![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 02-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3
|
Sayın Halit Togay, Hukukçu değilim. Ama aylardır süren haksız saldırılar, açılan davalar sonucunda karşımıza konu hakkında ne çıkarsa okuyoruz. Hukukçu komşularımız tarafından da bilgilendiriliyoruz. Kanımca Acarkent, Acaristanbul ve Beykoz Konakları meselelerinin kamuoyunda "gecekondu" muamelesi görmesinin başlıca sebebi, buraların devlet arazisi olduğu düşüncesinden kaynaklanıyor. Ben de şahsen devletin arazisine inşaat yapıp bundan rant elde edilmesinden nefret ediyorum. Acarkent'te ev almamın nedeni herşeyin yasal olması idi zaten. Bu taraflarda ev ararken tüm emlakçılar Çavuşbaşında, Çekmeköy'de çok daha ucuz ama tapusuz yerler almam için görüş bildirdiler. Ben ise tapusuz, ruhsatsız, izinsiz, kaçak bir evim olmasını istemediğim için epey bir daha fazla para vererek Acarkent'te ev aldım. Halen basında çıkan haberlerde "hepimizin ormanı" tarzı yaklaşımlar sürüyor. Oysa benim bir başkasının arabasında, bankadaki parasında hak iddia etmem ne denli yanlış ise, bu arazinin herkesin malı olduğu düşüncesi de aynı ölçüde yanlış. Sizin için söylemiyorum bunu, siz gördüğüm kadarıyla konuya epey vakıfsınız. Benim bahçemin hemen bittiği yerdeki vadide karşımdaki evlerle aramda kalan bölgeye hiç dokunulmamış, Acarkent'in eski örtüsünü görebiliyorum. Dediğim gibi kısa ve bodur ağaçlar var. Çok da seyrek dizilmişler. İnsanların "orman" deyince Belgrad Ormanı benzeri bir yer düşündüklerini görüyorum. Oysa bura o yoğunlukta ve boyutta ağaçlar hiç olmamış. Tapumda "bir kıta çalılık" şeklinde geçiyor. Basında yer alan % 94 hesabını bilmeyenler okuyunca sanki 100 metrekarelik bir arazinin 94 metrekaresine beton dökülmüş gibi anlıyorlar. Oysa böyle değil. Binaların sadece oturdukları alan dikkate alınması gerekirken her katı ayrı ayrı hesaplıyorlar. Ayrıca bahçeleri de bu hesaba dahil ediyorlar. Sosyal tesisler ve yollar için imar planına not düşülmüş (sanırım Büyükşehir Belediyesi tarafından) % 6'nın dışında bırakılmaları için. Bunlar da % 2 civarında tutuyor. Sonuçta bunların hepsi şimdiye kadar çok defa sorgulanmış, gerek belediye, gerek Orman Bakanlığından tüm gereken izinler ve ruhsatlar alınmış, hatta bildiğim kadarıyla yargıda beraat etmiş hususlar. Benim bahçemde otopark yok. Arazinin uygun olduğu yerlerde, ev sahibinin bütçesi de yeterliyse (çünkü epey masraflı bir iş) bazı evlerin bahçelerinin alt kısmı istinat duvarları yapılarak otopark haline getirilmiş. Otopark, teras, merdiven gibi kısımların çok fazla bir şey tutmayacağını, devede kulak kalacağını, evlerin tabanlarına eklendiğinde % 6'yı geçmeyeceğini düşünüyorum. Acarkent henüz yeni sayılabilecek bir yerleşim yeri. Bir kısmında oturum yok denecek kadar az. Yoldan geçerken görülen de bu kısım. Oturumun olduğu yerler giderek daha fazla yeşilleniyor. Ağaçlara hiç bir şey yapmadan inşaat yapılması düşüncesi ise hayatın gerçeklerine aykırı. Araziye hafriyat kamyonları, iş makineleri, beton mikserleri ve pompaları girecek, altyapı inşaatları yapılacak vs bunlar yapılırken bir miktar ağacın kesilmesi kaçınılmaz. Dile kolay 1452 evden bahsediliyor. En geç 10-15 sene içinde yemyeşil bir görüntüye kavuşacaktır Acarkent. Batı Avrupa'da ormanların çoğu özel mülkiyette. Orman içi yerleşim yerleri var. Bunlar da dikme orman. Yani önce yerleşip sonra orman haline getiriyorlar. Ben ormanların devlet mülkiyetinde olması gerektiği gibi bir zorunluluk görmüyorum. Ankara otoyolunda giderken dikkat edilirse Düzce civarında büyük kavak ormanları oluşmuş. Bunlar her ne kadar çarpık miras sistemi yüzünden iyice küçülüp karlı tarım yapılması imkansız hale gelen verimli tarım arazilerinde olsa da, özel ormancılığın kendi kendine ortaya çıkmış örnekleri. Yukarı bir bölgeden bakınca boyutunun ne denli büyük olduğu daha bir ortaya çıkıyor. Sonuçta bu işin teknik detayları mahkemede tekrar sorgulanacak. Ama şu davanın açılması ve kamuoyunu bu denli işgal etmesinin vebalini bu işin sorumluları ödeyebilecek mi bilemiyorum. Tapu, bir devletin en önemli güvenilirlik belgesidir. Kendi verdiği tapuyu 20 sene sonra sorgulamak devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. İşte devletimizin bu gibi keyfi ve hak hukuk tanımaz tutumları yüzünden yabancı sermaye ülkeye reel yatırım yapacakken bir kez daha düşünüyor, ve vazgeçiyor. Yabancı sermayeyi geçin, yerli sermaye artık ülkeden kaçıyor. Acarkent ve Beykoz Konaklarında mülk sahibi olan yabancılar, kredi kullandırmış yabancı sermayeli bankalar var. Hepsi de şaşkınlık içindeler. Geçenlerde Riva'daki arazi için Galatasaray klübünün Hollandalı bir yatırımcı firma ile yaptığı anlaşmanın bu tartışma yüzünden suya düştüğü, Hollandalı firmanın vazgeçtiği haberleri çıktı. Son olarak, Medeni Kanunumuzun içtihatla da desteklenen 1007. maddesini hatırlatarak sözlerimi bitireyim: MADDE 1007.- Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Saygılarımla |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
-
Giriş Tarihi: 17-10-2006
Şehir: yozgat
Mesajlar: 9
|
Tabiat Varlıkları Koruma Kurulları , DAHA ÇOK ACAR KENTLER YARATIR...
Nasıl mı? AKP, birçok konuda olduğu gibi, şehir planlamacılığı konusunda da tartışmalı bir uygulamaya imza atmış durumda. Ve bu uygulamada söz konusu olan; şehirlerimiz… Bu uygulamada yine, kurumları, bilimden siyasete doğru kaydırma eğilimi söz konusu. Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sn. Tahir Çalgüner’in konuya ilişkin araştırma ve açıklaması şöyle: A.K.P hükümeti döneminde, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, yönetmeliğinin 8.maddesi 2002 yılında değistirildi. Değişikliğe göre: Bakanlık, önceden ismen belirlediği (isme talep) Şehir plancısı kökenli olmayan yandaslarına, kurul üyeliği olmasının yolunu açan bir uygulama getiriyor. İlgili maddeye göre, kurul üyeleri seçiminde; şehir plancıları odasına üye kaydı sartı aranmaksızın, üniversitelerin şehircilik dallarında görevli ya da emekli herhangi bir ögretim üyesinin yeterli şart olarak getirilmesi, eksik ve kurulların teknik kapasitesini zayıflatıcı bir duruma neden olabileceği açısından eleştiriliyor. Böylelikle oda yönetimi bu kişileri ve kararlarını mesleki etik denetime tabi tutamıyor. Koruma kurulları özerkliğini ve tarafsızlığını yitiriyor, siyasi baskılara açık hale getiriliyor. Ancak, 1993 tarihli TMMOB Sehir Plancıları Odası Genel Kurulu kararına gore; Şehir planlamasinin 16 Üniversitede eğitim veren, bağımsız bir meslek disiplini olduğu vurgulanarak, oda üyelerine ``lisans diploması``zorunluluğu getirilmiş ve lisans üstü öğrenimin bir meslek unvanı sağlayamayacağı, ilgili YÖK kararlarına da atıfta bulunup, karara bağlanmıştır. Her türlü plan onamasının yasallığı ise odaya kayıtlı üyelerin imzası ile mümkün olabilmektedir. Şehir plancısı “lisans diploması” na ve Y.Ö.K denklik belgesine de sahip olmayan ve hayatlarında hiçbir planın müellifi de olmayan , ilgili üniversite personelinin bir kısmının, Şehir plancıları odasından üyelik ihraçları ise; yazılı şikayete bağlı imiş ya da öyle söyleniyor. A.O.Ç ve Alaaddin tepesi gibi diğer kentsel, tarihi ve doğal değerlerimize “maksimum tecavüz” olursa, nedeni bilim ve meslek adamlarımız değil, kararların altına atılan imzalarıdır. İmzalarına iyi bakalım. Tanıdık gelebilir. Konunun çözümü ve bu sakıncalı durumun engellenmesi için, top YÖK’de gibi gözüküyor. Çünkü yayınlayacağı bir genelgeyle, yetkisini kullanabilir ve planı bozabilir. Önümüzdeki süreçte YÖK’ün tavrını ve uygulamalarını hep birlikte izleyeceğiz. Kurumlarla (özellikle bilimsel kurumlarla) karşı karşıya gelmekten hiç sıkılmayan AKP hükümeti, karşısında bir kez daha YÖK’ü bulacak mı ? Göreceğiz… Yazar; Serdar Seren Hakimiyeti milliye Dergisi |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Ağaç Dostu
|
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, şehirdeki yeşil alan miktarını artırmak için binaların çatılarını yeşil alana çevireceklerini söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise göreve geldiklerinden bu yana kişi başına düşen 1 metrekarelik yeşil alan miktarını 2,5 metrekareye çıkardıklarını ifade etti. İstanbul Çevre Planı'nın hazırlandığını ve kentin ne şekilde kullanılacağının, nerelerin yeşil alanlar olarak kalacağının belirlendiğini anlatan Topbaş, kentteki yeşil alan miktarını artırmak için binaların çatılarının teras haline getirilerek bahçeler oluşturulmasını düşündüklerini, bu konuyla ilgili çalışmalarının sürdüğünü kaydetti. [Tarih: 25 Mayıs 2007 Kaynak: Zaman Yazan: Mükremin Albayrak] Bu haberin, ilk bakışta bu başlıkta ne işi var? gibi kel alaka bir duruşu olabilir ama güdük ve sığ zihniyetin yazılı fotoğrafı olarak buraya çok uygun düşeceğini sanıyorum. Sen güzelim ormanı yağmalat, ondan sonra çatıları yeşil alana çevir! Bu zihniyet muhtemelen uydu antenlerini de saksı olarak görüyor... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaç Dostu
|
Orman Kanunu ve ormancı mantığı değişmeli
Merhaba, 1957 Şişli doğumlu birisi olarak İstanbulun eski halini biliyorum. Çamlıca parkının yanındaki villalardan tutun da Sultanbeyli ve herkesin bildiği işgal edilmiş yerler. Mesele orman işgal edildi meselesinden öte. Önce Kanunlarımızı yeniden ve çağa uygun ve daha insana yönelik düzenlemeliyiz diye düşünüyorum. Ormancıların bakış açısını da tabi. Çünkü en önemli görevler onlara düşüyor. Biri canla başla çalışırken bir diğeri biraz gözyumarak zengin olabiliyor. Acarkent,Hasankent,Bilmemne Villaları,Rezidanslar. Artık çağ değişti Ormanlarımızı koruyabilmek için daha uzağı gören kanunlar ve insanlar lazım. Yoksa orman filan kalmaz birileri de zengin olup gider. Biz de konuşur dururuz. Saygılar |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 |
Ağaç Dostu
|
Önce orman mı? İnsan mı?
Merhaba, Bu sabah, Habertürk Televizyonunda çıkarılması muhtemel yasa tartışılıyordu. Katılımcılar karşı fikirleri dinlememek için sanki özel çaba gösterdiler. Özellikle Muhalefet Milletvekili kimseyi dinleme gereği duymadan herkesi suçladı durdu. Kendi fikrinin doğru olması gerektiğine inanmış, konuşup durdu. Yine gerçekler gözardı edildi, yine esastan uzaklaşıldı. Evet birçok kanunumuz bu günkü yaşama göre düzenlenmemiş ve artık yeni düzenlemeler yapılma ihtiyacı ortaya çıktı. Gerçek problem ise, şu veya bu partinin hepsinin bu ülkenin toprağını yağmalayanlara iktidarı zamanında oy için göz yummuş olması. Olaylar büyümüş mahkemeler artık davaların içinden çıkamaz hale gelmiş. Güçlü olanlar kendine yarayan içtihatlar bile oluşturmuş. İş iyice karışmış. Artık birilerinin bu problemi çözmesi lazım. Çıkarılacak her kanuna yapılacak her işe karşı çıkan zihniyet nihayet Ulu Önder'in Mirasını tüketti. Beğenmediğiniz işler olabilir. O zaman çözüm üretin. Her partinin bu işte biraz sorumluluğu yok mu? Zamanında O veya bu parti. Hanginiz, sizin partiniz yandaşlarına göz yummadı diyebilir misiniz? İnsanlarımız artık kavga istemiyor. Çözüm istiyor ve çözümü kim bulursa oyu ona veriyor ama bazılarımız partileri yok olmadan bu gerçeği anlamayacaklar. Köylümüze laiklik veya demokrasiden önce iş ve yemek lazım. Açık oturumlarda milletvekillerinin söylediği süslü lafları zaten anlamıyor. Sadece devletin vatandaşına orman için açtığı dava sayısı 2004 de 200,000 i geçmişti. Millet devletin toprağını işgal etmiş. Peki ne yapıyor? Tarım yapıp yiyeceğimizi üretmeye çalışıyor. Yıllardır toprak reformu lafıyla kandırılmış. Tarlası var mı ? yok mu belli değil ? Kendinin mi? değil mi ? oda belli değil. Bu adam nasıl üretim yapsın ? Orman ne yapıyor? Yıllarca yan gelip oturmuşlar 70 yılda orman kadastrosunu bitirememişler. çalışıp araştırıp, yanlış kadastrolara itiraz edip işlerini yapmamışlar aradan 20 yıl geçmiş arazi 2-3 hatta 4 el değiştirmiş şimdi tapu iptal davası açmak akıllarına gelmiş peki hukuk bu mu? adalet bu mu? İnsana saygı bu mu ? Adaletin mülkün temeli olması bu mu?. Devlet istediği zaman verdiği yapuyu geçersiz sayabilecek öyle mi? peki tapuyu düzenleyen kim? Kendi suçunu niye vatandaştan çıkarıyor. Niye . . . ? Gerçekleri telaffuz etmeye korkmayınız. Devlet insan için mi var yoksa insan devlet için mi var? İnsanı insan yerine koymazsan devletin saygınlığı ne işe yarıyabilir. İnsana değer vermezsen ondan nasıl saygı bekleyebilirsin? Vatan toprağı kutsaldır. Kimseye yağmalatmayacaksın. Ama yıllardır yağmaya ses çıkarmayıp, olaylar artık halkımızın dörtte birini ilgilendirecek boyuta gelince, çıkarılmak istenen her kanuna taş koyanları ve hiçbir çözüm üretmeyenleri bu miller affetmez zaten affetmediğini de açıkça göstermiyor mu? Yoksa % 47 nin hepsini Cumhuriyet'in düşmanı mı sanıyorsunuz? Saygılar |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|