agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Beğeni Düzeni15Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 02-09-2009, 12:04   #1
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Tohumculuğumuzun yok edilmek istendiği şu günlerde, hem kanunu yorumlamaktan aciz köylümüzün ürettiği ürününü korumalı ve karşı bazı önlemler alarak belli Anadolunun belli başlı tadlarını kaybetmemeliyiz.

Bu konuda elektronik posta ile gelen bir mektubu ekliyorum.



Alıntı:
Bir de bu yandan baksak! / Nurdan ÇAKIR TEZGİN

Etik olarak birşeyler doğru gibi dursa da alt yapıyı kurcaladığımızda işler bambaşka olabiliyor!

Tağşişi, hileyi, haksız kazanç elde edeni engelemek tamam, kanunlarla kontrolü de tamam. Buna herkes (çoğunluk) katılıyor sanırım. Peki, küçük üreticiyi nasıl hayatta bırakacağız? Örgütlenip kooperatifleşme bütün yanlarıyla oturuyor mu sisteme. Her köylü, her küçük çaplı üretici bu topluluk ruhundan nasiplenebiliyor mu? Karnını doyurabilecek örgütlenmeye ulaşabiliyor mu?

Bir ineği olan Hatice Teyze, iki koyunu keçisi olan Hüseyin dede, 30 ağaç zeytini olan Hasan'a, 5 ağaç dutu **** eriği olan ve ağaçların pekmezini etiketsiz satmaya anca gücü yeten Ayşe Bacıya denetimdeki kuralları nasıl anlatacağız? Ektiği domatesten, biberden salça çıkaran, tarhana, erişte kurutan ve bunu köylü pazarında satıp iaşesini karşılamaya çalışan bu toprakların köylüsüne bunu nasıl izah edeceğiz!?

İlaç alıp toprağına atmaya gücü yetmediği için atadan dededen gördüğü gibi doğal tarım yapıp bunu da pazarda satmaya çalışan Anadolu insanını yok etmek mi istiyoruz gerçekten? İstediğimiz bu mudur?

Üstelik de köylünün elindeki eski tohumu bu kadar önemserken, pembe domatesi, yerli beyaz diş mısırı, buğdayı, nohutu, fasulyeyi GDO Frenkeştayn'ına karşı korumak üzere şehirli kolluk kuvvetleri oluşturuyorken, herşeyin doğalı, tohumun yerlisi, gübrenin hormonsuzu ilaçsızı diye bas bas bağırılan bir döneme girilmişken...

Organik (!) ürün pazarlarının, adı üzerinde "Köylü Pazarları"nın, doğal ürünlerin, Slow Food'ların, Slow City'lerin, Sefertası hareketlerinin, yerli tohumun bunca öne çıktığı, eski değerlerimize sahip çıkma çalışmalarının dünyaca hız kazandığı bir dönemde, köylüye ürettiğini böyle satamazsın demenin sorumluluğunu kim üstlenebilir!?

Bu nasıl bir tezattır? Kendi içimizde çelişmenin açık bir göstergesi değil midir?

Bunu diyebilmek için, köylüye nasıl satabileceğinin alt yapısını eğiterek göstermek, fon ayırmak, kapı kapı dolaşıp köylüye gitmek gerek ki bu zaman alacak bir çalışmadır, çok kapsamlı bir projedir emek ister. Bunun ucu, üniversitelerin akademik birimlerinin köylüyle elele vermesine kadar uzanır. Kanunlar çıkarmak ve kontrol - zabıta faslı, gelinecek en nihai noktadır. Oraya kadar çok işimiz var.


Zeytinyağını, çöplüklerden toplanan pis plastik şişelere koyup satan ve sattıranlarla farklı bir mücadele uygulanması taraftarıyım. Etiketsiz, şişe, açıkta satılan gıda deyip kurunun yanında yaşı da dumanlamanın alemi yok. Köylünün ürünü ve emeğine sahip çıkmak zamanı çoktan geldi geçiyor.

Zeytinyağı kurmayları bu problemi daha farklı yöntemlerle çözmeli. Köylüye sopa göstermekle olmaz, ıslak odunları ayıklayacak mekanizma gerekli. Ne dersiniz?

Zeytinyağını iştahla bandığımız ekmeğimizin o burcu burcu kokan tadının, GDO'lu tohumlarla kirlenmemesi dileğiyle... Belki asıl mücadeleyi o tarafa kaydırmak gerekli, kim bilir!

www.ascifok.com
www.focafoca.com
Nasıl? sizce de Sn. Nurdan ÇAKIR TEZGİN, köylümüzün karşı karşıya bulunduğu problemi ve çözümünü çok güzel dile getirmemiş mi?.

Saygılar.

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-05-2010, 13:04   #2
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Elektronik posta yolu ile gelen önemli saptamalar yapan bir mektup

Alıntı:
Veteriner Hekim
Güliz ÇELİK

Bu ihanetin bedelini çocuklarımız ödeyecek, ama nasıl…
Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'nda
115 bin kişi çalışıyor.
70 tane üniversitemiz,
30 tane ziraat fakültemiz,
50 tane tarım araştırma enstitümüz,
10 bin işsiz ziraat mühendisimiz var.

Buna rağmen Türkiye tohumda tamamen dışa bağımlı. Tek kelimeyle tohumun patronu ise İsrail.

İsrailli araştırmacıların, genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates
yetiştirdiğini Şalom Gazetesi'nin internet sayfasından biraz araştırıp
okuyabilirsiniz. İstediğiniz şekle sahip domatesleri bile bulabilirsiniz;
çekirdeksiz, kalp şeklinde, salatalık şeklinde, dilimli...

Yani genlerle oynama meselesi yüzde yüz doğru.

Gelelim başka doğrulara.

Bu tohumların bir ekimlik olduğunu bilmeyen yok.

Yani İsrail'den bir defa tohum almakla kurtulamıyorsunuz.

Bir gram tohumun fiyatı her dönemde bir gram altına denk oldu.

Üstelik İsrail tohumunu toprağa bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma
dönemiyorsunuz.

Genetik tohum o toprağ a da zarar veriyor. Artık hep bu genetik tohumu kullanmak zorundasınız. 50-70 yıl sonra ise toprak kanserojen maddelerle dolduğu için artık tamamen kullanılmaz hale geliyor.

Buna en güzel örnek Türkiye'nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı için artık patates ekimine izin verilmemesidir.

Yani İsrail tohumu tek başına satmıyor. Tohum alana hastalığı bedava....

Tohumların içine hastalık yerleştiren İsrail bu sayede zirai ilaç satımını da
garanti altına almış oluyor.

Bütün bu acı tabloya rağmen Türkiye'de yabancıların menfaatine çalışan bir patent sistemi işletiliyor.

Ne korkunç.

Köylü kendi bahçesinde tohum bırakamayacak.

Yoksa uluslararası mahkemede yargılanacak!

Şu anda dünyada İsrail tohumu kullanma yasası çıkartan ilk ülke işgal altındaki Irak'tır.

İkincisi de biz olacağız.

EY VATANDAŞ AKLINI BAŞINA DEVŞİR !!!

SOR SORUŞTUR, BOŞ DURMA...

Bu yazıyı okudunsa ister paylaş ister paylaşma umrumda değil ama bilip de susmak ortak olmaktır bunu bari hatırla...

Güliz ÇELİK
Veteriner Hekim
Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlü'ğü
Farmakoloji Bölümü
Pendik/İSTANBUL
34890

Bir daha düşünmeliyiz.

Saygılar

pria beğendi.
Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 17:16.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025