Merhabalar!
Yazılanları birer birer özümseyerek okudum. Okuduktan sonra anladımki bütün o olup bitenler sade vatandaş olarak bizlerin yani konuyla sadece bir tüketici olarak uzaktan ilgisi olanların bilmediğimiz çok şey var. Tohum ve tohumculuk konusunun ülkemizin kanayan yarası olduğunu biliyordum ancak bu kadarını beklemiyordum.
Bu sayfaya bilgilendirme ve aydınlatma yazıları ile katılan herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Bu ülkenin yaşayan bir ferdi olarak durumun bu denli vahim olduğunun bu sabah farkına varmış oldum. Sizlerin sayesinde. Bu konuyu gündemde tutmak ve her zaman faydalı aydınlatıcı bilgilerle donatmak bir vataşdaşlı görevi bana göre. Karadeniz bölgesinde yaşananlarla ilgili müsade ederseniz bende yaşadığım bir olayı aktaracağım.
2003-2004 yıllarında memleketim olan Niksarda yaşadıklarım beni şaşkına çevirmişti.
Çoluk çocuk ve annem köydeyiz ve bir pazartesi günü kasabaya alış verişe gittik. Eksiklerimizi alacağız ya başladık alış verişe. O zamanlar henüz alış veriş merkezide yok doğru dürüst. Neyse eksiklerimizi aldık sıra geldi çay şekere. Anam oğlum çayı burdan almayalım çok pahalı ben satıcılardan alayım dedi ve yanımızdan ayrılıyor. Benim dikkatimi çekti bende gelmek istiyorum dedim bu satıcı kimmiş. Pazarın ortasına vatandaş el arabasını çekmiş çay satıyor paketli tıpkı çay kurun çayındaki paket renkleri ancak üzerindeki bir iki harfi değişik. Fiyat olarak yarı parasına adam peynir ekmek gibi satıyor. Başı kalabalık bütün köyden gelen insanımız başında tezgahın. Ben şaşkın şaşkın bakarken anam sıraya girmeye çalışıyor. Neyse girdim koluna aldım kenara. Ana sen bu çayların hangi çaylar olduğunu biliyormusun ? Cevap şu ucuzya oğlum. Neyse ayak üstü bunların Rusyadaki çernebilden sonra üretilen radyaslu çaylar olduğunu zor güç anlattım. Oğlum herkes alıyor bende çok aldım ne olacak bu işin sonu diye sorduğunda. Cevap vermekte ne kadar zorlandığımı siz tahmin edin. Neyse döndük geldik ve çayımızı hiç değilse Çaykurun paketlenmiş ağzı kapatılmış ve kontrollü düşündüğüm orjinal paketlerinden bir kaç adet alarak köye döndük.
Tüm bunları anlatmamdaki sebep gerçekten benim gözlemlediğim kendi köyüm dahil Karadenizin deniz görmeyen tarafında kanser vakaları o kadar çoğaldıki anlatılacak gibi değil. Deniz gören tarafını artık sizler düşünün.
Bunları buraya yazmak o kadar zorki ancak gerçekler bunlar ve kaçmamamız gerekiyor. Biz hala maç seyretmeye devam ediyoruz. Mücadele eden bilimsel anlamda destekleyen hatta sohbet anlamında olsun buraya yazı yazan herkese sonsuz teşekkürler.
Saygıyla.
Cemal Sansar/ Yalova.
|