Tabiat Varlıkları Koruma Kurulları , DAHA ÇOK ACAR KENTLER YARATIR...
Nasıl mı?
AKP, birçok konuda olduğu gibi, şehir planlamacılığı konusunda da tartışmalı bir uygulamaya imza atmış durumda. Ve bu uygulamada söz konusu olan; şehirlerimiz… Bu uygulamada yine, kurumları, bilimden siyasete doğru kaydırma eğilimi söz konusu.
Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sn. Tahir Çalgüner’in konuya ilişkin araştırma ve açıklaması şöyle:
A.K.P hükümeti döneminde, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, yönetmeliğinin 8.maddesi 2002 yılında değistirildi. Değişikliğe göre: Bakanlık, önceden ismen belirlediği (isme talep) Şehir plancısı kökenli olmayan yandaslarına, kurul üyeliği olmasının yolunu açan bir uygulama getiriyor. İlgili maddeye göre, kurul üyeleri seçiminde; şehir plancıları odasına üye kaydı sartı aranmaksızın, üniversitelerin şehircilik dallarında görevli ya da emekli herhangi bir ögretim üyesinin yeterli şart olarak getirilmesi, eksik ve kurulların teknik kapasitesini zayıflatıcı bir duruma neden olabileceği açısından eleştiriliyor. Böylelikle oda yönetimi bu kişileri ve kararlarını mesleki etik denetime tabi tutamıyor. Koruma kurulları özerkliğini ve tarafsızlığını yitiriyor, siyasi baskılara açık hale getiriliyor. Ancak, 1993 tarihli TMMOB Sehir Plancıları Odası Genel Kurulu kararına gore; Şehir planlamasinin 16 Üniversitede eğitim veren, bağımsız bir meslek disiplini olduğu vurgulanarak, oda üyelerine ``lisans diploması``zorunluluğu getirilmiş ve lisans üstü öğrenimin bir meslek unvanı sağlayamayacağı, ilgili YÖK kararlarına da atıfta bulunup, karara bağlanmıştır. Her türlü plan onamasının yasallığı ise odaya kayıtlı üyelerin imzası ile mümkün olabilmektedir.
Şehir plancısı “lisans diploması” na ve Y.Ö.K denklik belgesine de sahip olmayan ve hayatlarında hiçbir planın müellifi de olmayan , ilgili üniversite personelinin bir kısmının, Şehir plancıları odasından üyelik ihraçları ise; yazılı şikayete bağlı imiş ya da öyle söyleniyor. A.O.Ç ve Alaaddin tepesi gibi diğer kentsel, tarihi ve doğal değerlerimize “maksimum tecavüz” olursa, nedeni bilim ve meslek adamlarımız değil, kararların altına atılan imzalarıdır. İmzalarına iyi bakalım. Tanıdık gelebilir.
Konunun çözümü ve bu sakıncalı durumun engellenmesi için, top YÖK’de gibi gözüküyor. Çünkü yayınlayacağı bir genelgeyle, yetkisini kullanabilir ve planı bozabilir. Önümüzdeki süreçte YÖK’ün tavrını ve uygulamalarını hep birlikte izleyeceğiz.
Kurumlarla (özellikle bilimsel kurumlarla) karşı karşıya gelmekten hiç sıkılmayan AKP hükümeti, karşısında bir kez daha YÖK’ü bulacak mı ? Göreceğiz…
Yazar; Serdar Seren
Hakimiyeti milliye Dergisi
|