![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Ağaç Dostu
|
Doğanın Tahribinin Sorumlusu Sizce Kimdir
Bu başlıkla bir konu açıp fikirlerinizi öğrenmek istedim... Bence doğanın tahribinin yegane sorumlusu insandır. Aklıma Matrix-1 filminden bir bölüm geldi. Seyredenler bilir... Ajan Smith, Morpheus'u sorgularken şunları söylemişti: "İnsan bir virüs gibidir. Bir yere yerleşir ve oradaki kaynakları tüketinceye dek uğraşır. Bulunduğu yeri mahvedince de başka bir yere gider aynı işleri tekrarlar. Bu gezegende bir hastalık gibisiniz..." (Yaklaşık olarak bunun gibi sözlerdi.) Gerçekten de insan bu tanımlamaya çok uygun. Bir kaynaktan, Anadolu'da bir zamanlar orman oranının % 60-% 80 olduğunu okudum; ya şimdi... Tropikal ormanların bugün % 90'ı yok olmuş durumda; peki sorumlusu kim? Bir insan olarak utanarak söylüyorum ki, içinde yaşadığı çevreyi yok etmeye insan kadar hevesli ve eğilimli bir varlık yoktur... Biraz karamsar sözler sarfettim ama bence gerçek böyle... Düzenleyen Kagan : 17-05-2005 saat 19:31 Neden: Düzeltme |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
agaclar.net
|
"insan" yapıyor diye özetlemek yetersiz değil mi? Diğer ihtimaller epey az çünkü. Hangi insan tipi yapıyor diye konuşmamız gerekir. Cehaletten, çıkar ilişkilerine; yoksulluktan, zengin olma hırsına, politikaya kadar uzanan bir dizi neden var. Bunları tek tek saptamalıyız... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Ağaç Dostu
|
Bence insanlar arasında ayrım yapmadan hepsi doğaya zararlı diyorum... Belki de buna sebep insan nüfusunun diğer canlılara oranla çok daha yüksek olması (tabi böcekleri saymazsak). Ama asıl unusur insanın tahrip gücü ve doğayı değiştirme eğilimi. Mesela önce ağaçları yok ediyoruz, sonra da kalkıp yöreye uygun olmayan ağaçlarla ağaçlandırma yaptığımızı sanıyoruz. Belki yeni ormanlar kuruyoruz ama doğanın ekolojik dengesini bozuyoruz... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
-
|
insanlar yapıyor ama insanlar arasında belileyecek olursak kentlerde, şehirlerde yaşayan insanlar orman köylüsüne nazaran ormana daha fazla zarar veriyor. Orman köylüsü gelirinin, yaşamının kaynağının orman oldığunu bilir ve ormanı korur ama şehirde yaşayan insanlar için ormanı koruma, ağaç yetiştirme pek süzkonusu değildir ama tüketime gelince evet. Ayrıca köyden kente hızlı bir şekilde göç olduğu için orman köylüsü de azalmaktadır. Bu şelide bir oran kurarsak orman köylüsüne de ihtiyaç vardır onların kentlere göç etmemelerini engellemek gerekir bu da nasıl olur derseniz bana göre orman köylüsünün ormandan yararlanmasına izin verilmelidir (aşırı olmıyacak şekilde ve belli ölçülerde) ve bunun karşılığında ormanı koruması ve yetiştirmesi istenir ki zaten orman köylüsü bunu yapar. Fakat biz orman köylüsüne ihtiyacından azını verirsek bu sefer orman köylüsü kaçak kesime gidecek buda oramnın yok olmasının iki koldan olmasını sağlıyacak (hem orman köylüsü hemde kentde yaşayan insanlar) |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
Tabii ki sadece biz değiliz ama bu forumda soruluyor diye, sohbete en yakın kişiler biziz... Ben dahil, buradakiler doğaya hiç zarar vermiyor demek istemiyorum. Ama bilmeye, öğrenmeye çalışıyoruz. "Bu Türkler böyledir" mantığıyla, genelleme yapmak gibi, "insan doğaya zararlı" diye genelleme yapmak da konuyu en baştan çıkmaza sokuyor. Hayır zararsız demek, inanılmayacak bir yalan olduğu için söylenemez. Evet doğru demek ise teslimiyetçilik olmayacak mı? |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#6 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Yazıyı mı ? İnceliyoruz, uygun görürsek yazarından izin alıp, ekleyeceğiz siteye.. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#8 |
Ağaç Dostu
|
Cihangir'in okuduğu yazıyı merak ediyorum. Bizimle paylaşırsa sevinirim. Başka bir başlık altında da bahsetmiştim. Ağaçlandırma yaparken yeni ormanlar kurarken veya ormana bakım yaparken doğayı taklit etmek zorundayız. Doğa daha önce oraya hangi bitki türünü getirmişse onunla ağaçlandırmaya devam etmek zorundayız. Doğa bizden güçlüdür ve bizi her zaman yener. Bu orman teşkilatının 150 yıllık tecrübesiyle sabittir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#9 | |
Ergün
Giriş Tarihi: 31-01-2005
Şehir: Maltepe/İST
Mesajlar: 23
|
![]() Alıntı:
Bu konuda birkaç şey söylemek istiyorum öğrendiklerimden aktararak, bir bölgedeki ağaç topluluğunu yok ettikten hemen sonra tekrar bir ağaç topluluğu kurulması zaten mümkün değildir, ekolojik denge ilk oluşmuş ağaç topluluğunun yok edilmesiyle zaten bozulmuştur. Türkiyede ağaçlandırılacak bölgelerin belirlenmesinde sadece o bölge değil tüm türkiyenin ekolojik sistemi göz önüne alınır, gerçi türkiyede bir bölgedeki ağaç topluluğunun diğer bölgeleri etkileyecek kadar büyük olmadığını da biliyoruz, yıllanmış ormanlarımız ne yazık ki çok küçüktür. Kendi ekolojik dengelerini bile çevre şartları yüzünden zorlukla sağlamaktadırlar. Bu dengeler yağış, sıcaklık, nem, toprak, hava, su kaynaklarından oluşur. Tek bir tanesinin yok olması hepsini zincirleme etkiler. Konu hakkında fikrimi söylemek gerekirse, kesinlikle insanın çevreye en büyük zarar veren olduğuna katılıyorum, fakat bunu tartışmak gerekir. Tüm insanlık doğaya zarar vermemiştir, teknolojinin gelişmesi doğaya insanın verdiği zarardan daha fazlasına mal olmuştur. Ağaç ve türlerinin işlenebilmesi, teknolojide kullanılması, büyük savaşlar, yağmalar, yok oluşlar, yangınlar, seller, bunların tamamı doğaya belli zararlar vermektedir, insan unsurunun elinde olan koruma yetisini nefsine terketmesi tüm bunların sebebidir. Fakat hiçbirşey için geç olmadığını biliyoruz, doğa kendini tamir edebilen bir dengeye sahiptir. Yok olan türler yerine yenileri gelebilir, yine ekolojik denge kurulabilir, bizim yapmamız gerekense sadece buna izin vermektir. ![]() Sanırım uzun bir yazı oldu. Yanlışlarım varsa düzeltmekte çekinmeyiniz. ![]() |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#10 |
Ağaç Dostu
|
Herkes farklı bir çizgide yürüyor bu dünyada.. Hayat herkesin karşısında farklı olaylar çıkartıyor.. Kafamızdaki fikirler bu yüzden farklı şekilleniyor.. Ben Kağan'ın savunduğu düşüncenin doğruluğuna inanıyorum ama bu düşünce, hayatın içinde Kağan'ın karşısına çıkan olayların şekillendirdiği küçük bir kısım.. Önemli bir konu.. Fakat, tek başına bir bütünü temsil etmiyor, doğayı tahrip konusunu tek başına üstlenecek kadar yeterli bir açıklama değil.. Evet, insanoğlu kendisine sunulan nimetlere karşı, cahilce, canice saygısızlık yapabiliyor.. Bunun pek çok örneği var.. Her konuda bu böyle değil mi ? Zaten böyle uç noktalar olmasaydı, bu dünyada insan kaynaklı sorun kalır mıydı ? Önemli olan bizim bu uç noktalardan hangisinde olduğumuz.. Ormanı kesip yok eden insanların olduğu ucun tam zıt yönündeki uçta yerimizi almışız işte.. Bir aradayız ama topumuz seferber olup, kesilen ağaçların yerine fidan dikmeye kalksak başarabilir miyiz ? Ne mümkün !!! Öyleyse, insanların yanlış şekillenmiş veya şekillenememiş fikirlerine hitabederek güçlenmeliyiz.. Güçlü olmak zorundayız.. Doğayı sadece insan tahrip etmiyor.. Doğal felaketlerin yaptığı tahribattan arta kalan yaşam alanlarına ihanet ediyor insanların bir kısmı.. Diğer kısımda kalanların hakkını yemek doğru olmaz.. Bu nedenle genelleme yapamayız.. Orman yangınlarını söndürmek için çabalarken hayatını kaybeden kaç itfaiye görevlisi var kimbilir.. Kaç insan var ki, bahçesindeki ağaçla konuşur... Bekar evimde, taşınırken düşen saksının içindeki kurumaya yüz tutmuş çiçeğe, altı ay boyunca hergün, sevgi dolu sözcüklerle cesaret veren ben, altı ay sonra gördüğüm bir tomurcuk yüzünden ne kadar mutlu olduysam, şimdi de o kadar mutluyum.. Beni kimse o "genel"in içine sokamaz.. Benim ayrıcalığım var.. Ben bir ağaçlar.net üyesiyim, ben bir düşünceyi temsil ediyorum.. En azından benim çocuklarım, torunlarım bu genellemenin dışında kalacaklar.. Kızımı da bu siteye üye yapacağım.. Henüz altı yaşında ama sokakta yere çöp atmamayı da iki yaşında öğrenmişti..Bu akşam söyledim, çok sevindi.. Bir gün gelir, ağaçları kesip yok edenlerin çocukları da bize katılır.. Sevgilerimle.. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#11 |
Ağaç Dostu
|
İnsanın doğayı tahribi hakkında bu bölümün başından beri yazdıklarım bir genellemedir. Yani "insanlar doğaya zararlıdır" dediğim zaman kastettiğim bireyler değil bir topluluktur (insan topluluğu). Zaten adı üstünde: "genelleme"... Bu siteye üye olan bir kişi tabii ki doğa severdir, ağaç severdir, yeşil severdir; hatta öyle olmak zorundadır... Bu niyette olmayan bir kişinin, ağaçlarnet sitesinde yeri olabilir mi? Site yöneticileri ağaçlarnet sitesinin bir misyon sitesi olması yolunda gerekli çaba ve yönlendirmeleri zaten en uygun biçimde yerine getiriyorlar. Benim anlatmak istediğim "insanın" (bireyin değil) doğaya zararlı bir nitelik taşımasıdır. ****** bazı kültürlerde ve bu kültürlere bağlı olan toplumlarda doğaya sevgi ve saygı vardır. Bununla ilgili fikirlerimi de sitenin bir sayfasında (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=172) belirtmiştim ve şöyle demiştim: "Malesef kontrol insanda... İnsan da bu kontrol olgusunu kendine tanınmış bir hak olarak düşünüp doğaya acımasızca zarar vermeyi sürdürüyor. Ama bütün insanlar böyle değil; çok az da olsa bazı insanlar doğaya saygılarını sürdürüyor... Mesela Kızılderililer'in bazılarında ve Eski Türkler'de bunların örneklerini görebiliriz. Kzılderililer beyaz adamın neden ormanları yok ettiğini, bufaloları neden ihtiyacından daha çok öldürdüğünü bir türlü anlayamamışlardır. Eskiden bir Kızılderili bufalo avladığını zaman bufalodan özür diler, bufalonun ruhuna onu öldürme nedenini açıklarmış. Benzer inançlar Eski Orta Asya inançlarını sürdüren Türkler'de de görülmektedir. Eski Türkler'in yeni doğan her çocuk için bir ağaç diktiğini hepimiz biliriz. Ayrıca Eski Türkler'de ormanlar ve özellikle ormanlık dağlar kutsaldı. Göktürkler'in ve ataları Hunlar'ın kutsal merkezleri Ötüken Yış idi ("yış" sözcüğü Eski Türkçe'de "ormanlık dağ" anlamına gelir). Bugün dahi Orta Asya'da yaşayan şamanik inançlara bağlı Türk ve Moğol boyları toprağı kutsal saydıklarından, toprağı ekmezler, ona zarar vermek istemezler. İlkel ve vahşi diye tanımladığımız insanların doğaya olan sevgi ve saygısına bakın, bir de uygar (?) olan bizlerin yaptıklarına. Acaba hangimiz uygar..." Sözün kısası savunduğum fikir, insanın (genelleme kavramı içinde düşünecek olursak) doğaya karşı tahripkâr bir tavır alması ve bu tavrını da devam ettirmesidir... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#15 |
Ağaç Dostu
|
İnsan aslında kurbanlardan biri, kurban tüm canlılar.. Gittikçe daha zor bir dünya da yaşıyoruz.. Öncesini bilmediğimizden, doğalının bu olduğunu düşünüyoruz ve bu bazı şeyleri kavramamızı zorlaştırıyor. Hergün yediğimiz besinlerin zararları hakkında yeni bir şey okuyoruz Buna rağmen, aynen devam .. ![]() aklından geçen neydi..argosu yani ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#16 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
![]() |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#17 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 15-11-2006
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1
|
mantalite
meseleyi 'diğer canlılar da insanoğluna hizmet için varlar bu dünyada' şeklinde koyarsak eğer ortada bir problem olmaması gerekmezmi? öyle ya bize hizmet için var olanlar işlerini yapıyor zaten. kullanan-kullanılan ilişkisinin olduğu her yerde mutluluk ve mutsuzluk durumu yok mu? Farkına varılması gereken şey tam da bu noktada insanların da diğer canlı ve cansızlar gibi doğanın efendisi değil sadece bir parçası olduğu gerçeğini unutmamaktır.Tersi durumda bu gerçeğin bize her hatırlatılması daha pahalıya patlamakta, şimdilik ödenebilecek bedeller gibi gözüksede bir gün buna gücümüz yetmeyecek. ne ilginçtir ki o gün geldiğinde efendiler için kimse gözyaşı dökmeyecek. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#20 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#21 |
Ağaç Dostu
|
" En korkunç istatistik ise, balıklara ait. Son 50 yılda balık türlerinin yüzde 90’ı yok oldu." Nankörlüğün daniskası .. ![]() PS : Daniska böyle mi yazılır ? Danimarkalılarla bi alakası var mı ? Merak ettim.. Düzenleyen Cihangir : 26-05-2005 saat 20:23 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#22 |
-
Giriş Tarihi: 25-02-2008
Şehir: ankara
Mesajlar: 2
|
Ekolojide İnsan Merkezlilik?! (Çağatay Tavşanoğlu) Günümüzde insan merkezlilik, sahip olduğu doğaya karşı vurdumduymaz ve bencil özellikleriyle ekolojistler tarafından şiddetle reddedilen ve toplumdaki yaygın etkisinin silinmesine çabalanan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsan merkezli yaklaşımlar, insanoğlunun doğayı teknoloji yoluyla katlettiğini ve geri dönülmez bir uçuruma doğru sürüklenmeye başladığını fark ettiği 1960’lardan beri sorgulanmaya başlanmıştır. Bu zamandan sonra geçen 40-45 yıllık dönemde, doğa bilimlerinde ve birçok uygulamalı bilimde ekolojik (bütünsel) bakış açısı yaygınlaşmaya başlamıştır. Ancak özellikle –insana daha yakın duran – sosyal bilimlerde, bu anlayıştan kurtulmaya karşı bir direnç ortaya çıktığından dolayı, doğa bilimlerindeki kadar hızlı bir ekolojik düşünce dönüşümü yaşanamamıştır. İnsanı dışlayarak ekosistemlerin devamlılığının sağlanamadığının fark edilmesiyle birlikte, ekoloji biliminin çok disiplinli bir alan haline gelişi, ister istemez birçok sosyal bilim dalının da ekoloji ile çalışma zorunluluğunu doğurmuştur (Kışlalıoğlu ve Berkes, 1994). Bunun sonucunda da, sosyal bilimlerde ekolojik kıpırdanmalar yaşanmış ve “sosyal ekoloji” ya da “insan ekolojisi” olarak adlandırılan kavram ortaya çıkmıştır. Editörlü bir kitapta yayınlanan bir makalede (Kaplan, 2005), “ne kadar insanmerkezlilik?” sorusu, kentsel ekolojik planlamada geleneksel paradigmayla ekolojik paradigma arasındaki zıtlıklar sentezlenmeye çalışırken sorulmaktadır. “Ekolojist yaklaşımların içine biraz da insanmerkezlilik katalım, ama ne kadar?” söylemi aslında ekolojist bilimciler açısından yadırganacak bir durumdur. Bunun sebebi, 21.yy’da yaşadığımız bu günlerde artık bu tarz indirgemeci “çevreci” yaklaşımların ekolojik yaklaşımların içine sokulmaya çabalanmasına son verilmesi gerekmesi ve ekolojist paradigmanın, kentsel alanların planlanmasında ana ekseni oluşturmasının kaçınılmaz olmasıdır (Kaplan, 2005). Böyle bir sorunun sorulması, sığ kapsamlı “çevre” yaklaşımlarının hakim olduğu yıllara dönülmesinin beklendiği hissini uyandırmaktadır. Gerçi, yazarın makalesinin aslında, 1994 yılında yayınlanmış bir sunumun yalnızca –yazarın kendi deyimiyle- “tümce ve sözcük düzenlemesi yapılarak” 2005 yılında yeniden yayınlandığı göz önüne alınırsa, bu belki hoşgörülebilir! Ancak, bu noktada yazarın on bir yıl boyunca ilgili literatürü de takip etmediğini görmek üzücüdür. Makalede yer alan ilginç bir nokta da, temelde farklı kavramlar olan insan ekolojisi ile sosyo-biyolojinin özdeşleştirilmesidir. Sosyo-biyolojinin, insana uygulanabilecek kısımları hakkındaki tartışmalar halen sürüp gitmektedir (bkz. Gould, 1997). Oysa insan ekolojisi, ekolojinin ve sosyal bilimlerin buluştuğu bir noktadır ve çok disiplinli “çevre bilimleri” adı altında, günümüzde insan tarafından yaratılmış birçok ekolojik sorunun çözümünde baş rolü oynamaktadır. Daha önce tarafımızdan vurgulandığı gibi, sosyal bilimci adaylarına ekoloji dersinin hangi içerikle verilmesi gerektiği ülkemizde önemli bir sorun oluşturmaktadır (Tavşanoğlu, 2004). “Çevrebilim” adı altında yutturulmaya çalışılan olgunun aslında “ekoloji” olmadığı artık ortaya çıkmıştır.(Çalgüner, 2003). Nitekim, konunun son yıllarda yoğun olarak tartışılmasıyla birlikte olguyu savunan ana kitap olan “Çevrebilim”in son baskısında adı “Çevre Politikası” olarak değiştirilmiştir (Keleş ve Hamamcı, 2005). Kapsamlı bir ekoloji dersinin sosyal bilimler öğrencilerinden önce, ekoloji konularında yeterince bilgi sahibi olmadan fikir yürüten bazı sosyal bilimci akademisyenlere de “ne kadar!” ve “ne içerikte” verilmesi gerektiğini de sanırım ekologların bundan sonra düşünmesi gerekecek. Dr.Çağatay Tavşanoğlu Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Ekoloji Anabilim Dalı Kaynakça: Çalgüner, Tahir., 2003. Çevre mi Ekoloji mi? Nobel Yayın Dağıtım, 104 sf., Ankara. Çalgüner, Tahir., 2005. “Ekolojik bilim paradigması” ve planlama. Çalgüner, T. (ed.) Şehircilik Çalışmaları’nda, sf. 267-299, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Gould, S.J., 1977. Darwin ve sonrası: doğa tarihi üzerine düşünceler. (Çeviri: Temürcü, C., 1998, Tübitak Popüler Bilim Kitapları), 313 sf., Ankara. Kaplan, Hülagü., 2005. Yeni bir kentsel tasarım paradigması olarak ekolojik kentsel tasarım: açımlanması, temel ilkelerinin belirlenmesi ve insan merkezlililğin yorumu. Çalgüner, T. (ed.) Şehircilik Çalışmaları’nda, sf. 147-168, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Keleş, R., Hamamcı, C., 1998. Çevrebilim, 3. baskı. İmge Kitabevi, 368 sf., Ankara. Keleş, R., Hamamcı, C., 2005. Çevre Politikası, 5. baskı. İmge Kitabevi, 427 sf., Ankara. Kışlalıoğlu, Mine., Berkes, Fikret., 1994. Ekoloji ve Çevre bilimleri. Remzi Kitabevi, 350 sf., İstanbul. Tavşanoğlu, Çağatay., 2004. Ekoloji ≠ Çevrebilim: tartışmaya doğa bilimleri cephesinden bir bakış. Üç Ekoloji 3: 139-141. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#23 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Doğanın tahribinin tek sorumlusu "para"dır. Bir ormana odun, bir ağaca kereste, bir keçiye pirzola, bir eve kira geliri, tatile lüks bir otel, ayağımıza bulaşan bir çamura pislik gözüyle bakıyoruz. Ardından festivaller düzenliyoruz,adında çevre, doğa vs. kelimeler olan. Hepsi hikaye. Adı doğa çevfe festivali ama festival korunması gereken doğa parçaları üzerinde yapılıyor, Türkiyede de çok değişik vaadler (güya ideallar) le seçilen adamlar dopdolu, partisi ne olursa olsun,herkes torbayı doldurma derdinde. Vatandaşla güya diğer partililerle düşmanmış gibi konuşup sonra da karşılıklı kadeh tokuştururlar. İnsan ömrü kısa, Üzümlüye fabrika yapılırsa yapılsın, devam eden nesil düşünsün. Değil mi? Yatağan'a filtre taktırabildiler mi. Bildiğim kadarıyla hayır. Neden dersiniz. Vatandaşın tarım zararını ödemek filtre yaptırmaktan daha ucuz. İnsan sağlığı bozulmuş, insanlar ölmüş kimin umurunda. Yaban ellerin köpeğinini canı bizim insanımızın canından daha kıymetli. Ohh içimi döktüm. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#24 |
Ağaç Dostu
|
Doğa insanın kirletmesi için vardır.
Merhaba. Saat 10,30' da National Geography adlı televizyon kanalında bu sorunun cevabını nedenler ve sayılar ile verildi. Bir insanın doğumundan ölümüne kadar kullandığı malzemeler ve atıklar anlatıldı. Mesela hayatımız boyunca 34 milyon kez göz kırptığımız, Yıkanmaya 1 milyon litre su harcadığımız 185 şişe losyon 200 şişe şampuan, 1,600 bebek bezi, 150 tüp diş macunu 3,5 buzdolabı ve fırın ve çamaşır makinası, ve bunun gibi çok güzel istatistiki bilgiler verildi. Sonuç korkunç. Demek ki doğayı biz kirletiyoruz ve biz tahrib ediyoruz. Ama bir gerçeğin altını daha çizmek lazım. Birçok doğayı sevdiğini sanan kişi de teknoloji kullanarak bu işi hızlandırıyor. Mesela bilgisayarımızı üretmek için 150 litre kimyasal kullanılıyormuş. Peki bu kimyasal nereye gidiyor ? Programda, Bu gün kullanmadığımız ancak yakın bir gelecekte onlar olmadan yaşayamayacağımız nesneler diye bir şeyden de söz edildi. Bunlar teneke kutu, fritöz, mikrodalga fırın, bisiklet, buzdolabı, çamaşır makinası, çamaşır asma telleri, cd, ısıtıcılar, bilgisayarlar, deterjanlar, video, kozmetikler, kurutma makinası, yeni ürünler, daha yeni ürünler den bahsedildi. Bazılarının artık çok gerekli malzemeler olduğunu varsaysak bile geri kalanları kullanmamamız için yeterli neden var. Programın sonunda, bazıları doğada birkaç yılda kaybolabilecek ama birçoğunun petrol türevi olması nedeniyle 5,000 yıl kadar dayanabilecek plastikli malzemeden yapılmış çocuk bezi gibi ve aspiratör filtresi gibi ürünler olduğu vurgulandı ve yaşamı boyunca bir insanın kullandığı malzemeler bir meydanda sergilendi. Taksim kadar olmasa bile Şişli meydanı kadar bir alanı doldurduğu görüldü. Kimseden Musa gibi yaşamasını beklemiyoruz. Ama doğayı korumak istiyorsak, kullandığımız malzemeleri seçerek kullanalım, ne kadar atık kalacağını ve nelere mal olacağını düşünelim. Artık seçici olmanın zamanı geldi. Bir anlık rahatlığımızın veya şıklığımızın dünyamıza nelere mal olduğunu bilerek yaşarsak, bazılarından vazgeçebiliriz sanıyorum. Saygılar. Düzenleyen Oğuz Karsan : 03-03-2009 saat 20:05 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#25 |
Ağaç Dostu
|
Üç çocuk dedi olmadı, sonra beş,altıya çıkardı, ispat için dokuz çocuklu bir aileye plaket verdi. (plaketi verirken ne dediğini çok merak ettim ![]() Bilimsel olarak çok çoğun iyiliğinin kanıtlandığını savundu. Bence doğanın tahribinin birinci nedeni bu zihniyetler........ |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#26 |
Yeni Üye
|
Tabi kim olabilir ki? Yasadigimz gezegenin akili canlilari (yani insanlar). Bence yasadigimiz Dünya`yi böyle hoyratca kullanmak akil isi degildir. Dünyamizda yasayan canlilar arasinda insanlardan baska hicbir canli cevresinin sonunu getirmiyor. Göya Insanlar en akkili yaratikmis Dünya´da. ------ Unutmamalıyız ki, sağlıklı bir çevre için vereceğimiz her hizmet, kendi sağlığımız ve çocuklarımızın geleceği içindir. www.cevremizikoruyalim.de.tl |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#27 |
Ağaç Dostu
|
Çevreyi Çevre Bakanlarından Korumalıyız
Bu haberi gördünüz mü? ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#28 |
Ağaç Dostu
|
Merhaba. Sn. berduray, Eklediğiniz yazıyı okuyunca pek şaşırmadım. Halka hizmet edeceğiz vaadiyle iktidara gelen her siyasinin, ülkemiz insanına değil de kendine ve yandaşlarına hizmet etmesi sanki bir gelenek haline gelmiş. 1. sınıf tarım arazisinin üzerine bile kendi çıkarları doğrultusunda inşaat izni verebilenler var. Esas düşündürücü olan, işledikleri suç sayılabilecek icraatlarından dolayı şimdiye kadar kimsenin hesap vermemeyi becerebilmiş olması. Acaba çok duyarsız mıyız? Saygılar |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|