![]() |
1 Eklenti(ler)
Damlama Sulama Projesini de bu işte yeterince tecrübeli olduğunu düşündüğüm bir firmaya yaptırttım. Kredi kullanabilmek için işi Ziraat Bankası ile anlaşması olan bir firmaya vermek gerekiyordu. Önce arazinin en üst noktasına sulama havuzu yapmayı ve buraya basacağım suyu sisteme vererek cazibe ile sulamayı planlamıştım. Ama projeyi yapan mühendis arkadaş havuzun hiç gerekli olmadığını, yazın havuzda bekleyecek suda buharlaşma ile önemli su kaybı olacağını, havuzda yosunlaşmanın damlatıcılarda tıkanma riskini arttırabileceğini, havuz seviyesindeki tarla bölümlerinde yeterli cazibe olamayacağından ilave bir pompa çalıştırmak gerekeceğini, oysa suyun direk olarak sisteme verilmesinin mümkün olduğunu söyledi. Arazi 4 eşit parsele bölünecek ve gerekirse her parselin ayrı ayrı sulanabilmesi sağlanacak, ana boru hatları yeraltına gömülecek, birkaç yıl sonra gerekli olacak 2. hatlar için çıkışlar hazır edilecek, her fidana basınç ayarlı 2 adet ve saatte 2 lt debili Netafim damlatıcılar kullanılacaktı. Sırtlarda toprak işlemesi yapılmayacağından laterallerin gömülmesine gerek yoktu. Ekip geldi ve hatlar döşendi, bağlantılar yapıldı. Bu arada Murat’a kuyu çevresine 3x4 m ebatlarında bir kulübe yaptırtmıştım. Jeneratör ve filtre-gübreleme sistemi de kulübeye yerleştirildi. Deneme çalıştırmasını yaptık. Ama iki yıldır kuyuda çalıştırılmadan yatmakta olan dalgıç pompa, içinde partiküllerin birikmesi sonucu arıza veriyordu. Kuyudan çıkartıp bakıma gönderip yeniden kuyuya indirdik. Gene iki yıl önce almış olduğum benzinli 2. El jeneratör de sorun çıkarttı. Üstelik ummadığım kadar çok yakıt tüketiyordu. Onu da verip yeni ve daha güçlü dizel bir jeneratör aldım. Artık sorunsuz çalışan bir damlama sulama sistemim de olmuştu.
Sıra kuzey sınırımda bir rüzgar perdesi oluşturmaya gelmişti. Kuzeyde oluşturulacak bir perde arazinin güney cepheli olması nedeniyle ağaçlarımın güneşlenmesine hiçbir şekilde engel olmayacaktı. Açık arazide, esintinin bazen istenenden fazla olabileceği bir dağ zirvesindeydim. Her ne kadar çevrede meşelikler varsa da boyları kısa bir cinstiler ve beklediğim yararı gösteremeyebilirlerdi. Kuzeyli rüzgarların şiddetinin azaltılması, aşırı soğuk ve fırtınalı kış günlerinde ağaçlarda hasarlanma, dal kırılması gibi riskleri azaltabilir, döllenme mevsiminde de aşırı rüzgarlar nedeniyle oluşabilecek döllenememe problemlerine önlem olabilirdi. Kullanacağım bitkinin kışın iyi bir perdeleme yapabilmesi için yaprak dökmeyen bir tür olmasını istiyordum. İbreliler içinde mavi selvi İç Anadolu’nun soğuklarına en iyi adapte olabilen, en hızlı büyüyerek 10-15 metreye kadar boylanabilen, tepesi kesilse de yaşamaya ve büyümeye devam edebildiği için boyu istenilen yükseklikte ayarlanabilen bir çit bitkisi olarak öne çıkıyordu. Kızılcahamam Orman Fidanlığı’ndan 250 adet ortalama 70 cm boyunda tüplü fidan alarak kuzey sınırı boyunca 2’şer metre aralıklarla diktirdim ve hereklerini bağlattım. Damla sulamadan onlara da hat çektirdim. Cevizlerim verim vermeye başlayana kadar bir yandan da rüzgar perdesinin oluşacağını umuyordum. Eklenti 500415 (Devam edecek) |
Sayın jinekolog,
Selvilerinizin bakımlarını ihmal etmeyin, en az ceviz kadar ilgi ve budama isteyecek. Mutlaka mantara karşı da ilaçlamalarını yapın. Hastalıklarını tespit etmekte çok zor daha doğrusu, Türkiye de teşhis koyacak insan çok az. Hastalıkları cevize benzemiyor ve hastalık geldikten sonra tedavi etmek çok zor. ( Yaklaşık 7-8 yıldır ibreli türleri aşılayıp, yetiştiriyorum ) |
Artık o konuda destek ve danışmanlığı sizden isterim. Mantar ilacından kastınız bordo bulamacı mıdır? Cevizlere uygularken onlara da uygulayabilirim.
|
1 Eklenti(ler)
Tüplü fidanlarımı sonbaharda dikmeği planlamıştım. Ama Sn.Ramazan Ekiz telefonla o yıl yazın aşırı sıcak gitmesi nedeniyle seralardaki tüplü fernor fidanlarının bekledikleri gelişmeyi gösteremediğini, boy ve gövde çaplarının küçük kaldığını, bana istersem çok iştahlı büyümüş olan açık köklü fidanlarından verebileceğini, bunun bana 1 yıl kazandıracağını söyledi. Denizli’ye gidip fidanları yerinde gördüm. Gerçekten de açık köklülerin boyları 2,5 metre civarında ve gövde çapları tüplülerin 3 katı kadardı. Açık köklü fidanlarda karar kıldım. Ama fidanların yaprak dökmesini beklemek gerekiyordu. Denizli’de vejetasyon süresi uzundu. Ramazan Bey sevkiyatın Aralık ayı içinde yapılabileceğini öngörüyordu.
Beklerken dikim için gereken hazırlıkları yapmağa koyuldum. Fidanlar köye ulaştığında indirilmeleri, köyden bahçeye nakledilmeleri, bekletilmeden en kısa zamanda hendeklenmeleri, dikilecek fidanların kök tuvaletlerinin yapılması, tepelerinin 3-4 göz üzerinden vurulması, kesi yerlerinin aşı macunu ile kapatılması, nogall uygulaması yapılması, açık fidan çukurlarına yarımşar kg toz kükürt verilerek kapatılması, fidanların gerekirse dikim tahtaları kullanılarak aşı yeri 5-10 cm toprak üstünde kalacak şekilde dikilmeleri, hereklerinin çakılması, cansularının verilmesi, sonra da kış soğuklarından korunabilmeleri için kümbetlenmeleri gerekiyordu. Bu işlerin aksamadan yürüyebilmesi için bir zirai danışmanlık firması ile anlaştım. Daha önce çitleme işinde ağzım sütten yandığı için bu sefer yoğurdu üfleyerek yiyecektim. Olmasını istediğim her şeyi madde madde yazarak bir sözleşme imzalattım. Bu arada Ankara’da kış bastırmış, tarla karla kaplanmıştı. Eklenti 500560 Dikim sözleşmesi yaptığım firma yetkilisi Ziraat Mühendisi Sn. Tamer Tanrıverdi idi. Kendisiyle ilk tanışmam Ankara Gölbaşı’nda 3500 dönümlük Aydeniz Çiftliği’nin sorumluluğunu yaptığı dönemde olmuştu. Bu meşhur çiftliğin içinde bir baraj göleti oluşturulmuş, dağ taş teraslanmış, onbinlerce ağaç dikilmiş ve damlama sulama sistemleriyle donatılmıştı. Tamer Bey bu çiftliğin sorumlu mühendisliğini yıllarca yaptıktan sonra ayrılıp iki mühendis arkadaşıyla bu zirai danışmanlık firmasını kurmuştu. Tamer Bey ‘bitki koruma’ uzmanı, 2. Ortak önemli bir Ziraat Fakültesi’nin ‘bitki besleme’ bölümü başkanı idi. Fidanlar Aralık ayının ilk haftası sonunda kapalı kasalı bir araçla yola çıktı. Hava dona çekmişti. Kamyon şöförü kar ve tipi nedeniyle yolculuğuna gece devam edememiş ve mola vermişti. Telefonla görüşerek arabayı sürekli rölantide çalıştırmasını söyledim. Titreşim ve egzoz ısısı fidanları donmaktan koruyabilirdi. Nitekim ertesi gün köye gelen kamyonun kasası açıldığında içindeki plastik pet şişelerdeki suların donmamış olduğunu görerek rahatladık. Fidanları Murat’ın ağıla indirdik, kökleri biraz nemlendirdik, üzerlerine branda çektik, elektrikli bir ısıtıcıyı çalıştırarak o geceyi sabaha erdirdik. Ertesi gün fidanlar sahaya nakledildi ve önceden hazırlanmış olan çukurlarda hendeklendiler. Kökler ve gövdelerin alt 40 cm’lik bölümleri tamamen toprağa gömüldü, üzerlerine 30 cm kadar toprak yığıldı. Toprak donmuştu ve dikim için uygun hava koşullarını beklemekten başka seçeneğimiz yoktu. Fidanların 2 metre kadar kısmı açıkta olduğundan hafta hafta Murat’tan bilgi alarak soğuk hasarı olup olmadığını izledim. Kış boyunca birkaç fidanda uçların kararması dışında ciddi bir soğuk hasarı oluşmadı. Bir yandan sürekli meteorolojik tahminleri izleyerek dikim için uygun bir zaman kolluyordum. Şubat 2014’de havalar son derecede güzel gidiyordu. Toprakta don çözülmüş ve tava gelmişti. Hemen harekete geçtik. Önce Murat’la tozlayıcıları belirten herekleri çukurlara dağıttık. Fernette, Ronde de Montignac ve Meylannaise’lerin hereklerini farklı renkli sprey boyayla işaretledik ve piketaj planımdaki yerlerine yerleştirdik. Tozlayıcı oranım toplam %6 idi. 2 sıra sırf fernor, sonraki sıra 5 fernor 1 tozlayıcı şeklinde gidiyor ve bu düzen hep tekrar ediyordu. Bu şekilde her tozlayıcılı sıra sol ve sağında yer alan birer fernor sırasını tozlayacaktı. Bu düzenin hasat sırasında türlerin karışıp standardizasyonun bozulmaması için de kolaylık sağlayacağını umuyordum. Daha sonra Tamer bey 3 adamıyla geldi ve hazırlıklar başladı. Bütün dikim çukurlarına 0.5 kg toz kükürt atıldı. Fidanlar hendeklerinden çıkarıldı, 3-4 göz üzerinden tepe vurumları yapıldı. 2,5 metrelik fidanlar ortalama 40-50 cm boya indirildi. Kesi yerleri özenle aşı macunu ile kapatıldı, kök tuvaletleri yapıldı. Gruplar halinde tekrar dikime kadar kalacakları hendeklere konuldu, kökleri toprakla örtülerek sulandı. Dikim çukurlarının tek tek kürekle kapatılması çok fazla işgücü gerektireceğinden, o sırada başka bir nedenle köyde bulunan bir greyderi kiralamaya karar verdik. Greyder sırtların üzerinde bıçağını 50 cm yükseklikte tutarak aşağıdan yukarıya birer kere gitti ve çukur alt kenarlarında yığılı tüm öbekleri tekrar çukurlara doldurarak 2-3 saatte sırtları eski haline getirdi. Bu işlemden önce çukur yerlerinin kaybolmaması için herekler tekrar sıra aralarına aynı hizada yatırılmıştı. Artık dikime hazırdık. 22 Şubat’ta çavuşlarının yönetiminde 15 kadar Güneydoğulu işçi geldi. Hava yaz günlerini aratmayacak sıcaklıktaydı. Çoğu kadın ve kız, bir kısmı hiç Türkçe bilmeyen Suriye’li göçmen olan bu işçilere önce toplu olarak dikimlerin nasıl yapılacağını uygulamalı olarak gösterdik, sonra 5 ekip oluşturduk. Taban gübrelemesine ihtiyaç yoktu. Tamer Bey, onun 3 adamı ve ben birer ekibe nezaret edecek şekilde işbölümü yaptık. Murat da köklerin açıkta ve rüzgarda uzun süre beklememesi için hendeklendikleri yerden partiler halinde fidanları getiriyor, ekipler ilerledikçe römorku hareket ettiriyordu. Römorkun üzerine yüklenmiş 2 varilin biri su, diğeri nano-cop çözeltisi içeriyordu. Tamer Bey nano teknoloji ile imal edilmiş bu bakır çözeltisinin bitkinin içlerine nüfuz ederek mantar ve bakterilerden koruduğunu söylüyordu. Fidanlar önce su dolu varile daldırılıp kökleri topraktan temizleniyor, sonra ilaçlı su içeren varilde bir süre tutulup dikim için çukurlara dağıtılıyordu. Zaten defalarca gevşetilmiş toprakta birkaç kürek darbesiyle 30 cm kadar birer çukur açılıyor, fidanlar aşı yerleri güneye bakacak şekilde, aşılı sürgün hakim rüzgar yönüne bakacak şekilde çukurlara oturtuluyor, çukur içinde varsa iri taşlar çıkarılıyor, toprak doldurulurken en az iki kez çiğneniyor, aşı boynu en az 5 cm dışarıda bırakılarak dikim tamamlanıyor, herekler kuzeydoğu yönünde fidana 20 cm mesafeye çakılıyordu. 1 aylık meteorolojik tahminleri incelemiş ve artık aşırı bir soğuk olmayacağını öğrenmiştim. Bahar çok yaklaştığından kümbetlemeden vazgeçtim. İlk gün fidanların yarısı dikilmiş, herekleri çakılmıştı. 2. Gün yeni ve erkek ağırlıklı başka bir ekip geldi ve dikimler tamamlandı. Sonraki birkaç gün Murat tankerle tek tek fidanlara 30’ar litre cansuyunu verdi. Fidanlarım toprakla sonunda buluşmuştu. Başvuru dilekçemin üzerinden 3 yıl geçmiş, yaşım 54 olmuştu ama çok mutluydum. Artık ben de “bir ceviz bahçem var” diyebilecektim. (Devam edecek) |
Öncelikle bahceniz hayirli olsun.
Dikkat ettim calismalarinizi okumadan siteden ayrilamiyorum. Devamini merakla bekliyorum firsatini buldugumdada bahcenizi mutlaka görmeye gelecegim. Izinde Ankarada kaliyorum. Bahcenizde bulamasamda Ankarada Sizinle mutlaka tanismak isterim. Ürününüz bol, kazanciniz daim olsun |
Alıntı:
|
Hocam ulu yureginizi en içtenlikle kutluyorum.. Azminize hayranım. Bu kadar emeğin boşa gitmeyeceğine eminim. Sağlıcakla kalın.
|
Alıntı:
|
çok güzel paylaşımm elinize emeğinize sağlık
|
bu kadar değil ama 2-3 dönümlük bir bahçede ben yapmayı düşünüyorum Allahım inşaallah banada nasip eder.
|
Sayın Jinekolog, sizi tebrik etmek istiyorum.. Nedenmi? Nereden başlasam(^_^) Mükemmel analtım dilinizdenmi ( hergün hikayenin devamını okumayı dört gözle bekliyorum), azminizdenmi.. bilinçli araştırmalarınız, sabırlı çalışmalarınızmı.. herneyse.. Formu renk kattınız.. Eminim bu çabalar başarıyla netilenecek. Umarım emeklerinizin karşılığını alırsınız , heyecanınızdan birşey kaybetmez ve hep mutlu olursunz.
Devamını bekleriz (^_^) Selamlar |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
4 Eklenti(ler)
Polatlı’daki yerli cevizle kurulu tüm bahçeler bu yıl da dondan etkilenmişti. Bazı bahçelerde 30 Mart donu sonrası dallarda %40’a varan kurumalar, hatta ağaç kayıpları gözlenmişti. Benim köyün yerli cevizleri Nisan ortasında hareketlendiğinden dondan etkilenmemişlerdi. Heyecanla fidanlarımın tomurcuklanmasını bekliyordum. Forum sayesinde takip edebildiğim Necip Bey’in Kırşehir Mucur’daki bahçesinde yapraklanmanın 28 Nisan’da başladığını okumuştum. Muhtemelen 24-25 Nisan gibi gözler kabarmıştır dedim. Benim bahçenin İlk dikim yılı olması ve biraz rakım farkını da göz önünde tutarak 10 gün daha geç hareketlenebilir diye umuyordum. Murat’a her gün gözlerde kabarma var mı diye soruyor, “Yok hocam, ama fidanlarda kuruma belirtisi de yok” cevabı alıyordum. 5 Mayıs’ta hala bir hareket başlamayınca endişelenmeğe başladım. Daha önce pek denenmemiş bir uygulamayla her fidan başına en az 250 kg eski ahır gübresi kullanmış olduğum için aklıma her türlü ihtimal geliyordu. Neyse ki fidanlarım beni daha fazla bekletmediler. 6-7 Mayıs’ta birkaç fidanda gözler kabarmış, 9 Mayıs’ta ilk 3 fidanda tomurcuklar açmıştı. Gerisi pıtırak gibi geldi, fidanlar gün gün, hafta hafta uyanmağa devam ettiler.
Murat sıra aralarında kazayağı ile sürüm yaparak otları yok etmiş, ama ilk yıl olması ve fidanların hassasiyeti nedeniyle sıra üzerlerinde ilaçlama yapmamıştık. Sırtlardaki yoğun gübreden mi, yoksa sürekli yağmakta olan yağmurlardan mı bilmiyorum, sıra üzerlerinde yoğun bir otlanma vardı. Murat sürekli olarak fidanların diplerinden süren sürgünleri buduyor, damla sulamayla MAP gübrelerini veriyordu. Bu arada bir gün yakındaki bir köyde konaklamakta olan güneydoğulu işçilerden bir grup getirerek tüm fidanların diplerindeki otları 120 cm çaplı bir daire içinde tamamen yoldurmuştu. Sıra üzerindeki otların hardal otu ve ekin otu denilen iki zararsız ot olduğunu, bunların zaten gündönümü (21 Haziran) itibarı ile sararıp solacağını, fidan çevrelerindeki otlar yolunmuş olduğundan fidanların besinine, gübresine ortak olmayacaklarını söylüyor ve kalmalarını öneriyordu. Sırtlardan erozyonla toprak kaybını önlemek, rutubeti muhafaza etmek gibi yararları da göz önünde tutarak önerisini kabul etmiştim. Eklenti 500781 Eklenti 500783 24 Mayıs günü gene araziyi dolaşmış, fidanları ve genel görüntüyü fotoğraflamış, geri Polatlı’ya doğru yola çıkmıştım. Yolda yağmur başlamıştı. Eşime telefon açmış, bahçede fidanların yaklaşık %90’ının açmış olduğunu, birçok sürgünlerin 10-20 cm’ e ulaştığını müjdelemiş, biraz uzunca konuşmuştum. Telefonu kapatır kapatmaz yeniden çaldı. Arayan Murat’tı. “Hocam size ulaşamadım, tarlayı dolu vurdu, gelebilirseniz geri dönün” diyordu. Sesindeki üzüntü ve panik, gizlemeğe çalışsa da hissediliyordu. “Tam yarım saattir fındık büyüklüğünde dolu yağıyor, tarla bembeyaz oldu, herhalde sürgün falan kalmamıştır, ben kendimi kulübeye kadar zor attım. Göz gözü görmüyor, yanımıza yöremize yıldırımlar düşüyor. Gelip fotoğraflayabilirseniz iyi olur, belki sigortaya falan başvurmak gerekebilir” diyordu.” Tamam Murat, telaşlanma, canın sağolsun, olan olmuş zaten, geliyorum” dedim. Hemen geri döndüm. Murat’ın dediğine göre köyde son 15 yılda dolu görülmemişti. Benim fidanlarımın sürgün vermesini beklemiş olmalıydı. Köye ulaştığımda yağmur şiddetini iyice arttırmıştı ve son hızla çalışan sileceklere rağmen önümü görmekte çok zorlanıyordum. Köyden tarlaya giden yolda yerler doluyla bembeyazdı ve kaya kaya ilerleyebiliyordum. Eklenti 500782 Bir süre sonra yolda sular 30-40 santim yükseklikte bir dere halinde üzerime gelmeye başladı. Yağmurun şiddeti anlatılabilir gibi değildi. Sanki gök yarılmıştı ve dev kazanlarla üzerimize sular boşaltılıyordu. Çok zorlanarak da olsa tarlaya ulaştığımda sıra üzerlerinin bembeyaz doluyla kaplı olduğunu gördüm. Sıra aralarının ise hepsinde ayrı bir dere oluşmuş, aşağı doğru hızla akıyordu. Yağmur aynı hızla devam ediyordu. Herhalde Polatlı’nın bir yıllık yağışı bir günde yağmağa karar vermişti. Arabada Murat’la oturmuş, çılgınca çalışan sileceklerin elverdiği ölçüde karşıdan tarlayı çaresizce seyrediyorduk … Eklenti 500784 (Devam edecek) |
Hayatımda bir konuyu bu kadar uzun okuduğumu hatırlamıyorum. Roman tadındaydı. Emeklerinizin karşılığını almanız dileklerimle, elinize sağlık..
|
dizileride böyle en heyecanlı yerinde keserler ya aynen öyle bir an önce online olup yazınıza devam etmenizi istiyorum.
|
Hocam bir solukta okudum.
Elinize sağlık her şey yapılması gerektiği gibi yapılmış ama bazı durumlar bizim bilgi beceri ve gücümüzü aşıyor. Bu sene tarım için maalesef iyi bir yıl olmadı |
yazının devamı yayınlanmış mı?diye forum GİRDİM:(SAAT 00:22
|
Yağmur şiddetini kesmiyor, sıra aralarımda oluşmuş dereler de suyu büyük bir gayretle tarla dışına drene ediyordu. Arabanın geri dönüşte yola saplanması riski giderek arttığı için daha fazla beklemedik ve köye döndük. Hasar tespitini ertesi gün Murat yapacaktı. Ziraat Bankası'ndan sertifikalı fidan kredisi kullanırken bir sigorta yapmışlardı ama ne sigortası olduğunu sormamıştım. İlgili arkadaşı cepten aradığımda yapılan sigortanın benim hayat sigortam olduğunu, tarım sigortası yapılmadığını söyledi.
Ertesi sabah Murat erkenden çizmelerini kuşanmış, tarlayı dolaşmış, hasar raporu için beni aramıştı. Hiçbir fidanın gövdesinde gözlenebilir en ufak bir hasar yoktu. 60-70 cm boyundaki hardal otları fidanların çevresinde kalkan görevi görmüş, kuzeyden 45 derecelik açıyla gelen doludan kendileri tamamen yatmış, ama fidanların gövdeleri korunmuştu. Yaprakların yaklaşık üçte birinde yırtıklar, delikler, kararmalar oluşmuştu ama bunun bir önemi yoktu. Yenileri hızla çıkmağa devam ediyordu. Murat'ın sırtlardaki otların muhafazası yönündeki ısrarı bu badireden fidanlarımızı korumuştu. Belki de benim Murat'ta gördüğüm o bilgelik, tabiatı tanımanın ona kazandırdığı önsezilerinden kaynaklanıyordu. Bu arada kendi hakkımı da yemeyeyim. Bir aydır hemen her gün yağan yağmurlarla zaten suya doymuş bu tarla, üzerine 24 Mayıs'ta yağan binlerce ton suyu drene edecek eğime, doğal drenaj kanallarına sahip olmasaydı, fidanlarımın hali ne olacaktı düşünmek bile istemiyorum. İlla eğimli arazi aramanın, sırta dikimin, sırtı yüksek tutmanın, eğim yönünde konumlandırmanın ödülünü şimdiden almaya başlamıştım. Bu yazının bir yerlerinde 'Arazi dağın zirvesinde konumlandığından, sel baskını riski sıfırdı' diye yazmıştım. Daha yazının mürekkebi kurumadan yalancı çıkmış, zirvede bile seli görmüştüm.Küresel ısınmanın mevsimleri ve meteorolojik olayları giderek "öngörülemez" hale getirdiği günümüz dünyasında; benim cevizcilik yapmak isteyen tüm kardeşlerime naçizane tek bir tavsiyem olabilirdi: Lütfen eşeğinizi önce sağlam kazığa bağlayın, sonra Allah'a emanet edin... SONSÖZ Bu bahçe büyük bir sabır ve emekle yaratıldı. Beş yıldır her gün poliklinikte ortalama 70-80 hasta baktıktan sonra hastanede ayda 6-7 gece nöbet tutuyor, sabaha kadar doğum ve ameliyatlarla uğraştıktan sonra nöbet ertesi izin günlerimde bu işle ilgileniyor, bürokratik işleri takip ediyor, Ankara, Polatlı ve köy arasında mekik dokuyordum. İki yıl arazi arama, üç yıl da bulduğum bu araziye sahip olma ve adam etme faaliyetleri ile geçti. Doğruları aramaya ve yapmaya çalıştım, ama muhakkak ki pek çok da yanlış ve eksik işler yaptım. Şu an daha işin başındayım. Ceviz hakkında öğrenebildiklerim, henüz bilmediklerimin yanında solda sıfır. Şu an itibariyle fidanlarımın keyfi gayet yerinde, çok geç uyanmalarına rağmen pek çok sürgün şimdiden 40 cm’yi bulmuş durumda. Meslek yaşantımda binlerce çocuk doğurtmuştum. Şimdi de 1860 tane yeni çocuğum olmuş gibi sevinçliyim. Onları büyütürken de deneyimlerimi paylaşacağım. Bu zorlu süreç boyunca başta maddi manevi her sıkıntımı paylaşan sevgili eşime, arazi seçimi konusunda hiç unutamayacağım katkılar sağlayan Sn. Burhanettin Sütçü’ye, tür seçimi konusunda ısrarla Fernor’u işaret eden Sn. Yaşar Akça’ya, dikimlerimi yapan Etüd Zirai Danışmanlık’tan Sn. Tamer Tanrıverdi’ye, sağlıklı fidanlarımı temin eden Ekiz Fidancılık’tan Sn.Ramazan Ekiz ve Okan beye, köydeki elim ayağım ve gözüm olan Murat kardeşime, pek çok bilgiyi öğrendiğim siz değerli Forum üyesi ceviz dostlarına sonsuz teşekkürler. Bu paylaşımı okuyan tüm forum üyelerinden ricam, görüş, yorum, öneri, eleştiri, akıllarına ne geliyorsa iki satırla dahi olsa ifade etmeleri. Herşey gönlünüzce olsun. |
şuan tek isteğim bir bahçe daha kurmak istemeniz ve bu keyifli yazılarınıza yeni bir hikaye ile devam etmeniz:)
her bahçenin buna benzer bir hikayesi vardır. bazı bahçelerin gerekli paraları ödenir işçiler tutulur hiç bahçeye gitmeden görmeden bahçeler kurulur. bazı bahçelerde yıllarca süren maceralar ile serüvenler ile emek ile mücadele ile kurulur. bahçenin değeride harcanan emek ile ölçülür. emek ile mücadele ile hazırlanan tüm bahçelerin sahiplerini sevindirmesi benide mutlu eder. inşallah bahçeniz size bazen zorluklar çıkarsa da sonunda hep mutlu olmanız dileğiyle. paylaşımlarınız hiç tükenmez umarım. |
Azminiz müthiş. Sizi gönülden kutluyorum.
İnsan seçmedeki maharetiniz devam ettikçe Allahın izniyle sizi kimse tutamaz... |
Tebrik ederim, mükemmel bir yazı olmuş. Bu kadar emek verdiğiniz ceviz bahçenizin beklenenden daha kısa bir zamanda emeklerinizi boşa çıkarmayacağını düşünüyorum. İşi şansa bırakmamışsınız. Ceviz bahçesi içinizdeki yazarlık ruhunu da ortaya çıkarmış. Bu bahçe güzelleştikçe kimbilir daha neler yazarsınız?
|
keyifle okudum .Bol ürünler dilerim
|
Sayın jinekolog1959, bahçenizi hazırlama aşamasında ve daha öncesinde çok emek vermişsiniz. Bu emeğinizin karşılığını alacağınıza inanıyorum.
Sizinle ağaçlarımınız çeşidi aynı. Bizim bahçemizin bir tanesi Fernor ile kuruldu ve ağaçlar 3. yazlarına girdiler. Fernor'la ilgili, bu güne kadar oluşan gözlemlerimi sizinle paylaşmak isterim. -Fernor çeşidi genel olarak dik gelişen bir yapıya sahip. -Antraknoz ve bakteriyel yanıklık belirtisine hiç rastlamadım. -Ağaçları güçlü ve hızlı gelişim göstermekte. -Ağaçtaki erkek çiçekler ancak 3. yazında tek tük oluşmaya başlıyor. -Budamalarını %35-40 civarı geri kesim olarak yapmak yeterli. Sert budarsanız aşırı gelişip çıplaklaşıyor. -Chandler ya da Pedro gibi geriye doğru bütün gözlerini patlatamıyor. Nasıl budarsanız budayın, azman şekilde gelişen bir ağaç olduğu için, dalların dip kısımlarında mutlaka %20 civarı bir çıplaklaşma oluşuyor. -Çıplaklaşma eğilimli bir ağaç olduğundan dolayı, ana yan dalllarını 3 yerine 4 tane bırakmakta fayda var. Böylece ağacın aşırı büyüme eğilimini dengelemiş olursunuz. -Vejetasyon süresi diğer yabancı çeşitlere göre 15-20 gün daha kısa. -Meyve gözü oluşumu yeterli seviyede. |
Sayın Formullaone
Paylaşımınız için çok teşekkürler. Siz benden iki yıl önde gittiğiniz için daima sizden öğreneceğim bir şeyler olacak. |
:(
Alıntı:
Ben de sizin gibi 2008 yılında verdiğim dilekçenin ardından tam 3 yıl bekledim. Nihayet, onca koşuşturmadan sonra, 2011 yılında dikimi gerçekleştirdik. Aslında bu meyveleri görmeyi 6 yıldır beklemiş oluyorum :( |
Hocam çok güzel bir yazı
herşey gönlünüzce olsun |
Roman tadında olan bu paylaşımınız ceviz bahçesi kurmak isteyenlere güç verecegine inanıyorum. Mahsulunuz bol olur inşAllah.
|
Sayın hocam örnek bir bahçe oluşturdunuz.Anlatımınız çok güzeldi;inanın tadı damağımızda kaldı.Bahçe kurmayı düşünmeyen bir kişi bile özenecek :) Hepimize bir şeyler kattı.Teşekkürler
|
Bir şey soracam; arazide toprak analizi yaptırmadan neden hemen arazi kiralama ve satın alma işlemine başladınız?
Resimlerden gördüğüm kadarıyla etrafı açık bir tepe gibi duruyor? Sadece rakıma bakmak yeterli mi? Bunun düz bir ovadan tek farkı don görmeyeceği ama kuvvetli rüzgarlar meyve verimini düşürmez mi? |
Alıntı:
Tarlanın en üst noktası zirvenin 50 metre altında ve hakim rüzgar kuzeyli rüzgarlar. Arazinin dağın güney cephesinde olması bence önemli ölçüde koruma sağlayacaktır. Buna rağmen tüm kuzey cepheye rüzgar perdesi yapıyorum. Bence cevizin verim vermesi için rüzgarın olması, olmamasından çok daha iyidir. |
Hocam; hem işinizle meşgul olup hem de bürokrasiyi aşabilmenizi canı gönülden tebrik ederim. Anlatımınız da "yeni başlayanlar için ceviz" olarak arşivlenmeli.
Yalnız sizden ricam yapılan işlerle alakalı olarak maliyetlerini de yazabilirseniz bu işe heveslenenlerin en büyük soru işaretlerinden birisi olan "kaça mal olur" da giderilmiş olur. |
Alıntı:
ilk fotoğraflara aldanarak öyle yorum yaptım. Sonraki fotoğrafları görünce konumunun güzel olduğu anlaşılıyor.. Yazınızın tamamını okudum tebrik ederim yetiştireceğiniz cevizler gibi sizinde ceviz gibi olduğunuz anlaşılıyor.. Yazınızda maddi kısımlara hiç değinmemişsiniz acaba mümkünse başlangıcından sonuna kadar bir maliyet fizibilitesi paylaşabilir misiniz? |
bu cennet memleketimiz adına anodolunun topraklarını şenlerdirdiğiniz ve her türlü emeğiniz için sizleri yürekten tebrik ederiz...
ellerinize yüreğinize sağlık... Allah razı olsun sizlerden ve sizler gibilerden... |
Arkadaşlar,
Yayınladığım paylaşım, Türkiye'nin önemli ceviz sitelerinden biri olduğunu öğrendiğim ceviz.biz sitesi yöneticilerince "edebi ve sanatsal yönü olan bir yazı" olarak değerlendirilmiş. Kendi sitelerinin forum sayfasında da yayınlamak için izin istediler. Memnuniyetle kabul ettim. Şu anda Ağaçlar.net'ten alıntı olduğu belirtilerek forumlarında yayınlanıyor. Aynı linki 8000 kişilik facebook hayran sayfalarına da koymuşlar. Bu gelişmeyi sizlerle de paylaşmak istedim. |
Yüreğinizdeki heyecanı bizlerle bu sayfalar aracılığıyla paylaştığınız için size teşekkür ediyorum. Ceviz aşkını ben de yaşadığım için heyecanınızı aynen paylaşıyorum ve yazdığınız her satırda kendimden bir şeyler buluyorum.
|
Sn.Jinekolog bahçen hayırlı olsun.Başarılar dilerim.Yazılarını sonuna kadar okudum.Gerçekten çok akıcı ve güzel.Hemde çok bilimsel.Araştırılmış incelenmiş emek sarfedilmiş artık gelişimleri gözleme zamanı gelmiş.En güzelide o. Bahçede dolşıp sitres atıp haftanın yorgunluğunu gidereceğin yer olmuş.Sağlık zor meslek.Hele sizinkisi bilirim sabaha kadar ameliyat yapıp akşama kadar poliklinikte 200 hasta bakmışsınızdır.Bende Laborantım. 2000 yılında 16 da. ceviz vişne bahçesi kurdum.Emekliliğime 5 yıl vardı bir türlü bitmek bilmedi.Hastaneden çıkınca doğru bahçeye sitres atmaya giderdim. 2005 te emekli oldum şimdi bahçeye gitmediğim gün eksiklik hissdiyorum.Aynı hastanede olsaydık cevizden başka bir şey konuşmazdık herhalde.Bundan sonra işiniz kolaylaştı.Budama ekip yapar.Toprak işleme elman traktör.İlaçlama senede 3-4 kez.Damlama sulama işi kolaylaştırır.Size düşen dolaşıp gözlem yapmak sorun çıkarsa müdahale etmek.Çok güzel bir duygu.Başarılar diliyorum.
|
Güzel dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum sayın ömür-uşak. Ben de sizin yazılarınızı çok dikkatle takip ediyorum. Tecrübeleriniz benim için de yol gösterici.Size danışmam gereken çok şeyler olacağını biliyorum. Ben de size başarılar, bol hasatlı, az stresli, sağlıklı yıllar diliyorum.
|
Merhabalar,
Bazı arkadaşlar benden fizibilite raporu istemişler. Yazının hikaye formatını ve akıcılığını para pul meseleleriyle bozmamak için bu konulara hiç değinmedim. Bir ceviz bahçesinde maliyet hesaplamasında en önemli faktör arazi alım bedelidir. 10 yıl sonrası için kar-zarar projeksiyonu yapacaksanız; tarlayı satın alıyorsanız aldığınız bedeli, sahibiyseniz o günkü rayiç bedelini bileşik faizle 10. yıla kadar taşıyacaksınız. Her yaptığınız harcama bu şekilde 10. yıla taşınacak. Eğer bu işi içindeki ağaç sevgisinden değil de sırf kar amaçlı yapacak arkadaşlar varsa, bence hemen vazgeçsinler, çünkü çok daha kısa sürede yatırımlarını geri döndürebilecek başka alanlar bulabilirler. Benim hazine arazisi biliyorsunuz “hemen hemen” para verilmeden alındı, o yüzden bu projeksiyonda birkaç adım önde olacağımı tahmin ediyorum. Ama tahsis için uğraşılan iki yıl boyunca köye, Polatlı’ya ve Ankara içindeki devlet dairelerine gidiş gelişlerde harcanan yol paraları ve Murat’ın maaşları dışında, asıl olarak harcadığım onca emeğin, devlet dairelerinde geçirdiğim abartısız yüzlerce saatin, çektiğim eziyetlerin, yaşadığım streslerin karşılığını kim para olarak belirleyebilecek? Tapulu tarla da Polatlı’nın en fakir köyünün, dağın zirvesinde yer alan (o zaman için) susuz ve taşlı bir tarlası olduğundan, köylülere göre oldukça pahalı, bana ve size göre çok ucuz bir fiyata alındı. Bu fiyat hiç kimse için bir örnek teşkil edemez. İşe başladığımdan beri, yol ve yemek paraları hariç harcadığım her şeyi not alıyorum, ama inanın toplamadım ve ben de bilmiyorum. Zaten pek çok şey de krediyle yapıldığı için maliyet hesaplaması için biraz muhasebe bilmek gerekiyor. Ziraat Bankası kredilerinde tutarın ¼’ünü peşin yatırıyorsunuz, kalanını 5 yılda 5 eşit taksitte, yıllık 5% faizle ödüyorsunuz. Bir de Ziraat Bankası’nın işletme kredisi var ki, 1 yıl vadeli ama dönem sonunda %5 faizini ve anaparayı ödediğinizde bir haftada aynı krediyi yeniliyorlar. Yani size anaparayı 1 haftalığına borç olarak verebilecek bir eşiniz, dostunuz, yakınınız varsa , bu kredi işletmenizden gelir elde etmeğe başlayana kadar ya da ödeyip kurtulayım diyene kadar sürekli sirküle edilebiliyor. Nakit olarak çekilebilen ve istediğiniz gibi harcayabileceğiniz bir kredi. Arazi büyüklüğünüze göre veriliyor. Ben 40.000 TL almıştım ve çok işime yaradı. Akılda bulunmasında fayda var. Traktör, römork, pulluk, kazayağı, su sondajı, damlama sulama yaptırılması, dalgıç pompa, jeneratör, fidan bedeli, tel çitleme gibi giderlere ait fiyatlar internette kısa bir araştırmayla üç aşağı beş yukarı belirlenebilir. Gene de merak edenler için ne aldım, ne verdim biraz paylaşayım. Şu anda 51 dönüm hazine arazisi için ödemekte olduğum yıllık kira bedeli toplam 150 (Yüz elli) TL. 62 dönüm arazi için devletten almayı hak ettiğim destek, 42.000 TL'si Orman Bakanlığı’ndan, 6.200 TL'si Tarım Bakanlığı’ndan olmak üzere toplam 48.200 TL. Orman Bakanlığı 32.000 TL’yi Mayıs sonunda ödedi, kalan 10.000 TL’yi ağaçlarımın bakımını yaparsam sanırım 2 yıl içinde iki taksit halinde alacağım. Tarım Bakanlığı’nın desteği de Kasım gibi ödenecekmiş. Ayrıca bu yıl ÇKS gübre-mazot-toprak analiz desteği olarak 700 TL civarında bir para aldım. Notlarıma şimdi baktım. Altyapı hazırlığı olarak uzun uzun anlattığım 4 aşamalı işlem için toplamda 51.000 TL harcamışım. Buna çukurların açılması, tekrar doldurulmaları, dipten çıkan toprağın sıra aralarına serilmesi, 20’şer tonluk kamyonların toplam 50 sefer yaparak 15 kilometreden kum, toplam 53 sefer yaparak da 7 kilometreden beklemiş ahır gübrelerini çekmesi, 3-4 dönüm yüzey toprağının (yaklaşık bin ton) sıyrılarak ve diğer malzemeyle harmanlanarak dikim harcı oluşturulması, çukurlara dağıtılması, sırtların oluşturulması ve tekrar çukurların açılması dahil. Özetle devletten aldığım ve alacağım desteklerin toplamı, sadece altyapı masrafımı karşılamış. Diğer tüm harcamaları kendi olanaklarım ve kredilerle halletmişim. Kabaca 2000 ağaç için 50.000 TL altyapı yatırımı yapmışım. Aslında hazine arazisinin yanı sıra bunu da devletten almışım ya da alacağım. Her fidan için 25 TL altyapı yatırımı yapmışım. 1/2 kg iç ceviz parası eder. Her fidanımın altına yarım kg iç ceviz gömdüğümü düşünüyorum. Eminim ki fidanlarım benden aldıkları bu borcu, hayatları boyunca yüzlerce misliyle geri ödeyeceklerdir. İçinizde bu paraya bu iş nasıl yaptırıldı diyecekler olabilir. Onlara da nasıl yaptırıldığını aşağıdaki “kılavuz”la anlatmaya çalışayım: “ACEMİ” CEVİZCİ ADAYININ “KURT” KEPÇECİLERE KARŞI MÜCADELE KILAVUZU Fiyat almak için kurt kepçecinin ofisine, işlerin tamamen durmuş olduğu, kepçecinin giderlerini karşılamakta iyice sıkıntıya düştüğü karlı buzlu kış günlerinden birinde gidilir. Asla işlerin yoğun, burunların havada olduğu ve kıl aldırılmadığı bahar ve yaz aylarında gidilmez. Aslında kurt kepçeciye mahkum olunduğu ona asla hissettirilmez. Maddi gücün sınırlı olduğu, bölgedeki tüm kepçecilerden fiyat alınacağı, en düşük fiyatı verene işin yaptırılacağı özellikle belirtilir. İlçede başka kepçeciler varsa aynı işlem onlarda da tekrarlanır. Kesin olarak götürü usulü iş verilir. Saat veya gün başına anlaşma yapılması durumunda işlerin iki katı uzun sürede yapılması kaçınılmazdır. Yapılması istenen bütün işler açık ve net olarak madde madde yazdırılır. “ Söz uçar yazı kalır.” Kurt kepçecinin sonradan “Hocam biz öyle konuşmamıştık, öyle anlaşmamıştık, sözleşmemizde öyle bir madde yoktu” demesinin önü peşin peşin kesilir. İki nüsha olarak hazırlatılan bu sözleşmenin bir nüshası kepçecide bırakılır, bir nüshası cebe konulur. Mutlaka işe en geç başlama tarihi, işin kesin teslim tarihi sözleşmede belirtilir. Bu şekilde kepçecinin kısa süreli diğer iş fırsatlarını kaçırmamak için günlerce ortadan kaybolması, dönünce “Hocam memlekette cenazemiz vardı, gitmek zorunda kaldık”lar, “kardeşimin düğününe gitmesem olmazdı”lar engellenir. Ödemenin miktarı ve zamanı sözleşmede belirtilir. Böylece daha ilk günden “Hocam mazot paramız yok biraz para alabilir miyiz?”ler ya engellenir veya engellenemiyorsa da hazırlıklı bulunulur. Sözleşme hükümlerinde kurt kepçecinin işi üstünkörü yapması veya savsaklayıp geciktirmesi halinde uygulanacak, caydırıcı miktarda bir tazminat maddesi mutlaka bulundurulur. Anlaşmazlık hallerinde, bulunulan şehrin mahkemelerinin yetkili olduğunu belirten son madde ile de caydırıcılık arttırılır, kepçecinin eli kolu bağlanır, kaçacak delik bırakılmaz. Kurt kepçeciler hafriyat fiyatlarını metreküp olarak hesaplarlar. Acemi cevizci adayı, aslında dikim çukurlarının 150x180 cm en ve boyunda, 150 cm derinliğinde olmasını, yani fidan başına 4.05 metreküp hafriyat yapılmasını ister. Ama kepçecilere her fidan için “en az 120 x 120 cm en ve boyunda, 150 cm derinliğinde” çukurlar istediğini belirtir. Kepçeciler fidan başına (120x120x 150 = 2.16) metreküplük hafriyat üzerinden belli bir sabit metreküp fiyatını fidan sayısıyla çarparak götürü usulü fiyat verirler. Aslında acemi cevizci adayı, kurt kepçecilerin kullanacağı kepçenin genişliğinin 130 cm olduğunu, her iki kenarında da 10’ar cm’lik ‘kazma’ denilen çıkıntıların bulunduğunu, toprağa daldığında en az 150 cm eninde bir çukur açmak zorunda olduğunu önceden bilir. Gene hızlı çalışmak isteyen, götürü usulü aldığı bu işi bir an önce bitirip başka bir işe koşmak zorunda olan kepçecinin, 150 cm derine girdikten sonra geri çıkış noktasının 120 cm’de olamayacağını, en az 180 veya 200 cm’de geri çıkarak çukur boyutlarını 150 x180 x 150 cm’ye getireceğini de bilir. Böyle bir şeyi bilebilmek veya düşünebilmek için, “her eve lazım” dedikleri türden, her işten anlayan, geçmişte kepçe operatörlüğü de yapmış bir elemanın önceden istihdam edilmiş olması şarttır. Kurt kepçeciler çalışmaya başlar. Acemi cevizci adayı hiçbirşey demeden, onlar kendi kendilerine ve gönüllü olarak 150x180x150’lik çukurları açarlar. Bir süre sonra “bu işte galiba bir yanlışlık var, biz planladığımızın iki katı hafriyat yapıyoruz.” dediklerinde artık iş işten geçmiştir. Kurt kepçecilerin “Hocam 24 gündür burada sadece mazot parasına çalıştık, inan olsun bu işten bir şey anlamadık” yakınmalarına bıyık altından gülünürse de, bir şey belli edilmez. Onların bir şey kazanmadan gitmeleri vicdana sığmayacağından, nispeten iyi para kazandıkları kamyonla kum ve gübre taşıma işinin miktarı, planlanmış olandan önemli miktarda arttırılarak küsmemeleri, biraz para kazanmaları ve mutlu olmaları sağlanır. Zaten acemi cevizci adayları bedava buldukları kum ve gübreden ne kadar çok getirtirlerse, tarlaları o kadar bayram edecektir. Herkese saygı ve sevgiler, hayırlı pazarlar. Tüm babaların babalar günü kutlu olsun! |
Yazinizin sonuna dogru roller degismis. acemi ile kurtlar.
|
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 14:56. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025