Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,671
|
Vira Bismillah!
Döndüm :-) hem de ellerimi çamura bulayıp, döndüm, ayıptır söylemesi kiraz dikip, bir sürü karanfil şaşırtıp, gül çeliği dikip "döndüm".
Orman Mühendisi'nin "dönün!" deyişine uydum yani, hatta bu esnada Dünya da kendi etrafında 3 tur döndü, (3*42000 km) 4.'yü dönüyor;
peki sizde durum nedir?
Gerçi henüz, başlangıçta belirlenen 11 karakterden benceğiz dahil 5'i (her ne kadar ötekiler koyu bir biçimde ilk mesajda güncellense de benim ismim geceyi temsil eden baykuşun yanına silik, italik (devrik cümleler misali, yan yatık) olarak bile eklenmemiş ama olsun, herhalde benim "sulandırma" sorunum olduğu için böyle uygun görülmüş, olsun, ne yapalım.)
Ben çalıp oynamaya başlıyorum.
Dış Ses (hani şu olayı dışarıdan anlatan, ecnebilerin narrator dedikleri herif -nedense hep davudi sesli adamlardır böyleleri-) konuşur ve mekanı tarif eder;
...... isminde (isim babaları uyumayın, burası ağaçlar.net, otel değil!), uzak, çook uzak bir ülke varmış. Bu ülkenin de gözlerdan ırak ama gönülleri cezbedecek güzellikle, dört tarafı geçit vermez, yüksek dağlarla çevrili bir büyük vadisi varmış.
Bu vadinin de orta yerinden, işte bu yüksek dağlara yağan kar sularının beslediği ve yamaçlardaki göz göz pınarlardan doğan, ışıl ışıl sularında güzel peri kızlarının yıkandığı, gürül gürül bir nehir akarmış (bir Müjgan gördüm sanki!)
Dağlar üçbin metreyi aşkın olduğundan zirvelerinden kar eksik olmaz ve böylece yazın dahi nehir yatağı kurumaz, suyu azalsa da, gürül gürül değil nazlı nazlı süzülse de bu güzel vadiye hayat vermeye devam edermiş.
Vadide binbir çeşit bitki ve hayvan yaşarmış. Hem de öyle uzun süredir birlikte yaşıyorlarmış ki bu vadide ne zamandan beri mutlu mesut yaşadıklarını bilmez, tüm dünyayı ve yaşamı da kendilerininki gibi zanneder, dünyanın hep ve sadece bir mutluluk diyarı olduğuna inanırlarmış.
Oysa hiç de öyle değilmiş, hayvanların üzerinde neşeyle koşup durdukları, koyun ve keçilerin üzerinden bir sıçrayışta geçtikleri birçok düzgün kesilmiş taşın olduğu yerde, eskiden gaddarlığı ve yıkıcılığı ile bilinen
bir uygarlığın kalıntıları varmış.
Savaşlarda daha iyi savunma yapabilecekleri bu vadinin yamaca doğru eteklerini kendilerine ülke yapan bu uygarlık yüzlerce değil binlerce yıl önce yıkılıp gitmiş.
Zamanında paha biçilemeyen ve insan hayatlarına kastetmeye varan entrikaların döndüğü konaklar, saraylar şimdi birer yıkıntı olmuş, o gurur abidesi sarayların sahipleri ise çoktan toprak olup, kemikleri bile eriyip gitmişmiş.
Şimdi artık bu topraklar birçok bitki ve hayvana vatan olup, kuşaklar boyu huzur içinde yaşadıkları yerler olmuş.
Buralara insan olarak artık gelse gelse karşı tepenin ardındaki köyde oturup, koyunlarını güden çoban gelmekteymiş. (Hoşgeldin A. Şahin kardeş, yalnız şu çoban köpeğinize görünseniz de, akşam akşam bir kaza çıkmasa elinden (/dişlerinden), ne dersiniz!)
Vadideki nehrin, sağındaki hakim tepede yaşlı mı yaşlı, büyük mü büyük, üzerinde en az 50-60 çift kuşun yuva yaptığı (kumru onlar yahu! baksanıza muhabbetlerine, yok yok bakmayın nazar değer!) kocaman bir dişbudak ağacı varmış ki, gövdesine iki kişi sarılsa parmakuçları birbirine kavuşmazmış (Dedem de teşrif ettiler, buyursunlar, buyursunlar).
Bu dişbudak ağacının emsallerinin aksine bu denli görkemli ve gelişkin oluşu tabii ki sebepsiz değilmiş, nehrin taa yukarılardan, dağların yamaçlarından taşıdığı bereketli alüvyonlar, vadinin bu bölgesinde onbinlerce yıldır, irili ufaklı milyonlarca canlının katkısı ile çok bereketli topraklara (Tam bu esnada Cumhur Tonba alır sazı eline ve Aşık Veysel'in bir eserini çalıp söyler ki*, dalıp gitmeden dinleyebilene aşkolsun!) dönüşüp köklerini beslediği için bu ağaç böylesi bir anıt ağaca dönüşmüşmüş.
-Şimdilik bu kadar; kırpın, biçin, "yuvarlatın", hiç olmamış, bak bu daha iyi deyin, ama, "ne olursanız olun" sizi çağıran Mevlana aşkına "dönün" bre!
....
altta yer alan Aşık Veysel'in (mekanı Cennet olsun!) eseri ve adının yanında solda sıfır kaldığından mahlasını yazmaya utanan forum kişisi.
*
Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Beyhude Dolandım Boşa Yoruldum
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Nice Güzellere Bağlandım Kaldım
Ne Bir Vefa Gördüm Ne Faydalandım
Her Turlu isteğim Topraktan Aldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Koyun Verdi Kuzu Verdi Süt Verdi
Yemek Verdi Ekmek Verdi Et Verdi
Kazma ile Dövmeyince Kıt Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Ademden Bu Deme Neslim Getirdi
Bana Turlu Turlu Meyva Yetirdi
Her gün Beni Tepesinde Götürdü
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Karnin Yardim Kazma ile Bel ile
Yüzün Yırttım Tırnak ile El ile
Yine Beni Karşıladı Gül ile
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
İşkence Yaptıkça Bana Gülerdi
Bunda Yalan Yoktur Herkesler Gördü
Bir Çekirdek Verdim Dört Bostan Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Havaya Bakarsam Hava Alırım
Toprağa Bakarsam Dua Alırım
Topraktan Ayrılsam Nerde Kalırım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Dileğin Varsa iste Allah'tan
Almak için Uzak Gitme Topraktan
Cömertlik Toprağa Verilmiş Haktan
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Hakikat Ararsan Açık Bir Nokta
Allah Kula Yakın Kul Da Allah'a
Hakkın Gizli Hazinesi Kara Toprakta
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Bütün Kusurlarımı Toprak Gizliyor
Merhem Çalip Yaralarımı Tuzluyor
Kolun Açmış Yollarımı Gözlüyor
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Her Kim Ki Olursa Bu Sırr-ı Mazhar
Dünyaya Bırakır Ölmez Bir Eser
Gün Gelir Veysel'in Bağrına Basar
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Aşık Veysel (Şatıroğlu)
|