View Single Post
Eski 03-02-2007, 15:21   #28
heavyduty
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 02-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3
Sayın Halit Togay,

Hukukçu değilim. Ama aylardır süren haksız saldırılar, açılan davalar sonucunda karşımıza konu hakkında ne çıkarsa okuyoruz. Hukukçu komşularımız tarafından da bilgilendiriliyoruz.

Kanımca Acarkent, Acaristanbul ve Beykoz Konakları meselelerinin kamuoyunda "gecekondu" muamelesi görmesinin başlıca sebebi, buraların devlet arazisi olduğu düşüncesinden kaynaklanıyor. Ben de şahsen devletin arazisine inşaat yapıp bundan rant elde edilmesinden nefret ediyorum. Acarkent'te ev almamın nedeni herşeyin yasal olması idi zaten. Bu taraflarda ev ararken tüm emlakçılar Çavuşbaşında, Çekmeköy'de çok daha ucuz ama tapusuz yerler almam için görüş bildirdiler. Ben ise tapusuz, ruhsatsız, izinsiz, kaçak bir evim olmasını istemediğim için epey bir daha fazla para vererek Acarkent'te ev aldım. Halen basında çıkan haberlerde "hepimizin ormanı" tarzı yaklaşımlar sürüyor. Oysa benim bir başkasının arabasında, bankadaki parasında hak iddia etmem ne denli yanlış ise, bu arazinin herkesin malı olduğu düşüncesi de aynı ölçüde yanlış. Sizin için söylemiyorum bunu, siz gördüğüm kadarıyla konuya epey vakıfsınız.

Benim bahçemin hemen bittiği yerdeki vadide karşımdaki evlerle aramda kalan bölgeye hiç dokunulmamış, Acarkent'in eski örtüsünü görebiliyorum. Dediğim gibi kısa ve bodur ağaçlar var. Çok da seyrek dizilmişler. İnsanların "orman" deyince Belgrad Ormanı benzeri bir yer düşündüklerini görüyorum. Oysa bura o yoğunlukta ve boyutta ağaçlar hiç olmamış. Tapumda "bir kıta çalılık" şeklinde geçiyor.

Basında yer alan % 94 hesabını bilmeyenler okuyunca sanki 100 metrekarelik bir arazinin 94 metrekaresine beton dökülmüş gibi anlıyorlar. Oysa böyle değil. Binaların sadece oturdukları alan dikkate alınması gerekirken her katı ayrı ayrı hesaplıyorlar. Ayrıca bahçeleri de bu hesaba dahil ediyorlar. Sosyal tesisler ve yollar için imar planına not düşülmüş (sanırım Büyükşehir Belediyesi tarafından) % 6'nın dışında bırakılmaları için. Bunlar da % 2 civarında tutuyor. Sonuçta bunların hepsi şimdiye kadar çok defa sorgulanmış, gerek belediye, gerek Orman Bakanlığından tüm gereken izinler ve ruhsatlar alınmış, hatta bildiğim kadarıyla yargıda beraat etmiş hususlar.

Benim bahçemde otopark yok. Arazinin uygun olduğu yerlerde, ev sahibinin bütçesi de yeterliyse (çünkü epey masraflı bir iş) bazı evlerin bahçelerinin alt kısmı istinat duvarları yapılarak otopark haline getirilmiş. Otopark, teras, merdiven gibi kısımların çok fazla bir şey tutmayacağını, devede kulak kalacağını, evlerin tabanlarına eklendiğinde % 6'yı geçmeyeceğini düşünüyorum.

Acarkent henüz yeni sayılabilecek bir yerleşim yeri. Bir kısmında oturum yok denecek kadar az. Yoldan geçerken görülen de bu kısım. Oturumun olduğu yerler giderek daha fazla yeşilleniyor. Ağaçlara hiç bir şey yapmadan inşaat yapılması düşüncesi ise hayatın gerçeklerine aykırı. Araziye hafriyat kamyonları, iş makineleri, beton mikserleri ve pompaları girecek, altyapı inşaatları yapılacak vs bunlar yapılırken bir miktar ağacın kesilmesi kaçınılmaz. Dile kolay 1452 evden bahsediliyor. En geç 10-15 sene içinde yemyeşil bir görüntüye kavuşacaktır Acarkent.

Batı Avrupa'da ormanların çoğu özel mülkiyette. Orman içi yerleşim yerleri var. Bunlar da dikme orman. Yani önce yerleşip sonra orman haline getiriyorlar. Ben ormanların devlet mülkiyetinde olması gerektiği gibi bir zorunluluk görmüyorum. Ankara otoyolunda giderken dikkat edilirse Düzce civarında büyük kavak ormanları oluşmuş. Bunlar her ne kadar çarpık miras sistemi yüzünden iyice küçülüp karlı tarım yapılması imkansız hale gelen verimli tarım arazilerinde olsa da, özel ormancılığın kendi kendine ortaya çıkmış örnekleri. Yukarı bir bölgeden bakınca boyutunun ne denli büyük olduğu daha bir ortaya çıkıyor.

Sonuçta bu işin teknik detayları mahkemede tekrar sorgulanacak. Ama şu davanın açılması ve kamuoyunu bu denli işgal etmesinin vebalini bu işin sorumluları ödeyebilecek mi bilemiyorum. Tapu, bir devletin en önemli güvenilirlik belgesidir. Kendi verdiği tapuyu 20 sene sonra sorgulamak devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. İşte devletimizin bu gibi keyfi ve hak hukuk tanımaz tutumları yüzünden yabancı sermaye ülkeye reel yatırım yapacakken bir kez daha düşünüyor, ve vazgeçiyor. Yabancı sermayeyi geçin, yerli sermaye artık ülkeden kaçıyor. Acarkent ve Beykoz Konaklarında mülk sahibi olan yabancılar, kredi kullandırmış yabancı sermayeli bankalar var. Hepsi de şaşkınlık içindeler. Geçenlerde Riva'daki arazi için Galatasaray klübünün Hollandalı bir yatırımcı firma ile yaptığı anlaşmanın bu tartışma yüzünden suya düştüğü, Hollandalı firmanın vazgeçtiği haberleri çıktı.

Son olarak, Medeni Kanunumuzun içtihatla da desteklenen 1007. maddesini hatırlatarak sözlerimi bitireyim: MADDE 1007.- Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Saygılarımla

heavyduty Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön