Herkese iyi akşamlar,
Herkesin bir birini kırmadan, yanlış anlamadan bu kadar ince bir konuyu tartışabilmesi ne kadar güzel. Ben konuyu taşıttıktan sonra devam etmez diye bu başlığa hiç uğramamıştım. İsmim bayağı bir zikredilmiş arkadaşlar tarafından. Konuyla alakalı olmayan bir kaç şey de ben yazmak istiyorum. 3 aylık tecrübeden sonra, 3 aylık biri haddinde.
Öncelikle
İsmail Bey'e bir cevap vermek istiyorum. Sitem algılamasın, zira her daim önünde saygıyla eğileceğim bir büyüğüm. Onun her kelimesinin altında bir öğreti ararım ben.
Sera otomasyonu yazma fikrim yoktu. 2.5 yıl süren yoğun bir yazılım sürecim oldu. Bunu bilen bilir. Bu 2.5 yılda 1 numara artık gözlüğüm, her tarafı sızlayan kemiklerim vs. oldu. Nihayetinde bitirdik bitirmesine ama ister istemez sıkıldık her şeyden. Tat alamaz olduk Türkiye'ye geldiğinden beri kullandığımız internetten. Yeni bir uğraşı gerekti. Bir tesadüf eseri, bir müşterimin Kayseri'deki bahçesini uzaktan cep telefonuyla önce jenanatörü, sonra sulamayı çalıştırma isteğini hayata geçirirken yaptığımız araştırma sırasında tanıştım Agaclar.Net'le.
Aklımın bir köşesinde her zaman tarım oldu. Sera oldu. Halk tabiriyle elektronik, mühendis tabiriyle otomasyon sera. Zaman zaman bu otomasyonu yazabilmek için girişimlerde bulunsam da boşa çıktı.
Küçük bir sera kurup, şöyle 3-5 metre, hani hobi olsun, bende şu ilgimi çok çeken akan su kültürünü bir deneyim dedim. Tabi annemi kıramadığımdan 20 m2 bir sera oldu.
Ben sanat okulu Tesviye bölümü mezunuyum. Üniversiteyi GÜTTEF'te (Gazi Turizm Otelcilik ve İşletmecilik Eğitim Fakültesi) okudum. Döndüm sevdiğim yazılımı yaptım bugüne kadar.
Sanat okulunda bize sera yapmasını öğretmezler. Ama kaynak yapmasını öğretirler. Yani bir resim varsa, eğer eliniz biraz da yatkınsa, benim gibi aradan 20 sene de geçse bu bilgiyi unutmaz yaparsınız.
Serayı yapınca, otomasyon yazma fikride beraberinde geldi.
İyi bir tüccar değilim.
İyi bir tarımcı hiç değilim.
İyi bir öğrenci olduğum da söylenemez, zira herkesin bir defada anladığını ben 10 defada anlarım. Bazen 20, 30... Ama
iyi bir yazılımcı olduğumu bastıra bastıra söyleyebilirim.
İyi bir program tarifle yazılmaz. Yazılır yazılmasına ama ilk başladığınızla, sona geldiğiniz durum arasında bin kez değişiklik yapar, bin tane yama diye tabir ettiğimiz şeylere maruz kalırsınız. Sonra öyle bir noktaya gelirsiniz ki yama kaldırmaz, komple yeni baştan, edindiğiniz tecrübeler ışığında programı yeniden yazarsınız.
3 ayda bu konuda okuduklarım, okuduğum makalelerdeki tecrübeler, okuduğum öneriler, kendi araştırdığım konular bir sera programı yazma algoritmasını çıkartmaya yetmez. Dikkatinizi çekti mi bilmem ama elektronik donanımını yapmayı bir süre erteledim. Nedenlerini yazarım birazdan.
JTİ sigara fabrikasının dağıtım, muhasebe ve mobil uygulamasını yazmak için firmada 15 gün onlarla birlikte çalıştım. Her bir departmanında. İşler nasıl yürüyor diye. Her kullanıcının karşılaştığı sorunlar, sahada karşılaşılan sorunlar, mobil uygulamada çıkacak aksaklıklar vs... Sonra oturup programı yazıp teslim ettik. Hala da kullanıyorlar.
Benim bir çiftçilik tecrübem olmadı. Sera konusu ise hiç. Hele benim gibi
damda sera sanırım iki elin parmakları kadar yoktur Türkiye'de.
Hemde Tarsus'ta. Çukurova'da yani.
Yazılarımda da bahsettim. Belki bir yıl sadece süreç çalışacak ve ben öğreneceğim. Belki bir yıl sonra yazmaya başlayacağım. Belki bir yılda, belki iki yılda bitecek yazılım diye. Eldeki imkanlar dahilinde çok da verimli olmayan bir çalışma yapıyorum. Sensörler aracılığıyla alınacak bilgileri şu anda manuel olarak ben yazıyorum. Sera içi ısısı 25 dereceleri geçtiğinde içeride vantilatör çalışıyor. Yeterli mi bunu bilemiyorum. Deneyerek öğreniyorum. Ama sera ısısı hiç 47 dereceyi bulmadı. 35 dereceye ulaştığı bir gün jüt ve vantilatör koydum. oda içeriyi 25-28 dereceleri arasında tutuyor. Tanktaki ısı ise bir kaç defa benim hatamdan 25 dereceyi buldu.
Anlatmaya çalıştığım şey, şu ana kadar
yapmış olduğum onlarca hatayı ve
farkına hata olarak varmadıklarımı da deneyerek, bizzat test ederek yapıyorum.
Besin eriyiklerini
Kudret Bey'den getirttim. İçeriğini bilmiyorum. Kendisine de hiç sormadım. Yukarıda teknik bilgileri olduğu kesin arkadaşların bahsettiği maddelerden kullanmış da olabilir kullanmamış da.
Ona rağmen ben ürünü tahlil ettirdiğimde olumsuz sonuç
Kudret Bey'den kaynaklı olmayacak. zira ben doğru EC ölçümünü 5 günde öğrendim. Eksik verdim, fazla verdim, suyum çeşme suyu vs. vs. vs.
Ben yapılabilirliği denedim. Hataları görmek istedim. O günkü duygu, düşünce ve tecrübelerimi sakınmadan yazmaya çalıştım. Yazdım da. Ama her
içimden geldiği gibi değil. Zira burası
mayınlı arazi. Bir kaç kez de
mayınların patladığı aşikar. Yaptığım
üç kuruşluk Ar-Ge çalışması için böyle bir siteye zarar vermekten çekindim.
Emekli değilim. Hem çalışıp, hem buna zaman ayırıyorum. Şu yazıyı yazmaya başladığım saat ile şu dakika bakıyorum 3 saate yakın zaman geçmiş. Şu saatte bile uzaktan yardım destekte bulunabiliyorum. Yani çalışıyorum aynı zamanda.
Bu işe amatör olarak girip, amatör olarak devam etmek isteyenler yani ticari düşünmeyenler, marulları kaldırdıktan sonra yazacağım
rapor bölümünü okusunlar. Tüm içtenliğimle
tecrübelerimi, kalem kalem yazılmış masrafları bulabilecekler.
Zor mu kolay mı konusu.
Zor kardeşim. Bunu bir kabul edelim zor.
Neden zor? Çünkü bizim çiftçi Memet'in karakterini biliyorum. Şimdiki yaptığı gibi saldım çayıra tarımı, topraksız tarımda da yaparsa biz zehirden başka bir şey yemeyiz. Burada yazılanlardan bu çıkıyor.
Ama işin ehli, eğitimli (ille üniversite mezunu değil), bir müddet bu alanda çalışmış, yeterli birikimi olan, kuralları "
İhlal etmek için yazılmış." diye algılamayan birisi için topraksız tarım kolay. Ve bu kişinin ürettiği ürünler, topraklı topraksız fark etmeksizin çiftçi memetin ürününden
daha sağlıklı, daha güvenilir, daha lezzetli.
Sayın Todor son noktayı koymuş zaten. Bunlardan biri eksikse olmaz, diye.
Sayın İdo2323
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi ido2323
Ancak kökleri yenilebilen bitkiler ve ya ürüne besin eriği sıçramış ise durum farklıdır bu durum da sıvı haldeki besin eriği buharlaşıp ürünün üst kısmında ya da kökü yenen bitkilerde direkt bileşikler bulunur, iyonlar bulunmaz ve kanser yapar buna dikkat etmek gerekir.
|
diye yazmış. Yazdıklarından anladığım kadarıyla yeterli teknik bilgi, donanım ve yetkinliğe sahip bir arkadaşımız. Aynı yetkinlikteki kişilerden buna itiraz da gelmemiş. Yani bizim besin eriyimiz öyle
hoyratça kullanabileceğimiz,
dikkatsizce oraya buraya dökeceğimiz,
kafamızın estiğince EC yükseltip düşereceğimiz bir şey değil. Bunun
buharlaşma riskinde bile sorun var anladığım kadarıyla. Hele ki
bitki yapraklarına, meyvelerine değmesi başlı başına bir sorun. Yanlış anladıysam düzeltsin lütfen.
Yazılanları okuyunca,
içeriğini, oranını bilmediğimiz bir besin eriyiğini kullanmamızın çok da doğru olmadığını da çıkarsadım. Yanlışsam lütfen düzeltsin.
Yazılanı okuyunca,
çocukları bu sera içinden uzak tutmam gerektiğini anladım. Yanlışsam yine düzeltsin.
Amatör de olsa yaptığımız işin risklerini bilelim, öğrenelim. Kaldırıp atalım demiyorum. Ama öyle
basit, kolay, masrafsız olmadığını söylüyorum.
Bu besin eriyiğine
elimizi değiriyoruz. Bazan
üstümüze sıçrıyor. İşimizi bitirip
elimizi sabunla yıkıyoruz ama risklerini bilmek istiyorum.
Örneğin ben öneri üzerine PH'ı düşürmek için
sülfürik asit kullanıyordum.
Sayın Ankafar bunun doğru olmadığını söyledi. Marullar son haddine geldiği için bir şey kullanmıyorum şu anda.
Hediye gelen PH metre arızalı çıkınca ölçüm yapabileceğim bir şey de kalmadı. Yarın gidip PH kağıdı alacağım o gelene kadar.
Toparlayacak olursam bunca yazdıklarımdan şu sonuçlar çıkar:
1- Topraksız besin eriyikli tarım, dikkatli, düzenli, teknik, yeterli donanımla ve bilgiyle uygulandığında
sağlık açısından bir sakıncası yok. Daha verimli. Daha az işçilik, daha az maliyet.
2- Bilgisiz kişilerin elinde, bu tartışmanın fitilini ateşleyen Sayın Vetman'ın tabirine ilaveyle
saatli bomba!
3- Sayın Kızıltan'ın önerileri dikkate alınıp, yetiştirilecek ürün seçimi karlılığı artıracak unsurlardan en önemlisi. Herkesin ektiğinden ziyade, tüketimi az da olsa,
ekonomik değeri yüksek ürünler seçilmeli.
4- Topraksız tarımı öcülükten kurtaracak olan kurumlar üniversiteler. Bu konuda yapılmış ve yapılmakta olan araştırmalar ve sonuçları mevcut. Sonuçlarını
herkesin anlayabileceği dilde paylaşsınlar.
5- Amatörce bu işi yapacak arkadaşlar şunu bilsin ki, ilerisi için ticari düşünmüyorsanız oldukça
maliyetli bir iş. Oldukça
zahmetli bir iş. Bir çok konuda yeterli bilgiyi bulamayacaksınız. Bulsanız da eğitiminiz, bilginiz yetmeyebilecek. Zira bir çok alet, edevatla tanışacaksınız.
İlk evine akvaryum alanların yaşadığı tüm şeyleri yaşayacaksınız. Zevkinden çok eziyete dönüşecek her şey. Ya yılmadan öğreneceksiniz ve artık her şeyi öğrendiğiniz için balığınızı doğurtup, yemini bile kendiniz hazırlayıp işin zevkini çıkarttığınız gibi, bitki, balık besleyip akvaryumcuyla ürün becayişi yapacaksınız, ya da depoya kaldıracak veya en yakın arkadaşınıza onca para harcadığınız bir ton ıvır zıvırıyla vereceksiniz.
Peki yine amatörce, daha az eziyet çekerek, daha temiz bilgiyle ve daha az maliyetle bu iş yapılıp zevkine varılamaz mı?
Elbette varılır. Kendi başlığımda da önerdim. Önerirken de sitenin amaçlarına uygun olup olmadığını bilmediğimi belirttim. Uygun değilse boşuna tartışmanın bir anlamı olmayacağını da belirttim.
Nedir çözüm? Minik bir kooperatif...
Bilgiler için kalemini esirgemeyen herkese teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle...