![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Ağaç Dostu
|
Buğday Çimi
http://www.agaclar.net/forum/bitkile...imiz/35702.htm ------------------------- Dün bana gelen bir mailde buğday çiminin fosfor magnezyum kalsiyum açısından oldukça faydalı, bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi olduğunu yazıyordu Yetiştirmek: Bir kaç avuç buğday bir kaba oda sıcaklığında (15-20) derece üzeri suyla örtülecek şekilde bırakılır. 24 saat sonra su boşaltılır. 1 gün bu şekilde bekletilir ve daha sonra her gün sadece nemlendirecek miktarda su serpilir. 1-2 gün içinde filizlenmeye başlayacaktır. Bundan sonra uzun süre dayanması ve çabuk bozulmaması için buzdolabına konulur. Buğday filizi çok kuvvetli bir gıda olduğu için günde 2-3 çorba kaşığından fazla alınmaz. Çorba, salata ve yemeklerde çok güzel garnitür olur. Besin içeriği: Fosfor: 1050 Magnezyum: 342 Kalsiyum: 71 Buğday çimi, bol klorofil maddesi dışında 100 kadar vitamin, mineral ve besin maddesi içerir. Taze olarak kullanılan buğday çiminde, aynı ağırlıktaki portakaldan 60 kez daha fazla C vitamini ve aynı ağırlıktaki ıspanaktan 8 kat fazla demir bulunmaktadır. Buğdayın bir başka özelliği ise kandaki toksinleri nötralize eden maddeler içermesidir. Sıvı oksijenle dopdolu olan buğday çimi doğanın en güçlü anti kanseri olan 'laetril' içermektedir. Izgara etler ve füme besinlerin kanserojen maddeler taşıdığı kanıtlanmıştır. Japon bilim adamı Nagivara, taze buğday çiminde bu maddeyi etkisiz hale getiren enzimler ve amino asitler bulmuştur. Kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/news/203153.asp |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 08-05-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 19
|
Buğdaylarımızı direkt olarak toprağa eksek, çimlenirler mi? Bu şekilde çimlendikçe uzayan filizleri kessek ve onlar uzamaya devam etseler ve biz yine kessek, bu şekilde olabilir mi? ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaç Dostu
|
http://www.dogaldukkan.com/pinfo.asp?pid=1097 Buğday çimlendiricisi http://www.dogaldukkan.com/pinfo.asp?pid=1096 ve buğday çimi sıkacağı da var. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 |
Ağaç Dostu
|
Buğday çimi
http://www.cnnturk.com/VIDEO/index.asp?pn=1&prid=1539 http://www.kurtsan.com.tr/?content_fetch&uid=373 BUĞDAY ÇİMİ CANLI ENZİM DEPOSU Buğday çimi suyu içmek için 9 sebep Bir çok sağlık uzmanı buğday çimini süper besn olarak tanımlıyor.Üzerinde yapılan çalışmalar henüz az olmasına rağmen,çim suyu sağlık üzerindeki faydalarıyla kendini kanıtlıyor. Çim suyu antibiyotik özelliklere sahip.Buğday çiminde % 70 oranında bulunan klorofil hücrelerdeki toksinleri kana taşıyarak vücuttan atılıp sistemin temizlenmesine yardım ediyor. Klorofil zararlı bakterilerin büyümesini ve çoğalmasını engeller.Bakterile için iyi bir ortamın oluşmasına izin vermez. İşte buğday çimi suyu içmek için 9 sebep: 1.Bir kaşık buğday çimi sadece 10-15 kaloridir.Yağ ve kolestrol içermez. 2. Buğday çimi vitamin,mineral ve amino asitler açısından çok zengindir. 3. Buğday çimi suyu içmek yeşil yapraklı sebze tüketiminin harika bir yoludur. 4. Buğday çimindeki klorofil karaciğeri temizlemeye yardım eder. 5. Bağırsakları çalıştırır ve kabızlığa iyi gelir. 6. Kan dolaşımının düzenlenmesine yardım ederek toksinlerin vücuttan atılmasında etkili olur. 7. Klorofil içeren bütün yeşil bitkiler gibi oksijen açısından zengindir.Beyin ve vücuttaki bütün dokular yüksek oksijen aldıkları zaman optimum düzeyde çalışırlar. 8. Sedef egzema gibi cilt hastalıklarının tedavisine yardım eder. 9. Vücut ve beyne enerji verir. Kaynak:http://www.wellness-junction.com http://www.sifalibitkilervedogalteda...zimdeposu.html |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#6 |
Ağaç Dostu
|
Her derde deva buğday çimi Geçtiğimiz günlerde basında yer aldığı gibi, anti-aging araştırmalarının yeni gözdesi buğday çimlerinin ya da filizlerinin suyu! Hiç dikkat ettiniz mi... Tamamen etobur olan kedi ve köpekler bile zaman zaman çim yerler. Çünkü doğadaki tüm canlılar gibi onlar da kendilerine neyin yararlı olduğunu içgüdüleri sayesinde çok iyi bilirler. Buğday çiminin önemi öncelikle yaprakların, yeşil görünmesini sağlayan klorofil içeriğinden gelir. Klorofil birçok bitkide bulunur. Buğday çimi yenilebilir canlı klorofil için bildiğimiz en uygun ve en zengin doğal kaynaktır. İçeriğindeki klorofil oranı yüzde 70'i bulur. KANI TEMİZLER * Klorofil neden bu kadar önemlidir? Klorofil güneşin yaşam veren gücünün bir başka formudur. Bu madde bitki yaşamının temelidir. Biliyorsunuz ki bitkiler şu güzel dünyamızı, akıl almaz mükemmellikteki sistemi ayakta tutan en önemli etkendir. Yağmur ormanlarının azalmasıyla başımıza neler gelebilir, düşünmek bile istemiyorum... Klorofilin besin olarak önemi, 1911 yılından bu yana inceleniyor. Klorofilin en önemli özelliklerinden birisi, insan kanında oksijen taşıyan kırmızı kan hücreleri olan hemoglobinle hemen hemen aynı kimyasal yapıya sahip olmasıdır. Klorofil ağızdan alındığında, kırmızı kan hücrelerine hemen karışır ve kanımızı temizler. Klorofil dokuların iyileşme hızını arttırır. Bu nedenle uzun yıllardır kanserli hastaların tedavisinde kullanılıyor. * Buğday çimi ile mükemmel detox! Araştırmalara göre, buğday çiminde 20 çeşit amino asit, diğer gıdalarda bulunmayan yüzlerce farklı enzim bulunmaktadır. Organik toprakta yetişen buğday filizleri, 102 doğal mineralin 90 tanesini içinde barındırır. Bu gerçekten istisna sayılacak bir zenginliktir. Buğday çimi taze olarak tüketilirse; metabolizmayı uyarır, tiroid bezlerinin sağlıklı çalışmasını sağlar, lenf sistemini temizler, kalbin fonksiyonlarını arttırır, kan basıncını normalleştirir, kolesterolü düşürür, iç organlarımızı özellikle rahmi, akciğerleri, karaciğeri, böbrekleri ve bağırsakları temizler. Sindirim sisteminde kötü koku yaratan bakterileri yok eder. Buğday çimi bir sağlık ve gençlik iksiridir. Bir bardak buğday çiminde, 5000 mg klorofil ve 92 mineral dışında hiç küçümsenmeyecek oranda vitaminler bulunur. Bunların başlıcaları 2000 mg ile C vitamini, 360 mg. E vitamini, F, K ve B grubu vitaminleridir. Buğday çimeni suyu; havuç suyu, sebze suları ve diğer meyve suları ile karşılaştırıldığında, onlardan daha güçlü detox etkisi olan bir maddedir. * Buğday çimi ve cildimiz: Buğday çimi suyu; başta sedef ve egzema olmak üzere, yara, yanık, kaşıntılar, güneş yanıkları, böcek sokmaları ve her türlü cilt tahrişine iyi gelir. Az miktarda kullanıldığında diş çürümelerini ve diş eti hastalıklarını önler. Gargara yapılırsa boğaz enfeksiyonlarını iyileştirir. Saçlı deriye sürerseniz, saçlarınızın kalitesini yükseltir. PİŞİRMEDEN TÜKETİN Başucunuza buğday çimi ektiğiniz bir saksı koyarsanız, gece boyunca havası temizlenmiş, bol oksijenli bir odada güzel güzel uyursunuz. * Önerilen doz: Buğday çimi tazeyken yararlıdır. Pişirecek olursanız tüm değerini kaybeder. Sağlığınızı korumak için günde 2-8 yemek kaşığı kadar içmeniz yeterlidir. Tedavi amacıyla kullanılacaksa günlük doz 8-16 yemek kaşığına kadar çıkarılabilir. Tabii hepsi birden içilmez. Bu dozlar gün içinde bölünerek alınmalıdır. http://arsiv.sabah.com.tr/2006/02/20...60208-200.html |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#7 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
|
SAĞLIK VE DOĞA DERGİSİ – Mart-Nisan 2008 – 13. Sayısında yayınlanan yazımı konu ile ilgili olduğu için buraya aktarıyorum. Yararlı olur umuduyla… BUĞDAY ÇİMİ Ahmet RodopmanFarmakolog Dr. Buğdayın tarihi insanlık tarihi kadar gerilere gitmektedir. Adeta buğday insanla birlikte gelişip yayılırken, insanda buğdayla birlikte yaşam bulmuştur yeryüzünde. Günümüzden yaklaşık 10.000 yıl önceden beri Ön Asya'nın ''Bereketli Hilal'' olarak adlandırılan, Mezopotamya ve Anadolu' yu da içine alan topraklarda yetiştirilmeye başlanmıştır. Neolitik çağlardan önce yabani buğday türlerinin toplanması ve ilkel koşullarda bile besin olarak kullanılmasıyla başlayan insan buğday ilişkisi artan bir hızla gelişerek günümüze kadar gelmiştir. İnsanlık ne denli gelişmiş olsa da yaşanan tarihsel süreçler boyunca buğdayın önemi hiç azalmamış, beslenmede, ekonomide, insan-insan, insan-devlet, devlet-devlet ilişkilerinde hep ön plandaki yerini korumuştur. Günümüz koşullarında da sağlıklı beslenme, hastalıklardan korunma, tedavi alanlarında buğday ve buğday ürünleri vazgeçilmezlerimizden biri olarak önümüzde durmaktadırlar. Bu yazımda, buğday ile ilgili hazırladığım oldukça kapsamlı çalışmamın bir bölümü olan Buğday Çimi' nden söz etmek istiyorum. Sadece insanlığı değil tüm canlılar alemini önemli ölçüde ilgilendiren buğday hakkında yazılacakların birkaç cilde sığmayacağını bu çalışmaya başlamadan önce de biliyordum. Ve yıllarca topladığım bilgilerin neresinden başlayım diye uzun süre düşündüm. Ancak gecikmenin de pek bir faydası yoktu. Parça parça da olsa bir taraftan okuyucu ile buluşması için bir yerinden başlanmalı idi. Bu yeri de bence en önemli bölümü olan Buğday Çimi idi. Buğday Çimi, taze olarak kullanılma zorunluluğu nedeniyle bireysel üretime gereksinim duyması, evde veya işyerinde kolayca üretilmesi nedeniyle, gerekse de sağlıklı yaşamanın olmazsa olmazı sağlıklı beslenmenin en önemli unsurlarından biri olduğundan pek çoğumuzu yakından ilgilendirecektir. Hemen hemen hepimiz evimizde, işyerimizde birkaç saksı çiçek yetiştirir, onları sular, periyodik bakımlarını yapar çiçek açtıklarında da keyifle seyrederiz. Peki, bir saksınızda da buğday yetiştirmeyi deneseniz ve kendi ellerinizle yetiştirdiğiniz bu buğdaydan elde ettiğiniz kıymetli ürünü afiyetle tüketseniz nasıl olur? Bir de bu harika ürünün sağlığınız ve beslenmeniz için ne denli faydalı olduğunu öğrenseniz, sanırım sizi kimseler geciktiremez işe başlamanız için. Ancak o kadar da acele etmeyin. Her şeyin olduğu gibi bununda bazı püf noktaları ve önemsemeniz gereken kuralları olduğunu bilmeniz gerekiyor. Önce ne üreteceğimize ve bunun ne işe yarayacağına şöyle bir bakalım. Her şeyden önce buğday çimi yetiştirmek için kullanacağımız buğdayın, iyi koşullarda, özenle yetiştirilip, ayıklanmış sağlam buğday tohumları olmasına dikkat edeceğiz. Ben 30 yıl önce başladığım buğday çimi yetiştirme uğraşımda bu konuda çok sorun yaşadım. Neyse ki şimdi İstanbul' da belli yerlerde ekolojik(organik) buğday tohumlarını tertemiz paketlenmiş olarak bulma lüksünü yaşıyorum. Yurdumuzun pek çok yerinde de gerek bölgesel olarak gerek internet pazarlanması ile elde edilebildiğini biliyorum. Benim ilk günlerde tavuk yemi satan dükkanlardan veya Trakya köylerinden edindiğim menşei belirsiz buğdaylarla yaptığım çalışmalar, kazandırdığı deneyimin yanı sıra zararlarda vermemiştir umarım. Çünkü bildiğiniz gibi buğday, yetiştirilmesi sırasında gerek kimyasal gübreler, gerek zararlı mücadelesi için kullanılan kimyasal öldürücüler, gerekse bozulmaması için uygulanılan yöntemlerle oldukça fazla kirlenmektedir. Bütün bu olumsuzluklardan arınmak için organik tarım yapılan özel tarlalarda hiçbir kirletici ile temas etmemiş, iyi kalite, zedelenmemiş, uygun koşullarda kurutulmuş ve ambalajlanmış buğday tohumlarını olabildiğince üretildiği yıl içinde edinebilmeniz ve kullanmanız gerekmektedir. Bulmanız sırasında sizi biraz uğraştırmış olsa da elinize aldığınız nitelikli bir avuç buğdayın ne büyük bir hazine olduğunu tabii ki bakarak anlamanız olası değil. Eğer gereken işlemleri yapmazsanız yıllarca o tohumlar size, siz de onlara bakar durursunuz. Siz verdiğiniz paraya ve uğraşa, o tohumlarda size veremedikleri onca cevhere ve sağlığa yanıp dururlar. Buğday Çimi yetiştirmenin pek çok yöntemi var kuşkusuz. Ben burada birkaç tanesini yazacağım. Ancak sizler kendi koşullarınıza en uygun gelen şekli seçer veya yeni yöntemler geliştirebilirsiniz. Sonuçta beklenen tohumların bir şekilde çimlenip, isteğe göre 4-10 cm. civarına kadar büyütülmesi. Bunu başarabilecek her şekil geçerli olacaktır. İster saksıya ekin, ister yoğurt kasesine, isterseniz benim gibi topraksız olarak yetiştirin. Uzun yıllardan beri yurt dışında Buğday Çimi yetiştirmek için özel saksılar, düzenekler satılmaktaydı. Son zamanlarda ülkemizde de bu amaç için geliştirilmiş, setlerin satılmaya başladıklarını görmekteyim. Ancak ben böyle düzeneklere onca parayı vermektense eldeki olanaklarla ve en kaliteli tohumu alarak bu işe başlanmasından yanayım. Zamanla insan kendine en uygun yöntemi zaten kendisi geliştiriyor. Siz yetiştirin ve afiyetle kullanın da nerde yetiştirirseniz yetiştirin. Tabii ki bu süreçte de göz ardı etmemeniz gereken kuralları bilmeniz gerekecek. Çimlendirme sürecinde farklı uygulamalar olabilir. Hatta başarılı veya başarısız deneyimlerinizin ardından siz kendinize uygun en iyi uygulamayı bulabilirsiniz. Bu da bir başka kazanımınız olur. Ben burada kendi deneyimlerimden ve genellikle uygulanım şekillerinden söz edeceğim. İlk seferlerde küçük miktarlarda buğday tohumlarıyla başlamakta yarar vardır. Yarım avuç veya bir avuç buğday alınıp bir kaba konur. Üzerine çıkıncaya kadar içilecek su konur (ben üretimin hiçbir aşamasında klorlu su kullanmamaya özen gösteriyorum). Oda sıcaklığında 15-20 derecede 24 saat bırakılır. Su boşaltılır. O gün veya bir gün sonra toprağa serpilir ve üzerine ince bir tabaka halinde toprak dökülür. Nemlendirilecek şekilde hafifçe sulanır. Çevrenin nem oranına bağlı olarak buğdayların kurumaması için gerektiği kadar su her gün veya gün aşırı serpilir. Burada dikkat edilecek önemli bir konuda toprağın niteliğidir. Her ne kadar bazı yazarlar organik toprak deseler de, burada bir kavram kargaşası yaratıldığı düşüncesindeyim. Onun için ben suni gübre, çeşitli kimyasallar, kirli su ve atıklar ile kirlenmemiş kaliteli toprak olabilir diyorum. Ekim yapacağınız saksılar çok derin olmamalı, toprak, porselen veya camdan yapılmış olmalı, metal ve plastik olanlar yeğlenmemelidir. Ben toprak konusunda hayli zorluk çektiğimden, bunu topraksız olarak yapma yöntemini geliştirdim. Böylece evde ve işyerinde haftada bir toprakla uğraşma olayını kaldırdım ve buğdayların hem kök hem filiz kısımlarını rahatlıkla yiyebilme fırsatını buldum. 10 cm çapında cam petri kutularının içine iki kat kaba süzgeç kağıdını yuvarlak kesip koyuyorum. Üzerlerine buğdayları serpiyor ve tohumların üzerine de bir kat daha süzgeç kağıdı koyuyorum. Her gün gerektiği kadar sulamayı da bir piset(Plastik su püskürtücüsü) aracılığı ile dikkatlice yapıyorum. Saksı veya cam kaplar direkt güneş ışını almayan ama karanlık ta olmayan bir yerde tutulmalıdır. Buğdaylar ikinci günden itibaren tohumun rüşeym kısmından kök ve filizlerini çıkarmaya başlarlar. Üzerlerine koyduğum süzgeç (filitre) kağıdı buğdayların hem ısısını hem nemini koruduğu gibi olası tozlardan da uzak tutuyor. Filizlerin boyları büyüdükçe de onlarla beraber yukarı kalkıyor. Ben 3-4 cm civarına geldiklerinde, filizi, tohumu ve kökü ile birlikte çekirdek gibi yiyerek (uzun süre ağızda çiğnemek suretiyle) veya mikserden geçirerek tüketiyorum. Diğer bir Buğday Çimi elde etme yöntemi ise; Yeteri kadar buğday yıkanır. Bir kaba konur. Üzerleri örtülünceye kadar su ilave edilir. Tanelerin suyu iyice emebilmesi için su altında kalması gerekir. Su azaldıkça üstlerini öretecek şekilde su ilave edilmelidir. 48 saat sonra su süzülür ve taneler derin olmayan bir kaba yayılır. Tanelerin yarısı açıkta kalacak şekilde suda bırakılırlar. Buğday taneleri birkaç gün içinde çimlenirler. Önce sarımtırak yeşilimsi olan çimler ışık görünce ve boyları büyüdükçe klorofil özümlemesi başlayacağından renkleri daha fazla yeşile döner. Artık ürününüzün kullanılma zamanı gelmiştir. İster olduğu gibi isterseniz de salatalarınızın üzerine serperek kullanabilirsiniz. Bir havan içinde döverek beyazımsı köpüklü buğday sütü elde edebilir, isterseniz bir mikser yardımıyla parçalayıp sıvı hale getirebilirsiniz. Ağız tadınıza uygun gelebilecek süt, meyve suyu, havuç suyu gibi sıvılarla karıştırarak ta tüketebilirsiniz. Bu üretimi birkaç kerelik değil de, zahmetine katlanarak uzun süreliğine veya yılda birkaç kez kürler halinde yapar ve kullanırsanız bu mucize ürün Buğday Çiminin gerçek faydalarını görürsünüz. Doğanın canlılar alemine sunduğu bu harika besin sayesinde en doğal, en kolay ve en ekonomik bir şekilde insan organizması için gereken tüm besleyici, geliştirici ve sağıltıcı unsurları almış olursunuz. Özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde hayli yüksek fiyatlara satılan Buğday Çimi tabletlerinin doğallıktan ayrılarak ilaç teknolojinin kurallarınca, katkı maddeleri ve koruyucularla bezeli olduğunu düşününce kendi evinizde elde edeceğiniz Buğday Çiminin ne denli saf ve yararlı olduğunu anlayabilirsiniz. İster doğal beslenme aracı, ister yararlı, yardımcı gıda, ister yitecekleriniz arasında farklı bir tat, ister kilo vermenizde yararlanabileceğiniz bir ürün, ister sağlığınızı tamamlayıcı, isterseniz de hastalıklarınızı tedavi edici olarak kullanın. Buğday Çimi her koşulda size şifalı özelliklerini cömertçe sunacaktır. Denemesi ve yazılanların doğruluğunu gözlerinizle görmesi sizden. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#8 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 11-03-2007
Şehir: Edirne
Mesajlar: 182
|
Sn Ahmet Bey buğday çimiyle ilgili yazdıklarınız çok ilgimi çekti.En kısa zamanda yetiştirmeyi deneyeceğim.Her ne kadar kullanım şeklini anlatmış olsanız da, daha ayrıntılı olarak yazabilirmisiniz? Örneğin bir defeda alınacak miktar ne kadardır? Bir günde kaç kez tüketilmelidir? Kür şeklinde mi (öyleyse kaç günlük kürler) yoksa genel beslenme alışkanlığımızın içinde mi tüketmek daha faydalıdır? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#9 |
Ağaç Dostu
|
Ahmet Bey, ![]() Sağlığınıza. Aydınlatıcı yazınız için çok teşekkür, aslında buğday çimi ve suyu konusu çok önemli bir konu fakat gereken ilgiyi görmüyor. Süzgeç kağıtları güzel bir yöntem ancak dioksin ile ağartılmışsa dikkat edilmesi gerek, bence en iyi yöntemlerden biri perlit. Siz organik buğdayı nereden satın alıyorsunuz ? Tohum konusu bu işin en önemli yanı. Bir de arpa çimi konusundaki düşünceleriniz nedir? Kimi yerlerde arpa çimi suyu da içiliyor, acaba aynı yararı görmek mümkün mü? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#11 |
Ağaçsever
|
Sayın deniz akvaryumu çim suyunu çıkarırken organik toprakla organik tohumla üretim yaptığımız için elektronik kullanmamak daha güzel oluyor bu sayede hem elektriğe ihtiyaç duymuyoruz hemde bu sayede kendi çim suyunuzu kendiniz sıkıp birde eğlence çıkıyor işin içine ve bu sayede bence tadı daha bir iyi oluyor bir de bazen elektronik sıkıcılar ısınabiliyor bu da çimdeki bazı enzimlerin değerinin düşmesine neden olabiliyor.Belirli ısılar gelince kayıplar başlıyor bu tüm sebzeler için böyle malesef, mesela enzimleri önemseyen bir mekan saf restoranda yemek yedinizmi bilmiyorum ama orada pişirilen yemeklerde ısı 45 dereceyi geçmiyor aklımda kaldığıyla. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#12 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
|
Sayın Gülgün, Buğday benim aşık olduğu bitkilerden biri olduğu için her türlü üretim ve tüketim şekilleri ile uzun süredir ilgileniyorum. Ve her öğrendiğim özelliği ile de hayranlığım bir kat daha artıyor. Buğday Çimi de bunlardan biri. Ancak tüm doğal ürünler gibi Buğday Çimi de birkaç defalık, birkaç kürlük kullanımlarla veya ilaç gibi, gramla, tabletle alınmaktan öte yaşama katıldığı ölçüde yararlı olacaktır. Nasıl ki yoğurdu, karabiberi, çayı bir ilaç olarak kullanmıyorsak, Buğday Çimi’ ni de aynı şekilde, beslenme alışkanlığı şeklinde kullanabilirsek yararlı ve anlamlı olacaktır. Bu ve benzer ürünlerin günlük alınan miktarları kişilik özelliklerine, beğeni ve gereksinimlere bağlı olarak değişebileceği için belirli bir miktarını da önermek çok mantıklı olmuyor. Bence en iyisi azdan başlayıp, kendi deneyimlerinizle kendinize en uygun yöntemi ve oranı bulmaya çalışmanız. Saygılarımla. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#13 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
|
Sayın Denizakvaryumu, Açtığınız bu güzel konu için sizi kutlarım. Değindiğiniz gibi Buğday Çimi ve Suyu(birde buğday şırasını yapıyorum ki bir ara onu da yazarım) harika ürünler. Olabildiğince fazlaca yaşamımıza katmamız gereken sağlıklı beslenme araçları. Vakit buldukça bunlara değgin yazmaya çalışacağım. Benim kullandığım filitre kağıtları saf selülozdan yapılmış ve kimyasal kullanılmamış kağıtlar. Beyaz Band olarak geçiyor. Yine de perliti hatırlatmanız iyi oldu. İlk fırsatta onu da deneyeceğim. Konunun en can alıcı yanını sormuşsunuz. Tohum konusu. Bu konuda çok sıkıntı çektim. En sonun da İzmir de faaliyet gösteren Işık Organik firmasının organik buğdaylarında karar kıldım. İstanbul’ da dahi çok az yerde bulabiliyorum. Beşiktaş’ ta Kırkambar Doğal Ürünler dükkanının sahibi eski dostum Bahri Kılıç’ tan alıyorum. Bir kiloluk ambalajlar halinde satışa sunulmuş nitelikli bir ürün. Değindiğiniz son nokta diğer tohum çimleri. Buğday Çimi kadar fazla olmasa da Arpa, Soya Fasülyesi, Mesh çimi çalışmalarını da yaptım. Soya Fasülyesi çinmi başlı başına bir harika. Özellikle salata yapmakta kullandım. Diğer baklagillerin çimlendirilip kullanılabileceğini de düşünüyorum ama denemedim. Özelliklede elde ettiğim tohumların niteliklerinden emin olamadığım için ve buğday benim hayran olduğum bir bitki olması dolayısıyla buğday üzerinde durdum genellikle. Bana bu paylaşımı yapmama olanak verdiğiniz için bir kez daha teşekkür ederim sizlere. Saygılarımla. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#14 |
Ağaç Dostu
|
Sn.arodopman buğday şırasınının nasıl yapıldığı konusundaki yazınızı da merakla bekliyorum. Bu arada buğday çiminin suyunu mekanik olarak mı çıkarıyorsunuz? Yine buğday tohumlarının sulandığı su da önemli konulardan biri, ph ı düşük arıtılmış asidite su ile mi yoksa ph ı 8 ve yukarısı olan alkali-ionize su ile mi sulanacağı konusu da tartışılabilir ? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#15 |
Ağaçsever
|
Merhabalar bende evde 1 yıldır buğday çimi yetiştiriyorum ancak manual sıkıcak bulamadım thelifecodaki ürünler hariç çünkü çok pahalı orası başka satılan yerleri bilen varmı beni yönlendirebileceğiniz bir yer şimdideden teşşekkür ederim. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#16 |
Ağaç Dostu
|
http://www.thelifecoshop.com/default...=11&urunID=153 Sanırım bir tek bu sitede var.Türkiye'de ben de bulamadım. Aynı sitedeki su arıtma cihazları da önemli , alkali suyun ne kadar değerli olduğu henüz kavranmadı. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#17 | ||
Ağaçsever
|
Alıntı:
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#18 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 15-06-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 12
|
Sayın arodopman, Verdiğiniz bilgilerden çok etkilendim. Ben de evde buğday çimi yetiştirmeyi deniyeceğim. Rica etsem çimlendirdiğiniz kabı (cam petri kabı) ve süzgeç kağıtlarını fotoğraflıyabilir misiniz? Nasıl birşey olduklarını hayalimde canlandıramadım. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#19 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
|
Sayın Denizakvaryumu, Buğday Çimi için kullandığım su marketten aldığım şişede içme suyu. Onlarında ortalama pH ları 7-8 civarında oluyor. Burada suyun farklı özelliklerde olmasının ürüne ne gibi olumlu veya olumsuz etkiler yaptığını bilemiyorum. Ben Buğday Şırası yaparken de yine şişelerdeki içme suyu kullanıyorum. Sorduğunuz üzere Buğday Şırası yapımına da kısaca değineyim. BUĞDAY ŞIRASI Bir bardak aşurelik buğday, önce tertemiz yıkanarak bir litrelik cam kavanoza konur. Üzerine 3 bardak su klorlu olmamak şartıyla ilave edilir. Kavanozun ağzı bir tülbentle kapatılarak serin bir yerde 24 saat bekletilir. Bu ilk su kullanılmaz, dökülür. Kavanoza yeniden 3 bardak su ilave edilir. 24 saat bekletildikten sonra oluşan yarı gazozlu su içilmek üzere bir kaba aktarılır. Böylece bir bardak aşurelik buğdaydan kış aylarında günde 5 kez, yazın ise günde 3 kez şıra alınır. Buğday şırasının lezzeti bazılarına itici gelebilir. O takdirde her şıra bardağına bir C vitamini tableti eklenirse, nefis bir içecek ortaya çıkar. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#21 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
|
Hayır sayın Denizakvaryumu. Buğday bu şekilde çimlenme özelliğini kaybediyor. Zaten bir süre sonra şıranın tadı değişiyor, ben bir hafta veya on günde bir yeniliyorum. Kullanılan buğdaylar ancak kompost gübre yapımında kullanılabiliyor. Saygılarımla. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#23 |
Ağaçsever
|
Merak ettiğim acaba ph 8.2 daha yüksek bir içme suyu varmı 8.2 olan antalyadan gelen süral su mesela kanımızın ph derecesi 7.2 7.6 arasıymış bazılarımız kola içmeyi çok sever ama onun ph derecesi 3.4 kanımıza bu ph derecesi girdiğinde vucut bunu dengelemek için ne yapıyor biliyormusunuz kemiklerden kalsiyum ödünç alıyor çünkü kalsiyum alkali bir mineral sonra bu böyle devam ediyo sonra kemik erimesi sorunu karşımıza çıkıyor amerikada çocuklarına limonata içirirken bize kola yolluyor . |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#24 | |
Yeni Üye
|
Alıntı:
![]() |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#25 | |
Ağaçsever
|
Alıntı:
zararlar şöyledir ; 1-Fosforik asit: E338 Ancak sağlık üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Keskin bir tad sağlar ve diğer doğal benzer tad vericilere nazaran büyük miktarlarda ve ucuzca elde edilebildiği için üreticiler tarafından tercih edilmektedir. Genç kadınlarda, kemik gelişiminde gıda eksikliği ile ortaya çıkan osteoporoz hastalığı riskini artırmaktadır. Fosfor fazlalığı, zayıf kemik yoğunluğuna yol açabilmektedir. Beslenme uzmanları, vücudun kandaki fosfor-kalsiyum iyonları arasındaki dengeyi sürdürmeye çalıştığını belirtmektedirler. Fosfor fazlalığı oluşunca vücudun kimyasal balans mekanizması bu dengeyi sürdürebilmek için kemikteki kalsiyumun dışarı çıkarılmasına yol açar. Neticede fosfor-kalsiyum fazlası vücuttan dışarıya atılır ve geride gözenekli ve gittikçe zayıflayan bir kemik yapısı meydana gelir.Böylece kemik kırılmaları olarak bilinen olaylar yaşanmaktadır. Kafein: Kafeinli maddelerin kullanımının sonucunda karakteristik etkiler, huzursuzluk, sinirlilik, heyecan, uykusuzluk, yüz kızarıklılığı, fazla idrar ve sindirim şikâyetleri gibi rahatsızlıklardır. Bu semptomlar bazı insanlarda, günlük 250 mgr ‘dan daha küçük dozajlarda tezahür edebilir. Diğer bazılarında ise daha yüksek dozlarda oluşur. Günlük 1gr ‘lık dozlara çıkılması halinde ise, kas seyirmesi, düşünce ve konuşmanın düzensiz akması, yorgunluk duymama ve fizikomotor acitasyonu oluşabilir. Daha büyük dozlarda hafif duyumsal rahatsızlıklar, kulak çınlaması, ışığın parlaması gibi rahatsızlıklar rapor edilmiştir. Kafeinin 10 gr’ı geçen dozu ile, ani krizler, nefes alma güçlüğü ve ölümle sonuçlanmalar oluşabilir. Alınan maddelerle girebilecek kafein miktarının kabaca hesabını şöyle yapabiliriz. Bir bardak kahve yaklaşık 100-150 mgr kafein ihtiva eder, bir bardak çay yarısı kadar, bir bardak kola ise 1/3 ‘ü kadar kafein ihtiva eder. Bir bardak enerji içeceğinde ise yaklaşık 100 mgr kafein alınmış olur. Reçete ile satılan kafeinli ilaçlar bir bardak kahvenin ihtiva ettiği kafeinin bir tam üçte biri ile bir buçuk arasında değişmektedir. İstisna olarak migren hastalığı için kullanılan tabletlerin her biri 100 mgr kafein ihtiva ederler. Kafein, sindirim sistemi ve kalp rahatsızlıklarının gelişmesine ve ağırlaşmasına neden olabilir. Üst karın ağrıları, bazen peptik ülser ve kanamalar oluşabilir. Ekstrem yüksek dozlarda ise ritim bozukluğu eklenebilir, tansiyon düşer ve kan dolaşımı durabilir. Diğer farklı Teşhisler: Manik olaylar, panik rahatsızlıklar, genel anksiety rahatsızlıkları klinik raporlarda açıklanmıştır. Boya Maddesi Karamel (E150): Şekerin yavaş şartlarda 170 C dereceye kadar ısıtılması sonucunda elde edilir. Başta kola olmak üzere çeşitli meşrubat, şekerleme, kek ve bazı hamur işlerinde boya maddesi olarak kullanılır. Avustralya Hiperaktiv Çocukları Koruma Teşkilatı(HACSG)’na göre alerjik bünyeli insanların kaçınmaları gerektiği ifade edilmektedir. CO2 Gazı: E290 (Karbondioksit) Sağlığa zararlı bir gazdır. Meşrubatlarla aşırı miktarlarda alınması halinde çeşitli rahatsızlıklara neden olur.kola ile beraber yüksek miktarlarda alınan co2 gazı ani ölümlere sebep olur. Karmin: E120 Renklendirici; böceklerden elde edilir; kozmetiklerde, şampoanlarda, kırmızı elma sularında, şekerlemelerde ve diğer gıdalarda kullanılır; hassas ve asmatik bünyelerde alerjik reaksiyonlara sebeb olabilir. Ayrıca bir Müslüman için kesinlikle haramdır. Sünî Tatlandırıcılar: Aspartam E951, Asesülfan E950, Sakarin E954 Toz ve sıvı diğer bazı içeceklerdede kullanılır.Bu ürünler’de; Aspartam, asesülfam ve sakarinin kombinasyonu kullanılmaktadır. Şeker hastalarının kullanımı oldukça düşük olması ve kullanan insanların yaş seviyelerinin yüksek olmasına rağmen alzaymer riski oluşturduğu bildirilmektedir. Fakat içeceklerde kullanımı, özellikle aspartamın içinde bulunan fenil alalin isimli amino asitin çocukların zeka gelişimlerini olumsuz etkilediği klinik deneylerle kanıtlanmıştır. Türkiyede gazozlar ‘Gazlı alkolsüz içecek’ (gazoz) adlı, Türk Standartları Enstitüsü’nün Ekim 1992′de yürürlüğe giren TS4080 No.’lu standardına göre üretilir. Bu standart 20 sayfa olup isteyen her vatandaş, bedeli mukabilinde Türk Standartları Enstitüsü Merkezi’nden veya bürolarından temin edebilir.Bu standardın 2. sayfasında ‘Gazoz Sınıfları ve Spesifik Maddeleri’, 3.sayfasında da ‘Gazozun Genel Özellikleri’ tablo halinde verilmiştir. İkinci tablo ‘Kimyasal Özellikler’in 3. satırında, gazoz cinslerinin litrede 5 gr. kadar etil alkol (bütün alkollü içeceklerde sarhoşluk verici)bulunabileceğinin belirtilmesi dikkati çekiyor.Sade gazozlar da dahil, bütün gazozlarda tat veya koku verici esanslar kullanılar. Bu esanslar, yağ cinsinden maddeler olup suda çözünmezler.Bunları suda çözünür hale getirmek için hem su ile hem de yağlarla tam karışabilen (çözünebilen) ara çözücülere ihtiyaç olur. Bu hususta en bol, en ucuz ve en yaygın olarak kullanılan ara çözücü de etil alkoldür. Etil alkol bunun için gazozların terkibine girer. Kimya bilimi açısından bunun biraz daha açıklaması şöyledir: Kimyada, ‘benzer olanlar, birbiri içinde çözünür’ kuralı vardır. En mühim ve en çok kullanılan çözücü de su olduğundan suyun dışındaki bütün çözücülerde hidrofil (suyu seven, su ile tam karışan) ve hidrofob (suyu sevmeyen su ile tam olarak karışmayan) olarak ikiye ayrılır. Moleküllerinde hidrofil bulunduran maddeler su ile hidrofil assosiasyon yaparak berrak bir çözelti verebilir. Yağ cinsi maddeler, bu sebeple benzin, eter, toluen gibi çözücülerde çözünür. Etil alkol ise molekülünde hem hidrofil hem de hidrofob grub bulundurduğundan hidrofil grubu ile hidrofil assosiasyon, hidrofob grubu ile de hidrofob assosiasyon yaparak ara çözücü vazifesi görür. Karmaşık gibi görünen bu olayı, aslında herkes çok basit bir deneme yaparak kolayca anlayabilir. Bir iki damla yağ cinsi madde (zeytinyağı, çiçek yağı veya diğer sıvı yağ ve esanslar) bir şişe suya ilave edilse, ne kadar şiddetle ve uzun müddet çalkalansa berrak bir çözelti vermez. Bu bir iki damla yağ-bulunursa, biraz etil alkolde kolayca çözülebilir. Etil alkol bulunamazsa, tuvalet ispirtosu veya kolonya da %75-80 etil alkol ihtiva ettiğinden, bunların az bir miktarları da yağ cinsinden bir iki damla maddeyi kolayca çözerek berrak bir çözelti verir. Bu berrak çözelti şimdi bir şişe suya ilave edilirse, suyun berraklığı bozulmaz. İşte gazozlarda tat ve koku verici yağ cinsi maddelerin berrak bir çözelti.Gerçekte içinde küçücük miktarda alkol olan bir içecek hiç tereddütsüz olarak Müslüman tarafından terk edilmeli kullanılmamalıdır. Kısaca yazılan içerikte görülür ki her şeyden önce coca cola cola özütü adı altında ne kadar gizlenirse gizlensin kokain içermekte hiç gizlenmeden açıkça görüldüğü üzerede yüzde beş oranında alkol içermektedir.Ki bu iki içerik zaten başlı başına ”Ben Müslüman’ım” diyen herkesin tereddütsüz kaçınması gereken maddelerdir.Aslında hiç şüphesiz coca cola,pepsi,diyet içecekler adı altında sunulanlar bütün insanların kaçınması gereken içeceklerdir.Öyle ya; İçeriğinde alkol gibi istisnasız herkesin zararlarını inkâr edemeyeceği bir madde varken açıkça bir uyuşturucu madde olan kullanımı suç dahi kabul edilen kokain temel taş olarak kullanılıyorken,mide duvarında tahrişlere sebep olduğu araştırmalarla ortada iken,obezite gibi hastalıklara sebep olduğu açıkça görüldüğü için ilk üretim yerleri olan amerika gibi ülkelerde yasaklanırken,sağlık bakanlığı belirgin zararlarından dolayı; ” “Asitli ve gazlı içecekler yerine süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları, bitki ve meyve çayları tercih edilmelidir.” Şeklinde açıklamalarla dolaylı olarakta olsa zararlı olduğunu açıklamak zorunda kalırken,böbreklerden kalsiyum atılımını hızlandırdıkları, mide mukoza hücre döngüsünü bozduğu, diş çürüklerini belirgin bir şekilde arttırdığı, aşırı içilmesinin kas hastalığına (hipokalemik miyopati) neden olduğu raporlanırken,okul çağındaki 460 kız çocuğu üzerinde yapılan ve “gazlı içecekler kemik kırılmaları ile yakından ilişkili” sonucuna ulaşılan araştırmayı “Pediatri ve Adölesan Tıbbı” dergisi Haziran 2000′de sunup, kemiklerde kırılmalara sebep olduğu sağlık birimleri tarafından itiraf edilirken,dişlerin çürümesine eriyerek yok olmasına sebep olurken,abd nin New Orleans kentinde yapılan konferansta sindirim sisteminde ortaya çıkan kanserlerle gazlı içecekler arasındaki ilişkilerden söz edilirken, hastalık hallerinde kendileri ile yakın temas haline girilen doktorlar “Gazlı içecekler kemikler için çok zararlı. Zaten Türkiye’de süt tüketme alışkanlığı yoktu, üzerine bir de gazlı içecekler gibi zararlı bir etken geldiği için kemiklerin oluşumunda bile sorun yaşanıyor. Süt ve süt ürünlerinin tüketimi yaygınlaştırılmalı” (Prof.Dr. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tümay Sözen) şeklinde açıklamalar yapmak durumunda kalırken,bir bardak gazlı içeceğin dahi diş çürümesine katkıda bulunduğu anlaşılırken ve tüm zararlarının aksine kesinlikle ve hiçbir şekilde Mutlak Manada tek bir faydası dahi bulunmazken hala Mutlak Gerçeğe gözleri kapayıp içmeye devam etmek şüphesiz hiç olmaması gereken bir davranıştır. O halde kişi içinde ne kadar istek olursa olsun tüm bu zararları göz önüne getirerek coca cola-pepsi - enerji içeceği veya benzeri hiçbir gazlı maddeyi kullanmamalı.Yalnızca kendisi kullanmamakla kalmayıp en yakınından başlayarak kırmadan ve üzmeden zararlarını belgelerle göstererek uyarmaya çalışmalı.Şüphesiz hem kendisi hem ailesi ve yakınlarını kullanmaktan vaz geçirmek için kendi çapında çalışma yapan istisnasız herkes hem kendi üzerinde hem çevresinde daha sağlıklı bir hayat ve ortamla karşılaşacaktır bardak kolanın içinde 32 küp şeker olduğunu biliyor muydunuz? İnsanlar hala çaya yarım şeker az atıp zayıflayacaklarını zannediyorlar. Bunun yanında kolaların rengini meyan kökü denen bir bitkiden sağlıyorlar. Meyan kökünü de fareler çok sever ve en çok bu tarlada bulabilirsiniz fareleri. Araştırmaya göre meyan tarlalarındaki tarım araçları bitkiyle birlikte fareleri de tarladan toplamaktadır! Makinelerin depoları kan gölüne dönmekte, fare parçaları ve bitkiyle dolmaktadır. Makinelerin deposunda işlenmek üzere fabrikalara götürülür. Yani içtiğimiz kola, ASİTLİ FARE SUYU. Bunun üzerine davalar açıldı ama firmalar kazandı. Dezenfekte ediliyormuş güya… Ayrıca bir bardak kola içine bir kemik parçası atın ve 3-4 gün bekletin. Kemiğin lastik gibi olduğunu göreceksiniz. Bir de kolanın tuvalet ve banyoda ne kadar iyi bir temizleyici ve parlatıcı olduğunu bilmeyen yoktur… Kemik kıran Kola Kanımız doğal olarak alkalindir. Aşırı asitli yiyecek ve içecekleri tükettiğimiz zaman – örneğin kola- bünyemiz uygun mineralleri kullanarak kendisini alkalize eder, buna kemiklerimizde bulanan kalsiyum da dahildir. Alkalin gıdalarca zengin bir diyet vücut dengenize yardımcı olur. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#26 |
Ağaç Dostu
|
Sn.smart995 evet haklısınız. Süt ve süt ürünlerinin de ph derecesi düşük, bu durumda bir yandan kalsiyum alırken bir yandan kemik erimesi oluyor. Etrafınızda "ben yıllardır süt içtim,yoğurt-peynir yedim ama yine de kemik erimesine yakalandım" diyenler vardır. İşte bu durum sizin bahsettiğiniz durum. Yani insan vucudu alkali ama asidik yiyecek ve içecekler bu dengeyi bozuyor. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#27 | |
Yeni Üye
|
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#28 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 11-03-2007
Şehir: Edirne
Mesajlar: 182
|
Sayın arodopman verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Saygılarımla... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#29 |
Ağaç Dostu
|
Efendim okuduklarımı şu şekilde uyguladım. Önce orta büyüklükte kare borcam alınıp, içine yoğurt süzerken ve ricotta peyniri yapımında kullanılan tertemiz tülbent bez iki kat yayılır. Elazığ'dan ne yazık ki geçen sene getirilen (organik buğday araştırmalarım sürüyor, City farm diye bir marka varmış şimdi onu arıyorum) buğday serpilir. Sonra üzerine bir kat daha bez örtülüp bir parmak geçecek kadar içme suyu konulur. Dilerim çimlendirme işleminde başarılı olurum. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|