Bağlan

View Full Version : Forumda Türkçenin doğru kullanımı hakkında




Sayfalar : 1 2 3 4 [5] 6

sami sarı
09-03-2010, 23:22
herkese selam. aranıza yeni katıldım. ve hemen acele acele mantarla alakalı bir konuda soru sordum. fakat sorup soracağıma pişman oldum. GECE beyden sağlam bir azar işittim. imla kurallarına uymuyormuşum diye. bilerek imla kurallarına uymamazlık yapmadımki. kötü bir şey de yazdığımı sanmıyorum. şu an kendimi aşağılanmış gibi hissediyorum. ben ortaokulu yoksulluktan dolayı terk ettim. ancak bu kadar yazıp çizebiliyorum. size yanlış gelen bir kelime **** cümle benim alışkanlığımdan dolayı bana doğru gelir. yaşım 48 bu saatten sonra da pek birşey değişmez. bildiğiniz gibi ağaç yaşken eğilir. şimdi düzeltmeye kalkarsanız kırılır. fakat bundan sonraki yazılarımda daha dikkatli olmaya çalışırım. niyetim cevaba cevap vermek değil . yanlış anlaşıldıysam özür dilerim. inşallah iyi yazışır ve iyi anlaşırız




gece
10-03-2010, 01:22
herkese selam. aranıza yeni katıldım. ve hemen acele acele mantarla alakalı bir konuda soru sordum. fakat sorup soracağıma pişman oldum. GECE beyden sağlam bir azar işittim. imla kurallarına uymuyormuşum diye. bilerek imla kurallarına uymamazlık yapmadımki. kötü bir şey de yazdığımı sanmıyorum. şu an kendimi aşağılanmış gibi hissediyorum. ben ortaokulu yoksulluktan dolayı terk ettim. ancak bu kadar yazıp çizebiliyorum. size yanlış gelen bir kelime **** cümle benim alışkanlığımdan dolayı bana doğru gelir. yaşım 48 bu saatten sonra da pek birşey değişmez. bildiğiniz gibi ağaç yaşken eğilir. şimdi düzeltmeye kalkarsanız kırılır. fakat bundan sonraki yazılarımda daha dikkatli olmaya çalışırım. niyetim cevaba cevap vermek değil . yanlış anlaşıldıysam özür dilerim. inşallah iyi yazışır ve iyi anlaşırız

Hatırlatma ve tıklayıp ulaşabileceğiniz bağlantılar verilen bir yazıyı (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=593008&postcount=58) "sadece azar" olarak görmeyi tercih etmişsiniz.

Tarafınızdan herkesin okuması için, en basit Türkçe imla kurallarına bile uymayan yazınız (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=592982&postcount=57), alıntı yapılırken farkı siz de göresiniz diye ve sizin dışınızda da forumu okuyan bir çok kişiye, kuralları hiçe sayan yazı okutmamak adına, zaman da harcanarak düzeltilmişti.

Forumlara yazılan yazıları, bir kişi değil, on kişi değil, yüzlerce kişi okuyor ve yıllar sonra bile internette arama yapıldığında bir çok kişi forumumuzla ilk kez bu yazı/yazıları okuyarak tanışabiliyor. Yani her yazı, aslında bir yerde forumu temsil edebiliyor. Ve her yazı insanlarca okunacağı için asgarî bir özeni de hak ediyor.

Bu forumda iletişim dili Türkçe'dir. Türkçe imla kuralları da zorunlu eğitim olan ilkokullarda öğretilir. Ek bir öğrenime ihtiyaç yoktur. Olduğunu iddia etmek beş (5) yıllık, binlerce günlük öğrenime ve öğretmenlere hakarettir.

Ancak insanlar unutabilir, yanılabilir, hata yapabilir hatta daha ilk baştan öğrenmemiş, anlamamış olabilirler, hepsi mümkündür, hepimiz de bunları yaparız. Bize doğrusu hatırlatıldığında ise aşağılandığımızı hissetmez belki biraz utanır ama hatamızı da telafi ederiz.

Çözüm bellidir; kısa bir süre vakit ayırıp, yanlışları doğrusu ile düzeltmek (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=19099&postcount=1), en azından doğrusunu savunmak, dilimizi özellikle ve ısrarla bozmak taraftarı olmaktan kaçınmak.

Ancak alınganlıktan ve gerekçe bile olmayan mazeretten ibaret yazı yazmayı tercih ediyor görünüyorsunuz. Umarım yol yakınken yanlışı savunmak ya da mazeretten öte bir davranışı tercih edebilirsiniz.

Hiç kimse tanımadığı kişileri azarlamak için oturup da yazı yazmaz. Yazımın amacının sadece hatırlatma olduğu bu kadar açıkken "aşağılandığınızı, hissediyor", azarlandığınızı zannediyorsanız, lütfen, mantar gibi öğrenme ve algılama ve değerlendirmede kesinlik gerektiren, aksi halde insan hayatlarının kaybına yol açabilecek bir konuda yazışıp davranarak gereksiz riske girmeyin.

Kimse size "bilerek yanlış yapıyorsunuz, kötü bir şey yazdınız" da dememişti. Konu bu değil, eğitiminiz de değil. Üç beş temel kurala uymamayı benimseyip yanlışı doğrusu ile değiştirmemek ve bunu kişiselleştirmeniz ise gerçekten sizin için sorun.

Yoksa, bu forumun Türkçe konusundaki tavrı bellidir. Birileri yanlışta ısrar ediyor, doğrusunu istemiyor ya da Türkçe'yi katletmeyi marifet sanıyor diye değişecek de değildir.

Biz, dilimizi dejenere edip, bozanlardan yana olmayacağız, çocuk ve gençlerimize kötü örnek de olmayacağız.

Kusura bakmayın ama bu ülkede milyonlarca insanın uyduğu bir kaç temel kuralı bile yok sayıp yanlışlarını düzeltmek konusunda gayret sarfetmeyen kişileri, ben öyle çok da hassas kişiler olarak göremiyorum. Öyle olsa, insanların okuyacağı yazılara, birazcık olsun özen gösterilirdi, saygı bunu gerektirir.

Cevap verilmesi gerektiği için cevap olarak yazıyorum, "inşallah iyi yazışır ve anlaşırız" sözlerinize katılıyor ve amacımın asla "azar" amaçlı olmayıp, son cümlenizdeki "iyi"ye vurgudan ibaret olduğunu, bir kez daha yineliyorum.


gece
iyi yazışmanın zorunluluğuna inanan forum kişisi

Yücel Özlem
11-03-2010, 00:16
Selam. Ben aranıza yeni katıldım. Size ilginç gelebilecek bir olay anlatmak istiyorum. Bahçe işlerinde pek iyi olmadığım için verim alamıyordum. Bahçeyi bir sene nadasa bıraktım ve Kasım ayında inek gübresi aldım. Gübre o sene aynı yerde kaldı. Yazın gübre çöktüğünde yaydım. Fakat olduğu yere sadece. Ocak ayında bahçede gezerken gübrenin içinde yüksek otların arasında kuzu mantarı çıkmıştı. hiç şüphe duymadan alıp pişirdim. Ve çocukluğumda yediğim o şahane lezzetli kır mantarlarının tadını buldum.

selam dostlar. bir sorum olacak. yukarıdaki yazımda bahsettiğim gibi bahçeye attığım gübrenin içine mantar tohumları nerden karışmış olabilir. gübreyi inekleri olan bir arkadaşımdan aldım.arkadaş ineklerini kapalı ahırda bakıyor. küçükte bir ağılı var. yani ot ve yem verip bakıyor.gübrelerinide hemen ahır yanındaki bahçeye döküyor. mantar sporu ve tohum karışması imkansız. nasıl oluyorda bu şekilde mantarın yetişecek ortamı hazırlanmış oluyor. bu olay benim için çok ilginç. çünkü bu mantar işinden hiç anlamam. eğer bu konuyu aydınlatabilirseniz benim için mantar yetiştirme kolaylaşır. yani tohum aramadan mantar yetiştirebiliriz. potansiyel var ama kullanamıyorum. bahçe gübre ortam müsait. inşallah sayenizde aydınlanırım.NOT... bu siteyi bulduğum için çok seviniyorum.sağlıcakla kalın.

Sayın Sami Sarı, Şikayetinizi ve Sayın gecenin verdiği cevabı görünce, yazılarınızı da okumak ihtiyacı duydum.

Yukarda alıntıladığım, iki yazı da size ait olmalı. İkisi arasında o kadar belirgin fark var ki, siz de görebilirsiniz. İlkinde, belki de ilk olduğu için, özen göstermişsiniz. Aynı gün yazdığınız ikinci yazıda (bir tek büyük harf yok), hemen boşvermişsiniz.

Burada yazdığınız yazıda, hem kendinize, hem de Sevgili Gece'ye, haksızlık ediyorsunuz. Aslında siz, Gece'ye teşekkür etmlisiniz.

Sevgili Gece, ben de "iyi yazışmanın zorunluluğuna inanan" bir başka "forum kişisi" olarak size teşekkür ediyorum. Saygılarımla.

sami sarı
12-03-2010, 20:16
Sayın; Yücel Özlem benim diğer konulara yazdığım yorumları alıntı yaparak burada paylaşmışşınız fakat dikkat etmediğiniz bir nokta var benim yazdığım ilk yorumla son yorum arasında bir fark yoktur asıl fark şudur ki ilk yazılan yorum hataların gösterilmesi amacı taşıdığı için forum moderatörü tarafından değiştirilmiştir. Bu bilgilerin doğruluğunu değişimi yapan kişilerden öğrenebilirsiniz.Saygılarımla...

Sayın Sami Sarı, Şikayetinizi ve Sayın gecenin verdiği cevabı görünce yazılarınız da okumak ihtiyacı duydum.

Sayın Yücel ÖZLEM. Yazılarınızda değil yazılarınızıda yazmanız gerekirdi. Demekki sizde yanlış yazabiliyorsunuz. Amaç yanlış bulmaksa çok buluruz. Ben moderatörle aramızdaki sorunu yazışarak çözdüğümü sanıyorum. Bundan sonra bu tür polemiklere kesinlikle girmeyeceğim. Yanlışım olursa düzeltmeye çalışacağımı söylemiştim. Bu tatsız yazışma artık son bulsun. saygılar ve sevgiler. İYİ YAZIŞMAYI DOSTLUK VE PAYLAŞIMI AMAÇ EDİNEN BİRİ.

Güler
14-03-2010, 07:05
Dün bir, bugün iki.
Benim de şaşırdığım, yeni üyelerimizin Türkçemizin doğru kullanımı konusunda yapılan uyarılara neden bu kadar tepki verdikleri.

Bizler de siteye yeni üye olduğumuzda böyle uyarılar aldık, ama bu uyarıların bizim için iyi olduklarını düşünerek teşekkür edip hemen hatalarımızı telâfi etme yollarını aradık. Zaman zaman halâ da hatalar yapıyoruzdur mutlaka ama davranışımız hiç de sizlerin davranışı gibi olmuyor.

Öğrendiklerimiz ilkokul'da bize öğretilenler. Bu kadar mı zor geliyor noktadan sonra bir boşluk bırakıp cümleye büyük harfle başlamak veya virgülden sonra bir boşluk vermek?

Neden " tamam arkadaşlar, dikkat ederim" diyeceğinize " resmî dairelere dilekçe mi veriyoruz" mantığı ile yaklaşıyorsunuz?

Maksadımız; yazdıklarımızın daha rahat okunabilmesi ve anlaşılabilir olmasını sağlamak. Bizden sonraki üyelerin de bunlara dikkat etmelerini sağlamak, chat dilinin güzel dilimizi ne kadar bozduğunu gözler önüne sermek.

Ayrıca sitemize üye olurken bu kurallara uyacağınızı da belirttiniz sanıyorum.
Evet kurallarımız bu, sizler de bizler de bu kurallara uymak zorundayız.

malbman
14-03-2010, 08:15
Sayın sami sarı,

Sayın Yücel ÖZLEM. Amaç yanlış bulmaksa çok buluruz.
Gerçekten de aradıktan sonra yanlış bulmaktan daha kolay bir şey yok.

Yazılarınızda değil yazılarınızıda (yazılarınızı da) yazmanız gerekirdi. Demekki (demek ki ) sizde (siz de) yanlış yazabiliyorsunuz.

demişsiniz ama sizin de dediğiniz ve düzeltirken dahi hatalı yazdığınız gibi, herkes yazarken yanlışlık yapabilir. Zaten kimsede de "neden bunu yanlış yazdın" takıntısı yok fark ettiyseniz.

Genel tavır site mesajlarının belli bir formatta yazılması gerektiği ve üyelerin de mümkün olduğunca bu formata uymasının istendiği yönündedir. Bunun tek nedeni de ne burasının resmi bir daire oluşu, ne de buradaki insanların diğerlerine bu yöntemle işkence etmek arzusudur.

Tek amaç, böylesine büyük bir bilgi kaynağının herkes tarafından kolayca anlaşılabilir bir formda olmasıdır. Türkçemizin giderek yozlaştığına ve büyük bir hızla bir chat diline dönüştüğüne bakarsak, bu site on yıl sonra bu sayfaları okuyanların, Türkçe'nin nasıl bir dil olduğunu bir nebze de olsa anlamaları açısından da yararlı bir kaynak olacaktır.

Sizin de belirttiğiniz gibi polemik yaratmak gibi bir maksadım yoktur. Yalnızca aklımdan geçenleri belirtmek için yazılmış bir mesajdır.

Sevgi ve saygılarımla

sami sarı
14-03-2010, 21:57
Kapatalım demiştim çok uzadı hatta çoooooook sıkıntı verdi

malina
14-03-2010, 23:15
Kapatalım demiştim çok uzadı hatta çoooooook sıkıntı verdi

Cevap vermeyin de konu kapansın.
Tepkinize bakan haksızlığa uğradığınızı sanacak.

Yücel Özlem
15-03-2010, 13:21
...
Sayın Yücel ÖZLEM. Yazılarınızda değil yazılarınızıda yazmanız gerekirdi. Demekki sizde yanlış yazabiliyorsunuz. Amaç yanlış bulmaksa çok buluruz. Ben moderatörle aramızdaki sorunu yazışarak çözdüğümü sanıyorum. Bundan sonra bu tür polemiklere kesinlikle girmeyeceğim. Yanlışım olursa düzeltmeye çalışacağımı söylemiştim. Bu tatsız yazışma artık son bulsun. saygılar ve sevgiler. İYİ YAZIŞMAYI DOSTLUK VE PAYLAŞIMI AMAÇ EDİNEN BİRİ.
Sayın "sami sarı" öncelikle, uyarınız için teşekür ederim. Hakılısınız, ben de sizin gibi düşünüyorum. Herkes hata yapabilir. Ben ise çok yaparım. Onun için yazdığım yazıları, ön izlemede kontrol ettikten sonra gönderirim. Yine de hata olabiliyor. Yaptığım hataları göremediğim oluyor. Daha sonra rasladığımda dönüp düzeltiyorum. Bu yazdığım, forumdaki 2916'ıncı yazı. Bu yazıların pek çoğunda düzeltme vardır. Bakarsanız, bazılarının, günler, aylar hatta yıllar sonra düzeltildiğini görebilirsiniz. Sizin işaret ettiğiniz yanlışımı da düzelttim. eksik harfi tamamladım. Teşekkür ediyorum.

Bu düzeltmeleri neden yapıyorum? Bu forumda yazan ve okuyan insanlara saygımın gereği olarak, yapmam gerektiğini düşünüyorum.

Burası bir paylaşım ortamı. Bilgi ve tecrübelerimizi paylaşıyoruz. Tıpkı bitkiler lonusunda olduğu gibi, yazım konusunda da paylaşıma (sınırlı da olsa) bir imkân verilmiş. Ben bu imkânı verenlere teşekür ediyorum. Bitkiler veya başka konuda, bana iletilen her doğru bilgi teşekküre değerdir. Bir yanlışım konusundaki uyarılar, teşekkürü daha çok hakeder.

Size yazarken, amacım keyfinizi kaçırmak değildi. Kendinizi aşağılanmış hissetmenize, üzülmüştüm. Yapılan uyarıda bir aşağılama edası görmemiştim. Ayrıca, Sayın gecenin, pek çok yazısını okumuş biri olarak kendisinin yazılarını özenle yazdığını, daima nazik olmaya özen gösterdiğini de düşünürüm. Bir yanlış anlamanın olduğunu düşündüm.

Sizi, bir daha düşünmeye davet etmek, amacıyla yazmıştım. Yazımın, amacıma hizmet etmediğini gördüm. Konuya dahil olmakla verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.

"İyi yazışmayı, dostluk ve paylaşımı amaç edinen"lere selam olsun.

Saygılarımla.

Cumhur Tonba
15-03-2010, 22:16
Bu yazı kimseye Cevap (Bu kelimeyi gooğleden baktım şu an. B harfi ile mi, yoksa p harfi ile mi sonu?) değildir. Fakat ben şu an bana uyarı yapanlara çok teşekkür ediyorum. Takıldığım kelimeleri Googlede yazıp kontrol ettiğim oluyor sık sık. Onlara müteşekkirim.
Orta okula bu sene başlayan kızıma da internette de olsa doğru yazması için telkinlerde bulunuyorum. Ve yaşım 57.

malina
15-03-2010, 22:27
Google'den baktım şu an. B harfi ile mi, yoksa p harfi ile mi sonu?

Bu yazı kimseye cevap değildir.

Bu cevabı size veriyorum.

Cümle içindeki durumuna göre değişiyor...

Cumhur Tonba
15-03-2010, 22:39
Teşekkür ederim malina. Ben de o an teretdütte kaldığım için kontrol ettim. İyi bir alışkanlık oldu benim için.

Sûz-i Dilârâ
16-03-2010, 07:10
Aslında şu gereksiz alınganlıklar, sitemler ve küsmeler:D olmasa o kadar harika bir başlık ki okumaya doyamıyorum. Örnek kullanımlar üzerinden gidildiğinden, okul hâricinde bir yer olduğundan, kendinizi öğrenmeye zorunlu hissetmediğinizden, bir okul ödevi gibi algılanmadığından -en azından benim için- öğrendiklerim daha da kalıcı oluyor.

Şu ortamın kıymetini bilelim ve ona göre davranalım, herkesin Türkçe'yi ortadan kaldırmak için bilinçli-bilinçsiz uğraştığı bir dönemde, çok güzel bir sitede kendimizi yetiştiriyoruz. Kırılıp gücenecek hiçbir şey yok, bir arada güzel güzel öğreniyoruz işte. :p

Not:
"Kendimi bir yere hiç bu kadar ait hissetmemiştim. agaclar.net'i çok seviyorum.:p"

betito
20-03-2010, 08:35
Google Chrome, internet tarayıcı programı, herhangi bir yere yazı yazıldığında eğer yanlış kelime yazarsanız aynı Ofis Word'da ki gibi kırmızı çizgilerle uyarıyor. Bu özelliğini seviyorum. İE 6 versiyonunda bu durum yok, İE 7 versiyonunda ve diğer internet tarayıcı programlarında var mı bilemiyorum.

Özden
15-04-2010, 21:56
Forumun derin köşelerini yeni yeni keşfeden bir üye olarak, şu ana kadar okuduğum forum konuları içinde beni en çok düşündüren ve üzen bu başlık oldu.

Türkçe bizim anadilimiz olduğuna, kendimizi ifade etmek için bu dili kullanacağımıza göre, en doğru şekilde kullanmak, hem kendimizi hem dilimizi geliştirmeye çalışmak zaten ortak amacımız değil midir?
Gönül isterdi ki böyle bir uyarı yapmaya hiç gerek kalmasın.
Sanal bir ortamda olmak, karşımızdakinin bizi görmediği rahatlığıyla forumlarda daha kuralsız bir Türkçe kullanma hakkı vermiyor kimseye. Nerede ve hangi ortamda olursak olalım yapabildiğimizin en iyisini yapmaya çalışmalıyız. Çocuklarımıza kitap sevgisi aşılamalı, okuma alışkanlığı kazandırmalıyız. Dilimize sahip çıkmalıyız.
Oktay Sinanoğlu, Bye Bye Türkçe adlı kitabında daha ayrıntılı olarak da bahsediyor dilimize sahip çıkma gerekçelerinden.

Yarınlarımızın hep aydınlık olması umuduyla..

castaway
06-05-2010, 21:33
Türkçe o kadar güzel ki, hrafelirn yelreirni blie dğeşitrieilm ilk ve son hrafi dğoru yzammamız ytelri. Hangi dil bunu yapabilir ?

Cumhur Tonba
07-05-2010, 15:49
Sadece örnek olması amacı ile bir yazı kopyalıyorum. Hem yazının, hem de kurumun hali içler acısı.

7 Mayıs 2010

Yılmaz ÖZDİL
yozdil@hurriyet.com.tr




l£>./(14/2fno


Başlığın altında gördüğünüz kupür, İstanbul Milli Eğitim Müdürü’nün imzasıyla, İstanbul’daki tüm ilköğretim okullarına gönderilen resmi bir evrak.






*
Kelimesine virgülüne dokunmuyorum...

Sabırla okumanızı rica ediyorum.
*

“rC” İstanbul Valiliği diye başlıyor...

“TC” olmuş “rC” yani!

*

Evrakın tarihi:

“l£>./(14/2fno”

*

Ve, hazır olun...

*

“6., 7., Sınıflarına yönelik yapılması planlanan Kazanım Değerlendirme Sınavı ile ügüi olarak Bölge Sınav Yürütme Kumlu çalışma takvimini belirleyip aşağıdaki kararlan almıştır.”

*

(Aslında sınava sadece 6 ve 7’ler değil, 8’ler de giriyor! Devam edelim...)

*

“Sınav süresi 6. sınıflar için 105 dakika, 7. sımıflar için115 dakika, 8. sınıflar için 135 dakika...”

*

“Sınavın yapılacağı gün, 2. kademe öferencileri talil edilmeyecektir.”

*

“Uygun ulan tüm sınıflar sınav salonu olarak kullanılacak. Okul müdürleri sınav önccsi öğretmenlerle toplantı yapacak.”

*

“Stnav evrakları, en geç saat 08,00*dc okulda olacak.”

*

“Soru kitapçığı vc cevap kağıdı...”

*

“İS. Gözetmen öğretmen, stntfa ait güvenlik poşetini açacak. Optik form adına düzenlenmeyenlerle ilgili okul idaresinden
a erekli yardımı alarak yedek poşet açılarak işlemyapılacaktır.föğrencinin T.C kimlik numarası bulunarak kndlaması sağlanacaktır) A ve B kitapçık türünde daşıtını yapılarak,işaretlenip sınavı başlatacaktır.”

*

“Optik formu eksik çıkan öğrenciler içıtı müdür yardımcısı görevlendirilecek. İlçe Sınav Komisyonları, Sınav Poşetlerini Kargo ile ilgili firmaya*a ödemeli olarak göndereceklerdir.”

*

“Dağıtım: 39 tiçe Eğitim Müdürlüğü”

*

Nasıl?

Şahane değil mi?

*

Benim anladığım şu...

*

rC Valiliği tiçe eğitim müdürlüğü l£>./(14/2fno tarihli yazısıyla, öferencileri talil etmeyip, a erekli kndlamayı yaparak, sımıflar için stnav önccsi uyarıyor ulan!

*
İstanbul Milli Eğitim Müdürü’nü, kendisini buraya atayan Milli Eğitim Bakanı’nı ve Milli Eğitim Bakanı’nı bakan yapan sayın Başbakanımızı tüm sımıf öferencileri adına kutlarım.

NOT:
Batman’daki “Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer” Bulvarı, AKP ve BDP’lilerin ortak kararıyla TPAO Bulvarı olarak değiştirildi. Alanya’daki 402’nci sokağa ise, AKP’nin önerisiyle, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “annesinin” adı verildi. Memleketin en önemli bu iki sorununu halleden AKP’yi, ayrıca kutlarım.

gece
07-05-2010, 16:21
Çocuklarımızı kimlere emanet ediyoruz değil mi? Bu yazıyla onbinlerce çocuğumuzun yüzbinlerce saatlik emekleri sınanacak. Başarıları değerlendirilecek.

Bu durumu ifade etmek için skandal sözcüğü çok yetersiz, bakılım nasıl örtbast edecekler.

karamanliali
07-05-2010, 17:18
Arkadaslar.
Hepiniz hakli ve guzel konusuyorsunuz da, peki ben gibi yurt disinda yasayan buyuyen okuyan, Turkceden belki bihaber, klavyesinde Turkce harfler bulunmayan birini heralde afedersiniz.

malina
07-05-2010, 18:50
Arkadaslar.
Hepiniz hakli ve guzel konusuyorsunuz da, peki ben gibi yurt disinda yasayan buyuyen okuyan, Turkceden belki bihaber, klavyesinde Turkce harfler bulunmayan birini heralde afedersiniz.

Lafa öyle başlamışsınız insanın içinden yok affetmeyiz, demek geliyor...

Biz örümcek kafalı, koşulları düşünmeyen, dediğim dedik tipleriz ya :)

katmer
07-05-2010, 19:01
Sadece örnek olması amacı ile bir yazı kopyalıyorum. Hem yazının, hem de kurumun hali içler acısı.


Devamını okuyunca (daha doğrusu okuyamayınca)gözlerime inanamadım. Bu kurumun hazırladığı sınavdan, ne hayır gelir demeden edemiyor insan. Arada Ağaçlar.neti ziyaret etseler de yazımla kurallarıyla ilgili azıcık bilgi edinseler.

malbman
07-05-2010, 19:42
Görevlendirmede kriter liyakat değil de yandaşlık olunca, maalesef sonuçları da bunlar oluyor.

Sonra da Sayın gece'nin yazdığı gibi, bu insanlar çocuklarımızın onca yıllık emeğini ölçecekler.

Cumhur Tonba
07-05-2010, 23:30
Türkçe o kadar güzel ki, hrafelirn yelreirni blie dğeşitrieilm ilk ve son hrafi dğoru yzammamız ytelri. Hangi dil bunu yapabilir ?

Türkçe o kadar güzel ki sözünüze hepimiz katılırız. Fakat burada beynin aynen bilgisayar sistemi gibi çalışıp, haznedeki kelimeleri hatırlaması ve cümlenin anlam ve gidişatına göre konumlandırması da çok önemli herhalde.

betito
08-05-2010, 08:42
Klavyeyi iyi kullanamayan birine yazdırmışlar diyeceğim ama klavye hatası da yok ki.
"İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü" olması gerekmiyor mu? "İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü" olmamalı.

Cumhur Tonba
08-05-2010, 10:04
Deveye sormuşlar ''Boynun neden eğri?'' Demiş '' Nerem doğru ki?''
Hayatım boyunca bu şekilde rezil bir resmi yazı görmedim.

Tahirova Türk Alman Çiftliğinde Zirai Yayım Şubemiz vardı. O zaman teksir makinesinde çoğaltırdık yazıları. Hiç unutmam. Kuzu besleme hakkında bir yazı hazırlanmış. Şube Şefi bana daktiloda yazmam için verdi. Şube şefi Dr.Kleinken isimli bir Alman'dı. Daktiloda yazı işi bitince alıp bir göz gezdirdi. Ve şunu söyledi. Lütfen bir daha ve daha dikkatli, hatasız yazın. Oradaki arkadaşlar okudu. Metnin aynısı yazılı. Kimse hatanı nerede olduğunu bulamıyor. 2-3 okuyuş dan sonra sadece, kelimenin anlamını dahi değiştirmeyecek bir harf eksikliği olduğunu gördük. İşte hizmet ettiği kişiye, yazım kurallarına gösterdiği saygı. Bize iyi bir ders olmuştu.

Ersan Özcan
12-05-2010, 00:51
Türkiye sermaye piyasası,ticari kurumlar, yoldaki ve okullardaki exit (çıkış) tabelaları ,internet üzerinde türkçe karakter kullanamama gibi bir çok sıkıntı bu forumda türkçe karakter kullanıldığını duyduğumda çok mutlu olmuştum içten içe inşallah tüm siteler böyle olur yaşasın Türkçe....

yarenimex
12-05-2010, 13:36
Herhalde Dünya'da dil bayramı kutlayan tek milletiz. Bu da dilimize verdiğimiz önemi gösterir.Kul kusursuz olmayacağına göre hata yapabiliriz ancak hatalarımızın düzeltilmesi istendiğinde alınganlık göstermeden hatamızı düzeltmek ve aynı hatayı tekrar yapmamak için azami dikkati göstermeliyiz.Yazı yazmaktan amaç, muhakkak ki bir şey anlatmaktır.Yola çıkmaktan amaç da haliyle bir yere varmak.Nasıl ki gideceğimiz yere varmak için, yoldayken trafik kurallarına sıkı sıkıya riayet ediyorsak, yazarken de anlatmak istediğimizi tam ve doğru anlatmak için imla kurallarına sıkı sıkıya uymalıyız.Çünkü imla kuralları da yazı yazmanın trafik kurallarıdır..

xenkebikec
12-05-2010, 20:04
Yazım kuralları ile ilgili bu uygulama gayet hoş. Fakat yanlış yapabilmek o kadar kolay ki genel bir alışkanlık gerektirmiyor. Klavyeden olabileceği gibi bir kelimenin yazılışını yanlış bilmekten de (de ayrı mı yazılır bilemedim (hatta ayrı mı ayrı yazılır onuda bilemedim) kaynaklanabilir. Şahsi fikrimdir söylediklerim belirtmeme de gerek yok sanırım ama bu uygulama biraz sert olmuş.

Sert olmuş derken demek istediğim, bir kişinin özellikle yeni bir üyenin önemsemeden yazdığı bir yazıdaki yanlışı özelden değilde konu devamında gündeme getirmesi alınganlığa ve yeni başlamış olan üyenin hevesini kaçırmaya yarar. Bence küçük uyarıların kişisel mesaj ile yapılması gerektiğini düşünüyorum. Tabi ki genel olarak ağır hatalı bir dil ile yazılmış "yaw simdi herkez böle dedi ben neyapcam" şeklinde bir yazı uyarılmalı. Aradaki bu dengeyi kim kuracak peki? Bence bu iş forum yöneticilerine düşmekte. Kimseyi en ufak bir alınganlığa sebebiyet vermeden bu işi yapmakta biraz zor gibi geliyor.

Bende türkçeyi düzgün kullanmak yazmak ve konuşmak için elimden geleni yapıyorum. Genelde devrik cümleler kuruyorum ve bağlaçlar ile ilgili sıkıntılarım var. Herkes hata yapabilir bence önemli olan bunun bir dil bozukluğu olarak kişiye yerleşmesi ve bunu heryerde göstermesidir.

Genel olarak uygulamayı ve dil kullanım politikasını benimsememle birlikte yukarıda belirttiğim gibi kimseyi kırmadan, alınganlığa sebep vermeden ve hevesini kaçırmadan yapmak gerekir diye düşünüyorum.

Saygılarımla.

biologus
12-05-2010, 20:43
xenkebikec`ya katiliyorum ayni zamanda forum yoneticilerinin de katagori ve etkinlik basliklari koyarken uydurakca tabir ettigimiz kelimeler yerine Turkceye yerlesmis (kokeni arapca veya farsca olabilir) kelimeler kullanmalari daha guzel olur diye dusunuyorum.
Ornegin yerine MISAL, DOGA yerine Tabiyat. diyeceksiniz ki neden arapca bir kelime kullanalim. Tabiyat kelimesinin bir koku var, DOGA ise bir zamanlar bir grubun masaya oturup, informasyon, promasyon, Doga gibi kafadan atarak veya yabanci kelimelere "asyon" lar ekliyerek cikarttiklari uydurma bir dil yani Turkce olmadigi gibi HIC BIR SEYCE :)

Bunu Turk Dili ve Edebiyati bolumu okuyanlar veya bitirenler daha iyi bilir. Sozu onlara birakiyorum.
Kalin saglicakla
Ben de Turkce klavye yok kusura bakmayiniz o yuzden.

malina
12-05-2010, 22:20
xenkebikec`ya katiliyorum ayni zamanda forum yoneticilerinin de katagori ve etkinlik basliklari koyarken uydurakca tabir ettigimiz kelimeler yerine Turkceye yerlesmis (kokeni arapca veya farsca olabilir) kelimeler kullanmalari daha guzel olur diye dusunuyorum.
Ornegin yerine MISAL, DOGA yerine Tabiyat. diyeceksiniz ki neden arapca bir kelime kullanalim. Tabiyat kelimesinin bir koku var, DOGA ise bir zamanlar bir grubun masaya oturup, informasyon, promasyon, Doga gibi kafadan atarak veya yabanci kelimelere "asyon" lar ekliyerek cikarttiklari uydurma bir dil yani Turkce olmadigi gibi HIC BIR SEYCE :)

Bunu Turk Dili ve Edebiyati bolumu okuyanlar veya bitirenler daha iyi bilir. Sozu onlara birakiyorum.


tabiyat (http://www.tdk.gov.tr/TR/Genel/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF437673 4BED947CDE&Kelime=tabiyat)

umıt79
12-05-2010, 23:35
xenkebikec`ya katiliyorum ayni zamanda forum yoneticilerinin de katagori ve etkinlik basliklari koyarken uydurakca tabir ettigimiz kelimeler yerine Turkceye yerlesmis (kokeni arapca veya farsca olabilir) kelimeler kullanmalari daha guzel olur diye dusunuyorum.
Ornegin yerine MISAL, DOGA yerine Tabiyat. diyeceksiniz ki neden arapca bir kelime kullanalim. Tabiyat kelimesinin bir koku var, DOGA ise bir zamanlar bir grubun masaya oturup, informasyon, promasyon, Doga gibi kafadan atarak veya yabanci kelimelere "asyon" lar ekliyerek cikarttiklari uydurma bir dil yani Turkce olmadigi gibi HIC BIR SEYCE :)

Bunu Turk Dili ve Edebiyati bolumu okuyanlar veya bitirenler daha iyi bilir. Sozu onlara birakiyorum.
Kalin saglicakla
Ben de Turkce klavye yok kusura bakmayiniz o yuzden.

Sevgili biologus söylemek istediğinizi anladım. "Doğa" kelimesi doğmak fiilinden, ( a ) ekiyle yapılmış bir kelimedir. Oysa Türkçede fiilden isim yapma eki olan ( a) çok kullanılabilir bir ek değildir. Ancak kalıplaşmış olan bazı kelimelerde görülür. Dil bilimcilere göre kullanılabilir olmayan eklerle yeni kelimeler yapılamaz.Bu kuraldan bahsediyorsunuz sanırım.

Fakat söyledikleriniz de eksik noktalar var.
Türkçe de böyle bir ek mevcut olduğu için eylemlerden ad ya da zarf türetiriz.Örneğin :

Sap> Sapa
Yar > Yara
Doğ > Doğa
Doğa kelimesi doğmaktan kıyasla gelir...Masa başında uydurulmuş bir kelime değildir
Oysa tabiat kelimesi "huy, mizaç,tavır ,karakter, seciye v.s " anlamlarına da gelir ki bu anlamlar doğa kelimesiyle karşılanamaz. Dolayısı ile doğa yerine tabiat kelimesini kullanamayız ,anlamını karşılamaz.

Unutmadan söylemeliyim .Üstte sürekli kelimede hata yapmışsınız doğrusu TABİAT olacak, tabiyat değil...
Sevgiler ,saygılar.

MeyveliTepe
13-05-2010, 00:01
"tabiyat", bence böyle bir kelime olabilir. Tabiat anlamında değil de "tabi" olmaktan gelen bir anlamı var.

"Doğa"nın "Doğ" fiilinden geldiğinden emin misiniz? Hiç bir anlam ilişkisi kuramıyorum. Öte yandan, TDK huy, mizaç anlamlarının "doğa" sözcüğüyle de ifade edildiğini söylemiş :)

(Ben bu dil konusuna hiç girmemeliyim. Dil de, kainat - evren - gibi, sınırları olmayan ve sürekli genişleyen bir şey. Dilin sınırlarından söz edildiğinde, o sınırlar çoktan aşılmış oluyor)

nevsune
13-05-2010, 11:45
"tabiyat", bence böyle bir kelime olabilir. Tabiat anlamında değil de "tabi" olmaktan gelen bir anlamı var.


Tabi olmanın karşılığı tabiiyet. Tabiyat diye bir kelime yok. Malina'nın verdiği linkte TDK'nın kelime aramasında da tabiyat diye bir kelime bulunamıyor. Biologus o kelimeyi doğrudan tabiat niyetine kullanmış.


Ornegin yerine MISAL, DOGA yerine Tabiyat. diyeceksiniz ki neden arapca bir kelime kullanalim. Tabiyat kelimesinin bir koku var, DOGA ise bir zamanlar bir grubun masaya oturup, informasyon, promasyon, Doga gibi kafadan atarak veya yabanci kelimelere "asyon" lar ekliyerek cikarttiklari uydurma bir dil yani Turkce olmadigi gibi HIC BIR SEYCE :)

Doğa kelimesinin nasıl türetildiğini bilmiyorum ama uydurukçalığı tabiat kelimesinin uydurmalığıyla aynıdır mutlaka. Bütün kelimeler sonuçta uydurulmamış mı?

Tabiatın ve doğanın kokusu konusunda da herkesin algısı farklı olabilir. Bana sorarsanız tabiat da deseniz, doğa da aynı duyguları yaşarım ama kullanma açısından doğayı yeğlerim. En azından doğa kelimesi benim kulağıma tabiattan daha ahenkli geliyor. Üstelik tabiyat örneğinde olduğu gibi yanlış yazma olasılığı da pek yok:)

Dogasever
13-05-2010, 12:32
2007 yılında bu siteye üye oldum ve çok uzun bir süre bu başlığa hiç girmedim çünkü tarımda ve çevrede yapılacak çok şey olduğuna inanıyordum. Asıl görevim bu alanlarda bildiklerimi paylaşarak topluma yararlı olmak diye düşündüm. Ancak, yukardaki bazı mesajları okuyunca, Türkçe alanında da yapılması gereken çok şey olduğu açıkça belli oluyor. Burada yorum yazan bazı kişilerin yanlış bir yolda yürüdüklerini düşünüyorum. Ancak, bu tabii ki kendi suçları değil. 12 Eylül darbesinden sonra, her alanda olduğu gibi, eğitim öğretim alanında da toplumu yontma ve istedikleri gibi şekillendirme kampanyası başladı. Tüm Cumhuriyet tarihimiz boyunca açılan İmam Hatip Lisesi'nden daha fazla sayıda İmam Hatip Lisesi açıldı. Amaç büyük çapta sola darbe vurmaktı. Beyin takımı generaller, solu önlemenin (belki sadece sol demek de doğru olmayabilir, buna aşırılıklar da diyebiliriz) en doğru yolunun dini teşvik etmek olduğunu düşündüler. (Uçaklarla din içerikli bildiriler attırdılar). Ayrıca, bu Batı'nın da işine geliyordu. Sovyetler Birliği etrafındaki yeşil kuşağı desteklemiş oluyorlardı. Bunun doğal olarak Türk toplumunda etkisi olacaktı. Bu etki, 2000'li yıllarda kendini iyice gösterdi. Ak Parti iktidarı, cübbeli hocaların onbinlerce mürid toplaması, cemaatlerin güçlenmesi, İslami televizyon kanallarının ortaya çıkması, TV kanallarında ve Internet’te din içerikli yayınların artması, genelde Araplara ve Arapça, Osmanlıca, Farsça'ya ilginin artması vb... İlginç olanı ise, tüm bunların Atatürkçülük adına yapılan bir darbe ile başlamış olması. Bence 12 Eylül generalleri büyük bir aymazlık içindeydiler. Tarih onları yargılayacaktır. Bu ayrı bir konu.

Gelelim, dil konusuna. 30 yıldır profesyonel olarak İngilizce'den Türkçe'ye ve Türkçe'den İngilizce'ye çeviri yapmaktayım. Günde yaklaşık 2000 sözcükten hesaplarsanız, yaklaşık 20-25 milyon sözcük Türkçe yazı yazmışımdır. Bu da herhalde 20-30 cilt Brittanica Ansiklopedisi kadar yapar! Çeviri işiyle uğraşanlar bilirler. Dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır. En önemlileri, çevirinin doğru olması, yazım hatası olmaması, seçilen sözcüklerin doğru olması vb. gibi. Bazen bizim çevirilerimizi müşterilerimiz bir başka çevirmene kontrol ettirirler. Son zamanlarda, çevirilerimi kontrol eden bazı çevirmenler aynı burada bazı kişilerin önerdiği gibi, doğa sözcüğü yerine tabiat, koşul yerine şart, sorun yerine mesele, örneğin yerine mesela, fikir alışverişi yerine fikir teatisi gibi değiştirmeler yapmaya başladılar! (Bu örnekleri çoğaltabilirim).

Dil durağan bir yapıya sahip değildir ve sürekli yaşar ve gelişir. Dilin gelişmesini sağlayan en önemli unsur, o dilin gelişmeye uygun olmasıdır. Türkçe (Orta Asya'da kullandığımız Türkçe'den bahsediyorum), ek yapısıyla gelişmeye son derece uygundur ve zaten eklemeli diller böyle olmalıdır. Burada gelişmeden kastım yabancı olmayan yeni sözcükler türetmedir. Örneğin, İngilizce bu konuda zayıftır. Yeni bir durumla karşılaşınca anlamlı yeni sözcükler üretmede zorlanır. O yüzden bunun yerine hep kısaltmalar kullanırlar. Örneğin, bir bilgisayar terimi olan RAM (Random Access Memory). RAM aynı zamanda İngilizce’de KOÇ anlamına da gelmektedir. "Tabiat" sözcüğünü kullanmamız doğru değil arkadaşlar nedeni de "Tabiat"ta tıkanır kalırsınız! Halbuki "Doğa"dan, Doğal, Doğaçlama, Doğan, Doğurgan, Yenidoğan (İngilizcesi "Newborn', Doğum, Doğu (bunlar ilk aklıma gelenler) gibi birçok sözcük türetilebilir ve bu sözcükler toplumda kolayca kabul görüp yerleşmiştir.

Anadolu'da kendi tohumlarımız vardı, değiştirildi!

Anadolu halkımızın "yerli malı haftası," bakkalları vardı! Yok edilerek, yerine Batı’nın süpermarketleri geçirildi! Yerli malı kullanmak bizim için bir övünç kaynağıydı, şimdi ev hanımları İtalyan mobilyalarıyla birbirlerine hava atmak için yarışıyorlar!

Anadolu’nun gelenekleri vardı, yozlaştırıldı!

Milliyetçiliği vardı, törpülenerek şekil değiştirilmeye çalışıldı!

Bir tek özdili kalmıştı, şimdi onu da elinden almaya çalışıyorlar.

Dilimiz bu Arapçalaştırma ve Farsçalaştırma çabalarına karşı direnecektir.

Bugün Doğa yerine Tabiat ya da Örneğin yerine Mesela kullanalım diyenler, yarın Bölen yerine Maksumünaleyn, Bölüm yerine Haric-i Kısmet, Çarpan yerine Mazrup, Çarpma yerine Zarb, Çıkarma yerine Tarh, Ondalık yerine Aşari de diyelim diyeceklerdir. Şimdi diyemezler çünkü büyük tepki alırlar! Hiç kuşkunuz olmasın. Önce Doğa yerine Tabiat ve Örneğin yerine Mesela'ya alışacaksınız. Bunlara alıştıktan sonra diğerleri gelecek! Benim çocukluğumda (çok eski değil sadece 35-40 yıl önce öz Türkçe kullanımı desteklenirdi. Şimdi tam tersi. Atatürk, Müselles yerine üç kenarlı genişleme anlamında "Üçgen" demiştir. Hangisi daha kolay akılda kalır, hangisi daha mantıklıdır? Sorarım size! Doğal olarak “-asyon” ekli uydurma sözcüklere karşıyız. Ama dilimize yerleşmiş ve dilimizin yapısına uyan Doğa ve Örneğin gibi sözcüklerle neden uğraşılıyor? Yaşamın her alanında bu geriye gitme özlemi neden? Bazıları istese de, Anadolu Halkı bunu yapmayacaktır.

biologus
13-05-2010, 16:14
Sen 50-100 sene once yazilmis kitaplari okuyup anlayabiliyor musun? Hic sanmam. Bu yukaridaki zihniyet yuzunden maalesef.

Bin yillik HAMID ismini HAM IT yapan zihniyet ile anca millet aya giderken yaya yururuz vesselam. :)

Dogasever
13-05-2010, 18:12
Sayın Biyologus,

Ben size saygılı davranıyorum ve siz diye hitap ediyorum. Karşılığında da aynı saygıyı beklememin hakkım olduğunu düşünüyorum. Ama yine de size kalmış bir şey. Bu konuda sizi zorlayamam.

Beni tanıdığınızı ya da yukardaki yazımı iyi irdelediğinizi zannetmiyorum.

Ben burada yalnızca Doğasever'i temsil ediyorum. Herhangi bir düşünce (sizin deyiminizle zihniyet) ya da akımın temsilcisi değilim. Yalnızca kendi adıma yazıyorum. Hiç bir akım beni ilgilendirmez. Sadece doğru bildiklerimi söylerim. Demokratik Cumhuriyet kültürünü özünde benimsemiş ve bu Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek eğitim kurumlarında bu eğitimi almış bir insan olarak aldığım eğitim, yurdum, devletim ve büyük milletimle gurur duyuyorum ve geleceğe de güvenle bakıyorum. Bakmaya da devam edeceğim. Sizin durumunuzu bilemem ama bildiğim tek şey var. O da sizinle aynı düşüncede olmadığımız. Ama ben yine de sizi olduğunuz gibi kabul ediyor ve hiç bir konuda suçlamıyorum. Çünkü siz bugünkü düşünce şeklinize kendiniz varmadınız, vardırıldınız. O yüzden sizi suçlamam söz konusu değildir.

Evet, haklısınız keşke 100 yıl önce yazılanları da okuyup anlayabilsek. Ama Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı'nı verip, sömürge güçleri elbirliğiyle yurdumuzdan attıktan sonra bir seçim yaptı ve giyiminden kuşamına, takviminden kadın haklarına, ölçü birimlerinden, harflerine kadar her şeyi değiştirdi. En güzeli de Monarşiyi terkederek Halkın kendi kendini yönetim sistemi olan Cumhuriyete geçti. Bu değişikliğin karşısındaysanız, tartışalım. Eğer bu değişikliğin karşısında değilseniz, sorun yok demektir.

Sayın Biyologus,

Gelelim 50- 100 yıl önceki kitapları okuyup okumadığıma. 50 yıl önceki kitapları rahatlıkla okuyorum. Hiçbir sorun yok. Eğer bu tümceyle Cumhuriyet öncesinde yani Osmanlı devrinde basılan kitapları kastediyorsanız, hayır bunları okuyamıyorum. Ancak isterseniz, o dönem de kaç kitap basıldığına bir bakalım. Sanırım aşağıda Osmanlıya Matbaayı kazandıran İbrahim Müteferrika'nın yaşamı ile bilgili bilgiler bu konuya biraz daha açıklık getirecektir:

Uygarlığın, bilimin gelişmesinde çok büyük etkisi ve katkısı olan matbaa, 1450 yılında (İstanbul’un alınması sırasında) Alman John Gutenberg tarafından Mainz’da bulundu. Osmanlı'da ise, Rum, Ermeni, Yahudi gibi azınlıklar 1450'li yıllarda, el yazması da olsa, İstanbul’da kendi yayınevlerini kurmuşlardı. Matbaa, Gutenberg'in 1450'li yılların başında icadından kısa bir süre sonra Osmanlı topraklarına geldi. İstanbul'da 1493'te Yahudiler, 1567'de Ermeniler, 1627'de de Rumlar ilk matbaalarını açtılar. Türkler’de hala matbaa yoktu. Türkçe basılan kitap yoktu. İlk Türk matbaası ise ancak 1727'de kuruldu. 1727'ye kadar da matbaa kurmak için herhangi bir teşebbüs yapılmamıştı. Üstelik yasaklama ve engelleme de olmuştur.

Ne yazık ki, Osmanlı bu eşsiz buluşu matbaayı, hem dinsel kökenli baskı, hem de ekonomik baskı ile («kâfir-kefere icadı» önyargısı ve küçümsemesi ile), 270 yıl gecikmeyle 1727 yılında (o da Lale Devrinde Macar Kökenli İbrahim Mütefferika’ın gayretiyle) getirebilmiş. Matbaaya karşı bu akıl almaz inat ve direnç, Osmanlı’nın çağdaş dünyadan (günümüze kadar yansıyan) 300–200 yıllık gerileme farkını yaratmıştır.
İbrahim Müteferrika, Osmanlıların gerilemesinin sebeplerini sekiz madde
halinde söyle sıralamıştır:

1. Kanunları uygulamak
2. Adaletsizlik
3. Devlet işlerini ehliyetsiz ellere bırakma
4. Bilim adamlarının fikirlerine tahammülsüzlük
5. Modern askeri teknolojiden habersiz olma
6. Orduda disiplinsizlik
7. Rüşvet ve devlet servetini kötüye kullanma

Matbaanın bulunduğu 1450 lerden 1500 lere değin geçen 50 yıl içinde Avrupa’da 40 bin dolayında kitap basılmıştır. Osmanlı Uleması, “gâvur icadı bununla Kuran basılmaz” diye tepki gösterir iken, J.Gutenberg’in, matbaasında ilk bastığı kitap Latince İncil’di. Osmanlılarda matbaa 1485 de II. Beyazıt tarafından yasaklanmış, aynı yasak 1515 te I. Selim’ce (yani ilk Osmanlı Halifesi Yavuz Selim) bu yasak yinelenmiştir. Osmanlıların Arapları “kavm-i necip”, Arapçayı da “necip dil” olarak görmelerine karşın, ilk Arapça kitaplar ancak 16. yyılda Avrupa’da Hıristiyanlarca basılmıştır.

Bir Macar askeri olan, Türklere esir düştükten sonra Müslümanlığı kabul eden, İbrahim Müteferrika kişisel çabasıyla 1727 de Avrupa’dan 280 yıl sonra İstanbul’da kurduğu ilk basımevinde yaşamı boyunca ancak 17 kitap basabilmiş. (Kaynak: Alpay Kabacalı, Türk Kitap Tarihi, Cem Yayınevi, 1989, Necip Asım Yazıksız, Kitap, İletiliş Yayınları, 1993, Albert Labarre, Kitabın Tarihi, Çev. Galip Üstün, Yeni Yüzyıl Kitaplığı) Avrupa’lıların 50 yıl içinde 40 bin kitap basmalarına karşın, Osmanlıların 1729 dan 1829 arası 100 yıl içinde basılan kitap sayısı sadece 180 dir. Kimi kaynaklara göre bu sayı 240’dır.

Evet 100 yılda en fazla 200 küsur kitap. O zamanki Osmanlı nüfusunun 18-20 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bu ise, 1 milyon kişiye 100 yılda 9 kitap ediyor! Yani orta büyüklükte bir Anadolu kentini düşününüz. Bu kentte eğer herkes okuma yazma bilirse (ki Osmanlıca okuma yazmanın ne kadar zor olduğunu ve nüfusun ancak çok sınırlı bir kesiminin okuma yazma bildiğini biliyoruz), 100 yıl içinde 9 kitap okuyabilecek! Doğal olarak el yazması kitaplar hakkında bir veri yok. O yüzden buraya almadım. Ancak, bu kitapların daha çok Kuran ve hadis yazmada kullanıldığını ve yazımlarının çok uzun zaman aldığını biliyoruz. O yüzden, yukardaki istatistikleri değiştirebilecek düzeyde olduğunu pek zannetmiyorum.

Şimdi Sayın Biologus (Adınızı da düşünceleriniz gibi ilginç bir yabancı terimden seçmeniz çok hoşuma gitti! Hiç olmazsa, biyologuz deseydiniz de hem Türkçe'ye biraz daha uysaydı hem de biyolog olduğunuzu düşünseydik! Belki de öylesiniz), yüzyıllar boyunca bu millet okumasın, öğrenmesin, istmesin diye elinden geleni yapan Sultanların karşısında Atatürk en doğrusunu yapmış ve okunması ve yazılması çok daha kolay olan harfleri seçmiştir. Ve gerçekten de şu anda hemen hemen herkes okuma yazma bilmektedir. Kitap okuyabilmektedir. 1928 ile 1938 yılları arasında basılan Latin harfli Türkçe kitapların sayısı 16.063’tür. Cumhuriyet ilan edildikten sonra ilk 6 ay içinde 240 adet kitap basılmıştır (eski Türkçe harflerle). Yani Osmanlı'nın yüz yılda yaptığını Cumhuriyet rejimi 6 ayda başarmıştır. Yani Osmanlının yüzyıllık döneminde basılan kitap sayısının tam 80 katı kitap sadece 1928 ile 1938 yılları arasındaki 10 yılda basılmıştır. (Yıla bölerek karşılaştırırsanız 800 katı eder!) Bu kitaplar, 556 adet matbaada basılmıştır. Bu istatistik bile tek başına Cumhuriyetin halkın eğitimine verdiği önemi anlatmaya yeterlidir. Parası olmayan ve Osmanlı’nın borçlarını da ödemeyi taahhüd eden o yeni devlet tüm olanaksızlıklara rağmen halkın eğitimine öncelik vermiştir.

Benim için bir tek kitabı okumak bile önemlidir. Maalesef, Osmanlı döneminde basılan kitapları okuyamıyoruz. Keşke onları da okuyabilseydik. Ama Osmanlıca kurslar var. İsteyen öğrenir ve okur. Ben kendi adıma bilimi takip etmek için sürekli İngilizce kitap okuyorum. ABD'de yaşadığınıza göre ve eğer biyologsanız, mutlaka siz de öyle yapıyorsunuzdur. Yukardaki mesajınızda belirttiğiniz gibi millet aya giderken yaya yürümemek, Osmanlı döneminde basılan bir avuç kitabı değil, Dünya'da basılmış ve artık yeryüzünde uluslararası bilim dili olarak kabul edilen İngilizce kitapları okumakla olur. Siz biyologsanız, İngilizce biyoloji kitabı okumanızı öneririm. Bırakın Osmanlıca, faülün faülatün kitaplarını edebiyatçılarla tarihçiler okusunlar.

Saygılarımla.

malbman
13-05-2010, 19:10
Sen 50-100 sene once yazilmis kitaplari okuyup anlayabiliyor musun? Hic sanmam. Bu yukaridaki zihniyet yuzunden maalesef.

Bin yillik HAMID ismini HAM IT yapan zihniyet ile anca millet aya giderken yaya yururuz vesselam. :)


Madem (sizin deyiminizle) yukarıdaki zihniyetten başladık, devam edelim. Yukarıdaki zihniyete sahip biri olarak, aşağıdaki (sizin sahip olduğunuz) zihniyet madem bu kadar detaya meraklı, aşağıdaki zihniyetin atladığı bazı detayları göstermek açısından bir kaç kelam etmek isterim. (Sanırım buraya kadar anlaşılmıştır. Zira elimden geldiğince 100 küsur yıllık sözcükler kulanmaya çalıştım.)

Hamid adının (isminin değil) Kuranda geçen Allah'ın 99 adından biri olması hasebiyle (burada anlamanız için özellikle hasebiyle yazdım) bin yıllık olması mümkün değil. Zira peygamberin 632 yılında öldüğünü biliyoruz. Kuran'ın, peygamberin öldüğü güne yani 632 yılına kadar indiğini bile varsaysak, kuran 22 yıl 2 ay 22 günde indiği için bu tarihi 632'den çıkardığımızda bile en az 1400 yıllık olur. Kerameti kendinden menkul bir bilim adamının böyle bir detayı gözden kaçırması pek olmamış.

Gelelim 50-100 yıllık kitapları okuyup okuyamadığımıza. Günümüzde İngiliz dilinin neredeyse atası sayılan William Shakespeare'in kitaplarının bile yeniden günümüz İngilizcesine çevrildiğini düşünürsek, Türkçe olmayan bir dilin Türkçe olarak 100 yıl sonra okunamaması pek de tuhaf olmasa gerek. Yukarıda dediğim gibi, kerameti kendinden menkul bir bilim adamının böyle bir detayı atlaması da olmamış.

Son olarak: (muhtemelen 50-100 yıllık kitaplar nedeniyle ancak) yazdığınız iki satırlık mesaja bile neredeyse bir sayfa cevap yazabiliyorsam, bu 100 yıl önceki dilin değil, bu günün Türkçesi'nin eseri olsa gerektir. Sizin okunamadığından dert yandığınız dili kullanıyor olsaydık, bu yazdıklarımın yarısını bile yazamazdım sanırım.

Bu nedenle siz hiç merak buyurmayın, eller aya giderken biz belki gidemiyoruz ama, sizin dediğiniz gibi yaya da değiliz. Asıl 50-100 yıllık kitaplara takılıp kalsaydık yaya kalırdık.

Bu nedenle; bana sorarsanız oturup bu durumu bir bilim adamı hassasiyetiyle bir kez daha gözden geçirin derim.

Kerameti kendinden menkul bir Türkçe aşığı. (Sevgili gece kusuruma bakmasın. Onun son söz kalıbından intihal yaptım:p)

biologus
13-05-2010, 19:19
[QUOTE=Dogasever;637925]

Ben de sizi oldugunuz gibi kabul ediyorum cunku inaniyorum ki, sizin tabirinizle "Çünkü siz bugünkü düşünce şeklinize kendiniz varmadınız, vardırıldınız. O yüzden sizi suçlamam söz konusu değildir." ayni sekilde dusunuyorum. Ama yine umutluyum ki bir gun sizler olmasanizda cocuklariniz bunun farkina varirlar diye dusunuyorum

Degidiklikler olmasi gerekiyor du ve oldu. Karsinda pek kimsenin olacagini sanmiyorum. Benim lafim degisiklik yapanlara degil. O degisikliklerden sonra kraldan cok daha kralci olup herseyi degistirmeye calisanlara. Yoksa Cumhuriyet doneminde cikan gazeteleri okursaniz o zamanlarda dahi dilde boylesi bir yozlasmanin yasanmadigni goreceksiniz.

Matbaa konusundaki yazdiklariniz tamamen suanda Milli egitimde de okutulan uydurma tarihten ibaret oldugunu dusunuyorum. Matbaa konusundaki engeller vs. vs. Bunlar sonradan iste o yukarida bahsettigim zihniyetin yine sonradan cikarttiklari urunler olarak goruyorum. Kaldiki Osmanli konusundaki goruslerinizin bir kisamina katiliyorum. En azindan gerileme sebeblerine. Osmanliyi sadece gerileme donemiyle degerlendirmek ise cok yanlis. Devletler Sinus grafigi gibi iner ve cikarlar. Osmanliyi kotulemek icin yazmadiginizi dusunuyorum. Yoksa 600 kusur senenin hepsini bir kefeye koymak akil sahibi kisilerin isi olmasa gerek.


Matbaa konusundaki Osmanli tutumundaki yazdiklariniz yukarida dedigim gibi bana gore sonradan uydurularak yazilan tarihimizden alintilar. Ayni gunumuzde UYUDURULAN TURKCE de oldugu gibi oldugunu dusunuyorum. Eger oyle birsey olsaydi suanda da Ne Kuran-i Kerimi ne de diger din kitaplarini basili sekilde goremezdiniz.


Tarih hakkinda oyle o kadar cok kitap var ki. Bunlarin her birisinin dogru oldugunu dusunmuyorsunuzdur umarim. Herkes kendi dunya gorusune uygun tarihcinin kitabini okuyor sonra bu boyledir diyor. Ayni sizin asagida verdiginiz kitap yayin evleri gibi.

LAtince OLU bir dildir. Onun icin degismiyor kolay kolay. Bio=Canli Logos=Bilim demek yani Canli bilimi. Hemen canli bilimi ile ugrastigimi anladiginiza gore dogru bir kullanici ismi secmisim.:) biyologuz yazsaydiniz ve Turkceye uysaydi demissiniz ama dedimya Uydurukcalardan bunaldim artik. orjinali yazsam bu sefer SEN DINCISIN muhabbeti yapiliyor :) yani yukari tukursen bi baska, asagi tukursen bi baska. :) Boyle yani biologus seklinde idare edelim cunku ismim olan METIN`i kullansak. Arabca isim diye buna da sikayetci olanlar cikacaktir :)

Osmanli Sultanlari ve Ataturk`un yaptigi isleri konusuna hic girmiyorum. Oncelikle hepsine katilmadigimi belirteyim. Girmememin sebebi ise Turkiye maalesef degisik fikirde insanlari kabullenme ozurlu. Yani kendi gorusu gibi dusunmuyorsa digerinin gorus soylemeye hakki bile yoktur, gibi bir hava var. Sizin icin demiyorum genel bir izlenimim bu. Onun icin simdi biseyler yazsam yine bazilari anlamadan veya anlamaya calismadan cevap yazip polemik olusturmalarini istemem. Bu demek degil ki Ataturk`un yaptigi islere karsiyim. Yanlis anlasilmasin. Bazi eksik gorudugum noktalar var. Osmanli Sultanlarini da genellememek lazim. Hepsini ayni kefeye koyup Osmanli boyleydi demek Osmanli Tarihinden bi haber insanlarin yapacagi istir diye dusunuyorum.


Ayni sekilde ben de sizin gibi bilimi takip etmek icin ingilizce okuyorum. Ayni zamanda yasadigim ulkenin dili ingilizce oldugu icin buna mecbur da kaliyoruz.

Viyana`da yasadigim siralarda bir grub Amerikali tarihci ile ulusal kutuphanede karsilasip tanismis idik. Osmanli arsivlerini inceliyorlardi Viyana`daki devasa kutuphanede. Muhabbetimiz sirasinda ogrendim ki hukumetlerinin gonderdigi bu tarihciler degisik ulkelerde Osmanli devletini arastiriyor nasil oluyor da cep telefonu bile yokken 600 kusur sene dim dik ayakta durdu, bunun formulunu cikartmya calisiyorlardi. Cunku nerdeyse 150-200 senelik bir tarihi olan Amerika catirdamaya baslamis idi.

Her yanlisi bir kisiye yuklememek gerek. Her guzelligi de bir kisiye yuklememek gerek.

Ayni yoldan yurudugum degerli hocam Oktay Sinanoglu`nun BYE BYE TURKCE kitabi sanirim dusuncelerimi anlatiyor olabilir.

Saygılarımla.

biologus
13-05-2010, 19:22
Dogasever
SEN siz konusunda ise kusura bakmayin.
O konuda ozur dilerim haklisiniz, ne kadar ingilizce ve Almancada hem SEN gibi kullanmak adet olsa da bazen Turkce yazarken de ingilizce dusunuyorum sanirim.
Tekrar kusura bakmayin

MeyveliTepe
13-05-2010, 20:14
Arkadaşlar,
Sözcüklerin doğru yazılması, yazım kuralları vs. olabildiğince somut ve bunlar üzerindeki görüşlerin genelde tartışılacak bir yönü yok. Fakat, iş "dil" konusuna geldiğinde tartışılabilir çok şey var ama bu defa varılacak somut bir sonuç yok. Bu yüzden hoş tartışmalar, tezler, karşı tezler muhakkak zevkli ama lütfen bunları olması gerekenin üzerinde kişisel gerilim konusu yapmayalım.

"Dil" öyle bir şey ki, onu belirleyen tarihsel, kültürel ve ekonomik koşullardır. Kendi mecrasında akmak zorunda olan, önüne set çekilemez bir su gibidir. Bu akışa müdahale, ancak tarihe, kültüre ve ekonomiye, yani dilin mecrasına müdahale ile olur. Herhangi bir zaman kesitinde de yeknesaklığı yoktur. Bireyden bireye, kesimden kesime değişir.

Yukarıdaki mesajımda;
"tabiyat", bence böyle bir kelime olabilir. Tabiat anlamında değil de "tabi" olmaktan gelen bir anlamı var.
diye yazmıştım. Umarım bu kadar tartışmanın çıkmasında bunun payı yoktur.

Evet, "tabiyat" diye bir kelime yok (henüz). TDK'da da bulunmuyor. Ben de var demedim zaten, "olabilir" dedim. Bunu derken "tabiiyet" sözcüğünü de düşünmedim. Yazarın biri, "tabi" kökünün devamına"yat" eki koyarak "tabiyat" yapabilir. Tutar, tutmaz, yerine oturur oturmaz, bu biraz da onun becerisine kalmış. Önemli olan, o sözcükle bir anlam veriyor mu veremiyor mu? Zaten o sözcüğün toplumda tutup tutmaması da çoklukla o anlamın tekrar edip etmemesine bağlı biraz da.

Unutmayalım, "dil"in kemiği yoktur. Sınırları da olmaz bu bakımdan :)

Dogasever
13-05-2010, 20:15
Biologus'tan alıntı:
Degidiklikler olmasi gerekiyor du ve oldu. Karsinda pek kimsenin olacagini sanmiyorum

Sn Biologus,

Öncelikle mesajınız ve saygılı sesleniş biçiminiz için teşekkür ederim.
Atatürk Devrimleri'ne karşı olmamanıza sevindim. O zaman çok fazla tartışacak bir konu yok demektir. Ancak aşağıdaki birkaç noktayı da belirtmeden geçemeyeceğim:

Matbaa:
Benim Matbaa hakkındaki düşüncelerimin uydurulmuş olduğunu zannetmiyorum. Ortada o dönemde basılmış yüzbinlerce basılı kitap olmadığına göre (herhalde Atatürk'ün bu kitapları yaktırdığını düşünmüyorsunuzdur!), bu kitaplar basıldıysa, nereye gitti? Yani 1727'den önce Osmanlı'da çok sayıda kitap basılıp, vatan topraklarında millete satıldıysa, bir yerlerden çıkması gerekmez miydi? Herhalde, bu kadar yılda basılmış kitabı birilerinin saklamış olması gerekirdi. Neyse, bu konuda daha fazla bir şey söylememe gerek yok. Her şey ortada. Bu konu yabancı kaynaklarda da geçiyor. Yani yalnızca Turkiye Cumhuriyeti'nin uydurması değil!

Osmanlı Konusu:

Tabii ki amacım Osmnalı'yı tümden karalamak değil. Bu kadar büyük bir toprak parçasını 600 yıl yönetmek kolay olmasa gerek. Ama çok hata yapan devlet büyükleri vardı. Bunları anlatıp mutlaka ders çıkarmalıyız.

Biologos:

Canlı bilimi terimini sizden duymak çok umut verici. Benim böyle bir sorunum yok. Adımdan ne olduğumu en kara cahili bile anlıyor: Doğasever.

Adlar: Sanıyorum bu konuda biraz önyargılısınız. Artık Türkiye bu ad sorununu aştı! Bunları gündemde tutmalıyım lütfen. Adınız ister Metin olsun, ister Biologos, ister Abdulmuttalib (p ile mi yazılıyor yoksa b ile mi bilemiyorum!), bizler için önemli değil. Çünkü o sizin adınız. Ana babanızın verdiği ad. Onlar öyle uygun gördülerse, bu devlet dahil hiç kimseyi ilgilendirmez.

Daha fazla yazmak istemiyorum. Ancak size bir sorum olacak:
Kaç yıldır Amerika'da yaşıyorsunuz?

Saygılarımla

biologus
13-05-2010, 22:12
Dogasever guzel muhabbet icin tesekkurler
ozelden yazarim kac senedir yasadigimi yoksa konu dagilacak iyice :)

nevsune
13-05-2010, 23:02
Başlığın adı "Forumda Türkçenin doğru kullanımı". İstenilen sadece Türkçenin doğru düzgün kullanılması, yazılan mesajlarda yazım kurallarına uyulması. Bunda tartışılacak ne var, hiç anlayamıyorum. Cümleniz büyük harfle başlamışsa, noktalama işaretlerini kullandıysanız, kelimeleri de bozmadan düzgün yazıyorsanız, kimin ne itirazı var ki? İster doğa yazın ister tabiat, ister misal yazın ister örnek ama doğru olsun.


LAtince OLU bir dildir. Onun icin degismiyor kolay kolay. Bio=Canli Logos=Bilim demek yani Canli bilimi.


Latince yaşam (canlı) kelimesinin karşılığı "bios"tur. Doğrusunu yazalım da akıllarda yanlış kalmasın.

Yücel Özlem
13-05-2010, 23:54
Sen 50-100 sene once yazilmis kitaplari okuyup anlayabiliyor musun? Hic sanmam. Bu yukaridaki zihniyet yuzunden maalesef.

Bin yillik HAMID ismini HAM IT yapan zihniyet ile anca millet aya giderken yaya yururuz vesselam. :)

Ayni sekilde ben de sizin gibi bilimi takip etmek icin ingilizce okuyorum.

Bay biologus, hamid, muhammed, ömer, osman, mehmet kelimelerini yaşadığınız ülkede (İngilizce) nasıl yazıyorlar?

Dogasever
14-05-2010, 12:03
Arkadaşlar bence bu konu kapanmıştır. Sn Nevsune'nin dediği gibi, herkes istediği sözcüğü kullanabilir. Benim eski sözcükleri kullananlara herhangi bir sözüm yok zaten. Herkes doğal olarak istediği sözcüğü kullanabilir. Buna kimse karışamaz. Önemli olan anlaşılır olabilmek ve yazım kurallarına uymaktır. Tüm bunların dışında bir de dilin gelişimi söz konusudur. Bunu da kimse engelleyemez. Örneğin, bilgisayar sözcüğü tutmuştur. Kompüter diyenler zamanla azalacaktır. Bu çok doğaldır. Nasıl suyun akışını tersine çeviremezseniz, bu gerçeği de değiştiremezsiniz. Bu konuda Meyvelitepe'nin aşağıdaki mesajı son derece açık bir şekilde her şeyi anlatıyor:

"Dil" öyle bir şey ki, onu belirleyen tarihsel, kültürel ve ekonomik koşullardır. Kendi mecrasında akmak zorunda olan, önüne set çekilemez bir su gibidir. Bu akışa müdahale, ancak tarihe, kültüre ve ekonomiye, yani dilin mecrasına müdahale ile olur. Herhangi bir zaman kesitinde de yeknesaklığı yoktur. Bireyden bireye, kesimden kesime değişir.

Benim kabul edemediğim yeni sözcükler yerine eskilerinin kullanılmasının önerilmesidir. Hatta istenmesidir. Yeni olanlar her zaman doğru da değildir. Örneğin, bilgisayar bence aslında doğru değildir. Çünkü bilgi sayılmaz! Ama bu sözcük halk tarafından benimsenmiştir. O yüzden, doğru da olsa yanlış da olsa kabul edeceğiz. Çünkü yine de birşey ifade ediyor. Kompüter, hiçbir şey ifade etmiyor (Türkçe anlam olarak!).

Mesleğim gereği, ben de başkalarının çevirilerini düzeltiyorum ve kesinlikle misal, tabiat, şart, ihtiyaç, kriter, minimum, ebeveyn, prensip, konsept, vb. kullananların bu sözcüklerini örnek, doğa, koşul, gereksinim, ölçüt, en az, ana baba, ilke, kavram, vb. ile değiştirmiyorum. Çünkü yazdıkları sözcüklerin hepsi doğrudur ve benimsenmiştir. Bizlere düşen bu sözcükleri olduğu gibi kabul etmektir. Bu sözcükler zaman içinde ayıklanacak bazıları ise unutulacaktır. İnsanlara bunları kullanın demek baskı kurmak anlamına gelir ki buna da ilke olarak hepimiz karşıyız. Bırakın hepsi halkın eleğinden geçsin.

Zaten bir dilin zenginliği sadece yabancı dillerden alınan sözcüklerin azlığı ya da çokluğu ile ölçülmemelidir. Diğer önemli bir nokta, alınan yabancı sözcüğün o dilin dilbilgisi kurallarına uydurulup uydurulamamasıdır. Türkçe işte bu konuda mükemmeldir. Hangi sözcüğü alırsanız alın, Türkçe'nin yapısına uymaktadır (Doğal olarak uymayan bazı sözcükler de olabilir). Türkçe'nin eklerini yabancı sözcüklere de fazla zorlanmadan uydurabiliriz.

Cumhur Tonba
14-05-2010, 23:20
Her hangi bir nesneyi , duyguyu 4-5 değişik kelime ile ifade edebiliyorsak, dilin zenginliği sayesindedir. Sayın Doğasever'in dediği gibi ''Bırakın hepsi halkın eleğinden geçsin''

Bir fıkra vardır. Yabancı Türkçe öğrenmeye karar verir. tam 10 sene ayırır bu işe. Artık kendisinden emindir. Son denemelerinde yanındakine sorar. ''Geliyormusun?'' Karşısındaki cevap verir. '' aa'' Tekrar başlar. 1-2 sene daha çalışır. Yine aynı soru ''Geliyormusun?'' Cevap''Hıhı'' Ve bu böylece devam eder.

katmer
15-05-2010, 10:06
Osmanli Sultanlari ve Ataturk`un yaptigi isleri konusuna hic girmiyorum. Oncelikle hepsine katilmadigimi belirteyim. Girmememin sebebi ise Turkiye maalesef degisik fikirde insanlari kabullenme ozurlu. Yani kendi gorusu gibi dusunmuyorsa digerinin gorus soylemeye hakki bile yoktur, gibi bir hava var. Sizin icin demiyorum genel bir izlenimim bu. Onun icin simdi biseyler yazsam yine bazilari anlamadan veya anlamaya calismadan cevap yazip polemik olusturmalarini istemem. Bu demek degil ki Ataturk`un yaptigi islere karsiyim. Yanlis anlasilmasin. Bazi eksik gorudugum noktalar var. Osmanli Sultanlarini da genellememek lazim. Hepsini ayni kefeye koyup Osmanli boyleydi demek Osmanli Tarihinden bi haber insanlarin yapacagi istir diye dusunuyorum.

Son birşey söylemeden edemeyeceğim. Biz 15-20 sene evveline kadar düşüncelere saygı duymayan bir millet değildik. Son zihniyetler tarafından oldurulmaya çalışıldık. Ben, Ermeni komşusuna bayramlaşmaya giden, onlara kurban eti götüren, Kur'an okumayı öğrenen ama asla yobaz olmayan, diğer Ermesi komşusunu seneler sonra görüp sevinçten ağlayan, Kürt komşusunun tüm maddi sıkıntısını paylaşan, Laz komşusunun cenazesini bekleyen bir kesimin çocuğuyum. Büyük bir kısmımızın da halâ böyle olduğuna inanıyorum.

Siz şanslı kişilerdensiniz sayın Biologus. Yüce Rabbimin rüyalarda tavsiye ettiği yerde yaşıyorsunuz. Hem orada aya da gidiliyor. Merak etmeyin, biz bu zihniyetimizle yaya kalmayız. Yaya bırakılmak istenmezsek tabii.

Cumhur Tonba
15-05-2010, 18:21
1929-14 Mayıs 2010. (Doğan AKSAN)

Anlam Bilimi ve Türk Anlam Bilimi (1971), Tartışılan Sözcükler (1976), Her Yönüyle Dil (1988), Türkçenin Gücü (1987), Şiir Dili ve Türk Şiir Dili (1993), Türkçenin Söz Varlığı (1996), Anlam Bilim Konuları ve Türkçenin Anlam Bilimi (1998) olan Doğan Aksan'ın ayrıca dil, bilim ve Türkçe ile ilgili 70'i aşkın araştırması bulunan ve çalışmalarıyla dilimize çok şeyler kazandıran Prof.Dr. Doğan Aksan Bugün son yolculuğuna uğurlandı.
Türk Dilinin büyük ustası. Gözün arkada kalmasın.

N.Hel
15-05-2010, 18:40
Sn. Biologus,

Bir bilim adamı Sn. Doğasever'in Osmanlı'da matbaa konusunda verdiği bilgileri ya doğrular, ya yalanlar ki bu durumda bir kaynak göstemesi gerekir ya da bu bilgilerden şüphe duyar ki bu durumda da konuyu ahkam kesecek kadar önemsiyorsa şüphe ifadesinin devamında ilgili kaynakları araştırmalıdır. Bu bilgilerin ... olduğunu sanamaz/düşünemez. Çünkü verilen bilgiler somut tarihleri ve kararları, somut rakamları içermektedir. Bu bilgilerin tamamı Osmanlı arşivinden veya bu arşivleri kaynak olarak kullanan yayınlardan rahatlıkla kontrol edilebilir. Bu bilgilere bakıp varsayımda bulunmak ben insanda 46 kromozom olduğunu sanıyorum/sanmıyorum demekten farkı yoktur.

Tarihi herkesin kendince yorumladığı pek çok yayın var, haklısınız. Örneğin son dönem buralarda Atatürk'ü Vahdettin'in vatanı kurtarmak için Anadolu'ya gönderdiğini yazanlar var. Herhangi biri bunun böyle olduğunu zannedebilir. Nitekim biraraya geldiklerinde ne konuştuklarının bir kaydı yok. Ne olduğunu ne de olmadığını kanıtlayabiliriz. Ama Anadolu'da yoksulluk içindeki bir avuç vatansever tarifsiz zalimlikler yapan düşmanla çarpışırken, çarpıştığı düşmana ait uçaklarla Vahdettin'in Atatürk'ü ve düşmanla savaşanları hain/dinsiz ilan eden yazılar/fermanlar attırdığı somut bir vakadır. Benim mantığım bu ve bunun gibi somut olaylara bakıp Vahidettin'in hain olduğunu düşünmeme yetiyor. Siz bunu başka şekilde yorumlarsınız buna bir şey diyemem. Sizin fikriniz sizin yorumunuz der öyle kabul ederim.

"... Cumhuriyet doneminde cikan gazeteleri okursaniz" gibi bir ifade kullanmışsınız. Hala Cumhuriyet döneminde olduğumuzun farkında olduğunuzu, burada "Cumhuriyetin ilk yıllarında" demek istediğinizi varsayıyorum. Gerçekten o tarihlere ait bir gazete okuyup okumadığınızı merak ediyorum. Günümüz Türkçesine çevrilmiş bazı gazeteleri okumuştum. Ben onları okuduğumda daha sıcağı sıcağına emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin zalimliklerini, ihanetlerini, dedelerimizin yoksunluklarını, fedekarlıklarını, azmini hissediyorum. Bu hissiyat ihanet içindeki çürümüş Osmanlı'ya maalesef bir sempati duymama engel oluyor. Önyargılar olmadan onları okuyanların aynı hissiyata kapılacaklarını düşünüyorum. Tabii ki benim düşüncem bu siz ne hissedersiniz bilemem. Sizin yorumunuz der öyle kabul ederim.

Son bir söz de "uydurakça" sözünüze. Ne Türkçe, ne Farsça ne de Arapça da böyle bir söz yok. Harf hatası var varsayıp "uydurukça" derseniz öyle bir sözcük te yok. Doğrusu "uyduruk" ya da "uydurma" olacak. Hoş, bulduğunuz sözcük -uydurukça- uydurma da olsa bence güzel olmuş. Kullanılmasını da inanın hiç yadırgamadım. Görebildiğim kadarıyla Türkçe kurallara uygun üretilmiş bir sözcük. Nitekim tüm dillerdeki tüm sözcükler uydurma değil mi zaten. Hayatımıza yeni giren "şey"lere bir ad vermeyecek miyiz? Bundan 500-1000 yıl önce uydurulabiliyorsa 80 yıl önce ya da bugün uydurulmaması için bir neden var mı? Kaldı ki dil devrimiyle beraber yapılan Türkçeleştirmede yeni uydurulan sözcükler varolan Türkçe köklere Türkçe dilinin kurallarıyla yeni eklemeler yapılarak üretilenlere kıyasla çok daha azdır. Bunun neden yapıldığı, ne getirip ne götürdüğü burada birkaç sözcükle ifade edilebilecek bir şey değil bence. Mutlaka kaybettirdikleri var, ama kazancı daha büyük görmüşler ki böylesi zor bir işe girişmişler. Ben de kazancın çok daha büyük olduğunu düşünüyorum, tabii ki siz aksini düşünebilirsiniz. Sizin yorumunuz der öyle kabul ederim.

Sonuç olarak Sn. Biologus, herhangi bir konuda istediğiniz gibi düşünebilirsiniz. Olduğunuz gibi kabul ederim sizi. Ama lütfen somut olayları sanmayın, ya doğrulayın ya yalanlayın. Tabiat sözcüğünün sizin için bir kokusu olabilir. Benim için bir özelliği yok, konuşurken tercih etmem. Oysa sizce uydurukça olan doğa sözcüğü çocuğuma ad olarak vereceğim kadar özel benim için. Siz tabiat deyin, eminim hepimiz anlarız. Ama tabiyat derseniz muhtemelen yanlış anlarız.

Sn. Aksan'ı saygıyla anıyor, tüm yakınlarına ve yakın hissedenlere başsağlığı diliyorum.

Sevgi ve saygılarımla


not: Cumhuriyet'in ilk yıllarına ait bazı manşetleri Ankara Ticaret Odası'nın Unutulan Arşivler (http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=1112&l=1) çalışmasında görebilirsiniz.

betito
21-05-2010, 14:55
http://www.akvaryum.com/Forum/forumlarda_turkce_kulla_k376664.asp

Bir başka site yazım kurallarına uyulması konusunda bilgi veriyor, güzel değil mi? :)

malina
21-05-2010, 17:53
http://www.akvaryum.com/Forum/forumlarda_turkce_kulla_k376664.asp

Kırmızı yazılan kurallara bakıp acaba altında örnek verilenler doğru mu yazılmış?

Yanlış olduğunu düşündüklerinizi sorsanız daha kolay olmaz mı?

betito
22-05-2010, 12:34
Gereksiz bir soru sorduğumu düşündüğümden yazımı değiştirdim. :)

Dogasever
23-05-2010, 12:38
Forumda yapılan yazım hataları o kadar çok ki, bu soru yapılan hataların yanında önemsiz bir ayrıntı gibi durabilir. Ancak, ben kendi görüşümü bildirmeden önce yeni bir konu açmak istedim. Biri mi doğru yoksa birisi mi?

Birkaç örnek vereyim: Türkçe'de:

İki - ikisi
Altı - altısı
Yedi - yedisi

diyoruz ve bu doğrudur çünkü i veya ı gibi ince seslilerle veya

Ankara- Ankarası
Koru- korusu
Soru - Sorusu

gibi kalın seslilerle biten sözcüklerden sonra, -s- kaynaştırması getirerek söylüyoruz.

Ama:

üç - üçü (üçüsü değil!)
beş - beşi (beşisi değil!)
sekiz - sekizi (sekizisi değil!)
on - onu (onusu değil)
onbir - onbiri (onbirisi değil!)

dediğimiz halde

Neden "Bir" için "Biri" dememiz gerekirken bazen "Birisi" diyoruz? Anlamıyorum! Anlayan varsa bana anlatsın lütfen!

zeynep dila
23-05-2010, 14:42
Sayın Doğasever,
Ben de açtığınız konuya ekleme yapmak istiyorum.

Ünlüyle biten bir sözcüğe ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde araya "n, s, y, ş" kaynaştırma ünsüzlerinden biri girer:

Yolcu-n-un
Ora-y-a
Anne-s-i
iki-ş-er

N.Hel
23-05-2010, 17:26
Neden "Bir" için "Biri" dememiz gerekirken bazen "Birisi" diyoruz?

"... tanesi" anlamında sessiz harfle biten diğer sayılarda olduğu gibi "bir" için de "biri" doğru olmalı. "Raftaki kitaplardan birini (ya da üçünü) aldı." Bu cümlede "birisini" doğru olmaz diye düşünüyorum.


"Birisi" dediğimiz zaman bir kişiden, -belirsiz bir kişiden- bahsediyoruz. İngilizce "somebody" gibi. "Birisi kitabı raftan almış." Bu anlamda da "birisi" yerine "biri" ni kullanabileceğimizi sanıyorum.

Dogasever
23-05-2010, 17:44
"Birisi" dediğimiz zaman bir kişiden, -belirsiz bir kişiden- bahsediyoruz. İngilizce "somebody" gibi. "Birisi kitabı raftan almış." Bu anlamda da "birisi" yerine "biri" ni kullanabileceğimizi sanıyorum.

Sn Nel
Sizinle aynı görüşteyim. Aslında bu bizim işgüzarlığımız değil mi? Nedense, "bir" sözcüğüne de bahsettiğiniz tüm amaçlar için sadece bir -i takısı yeterliyken, toplumda birçok kişi nedense bunu yeterli görmeyip, bir -s- kaynaştırmasıyla bir -i takısı daha ekliyor. Bence bu ikinci -i takısı son derece gereksiz. Birincisi zaten bu işi dil bilgisi açısından yapıyor. Herhalde halkımız bunu sırf pekiştirmek için kullandı ve alışkanlık yaptı! Dil bilgisi açısından bence doğrusu "biridir." Buradan yola çıkarsak, nasıl "üçüsü geldi" demiyorsak, "birisi geldi" de dememeliyiz diye düşünüyorum. Aynı komik duruma düşülmüş olmuyor mu? Halk arasında sadece kulak alışkanlığı olduğu için garipsenmiyor olabilir ama benim kulağımı çok tırmalıyor!

Cumhur Tonba
24-05-2010, 03:23
Önce bu iki kelimeye (biri ve birisi) etimolojik (kökenbilim) olarak bakalım.

biri>> (zamir)
bir + i >> bir:isim kökü, -i: isimden isim yapma eki

bir+i+s+i >> (zamir)
bir:isim kökü
-i:isimdem isim yapım eki
-s-:kaynaştırma harfi
-i:iyelik (aitlik) eki

Anlam yönüyle bakacak olursak;

Her iki kelime de canlılar için (hayvan,bitki,insan) kullanılabilir;ancak "birisi" sözcüğü yaygın olarak canlılar için kullanılmaktadır.

Örnekler:
biri>>>

1 . Bir tanesi:
"Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti."- M. Ş. Esendal.
2 . Bilinmeyen bir kimse:
"İhtimal, hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi."- O. S. Orhon.
3 . Yüklem durumunda olan bir ad tamlamasının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatan bir söz:
"Kendisi vaktiyle arabacının biri idi."- .


birisi>>

Herhangi bir kimse:
"Birisi sezecek olsa kim bilir ne dedikodular çıkarılırdı."- E. Bener.

iş314
07-11-2010, 01:18
Ama dilimize yerleşmiş ve dilimizin yapısına uyan Doğa ve Örneğin gibi sözcüklerle neden uğraşılıyor? .

Doğa ve Örneğin. Tabiat ve Misal. Birincisinde züppelik var. İkincisi daha bizden.

Güler
07-11-2010, 05:24
Bizler Tabiat ve Misal'i kullanıyoruz ama genç nesil Doğa ve Örneğin'i tercih ediyor.
Bence züppelik değil.
İçine Nature veya example gibi kelimeler serpiştirilirse züppelik olur gibi düşünüyorum.

MeyveliTepe
11-11-2010, 21:24
Bu sözcüklerin hepsi kullanılabilir ve yerine göre biribirlerinin de alternatifi olmayabilirler. Metnin konusuna, uslûba, gidişata, kime yazıldığına ya da söylendiğine göre bazen "tabiat" iyi gider, bazen de "doğa" :)

aygün
11-11-2010, 22:48
Atatürk' ün TDK' yı kurmadaki amacı, dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak, arı bir dile dönüşümünü sağlamaktı ki; kurtuluş savaşıyla başlattığı bağımsızlık hareketi, tek boyutlu bir hareket olma özelliğini asla taşımadı.

"Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır." Sözüyle mücadelenin siyasi, ekonomik, ve kültürel boyutlu olduğuna dair vurgusunu farketmek gerek.

Nitekim, cumhuriyeti kurduktan sonra savaş yorgunu bir ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların yetersizliğinin ardına sığınılmadan, hızla gerçekleştirilen yeniliklerden ve ülkeye kazandırılan bir dizi kurumdan TDK, yalnızca biridir.

Hangi konuda olursa olsun; bilimsel dayanağı olmayan bir eleştirinin bana göre hiç bir değeri olamaz.

"doğa" ve "örneğin" sözcüklerine değinmek gerekirse türedikleri sözcükler incelendiğinde; kökenlerinin yine Türkçe sözcüklerden oluştuğunu görürüz.

Biri "doğmak", diğeri ise "örnek" sözcüğünden türemiştir ki; ikisi de öz be öz Türkçe sözcüklerdir.

Buna karşın, "tabiat" ve "misal" ise arapça kökenlidir ve kültür etkileşiminin bir sonucu olarak dilimize yerleşen sayısız yabancı sözcükten sadece iki tanesidir.

Osmanlıca, başta arapça ve farsça, sonraları (sanırım kapitülasyonlardan sonra) fransızca kökenli sözcüklerin de etkisiyle öz Türkçe olma özelliğinden uzaklaşmış, deyim yerindeyse karma bir dile dönüşmüştü.

TDK' nın uzunca bir zamana yayılan ve dil bilimcilerin katkılarıyla gerçekleştirdiği çalışmalar, dilimizi özgürleştirmek adına yapılmıştır.

Unutulmamalıdır ki; diline yabancılaşan bir toplum, aslında kendine yabancılaşmaktadır ve aklı başıda hiç kimse o toplumun özgür olduğu iddiasında bulunamaz.

Ve........Dilini önemsemek, doğru, düzgün ve etkili kullanma duyarlılığını göstermek; kendine, değerlerine ve toplumuna değer verenlerin çabasıdır.

Asla züppelik gibi basit ve yüzeysel değerlendirmelerle tanımlanamaz.

Cumhur Tonba
14-11-2010, 21:01
Doğa ve Örneğin. Tabiat ve Misal. Birincisinde züppelik var. İkincisi daha bizden.
http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=713614&postcount=55

Merhaba iş314
İlk olarak verdiğim Link'e bir göz atarsanız sevinirim. Yukarıda misalini verdiğiniz kelimelerin birçoğunu arkadaşlarımız kullanıyor. Örneğin; kimi doğa derken, kimi tabiat diyor. Tabii ki öz türkçe konuşalım. fakat dilimize yerleşmiş kelimeleri bir anda çıkarıp atabilir miyiz? Bir kelimenin yerleşmesi için uzun yıllar geçmesi gerekiyor.
Ben bu büyük ailedeki hiç bir arkadaşımın züppelik olsun diye o kelimeleri kullandığını zannetmiyorum. agaclar.net sitesine de yakışmayan bir kelime olduğunu belirtmek isterim.

aygün
15-11-2010, 01:00
Sayın Cumhur Tonba merhaba...

Alıntı yaptığınız üyenin o mesajına duyduğum tepkiden yola çıkarak yazmıştım ben de. Bir yanlışlık mı var, bana mı öyle geldi?

Çünkü ortak bir nokta da bulunduğumuza göre cevabınız mesajını eleştirdiğiniz üyeye gitmeliydi diye düşünüyorum.

Dilimize yerleşmiş sözcüklerin bir kalemde silinip atılmasının gerektiği şeklinde algılanacak bir cümlem olmadığı gibi iddiam da yok. Kaldı ki; bu ha diyince olabilecek bir şey de değil zaten. Gerekli olup olmadığı tartışılabilir doğal olarak. Yazının odaklandığı konu bu değil.

Dediğim gibi, alıntı yaptığınız üyenin söz konusu mesajına bir tepkiydi.

Yalnız, mesajınızda bir link göremedim.

İyi bayramlar...

Cumhur Tonba
15-11-2010, 10:25
Sayın Cumhur Tonba merhaba...

Alıntı yaptığınız üyenin o mesajına duyduğum tepkiden yola çıkarak yazmıştım ben de. Bir yanlışlık mı var bana mı öyle geldi?

Çünkü ortak bir nokta da bulunduğumuza göre cevabınız mesajını eleştirdiğiniz üyeye gitmeliydi diye düşünüyorum

Aygün Hanım, sizden çok çok özür diliyorum. Hata ile sizin isminizi yazmışım. Bilmem beni affedebilecek misiniz? Gece sabaha arşı 4,54 de düzeltecektim. Tam yazdım site error verdi. Bir daha açamadım. Şu an uykudan kalktım ve inanın elimi yüzümü dahi yıkamadan bu mesajı yazıyorum.
Saygı ve sevgilerimle. Dilerim affedersiniz.

İş 314 e göndereceğim link de buydu.
http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=713614&postcount=55

aygün
15-11-2010, 12:33
Aygün Bey, sizden çok çok özür diliyorum. Hata ile sizin isminizi yazmışım. Bilmem beni affedebilecek misiniz? Gece sabaha arşı 4,54 de düzeltecektim. Tam yazdım site error verdi. Bir daha açamadım. Şu an uykudan kalktım ve inanın elimi yüzümü dahi yıkamadan bu mesajı yazıyorum.
Saygı ve sevgilerimle. Dilerim affedersiniz.

İş 314 e göndereceğim link de buydu.
http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=713614&postcount=55

Lütfen, şimdi de ben üzüldüm. Olabilecek şeyler bunlar, önemli değil.
De, benim de bir keresinde bir üyemize yaptığım gibi, şu 'Bey' i de 'Hanım' yapsak tam olacak :)

Sağlcakla kalın.

Cumhur Tonba
15-11-2010, 21:31
Lütfen, şimdi de ben üzüldüm. Olabilecek şeyler bunlar, önemli değil.
De, benim de bir keresinde bir üyemize yaptığım gibi, şu 'Bey' i de 'Hanım' yapsak tam olacak :)

Sağlcakla kalın.

Hata üzerine hata buna derler Aygün Hanım.
Artık buralardan uzaklaşıp biraz ortalıkta gözükmemem lazım. Engin hoşgörünüz için minnettarım.

(Tüm düzeltmeler yapılmıştır)

aygün
15-11-2010, 22:36
Utanmaya başlıyorum ama:o

Keşke tüm hatalar böyle masumane olsa Cumhur Bey, ve herkes bu denli nazik...

İnanın bazılarının yanında sizinkinin esamesi duyulmaz. Anlayışsızlıklar, kabalıklar
ukalalıklar....O yüzden lütfen müsterih olun...

pria
16-11-2010, 09:19
Bizler Tabiat ve Misal'i kullanıyoruz ama genç nesil Doğa ve Örneğin'i tercih ediyor.
Bence züppelik değil.
İçine Nature veya example gibi kelimeler serpiştirilirse züppelik olur gibi düşünüyorum.

1976'larda İstanbul Üniversitesinde bir prof. hocamız vardı..Üst sınıf öğrencileri bizi hep uyarırdı o hoca hakkında..''Sakın...yazılı sınavları yanıtlarken süreç kelimesini kullanmayın..vetire veya process kelimelerini kullanın ama asla süreç kelimesini kullanmayın..yoksa sıfırı basar'' derlerdi..Mezun olana kadar o hocanın sınavlarında sınav sonunda yanıtlarımızı kontrol eder;yanlışlıkla yazdığımız öztürkçe kelimeleri siler,yerine arapça,farsça veya ecnebi dillerindeki karşılıklarını yazardık..
İşte böyle bir öztürkçe düşmanlığı vardı bu hocamızın..

Yukarıdaki yazıyı okuyunca bu anılar geldi aklıma..

skavaklik
19-11-2010, 02:03
katılıyorum.fakat eskiden kullanılan kelimeleri kullanmazsak eskiyi nasıl okuyacağız?

Planet
22-11-2010, 21:34
Merhabalar.Forumda yeni üyeyim.Başka forumlara da üyeyim.Her zaman dikkat ettiğim şey güzel türkçemizi en güzel şekilde kullanabilmek.****** bir çok kişi yazı dilinde de günlük konuşma dilini kullanabiliyor.Biz ne kadar iyi kullanırsak sanırım bize özenenlerde o kadar türkçe kullanımında ilerlemeye meyillenirler.Saygılarımla.

Hhatice
22-11-2010, 22:13
Atatürk' ün TDK' yı kurmadaki amacı, dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak, arı bir dile dönüşümünü sağlamaktı ki; kurtuluş savaşıyla başlattığı bağımsızlık hareketi, tek boyutlu bir hareket olma özelliğini asla taşımadı.

"Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır." Sözüyle mücadelenin siyasi, ekonomik, ve kültürel boyutlu olduğuna dair vurgusunu farketmek gerek.

Nitekim, cumhuriyeti kurduktan sonra savaş yorgunu bir ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların yetersizliğinin ardına sığınılmadan, hızla gerçekleştirilen yeniliklerden ve ülkeye kazandırılan bir dizi kurumdan TDK, yalnızca biridir.

Hangi konuda olursa olsun; bilimsel dayanağı olmayan bir eleştirinin bana göre hiç bir değeri olamaz.

"doğa" ve "örneğin" sözcüklerine değinmek gerekirse; türedikleri sözcükler incelendiğinde, kökenlerinin yine Türkçe sözcüklerden oluştuğunu görürüz.

Biri "doğmak", diğeri ise "örnek" sözcüğünden türemiştir ki; ikisi de öz be öz Türkçe sözcüklerdir.

Buna karşın, "tabiat" ve "misal" ise arapça kökenlidir ve kültür etkileşiminin bir sonucu olarak dilimize yerleşen sayısız yabancı sözcükten sadece iki tanesidir.

Osmanlıca, başta arapça ve farsça, sonraları (sanırım kapitülasyonlardan sonra) fransızca kökenli sözcüklerin de etkisiyle öz Türkçe olma özelliğinden uzaklaşmış, deyim yerindeyse karma bir dile dönüşmüştü.

TDK' nın uzunca bir zamana yayılan ve dil bilimcilerin katkılarıyla gerçekleştirdiği çalışmalar, dilimizi özgürleştirmek adına yapılmıştır.

Unutulmamalıdır ki; diline yabancılaşan bir toplum, aslında kendine yabancılaşmaktadır ve aklı başıda hiç kimse o toplumun özgür olduğu iddiasında bulunamaz.

Ve........Dilini önemsemek, doğru, düzgün ve etkili kullanma duyarlılığını göstermek; kendine, değerlerine ve toplumuna değer verenlerin çabasıdır.

Asla züppelik gibi basit ve yüzeysel değerlendirmelerle tanımlanamaz.

Sevgili Aygün çok güzel açıklamışsınız .Bu cümleleri okuduktan sonra hala diretmek bence hayinliktir.

Çok güzel Türkçe konuşmak ayrı birşey bunu yazıya dökmek ayrı birşey .Çok iyi biliyorum ki pek çok üye yazmaktan bu yüzden çekiniyor .Aslında ilk yazdığım mesajlara bakıyorum da ne kadar çok hata yapmışım .

Zamanla yaza yaza gelişiyor .Bu yüzden arkadaşlarımız yazmaktan çekinmesinler .Hatalı yazılarını daha sonra dönüp düzeltebilirler .

En çok dikkatimi çeken özel isimlerin büyük harfla yazılamaması ,Hele Türk ,Türkçe yazarken kullanılan küçük harfler mutlaka düzeltilmeli

aygün
22-11-2010, 22:19
katılıyorum.fakat eskiden kullanılan kelimeleri kullanmazsak eskiyi nasıl okuyacağız?

Sayın skavaklik,

Öztürkçe sözcüklerin kullanılması, dilimizin yaşaması ve gelişmesi açısından gerekli ve doğrudur. Bu bütün diller için böyledir, sadece dilimiz için değil.

Fakat zaten yeni sözcükleri tanırken, benimserken eski sözcüklerin karşılığı olarak alıyoruz. Çünkü eski sözcüklerin de zaten bir anlam tanımlaması mevcut.

Ayrıca yeni bir sözcüğün toplum tarafından kabullenilip kullanılması belli bir süreçte gerçekleştiğinden eski sözcüklerle birlikte kullanılır ki; bu iki sözcüğün de eş anlamda olduğu gerçeği sürekli hatırlanır.

Öz Türkçe sözcüklerin kullanılması demek eskilerin aniden ortadan kalkması anlamına gelmez. Bu mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir.

Kaldı ki; her yeni sözcük de toplum tarafından benimsenecek diye bir kesinlik de yok.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım şekildeki bir dil kullanımı eskileri anlamayı neden zorlaştısın ki?

Dilini özenli ve bilinçli kullanmaya çalıştığı sürece herkes eskiyi de yeniyi de anlamada belirttiğiniz anlamda bir zorlukla karşılaşmayacaktır bence.

aygün
22-11-2010, 22:29
Sevgili hHatice, çok teşekkür ederim.

Evet, hepimizin hataları mutlaka vardır. Bu daha çok konuşma diliyle yazı dilinin karıştırılmasından kaynaklanıyor.

Dediğin gibi, ancak bu hataların üzerine giderek ve isteyerek düzeltebiliriz. Sonuçta herkes dilbilimci olamaz ama en azından daha duyarlı davranmayı başarabilir. Bu da kültürümüze, değerlerimize saygının ve bu anlamda sorumluluğun gereğidir.

Güler
22-11-2010, 23:03
Umarım; bu güzel ve faydalı yazışmaları üyelerimizin çoğu okur. Okurlar da cümlelerine başlarken selam, merhaba bile derken küçük harf yerine büyük harfle başlarlar.

Nedendir anlayamıyorum, pek çok üyemiz ki bunlar arasında öğretmen, üniversite mezunları da var, yazdıkları yazılarda cümle sonuna nokta koydukları halde hiç boşluk vermeden küçük harfle devam ediyorlar.
Bizler bunları daha ilkokulda öğrenmedik mi?

Sitede özel mesajla uyarı yazıyoruz ama dikkat eden üyemiz o kadar az ki. Ben bunların bilinmediğinden değil de önemsenmediğini veya yazılan yazıyı tekrar okumadan gönderilmesinden kaynaklandığını düşünüyorum.

Vakit bulan arkadaşlar, lütfen yeni üyelerin kendilerini tanıtım yazılarını zaman zaman okumaya çalışın.
Bana hak vereceğinize inanıyorum.

geneesiyor
13-12-2010, 12:59
Uyarı tazelensin istedim!
Yöneticileri kutluyorum.

malina
16-12-2010, 16:11
Türkiye’nin en büyük sorununu açıklıyorum (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16545519.asp?yazarid=313&gid=61)


Özgür BOLAT (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16545519.asp?yazarid=313&gid=61)
Hürriyet

Güler
16-12-2010, 16:39
Noktadan sonra büyük harfle başlamadın mı ? Al sana Dannnnn.
Soru eklerini ayrı yazmadın mı? Bu sefer sana iki kere dannn, dannnn....olsa acaba aklımıza yer eder mi? Nasılsa silahlanacağız.

Benol Hazaroğlu
16-12-2010, 18:23
Evet hatalarımız var kabul ediyorum.Doğru teşhis yazdıklarımızı o an şevkle yazıyoruz ve okumadan gönderiyoruz.Birazcık hoşgörü.

aygün
16-12-2010, 18:35
Popüler kültürün ki; en güçlü silah olan medyanın da desteğini almasıyla gelinen bu noktada biz öğretmenlerin çabası korkarım ki havanda su dövmekten öteye geçemiyor.

Mini minnacık çocukların hayallerini manken, dansöz bir de Polat Alemdar süslemekteyken,
anneler babalar geleceğin Pele' sine kavuşup rahat bir yaşam sürme düşünün peşine takılmışken; kimin umurunda -de, da ya da noktadan sonraki büyük harf !

Durum budur. :(

malina
16-12-2010, 21:23
Evet hatalarımız var kabul ediyorum. Doğru teşhis yazdıklarımızı o an şevkle yazıyoruz ve okumadan gönderiyoruz. Birazcık hoşgörü.

En az alınması gereken insanlar, en çok alınıyor... :)

betito
16-12-2010, 21:28
Aynen benim gibi :))

Benol Hazaroğlu
16-12-2010, 22:15
Ve de benim.

betito
17-12-2010, 06:41
Ama sonradan baktım ki alınacak bir şey yokmuş :)

şehnaz
17-12-2010, 07:11
20 dakkika düşünüp yazmaya çalışmaktan sonra hepsini silipte boşver diyenlerdenim.

Güler
17-12-2010, 09:59
Toplumumuzun bu geldiği nokta, pekçok şeyi boşvermemizden dolayı değil mi?

Sevgi Durul
17-12-2010, 10:29
Yazım kurallarına uyarak yazmak için, öyle uzun uzadıya düşünmeye hiç gerek yok. Alışkanlık edinildiğinde yanlışlık yapmak zor. Ayrıca hatalı yazım, başkalarından önce, insanın kendisini rahatsız edecek bir durum.

şehnaz
17-12-2010, 11:19
Anladığım kadarı ile öğren öyle yaz yoksa boşver diyen ben değilim.Burda yaş, eğitim durumu ,yaşadığımız ortamlardaki kullanılan lehçeler göz önüne alınarak yorum yapmak daha doğru olur kanımca .Benim gibi bilgisayarda zorluk çekenler için doğrusunu araştırıp bulmak zaten kolay değil .Bitkilere duyduğumuz sevgiyi burada geliştirmek için katılıyoruz ,elimizden geldiği kadar da düzgün yazmaya çalışıyorum .Ama her virgülün yerini her ek inde yerinde olup olmadığını düşünmekten konuya yoğunlaşamıyorum bu sebepten sonunda yazmaktan vazgeçiyorum. Evet yapabilsek güzel olurda ama yapamazsakta çaba sarf etmiyoruz anlamına gelmiyor.

betito
17-12-2010, 11:39
Yazmaktan vazgeçmeyin, ne olursa olsun yazın siz :)

pria
17-12-2010, 15:36
Konuşma ve yazma dili insanların aynasıdır.
Bir insanın konuşurken veya yazarken gösterdiği özen,dağarcığındaki kelime zenginliği,onun hayat tarzını,felsefesini,eğitim durumunu yansıtır.
İnsanlar kendi öz dillerini kullanmakta ustalıktan uzak ve özensiz iseler,diğer yaşantılarında da bunun izlerini görmek mümkündür.
Hayat,disiplindir..

Güler
17-12-2010, 16:42
Arkadaşlar, zaman zaman hepimiz hatalar yaparız ve yapıyoruz da. Yazdıklarımızı okumadan gönderdiğimizde bu hatalarımızı göremiyoruz tabii.

Sevgili şehnaz "Ama her virgülün yerini her ek inde yerinde olup olmadığını düşünmekten konuya yoğunlaşamıyorum bu sebepten sonunda yazmaktan vazgeçiyorum" demişsiniz.
Önce yazınız konudan uzaklaşmadan, ama daha sonra da bir okursanız nerede hatalarınız var göreceksiniz.

Ben de yazımı yazarken on parmak kullanıyorum ama bazen bir harfe daha yavaş bastığımda o harf çıkmamış oluyor, böyle bir durumu da yazımı göndermeden evvel okuduğumda fark ediyorum. Hatta bazen okurken bile gözümden kaçtığı oluyor. Bu durumda da sağ olsun celalsungur yakalayıp benle dalgasını geçiyor. (işin espri yanı)

Bizler sitemizde bu hususlara dikkat ediyoruz ama her yazana da cısss, aman haaa, olmadı diye de ceza verdiğimiz olmuyor ki.
Arkadaşımız bunu alışkanlık hale getirdiğinde özelinden uyarıyoruz.
Yazışmalarımızın okunduğunda daha anlaşılır olması gayemiz.

malina
17-12-2010, 18:02
Farklı bir ortama gireceksiniz, ister davetli olun, ister kendiniz gitmeye karar verin; ilk düşündüğünüz şey ne oluyor? Ne giyeyim?...

Neden doğru dürüst giyinmek istiyoruz? Çünkü karşı taraf üzerinde ilk intibanın genel görünüş olduğunu biliyoruz. Pahalı, gösterişli olması gerekmiyor ama yırtık ya da lekeli olmamasına özel olarak dikkat etmiyor muyuz?

Arkadaşım olsanız ve dışarıda dolaşıyor olsak...
Sizin yakanızın bir ucu gömleğinizin içine girmiş olsa, saçınıza sakız yapışmış olsa, çorabınız kaçmış olsa, dişinizde maydanoz parçası kalmış olsa vs vs... Bunu kendiniz farketseniz, görmüş olduğum halde düzeltmediğim ya da sizi uyarmadığım için bana kırılmaz mısınız?

Ben kırılırım...

Yukarıdakiler gerçek yaşamda geçerli...

Burada, forumda yani sanal dünyada bunun yansıması ne? Sadece yazdıklarımız... Karşı taraf üzerinde ilk intiba yazdıklarımızla oluyor.

İçerik tabii ki çok önemli ama kişiliğinizin çok önemli olmasına rağmen, üstünüze başınıza dikkat etmekten nasıl vazgeçmiyorsanız, yazı içeriğiniz çok önemli olmasına rağmen, yazım biçiminizden de vazgeçmemeniz gerekiyor.

Burada, arada sırada, çoğunluğu özel mesajla haber vererek, yani yavaş sesle "şşiiişşşşt, dişinde maydanoz var" diyoruz. Kesinlikle sizin için. Yoksa sonuçta bize ne? :)

betito
17-12-2010, 18:45
Benim bir önerim var, ki daha önce de önerimi sunmuştum. Google Chrome kullanın. Ne de olsa hatalı yazsanız mutlaka altı kırmızı çizgi ile uyaracaktır sizi. Altta resmi yükledim. Kırmızı çizgiler belirgin. Sağ tıklayınca da düzeltebilirsiniz.

aygün
17-12-2010, 19:15
Hadi daha somut bir örnekle, biraz da eğlence katarak........

"Çalış baban gibi cahil kalma."

Yukarıdaki cümleye göre baba ve oğul hakkında hangi yargılara varabiliriz?
Paylaşımlarınızdan sonra devam edeceğim. Teşekkürler...

Hhatice
17-12-2010, 19:20
Çalıştan sonra virgül koyarsak farklı anlam çıkar .
Gibiden sonra virgül koyarsak fdarklı anlam çıkar.

aygün
17-12-2010, 19:47
İşte bu , hHatice' m !

"Çalış, baban gibi cahil kalma." ya da

"Çalış baban gibi, cahil kalma."

Cahil kim acaba?

Virgül demişken, geçenlerde afacan aynı zamanda zeki bir öğrencim gayet de ciddi bir edayla yaklaştı ve "Bir şey soracağım öğretmenim. Gülü anladım da "vir" ne demek?"

Birinci sınıfın incileri...........:D

hozat
17-12-2010, 23:05
Sevgili Öğretmenim,

Konu ana dilimize sahip çıkmak olunca, yazdığın mesaj ve içerikleri, bu konuya nasıl da sevdalı olduğunu, verdiğin örnekler ve düzgün anlatımınla, diline duyarlı olan herkese güzel duygular yaşatıyor.

Dilimize özen gösteren biri olarak, sana çok teşekkür ediyorum.
Sevgilerimle..

aygün
17-12-2010, 23:16
Değerli Hocam,
Bu güzel sözleriniz için de ben teşekkür ederim.

Ve haklısınız; dilime gerçekten sevdalıyım ben.
Saygı ve sevgilerimle...

hozat
17-12-2010, 23:29
İncilere gelince:

"Çocuk deyip geçme" cümlesini hep doğru bir uyarı olarak görmüşümdür.

İkinci sınıf okuttuğum bir dönemde, bir ögrencimi ödüllendirmek amacı ile okulun kütüphanasine göndermiştim.

Beş dakika sonra koşarak sınıfa döndü. Kafası karışmış olmalı ki, heycan içinde bana şu açıklamayı yaptı. Cevap vermemi istedi.

Öğretmenim,
Siz, bizi ödüllendirmek için kütüphaneye gönderiyorsunuz.
Orada, başka şubeden üç öğrenci var. Sınavdan düşük not aldıkları için, kütüphane cezası almışlar!..Yanlışı gözümün içine sokuyor. Ne yapabilirsin böyle bir durumda?..

Cezayı veren büyük, cezayı mantık dışı bulan ise çocuk.

Sonra da bu çocuklar niye kitap okumuyor diyoruz?

aygün
18-12-2010, 00:17
Ah öğretmenim, onlar öyle iyi görüyor ki...

Güler
18-12-2010, 06:50
Büyük bir zevkle okuyorum, teşekkür ederim.

şehnaz
18-12-2010, 08:30
Üyeliğimi iptal olması için ne yapamam gerek .

Güler
18-12-2010, 08:47
Üyeliğimi iptal olması için ne yapamam gerek .

Şimdi bu da nereden çıktı?

İnanın sizleri anlamakta zorlanıyorum. Bu ne alınganlık sevgili şehnaz, ne oldu?
Siz yaştaki bir kimsenin göstereceği davranış mı bu? Kusura bakmayın ama beni şaşırttınız!

Müjgan
18-12-2010, 10:38
Benim uyguladığım yöntem, konu hakkında önce düşünüp sonra yazmak. Allah ne verdiyse yazmak... :)) Ama göndermeden önce noktasını, virgülünü, de-sini, da-sını ayırmak gerekiyor.
Derdini anlatabilmek için insan ne isterse yazsın. Eğer noktalama işaretlerine dikkat etmediyse pek birşey anlatılamıyor, çünkü okuyan kişinin dikkati yazım hatalarına takılıyor.:D

aygün
18-12-2010, 14:57
Gerçekten inanamıyorum ve üzülüyorum da!

Arkadaşlar, biz burada birilerini ne yargılamaya ne de asıp kesmeye veya küçük düşürmeye çalışıyoruz. Yapmaya çalıştığımız şey, konuşma dilinde kullanabildiğimiz anlatımı etkinleştiren jest ve mimiklerin, yazı diline ancak noktalama işaretleriyle katılabildiğini anlatmaya çalışmak.
Şaşırma, kızma, sevinme, üzülme, vs. gibi duygularımızı ses tonuyla bile ifade edebilirken yazı dilinde bunu ancak noktalama işaretlerinden yararlanarak başarabiliriz. Bu bize, düşüncelerimizi, duygularımızı doğru ve etkili ifade edebilme olanağını sunar.

Bunun alınganlık göstermeye neden olacak bir yanını göremiyorum .

Ama şunu anladımki; Mevlana' nın şu sözü hala güncelliğini korumakta:

"Neyi, nasıl söylediğiniz önemlidir. Ama daha önemlisi, karşınızdakinin ne anladığıdır."

lalebruli
29-03-2011, 16:44
Peki benim gibi yurt disindan baglanan (tek tuk de olsa) arkadaslar icin ne yapiyorsunuz? Benim Turkce karakter kullanma imkanim maalesef yok
sevgiler

Güler
29-03-2011, 18:10
Sevgili lalebruli, sizin gibi yurt dışından sitemize katılan pek çok arkadaşımız var.
Tabii ki onlara ayrıcalık veriyoruz. Biz de biliyoruz ki Türkçe karakterler yok. Yani sizlerin ü, ö, ı, ş, ç vs. kullanamayacağınızı biliyoruz. Ama virgülden sonra bir boşluk bırakmak veya noktadan sonra da yine bir boşluk bırakarak yazınıza büyük harfle başlamanıza bir engel yok değil mi?

(Örneğin; mesajınızda maalesef yok dedikten sonra nokta koymalısınız, alt satırdaki sevgiler kelimesinin de baş harfi büyük olmalıydı)

lalebruli
29-03-2011, 18:22
Maalesef o kadar detayli yazim kuralini takip edebilmem mumkun degil. 11 yilin sonunda kafamda Ingilizce'den Turkce'ye cevirken cok zorluk cekiyorum. Bir yandan forumdaki bahce terimlerinin Ingilizce'sine, obur yandan da Ingilizce terimlerin Turkce'sine bakarak (iki uc sayfayi ayni anda okuyarak) okudugumu anlamaya veya yazdigimin anlasilir olmasina ugrasiyorum. Dusuk cumle, anlami bozuk cumle, bir paragraflik cumle olmasin diye ugrasirken bir de noktalama ile ugrasarak cok basarili bir sonuc edinecegimi sanmiyorum.
Sevgiler

Güler
29-03-2011, 18:44
Maalesef o kadar detayli yazim kuralini takip edebilmem mumkun degil. 11 yilin sonunda kafamda Ingilizce'den Turkce'ye cevirken cok zorluk cekiyorum. Bir yandan forumdaki bahce terimlerinin Ingilizce'sine, obur yandan da Ingilizce terimlerin Turkce'sine bakarak (iki uc sayfayi ayni anda okuyarak) okudugumu anlamaya veya yazdigimin anlasilir olmasina ugrasiyorum. Dusuk cumle, anlami bozuk cumle, bir paragraflik cumle olmasin diye ugrasirken bir de noktalama ile ugrasarak cok basarili bir sonuc edinecegimi sanmiyorum.
Sevgiler

Sevgili Lalebruli, bu kadar satırı sizden "noktadan sonra bir boşluk bırakarak yazıya büyük harfle başlamalısınız" dedim diye mi yazdınız?

Ben de biliyorum uzun seneler sonrası hele hiç Türkçe konuşma imkânı olmadığı durumda devrik cümlelerin kullanıldığını. Hatta ben, bildiğimiz AHMET adını telâffuz ederken EHMET dediğimde pek çok arkadaşım gülmüştü.

Bizler sitemizdeki yazışmalarımızda bu çok basit olan ama okuduğumuzu anlamamızda büyük fayda sağlayan noktalama işaretlerine uymaya özen gösteriyoruz.

malina
29-03-2011, 21:04
Maalesef o kadar detayli yazim kuralini takip edebilmem mumkun degil. 11 yilin sonunda kafamda Ingilizce'den Turkce'ye cevirken cok zorluk cekiyorum. Bir yandan forumdaki bahce terimlerinin Ingilizce'sine, obur yandan da Ingilizce terimlerin Turkce'sine bakarak (iki uc sayfayi ayni anda okuyarak) okudugumu anlamaya veya yazdigimin anlasilir olmasina ugrasiyorum. Dusuk cumle, anlami bozuk cumle, bir paragraflik cumle olmasin diye ugrasirken bir de noktalama ile ugrasarak cok basarili bir sonuc edinecegimi sanmiyorum.
Sevgiler

İngilizcede de olan kuralları uygulayın yeter. Nokta, virgül, paragraf gibi...
Siz uğraşmaya üşeniyorsunuz diye, okuyanların tümü uğraşmak zorunda kalmasın değil mi? Anlaşılmazsanız, cevaplanmazsınız...

agriculturen
29-03-2011, 23:32
Kitap okumayla çözülebilir maalesef az okuyoruz

Güzel Ülke'm
30-03-2011, 20:50
Sevgili Lalebruli,
Gördüğüm kadarıyla Türkçe'yi kullanım hatanız var(yanlış anlaşılmasın,Türkiye'de yaşayan,hatta görevi bu dili öğretmek olanlar bile çokça yapıyor), sakın buna izin vermeyin.Örn.:sonuç edinilmez, sonuç alınır ya da sonuca varılır.
Noktalama işaretlerine gelince;Malina'nın dediği gibi... Bu işaretler bütün dillerde aynı anlamda kullanılır, ve kendimizi doğru ifade etmemize çok yardımcıdırlar ancak bir dili bilmek demek, o dilin inceliklerini bilerek doğru bir şekilde sözlü olarak ifade(konuşma) edebilmektir.Türkçe'yi kullanacağınız zaman lütfen Türkçe düşünmeye çalışın.
Türkçe konuşma olanağımız yoksa dilimizde yazılmış ''kaliteli'' yazılı yayınları izlemekte yarar var.
Uzun oldu, kusura bakmayınız lütfen.Bu yazılanlar,sizin üstünüzden birçok kişiye göndermedir.Düşüncelerimi açıklamak için siz bir gerekçe oldunuz.
Sevgiler,selamlar,sağlıkla kalın.

Güzel Ülke'm
30-03-2011, 21:01
Sevgili Güler,
İzninizle ufak bir animsatma yapacağım çünkü aynı konuya daha önce de dolaylı olarak değinilmişti(kim tarafından olduğunu anımsamıyorum).
Devrik cümle,bir dili kullanım hatası değildir ve bütün dillerde çokça kullanılır(yabancı dil bildiğinizi tahmin ediyorum). Örneğin şiirlerde düz cümleye neredeyse hiç rastlanmaz.
Umarım kızmadınız.
Sevgiler,selamlar,sağlıkla kalın.

Güler
30-03-2011, 23:49
Sevgili Güzel Ülke'm, kızılacak bir şey yok ki, ayrıca devrik cümle kullanımının hata olduğunu nerede söyledim ben? Mesajlarımı okumuşsanız benim devrik cümleyi ne kadar çok kullandığımı görebilirsiniz.

Benim değinmek istediğim daha ziyade noktalama işaretlerine uyulmasıydı.

Eğer siz kızmazsanız, size hatırlatma yapayım;
"Devrik cümle,bir dil... Sevgiler,selamlar,sağlıkla kalın." diye yazmışsınız, oysa virgüllerden sonra bir boşluk bırakmanız gerekiyordu.

Eğer yanlış hatırlamıyorsam, " (yabancı dil bildiğinizi tahmin ediyorum)." diye yazdığınız satırda da noktanın parantez yani ayraç içinde olması gerekiyordu.

selenn
31-03-2011, 00:34
Yahu bu konunun buralara gelebildiğine hatta üzerinde defalarca tartıştığımız konunun kendi anadilimiz ve kuralları olduğuna inanamıyorum.

Yani ilkokul çocuklarının dahi daha yazı yazmaya başlarken öğrendiği temel kavramlar... Ne midir?

- (.) nokta işareti cümle sonuna konur. Ardından büyük harf ile başlar yeni kelime.
- (.) nokta, (,) virgül gibi noktalama işaretlerinden sonra gelen kelimeye bir boşluk bırakılarak başlanır. Bunun sebebi kolay okuyabilmektir.

Bundan başka sanırım birşey söylenmiyor. Bunu da yapmak pek zor değil.

Lilinin bahcesi
31-03-2011, 08:32
Maalesef o kadar detayli yazim kuralini takip edebilmem mumkun degil. 11 yilin sonunda kafamda Ingilizce'den Turkce'ye cevirken cok zorluk cekiyorum. Bir yandan forumdaki bahce terimlerinin Ingilizce'sine, obur yandan da Ingilizce terimlerin Turkce'sine bakarak (iki uc sayfayi ayni anda okuyarak) okudugumu anlamaya veya yazdigimin anlasilir olmasina ugrasiyorum. Dusuk cumle, anlami bozuk cumle, bir paragraflik cumle olmasin diye ugrasirken bir de noktalama ile ugrasarak cok basarili bir sonuc edinecegimi sanmiyorum.
Sevgiler

Sevgili arkadasim, ben 19 yildir yurtdisinda yasiyorum ama ogrencilik donemlerimde aldigim imla-yazim kurallarini mumkun oranda uygulamaya ozen gosteriyorum. Bilgisayarimda Turkce karakterler yok ama bu noktalama kurallarina da uymamamayi gerektirmez. Ayrica Turkiye'de egitimini almis bir insanin bu sure zarfinda tum edindigi bilgileri unutmasi, kendi anadiline yabancilasmasi mumkun degil. Eger boyle ise zaten temel dil bilginizde sikinti var demektir. Bunun disinda yabanci ulkelerde yasayan vatandaslarimizda sikca gorulen "ben artik burali oldum, bakin Turkce'yi bile konusmakta zorluk cekiyorum" olayi var.
Saygilarimla.

Güzel Ülke'm
31-03-2011, 18:11
Merhaba Güler hanım,
'' Ben de biliyorum uzun seneler sonrası hele hiç Türkçe konuşma imkanı olmadığı durumda devrik cümlelerin kullanıldığını.'' Bu ifadeden öyle bir anlam çıkıyor.
İmkan sözcüğünün 'a' sının üstünde sizinki gibi inceltme işareti olmalı ancak ben bilgisayar kullanma özürlüyüm,nasıl yapacağımı bilemedim.
Orada noktanın parantez içinde olması gerekirdi evet.Siz yazınca farkettim ve kızdım kendime ancak aceleyle yazarken bu tür şeyler olabiliyor diğer bazı arkadaşların ifade ettikleri gibi...
Virgülden, noktadan vb. sonra boşluğa dikkat ederim ama boşluksuz da yazdım baktım, hiç gözümü tırmalamadı.
Aslında ben;giderek önem kazanan temel bir soruna değinmek istemiştim...
Bazı arkadaşlar farklı gibi görünen konulara girilmesinden sıkıntı duyuyor gibiler ancak ben gerekli ve yararlı buluyorum. Kafamıza takılanları uygarca tartışabilmeliyiz.
Selamlar.

ligustrum
31-03-2011, 20:24
Sayın Güzel Ülke'm; Klavyede inceltme işareti oluşturmayı, anlatmaya çalışayım.
Klavyede Ctrl'nin üzerinde büyük harf oluşturmada kullandığımız
"ok işaretli" tuşu basılı tutup, 3 tuşuna bir kez vurulunca
işlem tamamdır.
Sonra istenen (a,e,ı,o,u) harfine vurduğumuzda;
(â,ê,î,ô,û) harflerinden biri oluşuyor.
Sağlıcakla kalın.

Güzel Ülke'm
31-03-2011, 21:55
Sağolun.Aslında üst işaretleri çok kullanıyorum ama inceltmede çuvallamışım(sorun hizaya getirmek). İmkân. 'Olanak' tercihimdir.
İyi geceler.

malina
31-03-2011, 22:21
Ascii Kodları (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=12050)

Bu sayfa işinize yarayabilir...

Güzel Ülke'm
01-04-2011, 16:27
Sağolun Malina, hepsini not aldım.

malina
05-04-2011, 14:33
Jilber Barutçiyan'ın National Geographic dergisinin Nisan sayısına (http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/1104/konu.aspx?Konu=1) verdiği röportajı kaçırmayın. Barutçiyan'ın Burcu Arık tarafından kaleme alına röportajı Amerika'da en beğenilen röportaj seçilmiş.

Derginin Nisan sayısı bayilerde.

Mine'nin duyurusunu okuyunca, bağlantıya tıklayıp baktım. Siz de bakın...
http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/1104/konu.aspx?Konu=1
National Geographic bile paragraf kullanmıyor; bu biçimde çok zor okunabileceklerini nasıl bilmiyor olabilirler?

Ben boşuna mı "paragraf, paragraf" diye dolanıyorum yoksa :)



Üç yıl önce bir sonbahar günüydü... Meşe, gürgen, kayın, kestane ve dişbudak ağaçlarıyla kaplı, nemli bir ormanda, sepetleri rengârenk mantarlarla dolu bir grubun fotoğrafını gördüğüm anı çok net hatırlıyorum. Mutlulukları yüzlerinden okunuyordu. Kimbilir hangi sağlam bitkiden örülmüş sepetlerinin içinde irili ufaklı, çeşit çeşit mantarın verdiği heyecanı hissedecek, mis gibi toprak-yosun kokusunu burnuma çekecek kadar içine almıştı bu fotoğraf beni. Bu masalsı görüntüde ben de yer almalıyım, diye geçirdim içimden. Ve kendimi bir anda Türkiye'deki mantar gezilerini araştırırken buldum. Türkiye'nin mantarları konusunda anlayabileceğim, popüler dille yazılmış kapsamlı bir kaynak bulamayacağımı düşünürken, arkadaşım Damien Dessane'nin yolladığı bir poster, mantar sevdamın seyrini değiştirdi. İsviçre'de mantar konusunda eğitim görmüş ve sertifika almış mantar uzmanı Jilber Barutçiyan, İstanbul'da "Mantarlar Hakkında Bilmedikleriniz" başlıklı bir seminer veriyor, ardından da seminere katılanları ormanda mantar toplamaya davet ediyordu. Damien'le konferans salonuna adeta uçtuk! Mantarlar hakkında şaşırtıcı bilgileri paylaştığı iki saatlik sunumunda, Jilber'in ağzından çıkan her kelimeyi kaydettim. Birkaç gün sonra, Belgrad Ormanı'nda yapılan mantar gezisindeydik. O günden beri ormana her gidişimde, benimkine benzer öyküler anlatabilecek yeni insanlarla tanışıyorum. Doğa korumacılar, gurmeler, eğitimciler, doktorlar... Jilber'in seminerlerinin başladığı 2008 sonbaharından bu yana Türkiye'deki mantar meraklılarının sayısı giderek artıyor. Bu anlamda 2008 yılı Türkiye'de mantar kültürünün yaygınlaşması açısından bir milat olarak kabul edilebilir. İsviçre Sağlık Bakanlığı'nın mantar uzmanı sertifikasına sahip Türkiye'deki tek uzman olan Jilber Barutçiyan, bugüne kadar adı çoğunlukla, yedikleri yüzünden hastanelik olan ya da ölen insanlarla anılan mantarın, itibarını yeniden kazandığını söylüyor. Zehirli mantarlar konusunda ülkemizde yayımlanan ilk kitap olan Türkiye'de Mantar Zehirlenmeleri ve Zehirli Mantarlar'ın yazarı Prof.Dr. Afife Mat, Barutçiyan'ın İsviçre'den Türkiye'ye dönmesiyle mantarlara yönelik ilgi ve bilginin arttığını söylüyor ve bu konudaki bilgilendirme çabalarını çok önemli buluyor. Jilber Barutçiyan her ne kadar Indiana Jones şapkasıyla dolaşsa ya da maceracı bir kişiliğe sahip olsa da, mantar söz konusu olduğunda kesinlikle risk almıyor. Türkiye'ye döndüğünde kendi deyimiyle "mantar konusunda pek çok yanlış yapıldığını ve bunun da pek çok insanın yaşamına mal olduğunu" fark ediyor ve seminerler düzenlemeye başlıyor. Mantar gezileri, özellikle şehirde yaşayanlar tarafından büyük ilgi görüyor ve mantar kültürü hızla yayılıyor. Mantar dostları çoğaldıkça bazı zehirli mantarların yenebilen mantarlarla benzerliği, hayvanların yediği her mantarı insanların da yiyemeyeceği, bayatlamış kültür mantarlarının en az doğadaki zehirli mantarlar kadar tehlikeli olabileceği gibi pek çok gerçek de açığa çıkıyor. Barutçiyan'ı Türkiye'ye döndüğünde en çok şaşırtan şeyse mantar çeşitliliği. "Burada bir saatte toplayabileceğiniz bir sepet dolusu imparator mantarı veya porçiniyi Fransa'daki bir mikolog ancak rüyasında görebilir" diyor ve ekliyor: "Mantar konusunda dünyanın en zengin ülkelerinden biriyiz ama henüz farkında değiliz." Mantarlar için "hem melek hem şeytan" ifadesini kullansak yeridir. Aralarında öldürücü olanlar da yaşam verenler de var. Bazıları halüsinasyonlar görmenize neden olarak sizi başka bir boyuta taşıyor, bazıları da muhteşem lezzetiyle kendinizden geçmenize yol açabiliyor! Şapkalı, şemsiye gibi, bazen eciş bücüş, bazen fırfırlı, bir borozanı ya da bir ciğeri andıran çok farklı şekil, renk ve kokudaki bu yaratıklar ne bitki ne de hayvan! Sporlarını atarak ürüyor ama fotosentez yapmıyorlar. Buna karşın örümcek ağı gibi, milimetrenin 200'de biri kalınlığındaki incecik ağlarıyla (misel) binlerce kilometrelik alana yayılabiliyor ve "meyve" veriyorlar. Bazı uzmanlar 1 m3 orman toprağında 400 bin km misel olabildiğini söylüyor. İçinden alyuvar bile geçemeyecek kadar ince misellerin bazıları yüzlerce kilometrekarelik bir alanı kaplayabiliyor.
Yazının devamını National Geographic Türkiye'nin Nisan 2011 sayısında okuyabilirsiniz.

Sevgi Durul
05-04-2011, 14:41
''Paragraf paragraf'' diye boşuna dolanmıyorsunuz. Ben bu yazıyı okuyamadım. Sıkıldım.

malina
06-04-2011, 16:03
Bu cümleyi anlamama yardımcı olacak arkadaşlar var mı?

Yetiştirdiğim bitki ve sebzelerde sağladığım başarının solucan gübresinin bitki köklerinde hastalıkları bertaraf eden oluşumun solucanın salgılarındaki şifanın gerçek sebebinin mikro biyal enzim özellikler taşımaktan ileri gelen bu olgunun, sağlıklı olarak beslenen solucanların bitkinin köklerindeki solucan gübresinın solucanın beslenme alışkanlığına uyum sağlamasıyla ortaya çıkmaktadır.

MeyveliTepe
06-04-2011, 16:39
Yetiştirdiğim bitki ve sebzelerde sağladığım başarının solucan gübresinin bitki köklerinde hastalıkları bertaraf eden oluşumun solucanın salgılarındaki şifanın gerçek sebebinin mikro biyal enzim özellikler taşımaktan ileri gelen bu olgunun, sağlıklı olarak beslenen solucanların bitkinin köklerindeki solucan gübresinın solucanın beslenme alışkanlığına uyum sağlamasıyla ortaya çıkmaktadır.

Türkçesi şöyle:

"Solucan salgıları mikrobiyal enzim içerir. Bu şifalı enzimler bitki köklerindeki hastalıkların engellenmesinde etkilidir. Solucanların bitki köklerinde sağlıklı koşullarda varlığı, bu değerli gübrenin üretilmesini sağlar, ki bu da başarılı bitki ve sebze yetiştirmenin bir nedenidir."

Yazılmak istenen bu, ama yazılan değil. Yazılan, Türkçe sözcüklerin Türkçe olmayan bir dilde bilinemeyen bir düşünce silsilesinin ifadesi.

Nereden anladın derseniz;

Türkçenin dil oluşumlarında sağlıklı ifadelerden ileri gelen olguları beynimizin içindeki enzimlerin yarattığı uyum sağlamasıyla ortaya çıkan cümlelerin malum yollardan beslenme oluşumlarından sağlanan başarılardandır.

Ne demişler, bir dil bilen bir kişi, iki dil bilen iki.

Tura
06-04-2011, 20:33
Türkçeyi Türkçeye çeviriyoruz. Ne kadar kötü.

Murat Uysal
07-04-2011, 01:33
Gülmekten gözlerim sulandı. Şu solucanlı yazıyı okuyunca. Bu arada güzel tercüme sayın Meyveli Tepe.. Elimden geleni yapıyorum ama Türkçem çok iyi değildir. Malum özümüz Matematik Öğretmenliği.. :)

sebnem&mircan
24-04-2011, 05:26
Cok gereksiz seyler yazipta, sizi bunaltmak istemem. Sadece sunu yazmak istiyorum. Turkce'mizi dogru kullanmisim kullanmamisim bu siteye gelene kadar acikcasi benim icin pek onem teskil etmiyordu. Ama burda unutmaya yuz tutmus imla kurallarini tekrar hafizamda yerini almaya sebep olan sizlere tesekkuru borc bilirim.

Dort dort'luk olmasamda, ' Ne yapayim ben boyleyim, beni de boyle kabul etsinler ' yerine, faydali bir durum karsisinda, kurallara uymanin artilari eksilerinden daha fazla oldugunu dusunursek, oyunu kurallarina gore oynamak en dogru karardir benim icin.

Sonuc olarak, gerek bilgisayar olsun gerek el yazim olsun, artik imla kurallarina uyarak yazmaya calisiyorum. Ilk baslarda ' Amannn hadi canim burasi baska site, burda kurallara uymadan yaziyordun simdide yazabilirsin devam et ' diye mirildaniyordum ama baktim ki elim ile, dilim ayni frekansta degiller. Dilim oyle desede artik elim sizler sayesinde gercegin yolunda emin adimlarla yuruyor. Laf aramizda artik nihayet dilimde yola geldi :)
Burada emegi gecen herkeze cok ama cok tesekkur ederim.

igms
25-04-2011, 14:49
Bu güzel sitenin değerli yöneticileri, sizlere bütün Türk dünyası adına teşekkür ediyorum.

malina
25-04-2011, 18:24
Teşekkür ederiz :)

YeniBON
12-11-2011, 02:06
Forum da türkçenin doğru kullanımı çok yerinde bir karar. Ancak; aynı hassasiyet kullanıcı isimlerinde de olmalı. Bırakın türkçeye uygunluklarını, başka dillere uygun olduklarını da sanmıyorum.

Çoğu kullanıcı sanki şifrelerini kullanıcı ismi yapmış. Üye listesine bir bakarsanız altı sessiz harf peşpeşe, birkaç sesli ardından bir kaç sessiz harf vb. oluşan onlarca kullanıcı ismi yer almaktadır. Ne yazabilirsiniz, ne telaffuz edebilirsiniz, ne de akılda tutabilirsiniz.

Böyle olunca da " Altı kebap, üstü şişhane " gibi oluyor sanki.

Güler
12-11-2011, 09:41
Sayın YeniBON, hassasiyetinizi anlıyorum. " Forumda Türkçenin doğru kullanımı çok yerinde bir karar." demişsiniz.

Üye sayımız hayli fazla, bu yüzden arkadaşlarımız isim bulmakta sorun yaşamaktalar.
Örneğin: Bir üyemiz selen adı ile üye olmuş ise, yine aynı isimle başka biri üye olamıyor bu yüzden selenn adı ile yani son harfini iki kere yazarak üye oluyor.

Son cümleniz acaba " Altı kaval, üstü şeşhane" mi olacaktı? Ben öyle biliyorum da. :)

YeniBON
12-11-2011, 19:10
Doğru söylüyorsunuz Güler hanım. Benim yazımım hatalı. Özür dilerim. TDK'dan kontrol etmeden, kafamda olanı yazıvermişim.

Doğrusu sizin ve TDK'nın söylediği gibi " altı kaval, üstü şişhane (şeşhane) " giysilerini birbirine uygun düşüremeyen, yakıştıramayanlar için söylenen bir söz.
Deyim

Kullanıcıa isimlerine gelince size katılmıyorum. Tamam Selen veya başka bir isimli kullanıcı varken, aynı ismi kullanmak isteyen yeni üyeyi anlarm.

Örnek veriyorum. " mlshmtz " ya da " lzbckss " kullanıcı isimlerine de katılıyorum diyorsanız zaten. Ben çok konuşmuşum. Sorun ben de o zaman.

Saygılarımla.

Ağaçkakan
14-11-2011, 18:05
"Altı kaval, üstü şişhane" demek sanırım daha doğru olacak. Öbür türlü, "şeşhane" olarak yazmak aslına uygun bir yazım olsa da, artık alışılmış, kanıksanmış olana aykırı bir yazım olur.

Bu konu galat-ı meşhura girer. Galat-ı meşhur, yani bilinen yanlışlar. Mesela "elinin/ölünün körü" deriz ama aslı "ölünün gûru (ölünün mezarı)"dur. Yine mesela "bit pazarı" değil "bat pazarı" olmalıydı ama bunlar artık böyle yerleşmiştir.

Dolayısıyla "şeşhane" yerine "şişhane" yazmanın da bir sakıncası olmamalı.

Zaten TDK'nin sitesinde de bu deyim her iki biçimde de yer almış.

Güler
14-11-2011, 21:11
Evet Ağaçkakan, dilimize altı kaval üstü şişhane olarak yerleşmiş. Her ikisi de kullanılmakta ama ben arkadaşımızım " " Altı kebap, üstü şişhane " yazmasına karşılık bunu yazmıştım.

Ağaçkakan
17-11-2011, 14:15
Evet, ben "kaval-kebap" dönüşümünü farketmeyip "şiş-şeş" ayrımına takılımışım. Şimdi internette arama yapınca pek çok "altı kebap..." yazılışını gördüm. Demek nedense "kaval", "kebap"a dönüşmeye başlamış.

Patren
24-11-2011, 19:47
Forumdaki mesajların çoğu düzgün bir Türkçe ile yazılmış. Buna gerçekten çok sevindim. Türk olup da Türkçe konuşmamayı, yazmamayı çok ama çok büyük bir ayıp olarak görürüm. Türkçeyi düzgün kullanma gibi bir takıntım da vardır. Gerçi takıntı demek pek doğru olmuyor, sevdiğim bir huyum demek daha doğru olur sanırım. Böyle biri olarak Türkçenin bu denli değer gördüğü bir sitede bulunup Türkçeye değer veren insanlarla birlikte bulunmaktan gurur duyuyorum. Düzgün Türkçe ile yazmayanları -yazamayanları değil- ise esefle kınıyorum.

Kültigin
29-12-2011, 22:12
Forumdaki mesajların çoğu düzgün bir Türkçe ile yazılmış. Buna gerçekten çok sevindim. Türk olup da Türkçe konuşmamayı, yazmamayı çok ama çok büyük bir ayıp olarak görürüm. Türkçeyi düzgün kullanma gibi bir takıntım da vardır. Gerçi takıntı demek pek doğru olmuyor, sevdiğim bir huyum demek daha doğru olur sanırım. Böyle biri olarak Türkçenin bu denli değer gördüğü bir sitede bulunup Türkçeye değer veren insanlarla birlikte bulunmaktan gurur duyuyorum. Düzgün Türkçe ile yazmayanları -yazamayanları değil- ise esefle kınıyorum.

Değerli Patren'e tümüyle katılıyorum. Bu forumda Türkçe için böyle özen gösterilmesi çok yerinde ve yararlı. Ben de hem forumun Türkçe konusundaki tüm kurallarına büyük bir zevkle katılıyorum, hem de böyle nezih ve değerlerinin farkında insanlar topluluğunda bulunmaktan gurur duyuyorum.

teraryum.host
03-01-2012, 05:39
"Biz" Türkçe'yi özensiz kullanıyoruz.

Gündelik hayatta bir kaç yüz veya bin sözcükten ibaret bir dile sarılmışız.

Oysa Türkçe'nin yaşayan söz varlığı yüzbinlerle ifade edilir,
hele yaşamayan (unutulmuş veya kullanılmayan) söz varlığıyla birlikte Türkçe'deki sözcüklerin milyona yaklaştığını biliyoruz.

Oysa, her zaman ve heryerde bu güzel (adeta evrensel bir dil, adeta matematik) dili özenli ve dikkatli kullanmayı, hem konuşurken hem de yazarken alışkanlık haline getirirsek, dilimize olan borcumuzu bir nebze de olsa ödemiş oluruz.

Güler
03-01-2012, 10:18
Sevgili teraryum.host., ben bin sözcük bile olmadığını düşünüyorum. Gerçi bu kültür seviyesini gösterir.

Zaman zaman TV. de rastladığım bazı kişileri dinlerken, konuşmalarının- anlatımlarının güzelliği, doyurucu bilgileri vermeleri karşısında adeta büyüleniyorum.

Sûz-i Dilârâ
05-02-2012, 20:07
Forumda çok dikkatimi çeken, tabiri caizse gözüme gözüme sokulan yanlış bir kelime yazımı var. Üstelik o kelimenin doğru yazımı o kadar çok bilinen bir şey ki nasıl yanlış yazılır diye şaşırıyorum.

Kelimemiz: Bazı (bu doğru yazım şekli) forumda bazı :) arkadaşlar bu kelimeyi "bağzı" diye yazıyor. :) Okurken boğulur gibi oluyorum. :)

Güler
06-02-2012, 12:36
Teşekkürler sevgili Sûz-i Dilârâ.
Bazen konuştuğumuz gibi yazıyoruz, bu durumda da böyle hatalarımız oluyor ama ara sıra, yeri geldikçe bunları hatırlatırsak hepimiz için iyi olacak.

Müjgan
06-02-2012, 14:27
Haber spikerleri bile "mütevazı", yerine "mütevazi" diye okuyor ya, ben de en çok buna takılıyorum. Düzeltmeler konusunda hiç mütevazı olunmamalı :)))

Odeh
06-02-2012, 14:45
Doğru bir imlâ kadar metni oluşturan paragraf yapısının da doğru olarak kullanılması şarttır. Aksi takdirde ilk görüldüğünde yolu tıkamış koca bir taş görüntüsü veren, okuması ve takibi güçleşen, anlamı, kendi içinde kaybeden metinler ortaya çıkmaktadır.

Saygılarımla,

selis
06-02-2012, 15:41
Genelde ''â'' harfini yaparken zorlanıyordum. Alt+131 gibi kolay bir yolu varmış..
Bilmeyenler olabilir.. ;)

malina
06-02-2012, 16:04
Genelde ''â'' harfini yaparken zorlanıyordum. Alt+131 gibi kolay bir yolu varmış..
Bilmeyenler olabilir.. ;)

Burada da bulunsun :)

Ascii Kodları (http://www.agaclar.net/forum/forum-kullanma-kilavuzu-bazi-sorularinizin-cevaplarini-burada-bulabilirsiniz/12050.htm)

Güler
06-02-2012, 16:10
Genelde ''â'' harfini yaparken zorlanıyordum. Alt+131 gibi kolay bir yolu varmış..
Bilmeyenler olabilir.. ;)

Daha da kolayı var sevgili selis; shıft'e basılı tutarken 3 rakamına bas, sonra parmağını shıft'ten çek, A harfine bas. (â)

Ağaçkakan
06-02-2012, 17:01
Forumda çok dikkatimi çeken, tabiri caizse gözüme gözüme sokulan yanlış bir kelime yazımı var. Üstelik o kelimenin doğru yazımı o kadar çok bilinen bir şey ki nasıl yanlış yazılır diye şaşırıyorum.

Kelimemiz: Bazı (bu doğru yazım şekli) forumda bazı :) arkadaşlar bu kelimeyi "bağzı" diye yazıyor. :) Okurken boğulur gibi oluyorum. :)

Aslında doğru yazımı "bâzı"dır. Ancak uzatma ve inceltme işaretinin unutulmaya terkedilmesi yüzünden "bazı" yazılıyor.

Bu uzatma ve inceltme işaretinin kullanılmaması zaman zaman ciddi sorunlara neden oluyor. Mesela "kârınız" demek isterken "karınız" demiş olmak gibi. Bir başka örnek de "haya" ile "hâyâ"nın karıştırılması.

"Millî" yazmalıyız ama "milli" yazıyoruz. İkisi arasındaki fark çok belirgin.

Aslında burdan devam edecek olursak, Türkçemizin yazım klavuzunun da sorunlu olduğunu görüp tartışmak durumunda kalırız. Türkçe yazım klavuzu bu sorunlara değinmiyor. Bir dildeki yazım kurallarının sık sık değişmemesi gerekir. Konuşmada sesler, kelimelerin telaffuzu değişir. Ama yazımın hemen buna uyarak değişmemesi gerekir. Böylece giderek yazılış ve okunuş ayrışır. Oysa bizde büyük bir özensizlik sonucu, yazım kuralları, telaffuza uyarak değişiyor.

Güler
06-02-2012, 18:12
Buna bir örnek de ben verebilir miyim?

- Hala uyumadın mı? (Babanın kız kardeşi)

- Hala (halâ) uyumadın mı) (henüz)

Bu yüzdendir ki, (^) aksanı kullanmaya gayret ederim. :)

Fırsat buldukça bunları yazalım mı?

Ağaçkakan
06-02-2012, 22:00
Aslında "hâlâ" olması gerekir. Çünkü "hâlâ"daki ilk ^ uzatma, ikinci ^ ise inceltme işareti olmuş oluyor.

Tabii bu uzatma ve inceltme konusuna girdik mi işin içinden çıkmak günümüzde çok zorlaşıyor. Çünkü artık bu tür inceliklere maalesef önem verilmiyor. Mesela demin "işaret" yazdım. Oysa "işâret" olması gerekir. Çünkü ordaki "a"yı uzatarak söylüyoruz.

Ama bunu uygulamak çok zor. El yazısında da zor, bilgisayar yazısında da zor. Ama esas, artık yerleşik alışkanlıklara ters düşmesi nedeniyle de zor.

tener
21-02-2012, 10:10
Türkçe ' nin güzel kullanıldığı bir site burası. Her hangi bir konuda , bilimsel verileri anlatan yazıları okumak , zevk ve keyif veriyor tadına doyulmuyor.

Manolya_
21-02-2012, 10:14
Türkçe ' nin güzel kullanıldığı bir site burası. Her hangi bir konuda , bilimsel verileri anlatan yazıları okumak , zevk ve keyif veriyor tadına doyulmuyor.

Büyük çoğunluk Türkçe'nin doğru kullanılmasına özen gösteriyor.
Fakat nadiren de olsa gözüme ilişen yanlışlar yok değil.
Mesela beni en çok rahatsız eden ''Ğ'' yerine ''Y'' yazılması
Örnekse : Beğeniyorum yerine ( beyeniyorum) gibi yazılması.

Bu arada bir de internet yazı dilinin anlamından bahsetmek isterim. Belki bir çok kişi duymamış olabilir. Net dilinde büyük harfle yazmak '' bağırmak, öfkelenmek anlamındadır ''

optixs09
10-03-2012, 09:46
bu konuda size hak veriyorum burası chat sahası değil oyuzden türkçemizi temiz kullanalım.

serefsen
12-03-2012, 19:03
bu forumda türkçe karakterler görünmüyormu yoksa bendemi bir hata var????

Güler
12-03-2012, 19:59
bu konuda size hak veriyorum burası chat sahası değil oyuzden türkçemizi temiz kullanalım.

Bu konuda size hak veriyorum. Burası chat sahası değil, o yüzden Türkçemizi temiz (doğru) kullanalım.

Güler
12-03-2012, 20:01
bu forumda türkçe karakterler görünmüyormu yoksa bendemi bir hata var????

Bu forumda Türkçe karakterler görünmüyor mu? Yoksa bende mi bir hata var?

Sûz-i Dilârâ
13-03-2012, 00:04
Bu başlıkta Türkçenin doğru kullanımına verilen değere ilişkin, takdir ve teşekkürlerini belirten bazı üyelerin Türkçeyi yazım şekli oldukça ironik. :))

Bari başlığa hürmeten itinalı yazılsa...

malina
22-03-2012, 11:21
Nasıl bir Türkçe bu? (http://webtv.hurriyet.com.tr/2/29863/0/1/canli-yayinda-spiker-skandali.aspx)

Haber Türk’te sabah haberlerini sunan spiker Gülay İnci yanlışlarla dolu metin yüzünden isyan etti.

pria
22-03-2012, 14:15
Aslında "hâlâ" olması gerekir. Çünkü "hâlâ"daki ilk ^ uzatma, ikinci ^ ise inceltme işareti olmuş oluyor.

.

3-4 yıl önceydi sanırım. Cnbc-e ekonomi kanalındaki bir spikerin ''muğlâk'' kelimesini hem çok sık hem de ''muğlak'' olarak telaffuz etmesine sinirlenip, bir e-mail yazarak, ya doğru kullanmasını ya da hiç kullanmamasını istemiştim..
O kelimenin onun ağzından bir daha çıktığını duymadım..Kullanmadı bir daha..

Ağaçkakan
22-03-2012, 21:21
3-4 yıl önceydi sanırım. Cnbc-e ekonomi kanalındaki bir spikerin ''muğlâk'' kelimesini hem çok sık hem de ''muğlak'' olarak telaffuz etmesine sinirlenip, bir e-mail yazarak, ya doğru kullanmasını ya da hiç kullanmamasını istemiştim..
O kelimenin onun ağzından bir daha çıktığını duymadım..Kullanmadı bir daha..

Sizin bu yazdıklarınızı okuyunca ilk önce ben de "acaba doğrusu muğlak mı, muğlâk mı olmalı" diye düşündüm. Çünkü artık günlük dilde kabacası, "muğlak", kullanılır oldu. Sonra Türkçe yazım kuralları konusunda çok titiz bir gazeteci olarak bildiğim Yağmur Atsız'ın yazılarında arama yapdım. Kısa bir google araması ve bir tane buldum; "muğlâk" yazmış. Demek ki aslı oymuş.

Şimdi de eşime bu kelimeyi söylettim. O da "muğlak" dedi. Ben de öyle söylemeye alışmışdım. Ama bu dildeki değişime bir örnek. Dilde telaffuzda, söyleyişde zamanla değişim olur, bu doğaldır. Ama yazıda değişim bu kadar süratli olamaz, olmamalı. Ama Türkçemiz o kadar hızla ve sorumsuzca kaderine terkedildi ki, tanınmayacak hale geldi. Aslında hale gelmedi, hâle geldi.

pria
22-03-2012, 22:13
Sayın Ağaçkakan..

İnsan kendi öz dilinden ne kadar koparsa, ne kadar taklite, özentiye kaçarsa o kadar da komik telaffuz hatalarına düşebiliyor..
Siz ''anlaşılması güç, anlaşılmaz, karışık, çapraşık'' gibi tertemiz Türkçe karşılıkları varken
''muğlâk'' gibi dilimizin uyumlarına ters düşen bir garip kelimeyi söyleyeceğim diye ısrar ederseniz elbetteki gülünç durumlara düşebilirsiniz..Hele hele bazı insanlara ne kadar uğraşırsanız uğraşın bir kelimeyi doğru telaffuzuyla söyletemezsiniz..
Trakya insanına genelde Hasan dedirtemezsiniz..İlla ''Asan'' der..''h'' harfini olması gereken yerde kullanmaz, hiç olmaması gereken yerde kullanıp ayvaya ''hayva'' demeye kalkar:

http://www.biriyilik.com/genel-kultur/trakyali-asanin-aski-40453.html

Ben buna benzer birşeyi çift katlı otobüslerdeki anons yapan hanımda görüyorum..
Kadıköy'e her gidişimde Alisamiyen stadına yaklaşırken stada bir türlü stad diyemiyor..
''Bir sonraki durak Alisamiyen staaadı'' diyor..Gülümsemeden edemiyorum..

En güzeli, Türkçe karşılığı olan kelimeler yerine yabancı kelimeleri söylenişlerini bilmeden kullanmamak..

pria
23-03-2012, 12:30
Bu başlıkta Türkçenin doğru kullanımına verilen değere ilişkin, takdir ve teşekkürlerini belirten bazı üyelerin Türkçeyi yazım şekli oldukça ironik. :))

Bari başlığa hürmeten itinalı yazılsa...


Kenan Işık'ın sunduğu Kim Milyoner Olmak İster? yarışmasına katılan Siyaset Bilimi öğrencisi 'TBMM başka hangi adla anılır' sorusuna Yüce Divan cevabı verdi, sosyal medyanın diline düştü.


Gözde Umay, verdiği yanlış cevap ile Kenan Işık'ın elinden kurtulsa da sosyal medyanın elinden kurtulamadı. Twitterda bu video izlenme ve yorum rekoru kırdı.

Öte yanda Twitter'da günün en çok konuşulan isimlerinden biri olmayı başaran yarışmacı Gözde Umay Dalkalı, kendisi hakkındaki tüm bu mesajları retweet ettikten sonra bazılarına da yanıt verdi.

İşte o yarışmacının mesajları:

-tamm artık basın açıklamamı yapabılrmym hepnız sustugunuza gore =) 1.si sıkıcı hayatınıza buldunuz malzemeyi bu sizi artık 40 yıl idare eder

-2.si hayatımda güldüğüm en komik geceydi ne isterseniz yazın hatta arkadaslarımla en yaratıcı olanları rt yapıoruuuuuzzz :)

-3.su o okula girmeye gucunuz bilginiz ve paranız yetmeyince kuyruk acısı çekip böle komplekslere giriyosunuz yapmayın yazık..

4.su bi insann bilgisi bi yarışmdaki bi soruyla ölculmz bana aptal sarısn dıyen kızlarn ne gotu yer o yarışmaya gırmeye ne de o suratları :)

- evet haklısnz şehitlrmze kelle demedm meclisi gördüktn sonra bu şeklde tt olduysm cidden helal olsun bikere daha bana hatta az bile sölemşm

Verdiği cevaplar milyonları şoke etti - Gazeteport.com (http://www.gazeteport.com.tr/haber/86062/bu_cevap_twitteri_yikti)

Bir Üniversitesi öğrencisi, hem de siyaset bilimi öğrencisi TBMM'nin diğer adını bilemediği gibi, bir de kendisine yöneltilen eleştirileri twitter'den öylesine bozuk, anlamsız cümle ve kelimelerle yanıt veriyor ki...
Çoğu gencimizin ne kadar yetersiz, özensiz, vasat durumda olduğunu kanıtlıyor..
Yazık..Tam bir rezalet.. Bu hanım kızımızın üniversiteden ayrılıp ilkokul ve ortaya yeniden gitmesi gerek..

jineop
24-03-2012, 09:25
Merhaba, benim Türkçeyi doğru kullanmaya çalışmaya başlamam , agaclar. net
sayesinde oldu. Bahçe temizliği yaparken ilk yazdığım ve hatta uzun süre hatalı yazışmalarımı gördükçe yüzüm kızarıyor. Bunun için gerçekten yürekten teşekkür ederim.

Güler
24-03-2012, 11:19
Merhaba, benim Türkçeyi doğru kullanmaya çalışmaya başlamam , agaclar. net
sayesinde oldu. Bahçe temizliği yaparken ilk yazdığım ve hatta uzun süre hatalı yazışmalarımı gördükçe yüzüm kızarıyor. Bunun için gerçekten yürekten teşekkür ederim.

İşte ben buna öz eleştirinin güzelliği derim.

Biraz ileri gideceğim umarım seni kızdırmam; ama sevgili jineop bunu size kabullendirene kadar da akla karayı seçtik yani.
Neyse geç de olsa, güç de olsa netice olarak iyi oldu ya, bizler için sevindirici.;)

jineop
24-03-2012, 19:14
İşte ben buna öz eleştirinin güzelliği derim.

Biraz ileri gideceğim umarım seni kızdırmam; ama sevgili jineop bunu size kabullendirene kadar da akla karayı seçtik yani.
Neyse geç de olsa, güç de olsa netice olarak iyi oldu ya, bizler için sevindirici.;)

İyi ki ısrarcı olmuşsunuz. Yaşamıma kattığınız bu değer için hepinize minnetarım.;)

Güler
24-03-2012, 23:07
.... utandım şimdi, yazmasa mıydım acaba? :o

huzunperest
24-03-2012, 23:20
Benim için de bu siteyi vazgeçilmez yapan ikinci etken (ilki bitkiler:) yazım kurallarına dikkati ve dilimize verilen önemi görmek oldu. Uyaranlara, uyarıları dikkate alanlara, bu konuda zaman zaman tepkilerle karşılaşsalar da doğrudan dönmeyen tüm site yönetimine teşekkür ederim.:)

Adalet Yağcı
24-03-2012, 23:27
Sevgili Jineop, ben de senin gibi ilk günlerde bol bol yanlışlar yapmışım :)
"çünkü" yerine "çünki", "acaba" yerine "aceba" yazmışım bir çok mesajımda, "Ve ya" "de" "da" ekleri ayırımı gibi ayrıntılara da hiç dikkat etmemişim.

Sayın Yücel Özlem sağolsunlar beni özel mesajla uyarıp hatalarımı bildirdiğinde hem utandım, hem de sevinmiştim.
Sonra yazdığım tüm mesajları bulup tek tek düzelttim.
Yine de gözümden kaçmış olanlara rastlıyorum zaman zaman, hemen düzeltiyorum.

Öğrenmek her yaşta güzeldir, hele söz konusu Türkçemiz ise, elzemdir.

jineop
25-03-2012, 06:49
Daha da kolayı var sevgili selis; shıft'e basılı tutarken 3 rakamına bas, sonra parmağını shıft'ten çek, A harfine bas. (â)
â, kolaymış:)

Güler
25-03-2012, 09:00
Bu yanlışları hepimiz yaptık ilk zamanlarda sevgili Adalet Yağcı.

Ben de yazılarımı blok halinde yazdığım için sayın malina'dan fırça yemiştim. Sonra da gördüm ki hakikaten blok halinde yazıldığında okunması-takibi çok zor oluyor.

Dediğin gibi; doğruyu, güzeli bulmak bizler için de sevindirici olmalı.

pria
25-03-2012, 09:52
...fırça yemiştim. .

Benim de bir fırça yeme öyküm var Güler Hanım..
30 yıl öncesinde bu öz Türkçe akımı bugünkünden çok daha fazla rağbet görüyordu..Biz de gençtik..Her fırsatta bunu uygulamayı marifet sanırdık..
Ama kazın ayağı öyle değilmiş..
Bir dilekçe yazmam gerekmişti bir resmi kurum müdürlüğüne..

Hani, dilekçelerin sonu '' Gereği için emir ve müsaadelerinize arz ederim'' diye bitirilir ya..
İşte ben öyle bitirmedim; ''Gereği için emir ve müsaadelerinize sunarım'' dedim..
Müdür fırlattı dilekçeyi önüme..Bastı fırçayı; ''böyle dilekçe mi yazılır, git değiştir'' diye..

Oysa ben sadece arz ederim kelimesini sunarım diye değiştirmiştim..
Ya, ''Gereği için buyruk ve izinlerinize sunarım'' falan diye biraz daha Türkçe yazsaydım, kimbilir Müdür'ün suratı nasıl kızarıp bozarırdı? :D

İşte böyle..
Türk ülkesinde bazen zorla elin arapçasını kullanmak zorunda kalıyoruz..

Güler
25-03-2012, 10:09
Sevgili pria, çalışma hayatında alışagelinmiş, belirli yazış stilleri vardır. Adeta klişeleşmiştir.

Zamanla öyle alışıyorsunuz ki, günlük hayatınızda bile kullanmaya başlıyorsunuz.

Ben de siteye yeni üye olduğumda sayın malina ve Mine Hanım'a yazdığım mesajlarda galiba böyle bitirişler yapıyordum ki bir gün malina'dan bir mesaj aldım.

" Dosdoğru yaz, kendimi resmi dairede müdür hissediyorum" demişti.

İşte ipin ucu öylecene kaçtı ki şimdi de yaz babam yazıyorum. Şimdi de bana diyorlar ki " nasıl bu kadar uzun uzun yazabiliyorsun, hiç üşenmiyor musun?" :p

peyyide
25-03-2012, 10:59
Bu sayfayı okuyunca çok sevdiğim bir şiiri sizlerle paylaşmak istedim.


KAYBEDİLENLER

Birgün insan virgülü kaybetti , o zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler
kullanmaya başladı.Cümleleri basitleşince,düşünceleri de basitleşti.
Bir başka gün ise,ünlem işaretini kaybetti . Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden
konuşmaya başladı.Artık ne bir şeye kızıyor ne de bir şeye seviniyordu. Üstelik hiçbir şey,
onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.

Bir süre sonra, soru işaretini kaybetti ve soru sormaz oldu.Hiçbir şey,ama hiçbir şey onu
ilgilendirmiyordu...Ne kainat,ne dünya,ne de kendisi umurundaydı.

Birkaç sene sonra iki nokta üstüste işaretini kaybetti ve davranışlarının sebeplerini,
başkalarına açıklamaktan vazgeçti.

Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işareti kalmıştı. Kendine has tek düşüncesi
yoktu,yalnız başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu.

Son noktaya geldiğinde , düşünmeyi ve okumayı unutmuş vaziyetteydi.

A.Kanevski

pria
25-03-2012, 11:11
Son noktaya geldiğinde , düşünmeyi ve okumayı unutmuş vaziyetteydi.



Her halde böyle biriydi, mesajdaki tarife tıpa tıp uyuyor:

"Gazete okumaya bile bu yıl başladm" - Gazeteport.com (http://www.gazeteport.com.tr/haber/86232/gazete_okumaya_bile_bu_yil_basladim)

Haberin altındaki yorumlar çok güzel..Maalesef günümüzde böylesi gençler çok..

selis
28-03-2012, 08:29
Facebookta paylaşılmış.. Çok güldüm :))

Güler
28-03-2012, 09:34
Facebookta paylaşılmış.. Çok güldüm :))

Sevgili selis, ne yazık ki ben gülemiyor hatta çok üzülüyorum.

(senin de sinirlendiğin için güldüğünü düşünüyorum.)

Sûz-i Dilârâ
28-03-2012, 13:17
Ben ne tepki vereceğimi şaşırdım. Üç kuruşluk insanlar! Yazık değerlerimize ki alay ediliyor, aşağılanıyor bunların elinde.

Horozun eline geçen elmas misali... Daha kötüleri de var da yazmayım şimdi.

tiya
29-03-2012, 21:32
Kısaltmaların farkında mısınız? Alfabe'de harf kalmadı. Yazı dilinde açıklamasını parantez içine yazarak kullanılan kısaltmalar sözlü olarak kullanılıyor.

Alfabemizde yer almayan "kalın K" çirkin anlamlar taşırken şimdi Bir genel başkanın adını söylerken dile getiriliyor ve ben masum olduğuna inanmıyorum bu hatanın. KKTC'nin açılımı yerine "kaka tc" diye keyifle okuyan da var, yanlışlıkla dil sürçmesi yaşayan da. Aynı keyfi ya da dil sürçmesini Sayın Kılıçdaroğlu için yapıyorlar. Başbakana isminin baş harfleriyle hitap edenler şimdi bu işlemi nasıl durduracaklar? Hangi kanal, hangi spiker söyledi hatırlamıyorum ama Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'ndan "Sayın Kaka" diye seslenildiğini duydum. Biraz özen, biraz saygı...

tiya
29-03-2012, 21:38
Pek çoğumuzun bildiği, ama yazarken dikkat etmediği bir iki hususu aydınlatmak istedim.

Bağlaç olan ki eki ayrı yazılır.
Demek ki, kaldı ki, olmaz ki, diyorlar ki.

Kalıplaşmış örneklerde beraber yazılır.
Belki, halbuki, meğerki, oysaki, sanki, mademki.

Şüphe ve pekiştirme göreviyle kullanılan ki, sözü ayrı yazılır.
Babam geldi mi ki?
Başbakan konuşacak mı ki?

Hata yapmaktan korkanlar kullandıkları "ki" sözcüğüne ler-lar eklesinler. Taşıyorsa bileşik, taşımıyorsa ayrı yazılır.

ÖRNEK: Evdeki - Evde ki
.

pria
30-03-2012, 22:26
http://www.uludag.edu.tr/dergi5/sinanoglu.pdf

Sûz-i Dilârâ
31-03-2012, 16:00
Dil ve yabancılara toprak satışı: Önümüzdeki en büyük iki meselemiz. Gerisi hikâye, bunları elimizde tuttuğumuz sürece her şeyi zamanla hâlledebiliriz ama dilimizde konuşacak sözcüğümüz ve ayağımızın altında basacak toprağımız olmadığı sürece biz zaten yokuzdur.

Sûz-i Dilârâ
31-03-2012, 19:37
"Tanrı'nın dili Türkçedir."

(Sözün sahibi meşhur bir Avrupalı ama adını şimdi hatırlayamadım. Hatırlayınca eklerim.)

kelebek çalısı
01-04-2012, 00:55
Kaç kişi doğan çocuğuna isim koyarken öz Türkçe olmasına özen gösteriyor?

İsmimi öz Türkçe koyan aileme buradan teşekkür ediyorum.

TÜRK DİL KURUMU (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_kisiadlari&arama=anlami&uid=3567&guid=TDK.GTS.4f7787c1c9b6a2.34118210)


Not: Mesajımda geçen konu, forum içi yazışmalardaki Türkçe kullanımı ile ilgili bir konu değil, yine de Türkçe söz konusu olduğunda aklıma ilk gelen bu soru olduğu için paylaşmak istedim.

pria
08-06-2012, 11:38
Bir açıklama ve ‘profesör Türkçesi!’

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sosyoloji Profesörü Faruk Birtek, hafta başında VATAN‘da yayınlanan söyleşisinde söylediği sözler nedeniyle kendisine “Günaydın” dediğim için bana çok kızmış. Oturup uzunca bir mektup yazmış.

Bu mektubu yanıt hakkına duyduğum saygı gereği (yazım ve ifade hatalarını bile düzeltmeden) aynen yayınlıyorum:

***



“Muhterem Mustafa Bey saygı değerli sütunlarınızda benim Mine Şenocaklı ile yapmış olduğum mulakata geniş yer vermenizden ötürü size minnettarım.

Geniş okuyucu kitlesine sahip, dürüstlüğü ile tanınan bir yazarın dikkatini çekmek beni ancak bahtiyar eder.

Mine Hanım’a da bu konuda muteşekkirim. Kendisinin editörlük becerisi sayesinde bu mülakat bu kadar yankı yapabildi.

Yalnız ne yazık ki köşenizde beni yanlış tanıtınız, size merbut okuyucalarınızı yanılttınız. Tabii benim daha evvel acizane yazdık ve söylediklerimden haberdarr olmıyabilirdiniz ama sizin gibi araştırmacı bir yazar beni ağır dille itham ederken bir iki kişiye sorabilir, benim hakkımda mütalaa alabilirdi.

Ben son Referenduma şiddetle karşı çıkmış ve bunun sadece parti iktidarını pekiştirecek bir unsur olduğunu söylemiştim.

Taraf gazetesinde yazıyor diye en yakın arkadaşlarımı protesto mahiyeti görmüyor mahrumiyetlerini çekiyorum.

Benim Allah’a şükür bugün erişmiş olduğum maddi ve manevi mertebenin üstüne çıkarmaya AKP iktidarının gücü yetmez. O THY idare heyeti vesaire örneğinin hiciv mahiyetinde olduğunu mülakatta zaten belirtmişdim. Amacım hiciv ederek bugün olayların ne kadar ‘fırkacı’, ideolojik hale geldiğini göstermekdi.

Hiçbir zaman AKP yandaşı olmadım. Erdoğan’ın ilk seçildiği günkü konuşmasından etkilenmişdim. Beni çok şaşırtmışdı. Çok olumlu düşündüm. Prensibim, her zaman insanların doğru söylediğini varsaymaktır ta ki yalanları isbat edilene kadar.

AKP’nin başlangıçtaki Kıbrıs politikasını fevkalade cesur ve doğru buldum. Eski bir CHP sempatizanı olarak Baykal’ın CHP’sini kısır, banaz ve Cumhuriyet çizgisinde gerici buldum, tenkid ettim. Bu AKP yandaşlığı değildi ama AKP’ye belirli konularda hak vermek idi. Parti tutmadan, ön yargılı olmadan doğru gördüğünü söylemek akademik konumumun gereği olduğunu düşünürüm. Kemal Alemdar’ın laiklik iddiasını yobaz buldum çünkü laiklik o değildi. Ayrıca bu zorbalık bugün kü AKP iktidarının neticede önünü açtı. AKP’nin yanında olmadım ama başörtülü kızları hep destekledim. İnançlarından ötürü onların ezilmiş ve hakları yenilmiş olduğunu gördüm hatta onların AKP’den bağımsızlaşmalarını önerdim her hür vicdan gibi. Her zaman vicdan hürriyetlerinin yanında oldum. Şimdi de Sezaryen ve Kürtaj konusunda kadınlarının mahremiyetin yanında aynı imanla duracağım gibi.

Allah muhalefet mürekkebimi kurutmasın. 1957den beri, çocuklukdan beri, özgürce muhalefet yaptım. Bu bana rahmetli babamın yadigarı, hiç bir güç tanımadanm hiç bir menfaat gözetmeden gerekli muhalefet yapma mesuliyeti. Kamusal alanda çalışan biri olarak, geniş okuyucusu olan sütunlarınızda beni yanlış itham ile yanlış tanıtmanız benim prestijimi haleldar etmekde, kamusal konumumu rencide etmekde. Kamusal bir kişi olarak tek gücüm ettiğim söz ve onunda arkasındaki benliğim. Beni yanlış tanıtmak demek kamusal güvenilirliğimi benden çalmak demek benim sesimi kesmek demek, kamusal çalışmama set çekmek demek, manevi bir Silivri’ye göndermek demek. Halbuki bu gün Türkiye’de söylenecek daha çok şey var. Mesela 30 Ağustos gelirken niye bu kadar muvazzaf uydurma delil, düzmece itham ile Silivri’de diye sormak gerekiyor.

Turk Hukuk sistemi ne yazik ki kamusal veya özel benliğin korunmasını sağlamıyor. Bu bu yanlış tanıtımınızın yargı yolu ile telafisine imkan yok. Ümidim himmet eder yanlış tanıtımınızı kısaca da olsa düzeltirsiniz.

Bana cok acı gelen, kamusal kimliiimi katleden, yerine gelmemiş menfaat ten AKP’ye muhalifim olmuş olmam ithamı. Bereket beni tanıyan yuzlerce insan ve binlerce oğrencime bu itham tabi çok gülünç gelecekdir. Benim bugun eristiğim manevi noktada öğrencimin sevgisinden başka kulun verebileceği herşey ancak ıvır zıvır, AKP ne ki, bugun var yarın yok!

Saygılarımla

Faruk Birtek”


Yanıt hakkına saygı duydum; mektubu yayınladım. Mektuptan öğrendiğim tek şey var:

Bugünkü eğitim sisteminin yetersizliği!

Acilen; profesörler başta olmak üzere tüm öğretim üyelerine “Türkçe ve Yazım Kuralları” dersleri verilmesi gerekiyor!Yoksa öğrencileri, onların “kamusal güvenilirlikleri” yıprandığı için değil de yazılarını okuduklarında fena halde hayal kırıklığına uğrayabilirler.

Mustafa MUTLU- VATAN Gazetesi yazarı

Bir açıklama ve ?profesör Türkçesi!? - Gerçek Gündem (http://www.gercekgundem.com/?c=69485)

Odeh
08-06-2012, 12:02
Eğitimsizlikle bilgisizlikle ilgili değil sayın pria, üniversitenin adı bu işin nedenini açıklıyor.
İngilizce düşünüp Türkçe yazmaya, konuşmaya çalışırsan işte olacağı budur.

hk50
19-06-2012, 04:34
Rahmetli Aşık Mahsuni,Bir dörtlüğünde (Ey Arabça okuyanlar Allah Türkçe bilmiyormu) derdi ?
Kısaca Bende diyorum ki, Özellikle 'Üyelerin bahçesinde'Bitki isimlerini Latinçe veya Yabançı dilde yazanlar,Forum kurallarını ihlal etmiyormu ?
İsimlerini (Türkçe)herkesin anlıyaçağı dilde yazınça.bitkiler küsüyor da çiçekmi açmıyor?
Benim dağımın bitkisinin ismini Ebeveynimin söylediği gibi değilde,Latinçemi söylemem lazım?
Eğer Türkçe karşılığı yok deniyorsa TDK ne güne duruyor?
Bitki isimlerini herkesin anlıyaçağı dilde Türkçe yazılmasını arzu ediyorum.
Olamazmı,çokmu zor?
(Sürçü lisan .......... .. ....)

hk50
19-06-2012, 05:16
Bazı isimler var ki, dendimi? Olumsuzluk çağrışımları alarak diyorumki.Kaç kişi Yer kirazının (Altın çilek) Physalis olduğunu bilir?
Demekki Türkçe karşılığı bulunabiliyormuş.
Saygılar.

limon
19-06-2012, 07:26
'Üyelerin bahçesinde'Bitki isimlerini Latinçe veya Yabançı dilde yazanlar,Forum kurallarını ihlal etmiyormu ?

Etmiyor çünkü bu durum farklı.

Bitkilerin binlerce alt türü var sevmeseniz de hepsi Latince isimlendirilmiş.

Aynı bitki her yörede farklı isimlendirebilir ama Latince bunların uluslarası isimleri. Mesela bir bitki tanıttınız o yörede adı "kedi kuyruğu" diyelim. Googlada daha geniş araştırmak istediğinizde Latincesi olduğu taktirde uçsuz bucaksız bilgi bulabilirsiniz ama "kedi kuyruğu" olarak aratırsanız tek tük bitki bulursunuz.

Ben tam aksi görüşteyim, Türkçesinin yanında Latincelerinin kesinlikle olması gerektiğini düşünüyorum.

Önceliği yazım yanlışlarına,(mesela kelimeler arasında ve noktalama işaretlerinden sonra boşluk bırakmak, kelimeleri doğru yazmak vb..) versek daha güzel olacak sanırım...

hk50
19-06-2012, 11:15
Etmiyor çünkü bu durum farklı.

Bitkilerin binlerce alt türü var sevmeseniz de hepsi Latince isimlendirilmiş.

Aynı bitki her yörede farklı isimlendirebilir ama Latince bunların uluslarası isimleri. Mesela bir bitki tanıttınız o yörede adı "kedi kuyruğu" diyelim. Googlada daha geniş araştırmak istediğinizde Latincesi olduğu taktirde uçsuz bucaksız bilgi bulabilirsiniz ama "kedi kuyruğu" olarak aratırsanız tek tük bitki bulursunuz.

Ben tam aksi görüşteyim, Türkçesinin yanında Latincelerinin kesinlikle olması gerektiğini düşünüyorum.

Önceliği yazım yanlışlarına,(mesela kelimeler arasında ve noktalama işaretlerinden sonra boşluk bırakmak, kelimeleri doğru yazmak vb..) versek daha güzel olacak sanırım...

Aramızdaki görüş de fark göremedim.
Bende diyorumki latincesinin yanına Genelde bilinen ismi ile Türkçe yazılsın.Bende Türkçe okuyup bileyim.Efendim.

malina
19-06-2012, 11:21
Bende diyorumki latincesinin yanına Genelde bilinen ismi ile Türkçe yazılsın.Bende Türkçe okuyup bileyim.Efendim.

Zaten çoğunlukla böyle yapılıyor. Hatta sadece Türkçesi yazılıyor.
Bunun istisnası, mum çiçeği yerine hoya demek gibi bir kaç bitkiyle sınırlıdır. Bunca zamandır bunu da öğrenmişsinizdir artık değil mi?

Serpent
30-07-2012, 13:16
Sayın Yönetici,

Bildiğim kadarıyla Türkçenin doğru ve düzgün kullanımına özen gösteriyorsunuz. Üyelerden de bir çoğu buna özen gösteriyor. Ancak genel olarak yapılan bir yanlış kullanımı siz de yapıyorsunuz.

Bu kelime “beğeni” kelimesi. “Beğeni kelimesi “, “zevk” kelimesine Türkçe karşılık olarak önerilmiş bir kelimedir ve bu anlamda kullanılmalıdır. Yani, “beğeni toplamak”, “beğenisine sunmak” gibi ifadeler toplumumuzda hep yanlış kullanılmaktadır.

Bu kelime, ”zevk” anlamında kullanılması gereken bir kelime olduğu için örneğin, “bu kazağın rengi benim beğenime uymuyor” diyebilirsiniz. Ama “beğenilenler” veya “beğenenler” anlamına “beğeniler” kelimesini kullanamazsınız.

Maalesef forumunuzda “beğeniler” ifadesi yanlış bir şekilde kullanılmaktadır. Bu yanlış kullanım şeklini düzeltmenizi öneriyorum.


Örneğin bir üye şöyle yazabiliyor:

http://www.agaclar.net/forum/1002219-post193.htm

"begeni yapamiyorum.sorun ne?"


Saygılarımla..

aygün
04-08-2012, 15:01
Yıllar önce henüz üniverstede öğrenciyken, Türkçe Öğretimi hocasının, bir arkadaşımızı kurduğu devrik cümlesinden ötürü şöyle elştirdiğini anımsadım:

"Heyranım Türkçenizi." :(

simetri
06-08-2012, 02:41
Bildiğim kadarıyla Türkçenin doğru ve düzgün kullanımına özen gösteriyorsunuz. Üyelerden de bir çoğu buna özen gösteriyor. Ancak genel olarak yapılan bir yanlış kullanımı siz de yapıyorsunuz.

Bu kelime “beğeni” kelimesi. “Beğeni kelimesi “, “zevk” kelimesine Türkçe karşılık olarak önerilmiş bir kelimedir ve bu anlamda kullanılmalıdır. Yani, “beğeni toplamak”, “beğenisine sunmak” gibi ifadeler toplumumuzda hep yanlış kullanılmaktadır.

Bu kelime, ”zevk” anlamında kullanılması gereken bir kelime olduğu için örneğin, “bu kazağın rengi benim beğenime uymuyor” diyebilirsiniz. Ama “beğenilenler” veya “beğenenler” anlamına “beğeniler” kelimesini kullanamazsınız.

Maalesef forumunuzda “beğeniler” ifadesi yanlış bir şekilde kullanılmaktadır. Bu yanlış kullanım şeklini düzeltmenizi öneriyorum.




Hiç katılmıyorum yazdıklarınıza. Hele “beğeni” kelimesininmesi “, “zevk” kelimesine Türkçe karşılık olarak önerilmiş bir kelime olduğu savını örneklendirmenizi isterim.

malina
06-08-2012, 13:55
Hiç katılmıyorum yazdıklarınıza. Hele “beğeni” kelimesininmesi “, “zevk” kelimesine Türkçe karşılık olarak önerilmiş bir kelime olduğu savını örneklendirmenizi isterim.

tdk.gov.tr (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&view=gts)

malina
06-08-2012, 13:58
Sayın Yönetici,

Bildiğim kadarıyla Türkçenin doğru ve düzgün kullanımına özen gösteriyorsunuz. Üyelerden de bir çoğu buna özen gösteriyor. Ancak genel olarak yapılan bir yanlış kullanımı siz de yapıyorsunuz.

Bu kelime “beğeni” kelimesi. “Beğeni kelimesi “, “zevk” kelimesine Türkçe karşılık olarak önerilmiş bir kelimedir ve bu anlamda kullanılmalıdır. Yani, “beğeni toplamak”, “beğenisine sunmak” gibi ifadeler toplumumuzda hep yanlış kullanılmaktadır.

Bu kelime, ”zevk” anlamında kullanılması gereken bir kelime olduğu için örneğin, “bu kazağın rengi benim beğenime uymuyor” diyebilirsiniz. Ama “beğenilenler” veya “beğenenler” anlamına “beğeniler” kelimesini kullanamazsınız.

Maalesef forumunuzda “beğeniler” ifadesi yanlış bir şekilde kullanılmaktadır. Bu yanlış kullanım şeklini düzeltmenizi öneriyorum.



Beğeni: Güzel veya çirkin yargısını verdiren duygu, herhangi bir konuda güzeli çirkinden ayırma yetisi

Sizin öneriniz nedir?

loveforlife
09-08-2012, 18:09
Beğeni: Güzel veya çirkin yargısını verdiren duygu, herhangi bir konuda güzeli çirkinden ayırma yetisi

Sizin öneriniz nedir?

Yıllarca bu işin eğitimini vermiş biri olarak bu konuda Türk Dil Kurumu'nun önemli bir rehber olduğu görüşündeyim. Bu noktada da tıpkı Sayın Malina'nın da alıntıladığı gibi güzel ve çirkini birbirinden ayırma yetisi olduğu görüşünden yola çıkarak; beğeni kelimesinin, "ben bunu beğendim" anlamında kullanıldığını düşünüyorum... "Beğeni yapamıyorum" söylemi doğru bir kullanım değil, haklısınız. Ancak sitedeki kullanım amacını farklı bir anlam altına taşımak da yersiz. TDK Bilim ve Sanat Terimleri Sözlüğü / Felsefe bölümünde de "kesin, güvenilir, ince ayrımlara varan bir duyguya dayanan estetik yargılama ve değerleme gücü; güzeli çirkinden ayırma yetisi" olarak tanımlanan "BEĞENİ" kelimesi üzerinde bu kadar çok tartışmak yerine kullandığımız kelimelerde mümkün olduğunca hata yapmama gayretinde olsak nasıl olur?

Örneğin Sayın Serpent'in mesajında ilk dikkatimi çeken yanlış kullanımı yapmak tabiri ve birçoğu kelimesinin bitişik yazılmasının gerekliliği bence daha büyük önem taşıyor...

Saygılarımla...

tener
16-08-2012, 13:01
" Beğeni " kelimesi kelimesi sitede yerinde ve doğru olarak uygulanıyor.
Bundan eminim.
Ancak , Profesör'ün yazısı ile ilgili konuda ,bir söz söylemek istiyorum.
Hangi dile hakim olursa olsun , o kişinin hakim olduğu dili , en güzel şekilde okuma ve yazma yetisine sahip olması gerekir.
Öğrendiği 2. dilde de farklı kurallar olsa bile ( Mesela : Almanca' da tüm isimler büyük harfle yazılır) , onları da yerinde ve doğru kullanmak zorundadır.
Aksi halde Profesör yani , konusunda en uzman kişi vasfına sahip olunmaz.
Naçizane görüş belirtmek istedim.(Umarım bir yazılım hatası da ben yapmamışımdır. ) :))

loveforlife
16-08-2012, 18:19
Hangi dile hakim olursa olsa olsun ....

(Umarım bir yazılım hatası da ben yapmamışımdır. ) :))

Yakaladım...:o

Bazen ne kadar dikkatli olsak da hatalar olabiliyor Sevgili Tener... "Yazılım" ve "yazım" birbirinden farklı kavramlar ve burada kullanmanız gereken "yazım" olmalıydı.

Sevgi ve saygılarımla...

incii
16-08-2012, 19:53
Örneğin Sayın Serpent'in mesajında ilk dikkatimi çeken yanlış kullanımı yapmak tabiri ve birçoğu kelimesinin bitişik yazılmasının gerekliliği bence daha büyük önem taşıyor...


Kusura bakmayin ama konuyu okuduktan sonra acikcasi eyvah dedim:) Acaba benim ne kadar hatalarim oldu diye düsünmedim degil.
Yurtdisinda dogmus büymüs, okul hayatini sonrada is hayatini, aile icinde haric hep almanca konusan biri olarak gercekten teraddüt ettim. Bende bir cok kelimlerin nasil yazilacagini veye anlamini tam olarak bilemiyorum fakat elimden geldikce özen gösteriyorum, yine bunada sükür:). Insan yabanci bir ülkede yasadiginda türkcenin gramatigini ve bu kadar derecesini malesef tam olarak bilemiyor ******, buna biz hayatta kosturmaktan firsat kalmiyor diyelim. Bu nedenle bu hatalari görmemek gerek diye düsünüyorum. Aksi halde benim gibi bundan sonra aman ha dikkat edecegim diyerekten, mesaj yazmaktan da vazgecile bilinir:) Saygilarlimla...

syılmaz
18-08-2012, 19:23
Aslında bu kadar basit.

Coyan
23-08-2012, 09:28
Türkçenin doğru kullanımı konusundaki duyarlığından dolayı başta site yönetimi olmak üzere, herkesi kutluyorum.

selis
14-09-2012, 12:33
(Tek fark edenin ben olmadığımı düşünerek)

Fark ettim ki; forumdaki başlıklara düzgün Türkçeyle yazan bazı kişiler (herkes değil ) yazım kurallarıyla hiç alakaları olmadan, farklı platformlarda (facebook, pm, msn vs.) çok rahat yazışıyorlar..

Türkçeyi doğru kullanmanın sadece bu siteye özel bir kural olmadığını hatırlatmak istedim.

Coyan
14-09-2012, 12:45
(Tek fark edenin ben olmadığımı düşünerek)

Fark ettim ki; forumdaki başlıklara düzgün Türkçeyle yazan bazı kişiler (herkes değil ) yazım kurallarıyla hiç alakaları olmadan, farklı platformlarda (facebook, pm, msn vs.) çok rahat yazışıyorlar..

Türkçeyi doğru kullanmanın sadece bu siteye özel bir kural olmadığını hatırlatmak istedim.

Haklısınız. Bu, biraz da prensip meselesi... Kişi alışkanlık haline getirmişse veya neresi olursa olsun, doğru Türkçe kullanımının gerekliliğine inanmışsa, bu alışkanlığını orada da devam ettiriyor.

Bu arada, ciddi siteler aynı duyarlılığı gösteriyor. Doğru Türkçe ile yazılmayan mesajlara "cevap vermeme" şeklinde bir müeyyide uygulanıyor. İstersen yazma? :p

Doğru yazmışmıyım? :o

:D

Sakaki
14-09-2012, 13:01
Haklısınız. Bu, biraz da prensip meselesi... Kişi alışkanlık haline getirmişse veya neresi olursa olsun, doğru Türkçe kullanımının gerekliliğine inanmışsa, bu alışkanlığını orada da devam ettiriyor.

Bu arada, ciddi siteler aynı duyarlılığı gösteriyor. Doğru Türkçe ile yazılmayan mesajlara "cevap vermeme" şeklinde bir müeyyide uygulanıyor. İstersen yazma? :p

Doğru yazmışmıyım? :o

:D

Bir devriklik dışında evet :)
doğru Türkçe kullanımının gerekliliğine inanmışsa = Türkçe'yi doğru kullanmanın gerekliliğine inanmışsa
;)

Coyan
14-09-2012, 13:05
Bir devriklik dışında evet :)
doğru Türkçe kullanımının gerekliliğine inanmışsa = Türkçe'yi doğru kullanmanın gerekliliğine inanmışsa
;)

Ben de bir şey var zannettim. O kadar kusur, kadı kızında da olur. :D

selis
14-09-2012, 15:14
''Türkçe'' kelimesine gelen ekler için ayırma işareti kullanmamız gerekmiyor.
Doğru mu biliyorum bilmiyorum.


Açıkçası, ben onu bunu bilmem. Tek bildiğim şey her yerde yazım kurallarına uyulması gerektiğidir. Benim için neresi olduğu mühim değil, her yerde büyük harfle başlayıp noktalama işareti kullanırım :)

malina
14-09-2012, 18:07
''Türkçe'' kelimesine gelen ekler için ayırma işareti kullanmamız gerekmiyor.
Doğru mu biliyorum bilmiyorum.



Kesme İşareti ( ’ )

1. Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır: Kurtuluş Savaşı’nı, Atatürk’üm, Türkiye’mizin, Fatih Sultan Mehmet’e, Muhibbi’nin, Gül Baba’ya, Sultan Ana’nın, Mehmet Emin Yurdakul’dan, Kâzım Karabekir’i, Yunus Emre’yi, Ziya Gökalp’tan, Refik Halit Karay’mış, Ahmet Cevat Emre’dir, Namık Kemal’se, Şinasi’yle, Alman’sınız, Kırgız’ım, Karakeçili’nin, Osmanlı Devleti’ndeki, Cebrail’den, Çanakkale Boğazı’nın, Samanyolu’nda, Sait Halim Paşa Yalısı’ndan, Resmî Gazete’de, Millî Eğitim Temel Kanunu’na, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği’ni, Eski Çağ’ın, Yükselme Dönemi’nin, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’na vb.

“Onun için Batı’da bunlara birer fonksiyon buluyorlar.” (Burhan Felek)

1919 senesi Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. (Atatürk)

Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğu zaman ekten önce kesme işareti kullanılır: Hisar’dan, Boğaz’dan vb.

Belli bir kanun, tüzük, yönetmelik kastedildiğinde büyük harfle yazılan kanun, tüzük, yönetmelik sözlerinin ek alması durumunda kesme işareti kullanılır: Bu Kanun’un 17. maddesinin c bendi... Yukarıda adı geçen Yönetmelik’in 2’nci maddesine göre... vb.

Özel adlar için yay ayraç içinde bir açıklama yapıldığında kesme işareti yay ayraçtan önce kullanılır: Yunus Emre’nin (1240?-1320), Yakup Kadri’nin (Karaosmanoğlu) vb.

Ek getirildiğinde Avrupa Birliği kesme işareti ile kullanılır: Avrupa Birliği’ne üye ülkeler...

UYARI: Sonunda 3. teklik kişi iyelik eki olan özel ada, bu ek dışında başka bir iyelik eki getirildiğinde kesme işareti konmaz: Boğaz Köprümüzün güzelliği, Amik Ovamızın bitki örtüsü, Kuşadamızdaki liman vb.

UYARI: Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz: Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığının; Bakanlar Kurulunun, Danışma Kurulundan, Yürütme Kuruluna; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112’nci Birleşiminin 2’nci Oturumunda; Mavi Köşe Bakkaliyesinden vb.

UYARI: Başbakanlık, Rektörlük vb. sözler ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde Başbakanlığa, Rektörlüğe vb. biçimlerde yazılır.

UYARI: Özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz: Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Müslümanlık, Hristiyanlık, Avrupalı, Avrupalılaşmak, Aydınlı, Konyalı, Bursalı, Ahmetler, Mehmetler, Yakup Kadriler, Türklerin, Türklüğün, Türkleşmekte, Türkçenin, Müslümanlıkta, Hollandalıdan, Hristiyanlıktan, Atatürkçülüğün vb.

UYARI: Sonunda p, ç, t, k ünsüzlerinden biri bulunan Ahmet, Çelik, Halit, Şahap; Bosna-Hersek; Kerkük, Sinop, Tokat, Zonguldak gibi özel adlara ünlüyle başlayan ek getirildiğinde kesme işaretine rağmen Ahmedi, Halidi, Şahabı; Bosna-Herseği; Kerküğü, Sinobu, Tokadı, Zonguldağı biçiminde son ses yumuşatılarak söylenir.

UYARI: Özel adlar yerine kullanılan “o” zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrıl­maz.

2. Kişi adlarından sonra gelen saygı ve unvan sözlerine getirilen ekleri ayırmak için konur: Nihat Bey’e, Ayşe Hanım’dan, Mahmut Efendi’ye, Enver Paşa’ya; Türk Dil Kurumu Başkanı’na vb.

3. Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için konur: TBMM’nin, TDK’nin, BM’de, ABD’de, TV’ye vb.

4. Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur: 1985’te, 8’inci madde, 2’nci kat; 7,65’lik, 9,65’lik, 657’yle vb.

5. Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adlarına gelen ekleri ayırmak için konur: Başvurular 17 Aralık’a kadar sürecektir. Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu’nun veri tabanının Genel Ağ’da hizmete sunulduğu gün olan 12 Temmuz 2010 Pazartesi’nin TDK için önemi büyüktür.

6. Seslerin ölçü ve söyleyiş gereği düştüğünü göstermek için kullanılır:

Bir ok attım karlı dağın ardına
Düştü m’ola sevdiğimin yurduna
İl yanmazken ben yanarım derdine
Engel aramızı açtı n’eyleyim (Karacaoğlan)
Şems’in gözlerine bir şüphe çöreklendi: “Dostum ne’n var? Her şey yolunda mı?” (Elif Şafak)
Güzelliğin on par’etmez
Bu bendeki aşk olmasa (Âşık Veysel)

7. Bir ek veya harften sonra gelen ekleri ayırmak için konur: a’dan z’ye kadar, Türkçede -lık’la yapılmış sözler.

tdk (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=187:Noktalama-Isaretleri-Aciklamalar&catid=50:yazm-kurallar&Itemid=132)

MeyveliTepe
14-09-2012, 19:42
Bunlara bir ilave, Türkçe cümle içinde yabancı sözcük ya da uluslararası kısaltma kullanılması durumunda, bu sözcüğün Türkçe gramer kurullarına göre ek alması gerekiyor ise yerine göre sözcüğün tümü çift tırnaklar arasına alınabileceği gibi sözcük ile ek arasına ayraç da konabilir.

Sûz-i Dilârâ
15-09-2012, 19:52
Haklısınız. Bu, biraz da prensip meselesi... Kişi alışkanlık haline getirmişse veya neresi olursa olsun, doğru Türkçe kullanımının gerekliliğine inanmışsa, bu alışkanlığını orada da devam ettiriyor.

Bu arada, ciddi siteler aynı duyarlılığı gösteriyor. Doğru Türkçe ile yazılmayan mesajlara "cevap vermeme" şeklinde bir müeyyide uygulanıyor. İstersen yazma? :p

Doğru yazmışmıyım? :o

:D

"Doğru yazmış mıyım?" Soru eki "mı, mi" ayrı yazılır. :) Bildiğinizden adım gibi eminim ama dikkatsizlik sonucu gözden kaçabiliyor.

erbayhoca
17-09-2012, 17:55
Merhaba arkadaşlar. Tesadüfen girmiş olduğum bu site, bir anda tüm ilgimi çekti ve üye olmaktan kendimi alamadım. Üyeliğimi kabul etme nezaketini gösteren site yöneticilerine teşekkür ediyorum. Doğa konusunda bu kadar hassas ve yardımcı bir sitenin olması gerçekten sevindirici oldu benim için. Özellikle "Türkçe"miz konusundaki hassasiyeti ve arkadaşların form konuları hakkında bilgilendirici paylaşımları, sitenin bağımlısı olmak için yeterli sebep olsa gerek.

kelebek çalısı
26-09-2012, 01:05
Bir de Türkçe' nin doğru kullanımı adına söyleneceklere ek olarak, yazılan mesajlarda anlamı pekiştirme amaçlı mıdır yoksa konuşma dilini olduğu gibi alıp yazı diline aktarma amaçlı mıdır bilemiyorum, gereksiz yere harfleri yanyana uzatarak kullananlar benim düşünceme göre kelime kirliliği yaratmaktan başka bir amaca hizmet etmiyorlar.

Örnek vermek yararlı olabilir.Süpeeeeer,çook güzeeeel gibi.

Bu kelime katliamını alışkanlık edinerek kullananların ifadelerini okumak tam bir çile.

malina
26-09-2012, 12:10
Örnek vermek yararlı olabilir.Süpeeeeer,çook güzeeeel gibi.


Bu tür yazışmaları birden çok yapanları özel mesajla haber verin ki, arkadaşları bilgilendirelim...

Serpent
13-10-2012, 12:58
Benim “beğeni” kelimesinin kullanımına dair yazdığım mesajımdan sonra pek çok kişi mesaj yazmış.

Doğrusu, bu mesajları takip etmemiştim. Şimdi bakıyorum da bir kısmı Türkçe öğretmenliği de yapmış kişiler benim mesajımı eleştirmişler ve hatta benim hatalarımı da göstermişler.

Öncelikle, Türkçenin doğru kullanımına özen gösteriyorum. Benim mesajlarımı okuyanlar bunu görebilir. Ancak hiç hata yapmıyorum anlamına da gelmez.

Beni eleştiren üyelerden birinin abuk subuk bir Türkçe ile yazılmış mesaja (içeriği de abuk subuktu) kendi tabiriyle “beğeni”de bulunduğu da bir gerçek. Demek ki onun güzel ve çirkin yargısını veren duygusuna yani zevkine göre güzel bir mesaj yazılmış.

Bundan 20 yıl öncesine ait “Filan film çok beğeni topladı” veya “Filanca sergi halkın beğenisine sunuldu” şeklinde bir ifade gösteremezsiniz.

TDK’nın sitesindeki tanımlar şöyle:
beğeni:
1. isim Güzel veya çirkin yargısını verdiren duygu, zevk
"Kadınlar hoşgörü ve beğeniyle dansı alkışlarlar." - N. Hikmet
2. Herhangi bir konuda güzeli çirkinden ayırma yetisi, gusto
"Kendine özgü bir beğenisi var bu konuda." - N. Cumalı


zevk:
1. isim Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz
"İçtik bu nadir içkiyi yıllarca kanmadık / Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor yazık" - Y. K. Beyatlı
2. Güzeli çirkinden ayırt etme yetisi, beğeni
3. Tat, lezzet
"Batı edebiyatında şarap içmekten, onun zevkinden hiç bahsedilmez." - B. Felek
4. Eğlence
"Su gibi para harcıyor, zevkine zevk, rahatına rahat katıyor." - N. Cumalı

Yukarıdaki alıntılar benim haklı olduğumu teyit ediyor. Ben daha ne diyeyim?

Öneri mi istiyorsunuz? “Beğenme” kelimesini kullanabilirsiniz. “isim Beğenmek işi veya durumu”


Forumda yıllar önce “orijinal” kelimesi yerine “orjinal” kelimesi kullanılıyordu. Yine benim uyarım üzerine düzeltilmişti.

Saygılarımla..

Serpent
13-10-2012, 13:36
Bir konuda bir şey söylerken acaba bir hata yapıyor muyum diye hep düşünürüm.

“Beğeni” kelimesinin de “zevk" kelimesine karşılık olarak önerildiğini söylemiştim. Bunun ne zaman olduğunu bulamadım. Ama, dolaylı kanıtları buldum.
Aşağıda bir iki örnek vereceğim:


Batı Felsefesi Tarihi - Vikipedi (http://tr.wikipedia.org/wiki/Bat%C4%B1_Felsefesi_Tarihi)
Çeviride kullanılan birçok Öz Türkçe sözcüğün yanında parantez içinde sözcüğün diğer anlamının da verilmiş olması, bu sözcüklerin henüz, o tarihlerde toplumun genelinde tam olarak kabul görmemiş olduğunun bir belirtisi sayılabilir. Ancak aradan geçen kırk küsür yıldan sonra bu sözcüklerden pek çoğunun çoktan gündelik kullanıma girmiş olduğunu da görüyoruz. O tarihlerde zorlamayla Türk diline kazandırılmış gibi gözüken ve herkesçe benimsenmeyen, ancak bugün yaygınca kullanlan sözcüklere örnek: Yadsımak (reddetmek), gizem (sır), davranış (muamele), düşün (idea), beğeni (zevk), öbek (grup), yıkım (felâket), us (akıl), evrensel (kozmik). Günümüzde bile kabul görmemiş veya yaygın kullanılmayanlara örnek ise: Görümsel (ampirik), özdek (madde), ergi (zihin), tüzün (adalet), nen (şey) ve ayrıl (istisna).

Murat Belge-Trke Sorunu (http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/24.php)
… «Zevk» için türetilen «beğeni» şimdi «takdir» anlamına gelmeye başladı: «Seyircinin beğenisini kazandı» gibi….

Medyakronik - medyann kroniklemi haline eletirel bak (http://www.medyakronik.net/arsiv/index_mayis.asp)
Bazen de asıl anlamından bambaşka ve yanlış anlamlar yüklenerek kullanılıyor kelimeler ve bir süre sonra bu “yanlış anlam” kelimenin gerçek anlamının yerini alıyor. Mesela “zevk”in öztürkçe karşılığı olarak önerilen “beğeni” sözcüğünün artık “beğenmek” anlamında kullanılması gibi. Oysa “beğeni”nin beğenmekle hiçbir ilgisi yok. (Mesela konserin beğenildiğini ifade etmek üzere “konser beğeniyle karşılandı” derken aslında “konser zevkle karşılandı” demiş oluyoruz.)…



Selamlar..

nadirtalas
19-01-2013, 09:53
Türkçe yazımı konusundaki duyarlılığınızı kutlarım. Maalesef ulusal TVkanallarındaki spikerler de yanlışlar yapıyorlar. Aklıma gelen kimi yanlışları şunlar:
Yanlış = Doğru
Orta Refüj= Refüj
Kamelya = Kameriye
Eninde-Sonunda = Önünde-Sonunda
Evraklar = Evrak
Birçok = Pekçok

Cumhur Tonba
21-01-2013, 21:42
Türkçe yazımı konusundaki duyarlılığınızı kutlarım. Maalesef ulusal TVkanallarındaki spikerler de yanlışlar yapıyorlar. Aklıma gelen kimi yanlışları şunlar:
Yanlış = Doğru
Birçok = Pekçok

Merhaba Nadir Bey,
Bel ki yazarken hata oluşmuş olabilir. Bel ki de sizin yazdığınız doğrudur.
Yanlışın doğrusu pekçok mu, yoksa pek çok mu?
Yani birleşik mi, yoksa ayrı mı yazılır?
Bu konuya bir açıklık getirebilir misiniz.

nkutsay
21-01-2013, 23:41
Merhaba,

Bu siteden cok sikayetciyim. Bahceye ne agaci diksem diye ararken buldum. Bir de baktim ki uc gunumu sebze yatagi hazirlamaya vermisim. Sonra gunlerce solucan, kompost, enzim diye tutturmusum. Yetmemis; cicekti, saksiydi, bonsaidi... Omrumu yedi.

Bu konu nereden cikti karsima bilemiyorum ama 13 sayfasini okudum. Devam edecektim ki biraktim. Direkt konuma geciyorum. Belki konusulmustur ama benim de dikkatimi ceken konu hitaplarda Sayin/Sn. unvanlarinin kullanimi. O kadar SIK kullaniliyor ki acaba bir kural mi var diye dusundum. Ama boyle bir kurala da rastlamadim.

Kisi kullanici adi kullaniyorsa "Sayin" diye hitap etmek uygun olmuyor bence. Ne dusunuyorsunuz? Bir samimiyet yoksa Beyazit Ozturk isimli kullaniciya Beyazit Bey ya da Sn. Ozturk denmesi gerekir ama Beyaz adli kullanijciya Sayin Beyaz denmemeli sanki.

Bu arada madem bu konu basligina yaziyorum cumle basindaki harleri buyuk yazayim dedim ama cok yordu beni :))

selenn
22-01-2013, 09:34
Sayın nkutsay, bakın sayın diyorum zira sizin bayan mı bey mi olduğunuzu bilmiyorum.

Bir mesaj yazacağım zaman üye profiline girip bayan mı bey mi diye bakmak bir hayli zor oluyor. Ayrıca "sayın" diye hitap etmek istemezseniz de sevgili selenn ya da selenn diye de hitap edebilirsiniz.

Türkçe'nin doğru kullanımı konusunda büyük harfle cümleye başlamanın sizi yorduğunu yazmışsınız. Açıkçası bana yorucu gelmiyor. Klavyeyi kullanırken zaten otomatik olarak elim alışmış yazıyorum, çok da zahmetli değil bence. Bu arada sizin klavyenizde ş, ü, ğ gibi Türkçe harfler yok sanırım.

Son olarak bu forumda benim en çok beğendiğim özellik Türkçe'nin doğru yazılması ve sanal alemde diğer forumlarda olduğu gibi düzeysiz hitap tarzlarının olmaması.

Güler
22-01-2013, 09:50
Bozacının şahidi şıracı gibi olacak, katiyyen yeğen-teyze dayanışması gibi algılamayın ama selenn'in yazdıklarına katılıyorum.

Bizler daha ilkokulda okurken öğrendik; cümleye başlarken büyük harfle başlanır, noktadan sonra da bir boşluk bırakarak yine büyük harfle başlayarak devam edilir diye.

Bu forumda istenen de bu, ve soru ekleri; mı-mi-mu-mü nun ve dahi anlamına gelen; de-da ların ayrı yazılması.
Bu kadar zor bir şey mi arkadaşlar?

Aksi takdirde okuduğumuzu anlayamayacağız.

nkutsay
22-01-2013, 09:53
Zaten benim soyledigim aslinda ortada bir nickname varsa hic bir unvana ihtiyac olmadigi. Yani bay mi bayan mi oldugu onemli degil. Direkt nkutsay demek duzeysizlik olmaz ki.

selenn
22-01-2013, 10:02
Peki sizin nickname'nizden hareket edelim. Size nasıl hitap etmek uygun olur?

Benim yazış tarzım, bana uygun gelen (karşı tarafa nazik hitap etmek için) "Sayın nkutsay" ya da "Sevgili nkutsay" diye mesaja başlamak.

nkutsay diye bir mesaja başlamak bana kaba geliyor. Tabi bu da benim tamamen şahsi görüşüm.

nkutsay
22-01-2013, 10:21
Peki sizin nickname'nizden hareket edelim. Size nasıl hitap etmek uygun olur?

Benim yazış tarzım, bana uygun gelen (karşı tarafa nazik hitap etmek için) "Sayın nkutsay" ya da "Sevgili nkutsay" diye mesaja başlamak.

nkutsay diye bir mesaja başlamak bana kaba geliyor. Tabi bu da benim tamamen şahsi görüşüm.

Ben merhabayla konu actigima gore "merhaba nkutsay" olabilirdi :)) Alinti yaptiginiza gore hic nkutsay'a gerek de yok. zaten bana hitaben oldugu belli.

Benim soylediklerim dogrusu boyledir gibi bir iddia degil. Benim de sahsi dusuncem. Biraz sakil duruyor gibi geldi bana. O yuzden merak ettim boyle mecralar icin de hitap kurallari var midir diye.

Ben forumda bu kullanimlari farkettigimde birkac mesaj atmistim bile. Bir tanesi "tesekkurler ciroz" diye basliyordu. Bilemiyorum, saygisiz ya da haddini asan bir hitap olarak algilaniyor mu gercekten?

selenn
22-01-2013, 10:24
Peki, teşekkürler nkutsay.

Cumhur Tonba
22-01-2013, 21:55
Sayın nkutsay, bakın sayın diyorum zira sizin bayan mı bey mi olduğunuzu bilmiyorum.

Saygıdeğer selenn,
Bay mı, bayan mı bilmek isterseniz ismini tıklayarak bunu öğrenmeniz mümkün.Ben baktım. Bayan.

Dediğiniz gibi biraz zahmetli olacak fakat, emin olmak için gerekli.

selenn
23-01-2013, 10:14
Cumhur Bey merhaba,

Kullanıcı isimlerinden bay mı bayan mı belli olduğu belli olan üyelere hitap etmek elbette zor değil, ya da profil bilgilerine bakmak da öyle.

Fakat bir mesaj yazarken, tek tek kullanıcı profilini görüntülemek gibi bir alışkanlığım yok. "Sevgili" ve "sayın" ifadelerini kullanmak bana uygun geldiğini belirtmek istemiştim.

Zaten forumda yazışmalarımızla aramızda bir dostluk oluşuyor, birbirimizi tanımaya başlıyoruz ve ardından " Bey, Bayan" hitapları otomatik olarak yazılmaya başlanıyor.

tourkana
23-01-2013, 12:09
Bey'in takma adı PortakalKabuğu olduğunda ne diyelim ? PortakalKabuğu Bey mi ??

Genelde ilk yazılarda sayın denirken , sonra bu otomatik olarak kalkıyor zaten .. Ama bey veya bayan kullanımı , bu tarz farklı takma adlarında çok komik bir durum oluşturur.
Bazıları isim kullanıyor ama hayalindeki kahramanın , bazen çocuklarının adını kullananlar da oluyor. Bey, hanım genelde bildiğiniz kişi isimlerinin sonuna konduğundan bu yönden çekincemi ortaya koyuyorum. :)

malina
14-06-2013, 15:55
"Dahi" anlamındaki "de"lerin ayrılmasının önemine dair güncel bir örnek (http://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/30772-33.htm#post1169473):

Biz "vali de gezi parkı'na gelsin" yazmadık mı lan? Hanginiz bağlaç olan "de"yi ayırmayı unuttu?"

Not: de/da hakkında yazacaksanız bu başlık altında, yazmayacaksanız bu (http://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/30772.htm) başlık altında devam etmelisiniz.

kelebek çalısı
26-07-2013, 15:15
Forum yazışmalarında üyelerin aralarındaki iletişimde sayın ...., sevgili .... ya da sadece kullanıcı isimlerini yazarak seslenmelerinin haricinde bir de zaman zaman bazı üyelerin kullandığına şahit olduğum @kelebek çalısı gibi bana göre anlamsız bir ifade mevcut.

Kullanıcı adının başına @ konulmasının bana ifade ettiği durumsa, bu hitapta bulunan kişinin bir sosyal medya canavarı olarak imaj bırakmak isteği dışında bir şey değildir. :D

Dilimizin düzgün kullanımına dair gayretlerin yanında gereken yazışma ifadelerini sadece gerektiği alanlarda yapmak insana bu kadar zor gelmemeli.

malina
26-07-2013, 16:10
Bu kullanıma daha çok bilgisayar programcıları ya da bununla ilgilenler arasında rastlıyorum.

Kime seslendiği kolay anlaşılsın diye kullanılan bir yazım biçimi olarak algıladım şimdiye kadar...

Forumda o kadar çok imla hatası ve chat kısaltması var ki, bunu eleştirmek hiç aklıma gelmedi :)

Sakaki
29-07-2013, 22:27
Forum yazışmalarında üyelerin aralarındaki iletişimde sayın ...., sevgili .... ya da sadece kullanıcı isimlerini yazarak seslenmelerinin haricinde bir de zaman zaman bazı üyelerin kullandığına şahit olduğum @kelebek çalısı gibi bana göre anlamsız bir ifade mevcut.

Kullanıcı adının başına @ konulmasının bana ifade ettiği durumsa, bu hitapta bulunan kişinin bir sosyal medya canavarı olarak imaj bırakmak isteği dışında bir şey değildir. :D

Dilimizin düzgün kullanımına dair gayretlerin yanında gereken yazışma ifadelerini sadece gerektiği alanlarda yapmak insana bu kadar zor gelmemeli.

:)
Bir de anlamı bilinerek kullanılsa veya anlamı Türkçemize uysa yine neyse diyeceğim ama bu simge dediğiniz gibi sadece sosyal medya canavarı olduğunu vurgulamak amacıyla kullanılıyor çoğu kişi tarafından :)

"@" simgesi İngilizce'de genelde "at" ('de/'da) takısının yerine kullanılıyor, örneğin: "24h @ 20 C" = yani "20 derecede 24 saat". Genelde teknik belgelerde tercih edilen bir yöntem.

Yeni jenerasyon buradan yola çıkarak İngilizce sesdeş olan "AT/ATTN" (yani Türkçe "İLGİLİ/SAYIN") kısaltmasının yerine de kullanmaya başladı bu simgeyi son yıllarda (özellikle internet ve sosyal medyada). Bizim gençlik de geri kalmaz tabii... :)

Ama benim hiç anlamadığım yanı ise şu ki klavyede "@" basana kadar ""sn" yazmak daha kolay.

Kısacası "Sn kelebek çalısı" oldu size "@kelebek çalısı" :)

leventali
09-08-2013, 13:58
Herkese Merhabalar ve Bayramlar..
Kendimi elbet bir başlıkla tanıtırım ama önce chat dili'ne takılınca gözüm, ilk mesaj buna nasip olacakmış... Yazılımcıyım. Mesleleğim gereği en ileri teknolojiyi, en yakından takip etmek durumundayım. Okumayı ve yazmayı sevdiğimden bir türlü chat dili'ne ben de alışamadım. Kendi kızımın bana attığı mesajları anlayamayınca, çağırıp bana chat dili'ni öğretmesini istedim :) İletişim iletişimdir. Neden bu dili kullandığını sorduğumda verdiği cevap üzerine "160 Karakterlik Gençlik" diye bir yazı yazmıştım. Zira o zamanlarda 1 mesaj 1 kontörle ücretlendiriliyordu. Tüm sevinçlerini, üzüntülerini, ders notlarını, dedikodularını, hırslarını, öfkelerini bu 160 karaktere sığdırmak zorundalardı. Sosyal medya devrimiyle, bu dil daha da yaygınlaştı. Ve şimdi bir kuşak, yeni kuşağın dilinden şikayetçi. Uzun yazmayı sevmeyen, kısacık kelimelerle dünyanın cümlesini kurabilme yeteneğine sahipler. Ve malesef biz kabul etsek de etmesek de bu dil yaygın biçimde kullanılıyor. Ve bu dil artık Türkçe'yi bozmak anlamına gelmiyor. Sanırım bizim kuşağın büyük bölümü aşırı duygusal bu konuda. Ve bu sadece bize has birşey de değil. Yabancılar da cinsiyetlerini, boylarını, vs. konuları tek harfle ifade ediyorlar. Kısacık bir cümlede çok şey anlatmak konusunda en büyük sıkıntıyı biz yazılımcılar yaşarız. Zira bir hata mesajını üç beş cümle öbeğiyle verdiremezsiniz. Verdirseniz de kimse okumaz. Kendinizden değer biçin; bir program yüklüyorsunuz devam, devam, devam (next, next....) deyip kuruyorsunuz. Benim üye olurken okumadığım üyelik sözleşmesi gibi, onlarca kutucuğu işaretledik tamam dedik bugüne değin ve hala diyoruz. Kaldı ki artık simgeler, kelimelerin önüne geçti. Dün sokağa birden çıkan gençliği Türkiye'nin büyük bir kesiminin anlayamaması da bundandır. Hatta ebevyenlerinin bile... Acaba onların dilini reddederek iletişimi mi koparıyoruz yeni nesille. Çünkü yaşadıkları çağ, teknoloji ve geçirdikleri süreç onların bu dili kullanmaya devam edeceğini gösteriyor. Onları yanımıza çekemeyeceğimiz bir gerçekken, bizim onlarla aramıza Chat Dili'diyerek set çekmemiz ne kadar manidar? 2013 üniversite mezuniyetlerindeki pankartlardaki toplam kelime sayısı ne kadardı acaba? ya anlattıkları???

Foruma üye olurken bu şartınızı da kabul ettim. Her ne kadar içten kabul etmesem de. Sadece bu konudaki duygularımı paylaşmak istedim. Biz de gençlere uyalım, ***, *** yazalım demiyorum. Ama bunları da yasaklamayalım. Yasaklamayalım ki bu kelimeleri gören gençler, böylesine önemli bir forumu ıskalamasınlar araştırmalarında.
Saygı ve Sevgilerle...
Levent Ali Keten

malina
10-08-2013, 15:09
Herkese Merhabalar ve Bayramlar..
Kendimi elbet bir başlıkla tanıtırım ama önce chat dili'ne takılınca gözüm, ilk mesaj buna nasip olacakmış... Yazılımcıyım. Mesleleğim gereği en ileri teknolojiyi, en yakından takip etmek durumundayım.

Okumayı ve yazmayı sevdiğimden bir türlü chat dili'ne ben de alışamadım. Kendi kızımın bana attığı mesajları anlayamayınca, çağırıp bana chat dili'ni öğretmesini istedim :) İletişim iletişimdir. Neden bu dili kullandığını sorduğumda verdiği cevap üzerine "160 Karakterlik Gençlik" diye bir yazı yazmıştım. Zira o zamanlarda 1 mesaj 1 kontörle ücretlendiriliyordu. Tüm sevinçlerini, üzüntülerini, ders notlarını, dedikodularını, hırslarını, öfkelerini bu 160 karaktere sığdırmak zorundalardı.

Sosyal medya devrimiyle, bu dil daha da yaygınlaştı. Ve şimdi bir kuşak, yeni kuşağın dilinden şikayetçi. Uzun yazmayı sevmeyen, kısacık kelimelerle dünyanın cümlesini kurabilme yeteneğine sahipler. Ve malesef biz kabul etsek de etmesek de bu dil yaygın biçimde kullanılıyor. Ve bu dil artık Türkçe'yi bozmak anlamına gelmiyor.

Sanırım bizim kuşağın büyük bölümü aşırı duygusal bu konuda. Ve bu sadece bize has birşey de değil. Yabancılar da cinsiyetlerini, boylarını, vs. konuları tek harfle ifade ediyorlar. Kısacık bir cümlede çok şey anlatmak konusunda en büyük sıkıntıyı biz yazılımcılar yaşarız. Zira bir hata mesajını üç beş cümle öbeğiyle verdiremezsiniz. Verdirseniz de kimse okumaz.

Kendinizden değer biçin; bir program yüklüyorsunuz devam, devam, devam (next, next....) deyip kuruyorsunuz. Benim üye olurken okumadığım üyelik sözleşmesi gibi, onlarca kutucuğu işaretledik tamam dedik bugüne değin ve hala diyoruz. Kaldı ki artık simgeler, kelimelerin önüne geçti. Dün sokağa birden çıkan gençliği Türkiye'nin büyük bir kesiminin anlayamaması da bundandır. Hatta ebevyenlerinin bile...

Acaba onların dilini reddederek iletişimi mi koparıyoruz yeni nesille. Çünkü yaşadıkları çağ, teknoloji ve geçirdikleri süreç onların bu dili kullanmaya devam edeceğini gösteriyor. Onları yanımıza çekemeyeceğimiz bir gerçekken, bizim onlarla aramıza Chat Dili'diyerek set çekmemiz ne kadar manidar? 2013 üniversite mezuniyetlerindeki pankartlardaki toplam kelime sayısı ne kadardı acaba? ya anlattıkları???

Foruma üye olurken bu şartınızı da kabul ettim. Her ne kadar içten kabul etmesem de. Sadece bu konudaki duygularımı paylaşmak istedim. Biz de gençlere uyalım, ***, *** yazalım demiyorum. Ama bunları da yasaklamayalım. Yasaklamayalım ki bu kelimeleri gören gençler, böylesine önemli bir forumu ıskalamasınlar araştırmalarında.

Saygı ve Sevgilerle...
Levent Ali Keten

Söz konusu sosyal medya ise dediklerinize katılıyorum. Anlık iletişim için sorun yok, ne kadar hızlı iletişim o kadar hızlı hareket...

Oysa geçmişten gelen bilgilerin unutulmamak için derlendiği ve gelecek kuşaklara aktarılmasının amaçlandığı bu tür mecralarda chat dili işe yaramaz. Yapılan iş doğası gereği aceleye gelmez :) Acele yapılamayan bir işte acele konuşmaya ve yazmaya da gerek yok...

Teşekkür, saygılar, selamlar gibi kelimeleri yazmalarını bile istemiyoruz ki, kısaltmak zorunda kalsınlar...

Ben de böyle düşünüyorum :)

leventali
18-08-2013, 14:57
Yeni yeni terimler gelişiyor. "Sosyal Medya Canavarı" gibi. Olmak ya da olmamak. Kıstasını nasıl belirleyeceğiz? Üniversitede Nurgün Ersan adında bir hocamız vardı, sosyoloji dersimize giren. "Ben, Bence" demek, diyebilmek her babayiğidin harcı olmadığı gibi, her konuda da olmaz, demişti. Bir kişinin bence diyebilmesi için o işin en ileri derece araştırmalarında bulunmuş, deneylerinde bulunmuş kişinin olsa olsa hakkı vardır. O da yılların birikimiyle.
Her kelime kolay kullanıldığı gibi bu kelimede kolay kullanılıyor. Ve yeni yeni cümleler türüyor.

@ işareti çok eskiye dayalı bir işarettir, yazılımcı olarak teknik detaya girmeyeceğim. Ama hemen her alanda, iletilmesini istediğiniz mesajın direk o kişi ya da kişilere ulaşmasını istiyorsanız, onun nick' (kullanıcı adı)inin önüne @ işareti koyarsınız. Şu anda en yaygın kullanımı facebook, twiter vs...

Sosyal Medya Canavarlığı kıstası internet başında geçirilen zamanla ilgiliyse, şu an dünyada milyarlarca insan bu canavarı oluşturuyor. Ki ben de bunlardan biriyim.

Neden yazdığıma gelince: 9600 modemlerle bbs'lere bağlanıldığı dönem kadar eskidir internet kullanıcılığım. O zamanlardan bu zamana paylaşım amaçlı oluşturulan hemen her web sayfalarının (forumlar da dahil) binlerce kullanıcısı olur ama yazı yazan, yazmaya cesaret edebilen %1'i bile bulmaz. Bunun en büyük nedeni, insanların topluluk içinde sessiz kalmasıyla birebir aynı olduğunu düşünüyorum. Aşağılanma korkusu, çekingenlik, eleştirilme korkusu, küçük düşürülme korkusu, korkusu, korkusu...

Eğer akademik bir konumda site değilse, köylü Mehmet ağadan, Profesör Ahmet Bey'e kadar kitleyi kapsıyorsa sitenin içeriği, lütfen bırakın herkes dilediği gibi yazsın konuşsun. Türk Dil Kurumu gibi, siyasetin dibine vurmuş (sadece bugün değil, geçmişten bugüne) bir kurum varken, 20 yılda yazım kurallarını hallaç pamuğu etmişken, bugün kim Türkçe'nin doğru kullanımından bahsedebilir ki?

Elbette kimsenin iyi niyetini sorgulamıyorum. Ama artık bu konunun da suyu çıkarılıyor gibime geliyor. Hatalı bir cümle yazdı diye, imla kuralına uygun yazmadı diye, Türkiye'nin T'sini küçük yazdı diye, kesme işaretiyle ayırmadı diye, bağlaçları düzgün yazamadı diye, kişinin sorusundan çok yazısı eleştiriliyor. Tabi bunu okuyanlar da bir daha bir şey sormak ya da cevap yazmak için klavyenin tuşuna bile basmıyor.

İyi bir Türkçe kullanımı için, olanca çok insanın önce katılımcı olarak konuşması, yazması, cevap vermesi gerekmiyor mu? Hele ki bu kadar duygusal yapıda bir toplum için...

Bir bebeğin bile kelimeyi doğru telafuz etmesi için kaç yıl geçmesi gerekiyor?

Bu işin artık abartıldığı kanısındayım. Her kafadan bir ses çıksa da su akıp yatağını buluyor.

leventali
18-08-2013, 18:52
Merhaba Malina,

Bende gelecek kuşaklar benzeri siteleri okuduğunda bu konudaki görüşlerin farklı olduğunu anlasınlar diye yazdım :) İnanın bu konuların benim için çok büyük önemi yok. İçerikle ilgileniyorum. Bu konudaki hassasiyetleri de anlayışla karşılıyorum. Çünkü zaman değerleri hızlı kaybettiriyor; belki de en büyük telaş bundan ki ben de zaman zaman bu telaşa düşmüyor değilim.

Saygı ve sevgilerle..

malina
19-08-2013, 14:33
Ben de gelecek kuşaklar benzeri siteleri okuduğunda bu konudaki görüşlerin farklı olduğunu anlasınlar diye yazdım :)
Peki :)


İnanın bu konuların benim için çok büyük önemi yok. İçerikle ilgileniyorum.
Bizim de amacımız içerik zaten :)
Soruyu/sorunu/cevapları anlayacağımız temizlikte bir Türkçe ile yazılmış içerik.

Dilimizi kaybedersek anlaşmanın ortak ve en temel zemini kaybetmez miyiz?

ayazkentli
19-08-2013, 16:09
Bu siteden alıştığım Türkçe'nin temiz yazım kuralları sayesinde, yazdığım sosyal medya, blog ve forumların hepsinde artık otomatikman düzgün yazıyorum.


Öyle ki, bir gün başka bir forumda tartışırken, başka bir üye Sen çok güzel yazıyorsun, ortokul mezunu olduğunu söylüyorsun ama herhalde yalan söylüyorsun. Çünkü böyle düzgün yazan birisi ancak üniversite eğitimi almış biri olabilir diye yazıp, eğitimim konusunda beni yalancılıkla suçlamıştı.

Oysa, üniversite eğitimi almış olan ve tartıştığımız diğer bir çok üyenin yazdığı berbat Türkçe'nin farkında bile değildi.

Bunu hatırlatınca bir şey diyemedi. :))


Az eğitimime rağmen, böyle düzgün yazmamın nedenin Ağaçlar.net sitesi üyesi olmamdan kaynaklandığını ve bu siteye bir göz atmasını önerdim.

(Mutlaka bazen ufak tefek harf-imla hataları oluyor ama sonradan düzeltiyorum).

İnternet'te temiz yazılan ve hele de uzun yazıları temiz bir şekilde okumak keyif veriyor.

Berbat yazılan çoğu yazıyı yarısına kadar bile okuyamıyorum artık.

organik toprak
24-08-2013, 09:02
Tüm Dostaların "736.TÜRK DİL BAYRAMI"nı kutlarım.

muhammetali
25-08-2013, 17:54
dilin kullanımı konusunda hassas bir site daha...


Bende şimdi üye oldum ve ilk olarak bu konu gözüme çarptı ve çok hoşuma gitti gerçekten takdir edilmesi gereken bir durum site yöneticilerine teşekkürler.

M.Emin Uzunoğlu
13-10-2013, 12:38
Ben de yeni üyeyim. Klavyem almanca olsa da Türkce kurallari karsisindaki tutumunuzun takdire sayan buluyorum. Ancak leventali agabeyimizin de dedigi gibi fazla abartilmamasi gerektigi kanisindayim.

Her ne olursa olsun Türkceyi düzgün kullanan ve Türkcenin düzgün kullanilmasina gayret eden bu ve bunun gibi bir kac forum sitesi kaldi. Dilimizin yozlasmasindan her gün sikayet ederken zannedersem düzgün kullanarak somut bir is yapmis oluruz.
Iyi forumlar.

Sonul
26-11-2013, 15:12
Sayın Olcim,

Noktalama işaretlerini kasten mi böyle yazıyorsunuz. Yazınızdan eğitim alanında olduğunuz anlaşılıyor. Lütfen özen gösterin.

maki01
26-11-2013, 15:23
Sayın Sonul,

Sevgili olcim'in memleket özlemi ile yazdığı mesajda dikkatinizi çeken noktalama işaretleri mi oldu?

Sevgi ve dostlukla geçen bir toplantının çoşkusunu hala yaşarken lütfen bu tür mesajları , bu cümlelerle ve bu başlıkta dile getirmeyelim.

olcim
26-11-2013, 15:35
Her nedense arada bir, benim yazılarımda ki noktalama işaretlerine kafayı takanlar oluyor .
Yıllardır yazı yazıyorum , birazcıkta ben dikkatsizce yazı yazsam hoş görülemez mi acaba ?
Bazen yazı da hata yapmamak adına geriliyorum ; sadece beğenip çıkıyorum .
Neyse ki çabuk küsen biri değilim , hemen unutuyorum , yeniden yazıyorum .

Galiba üstteki mesajımda duygularım anlaşılmamış veyahutta görmezden gelinmiş . :( Önemli değil , benim mesleğim sadece öğretmek değil . Öğretirken öğreniyorum da ...
Noktalama işaretlerinin kullanımı ile ilgili ders almaya ihtiyacım yok . Ancak eleştirilmekten de korkmam , aksine beni teşvik eder .

Elbette bazen klavyenin kurbanı da oluyorum , bunun da abartılacak bir durum olduğunu sanmıyorum .

Sevgi Durul
26-11-2013, 15:41
Sevgili olcim, noktalama işaretlerinizin yerleşmesinde bir sorun yok. Sadece, sözcük bitiminde boşluk bırakmadan noktalama işaretini koyarsanız, daha doğru olur. Sevgilerimle...

Bu vesileyle, her yere burnumu sokmamak adına yazmadığım toplantı başlığına da yazmış oldum. Yine çok güzel bir toplantı, yeni dostluklar arkadaşlıklar. Birazcık ta kıskandım.:)

olcim
26-11-2013, 15:43
Bu arada şunu da belirtmek isterim :
1. Çoğu mesaj da cümleler küçük harfle başlıyor .
2. Özel adlar yazılırken büyük harf kullanılmıyor .
3. Fazlalık anlatan kelimeler ayrı yazılmıyor .
4. Hitap sözcüklerinden sonra virgül kullanılıp , alt satırdan büyük harfle başlanılmıyor .

vs. vs. vs .

Sayın Sonul ,
Bence siz de mesajınızda hata olup olmadığını kontrol ederseniz iyi olur kanaatindeyim . :)

olcim
26-11-2013, 15:51
Sevgili olcim, noktalama işaretlerinizin yerleşmesinde bir sorun yok. Sadece, sözcük bitiminde boşluk bırakmadan noktalama işaretini koyarsanız, daha doğru olur. Sevgilerimle...

Bu vesileyle, her yere burnumu sokmamak adına yazmadığım toplantı başlığına da yazmış oldum. Yine çok güzel bir toplantı, yeni dostluklar arkadaşlıklar. Birazcık ta kıskandım.:)
Sayın SDurul ,
Mesaj yazılan bölüm ile paylaşım ekranının metin bölümü arasındaki farklılık benden kaynaklanmıyor . Şurada iki satır yazı diğer tarafta tek satıra iniyor . Kaldı ki bazı kuralları panelde uygulamak zor oluyor . Birilerine rahatsızlık veriyorsam özür dilerim . Eleştirirken yapıcı olmakta fayda vardır diye düşünüyorum . Üstelik herkes hata yapabilir . Eminim buradaki bir çok yazılarda sürüsü ile yazım hatası vardır , yanlış noktalama işaretleri kullanılmıştır . Biraz alıcı gözle bakarsanız bunu sizde farkedersiniz .

Cuvaldız ve iğne meselesi sadece !

Sevgi Durul
26-11-2013, 15:55
Mesajımda rahatsız olduğumu belirten bir cümle olduğunu sanmıyorum.

Sizi kıracak bir şey yazdıysam özür dilerim. Karışmamalıydım aslında.:(

olcim
26-11-2013, 16:02
Mesajımda rahatsız olduğumu belirten bir cümle olduğunu sanmıyorum.

Sizi kıracak bir şey yazdıysam özür dilerim. Karışmamalıydım aslında.:(

İnanınız kırılmadım , F ve Q klavye de yazmak çok zor oluyor , hep aynı pc de yazmayınca sorun oluyor . Neyse boş veriniz asıl ben özür dilerim . Detaylara takılıp kalmaktan hoşlanmıyorum , umarım akşamınız mutlu devam eder . :)

drhegeli
26-11-2013, 16:28
Sayın Sonul,

Sevgili olcim'in memleket özlemi ile yazdığı mesajda dikkatinizi çeken noktalama işaretleri mi oldu?

Sevgi ve dostlukla geçen bir toplantının çoşkusunu hala yaşarken lütfen bu tür mesajları , bu cümlelerle ve bu başlıkta dile getirmeyelim.

Nasıl?
Ruhsal durumumuza göre Türkçe yazım kurallarını esnetebiliyor muyuz?

maki01
26-11-2013, 16:40
Sevgili drhegeli,

Mesajlar http://www.agaclar.net/forum/agaclar-net-toplanti-ve-gezileri/32287-8.htm#post1223530 başlığında sevgili olcim'in aşağıda alıntıladığım mesajı üzerine yazıldı, daha sonra bu başlığa taşındı.

Merhaba arkadaşlar ,

Her ne kadar hiç kimseyi tanımıyor olsam da ; memleketimin insanlarını görmek ailemi görmüş kadar memnun olmama sebebiyet verdi . Görselleri paylaşmanız ayrıca sevindirdi , orada olmak vardı ya neyse , vekil göndereceğim dedim ne yazık ki oda mümkün olmadı :(

Bir gün mutlaka bu toplantılardan birine katılacağım ümidini içimde yaşatıyorum , sizleri sayfalardan izlemek ve takipte olmak dahi mutlu olmama ,kalbimin heyecanla atmasına yetiyor .

Sevgilerimle...

Sizce esnetmiş miyim?

drhegeli
26-11-2013, 17:43
Sizce esnetmiş miyim?

Alıntıladığınız metni, ilgili konu başlığında okudum. Ancak iki satırını okuyabildim. Noktalama işaretlerine takıldım. Bir-iki kez başa dönmek zorunda kalınca vazgeçtim; yazıyı atladım.

Uyaran üyemize karşı çıktığınız için soruyorum:

"Metnin duygusal yoğunluğu, onu Türkçe yazım kurallarına uymaktan muaf tutar mı?"

pamuktopu
26-11-2013, 18:09
Üslup haklı olmaktan önemlidir.(İsmail Cem)