![]() |
Alıntı:
Hazar Kağanlığı - Vikipedi Dünyada farklı tanrı inancı taşıyan Türk toplumları vardır. :) Ve ayrıca İslam tek tanrılı tek din değildir. Zerdüşlüğü, Sabiiliği ve Yahudiliği atlıyorsunuz sanırım. |
Alıntı:
|
Evet haklısınız. Tüm dünya hatalı.
|
Sn Todor, deveye sormuşlar ya '' sırtın niye eğridir '' diye. aynen o hesap vallahi üstteki mesaj. Yazının neresinden tutsak elimizde kalır. Neyse, ya sabır diyelim biz yine:))
|
Alıntı:
Ayrıca din hakkında o engin bilginizi yazında bizde öğrenelim. |
Merak ettim din kelimesinin anlamını yanlış mı biliyorum, doğru biliyordum da, değişti ve haberim mi yok diye. Hayır, bende bir hata yokmuş.
Alıntı:
|
Alıntı:
Sayın sonul, (nar)kelimesi hangi dilden? - |
Alıntı:
Sn Pembegül, sanırım tartışmanın ya da yazışmanın pek manası kalmadı. Siz herkesin ve herşeyin adına karar vermiş ve son noktayı koymuşsunuz zira. Baksanıza yazdıklarımdan nasıl edindiyseniz benim inancıma da karar vermişsiniz( İslamdan çıkarmışsınız mesela beni kafadan). Yazınızda en hatalı bulduğum şey:; Sn Todor' un da açıkladığı gibi: Din ve inanç vs kavramları çok farklı şeylermiş gibi sunmanızdı. İslamiyeti benimseme öncesi ve sonrası Türk toplulukları çok farklı inançlara ya da inançsızlıklara mensup olmuştur. Diğer tüm toplumlar gibi. Günümüzde de örneğin Türkiye' de yaşayan vatandaşlar çok çeşitli inançlara mensuptur( nüfus cüzdanında otomatikman yazan din kaydını kaale alarak gayrıreel şekilde ifade edilen '' halkımızın % 99 u müslümandır '' saptamasını gerçek zannedecek kadar mantıksız değilim). İslam' a mensup olanlar yanında ( ki burada da çok farklı mezheplere, yorumlara ait olma durumu sözkonusudur) Hristiyan, Musevi, Ezidi vd. birçok inanç sözkonusudur. Ateist, Agnostik, Deist vs birçok başka inanç ya da inançsızlık mensubu olanlar da hakikat. Örneğin; Alevi toplumunda kimi bireyler kendini İslama ait hissederken, hissetmeyenler de vardır. Bu örnekler çoğaltılarak gider. Hal böyleyken bütün Türklerin islam olduğunu söylemek ancak sizin temenniniz olabilir. Reeli yansıtmaz. Yazdıklarınızda tutarsızlık var kusura bakmayın. bir yandan '' Müslüman olmayanlar beni ilgilendirmez, herkesin dini kendine '' filan diyorsunuz, bir yandan da Eski Türklerin İslamla alakasız bir geleneklerine, inançlarına uyarı mesajı yazma gereği duyuyorsunuz. Ayrıca, İslamla ilgili verdiğiniz bilgilerde de gariplikler söz konusu. Allah a, meleklerine, ''peygamberlerine'' inanmaktan bahseden bir din değil miydi İslam? Hz Muhammed öncesi binlerce peygambere ve o peygamberlere inanmış insanlara da çöp muamelesi yapınca İslama da aykırılık sözkonusu olmuyor mu. İslam tebliğ edildi öncekiler hükümsüz oldu diyorsunuz da, bu tebliğden yüzlerce hatta binlerce yıl önce yaşamış, gelenekler oluşturmuş, eserler bırakmış toplumlar ne yapsın yani bu durumda:) Neyse, mesele kimin neye inandığı, neye inanmadığı filan da değil zaten. Her alanda sıkça yaşadığımız bu fetva verme, ayar çekme, kendi düşüncemizi empoze ettirme ve bizim gibi olmayanları hiçleştirme, önemsizleştirme ve marjinalleştirme çabası, beni rahatsız eden. Dini herhangi bir mertebesi olmayan, sadece dönemlerinin devlet adamları, hükümdarları olan( ki bazısı zamanında önemli nüfuza sahip olmuş) padişahları bile evliyalaştırmaya, kutsallaştırmaya çalışan bir toplumda ve konjonktürde bu tarz yorumlar doğal geliyor tabii. son olarak, hitap üslubunuz hiç de kibar değil. Gerek yok yani böyle laf sokma, iğneleme filan gibi hitaplara. '' deveye sormuşlar...'' atasözünü kullanmamdan mı alındınız anlamadımki? Mesajın sakilliğini betimlemek için kullanmıştım tabiiki, size yöneltecek kadar nezaketsiz değilim. İyi günler dilerim. |
Merhabalar, yazılanları baştan itibaren okudum, gerçekten güzel bilgiler gün ışığına çıkıyor bu paylaşımlar sayesinde...Paylaşımda bulunan herkese teşekkürler. Ben de neden mezarlıklarda selvi ağaçları çok olur, sorusuna cevap vermek istiyorum, okuduğumda gerçekten hayretler içinde kaldım. Bu sisteme, bu düzene şaşırmamak elde değil.
Alıntı:
Kâinatı hassas dengelerle idare eden Yüce Kudret, bu toksik maddenin diğer canlılara zarar vermemesi için havada rüzgârları, denizde dalgaları, toprakta da bitkileri yaratmış. Rüzgârlar havayı, dalgalar da suları temizlerken, bitkiler de topraktaki hücresiyle amonyağı amonyum hâlinde emerler ve bu maddeyi kendi büyümelerinde kullanırlar. Farkında olmadan da toprağı temizlemiş olurlar. Bitkiler karbondioksit gazını havadan yapraklarıyla alıp fotosentezde kullanabilirken, havada karbondioksitten daha fazla bulunan azot gazını aynı şekilde alıp kullanamazlar. Çünkü bu sistem yapraklara konulmamıştır. Ancak bitkilerin kökleri azotu toprakta, amonyum veya nitrat iyonları hâlinde alabilirler Topraktaki bu iyonlar ise ya canlıların cesetlerinin çürümesinden kaynaklanır veya bazı mikroorganizmaların faaliyeti sonucu havadaki azot gazının indirgenmesiyle toprağa kazandırılmıştır. Yapılan araştırmalara göre, bazı bitki türleri azotu topraktan nitrat halinde alırken bazıları da amonyum halinde alırlar. Mesela, tahıl bitkileri, meyve ağaçları ve meşe, gürgen ve çınar gibi geniş yapraklı ağaçlar çoğunlukla azotu nitrat halinde alır. Oysa çayır, üçgül ve yonca gibi otlar ile çam, ardıç, köknar ve selvi gibi iğne yapraklı ve kozalaklı ağaçlar amonyum halinde alırlar. Şu halde amonyak birikimini önlediği için, mezarlıkların otlu tutulması ve geniş yapraklı ağaçlardan ziyade iğne yapraklı ve kozalaklı ağaçların dikilmesi daha uygundur. Zaten mezarlıklarımıza bir göz attığımızda, ecdadımızın mezarlıkları umumiyetle çam, ardıç ve selvilerle donattıklarını görürüz. Yine mezbaha ve kesimhane gibi yerlerin etrafını bu tür ağaçlarla donatmak çevre korumacılığı açısından dikkate değer bir husustur. Çünkü, bu tür bitkiler, amonyağı direkt olarak amonyum halinde aldıklarından toprakta amonyak birikimini daha iyi önlerler. Halbuki diğer bitkiler azot ihtiyacını nitrat olarak karşılarlar. Amonyağın nitrata dönüştürülmesi bakterilerce gerçekleştirilir. Bu yüzden bu yol daha uzun bir zaman alır ve topraktaki kimyevi şartlar uygun değilse, bakteri faaliyeti engelleneceğinden amonyak nitrata çevrilmez ve birikir. Sevgi ve saygılarımla... |
Bir de "HALİL İBRAHİM BEREKETİ" sözünün hikayesini çok beğenirim.
Zamanın birinde birbirini çok seven Halil ve İbrahim adında iki kardeş yaşarlar. Kardeşlerden Halil evli ve çocuklu, İbrahim ise bekârdır. İki kardeş de geçimlerini sahibi oldukları ortak tarladan sağlamadaydılar. Çıkan mahsulü ikiye pay ederek, geçinir giderler. Yine bir hasat zamanı, buğdayı harmanlarlar ve eşit bir şekilde ikiye ayırırlar. Bundan sonra sıra buğdayları ambarlara taşımaya gelir. Halil bu sırada iş bölümü yaparak, "Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.” der. Bunun üzerine İbrahim de “Peki Ağabeyciğim.” der. Halil çuvalları getirmeye gittiğinde İbrahim düşüncelere dalar. Kendi kendine “Ağabeyim evli ve çocuklu. Bir sürü boğaz O'nun eline bakar. O'nun evine benden daha çok buğday lazım.” der. Ardından da küreği kaptığı gibi kendi payından O'nun payına ek yapar. Kısa bir süre sonra Halil çıkagelir ve der ki: - Haydi İbrahim...! Önce sen doldur çuvalları da taşı ambara. - Peki abi...! İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola. İbrahim yola koyulunca bu sefer de Halil dalar düşüncelere; “Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Daha uzun bir yolu var.” der ve bu düşüncelerle kendi payından O'nun payına birkaç kürek ekler. Velhasıl birbirlerinden habersiz biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine. Bu, böyle sürüp gider...Nihayet akşam olur. Karanlık basar. Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile.... Hak Teala Onlar'ın bu halini çok beğenir. Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki ...Günlerce taşır iki kardeş bitiremezler. Şaşarlar bu işe.. Aksine çoğalır buğdayları. Dolar taşar ambarları. Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir. Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketidir... |
Zeytin dalının nazar için evin bir yerine konulması. (Büyüyü tesirsiz yapmak için)
İsrailoğullarının bekledikleri kurtarıcı Mesih sözcüğü 'kutsal yağ ile ovulmuş, kutsanmış' anlamına gelir. Zeytinyağı, Hıristiyanlıkta yeni doğanların vaftiz töreninde kullanılan kutsal yağ... Kudüs'te bulunan Zeytindağı'ndaki sekiz büyük zeytin ağacının İsa Peygamberin çarmıha gerilişine ve ölümüne tanık olan ağaçlar olduğuna inanılır. İsa zeytinlikler içine gömüldüğü Zeytindağından gökyüzüne çıkar. (İncil) Nuh'un gemisi belki de Ağrı Dağına konmamış mıydı, güvercin, ağzında zeytin dalı, Tufan'ın sona erdiği müjdesini verdiğinde? ... M.Ö. 3000'li yıllarda eski Mezopotamya'da Sümerler, sonrada Asurlular ve Babilliler, Akadlar, Anadolu'da Hurriler ve Hititlilerin ortak destan kahramanı Gılgamış "bilgiyi aramak" için çıktığı yolculukta kadınların hoş kokulu yağlar sürdüğünü görecekti.... ÖLMEZ AĞACIN PEŞİNDE kitabından |
Alıntı:
Diğeri yalvarırmış, "n'olur kesme, bu sene meyve verecek, görürsün, kıyma ona" dermiş. Bunun üzerine ağaç o yıl muhakkak meyve verirmiş :) Evdeki bitkilerin bir müddet susuz bırakılarak, gölgede bırakılarak, yanında "ümidimi kestim ondan artık açmayacak" diye dedikodusu yapılarak tehdit edildiğinde canlanmasını da bir hocam şöyle açıklamıştı: her canlıda, ölüm bilinci belirginleştiğinde doğurma, çoğalma, üreme içgüdüsü yükselir... Ben bitkilerime kıyamam, onlara negatif enerji aşılamayı tercih etmem. Ama iletişimimizde bir kopukluk olduysa belki işe yarayabilir masum tehditler ;) |
bende nekadar doğru bilmiyorum ama mum çiçeğinin ugursuz oldugunu duymustum bu site sayesinde mum çiçeği edindiğimde annem kızmıs ugursuz o eve sokma dedişti ama bende anneme dinimizde ugursuzluk yok o uydurma inanma dedim dedim ama çiçekten geldikten bi süre sonra kötü bir tesadüf oldu ve babam vafat etti arkadan annemin basına icralık olaylar geldi bunlar tesadüftü biliyorum hala ugursuz olduguna inanmıyorum ama kardeşim falan bu çiçekten isteyince de bir tarafım vermek istemiyor.
|
Zakkum evinönüne yani bahçeye dikilirse uğursuzluk getirirmiş miş miş :)
|
Zakkum'un adı zıkkım'dan gelmeymiş. Evin bahçesinde veya yakınında olursa o evden hastalık eksik olmazmış.
Fethiye'nin bazı yerlileri böyle diyor. Seralarda satılan zakkumları genelde turistler alıyor... İstanbulda ise zakkum çok sevilir. (Düzeltme= Sayın hira çok özür... garip bir tesdüf oldu. Birinci mesajı okudum en son mesajda sizde zakkumdan bahsetmişsiniz. Yazdım bir baktım benzer yazı yazmışız) |
Merhaba,evinde arapsaçı olanın evi bereketli olurmuş diye duymuştum,her nekadar hurafe olsa da arapsaçım güzelleştikçe o düşünce ve enerjiyle bakıyor insan:)
|
|
2 Eklenti(ler)
Bir de farklı türde efsaneler var:
Eski ağaçların içinde ya da yanında define saklı olduğu efsaneleri. Bu yüzden kıyılan, kesilen, yıkılan, köklenen ağaçların haddi hesabı yok. Son örnek Bolu'nun Göynük ilçesinde yaşandı. Göynük'ün Örencik köyü civarında ki bir ağacın içinde (!) define arayan kişiler, ağacı motorlu testere ile oyup, içinde define aradılar. Fotoğraflarda görünen vatandaşlar Örencik köylüleri. |
:) lazım.
Alıntı:
|
Merhabalar.
Sizlere duymuş olduğum iki konuyu anlatayım.Hurafemidir,yoksa gerçeklik payı varmıdır,bilemiyorum. İlki çelik köklendireceğimiz zaman,çeliğin alt ucuna,orta kısmına bir adet arpa tanesi yerleştirip diktiğimizde,arpa çimlendikçe,çelikte kökleniyormuş. Diğeride buna benzer.Gül çeliklerinin köklenmesi için alt uçlarını yarım patatese saplıyoruz.Daha sonra yayvan bir kapta su içinde bekletiyoruz.Patates çimlendikçe,çelikte kökleniyormuş... Esenlikler diliyorum.. |
Uzun zamandır yazan olmamış.ben de küçük bir ekleme yapayım.rahmetli dedem sobanın üstüne portakal kabuğu koyardı sebebini sordugumda ise portakal kabugunun kokusuna meleklerin geleceğini söylerdi.melekleri bilemem ama ben bayilirdim o güzel kokuya
|
mmm
|
İlk örneği okuyunca kızılderili hikayesi geldi aklıma;
Bir sonbahar mevsiminde Kızılderililer toplanıp şeflerine kışın nasıl geçeceğini sormuşlar. Şef konuyla ilgili fikri olmasa da şeflik karizmasını çizdirmemek için kışın soğuk geçeceğini, ona göre hazırlık yapmaları gerektiğini, özellikle de odun toplamaları gerektiğini söylemiş. Fakat o da merak etmiş ve yakın bir kasabaya inip oradan telefon açarak meteoroloji yetkililerine kışın havanın nasıl geçeceğini sormuş. Telefondaki yetkili, `Evet, bu kış soğuk geçecek` cevabını vermiş. Kabilesine geri dönen şef, odun toplamaları konusunda acele etmeleri gerektiğini söyleyerek odun toplama işini hızlandırmış. Bir iki hafta sonra şef tekrar kasabaya inerek meteoroloji yetkililerine, kış mevsiminin gerçekten soğuk geçip geçmeyeceğini sormuş. Telefondaki yetkili `Evet, bu kış gerçekten soğuk geçecek` cevabını vermiş. Bunun üzerine kabilesine geri dönen şef Kızılderilileri daha çok odun toplamaları gerektiği konusunda uyarıp, emirler vermiş. Aradan yine bir iki hafta geçince şef tekrar yine kasabaya giderek meteorolojiyi arayarak: `Bu kışın gerçekten soğuk geçeceğinden emin misiniz?, şeklinde aynı soruyu yöneltmiş. Karşıdaki yetkili 'Evet, kesinlikle eminiz, Çünkü Kızılderililer deli gibi odun topluyorlar' |
Güzel paylaşımlar olmuş keyf aldım okurken teşekkürler herkese. Bir ilavede benden olsun.
Nur içinde yatsın babaannem ceviz agacının altında uyumayın diye tembihlerdi bahçede oynadığımızda. nedeni;15 yaşında hiç bir hastalığı olmayan oğlu cevizagacının dibinde uyuya kalması ve ertesi gün ölmesi. şimdi birliktedirler. |
Ayvanın çok olduğu yıl kışın çetin geçeceği söylenirdi. Bu yıl ayva benim bahçem dışında çok oldu. Kış durumu nasıl olacak bakalım. Geçtiğimiz yıl çok fazla soğuk ve yağışlı olmamıştı.
|
Alıntı:
Bilimsel açıklaması nedir bilmiyorum, 20 li yaşlarımda benim de ceviz ağacı altında uyumuşluğum var ve uyandığımda yaklaşık 30 dakika boyunca gözlerim görmedi. Daha sonra ışığı ve şekilleri görmeye başladım. Sonunda görmem düzeldi. Bu sebeple Ceviz ağacının büyüsüne ben de inanırım. Babaanneniz nur içinde yatsın. |
Alıntıdır :Çevrenizde daha önce ceviz ağacı gördüyseniz, altında yetişen pek fazla ot ve benzeri bitki olmadığını da görmüşünüzdür. Bunun sebebi ise ceviz ağacının salgıladığı sülfür gazıdır. Sülfür gazı yapısı gereği havada bulunan diğer gazlardan daha ağır olduğu için dibe çöker ve cevizin dibinde oturanda sersemlik ve uyuşukluk etkisi yapar. Anadolu Üniversitesi (AÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalı tarafından yapılan araştırmalarda, Dr. Ersin Yücel bazı bitkilerdeki zehirli maddenin insana sindirim, deri, solunum ve kan yolu ile bulaşabileceğini belirtiyor. Bu sebeplerden dolayı ceviz ağaçlarının insan yoğunluğundan uzak olan yerlere dikilmesi gerektiğini vurguluyor.
Bu doğrultuda halk arasında dilden dile yayılan bu söz belki birazcık abartılmışta olsa ceviz ağacının altında oturmak bizler için gerçekten zararlı olabilir. Her ne kadar gölgesi güzel olsa da sersemlik ve yorgunluk yaşamamak adına ceviz ağacının altına otururken dikkatli olmalıyız. |
Alıntı:
barış çiçeği olarak bilinen spathiphyllum rivayete göre adı mutluluk çiçeği açmış halde alıp ne niyetle evinize koyarsanız hızlı evlilik hamilelik arkadaş ev sevgili ancak samimi iyi niyetle alınacak açmış halde alıp eve koyacaksınız ve asla evden çıkarmayacaksınız birisine hediye etmek isteseniz başka satın alıp verebilirsiniz. bu yazıdan sonra spathiphyllum stoklarda kalmazmış )) |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 06:34. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025