![]() |
sustum ama hayellerim devam ediyor
|
Ben sorunu sadece fındık üreticileri ve onların ailesini ilgilendiren bir geçim sorunu olarak görmek yanlısı değilim. Bence bu bir sistem sorunudur ve bunun birkaç ayağı vardır.
Türkiye’de öncelikle bir tarım nüfusu sorunu vardır .gelişmiş hiçbir ülkede toplam nüfusun yarısı tarım kesiminde bulunmuyor.Cumhuriyet kurulduğunda tarım konusunda gerekli reformlar yapılamadı (burada bahsettiğim sosyal reform) cumhuriyet idaresi köylü kesimine hiç dokunmadı çünkü yerlerinden kaldırdığı zaman onları yerleştirecek alt yapıyı kuramadı yani tarım işçisi olarak çalışan kişileri sanayi işçisi olarak istihdam edemedi. Destekleme açısından bakılınca 1932’de yıllarda sadece buğday ürünü desteklenirken 1938-1944 yılları arasında diğer tahıl ürünleri ve bazı sanayi ürünleri eklenmiş,1961 yılında dokuza,1970 yılında otuza 1980 yılında on yediye,1992de yirmi altıya 1994 yılında hububat,şeker pancarı ve tütünle sınırlandırılmıştır. Yani çok partili siyasi döneme geçildikten sonra köylü siyasetin aktif ve belirleyici bir üyesi olmuştur.Desteklenen ürünler Avrupa Birliği’nde, halihazırda,13 üründe uygulanmaktadır. (buğday, mısır, arpa, yulaf, çavdar, kolza tohumu ayçiçeği, soya, kuru bakliyat, fasulye, tütün ve et) Tarım reformu yıllarca bütün hükümetlerin programlarında ilk sırayı almış ancak her defasında fare doğurmuştur. Bu reformlardaki amaç tarım kesiminin kayıtsız desteklenmesi olmamalıdır çünkü en büyük sorun tarımda verimliliktir.tarım nüfusunun toplam üretime katkısı sadece %13’tür.Bu nüfusla kıyaslandığında çok düşük bir orandır ve bu verimlilikle rekabet edebilme ihtimaliniz yoktur. Kısacası siyasi popülizm ve bizim buna müsait olan yapımız bu modeli değiştirmek yerine günü kurtarmaya yönelik politikalar üretti. Desteklemede üretim ile desteği birbirinden ayırmak lazımdır. Çünkü çiftçiler arz talep dengesine bakmadan desteklenen ürüne doğru kaymaktadırlar bu da arz fazlası olusturmaktadır.Destekleme ürünün satın alınması ya da taban fiyat verilmesi şeklinde değil doğrudan gelir desteklemesi şeklinde yapılmalıdır.zaten Türkiye’de de bu yönde çalışmalar vardır.Dünya bankasından sağlanan kredilerle dekar başına ödeme yapılmaktadır ayrıca mazot desteği de verilmektedir.(Gerçi köyün yüzölçümünden daha fazla alan bildirerek devleti tokatlayan saf köylülerimiz çıktı ama ) Devlet çiftçiyi alternatif ürünlere yöneltmeli söküm bedeli gibi kayıpları karşılanmalıdır,hem böylece yan sanayi kolları gelişecek ve istihdam artacaktır. Allah vermezse devlet ne vermektedir Vifer? Kime ne kadar vermektedir? Sadece bir ürünü örnek vereceğim Mine Hanım; Türkiye, dünya şark tipi (oriental) tütün üretiminde %42’lik payıyla birinci sırada yeralmaktadır. Tütün ülkemiz için önemli bir ihraç ürünüdür. Ancak, yapılan ihracat ve ülke tüketim ihtiyacı dikkate alındığında; 180 bin ton üretilmesi yeterli iken bizim üretim miktarımız, 1998 yılında 285 bin ton, 1999 yılında 260 bin ton ve 2000 yılında 210 bin ton düzeyinde gerçekleşmiştir. Tekel bu üretimin yaklaşık %70’ini almaktadır. Oysa, Tekel’in kendisine ait 7 sigara fabrikası için yaptığı alımların (“idare alımları” olarak adlandırılmaktadır) miktarı ortalama 50 bin ton düzeyindedir. Bilindiği üzere, destekleme alımları için görev zararı doğmaktadır ve bu meblağ 2000 yılı sonu itibariyle 1.5 Katrilyon TL’na ulaşmıştır. Tütün stokları ise 500 tonun üzerinde olup, sözkonusu stok miktarı ülkenin altı yıllık iç tüketim ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Hem görev zararı yükü hem de stoklar sürdürülemez boyutlara ulaşmıştır. Yapılan hesaplamalar 1995 – 2000 döneminde; kamunun, harcadığı her 1 dolar için 4 .7 dolar maliyet üstlendiğini göstermektedir. Sadece tütün için devletin verdiği rakam.İşte biz bu yüzden dünyanın en pahalı şekerini yiyor,en pahalı benzinini kullanıyor,en pahalı konuşmasını yapıyoruz.yani devlet bir kesime verdiğini bütün kesimlerden fazlasıyla alıyor. Son Söz:Çiftçinin tüccarın elinden kurtarılması destekleme alımı ile olmaz. |
Vifer tütün ülkemiz üretiminin çok düşük bir kısmıdır. Tütündeki ihtiyaç fazlası üretim de, ellerde değerlenmeyen stoklar da tamamen yanlış politikaların sonucudur.
Tarım nüfusu ise malumunuz hızla azalmakta, zaten şehire hızlı göç ile bundaki azalmayı takip edebilirsiniz. Ne yapacak adamlar, aç bilaç memlekette mi oturacak? Köyünde okul yok çoçuğu taşımalı eğitimle kasabaya gider, araziler o kadar küçük ki, mirasla parçalana parçalana ürünü karın bile doyurmayacak büyüklüğe gelmiş. devlet verdiği desteklerde belirli bir metraj şartı aradığı için bundan yaralanamayan çiftçi çok. 10 dönümden az olmayacak diyor devlet, adamın 3-4 dönümü var. Peki toprak reformu çalışmaları başlatılabilmiş mi hayır, Ülkenin tarım politikası ortaya konmuş mu, hayır, Artık kendi üretimimiz olan pirinç, buğday, mercimeği yiyor muyuz hayır vs. Çiftçi bireysel olarak nasıl arz talep dengesine baksın? ( Bu nedenle satış kooperatifleri ve birlikler kuruldu ama onu da siyasi idare bırakmadı). Bu ülkedeki en düşük eğitim seviyesi hangi gruptadır? Çiftçi elbette hangi üründe destekleme alımı varsa ona yönelecektir.Destekleme alımı yapamaya kalkıp fiyat açıklayan devlet değil midir? Devlet destekleme alımı yapsın çiftçi suçlu olsun. Çok enteresan bir bakış. Tüccar çiftçiyi o kadar çok kandırdı ki şimdiye kadar, üretici perperişan. Tohurdan satsuma mandarini, kiraz vişne satan ve 2-3 yıldır hala parasını tüccardan alamayan küçük çiftçi var. Bizim ülkemizin tarımsal yapısını analiz etmek gerek önce. Devletin bir kesime verdiği yüzünden herkesimin madur olduğunu söylerken, verilen kesimin tarım olduğunu belirtmeniz de ayrı konu.Maaşallah tarım kesimi ala ala bu ülkede en büyük sektör olmuş. Tarım sektörünün GSYİH içerisinde yüzde 14,1lik payı 2005 yılında yüzde 10,3’e gerilemiş. Yeni kalkınma planında bu daha da düşüyor.Devletin tarıma ayırdığı para bütçesinin % 7 si civarı. Devlet çiftçiyi tüccar eline bırakmayacak ama kurduğu birliklere de her dakika müdahale edecek. Üstelik de bütün bunlardan en yarar sağlayan çiftçi olacak, destekleme alımı var ya... |
Alıntı:
Hani, vergi sistemimizin adaletsiz ve çarpık yapısı yüzünden, tüm hükümetlerin en gözde finansman aracı olan dolaylı vergiler... Devlet bir kesime verdiğini bütün kesimlerden mi alıyor yoksa vergi olarak alamadıklarını, gelir düzeyine bakmaksızın tüm kesimlerden mi topluyor? |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Neyi tartıştığınız anladım geniş kapsamlı bir açıklama yapamayacağım ama
ailem ordunun perşembe ilçesinde fındık üreticisi Koca bir yıl büyük emeklerle bakılıp büyütülen ve daha büyük bir emekle toplanan fındığın üretici için bir gelir kaynağı olmadığını ama bunu pazarlayanlar için büyük bir gelir kaynağı olduğunu biliyorum. Güzel ülkemde doğru gitmeyen her şey düzeltilmeye çalışılıyor ama olmuyor galiba . ;) Sadece düşüncem |
Alıntı:
Soho, merhaba; Doğrudan bilen biri olarak size sorayım. Kimi yazılarda fındıkçılığın zor ve emek yoğun bir iş olduğu yazılırken kimi yerlerde de böyle deniyor. Hangisi doğru? Bizim için baştan sonra geçen aşamaları yazar mısınız? |
Türkiye’de tarım sektörünün başlıca iki sorunu vardır.Bunlar verimlilik ve tarımla uğraşan kesimin genel nüfusa oranıdır.Bugün ki haliyle yapılan desteklemede bu sorunları tetikleyen en önemli faktördür.Rakamlar üzerinden konuşursak 1988 yılında tarım Türkiye’de üretimin %17,9’unu istihdamın ise %46,5’i kapsıyor on yıl sonra ise üretimdeki pay %15 istihdamdaki pay ise %42,3 olarak değişmiş 2000 yılında ise tarım sektörünün GSMH içindeki payı %16 2003 yılında %12,2004 yılında ise %10 dolaylarındadır.Karşılaştırma bakımından bazı ülkelerdeki oranlar şöyledir.(2001 yılı baz alınarak)ABD’de tarım nüfusunun toplam nüfusa oranı %2,4 GSMH’da tarımın payı %1,7,istihdamda tarımın payı %2,1,Avrupa birliği ülkelerinde tarım nüfusunun toplam nüfusa oranı %4,9 GSMH’da tarımın payı %1,9’,İstihdamda tarımın payı 4,1dir. 1988 yılında tarım nüfusu 22 milyon iken 2001 yılında 20,3 milyona inmiştir.Yani sizin bahsettiğiniz kadar hızlı bir düşüş yok.Zaten olması da teknik olarak imkansızdır.
Verimliliğe gelince rakamlar daha çarpıcı Tütünden başlarsak tütün üretiminde dünyada 5.sıradayız ama üretimdeki payı 2.5’tir.Dünya sebze üretiminde 4.sıradayız ancak üretimdeki payımız %2,7’dir. Buğday da verimlilikte dünya 69’uncusuyuz destekleme alımı yaptığımız şeker pancarın da verimlilikte dünya 25’incisiyiz. Tarımsal Verimlilik(1998-2000/Dünya bankası verileri) Ülkeler Hububat verimi (kg/da) Tarım sektöründe Çalışanların katma değeri (Kişi/$) Türkiye 229 1,858 Danimarka 612 52,809 Japonya 597 30,620 Arjantin 345 9,983 Macaristan 450 4,860 Özbekistan 259 1,621 Türkiye için acıklı bir durum .Demek ki hamasetle bu sorunlar çözülmüyor. Buradaki rakamlar çok kabaca ülkemizin tarımsal yapısını analiz ediyor aslında düşük verimlilik ve düşük gelir ne yazık ki. Sorun sistemin sorunudur,bu sorun giderilmedikçe geçmişte mercimekte yaşanılanlar,bugün fındıkta yaşanır,gelecekte başka bir üründe bugüne kadar yapılan yanlış desteklemelerin bizi getirdiği nokta burasıdır artık bu yanlışta ısrar etmenin anlamı da yoktur. Yapılması gerekenler bence; Devlet doğrudan gelir desteğine devam etmelidir,çiftçi ektiği kadar alanın parasını nakit olarak almalıdır. Mal alımı şeklindeki uygulamadan vazgeçilmelidir bu zaten tembel olan çiftçiyi daha da tembelleştirmektedir. Ürünleri saklayacak depolar yapılmasına destek verilmeli ürünlerin mevsiminden sonra satılmasına olanak sağlanmalı Alternatif ürünlere yönlendirilmeli bu arada oluşacak üretim kaybı karşılanmalıdır. Çiftçi dış dünya ile rekabet edebilecek düzeye getirilmelidir,verim mutlaka yükseltilmelidir. Son Söz:Devir balığı değil oltayı ele alma devridir. |
Malina Vergide en büyük kaçak tarım sektöründedir.Karşılığı olmadan bol keseden verilen desteklerin sonucudur dolaylı vergiler.Bunu da devlet bütün kesimlerden topluyor.
Son Söz:Kör tutuğunu öper. |
Alıntı:
Alıntı:
|
Malina ben her zaman bu noktadaydım.İlk yazımda da devlet ürün alımı şeklindeki desteklemeyi kaldırmalı diyordum son yazımda da 'Mal alımı şeklindeki uygulamadan vazgeçilmelidir.Bu zaten tembel olan çiftçiyi daha da tembelleştirmektedir'diyorum.Ben bu konunun biraz teknik olarak irdelenmesinden yanayım.(fındıkçıya,pancarcıya endekslenmeden)İlerde bir gün köylülük ve kentleşme üzerine bir konu açılırsa orada daha farklı açılımlar getirebiliriz hep beraber.Ayrıca Mine hanım neredeyse beni çiftçi düşmanı ilan edecek. :))
|
Düşündüklerini iyi ifade edememek gibi bir sorunun olduğunu kabul etmelisin.
"Bizde tarım sektöründe çalışan insanların kendilerinde hak olarak gördükleri bir konu vardır. Devlet her koşulda bizi karşılıksız olarak sonsuza kadar desteklemeli. Ne üretirsek veya üretemezsek devlet bunları bizden satın almalı. Bugüne kadar da devlet bu kesimi korumuştur" cümlesini başkası yazsa da sen okusan ne anlardın? Bu bir sistem sorunu dendiğini mi? :) |
Sevgili Malina;
Bu gazel değil ki içinden bir beyti seçip alalım ve ona göre yorum yapalım bu bir düz yazı. Düz yazılar bütünlük arz eder. içinden cımbızla bir cümle veya paragraf seçip yazan kişi hakkında hüküm verilemez bırakın hüküm vermeyi yazı hakkında yorum bile yapılamaz. Bu paragrafı başkası yazsa sen ne anlardın? Diyorsunuz.Ben kişileri yazılarındaki bir paragrafa göre değil yazısının tümünü okuyarak anlamaya çalışırdım,eğer varsa diğer yazılarını da okuyarak bir hükme varırdım.Bu yazıları başkası yazmış olsa benim çıkaracağım sonuç bu şekilde destekleme ile (Hangi kesim olursa olsun) hiç bir yere varılamayacağı ve verimliliğin mutlaka artırılması gerektiğidir. Peki sizce nasıl bir destekleme programı uygulanmalıdır ?Bu konuda sizin de fikirlerinizi öğrenmek isterim. Son Söz:Arka kapak okuru olmayalım. |
Hatırla diye bir bölümü alıntıladım, yoksa tümünü de alsam dediğin aynıydı... Demogoji yapma yani...
Soruna gelince; ben haddimi bilirim. Bunlar benim bilgi alanım dışında konular. Kahve muhabbeti yaparken vatan kurtarmaya kalkanlardan değilim. Bu bölümü güncel tutmaktaki amacım, daha çok kişinin konu üzerinde düşünmesini sağlamaya yönelikti. Tabii zaman için değişen söylemlere dair bir arşiv tutma fikri de her zaman caziptir :) |
Ne Güzel Bir Forum Konusu...Ne Güzel Tartışma...
Selam arkadaşlar;
Fındık üreticilerinin sorunlarının tartışılacağı düşüncesi ile açılan başlık altında görüyoruz ki; ucundan tutulan her sorun ayrı bir yumağa doğru dolanıyor. Dolanıyor diyorum zira gerçekten sorunlar yumağı haline gelmiş olan güzel yurdum çözümlerden ziyada çözümsüzlüklere uzanıyor. Malina öncelikle sana çok teşekkür ediyorum. Böylesine güzel, hassas ve de güncel bir konuyu foruma taşıdığın için. Birkaç gündür forumu çok sıcak takip ediyorum. Bugün de baştan sona tekrar okudum. Alıntıları ile, yürütülen fikirlerle, ortaya atılan farklı düşüncelerle harika gidiyor. Zaman zaman hissedilen küçük gerilmeler de konuyu tartışmanın yararlı olduğunun bir göstergesi. Demek ki; farklı fikirler var ve tartışılıyor. Her düşünce sahibine özgün, ona ait, tamamı ile fikri ortaya koyan şahsın ürünüdür. İfade de sadece fikir sahibini bağlar. Foruma taşınan köşe yazarlarının fikirleri de onları bağlar. Hissettiğim şu her hangi bir gazetede yazan şahsın fikri sanki daha fazla önemsenmeliymiş gibi ön kabul ve şartlanma var. Senelerce gazetelerde yazmış olan politika yazarlarının, bazılarının zaman zaman ülke yönetiminde bulunanlara göre fikirlerinde sapmalar, söylemlerinde vıcık vıcık kaygan yağlı ifadelere rastlamamız olağan değil mi? Olmuyor mu böyle şeyler. Bu tarz insanların yazdıklarının güncel politik konularda da yüzer gezer olduğunu çok müşehade ettik. Fındık üreticileri gündemdeyken de bunları gözlemledik. Ortaya çözüm olacak fikirler koyacakları yerde şu şöyle demiş, bu böyle demiş ifadeleri, sorunları alevlendirmekten başka işe yaramıyor. Üstelik ortada toplumsal bir hareketlenme varken herkes bu konuda sorumluluğunu çok hassas ölçeklerle tartıp boş boğazlık yapmadan, germeden, yalakalık yapmadan, varsa düşüncesini ortaya koymalı. Başkaları da düşüncesine ters bile olsa tamamını dikkatle incelemeli, varsa içinden yararlı olanları birlikte sahiplenmek adına destek olmalı. İfadelerimin sonucu olarak şunu söyleyebilirim. Gündeme taşınan bir konu, foruma katılanların kendi fikirlerinden ziyade, başkalarının bu konuda söylediklerini foruma taşıyarak, adeta aynen katılıyorum dermişcesine zaman zaman altına kendi fikri olarak hiç bir açıklama yapmadan olduğu gibi yapıştırmış. buna karşı fikir üretenleri de anlamaya çalışmadığını görüyorum. Tebrik ediyorum VİFER, tebrik ediyorum MİNE Hanım, tebrik ediyorum MALİNA,tebrik ediyorum fmt79, ne mutlu size tartışacak fikirleriniz var ve ortaya koyup savunuyorsunuz. Ancak tartışma ile kalmayıp, tartışma sonucunu asgari müştereklerde de olsa birleştirip çözüme doğru fikir ayrılıkları olsa bile birlikte hareket etme olgunluğu yakalanmalı. Böylesine güzel tartışma platformlarının devamını diliyorum. Hatta kıran kırana... (Asla fikre saygı çerçevesini aşmadan) |
Özür dilerim, tartışmanın güzelliğine dalınca konu ile ilgili düşüncelerimi belirtmeden kapattım yazımı ancak, bu konu üzerine düşündüklerimi daha sonra yazacağım.
|
Alıntı:
çok doğru yazmışsınız. Benzer bir şekilde bir kişinin tek bir yazısına bakılarak da genele dair yorum yapmak doğru değildir. Buna göre başından itibaren yazdıklarınızı tekrar okumanızı öneririm. Ayrıca Fmt79'un da yazdıklarını tekrar okumanızı öneriririm çünkü bir yazınızda düşüncelerine tamamen katıldığınızı belirtmişsiniz. Şu ana kadar sadece izlemekle yetindim. Burada önemli olan baskın çıkıp ille de haklı olmak, mat olmamak kaygısı olmamalı. Ne yazık ki böyle bir noktaya gelindiğini görüyorum. Burada bu konuların konuşulma amacını Malina baştan itibaren net çizdi. Dışına çıkmayı hiç istemem ama size bir sorum var ki keşke daha o zaman sorsaydım. "Benim polisime, benim askerime, kamyon şöförüm" e taş atan insanlar hangi milletten? Olaylarda görev yapan Emniyet Müdürü hangi milletten? Bu konuyla ilgili konuşmaları hatırlayın derim. Oradan bu noktaya gelinmesi mutluluk verici. |
Merhaba Arsakay ;
Ne yazdığımı çok iyi bildiğim için kendi yazılarımı tekrar okumadım ama önerin üzerine sayın fmt79’un yazılarını tekrar okudum.Sayın fmt79 yazılarında ağırlıkla iki konu üzerinde duruyor.İlki destekleme ve kooperatifçilik diğeri ise yapılan eylemler.Zaten kendisi de 02.08.2006 saat:22.19 tarihli yazısında desteklemenin nasıl olması hakkında fikrini belirttikten sonra ‘ Emniyet müdürünün görevden alınmasına gelince;’ diye ayrı bir paragraf açıyor. siz eğer benim yazılarımı dikkatli şekilde okuduysanız yapılan eylem konusunda tek satır yazmadığımı fark etmiş olmanız lazım bu yüzden sorduğunuz sorunun muhatabı ben değilim.Ben fmt79’un 01.08.2006 saat 19:03 tarihinde yazdığı yazıya 02.08.2006 saat 18:12 ‘de yazdığım yazıda ‘ ben bu bağlamda fmt79’un sözlerine katılıyorum diye yazdım. Sayın fmt79’UN 01.08.2006 saat:19:03’de yazdığı yazı incelenirse yazısının son kısmında o da sadece 4 satır ile orada yapılan yol kesme eyleminden bahsediyor. Hayatımın hiçbir döneminde şah **** mat olmak gibi bir kaygım olmadı biz burada sadece fikirlerimizi yazıyoruz bunun için kimsenin (en azından benim) farklı çıkarlar peşinde olduğunu sanmıyorum.Bu yüzden kaygılanmayınız. Sevgili Malina’nın çizdiği çizgiyi ve sitenin sınırlarını çok iyi biliyorum ve bu çizginin dışına ne bu konuda ne de kavaklar konusunda çıkmadım. Ben hala bu konunun teknik düzeyde politikaya bulaştırılmadan yazılması ve tartışılması taraftarıyım. Siz de bu konudaki fikirlerinizi yazarsanız sanırım tartışmamıza farklı bir getirebiliriz. |
"Bireylerin ya da grupların duygularını okşayarak, onları aldatarak, kendi yanına çekmek" olarak tanımlanıyor. Sözlükte.
Demagoji yapan kişi kendi fikirlerini savunmaz sadece halkın hoşuna gidecek halkı kendi tarafına çekecek fikirlere prim verir onları anlatır onları yazar.O yüzden hiçbir politikacı gecekondu yaptırmayacağım,destekleme vermeyeceğim,maaşlara zam yapmayacağım diye vaat’te bulunmaz.Bulunursa da seçilemez.Onun için meydanlarda yanlışlığı biline biline fındığa,tütüne,pancara bol keseden paralar vaat edilir. Bu yüzden ben demagoji yapmıyorum. Sevgili Malina bir de benim yazımdan neler anladığını yazabilirsen daha verimli bir şekilde tartışabiliriz. Son Söz: İnsanlar duymak istediklerini söyleyenin yanında toplanırlar. |
Alıntı:
Alıntı:
ne kadara mümkün bilemiyorum. Bu konuyu kimlerin bu hale getirdiği malum. Ben de konunun uzmanı değilim. Okuduklarıma ve gözlemlerime göre yorum yapabilirim. Fındık konusu dışında size Trakya'dan üzüm örneğini vermek istiyorum. Ben buraya 2004 yılında geldim. Hiç görmediğim akrabalarımla da aynı yıl tanışmış oldum. Bu akrabalarımdan birisi yerel bir gazetede köşe yazarlığı yapıyor. 2004 yılında bürosunda bir konuşmaya tanık oldum. Hakkında çıkan bir yazıdan dolayı açıklama yapmak üzere büroya gelen kişi özelleştirilen TEKEL fabrikasının eski müdürü olan ama özelleştirme sonrasında da müdürlüğe devam eden kişiydi. Eleştiri konusu sözkonusu yılda özelleşen fabrikanın üreticinin elindeki üzümü almaması veya çok ucuza almasıydı. Kısacası üreticinin malı elinde kalmıştı. Çok kısa söylediklerini aktarıyorum. "Bugün Trakya bölgesindeki bağların %60'ı ekonomik ömrünü doldurmuş durumda. Ben fabrika özelleştirilmeden önce son 5 yıl boyunca üreticiye bağlarını gençleştirmelerini, özelleştirme sonrası özel sektörün devlet gibi kalitesiz üzümü almayacağını, ürünlerinin ellerinde kalacağını söyledim ama yapmadılar. Bu yıl sadece ispirto yapmak üzere kalitesiz üzüm alınmasını sağladım ama seneye bu kadar da alım yapılmayacak." Trakya en zengin bölgelerimizden birisi. Şimdilik tabi! Bağcılık ve şarap imalatı geçim kaynağı. Peki neler oluyor? Bağlarını yenilemeyenlerin üzümleri ellerinde kalıyor dolayısı ile ekonomik durumları git gide bozuluyor. Sonra birileri de gelip bu arazileri ucuza satın alıyor ve bağcılık ve şarap üretimi yavaş yavaş el değiştiriyor. Bir yandan da nüfus artışına paralel olarak birçok bölgede olduğu gibi araziler bölünüyor, karın doyurmaycak kadar küçülüyor. Gerisini biliyorsunuz. Diyeceksiniz ki "Ben de bunu söylüyorum zaten". Doğru ama siz bir taraftan da köylüyü hem tembellikle itham ediyor, hem de felsefe yapmasını bekliyorsunuz. Bak adam 5 yıl söylemiş de neden bağlarını gençleştirmemişler diyerek yıllarca süren hatalı politikaların sorumluluğunu insanımızın üzerine yıkmak gerçekten büyük haksızlık. |
arkadaş sohbetlerinde kullandığımız hepimizin bildiği bir espri var"seni anladım ama yanlış anladım"
belki bunu biraz değiştirerek kullanabiliriz"seni bilgilendireceğim ,ama yanlış bilgilendireceğim" protesto gösterisinin neden yapıldığını yolda ölen insanlar ve emniyet müdürünün tavrı gölgede bıraktı...aslında iki olayda yokmuş. zamanın başbakanı Mesut Yılmaz fındık ekim alanlarının genişletilmesine izin verdiğinde eleştirilmiştide neye yaramıştı. binlerce insan yola döküldüyse canı acıdığı içindir. devletin asli görevi,halkın refahını sağlayacak politikalar üretmektir. bunu yapacak olan hükümetlerin koltuklarında kalmasını sağlamak değildir. Şimdi kendimize bakıyorum.Sivil bir hareketiz.herhangi bir örgüt olmasakta.fikirlerimizi ağaçlar çerçevesinde tartışıyoruz.kızıyoruz seviniyoruz bilgilerimizi aktarıyoruz.sorup öğreniyoruz. aslına bakarsanız hiç bir konuda aynı görüşte olmamızda gerekmiyor. zaten bunada demokrasi deniyor. mecbur olduğumuz bir kaç şey var .aykırı görüşlere tahammül etmek. başkasının söyledikleri doğruysa kabul edebilmek için açık fikirli olmak. belkide en az yaptığımız şey ,öğrenmek için araştırmak. insanın canını yakan şey şu ki,bu kadar sözden sonra yollara dökülenlerle bizim aynı kişiler olmamız ve onlarında derdinin çözülmemesi.. |
Alıntı:
Tartışma Fındık Sorunu tartışması ekseninden kaymış görünüyor.Kanımca bu tür sorunları özellikleri içinde tartışamamak sadece bu forumdaki bizlerin sorunu değil. Göründüğü üzere sorumlular, yetkililer, bu işi takip ediyorum gailesinde olanlar eğer soruna çözüm getirmek üzere tartışıyor olsalardı olayları bu boyuta taşıyıp, daha büyük açmaza taşımazlardı. Neredeyse biraz daha sağduyudan uzak davranılsa, toplumsal infial oluşacak, telafisi imkansız zararlar verilebilecekti. Neden olarak, hak aramanın, sorunu çözmeye çalışmanın, gereksiz fikirlerin ortaya atılması, çözüme ulaşma çalışmaları yapılacağı yerde birilerinin birilerine taraf olma gayretleri yüzünden konunun ekseninden sapmış olduğu göz önüne asla alınmayacaktı. Fındık üreticilerinin hak arama platformu olacağı yerde neredeyse, toplumsal suçlu olacakları bir boyuta taşınacaktı. Ayrıca gözden kaçan diğer bir husus da hak arama yürüyüşü önce protestoya ardından hükümet sorunu haline dönüştürüldü.Bizler bunu her zaman yapıyoruz. Sadece bu yönetimle alakalı bir şey değil. Önceki dönemlerde de buna benzer çok olaylar yaşandı. Olaylar saptırılıp adeta hak arayanlar haksız duruma dönüştürüldü. Tartışmanın sapması ile alakalı olarak yukarıda vifer'in mesajından bir alıntı yaptım. Fındık üreticilerinin sorunu tarım alanında vergi kaçağı meselesine dönüştü. Vifer söylediğinde haksız demek istemiyorum burada. Asıl olan yapıcı olunacaksa, konunun kendi ekseninde tartışılmasıdır. Vergi kaçağının büyük bir kesiminin tarım alanında olması gerçeği de ayrıca doğru bir tespittir. Son nokta itibarı ile semt pazarlarında satılan hiçbir ürünün belge karşılığı satılmaması bunun en net ifadesidir. Ancak bu konu başka bir tartışma konusudur. Esenlikler diliyorum. |
şimdi haberlerde fındık sorununun başka bir yönü anlatıldı..
sefalet içinde fındık toplamaya gelenler. bir tuvalet bile olmadan para kazanmak için çektikleri acı anlatıldı.. fındık kendiliğinden sorunlarımızın hepsinin aynası gibi |
yine fındık konusunda skytürk televizyonunda birtartışma var şu anda..
|
Dün akşam Sykturk deki fındık tartışması çok konuyu aydınlatacak nitelikteydi.Pazartesiden sonra bu konudaki programlarına devam edeceklerini söylediler.
eski fındık ihracatçıları birliği başkanı Lokman Kondakçı konuştu. Fındık satışları başlamadan önce sezonluk satış anlaşmaları yapılıp fiat belirlendiğini,sonrada üreticinin bu fiatın altında kalması için her yolun denendiğini anlattı. son otuz yılın fiatları ve satışları hakkında bilgi verdi.fiat ne olursa olsun satış rakamları yaklaşık hep aynı. başka ülkelerin Türkiye ye alterrnatif olmasının neden mümkün olamayacağını anlattı. Hükümetlerin ve Fiskobirliğin hangi konullarda nasıl hatalar yaptığından sözetti. beni en çok şaşırtan Celal Bayar dan sözettiği bölüm oldu. Bayar İktisat Vekiliyken bu konuda çok kapsamlı bir çalışma yapmış.bugün yaşanan sorunların o günlerde de yaşandığını gördüm. şöyle bir örnek verdi."petrol 20 dolar civarındaydı şimdi 70 dolar civarı. kimse diyormu pahalıya satıyorsunuz,Türkiye fındığın fiatına ne derse herkes ona uymak zorundadır."bunun gerçekleştiği yıllarla ilgili örnekler haklı olduğunu gösteriyor. |
7 Ağustos Pazartesi Saat 21.00
SkyTürk TV Fındık sorunu üzerine konuşmalar... |
Hükümetten fındığa destek kararı
AK Parti Milletvekili Nurettin Canikli, hükümetin 2006 yılında fındığı doğrudan destekleme kararı aldığını söyledi. Canikli, “Bu yıl üreticimiz desteklenecek ve mağur edilmeyecektir” dedi. http://www.ntvmsnbc.com/i/blank.gif NTV-MSNBC Güncelleme: 13:07 TSİ 06 Ağustos 2006 Pazar ANKARA - Adalet ve Kalkınma Partisi Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, bölge milletvekili olarak FİSKOBİRLİK’i eleştirmelerine rağmen, 6 Ocak’ta yapılan Olağan Genel Kurul’a kadar birliği ve yönetimini desteklediklerini söyledi. FİSKOBİRLİK’in görmezden gelmediklerini belirten Canikli, bankaların birliğe kredi sağlamaya sıcak bakmadığını kaydetti. Canikli, Ordu’daki olaylı fındık mitingininin üreticilerle hükümeti karşı karşıya getirmek amacıyla düzenlediğini öne sürerek, “Ölçülü ve dengeli davranılmış olsa bu sorun daha önce rahatlıkla çözülebilirdi” dedi. Hükümetin 2006 yılı ürünü fındığı doğrudan destekleme kararı aldığını kaydeden Canikli, ayrıntıların önümüzdeki günlerde açıklanacağını söyledi. http://www.ntvmsnbc.com/news/381617.asp Alıntı:
|
Alıntı:
|
Tarih tekerrürden ibaret...
|
Şimdi burada tarım işletmelerine ne gözle baktığımız önemli eğer bu işletmeleri gelir getiren bir işletme olarak görüyorsak gerekli yatırımları yapmak zorundayız. Nasıl ki bir arabanın traktörüm yıllık bakımını yapıyorsak bu işletmelere de gerekli olan yatırımları yapmak zorundayız. Eğer birisi çıkıp beş yıl boyunca bağlarını gençleştirmelerini söylüyor ve de bu yapılmıyorsa kendi düşen ağlamaz demek zorundayız. Buna karınlarını doyuramayan adamlar nasıl bağlarını yenileyecek diyeceksiniz ama hiçbir şey yapamıyorlarsa toplanıp her yıl birinin bağını yenileselerdi yine bu duruma düşmezlerdi.
Meşhur bir fıkra vardır;Cinin biri köylünün birine gelip dile benden ne dilersen ama ne istersen komşuna iki katını vereceğim demiş. Bizim köylü düşünmeye başlamış traktör istesem komşumun iki tane olacak, tarla istesem komşumun iki tarlası olacak bakmış işin içinden çıkamıyor en iyisi sen benim tek gözümü al demiş. İşte size köylü felsefesi. Ayrıca burada gözden kaçan veya üzerinde durulmayan bir nokta var.Ortada kalitesiz bir ürün var ve özel sektör rica minnet ispirto yapmak için alıyor bu ürünü ya tekel özelleşmeseydi bu kalitesiz üzümler şarap,şıra,üzüm suyu vb. şekilde üretilecek ve halkın tüketimine sunulacaktı.Ben sırf bir kesim mutlu olsun diye ispirto bile olamayacak ürünleri tüketmek zorunda değilim.Bu resmen halk sağlığı ile oynamaktır. Türkiye’nin kuru üzüm ihracındaki en büyük handikabı pisliğidir.Yani biz bu üzümleri temiz koşullarda kurutamadığımız için ihraç edemiyoruz.ama bu üzümler iç piyasada tüketime sunuluyor sadece üzüm değil Avrupalı’nın almadığı sebze ve meyveler Türkiye’de tüketime rahatlıkla sunuluyor.Peki bu ülke vatandaşlarının bir Alman,Bir İngiliz,bir Amerikan vatandaşından neyi eksik.Belli bir kesimin ürettiği ürünleri artık devlet olmuyor diye ağlayanlar acaba bunu düşünüp üzülüyorlar mı? Türkiye’de üretilen üzümün sadece %3’lük kısmı şaraplık olarak kullanılıyor,gerisi yaş ve kuru üzüm olarak tüketiliyor.Üzümün anavatanında bulunan ülkemiz şaraplık üzüm üretemiyor.Bu çok teknik bir iştir ve teknikle köylümüzün arası hiç yoktur.Bu yüzden bizde üretilen şarapların çoğu köpek öldüren olarak adlandırılıyor.Bahsettiğiniz araziler el değiştirdiği için Gülor gibi Sarafin gibi nispeten kaliteli şaraplar tüketiyoruz. Diğer taraftan eğer biz bu tarım işletmelerini kamu iktisadi teşebbüsü (KİT) olarak görüyorsak burada çalışanların Mine hanımın bahsettiği bankamatik memurlarından hiçbir farkı yoktur. Maalesef Türkiye’de tarım işletmelerine iktisadi gözle değil de siyasi gözle bakılıyor.bu yüzden de ilerleme sağlanamıyor.Artık bizde tarıma dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinin baktığı gibi piyasa ekonomisi gözü ile bakmak durumundayız.Artık küreselleşen dünyada hiçbir sektör korunma duvarının arkasına sığınamayacak,pazarlarını dünyanın diğer üreticilerine kapatamayacak.Bu yüzden bizde artık kaynaklarımızı daha verimli bir şekilde kullanmak zorunda kalacağız. Bunun için bizim yapmamız gereken en öncelikli iş ekonominin kurallarını uygulamamızdır yani verimlilik ve maliyet arasındaki ilişkiyi düzeltmemiz üzerinde konuşmamız gerekiyor.Dünya artık büyük bir pazara doğru gidiyor,kim hangi ürünü daha kaliteli ve ucuza üretiyorsa dünyanın her yerinde satar üretemiyorsa da bizim gibi ağlar. Nüfusumuzun %34’ü tarım sektöründe ve bu nüfusun GSMH’ya katkısı sadece %13 bu acı gerçeği mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. Bu kesimin hala yol ve su sorunlarını çözememişiz,arazilerin bölünerek küçülmesini önleyecek bir yasamız yok,eğitim ve sağlıkta en kötü hizmeti alıyorlar.Türkiye’de tarımla uğraşan insanlar sadece oy olarak görülüyor,sosyal hayata hiçbir katkıları yok onlarda zaten bu durumu kanıksamışlar.Kim kendilerine daha çok ulufe dağıtırsa onun tarafına geçiyorlar. Cumhuriyet döneminin en büyük başarısızlığı bu kitleyi şehre çekip tarım işçisi sınıfından sanayi işçisi sınıfına atlatamamış olmasıdır.Bu olayı İngiltere 19.yy’da yaptı ve bugün İngiltere’de köylü nüfusu %1’in altında .ABD’de 4 milyon civarında bizde ise aileleriyle beraber 30 milyon civarında. İşte devlet bunları düzeltmeli. Son Söz:Ürün alımı şeklinde destekleme yaparak bu insanları yoksulluk ve sefaletten kurtaramayız. |
Merhaba Yalnız çınar,vergi konusuna Malina'nın 03.08.2006 saat 18:22'de yazdığı yazı yüzünden değimdim.
|
Selamlar Vifer;
Müthişsin, hiçbir şey gözünden kaçmıyor. Fındık Sorununa yazdıklarının nerdeyse tamamına katılıyorum. Tarım politikaları, birlikler konusunda yine de benden daha insaflısın bazı konularda. Devletin hataları yüzünden köylünün sıkıntılarını dile getirebilme konusunda tevazu gösteriyorsun. Ben zaman zaman daha katı oldum bazı eleştirilerimde ancak bu birşey değiştirmiyor. Bazı yaşam tarzları artık yoz bir kültür olmuş yurdumda. Katılırsınız katılmazsınız bilemem ama, yaşadığım için biliyorum. Katledilen üretimsiz zamanlar ve bu zamanlarda edinilen kötü alışkanlıklar (Kumar-alkol-uyuşturucu gibi) sarmış bu yoz kültürü.Yaşayanların sayısı da azımsanmayacak ölçüde. Doğrudan devlet desteğine, ürün alım desteğine sonuna kadar ben de karşıyım Cumhuriyet tarihmiz boyunca bu tür desteklerin yarar yerine zarar getirdiğini ve hiç birişe yaramadığını gördük. Kesinlikle devletten birşey beklememek gerekiyor. Yapılacaklar artık bu dönemden sonra çiftçiyi daha profesyonelleştirmek olacaktır. Bu bağlamda eğitimli kadrolara ihtiyaç vardır, ekip biçen köylümüz ifadelerini terminolojiden çıkarıp zırai işletmeler, tarım işletmeleri organizasyonları oluşturmak lazım. Birliklere karşı değilim. Birliklerin siyasallaşmasına ve de çıkar amaçlı kullanılmasına karşıyım. Sadece zırai birliklerden bahsetmiyorum. Meslek kuruluşlarının çoğunda bu ne yazık ki böyle. En az bir siyasi parti kadar siyasetin içinde yer alma gayretlerini anlamakta zorluk çekiyorum. Hatta inanamadığım, inanmakta zorluk çektiğim bazıları var ki; onlar mecliste grubu olan siyasi partilerden bile daha aktifler. Düşüncelerini açıkça ortaya koyduğun için teşekkür ederim. Saygılar sunuyorum. Hoşçakalın |
Alıntı:
Durumu açıkça koymuşsunuz ve kimin ne yapması gerektiğini söylemişsiniz. Benim asıl şaşırdığım bu güne kadar devletinin yapması gerekenleri yapmadığı köylüyü zaaflarından ötürü suçlamanız. Elbette kim kendisi himaye edeceğini söylerse onun tarafına geçiyor köylü. Bu güne kadar kimse onlara ülkenin menfaati ve kendilerinin kalıcı refahı için yapılması gerekenleri anlattı mı? Yaptı mı? Sözler tutuldu mu? Hayır. Ne yapsınlar, günü kurtarmaya çalışıyorlar. Bakın fındık konusuna oy kaygısıyla yeniden sübvansiyon... (Üzüm konusunu araya sokan benim ama benzer yönleri çok.) |
Arsakay, şimdi aynı şeyi ben yazacaktım :)
Viferi anlamak mümkün değil; sorun, sistem sorunu mu, bireysel mi? Aynı yazı içinde ikisini birden savunmak... :) |
Memet bu okadar kolay değil günümüz ekonomisinde çeşitli anlaşmalara imza atıyoruz. İnsanlar fındık yemeden durabilir ama petrolsüz duramazlar.
|
İnsan malzemesi sevgili malina.Sistemde bu insanlara prim veriyor ikisini birbirinden ayıramayız.
|
Bu çocuk tembel, hiç ders çalışmıyor, notları berbat, serserinin teki !
11 kişi tek odada yaşıyor, ders kitabı yok, karnı aç ! Aynen böyle sizin yazdığınız da. Neden ve sonucu birbirine bağlama konusunda bir sorun var... |
Sistem esastır!
Bunu gözden kaçırıyorsunuz. |
Yapma Arsakay ülkenin menfaatlerinin ne olduğu 2001 yılından beri anlatılıyor bunu artık kaf dağının ardındaki sağır sultan bile duydu.Yıllardır aynı şekilde destekleniyor ve hep geriye doğru gidiyorsanız biryerde hata vardır deyip durumu sorgulamanız lazım ama siz hep size söylenene inanıyorsanız kimse size acımaz.Kendi menfaatlerini düşündükleri için elde ettikleri ayrıcalıklarının sürmesini istiyorlar.Üzüm konusunda haklısın aslında ürettiğimiz bütün tarım ürünlerinde aynı sorun var,bir iki aya kadar tahıl yüzünden bu tartışmalar yaşanacak ,eylül ekim gibi pancar yüzünden.
|
| Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 12:45. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025