![]() |
Bu başlığa bayıldım. Daha ilk sayfalarda Kazların çok iyi bekçi olduğunu, köy fırını yapılırken cam kırıklarının kullanımı ve ne işe yaradığını, koyun akciğerinin foseptik çukurunu temizlediğini ve dahası. Tecrübelerini yazanların ellerine sağlık. Sakin kafa ile bir daha bir daha okuyacağıma eminim. Kullanabileceğim her bilgiyi yakalayabilmek istiyorum.
|
Alıntı:
|
Vakitsiz öten horozu keserler şu anda kaçıp gitmek istememe rağmen hayat kavgası dolayısıyla gitme imkanım yok çocukları bir yerlere yerleştırip emekli olup geride düşünmek zorunda olmadığım kimseler kalmayınca gideceğim şimdilik gitmek için hazırlık yapmakla meşgul olacağım selamlar
|
Alıntı:
|
Yerimi bilemedim ama gene de buraya yazdım.
Gittik diyelim yeni evimize. Hemen yamacımız orman başlangıcı. Kuşa kurda yem olacak yaşta değiliz ama domuzlar kasabalara inmeye başladı azda olsa tedbir gerekli. Uzun lafın kısası; bir tüfek almak lazım, zamanı geldi demeye başladım. Kara avını bilmem, bu yaştan sonra hevesde edilmez. Alacağım tüfek iddiasız ama gerektiğinde beni koruyacak çok pahalı olmayan bir çifte olmalı diye düşünüyorum. Belki usta avcılardan yol gösteren olur. Tabii önce ruhsatımı edineceğim. |
Alıntı:
Uzun zamandır şehir dışında yaşıyorum. Bahçede ayak izlerine rastlasam da canlı olarak domuz hiç görmedim. Tüfek bir çözüm ama güçlü, burnu iyi koku alan koruma köpeği hem iki ayaklı hemde dört ayaklılar için ideal bence. |
Sn.hoşseda MAK domuz avını zirai mücadele gerektiren durumlarda özel izinle , sürek avcılığı şeklinde müsaade ediyor;
Avlanma Amaçlı Yaban Domuzu Sürek Avı Esas ve Usulleri MADDE 12- Yaban hayvanlarının doğal yaşam alanlarında yapılan plansız sürek avlarının, aynı habitatı paylaşan diğer memeli yaban hayvanlarına olumsuz etki yapması nedeniyle, yaban domuzu sürek avları genel ve devlet avlakları ile planlanması öngörülen genel ve devlet avlaklarında yapılabilecektir. Avlanma usul ve esasları Bakanlıkça belirlenecektir. Avlanmasına belli sürelerde izin verilen yaban domuzunun sürek avı avlanma esasları aşağıda belirtilmiştir: a)Yaban domuzunun Tablo-1’de belirtilen avına izin verildiği süreler ve tescil edilmiş genel ve devlet avlaklarında avlağın belirlenen kotaları dahilinde, planlanması öngörülen genel ve devlet avlaklarında ise il müdürlüğünce tespit edilecek kotalar dahilinde, sürek avı il müdürlüğünden izin alınmak koşuluyla yapılabilir. Bu süreler dışında av turizmi dahilinde avlanma hariç sürek veya bek avına izin verilmez. b) Sürek avı talep eden, avlanma izin kartı bulunan avcılar, avcılık belgesi fotokopileri ile birlikte av gününden önce il müdürlüğüne başvurmak zorundadır. İl müdürlüğünce avlanma sahasının ve tarihinin uygun bulması durumunda iki gün içinde gerekli izni yazılı olarak verir. Bu izin üzerine temsilci avın yapılacağı köy muhtarlığına giderek sürek avının yapılacağı mevkii ve tarihini en az iki gün önceden can ve mal güvenliği açısından köy halkına duyurmak zorundadır. c) İzin verilen yer ve tarihler dışında ve onbeş avcı ve yirmi sürekçiden fazla avcı ile yaban domuzu sürek avı yapılamaz. Sürekçiler avlanamaz, avlanma araç ve gerecini av sırasında üzerinde bulunduramaz. d) Avcılar; yöre halkının av sırasındaki can ve mal güvenliği ile ilgili, köylere duyuru yaparlar ve gerekli tedbirleri alırlar. Mücadele Amaçlı Yaban Domuzu Sürek Avı Esas ve Usulleri MADDE 13- (1) Yaban domuzlarının belirli bir bölgede tarıma zarar verdiğinin veya zarar verecek düzeyde popülasyonunun arttığının tespit edilmesi halinde, 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Karantina Kanunu kapsamında mücadele çalışması; il müdürlüğünce verilecek izinle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatınca Bitki Koruma Uygulama Prensipleri doğrultusunda yapılır. (2) Mücadele amaçlı yaban domuzu sürek avları, 22 Şubat-15 Mayıs tarihleri arası hariç av yılı boyunca yapılabilir. Sürek avlarına katılacak avcılardan; sürenciler haricindekilerin avcılık belgesi sahibi olmaları şarttır. Mücadele amaçlı sürek avları mücadele yapılacak sahaların özelliklerine göre av turizmi kapsamında da yapılabilir. Domuzları olduğunuz yerden uzak tutmak için farklı yöntemler denemek gerekiyor herhalde,eğer sayıca pek çoğaldılarsa çevrenizdeki tarla sahipleriyle birleşip sürek avı düzenletmeniz gerekiyor ,domuzların ürediği aylar hariç tabii... |
Sayın üzüm vakti gelince ilk yapmayı planladıklarımdan birisi köpek almak. Ancak ona daha vakit var.
Sayın yasarugur benim yaban avına hiç niyetim yok ta onlar tarafından telef edilmemenin yolunu aramaktayım... |
Böyle bir konuyu nasıl kaçırmışım anlayamadım. Bende 31 yaşında askerden döndüm, İstanbuldayım. Bakalım kaçabilecekmiyim.
Şimdilik konuyu izlemeye devam. |
Çoğu akşam keşfe çıkmış bir tilki görüyorum. Nadiren bir çakal da gördüğüm oluyor ama seslerini her akşam duyuyorum. Bize 500 metre uzakta bir ayı kovanları dağıttı. İki çift doğan yaz kış burada. Geçen yıl bir çift idi, eşlerden biri yüksek gerilim hattına kurban gitmişti. Yeni bir eş, ayrıca yeni bir çift daha geldi. Bizim bahçenin hemen altındaki bahçeden domuz geçmiş, avcılar ayaklandı. Bırakın peşini diye söylendim (pek takmadılar). Sansar bol ama görmek mümkün değil. Cevizlerde sincaplar cirit atıyor. Herşey yerli yerinde yani. Bir tek yılanlar hemen uyansalar diye beklemedeyim çünkü tek canımı sıkan sayıları epey artan minik kahverengi tarla fareleri.
|
Alıntı:
Sn hosseda, Benim gideceğim yerde domuzlar ma-aile geziyorlar; anne, baba, çocuklar, anneanne, kuzenler...:) Gece patırtılarına uyanıyorsunuz camın önünden geçerken; perdeyi açıyor, karanlıkta bir görebilsem diye bakıyorsunuz, siz bakıyorsunuz onlar bekliyor, hareket olmayınca görmeniz mümkün değil karanlıkta. Ta ki siz uyuyana kadar inanın kıpırdamadan bekliyorlar. Uyuduğunuzda işlerini görüyor, üzümlerinizi yiyor, bahçenizi bozabiliyorlar. Ama bir gün olsun komşularımdan, onları vuralım diye bir laf duymadım. Oralar sadece bizim tarlalarımız, bahçelerimiz değil ki, onların yaşam alanları. Sincaplar bütün bademleri yemiş, yesin. Sorun değil. Bir sincap, tilki, domuz,..., gördüğümde "oh, haala her şey yolunda" diyebiliyorum. Çünkü doğanın dengesini o kadar bozuyoruz ki içiçe girmiş ortak alanlarda dünyayı dar ediyoruz hayvanlara zaten. Bırakın gezsinler, bunlar inanın çok doğal gelecek. Ve korkmayın, çarptığında arabaların haşatını çıkaran o domuzlar insanlardan nasıl korkuyorlar bilseniz. Sizi telef etmekten çok kendi can derdinde onlar. Marullarınız korumak isterseniz etrafını çevirin, ama vurmayı düşünmeyin nolur. Bir de şöyle bakın, daha ne kadar bunları yapabilecekler ki? Bir gün gelişmişlik(?) oralara da gidecek ve siz "eskiden ne çok domuz vardı, domuzlar biz bozmadan bağlarımızı bozardı. Sincaplar vardı, şuncacık elim kadar, cevizlerimizi koymaz dalında yerlerdi." diye anlatmak durumunda kalacaksın belki de. Umarım olmaz. Şimdi onların sahalarında deplasmandayız, unutmayalım. Hatta biraz eğlenceli hale de getirebilirsiniz onlarla ilişkilerinizi. Babam tarlayı domuzlara sürdürmüştü bir keresinde:) Gelincik gelmiş, yumurtalarınızdan çalmış, tavuklarınızı boğmuş, yapacak bir şey yok olan olmuş, hayvanı vurmak çözüm değil, isterseniz başka önlemler de alabilyorsunuz. Etrafınızda yılan var mı peki? Yok neden? Varsa tedirginliğiniz iki ayaklı homo_sapienslere karşı olmalı:) Bir tüfek edinmeniz caydırıcı olabilir onlara karşı elbet. |
Sincaplar çok sevimliler ama daha çağla aşamasındayken bütün bademleri götürüyorlar ama bütün bademler onların olsun, yoklukları daha kötü. Bademi bakkaldan alırız. Onların böyle bir şansı yok. :-)
|
Sayın tenar,
Yabana zarar vermemek konusunda sizden farklı düşünmüyorum. Tüfek alırsam bahçeme domuz gelince havaya ateş edeceğim kaçırmak için. Ancak köylü bizim gibi düşünmüyor. Üzüm zamanı bağlarında yatıyorlar domuza yedirmemek için ürünlerini. Domuz ne yazıkki kötü bir hayvan, girdiği bağda sadece üzüm yemekle kalmıyor, bağı da yerle bir ediyor, köylünün buna katlanarak ,yaban hayattır korumak lazım demesini kimse beklememeli. İki taraf arasında amansız bir savaş var aslında, domuz karnımı ve çoluk çocuğumu doyuracağım diye her türlü kurnazlıkla bağa bahçeye girme mücadelesi verirken, köylü çoluk çocuğumun rızkını sana yedirmem diye savunma yapmakta. Ama şuna da eminim, köylü zarar görmemiş olsa domuza yan bile bakmaz. Etrafımızda yılan kalmadı yazmışsınız.Yeteri kadar var. Karayılan, engerek ve dağ alası ile sarı yılan bolca mevcut çevrede. |
Alıntı:
Alışık olmadığınız için endişe ediyorsunuz galiba. Şehir dışında yaşamaya karar verdiğimizde tüfek konusunda bizde çok kafa patlattık. Kişisel güvenlikle ilgili olduğu için tüfek alma, almama konusunda birşey diyemem ama çatapat, maytap gibi malzemeler de kaçırma işi için kullanılabilir. |
Kaçıp gitmek derken,gideceğiniz mesafenin sınırlarını iyi koymak önemli.Yoksa Tibet'e gidip Himalayalar'da bile yaşamak mümkün.Şehir hayatından kaçmak için şehirden çok uzaklara gitmek gerekmeyebilir.İstanbul'da çalışan biri olarak İstanbul çevresindeki köylerden birini tercih ettim,böylece işime gidip gelebiliyorum.Geniş bahçeli,site içerisinde bir ev tercih ettim böylece güvenlik imkanından faydalanıyorum.Evcil hayvan haricinde hayvan beslemek dışında doğayla ilgili her tür faaliyette bulunabiliyorum.Zaten çalışan birinin zamanı kısıtlı oluyor.Köy hayatının ve medeniyetin imkanlarını birleştirme fırsatım oluyor.
Dezavantajları,uzun yol depmek,müstakil evin beklenmedik masrafları,az insan olduğu için dar çevre,en azından ailenin her ferdini tatmin etmeyebiliyor,yorucu ve devamlı çalışmayı gerektiren bir yaşam.Avantajları ise oldukça uzun bir liste tutar ki bu hayatı tattıktan sonra bir AVM'ye gitmek,park yeri aramak,tatsız,sağlıksız gıdalar yemek,egzos solumak,bozuk kişilikli insanlarla mücadele etmek,beton grisi seyretmek,çocuğunuzu dört duvar arasında suni ortamlarda büyütmek,gereksiz stres yaratan gündemi takip etmekten kurtulmak bile çok şeye değer. Kısacası illa bir çiftlik,geniş arazi,uzak diyarlar,çok para şart değil.Cesaret ve biraz imkan yeterli |
Sn. cumartesi70, ben de İstanbul çevresi köylerini bayağı bir düşünmüştüm. Siz hangi köye gittiniz acaba?
|
Alıntı:
Ailesi olan bir insan Türkiye gibi bir ülkede alıp başını öyle kolay kolay gidemez. Köy hayatındaki insanlar şehirde yaşamak için bütün düzenlerini ,sevdiklerini bırakıyolar,şehirdekilerde köyde yaşamak için bunun tam tersini yapmaya çalışıyor ama rahata alıştıkları için yapamıyolar. Köy yaşamı öyle kolay değildir,hele şehirde yetişmiş birinin yapıcağı en son iştir,imkanınız varsa hafta sonu kaçabileceğiniz bir dünya yaratın kendinize,bir nebze hevesinizi alıp ,idare edin. Son 150 yıldır insan doğasına ters,korkunç bir çağda,korkunç bir dünya kapitalist sisteminde,Türkiye gibi bir ülkede insanın gelişmesini ,ilerlemesini engelleyen din ,aile ve muhafazakar kültürleriyle beraber yaşamak zorundayız. Maalesef şehirli insanlar olarak,lanetlendik ve arafta kaldık. Başka bir zamanda ,başka bir hayatta. |
Bu arada todoru kutlamayı unuttum, bu hayali belli bir yaşı geçmiş herkes yapabilir ama 30 yaşında herşeyin başındaki bir insanın bunu yapması,tek başına hayatı seçmesi ,büyük yürek,büyük cesaret ,büyük tavizler ve büyük şans gerektirir.Gerçekten kutluyorum.
Bende 30 yaşındayım,alıp başımı gitmek istiyorum ama bende todordaki özelliklerden hiç biri yeterince yok.Birde geniş beni seven ve benden beklentileri olan bir ailem var üstelik evli değilim birde karım çocuklarım olsa iyice prangalara vurul. Dediğim gibi arafta kaldık,başka bir zamanda,başka bir hayatta. |
Alıntı:
|
Oğuz bey kızmasın ama çok güzel yazmış ve bir hayalin nasıl gerçekleştirilemeyeceğini anlatmış amacım eleştirmek değil, farklı bir açıdan bakmak.
Bir işin nasıl olmayacağını isterseniz yüz farklı şekilde anlatabilirsiniz. İnternet, adsl hepsi artık köylerde de var. Digital telefon santralı olan her yere adsl bağlanabiliyor. Kablo tv yerine uydu alıcınız olursa alışık olduğunuz tüm kanalları köyde de seyredebilirsiniz. Zaten şikeyet ettiğiniz AVM'lerden kurtulabilirsiniz. Köylerdeki çocuklar da okula gidiyorlar hem de büyük şehirlerdekinden daha kolay bir şekilde, üniversite sınavlarında dikkat edin kırsalda yetişmiş çocuklar daha başarılı. Köyde olmuyorsa biraz büyükçe bir ilçenin etrafında bir yer bakabilirsiniz. Annenizi babanızı bırakmayın onları da yanınızda götürün. Artık heryerde hastane var. Yeterince isterseniz mutlaka yaparsınız. Hayalinizin peşinden koşmuyorsanız veya harekete geçmiyorsanız bence yeterince istemiyorsunuz demektir. Aslında en temel sorun hayatınızı nasıl sürdüreceğiniz. Hangi gelir ile bunu yapacaksınız, çünkü köyde de giderleriniz olacak. Gelirinizi ve yaşamınızı nasıl dengeleyeceksiniz. Gerisi eğer gerçekten gitmek istiyorsanız teferruattır. |
Sayın Etrim, önemli olan kuyunun derinliği değil ipinizin boyu. Dediğiniz gibi köyde yaşamak demek medeniyetten uzak kalmak değil, medeniyetin kötü etkilerinden uzak kalmak.
Ben 17 senedir Silivri'nin bir köyünde yaşıyorum. 35 yaşında evlenip buraya taşındık. İlk geldiğimizde elektrik ve telefon yoktu (o zamanlar cep telefonu da yoktu), jeneratörle oturduk. Bir Lada Nivamız vardı, kışın ancak onunla gidip gelebilirdik. Şu anda yolumuz da yapıldı telefon adsl hepsi var. Hastane deseniz 20 km. ötede ama 15 dakika. Bu hayata alışınca zaten geri dönmeyi düşünmezsiniz. İstedikten sonra giderleri de gelire göre ayarlıyorsunuz. Akaryakıt fiyatları arttıkça önce 1.3 litre benzinli sonra 1.3 litre dizel araba aldık, kaloriferi de oduna çevirdik. Sıradaki hedef rüzgar türbini ve elektrikli araba :) |
Pardon bu Silivri dediginiz Istanbul'un trakya tarafindaki Silivrimi? Orasi artik Istanbul'un icinde sayiliyor saniyordum ayrica buyuk proje yani kanal yapilinca artik sehrin ortasinda kalacaksiniz gibime geliyor.
Nacizane fikrimdir |
Google Earthten Kurfallı'ya bakabilirsiniz. Pek İstanbul içi sayılmaz.
|
Belki bu sayfalarda, onlarca kere yazıldı ama ben bir kez daha hatırlatayım dedim. Evet Ali D Çengel veya diğer bir kaç kişi gibi tamamen kaçıp gitmek çok kolay değil ama, karamsarlığa kapılıp vazgeçmek de değil. Önce sadece yazları birkaç günlüğüne, sonra haftalık konaklamalar, ardından daha uzunca bir süre, hem kendini, hemde doğayı test etmeli insan, evet, çok kolay değil kaçıp gitmek, ama imkansızda değil...
|
KAÇMAK Hayali Bir Başka Bahara Kalmış;
Bu köşeye uzun zamandır bir şeyler yazılmamış. Havalar soğuyunca canlılar sıcak ortamda yaşamak ister. Ne zaman sırtımız ısındı, insan kendini dışarı atrmak istiyor. Başlıyoruz kaçacak yer aramaya. Ben beş yıldır sürekli köyde yaşıyorum. Zaman zaman bıkıyorum burada yaşamaktan. Acaba şehire mi gitsem diyorum. Giyerim tertemiz çizgili pijamalarımı uzun otururum kanepeye vs vs. Ne zaman şehire insem başımda korkunç ağrılar başlıyor. Evde eşim yavaş konuş diyor. Bir türkü tutturmak istiyorum, eşim yukarıdaki diyor. Korkunç bir egzos dumanı, kömür kokusu, sabahın erken saatlerinde motor homurtuları, gece komşu gezmesinden ayrılırken çalınan korna sesleri vs vs vs. Sonra cama çıkıp, aptal gibi yoldan gelip geçenleri izliyorum. Birden köpeğimi özlüyorum. Sabah erkenden, çantamı sırtlıyorum düşüyorum yola. Köye geldiğimde ise; bütün tavuklar, köpeğim bir karşılama töreni düzenlemişler. Köpeğim yüzümü yalıyor. Tavuklar paçama gaga atıyorlar. Demli bir çay içmenin tam sırası. Yanına da bir demet türkü. İşte benim özgürlük alanım. Yaşam böyle gel-git lerle geçip gidiyor. KAÇMA FİKRİNİZİN SÜREKLİ SICAK KALMASI DİLEĞİYLE .SAYGILARIMLA...... |
Başıboş, yalnız ve ıssız bir araziye gidiyorsanız tüfek olmazsa olmaz. Benim yayladaki yerim avlak bir yer. Her sabah istisnasız sabah 6 gibi tüfek patlamaları hatta tarrakaları ile kuzeydeki tepeler ünler. Ta Alanyadan, Antalyadan avcılar, meraklılar gelirmiş benim oralara ben rastlamadım gerçi. Buna rağmen, birkaç kez bahçede domuzların dürttüğü, eşelediği yerlere rastlamışlığım vardır. Yani rutin bir şekilde avcıların, meraklıların ayağı altında olan yaylamızda domuz zaman zaman benim bahçeme uğrayabiliyor. Yani maytaplarla, çatapatlarla bu hayvan kaç-maz! Ka-çı-rı-la-maz! İlle de tüfek...İllede kuyruk acısı diyeceğim ama, canı yandığında daha tehlikeli. Kaçmazsa üstüne gelirse öldürebileceğiniz bir silah gerek... Binaenaleyh, önce can güvenliği..
|
Nazım Hikmet, Abidin Dino'ya sormuş, yanılmıyorsam. ''Mutlululuğun resmini çizebilirmisin'' diye. Mutluluk; kimine göre, dışarıda lapa lapa kar yağarken, sıcacık sobanın başında içilen bir bardak çay, kimine göre, sinemada film seyretmek olabilir.
|
Önemli olan insanın kendini mutlu hissetmesi, nerede, nasıl veya ne zaman olduğu değil, ama şu da görünen bir gerçek ki, İnsanlar eskiye özlem duymaya başladılar bile. Kentten kaçışlar başladı. Kimi bir dağ köyüne, kimi balıkçı kasabasına...
|
Alıntı:
|
Alıntı:
Ne güzel, kâbustan erken uyanmışsınız. Acaba esirgemeseniz, yer değişsek diyorum. O kâbus sonu güzelliklere bende kavuşsam. Kâbusa bile razı olduk bu şehir hayatında, ama uykuda. Uyandığımızda, bir baktık, gerçek yaşam daha da bir kâbus efendim:)) Çok güzel yaşantınız, ailece sağlık içinde, uzun seneler sürsün inşallah. Kaçma hedefleri olan birinden, Saygılarımla lütfen. |
Sn Mrduran;
Tabi ki kaçmanın koşulları vardır. Koşulların olgunlaşması lazım. Çocukların durumları vs vs. Bir de istemek lazım. Mutlu olacağınız ortam çok önemli. Kişiden kişiye değişen bir kavram. Artık köyde yaşayan insanlar da şehir kaçkınlarını fırsata çevirmek istiyor. Onlar için şehirden gelen herkes; yabancı ve çok parası olan kişidir. Hizmet alırken bile sizi yabancı olarak değerlendiriyorlar ve daha çok para istiyorlar. Mallarını satarken normal değerinin üstünde istiyorlar. Çok istersenız olur. Dilerim sizde hayallerinizi gerçekleştirirsiniz. Selamlar. |
merhabalar.bu yazilanlari epey zamandir okuyorum.bazen duygulaniyorum,bazende üzülüyorum.cünki ben dogup ,büyüdügüm vatanimdan cok uzaklarda oldugum icin herseyini cok özlüyorum.bende tabiri caizse buralardan cekip gitmek,aslima dönmek istiyorum.simdi köyler eskisi gibi degil.cok gelismis hatta modern olmus.ekmek,sebze,meyve arabalari her gün kapiya geliyorlar.bence yurdumuzun her yani güzel ve yasamaya deger.ALLAH herkese hayallerini gerceklestirme ve yasama nasip etsin .icinde bizlerede.hoscakalin
|
Ben de şehirden köye kaçmak isteyenlerdenim.10 senedir şehirde yaşıyorum.Arkadaşların anlattığı gibi şehir ortamı benim gibi çocukluğu köyde geçmiş biri için çok boğucu.Ama maddi sıkıntılar,sigorta v.b gibi konulardan bir süre daha buralardayım.Ama köyümede bir yandan ilerisi için yatırımlar yapıyorum.Geçen sene 80 adet çam fıstığı diktim.Bu sene 2-3 gün önce 160 adet ceviz diktim.Bir sene sonra kestane ve badem bahçesi düşüncem var.İlerde döndüğüm zaman köyde de yapılacak bir işimin olması çok önemli.
Köy hayatı;birazcık maddi durumun iyi ise harika.örneğin ben hafta sonu tatilimde yaz geceleri,köyün deresinden gelen kurbağa seslerini,ağaçlarda öten ağustos böceklerinin sesleri ile uyurum.Sabahleyin tavukların sesleri ile uyanırım.kahvaltımda da köydeki arılardan aldığım baldan,tavuklarımdan aldığım sıcacık yumurtadan,ineğimizden taze sütle yaparım. Köye vardığında insanlar her zaman sıcacıktır.onların mimiklerinden bunu hemen anlarsın.Ama şehirde aynı apartmandaki insanları çoğu zaman tanımazsın. |
2012'YE GİRERKEN;
Benim en yakın komşum yüz metre ötede. Birkaç gün önce araçlarını evlerinin uzak bir köşesine güneşe karşı çekmişler bira-çerez le ilgileniyorlar. Biz herkesin kaçmak istediği yerde yaşıyoruz. Ama komşum yine de değişiklik istemiş arazinin uzak bir köşesini tercih etmiş. Bu bölüme gelince; CAN YÜCEL babanın GİTMEK şiiri gelir aklıma. Aslında nereye gitsek hemen kök salıveriyoruz. Yani başka bir noktaya kök salıveriyoruz. Ağaç dikiyoruz, köpek alıyoruz, tavuklarımız oluyor vs vs. Bugün ne yesem diye düşündüm. Etrafta ebegümeci, ısırgan, pırasa, taze soğan, tere, roka turp, brokolı vsvs vs derken yiyecek dolu. Daha adını bilmediğim koyunların yediği otlardan pişirdim üstüne de taza tavuk yumurtası kırdım. Al sana yemek. Senı mutlu ediyorsa mesele yok. Selamlar.... |
Ailesi olan bir insan Türkiye gibi bir ülkede alıp başını öyle kolay kolay gidemez.
Bir bayramda dağa gittik bir tanıdığın çardağında kaldık. Ertesi gün bir ağaç altında konakladık. Sabah annem ben geri dönmeyeceğim dedi. Espriye güldük toparlandık. Anladık ki annem espri yapmamış. O hafta ağacın altına yaptığımız geçici çardakta kaldı, sonra ona yazı geçirebileceği bir baraka yaptık. İki dönüm yeri bileziği karşılığı sahibinden aldı tahta bir klübeyaptık, iki kışı orada geçirdi. Sonra kerpiç bir dama çevirdik. Bir oda ekledik. Onbeş yıl orada yanlız yaşadı. 56 yaşında gitmişti. Yol yok elektirik yok su pınardan geliyor. Gitmek isteyen gider yaşamak isteyen yaşar. Şimdi 89 yaşında dağa gidelim orada kal desem hemen çantasını hazırlar. İsteyen yapar. Yoksa bahane çok olur. |
Üçüncü nesil kentli olarak herhangi bir köyde kendine ait 1 metrekare yeri bile olmayan, yine herhangi bir yerde 1 dönüm tarla alacak kadar birikimi bulunmayan ve şehir plancısı olarak çalışan ancak kent hayatından nefret edip hareket alanını oldukça küçülten biri olarak kaçıp gitmeyi başarabilenleri kıskanmamam elimde değil :)
Selamlar, saygılar :) Sizin yerinizde olmak isteyen o kadar çok insan var ki... |
Sevgili Rahhat Kardeşim;
Bu siteye üye olduğunuza göre sizi toprağa çeken bir duygu yoğunluğu var demektir. Bende böyle bir yerim yok iken hep tarımla ilgili TV programlarını izlerdim. Evde bardaklarda değişik bitkiler büyütür ve ormanlarda bir yerlere şaşırtırdım. Bir süre evde muhabbet kuşu ürettip arkadaşlarımın çocuklarının doğum günlerinde bir kafesle hediye ederdim. İçlerindeki merhamet ve insani duyguların gelişmesine yardımcı olsun diye. Sonra otuz yıl gezdığım yerlerde arazıler beğenirdim. Sonra oldu. Şimdi benim burası özgürlük alanım. Ama bazı konularda da özgürlüğümü kısıtlıyor. Köpeğimi ve diğer hayvanlarımı bırakıp gidemiyorum. İçinizdeki bu duyguların bitmemesini diliyorum.Slamlar.. |
Alıntı:
Üyeliğim uzun süredir var ve okuyarak, eğitimlere katılarak bilgimi görgümü artırmaya çalışıyorum. Ancak, el toprağa değmeden öğrenilenler hep eksik kalıyor. Eğer çekip gidebilmekse özgürlük, zaten topraktan bağımsız yaşamanız gerekmez mi? :) Bence özgürlük tercih hakkınızın her zaman olması ve istediğinizi tercih edebilmenizdir. Siz oradan da kaçıp gitmek istiyorsanız ya ayrılmak istemediklerinizi de yanınızda götüreceksiniz ya da kalıp özgürlük kavramı hakkında bizim gibi özgür olmayanları düşüneceksiniz :) Bence keyfini sürün toprağın ve hayatınızı güzelleştiren herşeyin :) Saygılar selamlar benden... |
Sn.Rahhat;
Dediğiniz gibi yaşıyoruz ve keyfini çıkarıyoruz. Yaşadığımız yerin değerini büyük şehirlere gidince daha iyi anlıyoruz. Geçenlerden Ankara da bir kaç gün kaldım ve boğuldum. Oysa daha önce 15 yıl yaşadım. En zevk aldığım yıllar 75-80 yıllar idi. Şimdi benim arazim 7000 m2. İnanın dışarıdan hiç iş gücü almadan bütün işleri tek başıma yapıyorum. Yani elim ayağım sürekli toprakta. Bütün sebzeleri (yazlık kışlık ) yetiştiriyorum. Dut ile başlayan meyve serüveni hurma ile bitiyor. Ve tavuk, kuzu vs vs. Birgün sizlerinde olur dileği ile. Selamlar.. |
ntvde serdar kılıçın dağ evi programını izlemenizi tavsiye ederim Her cumartesi sıfırdan yaşamı kuruyor.;)
|
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 18:58. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025