Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi hk50
Bahçede bazanda şiirler okunur.
Başta kavak yellerinin estiği günler hani ?
Beklediğin nişanlar şerefler ünler hani ?
Aradığın sevgili,şanlı düğünler hani?
Selvi gibi ümitler,döndü birer iğdeye
Geçti Borun pazarı,sür eşeğini Niğde.
(Namdar Rahmi Karatay)
Hikayesi ileriki günlerde
Saygılarımla.
|
Merhaba efendim,
Evliya Çelebi- Malatya'da bir mesire yerinde sanki sizin bahçeyi görmüş gibi;
''...bu mesirenin her köşesinde gûna gûn sohbetler olunur.kimi mubâhese-i ilm eder, kimi edebiyat ve eş'ar okur, kimi meddah u kıssahanları dinler, kimi mukallid ve muhliklerle eğlenir...''
_ _ _
Sayın Elmacı Necip beye ithaf olunur;
ALINTI; Selahattin Duman
..... 1840'ların İstanbulu'nda..
....Tanzimat Fermanı ilân edilmiş, ilk kez Anayasa (Teşkilat-ı Esasiye) yapılmış.. Osmanlı bu Anayasa'ya göre yeni yeni kurumlaşıyor.. Modern hukuk mahkemelerinin kurulması da bu yıllarda ama bir yandan Şer'i Mahkemeler "geçiş süresi" icabı çalışmaya devam ediyor..
İşte Tıflı Hasan da böyle bir Şer'i Mahkeme'de mübaşirlik işi bulmuş..
Mahkemenin Kadısı ise yiyiciliği ile meşhur bir hortumcu..
Birgün yörenin zenginlerinden birinin mahkemeye işi düşmüş.. Kendisinden davacı olan ise fukaradan bir adam.. İkisi birden Kadı'nın huzuruna gelmişler..
Ağzı kalabalık olan zengin bir sürü laf cambazlığı ile kendini haklı göstermeye çalışmış..
Lafını bağlarken de "Kadı Efendi.. Benim haklılığımı gösteren tam kırk şahidim var.. Onları bir görün, kararınızı ona göre verin.." demiş..
Kadı bu "kırk şahit" mesajını saniyesinde almış.. "Hele bir de şahitleri görelim.."
deyip davayı birkaç gün sonraya bırakmış..
Zengin adam o akşama doğru mahkemeye bir tepsi baklava göndermiş.. Tepsiyi teslim alan mübaşir Tıflı Hasan da emaneti doğruca Kadı'nın evine götürüp, karısına teslim etmiş..
Kadı Efendi akşam yemeğinin sonunda baklava tepsisine el atmış.. Bir baklavayı kaldırıp ağzına soktuğunda bakmış ki baklavadan boşalan yerde bir altın duruyor..
Oturmuş tek tek baklavaların altına sokulan altınları toplamış.. Saymış, tam otuz dokuz tane..
Birkaç gün sonra malûm davaya sıra gelmiş.. Kadı Efendi, zengin adama manâlı manâlı bakıp "Kırk şahit demiştin.. Ben otuz dokuz tanesiyle görüştüm.. Bu nasıl iş?" diye sormuş..
Zengin adam ise mahkemeye getirdiği şahitlerin tam kırk tane olduğuna yemin etmiş.. "Şahitleri mübaşirinize teslim etmiştim.." deyip topu Tıflı Hasan'a atmış.
İfadeden belli ki Tıflı Hasan baklavayı eve götürürken dayanamayıp ağzına bir tane attı.. Atar atmaz da tepside açılan boşluktaki altını gördü, onu da cebe indirdi..
Kadı Efendi huzura çağırdığı Tıflı Hasan'a "Bak kırk şahidim vardı, diyor.. Doğru mu? sorusunu dayamış.. Durumun çakıldığını anlayan Tıflı Hasan kendine güvenen bir ifadeyle başını sallamış..
"Doğru Kadı Efendi. Lakin kırkıncı şahit pek hastaydı.. Merdiven çıkacak dermanı yoktu.. İfadesini aşağıda ben aldım.."
_ _ _
Güzel sohbetlerinize devam lütfen. Sohbet arası zaten sebze/meyveler/meysu lar sizden.
Türk masallarının sonunda, genellikle
iyiler ödüllendirilir. Kırk gün, kırk gece düğün yapılır. Kötüler ise ya kırk katır ya da kırk satır cezasına çarptırılır.
Varsın satamasın elmasını efendim, ödülü verdik biz.
Saygılarımla lütfen.