![]() |
Alıntı:
Alıntı:
Sn. Murat ÖZDİL Hoca; "Ceviz ve çam ağaçlarının dibinde ot yetişmediğini, genellikle ağacın yaprak çapı kadar bir alanın tamamen boş olduğunu, hatta Anadolu'da ceviz ağacının altında uyunmayacağına ilişkin deyimler ve inanışlar olduğunu (Ceviz ağacının altında yatıp uyunmaz, uykusu ağır olur. baş ağrısı yapar)" söylemişti. Ardından Sn. Celalettin KIZILKAN Hoca; "ceviz ağacının JUGLANS denen bir madde salgıladığını, o yüzden de dibinde ot bitmediğini eklemişti. http://www.akvaryumkulubu.org/vbulle...t=27985&page=8 Saygılar, |
Alıntı:
|
Ceviz
Doğrusu, erkenci davranıyorum.
Henüz sitedeki konulara göz atma aşamasındayken, dün kayıtlı kullanıcı olup, bugün ikinci iletimi yazarken bunu düşündüm; aceleci davrandığımı. Temmuz ayında Ankara’daydım. TÜBİTAK’ın kitap satış yerine uğradım. Oradan aldığım birkaç kitabı hem kendim okumak hem de liseye geçen kızıma okutmak istemiştim. İşte, aldığım kitaplardan biri de Cenk Durmuşkâhya’nın “Bitkisel Hayat” adlı kitabıydı. Buradaki yazılarda ceviz ağaçlarının konusu ve Tunceli adı geçince önce Cahit Külebi’nin şiirindeki şu kısım aklıma takıldı: Benim doğduğum köylerde Ceviz ağaçları yoktu, Ben bu yüzden serinliğe hasretim Okşa biraz! Sonra da sözünü ettiğim, yumuşak üslupla anlatılan kitabın 85 inci sayfasında geçen şu cümleler: “Yine ekonomik önemi bir hayli fazla olan ve dünyadaki ilk çıkış yeri Tunceli olarak kabul edilen ceviz ağacı (juglans regia) ise kahverengi bir oduna sahiptir…” Merakım şu, bir bitkinin elbette dünyaya yayıldığı bir veya birkaç yer vardır da, bunu nasıl belirliyorlar ve böyle kesin bir cümle kullanıyorlar, bilim adamları Tunceli’ne gidip bu ağacın geçmişini mi incelemişler acaba? Yoksa daha kolay bir yol, yordam mı var? Burdur ve İçel taraflarında kullanılan bir atasözümüz şöyle diyor: "Cevizi karga diker, kızılcık kendi biter." |
Ağaç besleme bayramı :
Çin- Gelaolar Gelaolar, Bahar Bayramı ve Gelao Yeni Yılı olmak üzere yılda iki kez bayram kutlarlar. Bahar Bayramı'nın tarihi, örf ve adetleri Han Milliyetiyle hemen hemen aynıdır. Dolayısıyla Gelaolar da Hanlılar gibi bu bayrama büyük önem verirler. Gelaoların ikinci bayramı olan Gelao Yeni Yıl Bayramı ay takvimine göre, yılın 3'üncü ayının 3'üncü günü kutlanır. Gelaolar yaşlı ağaca taparlar. Dolayısıyla Gelaolar, bayram sırasında ağaca yemek verir. Bu, Gelao Yeni Yıl Bayramı'nın en önemli içeriğini oluşturuyor. Gelaoların "Ağaç Besleme" ya da "Ağaca Tapma" geleneği, dünyadaki herşeyin ruhu ve canı olduğuna inanmasından kaynaklanıyor. Bayramın ilk günü "Kaplan Günü" olarak ta adlandırılır. Bu gün her aile, pirinçten yapılan içki, domuz eti, balık ve yapışkan pirinçten yapılmış pilav gibi yemekleri yanlarına alıp dağdaki ağaca tapınmaya giderler. Dağa çıkan kalabalık, en yüksek ve eski ağacı seçerek, ağaca tapınma töreni düzenlerler. Tören sırasında kişiler ağacın önünde fişek patlatır, kağıt para ve tütsü yakar, diz çöküp ve alınlarını yere koyarak ağaca ibadet eder. İbadet bitince, bazı kişiler ağaç kabuğunu üç yerinden keser, bazıları ise ağacın kesilen yerine et, pilav doldurup, içki döker ve sonra kesilen yeri kırmızı kağıtla kapatır. Ağaca yemek verirken, farklı ağaca farklı sözler söylerler. Örneğin, eğer yemek verdiği ağaç meyve ağacı olursa, bu ağaca "Pilav verdim salkım salkım, et verdim topak topak meyve ver" diye bol meyve alımı dileğinde bulunur. Ağaca tapınma töreninden sonra kişiler bir araya gelerek bayramı kutlarlar. Bazı bölgelerde ise Ay takvimine göre yılın 8'inci ayının 15'inci günü köydeki kutsal ağaç olan "Budalık ağacı"na boğa yüreği ve taze pirinçten yapılan pilav gibi yemekler verilerek bereket yılı dileğinde bulunurlar. Kaynak : Çİn uluslar arası radyosu |
Hep yazıcam diyorum, sonra unutuyorum. Aklıma gelmişken yazayım. Gerçi herkes biliyodur ama gene de bulunsun.
Hz. Nuh'a kopacak olan tufana karşı, bir gemi yapması vahiy olur ve her hayvandan bir çift yanına alması buyrulur. Hz. Nuh'ta emre uyarak denilenleri yapar. Tufan kopar. 40 gün suda kalırlar. Artık bütün yiyecekleri bitmiş, ambarlar boşalmıştır. Ambarın dibinde kalanları bir araya toplarlar ve hepsini haşlayarak yerler. Bu şekilde hayatları kurtulur. Daha sonrada karayı bulurlar zaten. İşte bu olayın anısına her muharrem ayının 13ü aşure pişiriyoruz. (pek severim) |
'Doğaüstü güçlere sahip' ağaç için büyük kavga
'Doğaüstü güçlere sahip' ağaç için büyük kavga
Endonezya’da, doğaüstü güçleri olduğu söylentisi yayılan 100 yıllık banyan ağacının dallarının Müslüman bir grup tarafından kesilmesi tartışmalara neden oldu. Parklardan sorumlu Sarwo Handayani, Cakarta kent merkezinde yeni otobüs hattı yolu yapımı sırasında, Hindistan mitolojisinde önemli bir yeri olan ve ölümsüz kabul edilen banyan (Hint inciri) ağacının kesilmesinin kötü şans getireceği söylentilerinin yayıldığını anlattı. Handayani, söylentilerin ardından pazar günü saldırıya uğrayan ağacın dallarının kesildiğini, yalnızca gövdesi kalan ağacın yaşayıp yaşamayacağının bilinmediğini söyledi. Ağacın doğaüstü güçleri olduğu iddialarını reddeden Handayani, olayın dün polise yapılan şikayetle ortaya çıktığını kaydetti. Yerel Müslüman bir grubun lideri olan Zeynel Arifin de, banyan ağacına saldırıyı üstlenerek, ağacın kesilmesinin mistik güçleri olmadığını kanıtladığını söyledi. Arifin, bir ağacın bir insandan daha güçlü olduğuna kimsenin inanmayacağını, ağacın kesilmesi eylemini İslamı yaymak için yaptıklarını belirtti. Kaynak:http://www.milliyet.com.tr/2006/10/03/son/sonyas11.asp |
"Çiçek çalınırsa kesin tutar" bunu bilmeyenimiz varmıdır?
|
Konu içeriğinden kaymaya müsait ama yukarıdaki kahve konusundan sonra eklemesemde olmayacak.
Domalan Mantarı denen tür (Tuber melanosporum) domuz tarafından toprak altından bulunur. Fransız Mutfağinda çok ayrı yeri vardır. Domuz bulur ama yemesine müsade edilmez. Yani tam tersi. Aşağıda Mantar avına çıkmış köylü ve av domuzu :dilli: http://images.encarta.msn.com/xrefme...4/t044849a.jpg |
Çalınan çiçek kesin tutar, hemde çok iştahlı büyür ama, çalınan anaç solar. Birde bu yönü var.
|
Alıntı:
|
|
Bakış açımız bizim yemeklere tepkimizi belirliyor.
Bal yiyorsanız, nasıl elde edildiğini de biliyorsunuzdur. Himç kimse buda nereden çıktı demiyor. Değil mi? Bize göre normal, Çin de iken alışveriş merkezi içinde çekirdek fıstık satıcılarımız gibi çeşit çeşit çekirge kuruyemişleri! satan satıcılar vardı. Onlarda bu çekirgeleri bizim kabak çekirdeği yediğimiz gibi külahlara koyarak dolaşırken yiyorlardı. Hadi, gelin, boğaza karşı tuzlu, çifte kavrulmuş çekirge partisi yapalım. |
Halk İnanışları
http://www.muskulekoyu.com/resim/nokta.gif Güneş ve ay tutulmalarında silahla ateş edilir. http://www.muskulekoyu.com/resim/nokta.gif Baykuşun evin üzerinde ötmesi evden cenaze çıkacağına işarettir. http://www.muskulekoyu.com/resim/nokta.gif Örümceğin, kaygılı, dertli eve ağ ördüğüne inanılır. http://www.muskulekoyu.com/resim/nokta.gif Kalabalık halinde bulunan karıncaların üzerine tükülürse bereket getireceğine inanılır. http://www.muskulekoyu.com/resim/nokta.gif Yusufcuk kuşu (Gugukcuk), güvercin ve kırlangıç gibi kuşların vurulması günah sayılır. Yusufcuk kuşunun insan olduğuna inanılır. http://www.muskulekoyu.com/resim/nokta.gif Nazara çok inanılır. Bazılarının ışıklı bir göze sahip olduğuna, bu insanların kötü bir niyetle baktıklarında nazar değdiğine inanılır. Nazar değmemesi için gözboncuğu, eski para ve çörekotu bir beze koyularak dikilir ve nazardan korunmak isteyen kişinin omzuna tutturulur. Nazar için kurşun dökülür, tuz, soğan ve sarımsak kabuğu yakılarak, nazar değdiğine inanılan kişinin üzerlerinden çevrilir. http://www.muskulekoyu.com/resim/nokta.gifÇocuk sünnet olurken annesi ve yakınları iki adet oklavanın ucuna kurusoğan saplayarak avuçlarında çevirirler. Böyle yapılrsa, sünnetin acısız ve kolay olacağına inanılır. http://www.muskulekoyu.com |
Mum çiçeğinin yetiştiği evdeki evlenmemiş kızların bahtını kapatacağı ve evlenmelerine engel olacağı gibi saçma bir söylenti duymuştum. Ne isterler bu güzel kokulu çiçekten anlamam ki...Bu söylenti yüzünden bir tanıdığım evindeki balkonu saran büyüleyici mum çiçeğini atmıştı. Sonuç mu: İşe yaramadı, olan çiçeğe oldu :(
|
Alıntı:
|
Mitolojik değil ama bir gelenekten bahsetmek istiyorum.
Bursa'nın köylerinde oğlan çocuk doğduğunda kavak ağacı dikilir. Askerden gelip evlenme çağına geldiğinde kavak kesilir ve düğününde maddi kaynak sağlanır. Bu geleneği öğrendiğimde ilk önce niye kavak diye çok düşünmüştüm. Düğününe kadar en az 20 yıl geçeceğinden kavak da büyümüş olacaktı. Kavağın kuruma ihtimalini göz önüne alarak bence birden fazla ekiyorlar. Düğününe maddi kaynak olduğunu çok sonraları öğrendim. Şunu baştan söyleselerdi keşke. Yıllarca niye diye düşünmek zorunda kalmazdım. |
Ağaçlar, Atasözleri ve deyimler
Ben deyimlerde ve atasözlerindeki ironileri merak ediyorum.
Mesela "Ocağına İncir Ağacı Dikmek" ne demek? Neden İncir Ağacı? Anladığım kadarıyla fazla bakım gerektirmeyen ve hemen hemen her toprakta hatta kayalıklarda yetişebilen bir bitki incir. Ve incir terkedilmiş viranelerde sıkça görülür.. Yılan ve Akrep gibi hayvanlarada mesken olurmuş. Ama daha iyi çıkarımları sizler yapabilirsiniz. Bu bu bunun gibi içinde ağaçlar kullanılan atasözleri ve deyimler ile bunların anlamları üzerine bilgi ve yorumlarınızı bekliyorum. |
Çünkü incir ağacı arsızdır. Ufacık bir çukurda birikmiş toprak üzerine kuşlar vasıtası ile gelen tohum yeşerir ve kocaman ağaç olur. Bu sırada o çukuruda deler, betonuda çatlatır. Başka yerlerden sürgünler vererek iyice yayılır.
İfadede ocak olarak betimlenen şey hane. Yani eve dikilen bir incir ağacı evin yaşanmaz duruma gelmesine sebep olur. |
merhaba
Adana'nın köylerinde duyduğum bir söz atasözü olma yolunda ilerliyor.Siz önce benden duyun dedim.Her evin tırşığı yenmez.TIRŞIK: Tarla kenarlarında yetişen kabarcık adlı otun çorbası.Çok zehirlidir,bu yüzden saatlerce kaynatılır kazanlarda yoğurt ve nohutta konulur.Pek çok hastalığa iyi geldiğine inanılır.tadı kekremsi olur ama yedikçe yemek istersin.Anneannelerimiz yapardı gençler pişirmeye korkarlar.Umarım unutulmaz.
Denizli'de de yaylalarda taşlık yerlerde yetişen bir bitki vardı.Toprağa ihtiyaç duymadan yetişiyor.Köylüler alıp kapının üstüne asıyorlar.Bitki büyümesine devam ediyor tam kurudu ölecek derken parlak kırmızı kaktüs çiçeğine benzer çok hoş bir çiçek çıkarıyor,o çiçek açınca dileklerinin olacağını varsayıyorlar. Bence bitkinin yok olmasına neden oacaklar gelişimini tamamlamadan sökülüp getirildiği için.O da ender bir bitki benim Ege bölgesi çiçeklerindeki mesajımdaki de öyle.Bu bitkileri kaybetmemek için birşey yapılamaz mı? |
Bir arkadaşım anlattı
Denizanasını alıp evde suya koyuyormuşsunuz Her gün üzerine bir miktar çay ekliyormuşsunuz Sonra bu denizanası yavruluyormuş 9 tane olunca bunu birilerine dağıtıyormuşsun ve dileğin oluyormuş :( Bunları kimim, nasıl uydurduğuna şaştım kaldım. Bu nasıl bir hayal gücüdür. Haklısınız, yeşil olmadı ama yine de doğa ile ilgili...(ya da yeşil çay döküyor olabilirler...) |
Alıntı:
|
Bunların içinde saçma sapan olanlar da vardır, gerçek payı olanlar da.
Asl olan, bu sözlerin hangi şartlar altında, nerede söylendiği. Çalınan çiçek tutar, sözü, çiçek hırsızlarının kendilerini avutmak için uydurdukları bir söz olsa gerek. Hırsızlık, hırsızlıktır, ne çalındığı değil, bir şeyin çalınmış olması fiili önemlidir. Kötü bir fiil.:( İncir ağacı için yorumlar yapılmış, fazla söze gerek yok. Çamın dökülen ibreleri, toprağı keçeleştirdiği için altında hayat olmuyor. Her evin tırşığı yenmez, güzel bir söz. Teşekkürler didemnaz. Çocuk doğunca ağaç dikmek, çok güzel bir düşünce ve uygulama. Ekonomik manası var. Nazar değmesi haktır. Kur'anda yeri vardır. Nazarı değen kişinin gözlerinden çıkan bazı şualar, canlıları etkiliyormuş. Radyo ve benzeri cihazlar keşfedilmeden önce elektromanyetik dalgaları kime anlatabilirdik? Bazen de hurafe gibi veya aslı olmadan günah diye adlandırılan şeyler, insanı koruyor, şöyle ki: Geçen yıllarda güneş tutulması olmuş, bütün dünya, sakın güneşe çıplak gözle bakmayın, gözleriniz kalıcı zarar görür diye feryat etmişti. Bunlar kültür seviyesi yüksek toplumlardı. Adını hatırlamıyorum bir yerde de büyücü veya eşdeğeri çıkmış, güneş tutulduğunda ona bakan hamile kadınlar çocuklarını düşürür, erkekler bilmem ne olur, buyurmuş. İleri denen ülkelerin vatandaşları arasında bu alay konusu olmuştu. Tutulma gerçekleşip, aradan bir hafta geçtikten sonra gelen istatistik, o ileri ülkelerde yüzde (mesela) 3-5 oranında kişinin ikazlara aldırmadan güneşe bakıp, retina zararlarına uğradığı ama o büyücünün ülkesinde güneşe bakanların sayısının, yok denecek kadar az olduğuydu. İbretlik olaylar yaşanıyor dünyamızda.:p |
Her ne kadar güncelliğini yitirmiş olsa da toplum içerisinde bitkilerle ilgili pekçok hurafevari laflara rastlandığı için cevap yazmak ihtiyacı duydum;asla bir bitki uğursuz falan olamaz ancak toplumumuzda bazı konulara dikkat çekmek için caydırıcı ve hurafevari şeyler söylenir.Mesela binaların temeline zarar verdiği için ev yakınlarına incir,ceviz,kavak vsgibi ağaçların dikilmesini engellemek için bu tip uydurmalar söylenmiş.Fakat bunların gerçek sebepleri ortaya çıktıkça bu hurafeler de ortadan kalkmaktadır.
|
Bir kadın hamile olduğu dönemde sahibinden izinsiz bir meyve alır ve bu meyve hamile kadının vücudunun neresine değerse, aşırılan bu meyvenin vücuda değdiği yerde bu meyvenin şeklinde ben çıkarmış çocukta.Bizim oralarda masumane bi şekilde bilerek yapar bun bazı hamile bayanlar ve çocuklarının nerelerinde ben çıkmasını istiyorlarsa oralara sürerler çalıntı meyve **** çiçeği:rolleyes:
|
Saçına bir kekik dalı takan kadının askta sanslı olacagına inanılırmış.
Benimde küçük bir kekik torbam var kolye şeklinde. Ayrıca kekik dalını yanında tasıyan kisi, korkularından, hastalıklarından ve karabasanlardan kurtulurmuş. Birde sarımsak var bildiğim vampirleri kovan :)) |
Alıntı:
10 yaşından itibaren, yavaş yavaş kayboldu. Ama hala, çilek zamanı bir miktar belirir.:) |
büyük sır
Alıntı:
Hoş kokulu bir bitki bence, kokusunu herkes beğenmeye bilirde tabi. Eskilerin bildiği vardır diye düşünüyorum ve bildikleride işe yarıyor çoğu zaman. Ayrıca birçok bitki gibi oda şifa kaynağı.Mikropları öldürüyor, hazmı kolaylaştırıyor, kolesterolü düşürüyor. Benim bazı tuhaf inanışlarımda var tabi bunun yanında, kekikte bunlardan biri. |
Alıntı:
|
Kesinlikle yanımda taşıyorum sarımsağı da :))
Aslında iyi fikirde denebilir. Sarımsaktan bir kolye yapmışım ve takıyorum, bir düşünsenize çevremdekilerin halini :) |
Yeşil Hurafeler
Eskiden oduncular yaşlı ağaçları kesmek için ormana giderken baltanın ağzını bir kumaş parçasıyla sıkıca örterlermiş.
Neden biliyor muydunuz? Çünkü ağaçların bizim bilmediğimiz yaşama gücü,oduncunun elinde o kesici aleti görünce korkudan bir salgı salgılarmış,bu salgı genç fidanların özsuyunu zehire dönüştürürmüş. "Yaprağın dili"-Prof.Dr.Necmettin ÇEPEL |
Benzer şekilde okuduğum bir yerde (Bilim Teknik Dergisi idi sanırım) yapılan bir deneyde aynı tür salon bitkilerinden oluşan bir grup bitkiye elektrodlar ve ortamdaki değişiklikleri ölçebilecek hassas ölçü aletleri bağlanıyor, daha sonra ortadaki bitkiyi işkence yöntemi ile (dallarını, yapraklarını, teker teker ve parçalamak suretiyle) öldürüyorlar. Sinirleri olmadığı varsayılan bitkilerin tamamının insan kulağının duyamayacağı frekanslarda çığlıklar attıkları (belki aman dileyip, yardım istedikleri) ölçülüyor.
Bu verilerden sonra deneyi sonlandırmayıp, devam ediyorlar ve teşhis yüzleştirme şeklinde şahit bitkilerin önünden farklı insanları belirli aralıklar ile geçiriyorlar. Sonuç mu? Masum (!?) insanlar geçerken değişim ölçülmüyor, fakat katil geçerken, cinayet esnasındakine benzeyen ve çok net ayırdedilen değişiklikler oluyor. Saygılar... gece yerin kulağı var da, bitkilerin duyuları olamaz mı yani diyen forum üyesi... |
Merhaba, söyleşiye ben de katılayım:
Dizimden aşağıda, görünüşü çok güzel, iri zeytin büyüklüğünde, bir "ben" var(kabartı şeklinde değil). Yıllarca "annen hamileyken zeytin ya da böğürtlen çalmış" dedi görenler. Çocukken üstünde düşünmemiştim. Sonraları bunun "bir araya gelen renkli deri hücreleri" olduğunu öğrendim. Bana göre doğru bir düşünceydi. Ebeveyn açısından, ülkemizde yaşayan birçok kişi gibi, karışık genler taşıyorum. Baba tarafı Mısırlı (yani Afrika), Ana tarafı Kürt kökenli olunca dizimin tam altında onlardan bir parça bir araya gelmiş işte. (Uzun bir süre de böyle düşünmeye devam ettim.) Annemin babası 97 yaşında öldü. Erkek kardeşim dedemizin cenazesi yıkanırken, koşarak gusulhaneden dışarı çıktı, yanıma geldi "abla, beninin nereden geldiğini öğrendim. Dedemin poposunda da aynı renk ve büyüklükte ben var" dedi.Sonrası mı? Sonra yıllarca onun alayından kurtulamadım gitti. Bu da böyle bir öykü işte. |
Ananem cuma günleri çiçeklerin saksıları değiştirilmez der. Yoksa çiçek yeni saksısına yaşayamazmış,ölürmüş.
|
Eski takvime göre de ayın 14 ile 15 inde tohum ekilmezmiş.Yani gecesi dolunay olan günlerde....
|
Ananem söylerdi soğan ve sarımsağın kabuğu yerlere atılırsa evde yedi yıl kıtlık olurmuş.. (herhalde ablam sofrayı bahçeye değilde çöpe silkelesin diye söylüyordu :p )
|
"URASA YAPMAK"
Yıllar önce bir Ankara yolculuğu sırasında bir yakınıma konuk olmuştum. Ev sahibi bir-iki saat uyumamı önerdiğinde kabul ettim. Salonda, pencereye dik konumda, iki divan vardı, birisi hazırlandı. Pencere çeşitli boy ve genişlikte saksılarla kaplıydı. Açıkçası hiçbirine dikkat edemeyecek kadar yorgundum. Hemen uyudum. Ne kadar zaman sonra idi, hatırlamıyorum. "Öldüreceğim onu" diyen bir sesle gözlerimi açtığımda karşımda elinde kocaman bir bıçakla üstüme gelen bir kadın gördüm. Kadın devamlı bağırıyor, ev sahibim onu durdurmaya çalışıyordu. Korkudan donup kalmıştım. Kimdi bu kadın, neden beni öldürmek istiyordu? Ben neredeydim? Sisler arasından çıktığımda durumumu farkettiler, bir an durdular. Ev sahibi telaşla yanıma geldi "korkma, urasa yapıyoruz" dedi. Kadın bıçağı masa üzerine bırakınca soluğum düzenleşti, rahatladım. Ama "urasa" ne demekti? Acaba eve ilk kez gelen birine yapılan "hoş geldin "merasimi miydi? Böyleyse olmaz olsun diye düşündüğümü net hatırlıyorum. Kalbim duracaktı neredeyse. Sonra konuyu açıkladılar. Çiçek açması gereken bitkiler açmadığında, korkutulunca açarlarmış. Bu, bildiğim bir şeydi ama böylesini duymamıştım. Zaman zaman ben de çiçeklerimi tehdit(!) ederdim, onlar da açarlardı. Belki de yaşadığım korku, çiçeklerimin intikamıydı. Kim bilir? Bu da böyle bir öykü işte. |
Sevgili Tiya, bu yaşadığınız korkunç.:( İnanılır gibi değil. :( Ben olsam çok tepki verirdim heralde.
|
Film gibi olmuş:D Ama kötü olmuş.
|
Benim de bildiğim İncir ağacının altında oturacaksanız eğer o gün işiniz olmaması gerekirmiş. Çünkü İncir ağacının altına oturduktan kısa bir süre sonra uyku bastırırmış. Uzun uzun mışıl mışıl uyuturmuş ağacın kokusu ve altındaki serin esinti.
Açıkçası Ege'de bol miktar bulunan İncir ağacı olayını çok yaşadım diyebilirim. O güzel kokusu ve altında esen serin esinti kesinlikle uyumanız için yaratılmış gibi :) |
İncir ağacından düşen iflah olmaz (iyileşmez) derler.
Birde Ocağıma incir ağacı diktin derler :) |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 16:16. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025