Yazalım bakalım.
Alıntı:
GDO'lar hakkında ne biliyorsunuz, bizlere anlatırsanız seviniriz.
|
Ben çok bildiğimi iddia etmedim. Ancak burada ‘GDO lu ürünlere hayır’ mesajı yazanların %90 ının bırakın benim kadar konuyla ilgili bilgisi olduğunu, benim bildiğimin %10 u kadar bile bilmediğine eminim.
Herşeyden önce ben önce bir konuda bilgi sahibi olmayı, ondan sonra bir fikir beyan etmeyi tercih etmişimdir. Biraz da bu nedenle konuya çomak sokmak istedim.
Buraya görüş yazanların kaçı DNA bir yana genler, taşıyıcı vektörler, GDO lu ürünler hakkında gerçek bilgi sahibi? Bunu bir aşağılama anlamında söylemediğimi hemen belirteyim. Ancak insanımızda bir otoriteden(!) duyduklarını kendi beklentilerine de uyuyorsa hemen kabullenme ve karşıt görüşlere şiddetle muhalefet eğilimi vardır.
Öncelikle GDO lu ürün geliştirme heveslerinin böceklerden, hastalıklardan etkilenmeyen yüksek verimli türler ve/veya varyasyonlar ortaya koymak olduğunu yadsıyamazsınız.
Dünyamızın nüfusu onu besleyebileceği sayının üzerine çıkmış veya çıkma durumundadır.Siz bugün varsayalım kimyasal gübreleri, tarım ilaçlarını yasakladığınızın ertesi yıl dünya çapında bir açlığa davetiye çıkarmış olursunuz. Sizin durumunuz müsaitse bahçenizde tümüyle organik GDO suz ürünler yetiştirip yiyebilirsiniz. Veya paranız çoksa tümüyle organik ürünler satın alıp yiyebilirsiniz. Organik adı altında satılan ürünlerin niçin daha pahalı olduğunu benden iyi biliyorsunuzdur.
Ben bir mühendis olarak her türlü faaliyetin yararları yanı sıra riskleri de olduğunu çok iyi bilirim. Ancak riskler tartılırken tek başına değerlendirilmez. Karşılığında ne yarar getireceğine bakılır. Riskler makul sınırlar içindeyse o faaliyetin yapılması tercih edilir. Bu makul risk olasılığı herkesin algılamasına göre değişir. Ancak hiç kimsenin sıfır risk talep hakkı olamaz. Mümkün de değildir. İsterseniz bu konuda uzun yazılar yazabilirim.
Bu uzun girişten sonra konumuza dönelim:
Tarımsal ilaçlar ve GDO’lu ürünler de yukarıda bahsettiğim risklerden muaf değildir. Bu konuda da yararı ve riskleri beraber değerlendirilmelidir. Şimdi Afrika’da milyonlarca insan açlıkla karşı karşıya durumda iken bu insanlara yanaşıp, ‘Kusura bakma bizim gönlümüz senin GDO’lu ürün yemene razı değil. Çünkü bunun içinde bilmem kaç ppm olduğunda senin böbrek hücrelerine zarar verecek bir madde var. Dolayısıyla açlıktan ölmesen bile senin bir deri bir kemik kalmanı tercih ediyorum’ deme cesaretini kendimde görmüyorum.
Öncelikle benim söylemediğim, ama bana yakıştırmakta beis görmediğiniz sorulardan başlayacağım.
Alıntı:
Yazınızdan hayvanların, insanların, dahası çocukların transgenik mısır, soya, ve bunlardan üretilmiş besinlerle beslenmesinde bir mahzur görmediğiniz, aksine gayet iyi olduğu düşüncesinde olduğunuz anlaşılıyor.
|
Yakıştırma yetmemiş, bir de “dahası çocukların..” ifadesiyle yakıştırma vurgulanarak ajitasyon yapılmak istemiş. Ben yapılmış bilimsel araştırmalarla zararlı olmadığı doğrulanmış (kanıtlama diyemiyorum; çünkü kanıtlama sadece matematik ve mantıkta vardır. Amprik bilimlerde kanıtlama yoktur. İsterseniz bu konuda da uzun yazılar yazabilirim) ürünlerin kullanılmasında sakınca görmüyorum. Bilimsel araştırmalar derse ki ‘yetişkinler için sakıncalı değil, ama çocuklar için sakıncalı’ o zaman çocukları çıkarırsınız. Basit bir örnek vereyim. Doğal ürün olarak anılan balın bir yaşın altındaki çocuklar için zararlı olabileceğini biliniyor; kendim yiyor ama çocuğuma yedirmiyorum.
GDO’lu ürünlerin büyük bir kısmı ABD kökenli. Şimdi Dünyanın en gelişmiş ve zengin ülkesi kendi insanlarını bilerek riske mi sokuyor. Eğer çiftçisine ‘bu ürünü Amerika dışına satacaksın iç piyasa tüketimine veremezsin’ diyorsa siz haklısınız. Biz de gözümüzü açıp almamamız lazım. Ama öyle bir durum olduğunu sanmıyorum.
Alıntı:
Transgenik yöntemlerle dna'sı değiştirilmiş tohumlarla tarım yapılmasında, bunların çapraz tozlaşma ile diğer çeşitlere yayılmasında da bir endişe belirtmemişsiniz.
|
Sizin bu ifadenizi duyan da sanır ki GDO’lu olmayan, sizin doğal dediğiniz bitkiler arasında çapraz tozlaşma olmuyor. Öncelikle eğer GDO’lu ürün yukarıda belirttiğim gibi zararlı olmadığı anlaşılmışsa diğer çeşitlerle çapraz tozlaşsa ne olur, tozlaşmasa ne olur?
Öncelikle yavaş yavaş bizim ülkemizde de kurulmaya başlanan tohum bankalarına çok önem veriyorum. Doğal türler ve onların varyasyonları korunmalıdır. Buna bir itirazım yok.
Bu çapraz tozlaşmanın nasıl bir bela olduğunu çok iyi biliyorum. 80 li yılların başında güneydoğu Anadolu da görevliydim ve bir yıl korkuç bir kuraklık oldu. Çiftçi buğdayda attığı tohumu bile alamadı. Buna mukabil Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinde uygun gübreleme ile bire 13 verim alınabildi. Yine aynı susuz tarım şartlarında. Uzmanlar açıkladılar ‘Yıllardır süren çapraz tozlaşma nedeniyle çiftçinin tohumluğu dejenere olduğu için’. Yani çapraz tozlaşma her zaman bir beladır. Bu nedenle gerekirse özel tohumluklarda yetiştirilmiş tohumu almalıdır. Bu durum çevrede GDO’lu ürün olsun veya olmasın geçerlidir.
Alıntı:
Belki siz de marketlerde satılan gıda ürünlerinin GDO içerip içermediğinin, bu ürünlerin GDO ile beslenmiş hayvanlardan elde edilip edilmediğinin bilinmesini istemiyorsunuz.
|
Üzülerek belirteyim ki bu ifade artık bir yakıştırmanın ötesinde iftira sınıfına giriyor. Tam tersine yazmalı ki ben o ürünü bilerek alayım. Hatta tercih edebileyim. Siz istiyorsanız almazsınız. Ama bırakın ben alayım.
Söz gelimi ileride benim bir rahatsızlığımı iyileştirecek bir maddeyi ihtiva eden bir ürün çıktığında, örneğin Omega-3 yağlarını içeren bir patates çıktığında ben o ürünü bilerek alayım. Bu size biraz futuristik gelebilir ama bana gelmiyor.
Alıntı:
Sahipli ve patentli bu tohumlarla üretilmiş besinler üzerinde bağımsız bilimsel araştırlamar yapılmasının kısıtlanmış olması da belki sizce gayet makuldür. Kaçak göçek yapılmış bazı araştırmalarda ortaya çıkan ciddi sağlık tehditleri de belki önemsizdir.
|
Eh, iftiraya yakın yine haksız bir yakıştırma. Eğer bağımsız araştırmalar yasaklanmışsa aşağıda örneğini verdiğiniz araştırma nasıl yapılmış? Merak etmeyin ona da bir yanıt yazacağım. Ben böyle bir kısıtlamadan bilgi sahibi değilim. Yabancı ülkelerde mücadele edecek halim yok. Ama bzim ülkemizde böyle bir yasal düzenleme varsa bildirin, ben de o kısıtlamaya karşı çıkayım.
Hımm! Demek ki Caen Üniversitesi yaptığı çalışmayı kaçak göçek bir şekilde yapmış. Onca kısıtlamaya rağmen siz Internette ulaşabilmişiniz. Dur ben şunları bir ihbar edeyim! Şaka bir yana; siz kendinizle çelişiyorsunuz. Bunca karşı çıkışınızın bilimsel dayanakları olmalıydı diye düşünüyordum. Demek ki tek dayanağınız kaçak göçek yapılmış çalışmalar. Kaçak göçek araştırmalara ne kadar güvenilebilir?
Alıntı:
Böyle demişsiniz ya. Bunu neye dayanarak yazdınız bilmiyorum. Bahsettiğiniz söz konusu davaların gerçekleştiği yer ABD dir. Bu davaların önemli bir kısmı, çiftçinin haberi olmadan çiftçinin GDO kontaminasyonu ile kirlenmiş tarlasında GDO geni bulunduğu için adı geçen şirketin yavuz hırsız misali, patent ihlali sebebiyle açtığı davalardır. Hukuken kazanmasına da imkan olmamasına rağmen hukuk sisteminin işleyişi ile çiftçinin masraflara dayanamayıp iflas ettirildiği davalardır.
Ayrıca çiftçilerin kendi tohumlarını alıp muhafaza etmeleri de engellenmiştir. Yani elleri tutulmuştur.
|
Hımm! Bunu neye dayanarak yazdım. Forumda birinin bu konuda yazdığına dayanarak yazdım. Yani bu davayı kafamdan atmadım.
misterno'dan alıntı:
Alıntı:
....Hatta bu konuda Kanada'da dava acildi ciftcinin tekine adam hayatiniz zor kurtardi, bunun belgeselini seyretmistim....
|
Siz diyorsunuz ABD, bir başkası Kanada diyor. Belki ikisinde de açılmıştır. Be sizden duydum da görüş yazıyorum.
Öncelikle bu davayı/davaları takip etmedim. Siz hem takip etmiş hem de kimin haklı, kimin haksız olduğuna dair hükmü de vermişsiniz. Çiftçi niye iflas etmiş. Bu dava yüzünden mi? Sizin yukarıdaki ifadelerinizi okuyunca bende şöyle bir intiba oluştu. Amerika’da çiftçiler ya bu firmanın tohumluğunu kullanıyor, kullanmayanlar ise bu firmayla davalık. İkisi arası bir seçenek yok.
Sanırım ararsam bulabilirim. Gelişmiş ülkelerdeki yasalar bir türe ait tek bir çeşidin veya transgenetik bir ürünün üretilmesine izin vermiyor. Bu husus sizin aşağıdaki bir diğer iddianıza da yanıt ama burada da bahsedeyim istedim.
Yukarıda da belirttiğim gibi çiftçi çok istiyorsa transgenetik olmayan bir tohumluğu alıp ekebilir. Bu konuda kimsenin çiftçinin elini tutabileceğini sanmıyorum.
Devam edeceğim. Ama dediğim gibi yoldan geldim ve çok yorgunum. Şimdilik burada ara veriyorum.