Öncelikle şunu söylemeliyim ki, hibrid tohumların ürün alınıp tüketiciye ulaştırılması maksadıyla ekilmesine karşıyım. Buna gerek olmadığına, her iklime uyacak, her lezzet beklentisini karşılayacak atalık çeşitlerin bulunduğuna, yoksa bile yine "open-pollunated" (hibrid olmayan, tohum alınabilen, stabil) çeşit olarak ıslah edilebileceğine inanıyorum. Bunu baştan söyliyeyim ki, yine ergen tarım gazetecileriniz hibrid savunucusu diye üstüme saldırmasın.
Ancak bunun yolunun slogan yapılan yalan yanlış hurafelerle insanların yanlış bilgilendirilmelerinden geçtiğine inanmıyorum. Bilakis, bunun zararlı da olduğunu düşünüyorum.
Anayasa gibi dernek logosuyla birlikte her yere yapıştırılan yazıya bir bakalım:
Alıntı:
Hibrid tohumlar insan sağlığı için birinci derecede önemli olan mineral, vitamin, antioksidan ve ana etkin maddelerin çoğunu içermez. içerse de yeterli düzeyde değildir.
Genetik yapısına müdahale edildiğinden dolayı, kimyasal özelliklerini dahi bilmediğimiz yeni ve karmaşık ve kompleks polypenol kimyasallar oluşmaktadır. Oluşan bu kompleks polyphenollerin sağlığımızı uzun veya kısa dönemde nasıl etkileyeceğini bilmiyoruz.
Ancak, kesin olarak bildiğimiz bir şey var ise, o da şudur; hibrit tohumlardan elde edilen mahsulleri (ürünleri) tükettiğimiz taktirde, hastalıklara karşı önleyici ve koruyucu gübü olan etkin maddeler miktar olacak yok denecek kadar azdır. Vitamin ve mineral içerikleri vücudumuzun alımı bakımından son derece düşüktür.
Hibrit tohumlardan elde edilen ürünlerin tadı, kokusu, aroması hemen hemen yoktur. Özellikle bağışıklık sistemimizin ihtiyacı olan etkin maddelerin birçoğunu içermemektedir. İçerdikleri de yeterli düzeyde değildir.
|
Bu yazıyı doğru bulmadığımı söylediğimde ise;
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi
Yazılanların doğru olmadı konusunda veya aksini ispatlayacak elinizde belge varmı?
Arada fark yokta acaba atalık bir domateste bulunan likopen miktarı herhangi bir f1 domateste bulunan likopen miktarı ile eş değerde midir?
Son yıllarda domateslerin likopen miktarını artırma yönünde çalışmalar yapılıyor, sebebi ne ki?
|
Diye yazmışsınız.
Yazının kaynağı yok,
belirtilmemiş. Yazanın kendi ürettiği ifadeler gibi görünüyor (o kadar çok yerde gördüm ki, Saraçoğlu kaynaklı diye düşünüyorum).
Yukarıdaki ifadeden, slogan yapılan bu yazıyı tamamen benimsediğinizi görüyorum. Doğru bulmadığımı söyleyişime karşı ispat istiyorsunuz, yazıda yazılı olanları ispatı kendinden menkul diye mi düşünüyorsunuz? Siz o yazıda yazılı olanların ispatını gördünüz mü?
Uluslararası bilimsel yayınlarda,
iki open-pollunated çeşit hibridlenip bundan elde edilen ilk jenerasyon (f1) tohum ekildiğinde elde edilen meyvede ebeveynlerde bulunan "mineral, vitamin, antioksidan ve ana etkin maddelerinin" sıfırlandığını veya çok aşşağılara düştüğünü gösteren bir araştırma gördünüz mü? Ben görmedim, bu araştırma(lar) ile ilgili bilgi verirseniz makbule geçer.
Diyelim ki, bir f1 tohumu ektiniz, f2 seviyesinde tohum aldınız, sonra seçme yaparak f3,f4,f5.. devam ettiniz ve ve artık elinizde stabil bir çeşit var. Bu durumda ne oluyor? f1 seviyesinde sıfırlanmış olan mineraller, vitaminler geri mi geliyor? Bu gösteren bir kaç araştırma de belirtirseniz fazlasıyla sevinirim.
Aynı türün çeşitleri arasındaki hibridleme süreci, tüm canlılarda olduğu gibi bir bitkinin de genetik yapısının da değişmesine sebep olur, doğru. Hatta bizler de birer hibridiz (iyi ki de öyleyiz yoksa çok problemle karşılaşırdık

.
Bitkiler özelinde, hibridlenmenin kazandırdığı yeni genlerin vücudumuzun tanımayacağı nasıl bir "
yeni ve karmaşık ve kompleks polypenol kimyasallar" oluşturduğunun da ispatı kendinden menkul değil ise araştırması filan varsa rica edelim. Bu durumda hiç bir bizim için yeni çeşit (
tür değil, çeşit) sebzeyi meyveyi atalık tohumdan bile olsa yememeniz gerekir çünkü gen havuzları alıştıklarınızdan farklıdır, maazallah kompleks polypenol kimyasalların hışmına uğrayabilirsiniz.
Yazıda "Genetik yapısına müdahale edildiğinden" lafındaki genetik yapıya müdahale, doğada kendi kendine gerçekleşmesi mümkün olmayan, insan ve teknoloji yoluyla DNA modifikasyonları sonucu elde edilen tohumlar için kullanılan bir söylem. Bunun da tanımı Kartegena protokolünde açıkça belirtilmiş.
"
Hibrit tohumlardan elde edilen meyvelerin tadı, kokusu, aroması hiç yoktur" denmiş yazıda. Oysa sırf tadı, kokusu, aroması için üretilen hibrid çeşitler de var. Bunları bir kenera bırakalım, beğenmediğimiz market mallarıyla aynı tohumdan yetiştirilecek bir bitkiyi bile tarlada, yeterli güneş alarak, tam olgunlaşıncaya kadar dalında bekletirseniz onların bile tadı, kokusu aroması olur. Tersten de bakalım, beğendiğiniz bir atalık çeşide erken hasat edebilmek için tarlada türlü ilacı, potasyum silikatı boca edip, hamken toplayıp bir de depoda etilen basıp rafa çıkarırsanız onun da tadını, kokusunu, aromasını beğenmezsiniz.
Kusura bakmayın, anayasa bellenen, slogan gibi her herde kullanılan bu şeyin iler tutar bir yanı yok. Yazının en altında hem hibrid hem de heirloom çeşitlerle yapılmış bir kaç araştırmanın bilgisini veriyorum, grubunuza belki faydası olur.
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi
Sayın Meyvelitepe keşke gruptan ayrılmayıp insanların bilgilenmesine yardımcı olsaydınız. Bu arada derneğin amacını da öğrenseydiniz böyle peşin hükümlü kararlar vermeseydiniz. Hibrit konusundaki tartışmayı bende takip ettim ve sizi desteklemek amacıyla Hibrit tohum nedir diye bir yazı yazıp paylaşmıştım ve o yazımda ilk cümlem "Gruptaki paylaşımlarda hibrit tohum dendiğinde tek kullanımlık tohum, geri dönüşümsüz tohum ifade edilmektedir, yoksa doğal olarak melezlenen atalık tohumlarımız değil." ifadesini kullanmıştım. Sizde o yazımla ilgili olarak olumlu düşüncenizi belitmiş ve iki tohumu birbirinden ayıracak bir kavram olmamasından duyduğunuz rahatsızlığı belirtmiştiniz. Arzu ederseniz o yazışmanın tamamını buraya ekleyebilirim.
|
Evet, "tabi ki hibrit" diye yanıtlamıştınız bir sorumu. Fakat "tabi ki hibrit" ile "tabi ki hibrit" olmayan hibriti ayıracak kavramın "sizce" olmamasından ben rahatsızlık duymuyorum ki. Bu başlığın ikinci mesajımda belirttiğim terminoloji sorunu bana ait değil. Benim açımdan hibrid'in ne olduğu bellidir ve literatürdeki gibidir.
Bir hibrid tohumun iyi, besleyici, gerekli minerallere sahip olup olmaması, o hibridin ne maksatla ve hangi ebeveynlerden yapıldığı ile doğrudan alakalı. Bir çok hibrid tohum var ki, benzeri atalık tohumlara göre daha verimli ve meyvelerinin içeriği daha zengin. Bunun için aşağıda bilgisini verdiğim araştırmaların okunmasını tavsiye ederim.
Öte yandan tohum şirketlerinden pazar beklentisi (ki pazar deyince tüketiciler anlaşılmamalıdır, üretici ve devamındaki tüketiciye kadar zincir - tüketici pazardan sayılmıyor) erken hasata gelen, ürünün tamamının bir defada hasat edilebileceği, hepsi biribirine benzeyen, raf ömrü olabildiğince uzun, hamken bile olgun görünen ve güzel görünüşlü meyveler üreten tohumlar. Bu beklentilerin içinde ne lezzet, ne de besleyicilik var. Dolayısı ile ortaya çıkan tohumlar da ona göre. Bu tohumların f2 seviyesinde f1'deki ürünü vermemesi ise tohum şirketlerin kendilerince sürdürülebilirliğini sağlayan bir durum ve bazı küçük şirketler dışında hibrid olmayan tohum ıslah etmezler. Buna bir de olgunlaşmadan toplanmasını, olgunmuş gibi görünmesini sağlayacak müdahaleleri ekleyin.
Sizin aslında karşı olduğunuz, benim ve buradaki bir çok kişinin karşı olduğu da budur. Ancak bunu tamamen"hibrid" kavramına indirgediğinizde bir çok açmaz ile karşılaşırsınız.
Grup üyelerinizden birinin önüne, hangisi olduğunu belirtmeden bir heirloom bir de hibrid tohumdan yetişmiş domates koysam, tadına da baksa ve hangisini beğendiğini sorsam büyük ihtimal hibrid olanı beğendiğini söyler. Bu durumda ne olacak? Bütün bina yıkılacak mı? Oysa bu örnekte hibridin beğenilmiş olmasının bir önemi yok. Buna rağmen yaygınlaşması gereken heirloom tohum olmalı (bana göre).
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi
Bu konuda TOPLULUK/TOPLUM DESTEKLİ TARIM UYGULAMASI projemiz var ve çalışmalar devam ediyor, sizinde katılımızı bilgilerinizden faydalanmak isterim.
|
Bu gibi projeleri, doğru temeller üzerinde kurulduğu, kavramların ve hatta terminolojinin bilim temelinde herkesin doğrusuyla eşit olduğu, ilkeleri açık, etik kuralları net bir şekilde belirlenmiş, yörüngesinden sapmadığı sürece elimden geldiğince desteklerim. Fakat, sırf laf ebeliği olsun diye başka yerlerden bulduğu alakalı-alakasız yazıyı kaynak da belirtmeden kendi ürünü imiş gibi yapıştırıp, filancanın yazını yapıştıracağına linkini verseydin, oradan da okurduk dendiğinde de, "illa istiyorsan link de veririm" diyenlerin ve normal karşılayanların etiği ile bunu yapabilecekseniz yolunuz açık olsun, ben yokum
-------------------------------
Antioxidant Composition in Cherry and High-Pigment Tomato Cultivars
(Marcello S. Lenucci, Daniela Cadinu, Marco Taurino, Gabriella Piro,Giuseppe Dalessandro)
COMPARISON AMONG HEIRLOOMS AND HYBRIDS OF 'CUORE DI BUE' TOMATO: A GLOBAL APPROACH TO QUALITY EVALUATION (P. Sambo, A. Brigi, S. Bona, M. Giannini, A. Marangon, T. Zanini)
Antioxidant activity and bioactive compound changes during fruit ripening of high-lycopene tomato cultivars (Ilahy Riadh, Chafik Hdider, Marcello S. Lenucci, Imen Tlili, Giuseppe Dalessandro)