılar |
Merhaba.
Sn. Gülüm, ortada bir şeylerin döndüğü, birilerinin vatanının insanına ihanet ettiği ve birilerinin, dahili bedhahlar ile beraber cebini doldurmaya başladıkları kesin. Ne uğruna? Çoluğumuzun, çocuğumuzun, şimdiki ve gelecek nesillerin sağlığıyla oynama uğruna. Umarım kazanacakları paralar düşecekleri hastalıkları tedavi etmeye yetmez. Bu nasıl bir hırstır ki herşeyi yapmayı göze alsınlar?. gelen mektubu aktarıyorum. Alıntı:
|
Ya şimdi ayağa kalk ve itiraz et,
Ya da sistemin mezbahasında uslu koyun olduğunu itiraf et. GDO'LU BESİNLERLERLE ZEHİRLENME ÖZGÜRLÜĞÜ BAŞLIYOR Tayfun Özkaya Gündemin domuz gribi ve açılım ile bu kadar yüklü olduğu bu günlerde 26 Ekim pazartesi günü Resmi Gazetede Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bir yönetmeliğin zamanlaması doğrusu GDO severler için çok uygun idi. Yönetmelik Türkiye'yi GDO'ların ithaline ve kullanımına açtı. Artık GDO'lu ürünlerle zehirlenme özgürlüğü başlamıştır. GDO'lu ürünleri topluma yedirmek için önce haberi farkına varmadan yedirmek gerekir diye bazıları düşünmüş olabilir mi? Pazartesi medya bu olayla hiç ilgilenmedi. Salı günü ise birçok gazete ve web sayfasında haber ters verilmişti. Kimisi mamalarda artık GDO kullanılamayacağını, kimisi de Türkiye'ye GDO'ların giremeyeceğini yazıyordu. Yüzeysel izleyiciler için nerede ise çok güzel bir haber vardı. GDO'lu ürünlerin sağlığa etkileri hayvanlar üzerinde yapılan epeyce araştırmaya konu oldu. Sadece bir tanesini verelim. İskoçya Rowett Enstitüsü'nden Dr. Arpad Pusztai'nin GD patates ile beslediği farelerin tümünün iç organlarında küçülme, sindirim sistemlerinde bozukluk, bağışıklık sistemlerinde çökme, kan yapılarında bozulma ve mide çeperlerinde kalınlaşma görüldü. Okuduğunu anlayacak herkesi yönetmeliği kendi gözleri ile okumaya çağırıyorum. Merak etmeyin beş sayfadan fazla değil. Bundan sonra sizin ve çocuklarınızın ne yiyeceği sizin elinizde. İnternette adres yerine rega.basbakanlik.gov.tr yazıp tıklayın ve 26 Ekim 2009 tarihli Resmi Gazeteyi açıp kendiniz okuyun. Madde 5/2'de yazanlar şöyle: "İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO'lu gıda veya yemin çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek zorundadır." Emriniz olur. Az sayıda istisnası ile dünyanın neresinde görülmüş, bir şirketin "yoğurdum ekşidir" dediği. Hindistan'da GDO'lu pamuğun verimsiz ve zararlı olduğunu 19 araştırma söylediği halde, bu araştırmaları hangi şirket dikkate almıştır. Madde 5/3'de şunlar yazıyor: "GDO lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır." Yani "aslında GDO'lar zararlıdır, bu yüzden bebekleri şimdilik affediyoruz. Büyüyünce onlar da başlarlar yemeğe" demekteler. Daha başka söze gerek var mı? Madde 5/7'de şunları okuyoruz: "Gıda veya yemin % 0,5 ten fazla izin verilmeyen GDO içermesi halinde ithalatına, işlenmesine, nakline, dağıtımına ve satışına izin verilmez." İnsan veya çevre sağlığına zararlı bir ürünün azıcık karışmasının bir sakıncası olmadığı söylenmek isteniyor. Birazcık mikrop zarar vermez gibi bir ifade. Zararlı bir organizmanın şakaya gelmeyeceğini bilmiyorlar mı? Madde 5/8'de şunları okuyoruz: "GDO'suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO'suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz." Eee, pes yani. GDO'lu gıdaları üretenler o kadar ürünlerine güvenmiyorlar ki her hangi bir gıda üreten bir şirket paketin üzerine ürününde GDO kullanılmadığını yazamıyor. Tarım Bakanlığına öneriyoruz: "trans yağ kullanılmamıştır", "katkı maddesi kullanılmamıştır", "domuz eti kullanılmamıştır" yazılmasını da yasaklasınlar. Ne farkı var? Çok mu masum bu madde. Bu isteğin ABD'de GDO'lu ürün üreten şirketlerin talebi olduğunu biliyorlardı şüphesiz. GDO'ya Hayır Platformunun da açıkladığı gibi "GDO'lu yemlerle beslenen hayvanların ve ürünlerinin de GDO'lu sayılması ve dolayısıyla etiketlenmesine ilişkin hiçbir maddenin yönetmelikte yer almaması da insan sağlığının hiçe sayıldığının en büyük göstergelerinden biridir." İçtiğiniz süt artık çok daha tehlikeli olacak. Yönetmeliği çiğneyenlere verilecek para cezaları büyük şirketleri ürkütecek düzeyde değildir. Bütün bunlar insanlarımıza, çevreye yapılan bir zulüm değilse nedir? Artık GDO ile zehirlenme özgürlüğünüz var. Ya şimdi ayağa kalk ve itiraz et, Ya da sistemin mezbahasında uslu koyun olduğunu itiraf et. EGE ÜNİVERSİTESİ |
GDO’lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest
GDO’lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest
Cartegena Biyogüvenlik Protokolü’ne taraf olan ve Meclisinde kabul eden Türkiye, son derece yaşamsal öneme sahip bir konuda gerekli yasal düzenlemeyi yaparak Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nı çıkarmak yerine bir yönetmelikle GDO’ların ve ürünlerinin ülkemize girmesini meşru kılmıştır. 26 Ekim 2009 tarih, 27388 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması amacıyla hazırlandığı belirtilmesine karşın, getirilen düzenleme bunları sağlamaktan çok uzaktır. GDO’ların insan sağlığı üzerine etkileri konusunda bugüne kadar yeterli araştırmalar yapılmamışken, hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri üniversite raporları ile ortaya konurken, biyoçeşitliliği yok edici etkileri pek çok araştırma ile ispatlanmışken yasa yerine bir yönetmelik çıkarılarak bu olumsuzlukların giderilebilmesinin sağlanması mümkün değildir! Bu bağlamda tüketici sağlığını ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak görevi ve söz konusu gıda ve yemi piyasadan geri çekme zorunluluğunun “işletmeciye” bırakılması bu endişemizi haklı çıkarmaktadır! GDO’lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest bırakılması toplum sağlığını ciddi tehlikeye atmaktadır. GDO’lar zararlı ve bu nedenle bebeklere yedirilmeyecek ise onu emziren ya da hamileliği esnasında karnında taşıyan annesine neden yedirilmektedir? Şayet GDO’ların hiçbir sağlık riski yok ise bebekler için neden yasaklanmıştır? GDO’ların hayvan denekler üzerinde yapılan denemelerde kan yapısını bozduğu, bağışıklık sistemini çökerttiği, sinir sistemini tahrip ettiği, organlarda küçülme meydana getirdiği ve sonraki nesillerde üreme yeteneğini bitirdiği bilimsel raporlarla kanıtlanmış durumdadır. GDO’lu ürünlerde antibiyotik direnç geni kullanıldığı ve bunun da insan ve hayvan sağlığı açısından son derece zararlı olduğunu ülkemizde GDO’ya Hayır Platformu olarak yıllardır ifade ederken, biyoteknoloji lobileri ve onların temsilcileri bu ürünlerin hiçbir riski olmadığını söylemektedirler. Söz konusu yönetmelikte bu tür genleri içeren GDO ve ürünlerinin ülkemize sokulması ve piyasaya sunulmasının yasaklanmış olması platformumuzun bir başarısıdır, bu sonuç konuyla ilgili iddialarımızın ne denli doğru olduğunu göstermektedir. Getirilen düzenlemeyle “GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadelerin bulunmayacağının” belirtilmesi, düzenlemenin son derece taraflı ve yönetmeliğin kapsamı dışında olan bir uygulamadır. Hatırlanacağı gibi, Amerika’da bir biyoteknoloji şirketi, ürünlerine “GDO bulunmamaktadır” yazan bir firmayı dava ederek kendi satışlarını düşürmekle suçlamış, bu uygulamanın yaygınlaşması için lobi faaliyetleri başlatılmıştır. Bu açıdan çıkarılan yönetmelik, ülkemizde bu uygulamanın doğrudan kabul edilmesi insan, hayvan ve çevre sağlığından çok biyoteknoloji şirketlerinin çıkarlarının kolladığını göstermektedir. GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların ve ürünlerinin de GDO’lu sayılması ve dolayısıyla etiketlenmesine ilişkin hiçbir maddenin yönetmelikte yer almaması da insan sağlığının hiçe sayıldığının en büyük göstergelerinden biridir! Türkiye’nin hiçbir GDO’ya ve ürününe gereksinimi yoktur! GDO’lar açlığa çare değildir! Biyolojik çeşitlilik üzerine büyük bir tehdittir! GDO’lar tarım ilacı kullanımını artırarak hem toprağı hem de içme sularımızı zehirlemektedir! Ayrıca daha fazla kullanılan bu tarım ilaçlarını insan ve hayvan organizmalarına girmektedir! Çiftçileri dev biyoteknoloji şirketlerine bağımlı kılmaktadır! GDO’ya Hayır Platformu insan, hayvan ve çevre sağlığını tehdit eden, kapitalist sömürü düzeninin gıda egemenliği üzerine kurgulanmış biçimi olan, sadece birkaç şirketin para kazanması için tüm bir insanlığın ve doğanın gözden çıkarıldığı GDO’lara karşı vereceği mücadelesini bundan sonra sokaklara, evlere, okullara, işyerlerine taşıyarak devam ettirecektir! Mücadelemiz başarıya ulaşıncaya, GDO’ları coğrafyamızdan atıncaya kadar devam edecektir! 27 Ekim 2009 GDO’YA HAYIR PLATFORMU |
Beyaz et diye ne kadar GDO'lu et tükettik acaba?
Çözümsüz bir konu olarak önümüze koyuyorlar, kırk katır mı kırk satır mı misali. Zehirlerden zehir beğen diyorlar. Ya kimyasal ya da GDO'ya mahkum edildik sanki. Kimyasal sopasını gösterip, GDO'ları tüketmek zorunda bırakacaklar bizi... |
Merhaba.
GDO yönetmeliğinde vatandaşı korumak amacıyla hazırlandığı söylenen kuralların yazılımında kullananılan ifadeler öyle ustaca kullanılmış ki, Biz korunacağımızı sanarken, GDO belasından para kazananların ekmeğine de yağ sürülmüş. Zamanında, Soya ve Mısır'ı bize reklam ve servis eden medyamıza ayrıca, tv kanallarında para uğruna boy göstermeye başlayan ve sağlığımız ile hiç ilgisi olmayan sözde doktor ve sağlık çalışanlarına dikkat etmemizi öneririrm. GDO'suz oldukları iddiasıyla piyasaya bir sürü gıda sürülecektir. Dikkatli olmak lazım diye düşünüyorum. Saygılar |
Alıntı:
doğrudur, GDO suz mısır olmasa beyaz et sektörümüz sona erebilir, ama gdo lu mısır satmak için sektörümüzü bu duruma getiren yine kendilerir. Kapitalizmin özüdür" Önce fakirleştir, kendine muhtaç et'ki daha sonra sana muhtaç olsun) saygılar |
Sanıyorum gdo dan kaçış yok gibi, normalden fazla üretilen **** üretilebilen her türlü besinden şüphelenmek gerekli.
Her şeyde olduğu gibi orjinal olan, insanların değişik nedenlere müdahalesinin dışında bile, zamanla ve çevre etkisiyle de değişiyor gibi.. |
Frankeştayn
Kürt açılımı yapılmasını anlarım... Çünkü, karşı çıkanlar olduğu gibi, destekleyenler de var. Ermeni açılımı da böyle... Sen itiraz edersin belki ama, şahane diyen de var. * Peki, “Milletim öyle istiyor, açılım yapıyorum” diyen arkadaşlardan biri, bana izah edebilir mi lütfen, “genetiği değiştirilmiş organizma açılımı”nı niye yapıyoruz? * Ortalık toz dumanken... Ahali, PKK’lıların memlekete gelişiyle meşgulken, dikkatler darbe marbe iddialarına yoğunlaşmışken, ana-babalar domuz gribi endişesine kafa yorarken... Kaşla göz arasında, TBMM’yi bypass ederek, şak diye yönetmelik çıkardılar... Ve, “genetiği değiştirilmiş organizma”ların ithalatını serbest bıraktılar. * Hangi millet istiyor bunu? * Her numaraya “Milletim öyle istiyor” diyorsunuz da... Mesela, genetiği değiştirilmiş domates istiyorum diyen Kürt var mı Türkiye’de? Genetiği değiştirilmiş çikolata istiyorum diyen Laz? Çocuğuma genetiği değiştirilmiş patates cipsi yedirmek istiyorum diyen Türk var mı aramızda? Kim istiyor bu işi kardeşim? Kim? * Genetiği değiştirilmiş organizma, eğer angutsan, entel bi sıfat gibi geliyor kulağa, bilimsel gibi duruyor... Aslında “frankeştayn gıda” onların adı! * Çünkü, normal yollardan insan evladı doğurmak varken; birinin kulağını birinin kafasına, birinin burnunu öbürünün suratına takmak gibi bi şey... * Kabaca anlatırsak, dayanıklı olsun diye balık genini domatese, bakteriyi patatese monte ediyorlar... Sonradan tonla para verip ilaçlama yapılacağına, haşere ilacını daha tohumundan mısır genine kakalıyorlar. Sinek yuttuğu için böcek ilacı içen süper zekâ vatandaşımız gibi yani... Sevgili halkımız, adında domuz var diye, domuz gribi aşısı caiz mi diye soruyor ama, belki domuz genini soya fasulyesinde yiyor, haberi yok... * Peki, niye yapıyorlar bunu? “Açlığı önlemek için” diyorlar... İnsanoğluna gıda yetişmiyormuş, böylece verimi arttırıyorlarmış... Raf ömrünü uzatıyorlarmış. * İyi de birader... Buğday mı yetişmiyor bu ülkede? Pancar mı eksik? Pirinç mi yok? Yanlışlıkla elinden düşürsen, fışkırmıyor mu topraktan? Şapşal politikalar yüzünden, fazla geldiği için, para etmediği için, mahsulümüzü yakarken, derelere dökerken, hangi açlık? * Allah’ın bu millete lüftu Anadolu’da, şu ürün yetişmiyor, o yüzden genetiği değiştirilmiş organizmaya ihtiyaç var, denebilir mi, utanmadan? * Üstelik, sadece sebze-meyve değil hadise... O sebze-meyvelerle yapılan, bin küsur üründe var bu genetiği değiştirilmiş organizma... Çikolatadan cipse, meşrubattan ketçapa... Şeker ayaklarıyla, baklavada bile kullanıyorlar... Bebek mamasında var! * Yersen ne oluyor? Avrupa’da resmen kanıtladılar; bağışıklık sistemini çökertiyor, kansere yol açıyor, kan yapısını bozuyor, sindirim sistemini harap ediyor, karaciğeri haşat ediyor, erken doğuma-kısırlığa sebep oluyor... Antibiyotik şırınga ettikleri için, farkında olmadan bağışıklık kazanıyorsun, hastalandığında antibiyotik alıyorsun, havagazı. * İsviçre sokmuyor, Yunanistan sokmuyor, o beğenmediğin Sarkozy “Bunları Fransa’ya sokanı oyarım” diye yasa çıkardı... Burası dingonun ahırı mı? * Aman yemeyelim dersen, nasıl yemeyeceksin? Nasıl ayırt edeceksin? Koklasan aynı, ellesen aynı, tatsan aynı, laboratuvara götürüp analiz ettirecek değilsin... Nereden anlayabilirsin? Etiketinden... Etiketin üzerinde “Bu üründe genetiği değiştirilmiş organizma var” yazmalı ki, bakıp anlayabilesin, di mi? Şimdi sıkı durun... * Bunların memlekete girişine izin veren yönetmelik diyor ki, “Etiketlere genetiği değiştirilmiş organizma içermez yazılamaz!” * Efendim? Yazılamaz! * “İsteyen yemesin, baksın etikete görsün” diyeceklerine... “Etikete baksın, görmesin” diyorlar! İlla yedirecek. * Tekrar soruyorum: Her numaraya “Milletim öyle istiyor” diyorsunuz da, bu açılımı hangi millet istiyor? Türk mü, Kürt mü, Rum mu, Ermeni mi, Laz mı? Bunu bu millete niye yapıyorsunuz? Yılmaz ÖZDİL Hürriyet |
|
Arkadaşlar birşey sorucam, lütfen beni mazur görün **** yanlış anlaşılmak istemem...
Bu bölümdeki GDO nun zararlarını anlatan arkadaşlara bende aynen katılıyorum..Satın aldığım herşeyede artık şüpheyle bakmaya başladım. Çünkü tarım ürünleri **** işlenip paketlenmiş ürünlerinde bu konuda etiketleme mecburiyeti olmadığı **** siyasiler bu GDO lara karşı ciddi tavır koymadıkları için gümrük kontorollerinin de iyi yapılabileceğine inanmıyorum. Manavdan/pazardan yediğim ürünle olmasa bile içtiğimiz süt, kullandığımız un **** yağ ile biz bu ürünleri işlenmiş haliyle birşekilde tüketiyoruz..Bu şekilde bol bol yazarak **** okuyarak bunun önüne geçemiyeceğimiz belli.. Bence bunun tek çözümü var siyasilere ve GDO üreticilerine ciddi manada kafa tutmak, ve ülke genelinde işlenmeyen arazilerin devlet kontrolünde organik tarıma teşvik edilmesi dolayısıyla organik tarım boyutunun artırılması için girişimci desteğinin artırılmasını sağlamak. Hayatımızı hep şüpheyle yaşayarak geçiremeyiz.. değil mi.. Sadece merak ediyorum..Buraya yazan, **** bu bölümü okuyup takip eden arkadaşlardan kaçımız, devlet kurumlarına, başbakanlığa **** tüm siyasi partilere bu tarz düşüncelerimizi ve taleplerimizi anlatan dilekçe ile şikayet **** öneride bulunuyoruz.. Ben tam 3 kere yaptım, yazmayada devam edeceğim..sizde neler yaptınız lütfen bizimle paylaşırmısınız..Demokrasi demek halkın söz sahibi olması, yöneticilerin halka danışması demekse...birileri bizim sesimi dinlemek zorunda...hepimiz istemiyorsak devlette yapamaz, hiçbir dış lobinin etkisinede giremez. Amerikalının ne işi var benim ülkemin bakanlığında,eğer bizim bakanımız halkını düşünüyorsa, amerikalıya,-bana değil kardeşim, gel halkıma anlat desin, Bakanımız çağırsın GDO üreticilerini,bilim adamlarını ve 100 lerce vatandaşı bir kongre salonuna, televizyondan canlı yayınla anlatsınlar bakalım halkı ikna edebilecekler mi...Bence agaclar.net kadrosu ve destekleyen doğa dernekleri , ziraatçi birlikleri buna önayak olabilirler... Eğer devlet GDO lu ürün ithal edilmezse hayvancılık sekteye uğrayacak diye düşünüyorsa, o zaman ben hafta, 1 tavuk yerine, tek tavuk bacağıyla beslenmeye razıyım yeterki GDO bazlı hastalıklar, genetik bozukluklar benden ve neslimden uzakta dursun.. Eğer devlet GDO lar kullanılmazsa hayvancılığın ve tarımın yavaşlayacağını ve ülke nufusunun beslenemeyeceğini düşünüyorsa buna uyumlu hayvancılık ve tarım politikaları geliştirsin, çiftçileri daha fazla hayvan ve tarım ürünleri üretmeye teşvik etsin, buna uygun politikalar ve ihaleler geliştirsin ve adam gibi istatistiksel çalışma yapıp, halkı organize etsin ve tembelliğide bir tarafa bıraksın...Yapamayacaksalar, yerlerini yapabileceklere bıraksınlar.. Lütfen sizde başımızdaki devlet ve siyasi parti yönetimleriyla nasıl mücadele veriyorsunuz anlatabilirmisiniz..Birlikten güç doğar, bir elin nesi var iki elin sesi var misali..Bence gazetelerin köşe yazarlarınıda bu konuda daha çok yazı yazması ve halkın sesi olması için desteklemiyiz.. Teşekkür ederim.. |
Merhabalar,
Bugün blogumda da yayınladığım Slow Food Fikir Sahibi Damaklar'ın hazırladığı bu bülteni yayabilirseniz sizin de bu yolda bir katkınız olur kolayca... Tüm açıklamalar aşağıda. http://yesim-pembedomatesistanbulpda...ok-verene.html SLOW FOOD FSD'NİN GDO BÜLTENİDİR!!! "ÇOCUKLARINA KANAT VE KÖK VERENE ŞÜKÜRLER OLSUN" Coelho'nun ''Kazanan Yalnızdır'' kitabında okuduğum bir atasözü sanırım tüm çabamızın özeti... Dostlar, Sizlere Slow Food Fikir Sahibi Damaklar konviviyumu tarafından özenle hazırlanmış GDO bültenini sunuyorum.Amacımız mümkün olduğunca herkesi aydınlatabilmek... İlk güzel haber benden olsun...Bu sabah site yöneticimize GDO'ların zararlarından bahsettim.Birazdan toplam 300 dairelik sitemizin her blok kapısına bültenimiz asılacak.Ayrıca aidat toplayan apartman görevlilerimiz fotokopi ile çoğaltılacak bültenleri dostlarına ulaştırmaları için her daireye birer tane verecek :))) Okullarımıza,doktorlarımıza,işyerlerimize,daimi müşterisi olduğumuz nazımız geçen ya da geçmeyen market,restoran,alakalı alakasız her işyerine aklınıza gelebilecek her yere bu bültenleri astıralım.Bloglarımıza koyalım,gruplara bildirelim... GDO orucuna gerek kalmayan,temiz gıdalar yiyeceğimiz keyifli günler çabucak gelecek elbirliğiyle. Sevgiyle kalın Yeşim Güriş Dünya dünya olalı beri mısırın püskülüne konan kelebeği, artık 'konmamaya' ikna etmek üzere mısırın genetiğine işlenen bir kimyasal, yıkamakla çıkmaz, biliyorum; çünkü kızımın gözlerinin yeşili gibi, o kimyasal da, tümüyle mısırın kodlarında artık. Üzerinde ya da etrafında değil. İçinde.Kelebek konarsa mısırın püskülüne ve yumurtalarını bırakırsa eğer, ürünün bir kısmı zarar görür, doğru. Ama, o mısırı kızım yediğinde, içine işlenen, yıkamakla temizleyemeyeceğim, haşladığımda gitmeyecek o kimyasal, kızıma ne yapar... Asıl onu merak ediyorum ben. Diyorlar ki "üreticisi, eğer, GDO'lu ürünün zarar verdiğini fark ederse, ürününü piyasadan çeker!" Diyorum ki, "benim kızım denek değil!" Anneler! 26 Ekim Pazartesi günü 27388 sayılı Resmi Gazete'de sizi, ailenizi, çocuklarınızı çok yakından etkileyecek bir yönetmelik yayımlandı: Tohumluklar dışındaki genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile bunları içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları kapsayan Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmelik" ! Şu andan itibaren market raflarına uzanıp da aldığınız herhangi bir ürün, çocukluğunuzda yediğiniz, yemeye alıştığınız gıda olmayacak. Çocuklarımıza "çocukken yediğimiz"i yedirme hakkımız, elimizden alındı. "Yerine koyduğumuz"sa, çocuklarımıza yüksek ihtimal daha fazla sağlık problemi olarak dönecek. Yeni doğanlarımızda daha fazla otizm göreceğiz. Yeni doğanlarımızın daha çoğu yaşamayacak. Çocuklarımızın çocuklarını görebilme ihtimalimiz, annelerimizinkinden daha düşük olacak... Aldığınız her ürünün etiketini okuyun. Her içeriği sorgulayın. Endüstriyel, hazır, paketlenmiş gıdalardan uzak durun. Organik ürün tercih edin. Sertifikasyon sistemi mükemmel olmasa da, bu ürünler diğerlerinden pahalı görünse de gözünüze, düşünün ki gerçek gıdayı tanımlamanın henüz başka bir yolu yok. Gerçek gıda tüketin. Gerçek gıda tüketmemek çok daha pahalı, unutmayın. Çocuğunuza ne yedirdiğinizi ve neden diğerini yedirmediğinizi anlatın. Anlatın ki, o da kendini koruyabilsin.Ve unutmayın: bugünün dünyası kazanç odaklı! Cebinizdeki o binbir güçlükle kazandığınız paranın alım gücüne son kuruşuna kadar güvenin. Onu gerçek gıdaya yatırın. Düşünün ki raflardaki onca yapay ürün, onca niteliği düşük gıda siz satın almadığınızda karlılığını yitirecek. Düşünün ki, gıdaymış gibi yapan onlarca kavanoz, kutu ve şişe siz satın almadığınızda üretenlerine birer zarar olarak geri dönecek. Ve hayal edin, bir gün, eğer, çokuluslu şirketler fark ederlerse ki tüketici gerçek gıdaya yöneliyor, kimbilir, belki üretimlerini gözden bile geçirirler.Gerçek gıdaya eşit erişim hakkıçocuklarımızın en temel hakkıdır!Bu yönetmelik bizi kollayan bir yönetmelik değil.Bu yönetmelik çokuluslu şirketlere toprağımızı, tohumumuzu sömürme yolu açan bir kapı. Vatandaşını ticaretin, gerçek gıdayı GDO'nun önüne koyan bir yönetim arzuluyoruz. Biz GDO'lu gıdaların yönetilmesini değil, yasaklanmasını istiyoruz. Yönetmeliği kaleme alan ve altını imzalayanlara bir çift sözümüz var: "Oğul sadıklığın bu muydu? Valla kurda yedirdin beni!" http://www.fikirsahibidamaklar.org/ Gerçek gıdaya dair neden ve nasıl sorularınızı grubumuzda cevaplıyoruz. Yeter ki çocuklarımıza biz sahip çıkalım! |
http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskil...20091026-4.htm
-Gümrük idarelerince bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO ya ilişkin ek bir belge aranmaz. -GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz. |
Yönetmelikte çelişkili ifadeler.
Merhaba.
İşte çelişkili ifadeye örnek. Alıntı:
Eğer GDO'lu Tohumların ithali yasak sa ve ülkeye girmesi mümkün değil se 6. maddede bahsedilen % 0,9 oranında GDO içermesi nasıl mümkün olabiliyor? Nereden gelip bulaşacak ki?. Bu durumda, yönetmeliği hazırlayanlar, ülkeye GDO'lu tohumların girdiğini ve sağa sola bulaşabileceğini peşinen kabul etmiş olmuyor mu? Yönetmelik bu haliyle acele ile ve ülkemiz şartları düşünülmeden çıkarıldığı, başka bir ülkeden kopyalandığı hissine kapılmamıza neden oluyor. Yönetmeliğin bir daha gözden geçirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Saygılar |
Merhabalar,
Hepinizin düşüncelerine katılıyorum,bir taraftan halk sağlığı için (?) çok büyük paralara domuz gribi aşısı alınırken diğer taraftan halkın sağlığını tehlikeye atacak böyle bir uygulama insanı düşündürüyor,sağlıkla kalın. |
Merhaba.
GDO'lu ürünler yönetmeliği çıktı ama bir tuhaflık var sanki. İçeriği GDO'lu ürünleri yasaklarken diğer taraftan da, %0.9 oranında bulaşılanların GDO'lu sayılması gerektiğini söylüyor. Peki eğer ülkemize GDO'lu tohumların girmesi yasak ise, bahsettikleri %0.9 nereden gelip bulaşacak? Arjantinden mi?. Yönetmelikte ayrıca GDO'lu ürünlerin etiketlerinde belirtilemeyeceğini yazmış. Neden? kimsenin haberi olmadan afiyetle yenilsin diye mi? Bu yönetmelik GDO'lu ürünleri yasaklamaktan çok GDO'lu ürünlerin ülkemizde yaygınlaştığını ve artık kontrolü ele geçirdiğini anlatıyor. Saygılar |
Alıntı:
Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır. Bu yönetmelik hükümlerine aykırı gıda ve yemden bahsediyor ama tohum ithali bu yönetmeliğin kapsamında mıdır acaba? Bence acemice veya bilerek yazdıkları bir kaç yanlış üzerine dikkatleri toplayıp, geneli tartışmalı olan riskli ürüne izin verecekler. Gerçi ürünün etiketine gdo'lu olduğunu yazma şartı koymuş ama onu kim denetleyecek. 15/a) GDO lu yemin özel adının yanında parantez içinde “genetik olarak değiştirilmiş ………” ifadesi bulunmalıdır 15/GDO dan elde edilen yemin adının yanında parantez içinde “genetik olarak değiştirilmiş ………’den elde edilmiştir” ifadesi yer almalıdır. Olayın aslı Güngör Uras'ın yazdığı gibi tavuk yerine fare yedirmek. Genel tartışmalar arasında o esası unutturuyorlar. |
malesef memlekette kurumların başında bulunan ehliyetsiz insanlar Milletin geleceğiyle oynuyor.Sadece GDO değil hemen hemen şu anda tüm konularda ehliyetsiz insanların vermiş olduğu kararlarla yönetiliyoruz.
|
Para hırsı yüzünden insan sağlığını tehlikeye atanları kınıyorum. GDO'ların getireceği fayda götüreceklerinden çok fazladır. Mantıklı biri bu işe "evet" demez. Nitekim İtalya, Fransa gibi birçok AB ülkesi GDO'lara onay vermedi, hatta bu konuyu tekrar gündeme getirenleri memleketten sürmekle tehdit bile ettiler. Akl-i selim herkes buna karşı...
Ne içtiğimiz suyun, ne yediğimiz yiyeceğin tadı kaldı. Ne uğruna? Para, daha çok para için... Ama bence bu iş burada kalmaz. Tepkiler kanun yapıcılara geri adım attıracaktır. Basın da "domuz gribi" yerine bu konuyu daha fazla işlerse GDO'lardan kurtulabiliriz. İnşallah... |
GDO kimin eseri!????
Urkmek, korkmak yetmiyor. Almam ,yemem aileme yedirtmem demek te yetmiyor. Peki ne yapacaz? GDO olmadan bu millet açmı kalacak? Tarım alanları daraldı Nufus arttı mevcut ekim alanları da ekilmiyor o halde bu insanlar ne yyip ne içecek once bence yönetenler bu konuyu cozmeli derim. İster istemez uretim artmadan tarım alanları koruma altına alınmadan ve bilincli uretici ler olmadan GDO lar hakkında iyi **** kotu konusmak anlamsız Ama artik dur denmelimi evet dur denmeli! O halde yeryuznde en fazla bitki çesitliliğine sahip olan toprak parcalarından birinin ustunde olan bizler ve bizi yonetenler ne yapmalı bunu bence tartısmaliyiz. Ve bence en onemlisi derhal Anadolu daki anam babam usulu uretim yapilan verimi yuksek olan bitki cesitlerimiz bir tohum bankasında biriktirilmelki ve ureticilere anadolunuın bagrında yetismis bu bitki turlerinden elde edlimis genetigi uzerinde en ufak bir oynama yapılmamıs tohumlar verilmeli. Ben diyorumki burada AGACLAR NET uylerinede buyuk bir gorev dusyor onumuz kıs ve bahar mevsimi yaklasirken en azindan cevremizde toplaya bildigimiz tum dogal tarım urunlerinin tohumlarını koruma altina alalım ve dagıtımına katkida bulunalım SİMDİ SEFERBERLİK ZMANI GDO suz anadolu tohumlarını koruyalım ve bu tohumları asla y disna kaptirmayalım. Haddimi asacak birsey soylediysem ozur diliyorum meslegim disnda bir konuda konusup meslek icndekilerin alanına girmeyi asla istemem ama icmden geldigince biseyler yazmak istedim Saygı ve sevgilerimle!! GDO suz bir dunyada mutlu saglıklı Nesiller icn EL ELE |
- BASIN TOPLANTISI -
BİYOGÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEDE!.. GDO‘LARIN TİCARETİ SERBEST BIRAKILDI ! 1 Kasım 2009 Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik" 26 Ekim 2009 günlü Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. GDO‘lar konusunda 10 yıla ulaşan bir zaman dilimi boyunca kamuoyunu aydınlatma çabası içinde olan meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, tüketici kuruluşları, çevreci kuruluşlar ve bilim insanları olarak bizler, ortaya çıkan yeni ve vahim durum karşısında, bir kez daha görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmayı görev sayıyoruz. Yeni Yönetmelik ile GDO‘ların ülkeye girişine meşruluk kazandırılmış iken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın sanki bu ürünlerin ticareti yasaklanmış gibi bir yanlış kamuoyu algısı yaratma girişimleri, bizlerin yukarıda belirtilen görevini daha da acil bir niteliğe taşımıştır. Bu çerçevede; 1 - Türkiye‘nin, yıllardır talep ettiğimiz doğru içerikli bir Ulusal Biyogüvenlik Yasa‘sı olmadan, GDO‘ların ticaretinin bir Yönetmelikle düzenlenmesi hukuk, egemenlik ve halk sağlığı açısından bir skandaldır. Çünkü; •· Yönetmelikler Yasa ve Tüzüklerin uygulanmasını göstermek üzere çıkartılırlar. Ortada bir Biyogüvenlik Yasası yokken, sözü edilen Yönetmeliğin GDO‘larla ilgili hiçbir düzenleme içermeyen Tarım, Gıda ve Yem Yasaları, 4703 sayılı Yasa ve 441 sayılı KHK‘ye dayandırılmaya çalışılması, sürecin hukuksuzluğunu olanca açıklığı ile ortaya koymaktadır. •· Türkiye‘de yaşayan tüm yurttaşların sağlığını ve haklarını ilgilendiren bir konunun, TBMM‘de, milletin vekilleri tarafından görüşülmesi ve bir Yasa niteliğinde düzenlemeye konu edilmesi gerekirken, Bakanlar Kurulu‘nda imzaya açılan tasarının TBMM‘ye indirilmeyerek konunun Yönetmelik ile düzenlenmesi, millet iradesi ve egemenliğinin ihlalidir. Böylelikle, konunun vahim içeriği, halkın ve parlamentonun dikkatinden kaçırılmaya çalışılmaktadır. •· GDO‘ların ticaretinin birkaç küçük istisnayla serbest bırakılması, bu alandaki kararların devlet memuru ağırlıklı bir Komite‘ye bırakılması, yine Bakanlık tarafından seçilecek uzmanlar listesinden görüş alınması gibi hükümler, halk sağlığı alanındaki tehlikenin açık görünümleridir. Siyasilerin ve şirketlerin baskısına direnebilecek bağımsız bilim otoriteleri yerine güdümlü organizasyonlar yeğleyen Yönetmelik, bundan da öte, bir Bakan talimatı ile her an değiştirilebilecek konumdadır. Yukarda sayılan temel yanlışlıklar yanında, bebekler için risk sayılan gıdaların yetişkinler için serbest tüketime konu edilmesi, GDO‘suz gıda maddesi üreten işletmelerin bu yönde etiket kullanmalarının yasaklanması gibi hükümler ve asıl olarak GDO‘lu ürünlerin her türlü ticaretinin meşru zemine çekilmesi, Yönetmeliği kabul edilemez konuma taşımaktadır. 2 - Konunun halkın bilgisine sunulması yolunda ortaya koyduğumuz özverili çabalar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nı telaşa sürüklemiş olup, Bakanlık web sayfasında yapılan açıklamayla kamuoyu yanlış yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu alanda da gerçekleri kamuoyu ile paylaşmayı görev biliriz; •· Bakanlık, bu Yönetmelik ile GDO‘lu tohumların Türkiye‘de kullanımının yasaklandığını ifade etmektedir. Oysa bu yasaklama, on yıla yakın bir süredir, bir Genelgeyle sağlanmaktadır. Bakanlığın hem bu durumdan hiç söz etmemesi hem de hazırlayıp Bakanlar Kurulu‘na sunduğu Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Taslağı‘nda, Hükümet sözcüsü Sn Cemil ÇİÇEK‘in de ifade ettiği üzere, GDO‘lu tohumların ekimini serbest bırakmaya çalışması, kamuoyunu yanıltma girişimlerinin açık göstergeleridir. •· Bakanlık, işbu Yönetmeliğe aykırı davrananlara, dayanakta gösterilen yasalar çerçevesinde, izin iptali, para cezası vb. cezaların verilebileceğini belirtmektedir. Bu cezaların çoğu, ilgili yasaların GDO‘lara özel düzenleme içermemeleri nedeniyle, olayın ciddiyetiyle bağdaşır nitelikte değildir. Nitekim, hazırlanıp TBMM‘ye sevk edilmeyen Kanun Tasarısı taslağı, bu alanda açıkça hürriyeti bağlayıcı cezalara hükmetmekte idi. •· Bakanlık, risk değerlendirmesinin, 11 kişilik bağımsız, bilimsel, teknik komite tarafından yapılacağını belirtmektedir. Oysa Yönetmelik, uzmanlar listesinden Bakanlık tarafından seçilecek Komite‘nin, TAGEM, TÜGEM, KKGM temsilcileri yanında üniversite, TÜBİTAK ve araştırma enstitüleri temsilcilerinden oluşacağını belirtmektedir. Gerek uzmanlar listesinin niteliği, gerekse hem uzmanlar listesinin hem de Komite‘nin Bakanlık tarafından seçilecek olması, bu organizasyonun bağımsız, bilimsel, teknik sıfatlarını daha baştan ortadan kaldırmaktadır. Sonuç olarak, gen bankası niteliğindeki ülkemizin biyolojik çeşitliliği, tarım potansiyelimiz, halkımızın satın alma gücü ve tüketim alışkanlıkları değerlendirildiğinde, GDO‘lu ürünlere Türkiye‘nin ihtiyacının olmadığı, üstelik bu ürünlerin kullanımının halk sağlığı yanında halkımızın dinsel - kültürel inanç ve alışkanlıklarına da aykırı olduğu ortadadır. Bizler, bu alanda yıllardır halk yararına çaba gösteren kurum ve kuruluşlar olarak, bir kez daha GDO‘ya Hayır diyoruz. Halkın ve ülkenin yarar ve çıkarları, şirketlerin kar hırsının üzerindedir. Ülkemiz yurttaşlarının büyük çoğunluğunun istemediği genetiği değiştirilmiş ürünlerin, ülkemizi bir genetik yıkıma sürüklememesi için, her türlü meşru mücadelenin sürdürüleceğini ve GDO‘ları yasallaştırmaya çalışanların deşifre edilmeye devam edileceğini belirtiriz. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. GDO‘YA HAYIR PLATFORMU |
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanıp tepeden inme bir şekilde 26 Ekim 2009 da yürürlüğe sokulan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” , GDO’ların ve Genetik yapıları bozulmuş gıda ve yem ürünlerinin ülkemize girmesini, işlenmesini ve tüketilmesini meşru kılmıştır.Yönetmeliğin en can alıcı maddeside şu:
GDO’suz ürünlerin etiketinde GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz. Hadi bakalım GDO suz gıdayı nasıl bulacağız… GDO Nedir? Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar" veya kısaca GDO adı veriliyor. Bir canlıdan diğerine gen aktarımı, bir çeşit kesme, yapıştırma ve çoğaltma işlemi olup, genetik mühendisler tarafından uygulanıyor. Aktarılacak gen önce bulunduğu canlının DNA’sından kesilerek çıkarılıyor. Sonra vektör adı verilen taşıyıcı virüs ile bu gen DNA molekülüne yapıştırılıyor. Frankeştayn Gıda olarak da nitelenen GDO’lar bugün kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates, balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkıyor. İnsanlık bugün doğal çeşitliliğe zarar vererek tür zenginliğinin yok olmasına yol açan GDO’ların çeşitli yollardan yayılarak yeni Frankeştaynlar yaratma tehlikesiyle karşı karşıya. Neden GDO’ya Hayır? Canlılar üzerinde yapılan bu değişiklikler; canlı sağlığı, biyolojik çeşitlilik, ekolojik dengelerin bozulması, ekonomik bağımlılık, canlıların yaşam hakkının elinden alınması ve canlılar üzerinde mülkiyet hakkı tanıması açısından önemli tehdit ve riskler taşımaktadır. Türkiye’nin hiçbir GDO’ya ve ürününe gereksinimi yoktur! http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5597.jpg http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5598.jpg http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5600.jpg http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5601.jpg http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5603.jpg http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5604.jpg Genetiği Değiştirilmiş tohumlarla tarım yapılan alanda 15 yıl boyunca normal tohumlarla tarım yapılamıyor ayrıca 35 km. çapındaki alandaki tüm bitkiler, Genetiği Değiştirilmiş tohumlardan üretilmiş bitkilerden etkileniyor. |
Bilme hakkı
Hukukçu olarak bu başlıkta hepimizi aydınlatan arkadaşlara teşekkürler.
Beslame,İnsan haklarının temellerinden biridir. Yasal düzenleme ile bu hakkımız elimizden alınıyor. Saygı dolu sevgiler. |
Alıntı:
Bir de Türkçe'nin kullanımı nedeniyle "saygı dolu sevgiler." sanki haklarımızı elimizden alanlara havale olmuş gibi bir durum oluşmuş, öyle olmadığını sadece umup, tahmin yürütebiliyoruz. Eleştirmek için yazmıyorum, "temel insan haklarından birinin ihlali" olarak gördüğünüzden dolayı, "saygı dolu sevginin ötesinde " hukuk zemininde yapılacaklar konusunda düşüncelerinizi gerçekten öğrenmek istiyorum ki haksızlığa uğrayanların haklarını elde etme yolunda hukukçu olarak duyarlı olanların olayı seyretmekle yetinmediklerini görebilelim. Çözüm için henüz bir düşünceniz olmasa bile, ileriye yönelik olarak çözüm yanında yer almayı düşünür müsünüz? gece karanlıktan şikayeti yetersiz bulup, doğum günü mumu boyutunda da olsa, mum yakılmasını tercih eden forum kişisi! |
Saygı dolu sevgiler GDO olara karşı duranlara her halde yanlış anladınız.Kimseye bir şey havale etme alışkanlıgım yoktur.
Hukuksal olarak toplu şekilde yönetmelik iptali davası açılabilir.İLk aklıma gelen bu.Konuyu tam olarak inceledikten sonra detay yazarım. sevgi dolu saygılar |
1995 yılından bu yana gıda güvenliği konusunda yetkili olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Türkiye’de gıda güvenliğini sağlayamadığı gibi, başta Biyogüvenlik olmak üzere, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili sorunları da çözememiştir. 2004 yılında çalışmalarına başlanan Biyogüvenlik Yasası bir türlü çıkarılamamış, yasal boşluk giderilememiştir.
Biyogüvenlik yasasını çıkaramayan Bakanlık, 26.10.2009 tarihinde bir yönetmelik yayımlamıştır. Bakanlık, söz konusu yönetmelik ile, yürürlükteki kimi mevzuatta ve Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Yasa Tasarısı Taslağının hazırlanması sürecinde olduğu gibi, konuyla ilgili paydaşlara ve meslek odalarına görüş sormadan, her şeyi oldu bittiye getirme anlayışını sürdürmektedir. Biyogüvenlik Yasası taslağına ilişkin Oda görüşümüz daha önce kamuoyuyla paylaşılmıştı. Ancak, yeni yürürlüğe giren yönetmeliğin uygulanmasında, gıda güvenliği sürecini, tüketici sağlığını, tarımsal üretimi ve ekonomiyi olumsuz etkileyebilecek büyük yanlışlıklar söz konusudur. Yeni yönetmelikle birlikte, GDO ve ürünlerinin ithalinin önünde hiçbir engel kalmamakta, işlenmek üzere GDO’lu ürünün yurda girişinin yolu açılmaktadır. Bu şekilde GDO’lu hammaddenin gıda maddelerinde yer alması, tüketeceğimiz hemen her gıda maddesinin GDO içermesi anlamına gelmektedir. Yönetmelik, bir yandan GDO içeren tohumlukların ithal edilerek üretimi (ekimi)ni yasaklarken, diğer yandan, insan sağlığını, çevreyi, bitkisel ve hayvansal üretimi, gen kaynaklarını ve ekonomiyi gelecekte nasıl etkileyeceği bilinmeyen bir konuda, çelişkili ve riskli uygulamalara neden olacaktır. GDO içeren ürünlerin insan sağlığına zararı olmadığı kanıtlanıncaya kadar işlenmesi ve tüketime sunulmasına izin verilmemelidir. Yönetmelik ile bebek ve çocuk gıdalarında GDO’lu ürün kullanımının yasaklanması, bu tür ürünlerin güvenli olmadığının önemli bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Gıda maddelerinin etiketinde “GDO içermez” uyarısının yasaklanması sonucu tüketicinin seçme hakkı elinden alınacak, GDO içeren gıda maddelerini üretenler yararına haksız rekabet oluşacaktır. Türkiye’de GDO’lu ürünleri analiz edecek yeterli ve donanımlı laboratuvarlar bulunmazken, bu tür ürünlerin işlenmek üzere ithaline izin verilmesi halk sağlığı açısından büyük riskleri birlikte getirmektedir. Yönetmelik, Risk Değerlendirmesi yapmak üzere oluşturulacak ve bağımsız olması gereken bilimsel komite ve uygulamalarına ilişkin çelişki içermektedir. Komite sekreteryasının TAGEM olması ve raporların Bakanlık onayından sonra yürürlüğe girmesi, komitenin Bakanlığa karşı sorumlu tutulması, komitenin bağımsızlığına gölge düşürmektedir. Risk değerlendirmesi yapması ve özerk bir yapılanma içinde olması gereken bilimsel komite, baştan eli kolu bağlı duruma getirilmektedir. Ayrıca, bu komitede Sağlık Bakanlığı’nın da temsil edilmesi gerekmektedir . Türkiye’de GDO’lu ürünlerin ithal ve üretimine gerek olmadığı göz önünde bulundurularak, ülke koşullarına uygun bir yasa çıkarılmalıdır. Bu yasanın hazırlık çalışmalarında, ilgili üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri, sektör temsilcileri ve kamu kuruluşları yer almalıdır. Bütün bu yanlışlar ve gelecekte yaşanabilecek sorunlar dikkate alınarak, GDO’lu ürünlerle ilgili düzenleme getiren bu yönetmeliğin yasal yollarla yürürlüğünün durdurulması ve Biyogüvenlik Yasasının bir an önce çıkarılması gerekmektedir. Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur. TMMOB GIDA MÜHENDİSLERİ ODASI YÖNETİM KURULU |
NTV Bilim Kasım '09 sayısı ; GDO, canavar mı?
Bugün aylık dergileri incelerken dergilerdeki konuları burdada bahsetmeye karar verdim...:rolleyes:
NTV Bilim dergisinin bu sayısında gdo ile ilgiki uzun bir makale mevcut, yazı son derece uzun olduğu için alıp dergiyi okumanızı tavsiye ediyorum...:rolleyes: Ayrıca; Eriyen İzlanda, 4*C, Sulak Ay, Doğal Tehdit makaklelerinide okumanızı tavsiye ediyorum... Umarım yardımcı olmuşumdur:rolleyes: ___________ NTV Bilim Kasım ayı sayısında GDO'larla ilgili geniş araştırmaya yer veriyor. NTV Bilim, GDO'lara karşı olan ve savunan bilim insanları ile görüştü. İşte bu görüşmelerden kısa notlar... Yıldız Teknik Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Şeminur Topal şunları söylüyor: GDO'lu ürünlerle beslenmek zorunda kalan anneler bebeklerini emzirdiklerinden bebeklerin korunması söz konusu değil. Çocukları da, örneğin transgenik mısırdan üretilen nişasta bazlı şekerle üretilmiş çerezlerdan nasıl uzak tutabilirsiniz? Bu türden pek çok gıda çocuklar için riskli ise, onlar da bu riskle karşı karşıya kalacaklar. Ayrıca, bu yasada bebek ve çocuk yiyecekleri muaf tutulsa da yetişkinlerin sağlığı çin olası riskler gözardı ediliyor. Riskin ciddiyeti her şeyden önce ne yediğimizi bilmemekten kaynaklanıyor. Bugüne değin hiçbir ürünün üzerinde, etiketinde "GDO'lu" olduğuna ilişkin bir açıklama bulunmuyordu. Diyelim ki ne yediğinizi bilmek istiyorsunuz. Bunun için kapısını çalabileceğiniz, biri Ankar'da biri de Bursa'da olmak üzere ve Tarım Bakanlığı bünyesinde iki laboratuvar var. Onlar ciddi bir ücret karşılığında bu analizi yapıyorlar; ancak öncesinde de bir deklarasyon imzalatıyorlar. Buna göre analizi yaptırmak isteyen, sonuçları hiçbir yerde yayımlamayacağını kabul ediyor. ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü'nden Prof. Dr. Hüseyin Avni Öktem ise şunları söylüyor: Bazı konvansiyonel gıda ürünlerinde olduğu gib GDO'ların da tüketicide alerjik reaksiyon oluşturabilme riski var. Diğer ürünlerde olduğu gibi GDO'lar da ticarileşip tüketim zincirine girmeden önce detaylı olarak toksisite, alerjenite gibi etkiler açısından bağımsız otoritelerce analiz ediliyor ve buralardan alınan raporlar doğrultusunda kullanımlarına izin veriliyor. Ancak, ülkemizde halen mevzuat olmamasından dolayı gümrük kapılarında GDO analizi rutin olarak yapılmıyor. Sabancı Üniversitesi Doğa ve Mühendislik Fakültesi'nden Selim Çetiner de şunları söylüyor. GDO'lar, sağlığa ve çevreye zararı olmayan, verimde artış sağlayan, daha aza kimyasal gübre ve tarım ilacı gerektiren ve kurak-tuzlu arazilerde tarım olanağı sağlayacak modern tarım teknolojisinin ürünleri. Konuya bilimsel bakan akademi, enstitü, dernek ve kurullar GDO'ların güvenli olduğunu söylüyor. Zaten pazarlama öncesinde yapılan titiz ve dikkatli denetimler sonucunda riskli ürünlerin insanlara sunulması diye bir durum söz konusu olamaz. ... Kaynak :http://www.ntvmsnbc.com/ |
GDO'lara karşı duranlar, birleşin!
Alıntı:
Konuyu inceleyip, sonuçlarını paylaşırsanız biz de katkıda bulunur, hukuk zemininde haksızlık ile mücadele edenler tarafında saf tutarız diye düşünüyorum. Saygılar. gece insanların temel haklarına saldırıldığında tepki veren, konuyu hukuki olarak inceleyerek yol gösteren hukukçulara saygı ve sevgi hisseden forum kişisi! |
Alıntı:
Yönetmeliğin bu maddesinin yediğimiz içtiğimiz her şeyin GDO’lu olması için bu ürünleri üreten yabancı firmalar ve onların yerli temsilcileri tarafından eklenmiş olduğundan kuşkulanıyorum. Saygılar. |
Gdo
Cartegena Biyogüvenlik Protokolü’ne taraf olan ve Meclisinde kabul eden Türkiye, son derece yaşamsal öneme sahip bir konuda gerekli yasal düzenlemeyi yaparak Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nı çıkarmak yerine bir yönetmelikle GDO’ların ve ürünlerinin ülkemize girmesini meşru kılmıştır.
26 Ekim 2009 tarih, 27388 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması amacıyla hazırlandığı belirtilmesine karşın, getirilen düzenleme bunları sağlamaktan çok uzaktır. GDO’ların insan sağlığı üzerine etkileri konusunda bugüne kadar yeterli araştırmalar yapılmamışken, hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri üniversite raporları ile ortaya konurken, biyoçeşitliliği yok edici etkileri pek çok araştırma ile ispatlanmışken yasa yerine bir yönetmelik çıkarılarak bu olumsuzlukları n giderilebilmesinin sağlanması mümkün değildir! Bu bağlamda tüketici sağlığını ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak görevi ve söz konusu gıda ve yemi piyasadan geri çekme zorunluluğunun “işletmeciye” bırakılması bu endişemizi haklı çıkarmaktadır! GDO’lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest bırakılması toplum sağlığını ciddi tehlikeye atmaktadır. GDO’lar zararlı ve bu nedenle bebeklere yedirilmeyecek ise onu emziren ya da hamileliği esnasında karnında taşıyan annesine neden yedirilmektedir? Şayet GDO’ların hiçbir sağlık riski yok ise bebekler için neden yasaklanmıştır? GDO’ların hayvan denekler üzerinde yapılan denemelerde kan yapısını bozduğu, bağışıklık sistemini çökerttiği, sinir sistemini tahrip ettiği, organlarda küçülme meydana getirdiği ve sonraki nesillerde üreme yeteneğini bitirdiği bilimsel raporlarla kanıtlanmış durumdadır. GDO’lu ürünlerde antibiyotik direnç geni kullanıldığı ve bunun da insan ve hayvan sağlığı açısından son derece zararlı olduğunu ülkemizde GDO’ya Hayır Platformu olarak yıllardır ifade ederken, biyoteknoloji lobileri ve onların temsilcileri bu ürünlerin hiçbir riski olmadığını söylemektedirler. Söz konusu yönetmelikte bu tür genleri içeren GDO ve ürünlerinin ülkemize sokulması ve piyasaya sunulmasının yasaklanmış olması platformumuzun bir başarısıdır, bu sonuç konuyla ilgili iddialarımızın ne denli doğru olduğunu göstermektedir. Getirilen düzenlemeyle “GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadelerin bulunmayacağını n” belirtilmesi, düzenlemenin son derece taraflı ve yönetmeliğin kapsamı dışında olan bir uygulamadır. Hatırlanacağı gibi, Amerika’da bir biyoteknoloji şirketi, ürünlerine “GDO bulunmamaktadı r” yazan bir firmayı dava ederek kendi satışlarını düşürmekle suçlamış, bu uygulamanın yaygınlaşması için lobi faaliyetleri başlatılmıştır. Bu açıdan çıkarılan yönetmelik, ülkemizde bu uygulamanın doğrudan kabul edilmesi insan, hayvan ve çevre sağlığından çok biyoteknoloji şirketlerinin çıkarlarının kolladığını göstermektedir. GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların ve ürünlerinin de GDO’lu sayılması ve dolayısıyla etiketlenmesine ilişkin hiçbir maddenin yönetmelikte yer almaması da insan sağlığının hiçe sayıldığının en büyük göstergelerinden biridir! Türkiye’nin hiçbir GDO’ya ve ürününe gereksinimi yoktur! GDO’lar açlığa çare değildir! Biyolojik çeşitlilik üzerine büyük bir tehdittir! GDO’lar tarım ilacı kullanımını artırarak hem toprağı hem de içme sularımızı zehirlemektedir! Ayrıca daha fazla kullanılan bu tarım ilaçlarını insan ve hayvan organizmaları na girmektedir! Çiftçileri dev biyoteknoloji şirketlerine bağımlı kılmaktadır! GDO’ya Hayır Platformu insan, hayvan ve çevre sağlığını tehdit eden, kapitalist sömürü düzeninin gıda egemenliği üzerine kurgulanmış biçimi olan, sadece birkaç şirketin para kazanması için tüm bir insanlığın ve doğanın gözden çıkarıldığı GDO’lara karşı vereceği mücadelesini bundan sonra sokaklara, evlere, okullara, işyerlerine taşıyarak devam ettirecektir! Mücadelemiz başarıya ulaşıncaya, GDO’ları coğrafyamızdan atıncaya kadar devam edecektir! http://www.gdoyahayir.org/ |
Rusya’dan Dr. Irina Ermakova’nın transgenik soyanın farelerde fertiliteyi düşürdüğü ve bunlardan doğan yavruların hayatta kalabilirlik ve gelişimini olumsuz etkilediğini iddia eden çalışması medyada ve siyasi çevrelerde geniş ilgi uyandırmış olmakla birlikte bugüne kadar (7 Temmuz 2009) hakemli bilimsel literatürde yayınlanmamıştır.
Bu yazıda, söz konusu çalışmadaki baş araştırmacı Dr. Irina Ermakova’nın görüşleri, bu alanda araştırma yapan diğer bilim insanlarının yorumlarıyla birlikte aktarılmakta, ve arkasından çoğuna internet ortamında ulaşılabilecek bilimsel makaleler de verilmektedir. Burada kısaca belirtmek isteriz ki Türkiye’deki biyoteknoloji karşıtları, Dr. Irina Ermakova’yı “Rusya Bilimler Akademisi Üyesi” olarak lanse etseler de söz konusu kişi Bilimler Akademisi üyesi olmayıp, Rusya’daki biyoteknoloji karştı sivil toplum kuruluşu “Ulusal Genetik Güvenliği Derneği” (Türkiye’deki GDO’ya Hayır Platformu eşdeğeri) başkan yardımcısıdır. Dr. Ermakova’nın kendi kişisel web sayfasından da kolayca görülebileceği üzere son yıllarda hakemli bilimsel dergilerde yayımlanmış makalesi de bulunmamaktadır. Ermakova, diyetinde HT-soya bulunan fare yavrularında yüksek ölüm oranları ve gelişme geriliği görüldüğünü iddia etti. Nature Biotechnology dergisinin Baş Editörü Andy Mashall, Dr. Irina Ermakova’nın farelere RR soya fasulyesi yedirerek yaptığı ve 270’ten fazla web sitesinde kullanıldığı halde hiçbir hakemli bilimsel dergide yayınlanmamış deneyleriyle ilgili olarak röportaj formunda bir makale yayınladı. Ermakova, farelere Roundup Ready soya yedirerek yaptığı deneylerde, GD soya yiyen grupta %50’den fazla ölüm oranları gözlemlediğini ve ayrıca GD soyayla beslenen yavruların kontrol grubuna kıyasla daha yavaş geliştiğini iddia etmişti. Orijinal yazı, Baş Editör Andrew Marshall tarafından Nature Biotechnology dergisinde yayınlandı (Marshall, 2007b). Marshall, A., Ermakova, I., Chassy, B., Giddings, V., McHughen, A., & Moses, V. (2007) GM soybeans and health safety—a controversy reexamined, followup controversy. Nature Biotechnology, 25, 9, pp 1351 – 1360 Makale Bu referans, Nature Biotechnology dergisi Baş Editör Andrew Marshall’ın yorumlarını, yönelttiği röportaj sorularını, Dr. Ermakova’nın beyanlarının bir özetini ve davet edilen şu uzmanların eleştirel yorumlarını içermektedir: Dr. Bruce Chassy, Dr. L. Val Giddings Dr. Alan McHughen and Dr.Vivian Moses. Bu uzmanların ilişkili bulunduğu kurumlar aşağıda belirtilmiştir. İkinci bir yazıda da (Marshall et al., 2007), A. Marshall tarafından organize edilen devam tartışmasına yer verilmektedir. Ermakova, I., Marshall, A., Chassy, B., McHughen, A., Giddings, V., & Moses, V. (2007) GM soybeans and health safety—a controversy reexamined, followup controversy. Nature Biotechnology, 25, 9, pp 1351 – 1360 Makale Dr. Ermakova, ilk yayından önce görmediği eleştirilere cevap verdi. Kendisi, söz konusu tartışmada çok önemli olan teknik-bilimsel detaylara girilmeksizin meslektaşları tarafından gıyabında usul yönünden eleştirilmişti (Cummings, 2007; Heinemann & Traavik, 2007; Ho & Saunders, 2007; John, 2007; Leifert, 2007). Dr. Ermakova editöre (Ermakova, 2007b) ve kendisini eleştirenlere (Marshall, 2007a) cevap verdi. Uzmanlar da (Chassy et al., 2007) yorum yapma fırsatı buldular. Bütün bu metinlere Nature Biotechnology dergisinin web sitesinden ücretsiz olarak erişilebilir. Aramada anahtar sözcük olarak “Ermakova” yazıldığında şu ana kadar yayınlanmış 9 yazıya ulaşılacaktır. Bu yazılar literatür listesinde ayrı ayrı verilmiştir. Bütünü itibarıyla söz konusu yazı katılan tüm taraflar için öğretici bir bilimsel tartışma olmakla beraber, son tahlilde Ermakova’nın araştırması hakkındaki ciddi bilimsel endişeler devam etmektedir. Dr. Ermakova’nın bu deneylerden elde ettiği neticeler, bugüne kadar (7 Temmuz 2009), özgün bir araştırma olarak tanınmış bir hakemli bilimsel dergide yayınlanmış değildir. Kolaylık bakımından, Nature Biotechnology dergisinde Dr. Ermakova’nın fare deneyleri hakkındaki tartışmalarla ilgili olarak çıkan bütün yazıların tek bir referans altında toplandığı bir link aşağıda verilmiştir (Marshall, 2007d): Marshall, A. et al. (2007), "GM soybeans and health safety—a controversy reexamined." Nature Biotechnology 25(9): 981-987 and 1351-1360. Makale Özet: “Rusya’dan Dr. Irina Ermakova’nın transgenik soyanın farelerde fertiliteyi düşürdüğü ve bunlardan doğan yavruların hayatta kalabilirlik ve gelişimini olumsuz etkilediğini iddia eden çalışması medyada ve siyasi çevrelerde geniş ilgi uyandırmış olmakla birlikte hâlâ hakemli bilimsel literatürde yayınlanmamıştır. Bu yazıda, söz konusu çalışmadaki baş araştırmacı Dr. Irina Ermakova’nın görüşleri, bu alanda araştırma yapan diğer bilim insanlarının yorumlarıyla birlikte aktarılmaktadır.” Klaus Ammann’ın yorumları: Rus araştırmacı ve nörobiyolog Dr. Irina Ermakova fareler ve soya fasulyesi hakkında yaptığı deneylerin sonuçlarını açıklamak üzere basın toplantıları düzenlemiştir. Bu haber, farelere RR soya fasulyesi yedirilmesi hakkındaki deneysel araştırmalarının bir özetiyle birlikte internette yaygın olarak yer almıştır. Transgenik soya fasulyesiyle beslenen farelerin iç organlarının zarar gördüğü yolundaki haber kamuoyuna ilk olarak 10 Aralık 2005’te Rus haber ajansı REGNUM tarafından internet üzerinden duyurulmuştur (Ermakova, 2005a). Ermakova, bu neticeleri bilahare çeşitli uluslararası konferanslarda sunmuştur. Bu mesele, muhtelif gazete makalelerinde tartışılmıştır. Bu makalelerden üç örnek aşağıdadır: Rusya’dan ‘Pravda’ gazetesi 27 Ekim 2005 (Ermakova, 2005b) , Rusya’dan ‘Neva News St. Petersburg’ gazetesi 1 Nisan 2006 (Ermakova & Solobaeva, 2006) ve İngiltere’den ‘The Independent’ gazetesi 8 Ocak 2006 (Lean, 2006). Bu gazeteler Ermakova’nın raporunu olduğu gibi aktarmakla yetinip herhangi bir analiz veya yoruma yer vermemişlerdir. En doğru eleştirel gözden geçirme, muadil vasıflı bilim insanları tarafından değerlendirme usulüyle çalışan hakemli bilimsel yayın organları tarafından yapılabilir. Ancak Dr. Ermakova kendi makalesini böyle bir bilimsel yayın organına sunmamıştır. Buna rağmen, söz konusu hikaye internette hızla yayılarak yaklaşık 500 kadar web sitesine girmiş ve dünya çapında bir tartışmayı tetiklemiştir. Ermakova aynı zamanda bu sonuçları Greenpeace sponsorluğunda düzenlenen ‘Epigenetics 2005’ toplantısında sunmaya ve konferans raporu kapsamında daha uzun bir özet yayınlamaya davet edilmiştir (Ermakova, 2006). Dr. Ermakova’nın kişisel web sitesi ziyaret edildiğinde (Ermakova, 2001 - 2008), kendisinin GD ürünler hakkında olumsuz bir gündemi bulunduğu anlaşılmaktadır: Oldukça acayip bir karışım halinde, GDO’suz Avrupa taraftarlığı yapmaktadır. Sitedeki “Yayınlarım” sayfasında hakemli bilimsel dergilerde yayınlanmış tek bir makalesine bile atıfta bulunulmamakta ve bir süre önce Rusya’da mahiyeti belirsiz bir internet sitesi “MK”ye verdiği “Rus halkı GDO soykırımı tehdidi altında” başlıklı röportaj gibi garip söyleşilere rastlanmaktadır (Ermakova & Pichugina, 2007). Dolayısıyla, Dr. Ermakova’nın Nature Biotechnology dergisine verdiği cevapta GDO’lar karşısında yansız bir tutum içinde olduğunu belirtmesi hiç inandırıcı değildir: “GDO’lara karşı değilim ama daha güvenli ve etkin yaklaşımlar benimsenmesini sağlamak için elimden geleni yapmak istiyorum” (Ermakova, 2007a) p. 1353. Diğer bir benzer vakada (geniş tartışmalara yol açan Puzstai fare deneyleri), Lancet dergisinin editörü, kesin bir hakem değerlendirmesi bulunmamakla birlikte Ewen ve Pusztai (1999) tarafından kaleme alınmış bir makalenin dergide yayınlanmasına karar vermişti (PubResReg adresindeki bağımsız ASK-FORCE yorumuna bkz.). Bu kararın sonuçları, birkaç yılın ardından artık net olarak görülmektedir: Lancet dergisinde yayınlanan Ewen-Pusztai makalesine, hakem değerlendirmesinden geçmiş bir makale olarak yaygın şekilde atıfta bulunulmuştur. Ancak GDO karşıtları, H. Kuiper’in derginin aynı sayısında yer alan (Kuiper et al., 1999) son derece çürütücü nitelikteki karşı tezine ve ayrıca İngiliz Kraliyet Bilimler Akademisi’nin eleştirel analizine (Londra, Royal Society, 1999), internette rahatça bulunabilmelerine rağmen hiçbir şekilde değinmemektedirler. Pusztai vakasında olduğu gibi, bilimsel açıdan şüpheli bulguları araştırmacıların adı altında yayınlamanın tehlikelerini bilen Nature Biotechnology dergisi Baş Editörü A. Marshall, başka bir tartışma forumu kullanmaya karar verdi. Beslenme ve gıda güvenliği uzmanlarına, beyanları hakkında yorumda bulunma fırsatı tanıyacağını açık, net ve yazılı olarak bildirerek Dr. Ermakova’yı Nature Biotechnology dergisinde bir röportaja davet etti. Bu uygulamanın yayınlanan sonuçları (Marshall, 2007c) aşağıdaki şekilde özetlenebilir: Dr. Ermakova’nın bu röportajda söyledikleri: “Deneylerim, genetiği değiştirilmiş (GD) soya fasulyesi (Roundup Ready RR 40.3.2 hattı) içeren bir diyetin Wistar fareleri ve bunlardan doğan yavruların fizyolojik durumu ve davranışları üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla tasarlanmıştı. Laboratuar yemine ilaveten bir grup dişi fareye çiftleşmenin 2 hafta öncesinden başlayarak çiftleşme dönemi ve gebelik boyunca GD soya unu veya tohumu yedirildi ve emzirme süresince de her yavru için artan bir günlük miktar verildi. Aynı aralıklarla, laboratuar yemi alan ikinci bir grup dişi fareye konvansiyonel soya unu veya tohumu, üçüncü bir gruba da Roundup Ready GD soyadan izole edilmiş protein yedirildi. Dördüncü bir gruba sadece standart laboratuar yemi verilerek pozitif kontrol grubu oluşturuldu. Farelerin ve yavrularının fizyolojik durumu (ağırlık, cüsse, vs.), üreme işlevleri, ölüm oranları ve davranışları analiz edildi. Deneyler soya unu, soya tohumu, standart laboratuar yemi ve standart yem + GD soya karışımı (~ %14) verilerek farklı fare gruplarında 5 kez tekrar edildi. Standart yem; buğday, buğday kepeği, ayçiçeği, et unu, hayvansal yağ, arpa, yemlik maya, mikro elementler ve vitaminlerden müteşekkildi. RR soya unu ve protein izolatı, Agrobacterium sp. CP4 suşundan elde edilmiş 5-enolpyruvylshikimate-3-phosphate synthase (EPSPS) transgeniyle genetiği değiştirilmiş soyadandı (Monsanto; St. Louis, MO, USA). Bu soyanın protein izolatı ile kompozisyon ve besin değeri RR GD soyanınkine benzer olan konvansiyonel soya unu (Arcon SJ 91-330), Archer Daniels Midland’ın Hollanda bayisinden (ADM; Decatur, IL, USA) tedarik edilmişti. PCR metoduyla yapılan soya unu analizi, bütün RR GD soya numunelerinde EPSPS transgeni mevcudiyetini göstermişti. Standart laboratuar yemi kafeslerin üzerine yerleştirilen özel bir kap vasıtasıyla kuru pelet olarak verildi. GD soya unu, GD protein izolatı ve konvansiyonel soya unu, suyla karıştırılarak (40 ml su içinde 20 g soya bulamacı) üçer fare için küçük bir kapta kafeslerin içine konuldu. Böylelikle her fare günde 6–7 g soya unu almış oldu. Soya tohumları (fasulyeleri) için de benzer bir usul uygulandı: 1 gün boyunca suda bekletilen soyalar, dişi başına 4, erkek başına 6 tohum düşecek şekilde küçük bir kap içinde kafeslere konuldu.” Ermakova’nın bu beyanları ve röportajda yöneltilen sorulara verdiği ilave cevaplar, aşağıdaki bilim insanları tarafından şöyle yanıtlandı: Dr. Bruce Chassy (University of Illinois, Urbana-Champaign, ABD); Ermakova’nın çalışmalarının, tekraren teyit edilmemiş veya muadil bilim insanlarının hakemliğinden geçmemiş bilimsel iddialar karşısında kamuoyu ve medyanın temkinli davranması ihtiyacını gözler önüne serdiğini söyledi. Biotechnology Industry Organization (BIO; Washington, DC, ABD) eski mensuplarından ve endüstri danışmanı Dr. L. Val Giddings, Ermakova’nın araştırma sonuçlarını ilan etmeden önce muadil bilim insanlarının hakemliğinden geçirmemekle standart bilimsel prosedürü ihlal ettiğini düşünüyor. Dr. Alan McHughen (University of California, ABD), Ermakova’nın deney tasarımı ve araştırmasında, vardığı sonuçların geçerliliğini şüpheli kılan ciddi problemler olduğu inancında. Dr.Vivian Moses’a göre (University of London, İngiltere), yayınlanmış hakemli araştırmaların yanı sıra RR soya ve türevi ürünlerin gerçek hayattaki 10 yıldan uzun kullanım geçmişi, Ermakova’nın iddialarını en hafif ifadeyle inandırıcılıktan uzak kılmaktadır. Eleştirilerin tamamını ve Dr. Ermakova’nın röportajda verdiği diğer cevapları okumak için makalenin tamamına bakmanız gerekir (Marshall, 2007c). Burada sadece Nature Biotechnology dergisi editörü A. Marshall’ın moderatörlüğünü yaptığı bu uzaktan tartışmanın bazı önemli noktaları özetlenmektedir: • Ermakova, farelere yedirilen ve Archer Daniels Midland’dan (ADM; Decatur, IL, ABD) tedarik edildiğini iddia ettiği yemler hakkında yanlış beyanlarda bulunmuştur. Yapılan soruşturmalar, söz konusu şirketin, Ermakova’nın onlardan aldığını belirttiği %100 RR soyayı satmadığını ortaya koymuştur. Aynı çeşitlerin mukayese edildiğine dair bir kanıtı yoktur ve ne soyaların ne de fare diyetlerinin bileşimsel analizini yapmıştır. Dolayısıyla farelere tam olarak ne yedirildiği belli değildir. Yüksek kaliteli hayvansal çalışmalarda, araştırmacıların genellikle deney için izogenik çeşitler yetiştirttiği, diyetlerin eşdeğerli olduğundan ve toksik, anti-besin veya hormonal madde içermediklerinden emin olmak üzere bunları analiz ettiği hatırda tutulmalıdır. • Ermakova’nın aksine bu dört uzman, söz konusu sonuçlardan anlamlı çıkarsamalar yapılamayacağı kanaatine varmıştır [önemli veriler tablolarda aktarılmıştır (Marshall, 2007c) ]. Deney tasarımı, araştırmacılara doğru tasarım konusunda yol göstermek üzere geliştirilmiş uluslararası protokollere uymamaktadır. Kaynak materyalin mahiyeti, her bir hayvanın tüketim miktarı ve diyetin kompozisyonu bilinmemektedir. Çok az sayıda hayvan üzerinde çalışılmış ve cinsiyet farkları kaydedilmemiştir. Kontrol grubundaki anormal derecede yüksek ölüm ve düşük gelişme oranları, hayvanlara iyi bakılmadığına işaret etmektedir. • Ermakova, Nature Biotechnology dergisindeki makalede (Marshall, 2007c) geniş olarak listelenen OECD, FDA ve EPA tavsiyelerine uymamıştır (literatür listesi 7-11, 13-14, 16-19). Bu kritik bir husustur. Zira soya ürünü ve standart fare yemi ayrı kaplar içinde hayvanlara sunulmuştur ve her kafeste üçer fare vardır. Dolayısıyla her farenin soya ürünü yiyip yemediğini bilmek bile imkansızdır. Hayvan başına tüketim miktarı hesaplanamadığı için gruplar arası kıyaslama yapmak da aynı şekilde imkansızdır. Çok az sayıda hayvan üzerinde çalışılmış ve cinsiyet farkları kaydedilmemiştir. Kontrol grubundaki anormal derecede yüksek ölüm ve düşük gelişme oranları, hayvanlara iyi bakılmadığına işaret etmektedir. Tablo 3’deki verilerde görülen geniş değişkenlik ve zayıf hayvan yüzdesinin yüksek olması da beslenme yetersizliği ve/veya kötü ortam şartlarının net göstergeleridir. • Bu makalenin belki de en önemli cümlesi, Nature Biotechnology dergisindeki uzman yorumlarından alınmıştır: ”Kontrol grubu da uluslararası kabul gören normlara uymadıkça, anormal gelişim hakkında herhangi bir sonuç çıkarılamaz.” Ermakova olayı, bilim insanlarının, gözden geçirilmek üzere araştırmalarını muadil uzmanların hakemliğine sunmaları gereğinin altını çizmektedir. Uygun olmayan metotlar kullanan veya yanlış sonuçlar çıkaran araştırmalar da bazen hakemlik sürecinde gözden kaçırılabilir. Ancak yine de, hakemlik süreci iyi araştırmaları kötü araştırmalardan ayırmanın ilk ve vazgeçilmez adımıdır. Hakemlik sürecinden geçen araştırmaların geçerli olarak kabul edilmesi için tekrar testlerinden olumlu sonuç çıkması ve geniş bilim camiasının onayının sağlanması şarttır. İçinde yaşadığımız anında elektronik yayıncılık ve gerçeğin değil sansasyonun peşinde koşan gazetecilik devrinde Ermakova’nınki gibi iddiaların gündeme gelmeye devam etmesi kaçınılmazdır. Bilim camiası, bu örnekte, ağır kusurlu deney sonuçlarına dayalı propagandaya dur diyerek övgüye layık bir yaklaşım sergileyen Andy Marshall ve Nature Biotechnology dergisinin yaptığı gibi bilimin sınır boylarında fiilen nöbet tutmayı öğrenmelidir. Esasen, bilim ve yapmacık bilimi birbirinden ayırmak için “yanlışlanabilirlik” prensibini gündeme getiren Karl Popper olmuştur. Bu konuda keyifli bir felsefi tartışma için bkz. Hull (Hull, 1999). Dr. Ermakova’nın vardığı sonuçların körü körüne takip edilmesi ve ölçüsüz şekilde abartılmasının en pervasız iki örneği Jeffrey Smith tarafından verilmiştir (Smith, 2005, 2006). Mae van Ho’nun ISIS web sitesinde yer alan sözleri de çok ilgi çekicidir (Ho, 2007). Bu yazıda bilimsel argümanlara değil, gerçeklerin dehşetengiz şekilde abartılmasına girilmektedir. Bazı faydalı Powerpoint slaytlarına şu linklerden erişebilirsiniz: Ermakova Sunum (pdf) Erkakova Sunum (ppt) David Tribe’ın “GMO Pundit” adlı blog sitesinde çok daha fazla detay ve link bulabilirsiniz (tavsiyeye şayan bu blog, Ermakova vakasıyla ilgili detaylara da yer veren bir liste servisi olan AgBioWorld ile sıkça birlikte çalışmaktadır). Link 1 ve Link 2 Bruce Chassy, Mark Cantley ve Vivian Moses’a faydalı yorumları için teşekkür borçluyuz. Nature Biotechnology dergisindeki Ermakova vakasıyla ilgili ikinci yayın : Kolaylık açısından, bu ikinci turda (Marshall et al., 2007) değinilen bütün yazılı materyallerin bir listesi aşağıda verilmiştir: Marshall, A., Ermakova, I., Chassy, B., Giddings, V., McHughen, A., & Moses, V. (2007) GM soybeans and health safety—a controversy reexamined, followup controversy. Nature Biotechnology, 25, 9, pp 1351 – 1360 Makale Bibliyografik not: Web of Knowledge’da Ermakova başlığı altında Nature Biotechnology dergisine işaret eden tek bir referans bulacaksınız. Burada Ermakova’nın eleştirilere verdiği cevaplara yer verilmektedir: (Ermakova, 2007b) Ermakova, I.V. (2007) GM soybeans - revisiting a controversial format: To the Editor. Nature Biotechnology, 25, 12, pp 1351-1354 Link1 ve Link2 İkinci turda Dr. Ermakova kendisini eleştirenlere cevap verme ve usule ilişkin sorular da dahil olmak üzere bazı yanlış anlamalara açıklık getirme fırsatı bulmuştur (Ermakova, 2007b). Her ne kadar baş editör Dr. Marshall ilk davetinde Dr. Ermakova’ya kendisiyle röportaj yapmak amacında olduğunu ve bilahare bu röportajdaki beyanları hakkında bazı bilim insanlarının yorumlarını isteyeceğini açıkça belirtmişse de, Dr. Ermakova’nın esas şikayeti, bu yayında bir yazar olarak statüsü hakkında -kasten olmasa da- karanlıkta bırakılmaktı. Maalesef, Nature Biotechnology yazışma sekreterliği, Dr. Ermakova’ya gönderdiği ilk yayın taslağında kendisini kasıt olmaksızın bu yayının yazarı olarak göstermiştir (Dr. Marshall, sekreterliği yeterince sıkı kontrol altında tutmadığı için özür dilemiştir). Bu durum ikinci yayında bizzat editör tarafından açıklığa kavuşturulup düzeltilmiş (Marshall, 2007a) ve Dr. Ermakova’ya kendisini eleştirenlere yayın yoluyla cevap verebilmesi için yeterli zaman ve yer verilmiş, aynı şekilde eleştiri sahiplerine de ona cevap verme imkanı tanınmıştır. Bu görüş teatisinin ardından, ana hususlar hâlâ bilimsel eleştiriye açıktır. Yine de, Dr. Ermakova uluslararası düzeyde, Nature Biotechnology’de çıkan bir yayının yazarı olarak tanınmaktadır ve Şubat 2008’de Ukrayna, Kiev’de yapılan bir Eco-Action toplantısında da böyle olmuştur. Dolayısıyla bu tartışmanın ikinci turunu, öne çıkan ana noktalarını vurgulayarak özetlemek yerinde olacaktır. Fakat her hâlükârda yazının tamamının okunması tavsiye edilir. (Aşağıda Ermakova için “E”, Chassy/Moses/McHughen/Giddings için “CMMG” ve bu katkının yazarı Klaus Ammann için “KA” kısaltmaları kullanılmıştır.) E ve DMMG arasındaki ikinci tartışmada fazla detaya girmemek ve tekrara düşmemek adına burada sadece tek bir örnek verilmektedir: Yemin kaynağı ve mahiyeti meselesi: “E” %100 saflığa işaret eden PCR analizi iddiasını savunmaktadır. Sayfa 981’de Chassy et al., Archer Daniels Midland’ın (ADM; Decatur, IL, ABD) Hollanda bayisinden Roundup Ready (RR) 40.3.2 hattı soya tedarik etmek benim için “mümkün değildi” ifadesine ve “ADM’nin sattığı ticari ürünler hakkında kullanılabilecek en sağlam ifade, bunların konvansiyonel ve GD olmayan soyaların belirsiz ve değişken bir karışımı olduğudur” şeklindeki eklemeye dikkat çekmektedir. Daha ileride de: “Sadece laboratuarıma GD ve GD olmayan soya şeklinde açıkça etiketlenmiş soyalar geldiğini söyleyebilirim. RR soyanın ‘CP4-LEC-RTPCR’ yapısı kullanılarak kantitatif analizi, bu transgenin GD soya ununun %100’ünde mevcut olduğunu teyit etmiştir. Geleneksel, GD olmayan soya ununda ise aynı yapının sadece izleri (%0.08 ± 0.04) mevcuttu. GD ve GD olmayan soyanın analizleri, numunenin niteliğini bilmeyen operatörler tarafından ‘körlemesine’ yapılmıştı.” denilmektedir. KA, Ermakova’nın deneyde kullanılan yemin kaynağını açık ve net olarak teyit etmediğine dikkat çekti. CMMG, Ermakova’nın beyanının doğru olmadığını söyledi. Tek başına etiketleme ve kullanılan analitik metot OECD’nin uluslararası protokolünün gerektirdiği kalite, saflık ve homojenliği garanti etmeye yetmez. Bkz. diyet detaylarının tanımlanması için aranan detayları belirten protokol (OECD, 1998): “test edilen madde formülasyonu / diyet hazırlama, hazırlanan diyette ulaşılan konsantrasyon, stabilite ve homojenlik”. CMMG, yemin kaynak ve niteliği hakkındaki eleştirilerini tekrar etti: “Ermakova hâlâ test edilen materyalin kimliğini belirtmiş değildir ve bu nokta bir hayvan besleme deneyi için hayati önem taşımaktadır. Ermakova’nın tanımladığı metodoloji ve materyaller diğer birkaç açıdan da ağır kusurlu olup bu durum deneyde elde edilen neticeleri geçersiz kılmaktadır. Temel hususlardan biri yemin içeriğidir. Archer Daniels Midland (ADM) katalogundan ve Bruce Chassy’nin 20 Ekim ve 5 Kasım 2007’de ADM’le temasa geçerek yaptığı doğrulamadan anlaşıldığı üzere, ADM Ermakova’nın bahsettiği RR-40-3-2 hattını içeren hiçbir %100 GD soya ürünü satmamaktadır ve evvelce de satmamıştır.” Başka birçok detaylı görüş teatisi yapılmıştır. Ancak şurası açıktır ki CMMG uluslararası deney prosedürü standartlarına sadık kalmakta, Ermakova ise kendisini birçok detayda bu kuralları değiştirecek kadar serbest hissetmektedir. Metinler bu web sitesinde tam detaylı olarak yer almaktadır ve okuyucular buradan kendi sonuçlarını çıkartabilirler. Ancak burada bahsedilmeden geçilmemesi gereken bir nokta vardır: Ermakova, GD yemlerin fare organlarındaki olumsuz etkilerini gösteren bir dizi araştırmaya atıfta bulunmaktadır. Kendisi, Malatesta’nın laboratuar fareleri üzerinde bazı hafif olumsuz etkileri gösteren araştırmalarını açıkça zikretmektedir (Malatesta et al., 2003; Malatesta et al., 2002a; Malatesta et al., 2002b; Malatesta et al., 2005). CMMG, yaptığı analizde söz konusu İtalyan grubun da uluslararası laboratuar standartlarına uymadığını fakat Ermakova’nın aksine bu sonuçları ihtiyatlı bir şekilde yorumladığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, CMMG’nin vardığı ve burada tam olarak aktarılan genel sonuçlara ben de katılıyorum: CMMG: “Bütün bilimsel çalışmalar, akılcı eleştirilere tabi tutulabilir ve tutulmalıdır. Ermakova’nın GDO’ların olumsuz etkilerine dair kanıtlar içeren makalelerin yerilmesi ve bastırılması yolunda bir endüstri komplosu bulunduğu yolundaki ifadeleri bizzat kendisi tarafından çürütülmektedir. Zira kendisi de olumsuz etkilerden söz eden yayınlanmış çalışmalara (her ne kadar kusurlu çalışmalar olsalar da) atıfta bulunmaktadır. GD soyanın zararlarını gösteren çok az araştırma bulunmasını, dünya çapında bir komploya değil de, GD soyanın güvenli olduğu ve zarara yol açmadığı gerçeğine bağlıyoruz. Bu itibarla, Ermakova’nın araştırmalarının kabul edilmiş uluslararası normlara uymayan deney tasarımlarına dayandığı ve kontrol gruplarında bile olumsuz etkiler görülecek kadar kötü bakılan hayvanlar üzerinde yapıldıkları sonucuna varıyoruz. Besleme araştırmalarında yetersiz veya yanlış karakterize edilmiş ya da hiç karakterize edilmemiş materyaller kullanılmıştır. Dolayısıyla bu çalışmadan herhangi bir bilimsel sonuç çıkartılamaz. Bir kez daha altını çizmeliyiz ki, GD soya hakemli literatürde titizlikle incelenmiş, dünya genelinde düzenleyici makamların testlerine tabi tutulmuş ve gerçek hayatın acımasız sınavından başarıyla geçmiştir. Geçtiğimiz on yılda 500 milyon hektardan fazla arazide bu ürün ekilmiştir. Bu ürünün büyük çoğunluğu evcil hayvanlara, kanatlılara ve balıklara yüksek konsantrasyonlarda yedirilmiş ve Ermakova’nın iddialarının aksine herhangi bir gelişme veya üreme bozukluğu rapor edilmemiştir.” |
GDO’ya Hayır Platformu tarafından 3-4 Temmuz tarihleri arasında Ankara Petrol-İş Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen forum ve eşgüdüm toplantısında, genetiği değiştirilmiş ürünlerin sağlık, biyolojik çeşitlilik, tarımsal üretim ve ekonomi üzerinde oluşturduğu tehditlere dikkat çekilerek Türkiye’nin GDO’ya karşı acil önlemler alması gerektiği belirtildi.
Toplum sağlığını, gen kaynaklarını ve biyoçeşitliliği korumak, herkese eşit besin ve tarımda kendi kendine yeten bir toplum için GDO’ya Hayır diyen 30 kadar sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle oluşan platform temsilcileriyle birlikte akademisyenler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcileri, çiftçiler ve konuya duyarlı kişilerin katıldığı toplantıda “Biyogüvenlik, Tarımsal Sürdürülebilirlik Açısından GDO’lar” ve “GDO’nun Sağlık Açısından Riskleri” konularında çeşitli sunumlar yapıldı. Forumda konuşan GDO’ya Hayır Platformu Sağlık Bilim Komitesi’nden Dr. Serap Başkaya GDO’ların insan sağlığı açısından çok önemli tehditler içerdiğini söyledi. Yabancı genlerin bitkilerin DNA’larına rastlantısal olarak yerleştirildiğini belirten Başkaya, “Henüz bilimin tam anlamıyla çözemediği DNA yapısına gelişigüzel yerleştirilen genler beklenmeyen tehlikeli sonuçlara yol açabilir” dedi. Başkaya, genetik mühendisliği yoluyla bazı allerjen bitkilerden alınan genlerin allerjen olmayan bitkilere aktarılması sonucu, bu bitkileri tüketen allerjik yapıya sahip bireylerin riske atıldığına dikkat çekti ve konuyla ilgili olarak yapılan araştırmalardan örnekler verdi. “1980’lerin sonunda Japonya’daki Showa Denko firması transgenik bir bakteriye ürettirilen triptofanı ABD’de satışa sunmuştur. Aylar içinde ürünü kullanan kişilerde nörolojik sorunlarla birlikte giden Eozinofili- miyalji sendromu ortaya çıkmıştır. Bu sorunları yaşayan 1500 kişide kalıcı hasar gelişmiş, 37 hasta kaybedilmiştir. Ancak bu durum hekimler tarafından fark edilmesine rağmen ürün piyasadan çekilene kadar aylar geçmiştir.” Toplantıda konuşan bağışıklık bilimi uzmanı Doç. Dr.Şükran Şahin ise GDO’ların ve GDO’lu ürünlerin canlılarda, kanserden çok daha tehlikeli reaksiyonlara yol açabileceğini belirterek bir yurttaş, bir hekim ve bir anne olarak GDO’lar karşısında ciddi kaygılar taşıdığını vurguladı. Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar ise GDO’ların yerel gen kaynaklarımızı ve tarımsal üretimimizi ve topraklarımızı ciddi anlamda tehdit ettiğini belirterek “Çok uluslu şirketler genleri patentleyerek genetiği değiştirilmiş tohumlar üzerinde hak iddia edebiliyor. Bizlerin bir an önce gen kaynaklarımızı koruyacak önlemler almamız gerek. Şimdi bunun Kurtuluş Savaşı’nı vermenin zamanıdır” dedi. Ziraat Mühendisleri Odası'ndan Gökhan Günaydın ise Türkiye’nin mısır, soya ve pamuk tohumu konusunda dışa bağımlı olduğuna dikkat çekerek hatırlatarak bu ürünlerin büyük bölümünün GDO mısır, soya ve pamuk yetiştiricisi ülkelerden ithal edildiğini hatırlattı. Altı yıldır Türkiye’ye GDO’lu ürün girdiğini söyleyen Günaydın, işleme sanayinin her alanında (soya ve mısır yağı, unu, nişastası, sakkaroz, fruktoz vb) bu ürünlerin kullanıldığına işaret etti. “GDO’lar konusunda önlem almayarak tüketicinin sağlığını tehlikeye atmakla kalmıyoruz, üretimi de tehlikeye atıyoruz” diyen Günaydın, süreç böyle devam ederse Türkiye’de kendine özgü tür kalmamasından endişe duyduğunu anlattı. Günaydın ayrıca şekerlemelerde yan ürün olarak kullanılan mısır ithalatı lobisine fayda sağlamak için kar eden ve 7 milyon kişiye istihdam sağlayan şeker fabrikalarının özelleştirilmeye çalışıldığını da sözlerine ekledi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nden Dr. Vehbi Eser, Türkiye’nin taraf olduğu Cartagena Biyogüvenlik Protokolü gereği hazırlanan Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Taslağı’ndan söz ederek taslakta “bebek mamalarında GDO kullanımının tamamen yasaklanması” ve “sekiz gümrük kapısında GDO analiz laboratuvarları kurulması” yönünde maddelerin yer aldığını söyledi. Eser, bir ürünün GDO konusundaki şüpheleri olan tüketicilerin, Tarım İl müdürlüklerine numunelerle birlikte başvurarak bilgi alabileceklerini ve ürünlerin GDO olması halinde tohumları ithal eden firmalar hakkında halk sağlığına aykırı hareket etmekten yasal işlem başlatılabileceğini de belirtti. 2004 yılında dünyada GDO üretiminin 75 milyon hektara ulaşmasının beklendiğini aktaranVehbi Eser, genlerin dünya pazarında alınıp satılabilen bir ticari meta olduğunu ve transgenik tohum pazar değerinin 7 milyar dolara ulaştığını söyleyerek “Bugün insanlar için gıda programları üretilmeye başlandı. Belki de 50 yıl sonra insanlar kendi gıda tercihlerini yapamaz duruma gelecekler” dedi. Toplantıda konuşan Turhan Çakar GDO’lara karşı ve biyolojik çeşitliliğin, canlı sağlığının ve ekolojik dengelerin korunması için en etkili çözümlerden birinin organik/ekolojik tarım olduğuna dikkat çekti. Toplantıya katılanlar, öncelikli olarak, "GDO’ların tehdit ve riskleri konusunda tüketici ve üreticilerin bilgilendirilmesi" gerektiği konusunda görüş birliğine vardılar. Toplantıda ayrıca GDO'ya Hayır Platformu üyelerinden Ekoloji Kollektifi tarafından hazırlanan Yaşam Bizimdir, Yaşam Patentlenemez Gazetesi de dağıtıldı. GDO'ya Hayır Platformu'nun etkinlikleri ve GDO'lar konusunda pek çok yazı ve makalenin yer aldığı 32 sayfa ve tabloid boyda hazırlanan gazeteyi (0312) 430 86 41 nolu telefon veya altangorkem@yahoo.com adresinden edinebilirsiniz. Daha fazla bilgi için www.gdoyahayir.org www.ekolojikpolitika.org |
"GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz" ve ürün etiketlemesi sadece o ürününün içinde ne olduğunu
belirtmek için yapılırmış. mış mış Bunu Tarım bakanı Mehdi Ekerde söyledi.. Etiketlemenin dünyada kabul gören yasal tanımlaması bu imiş... Bayağı güldüm buna.. ona bakarlarsa gıdaların içindeki belirli proteinlere alerjisi olan bundan dolayı hasta olan kişileri korumak içinde etiketlerde mecburi beyan zorunlulukları olabiliyor. Ve etiketle yapılan bu uyarılar birçok Avrupa ülkesinde zorunlu ve yönetmeliklerle tanımlanmış durumda..Mesela Çölyak hastalığı ve glutensiz ürünler gibi.. Eğer bu etiketleme çalışması çeşitli hastalıklar için yapılıyorsa GDO lu ürünler için niye yapılmasın..Çok belliki milyar dolar bütçeli GDO şirketlerinin elleri hükümetlerin üzerinde. Sadece Türkiyede değil, bütün dünyada böyleler bu şirketler. Köşe yazarı Gila Banmayor, bugünkü yazısında şöyle demiş: Bu arada GDO karşıtlarının da doğru dürüst seslerini duyamıyoruz. Bu kadar kargaşa, gürültü patırtı arasında ya ne dedikleri anlaşılmıyor, ya da seslerini tuhaf komplo teorileriyle ortaya çıkan profesörler bastırıyor. Hatırlıyorum Fransa’da GDO’lar tartışıldığı günlerde şimdi Avrupa Parlamentosu’na girmiş olan çiftçi lideri Jose Bove açlık grevi yaparak taleplerini kabul ettirmişti Fransız hükümetine. Varsa öyle güçlü bir ses çıksın ortaya. Bizde bu günlerde GDOları tartışıyoruz, şu fransız çiftçi lideri Jose Bove propagandasını neyin üzerinden yapmış ta kazanmış, merak ediyorum, Türk toplumuna anlatmasını isterim..Belki çevre,gıda ve tarım politikaları üzerine çalışan sivil toplum kuruluşlarımız bir araya gelir, bu zatıda buraya konuşmacı olarak davet ederler..Bizde ondan öğrenir, aynısını yaparız.. Bu arada ntv de Hakkı devrimle birlikte yapılan bir programda, GDO larla ilgili bir kongrenin Tema vakfı tarafından önümüzdeki günlerde düzenleneceğini söylemişti. İçeriği ve etkinliği konusunda bilgisi olan varmı?. Baktım sitelerinde birşey göremedim.. Birde arkadaşlar, biz kutuplarda konumlanmış bir ülke değiliz. Çok az ülkeye nasip olan havadan, güneşten, sudan nasibini alabilen en verimli fertile topraklara sahibiz, nasıl oluyorda kala kala bu GDO lu ürünlere kalıyoruz anlamıyorum? Acilen, devletin tarım havzalarını olgunlaştırmasını, buralardaki yapılaşmayı ve bölünmeyi engellemesini, organik tarım yaparak para kazanmaya dünden razı çiftçilere yer gösterip, organize ederek, tarıma ihalelerle teşvik etmesini, istatistiklerle üretim potansiyelini ve fiyatlandırmayı kontrol dahilinde tutmasını, ve sıkı denetlenmesini talep ediyorum.. Tarım bakanlığı ve tarım birlikleri ne yapıyor, çıksın bize anlatsın, bu ülkeninin GDO lu ürünlere ihtiyacı yok..bu kadar... |
1 Eklenti(ler)
Alıntı:
Hürriyet Yazının devamı Bilgisizlik ve karışıklık gerçekten diz boyu. Madem "GDO’lu ürün derken sadece ve sadece dört ürünün yani mısır, soya, pamuk ve kanolanın söz konusu" öyleyse bu liste niye? Eklenti 113251 TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI KORUMA VE KONTROL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, GDO ANALİZİ YAPILACAK OLAN ÜRÜNLER MISIR SOYA KOLZA (KANOLA) PATATES PAMUK ÜRÜNLERİ ÇELTİK-PİRİNÇ BUĞDAY AYÇİÇEĞİ NOHUT MERCİMEK TATLI PATATES MANYOK MUZ ELMA PAPAYA RADİKA (KARAHİNDİBA BALKABAĞI ERİK DOMATES ŞEKER KAMIŞI BEBE HAVUCU TATLI BİBER ŞEKER PANCARI YONCA MARUL SAKIZ KABAĞI BAKTERİ VEYA MAYA KÜLTÜRLERİ VEYA BUNLARDAN ELDE EDİLEN ÜRÜNLER |
Galiba yasa onaylanmış ve artık ürünlerin üzerinde de gdo lu veya gdo suz yazmıcakmış. Allah bilir artık bize ne yedirecekler. Tehlike çok büyüyecek gibi.
Birde bunun yanında israil fidesi sorunu var o da büyük tehlikeli. Artık kime güvenip tohum veya fide alınacak belli değil. |
Alıntı:
|
|
Anlamadığım bir bölüm var...
Alıntı:
|
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 07:54. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025