Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi gece
Her ne kadar konu "büyüme" yönünde ilerliyor olsa da olaya 'tamamlanma' yönünden bakmak da olası.
Görünen o ki; dışarıdan müdahale edilen bitkiler (canlılar demek daha doğru belki de) bu müdahaleden fazlasını ortaya koyup, tamamlanmaya çalışıyor gibiler. Yani olayın sınırları büyümekten öte gibi geliyor bana.
'Fazlası' derken de; üstten kestiğiniz bitkinin, daha gür olarak bu etkiye tepki vererek, kaybını yerine koyduğu gibi, olgunlaşabilmesi için ek bir çaba da sarfetmesini kastediyorum. Biçilen otlar daha gür olar gelir, ürünü sürekli toplarsanız, sürekli ürün alırsınız, yumurtaları düzenli olarak toplarsanız, yeni yumurtalarınız olur, gülünüzü budamazsanız, yeni ve güzel çiçeklenmez, ...
Kimi "ot"lar müdahalenin yönünde, önceki kayba rağmen sakınca görmeden daha büyük risk alıp devam ederken, belki biraz daha zekî diyebileceğimiz diğerleri bu riske girmeyip, diğer yönleri deneyip, yaşam şansını artırıyor olabilirler.
Dallanma ve yaprakların olası en iyi ışık alacak şekilde yönlenmeleri de bu yaklaşım ile değerlendirilebilir.
Belki böylece; kök yüzeyine yakın gövdede yapraklanma olmadığı halde ışık görme olasılığı yüksek olan, yükseklerde yapraklanmanın mümkün oluşu sorusu da yanıtlanmış olur.
Madem önceki sorulara yanıtımız 'tamamlanma, kendini bütünleme, olgunlaşma' şeklindeydi o halde bu yönde başka bir soru ile bitirelim; Neden tüm canlılarda, en özelleşmiş hücreler bile olsa, tüm DNA kodunun tamamı bulunur?
gece
GDO'ların DNA'sı tam mıdır, yarım mı, her zaman iki yarım bir tam eder mi? Diye de soran forum kişisi!
|
Gece'nin söylediklerine katlıyorum. Doğada bir çeşit kendini tamamlama çabası var. Büyüme de aslında kendini tamamlama çabasının içinde gibi. Ve ilginç olan şu ki bu kendini tamamlama çabası kurulu bir saat gibi işliyor. Bitkinin büyüme azmi ve kararlılığının asfalt yolu patlattığına ya da kayaların içine kök verdiğine hemen hemen herkes şahit olmuştur. Bu müthiş gücün, kendine göre bazı kuralları da var tabii ki. (Büyüme hücrelerinin bitkide nerede bulunduğu gibi) ama doğadaki çevre koşulları tüm bunları etkiliyor. Topraktaki tohum yukarda ışığı, aşağıda suyu arıyor. Tepesi koptuğunda yan dallardan biri kimi zaman tepenin işlevini üstlenip bitkinin kendini tamamlama misyonunu devam ettiriyor. Bence burada koşullar çok önemli. Eğer koşullar uygun değilse, yan dalın bunu başarma potansiyeli olduğu halde, bunu yapamıyor. Eğer koşullar uygunsa bunu maksimum düzeyde gerçekleştiriyor. Zaten bizim amacımız da, bitki yetiştirirken koşulları bitki için en iyi duruma getirmek değil mi?
Her ne kadar Gece'nin sorusunun yanıtını tam olarak bilmesem de, tüm hücrelerde DNA kodunun tamamının bulunmasının, yine bu müthiş kendini tamamlama misyonuyla ilişkili olabileceğini düşünüyorum. Neslini devam ettirmek de kendinizi tamamlamanın bir parçasıdır. Bunu yapmak amacıyla, ileriye yönelik tedbirler de alırsınız. Buna bir örnek olarak bir ordunun savaşa gidişini gösterebiliriz, savaşta hem orduya bir bütün olarak lojistik destek (silah, mermi, yiyecek, su) verirsiniz hem de tek tek askerlerinize onları ordunun topyekün kaynaklarına ulaşamayacakları duruma hazırlamak için yiyecek, su, silah ve mermi ile donatırsınız. Ayrıca, ordunun top yekün misyonunu, tek tek askerlere de yüklerseniz (buna iyi beyin yıkama da denebilir) savaşı kazanabilirsiniz. (Burada savaşın kazanılmasından kastım bitkinin kendini tamamlama görevini yerine getirmesidir.) Yani tek tek askerleri ordunun küçük bir modeli yapmaktan bahsediyorum. (Bu örnek DNA'nın işlevini tam olarak yansıtmasa da, biraz benzerlik var gibi.) Yanılıyor da olabilirim.