09-05-2006, 16:43 | #1 |
agaclar.net
|
Bizim Hayvanlarımız
BİZİM HAYVANLARIMIZ Ülkemizde yasayan hayvanlari merak ediyor musunuz? Bence biraz merak etmekte fayda var. Çünkü, özellikle bir bölümü, yok olmak üzereler... Bazi türler ise çoktan yok olmuslar. Sonuçta giden gitmis, kalan saglar bizimdir. Ama kalanlarin da fosil kategorisine girmelerini engellemek de herhalde bizlerin elindedir. Dolayisiyla bunlari tanimakta fayda var. VAŞAK (Felis lynx) Kayalik ve ormanlik bölgelerde yasarlar. Çok yirtici hayvanlardir; tavsan, geyik, keçi ve kemirgenlerin yanisira herçesit evcil hayvana da çekinmeksizin saldirirlar. Diger kedilerin aksine yiyeceklerinden daha fazla birey öldürürler. (Sadece uçanlar ve kaçanlar kurtulurlar) Çanakkale, Kastamonu, Artvin, Siirt, Hakkari, Bitlis, Bingöl, Izmir, Mugla, Antalya ve Bolu'da halen görüldüklerine dair kayitlar vardir. Yasayla korunmalarina ragmen çok degerli olan postlari için kaçak olarak avlanirlar. Sayilarinin çok azaldigi tahmin edilmektedir. (Ben diyim 500, siz diyin 1000 tane) Bir alt tür olan ve sadece Dogu Karadeniz bölgesinde -bir zamanlar- bulunan "Benekli Vasak"tan uzunca bir süredir haber alinamamaktadir. (Oglum Benekli Vasak. Eger hala yasiyorsan, sakin sesini çikarma! ) Baska bir alt tür olan "Step Vasagi" ise daha kalender bir hayvandir. Orman ve agaç diye tutturmaz; kaya kovuklarinda ve inlerde de yasayabilir. Diger akrabalarina nazaran daha ufak tefek olduklarindan dolayi tavsanlarla ve kemirgenlerle yetinirler. Izmir, Mugla, Antalya, Adiyaman, Adana, Kahramanmaras ve Malatya'da nadir olarak bulunduklarina dair kayitlar vardir. Daha baska bir alt tür olan "Bataklik Vasagi" ise, adindan da anlasilacagi üzere, sulak bölgelerdeki dikenlikler, çaliliklar ve kamisliklar arasinda yasar. Orta büyüklükte bir köpek iriligindedirler. Su kuslarinin, tavsanlarin, farelerin ve diger kemirgenlerin korkulu rüyasidirlar. Belesçi bir tabiatlari vardir; tilkilerin ve porsuklarin yuvalarina sahiplenirler. Izmir, Mugla ve Antalya'nin bataklik bölgelerinde; buralardaki nehir ve göl kenarlarinda; Göller Bölgesi ve Sultansazligi bölgelerinde numunelik olarak az sayida yasamaktadirlar. Soylari tükenmeye yüz tutmus olup yasayla korunmaktadirlar. "Arap Vasagi" ise ülkemizin Iran ve Irak sinirina yakin bölgelerindeki sulak ve agaçlik alanlarda yakin zamana kadar yasiyordu. Suriye ve Irak'ta hala az sayida da olsa yasiyorlarmis. Allah onlara uzun ömür versin artik... Tüm vasak türleri olaganüstü hareketlidirler. Görme ve koku alma duyulari çok gelismistir. Kisa mesafede iyi kosarlar, çok iyi siçrarlar ve yüzerler. Ayrica çok iyi kafa ve uçan tekme atarlar. Prensip olarak yalniz yasarlar; ancak büyük avlar için sürü kurduklari da nadiren olur. Bununla birlikte insanlara karsi bir terbiyesizlikleri görülmemistir. Bilakis, insanlar Iran ve Hindistan'da vasaklari av için kullanirlar. LEOPAR = PARS = PANTER (Panthera tulliana) Çok degil, 100 yil öncesine kadar ülkemizde çok sayida yasiyorlarmis. Trakya, Kuzey Marmara ve Dogu Karadeniz hariç bütün bölgelerimizde yasadiklarina dair kayit ve gözlemler bulunmaktadir. Halen Güney Ege, Bati Akdeniz ve Hakkari'de zaman zaman görülmekte olduklarina dair duyumlar alinmaktadir. Zaman zaman yerel pazarlarda satisa sunulan postlar görülebilmektedir. Avlanmalari yasaktir; ancak is isten geçmis gibi görülmektedir. Ülkemizde son olarak 17 Ocak 1974 tarihinde Beypazari'nin (Ankara) Bagözü köyü yakinlarinda bir tane görülmüs ve köylülerce vurularak öldürülmüstür. HAZAR KAPLANI (Panthera tigris virgata) Hint, Çin, Sumatra ve Sibirya kaplanlarina nazaran daha küçüktürler. Küçük dediysem yanlis anlamayin, yine de vurdu mu devirirler. Geyik, yaban sigiri, yaban keçisi ve bunlardan küçük her canliyi yalayip yutarlar. On metreye kadar siçrayabilir, agaçlara çikabilir ve yüzebilirler. Amuda kalkabilir ve ters takla atabilirler. Estetik yaratiklardir; bence aslandan daha kral bir hayvandirlar. Orman, savan ve kayalik yerlerde bulunurlar. Kökenleri Hazar Gölü çevresi, Iran ve Afganistan'dir. Buralarda hala az da olsa bulunurlar. Ülkemizde ise Siirt ve Hakkari illerinde (Sirnak, Uludere ve Çukurca arasindaki üçgen), Irak sinirindaki daglarda ve vadilerde yakin zamanlara kadar bulundugu anlasilmaktadir. Son olarak Subat 1970'de Hakkari'de (Uludere) Sehit Sen isimli bir köylü tarafindan 122 cm. gövde uzunlugunda bir erkek birey vurulmustur. Bu kaplanin postu 3 yil sonra yörede bitki arastirmalari yapan Istanbul Üniversitesi Eczacilik Fakültesi ögretim üyesi Prof. Dr. Turhan Baytop tarafindan Istanbul'a getirilmistir. (Ali Üstay Kolleksiyonu) Prof. Baytop bu bulgusunu 1974 yilinda Münih'teki "Saugetierkundliche Mitteilungen" isimli bilimsel dergide yayimlamis ve makalesinde daha önceki yillarda da Uludere ve Sirnak bölgelerinde 8 adet kaplanin vuruldugunu köylülerden duydugunu yazmistir. Bu tarihten sonra hiç görülmemistir. 33 yildir görülmemesi hayra alamet olmasa gerektir. Bununla birlikte bölgenin kirsalinda yasayanlar tarafindan hala görüldügü kimi zamanlar ihbar edilmektedir. Kuzey Iran'in Türkiye sinirina yakin olan bir bölgesinde zoolog Paul Joslin tarafindan 1974 yilinda bulunan 17 cm. genisligindeki ayak izi gözönüne alinirsa bu ihbarlarin dogru olabilecegi düsünülebilir. IRAN ASLANI (Panthera leo persica) "Iran Aslani", aslan familyasinin en batiya ulasmis alt türüdür. 13. yüzyil baslarina kadar ülkemizde, özellikle Orta, Dogu ve Güneydogu Anadolu'da çok sayida yasamislardir. Suriye sinirinda 1905 yillarinda görüldügüne dair kayitlar vardir. Bu tarihlerden itibaren hiç görülmedikleri için ülkemizde soylarinin tükenmis olduklari kabul edilmektedir. ÇITA (Acinonyx jubatus) Ülkemizde (özellikle Güneydogu Anadolu) geçen yüzyilin sonuna kadar makul sayida bulundugu bilinmektedir. Nitekim, Anadolu ve Ortadogu'da zoolojik arastirmalar yapan Sir Danfors, Birecik'in (Urfa) güneyinde bir yerel seyhin kendisine canli bir çita hediye ettigini notlarinda belirtmektedir. (Sene 1879) Ayrica 15, 16 ve 17. yüzyillara ait, padisahlarin av sahnelerini gösteren minyatürlerin bir çogunda av için yetistirilmis boynu tasmali çitalar görülmektedir. Yari çöl, açik çayirlik ve küçük çaliliklarla donatilmis alanlarda yasayan çitalarin ülkemizde soylarinin tamamen tükendigi anlasilmaktadir. YABAN KEDISI (Felis silvestris) Evlerimizde mincikladigimiz kedilerin ormanlarda yasayan akrabalaridir. Bunlari minciklamak pek mümkün degildir; zira yanlarina kimseyi yaklastirmazlar. Türkiye'nin kuzeyindeki ormanlarda; daha az miktarda da bati ve güneyde yasarlar. Agaç ve kütük kovuklarinda ve kaya yariklarinda barinir; tavsanlari ve kemirgenleri avlarlar. AKDENIZ FOKU (Phoca monachus) Akdeniz ve Karadeniz'de yasayan tek fok türüdür ve sayilari çok azalmistir. Akdeniz'de en fazla ragbet ettikleri ülke Türkiye'dir. Kariyi, pardon karayi severler. Dinlenmek ve uyumak için karaya çikarlar, karada aga-nigi yaparlar ve karada dogururlar. Arada sirada da ayip olmasin diye denize girerler. Denizde olduklarinda genellikle sarp ve ulasilmasi zor magara ve kayaliklarin yöresini tercih ederler. Her çesit balik ve ahtapot yerler. Aglara zarar verdikleri ve aglardaki baliklari lüpledikleri için balikçilar tarafindan pek sevilmezler. Uluslararasi koruma altina alinmislardir. Ülkemizde en çok görüldükleri yer Foça'dir. Yanisira Antalya, Mugla ve Içel sahillerinde de görülürler. Karadeniz'de son kayit 1987 yilinda Karadeniz Ereglisi'nden verilmistir. Balikçilar tarafindan sürekli katledildiklerinden dolayi; bunu yanisira yasam alanlarinin turizme açilmasindan ve çevre kirliliginden ötürü soylari tükenme tehlikesi içindedir. ASYA YABAN ESEGI (Equus hemionus) Yukari Mezopotamya kökenli bir hayvandir. Asur, Babil ve Sümer devletleri tarafindan askeri amaçlarla kullanilmislardir. Yine bunlar tarafindan Afrika Esegi (Equus africanus) ile çiftlestirilerek "evcil esek" elde edilmistir. Ortaya çikan bu güçlü ve dayanikli hayvani tarimda kullanarak zengin bir uygarlik kurabilmislerdir. Bugün genleri evcil eseklerle karismis olmakla birlikte Irak ve Iran sinirina yakin yari sulak bölgelerde dogal popülasyonlarinin yasayabildigi düsünülmektedir. AFRIKA ESEGI (Equus africanus) M.Ö. 6000 yilindan itibaren Nil Vadisi'nden Arabistan'a ve Anadolu'ya, oradan da Avrupa'ya yayilmistir. Ekonomik degeri yüksek oldugu için insanlar tarafindan hep aranan bir hayvan olmustur. Güçlü ve dayanikli bir hayvan oldugundan dolayi tarimda ve ulastirmada kullanilmislardir. Seker ve protein açisindan çok zengin olan sütü tarih boyunca degerli bir içecek olmustur. Derisi parsömen yapiminda kullanilmistir. Eti günümüzde bile Ortadogu'da bazi topluluklar tarafindan sevilerek yenmektedir. Gözleri sairlere ilham kaynagi olmustur. Soylari tükenme tehlikesiyle karsi karsiyadir. Popülasyon yogunluklarini en yüksek ülke olan Somali'de korunma altina alinmislardir. Güneydogu Anadolu bölgemizde nadir olarak bulunabilecegi tahmin edilmektedir. YABANI AT (Equus przewalskii) Kökeni Mogolistan'dir. M.Ö. 4000 yillarinda Mezopotamya ve Çin'de evcillestirilmis ve buradan da Avrupa'ya yayilarak insanogluna büyük yardimlarda bulunmustur. Fazla yagmur aldigi için çok agirlasan ve tarim yapilmasi çok güç olan Avrupa topraklarinda atin ve sabanin birlikte kullanilmasi ile "ürün patlamasi" olmus ve böylece insan nüfusu belli bir miktarin üzerine çikabilmistir. Bugün sayilari serbest dogada çok azalmistir; genleri evcil atlarla karismis oldugundan dolayi zoolojik özellikleri tam olarak belirlenememektedir. Bir alt tür olan ve "Tarpan" ismi verilen "Avrupa Yabanati" Güney Rusya'da yasamis; ancak 1876'dan beri soyu tükenmistir. Yabani atlarin günümüzde sadece hayvanat bahçelerinde örnekleri bulunmaktadir. Arada sirada ülkemizde görüldügü ileri sürülenlerin "Yaban Esegi" olma olasiliklari yüksektir. Bununla birlikte Iç Anadolu'nun güneyi ile Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgelerinde az da olsa bulunma olasiliklari kabul edilmektedir. KIZIL GEYIK (Cervus elaphus) Genis yaprakli ve karisik - bataklikli ormanlari sever. Igne yaprakli ormanlarda da yasayabilir. Yaz aylarinda ormanlarin üst sinirlarina hatta yaylalara kadar çikarlar. En çok görüldükleri yerler Istranca ormanlari ile Adapazari, Bolu, Kastamonu ve Sinop'un ormanlik bölgeleridir. Yanisira Ankara (Kizilcahaman, Beypazari, Nallihan), Afyon (Akdag), Kütahya, Manisa, Denizli, Kahramanmaras (Binboga daglari), Artvin, Toros daglari (Akseki - Beysehir kesimi), Cudi dagi, Kigi-Hozat-Solhan daglarinda görülürler. Bos vakitlerinde futbol ve televole muhabbeti yaparlar. Genis yayilislarina ragmen sayilari çok azalmis ve birçok bölgede soylari tükenmeye yüz tutmustur. ALAGEYIK (Cervus dama) Akdeniz bölgesindeki alt kismi makilerden olusan kizilçam ormanlarinda yasarlar. Yasam alanlari Akdeniz'in Anadolu'daki tüm kiyilari ile Izmir civari ve Gönen'dir. 1950 yilina kadar Kesan-Enez arasinda ve Semdinli'nin Rubanuh bölgesinde de yasadiklari bilinmektedir. 1960 yilindan sonra ülkemizde yok olma asamasina gelmisler; neyse ki alinan önlemler ve bunlarin basarili uygulanmasi sonucunda "yirtmislardir" 1966 yilinda Antalya - Düzlerçami'nda saptanan 7 adet alageyik koruma altina alinmis ve 2000 yilinda sayilari 500'ü asmistir. Halen Düzlerçami Üretme Istasyonu'nun yanisira Akyaka'da da (Ula - Mugla) bir üretme istasyonu bulunmaktadir. Alageyige çok az da olsa Manavgat, Tasagil, Çatalan Ormani (Adana) ve Aksu vadisinin üst kisimlarinda da rastlanilmaktadir. SIGIN (Cervus dama mesopatamica) Hakkari ve civarindaki daglik bölgelerde yasayan küçük bir geyik türüdür. Kökeni Luristan (Iran) bölgesidir. Avlanmalari yasak olmakla birlikte eti ve postu çok makbul oldugu için ciddi tehlike altindadirlar. Dogal popülasyonlari ülkemizde çok azalmis durumdadir. YABANKOYUNU (Ovis orientalis anatolica) Endemik (tek bir bölgeye özgü) bir türdür. Dünyada sadece ülkemizde, Orta Anadolu'da yasamaktadir. 1950 yilina kadar Ankara (Nallihan), Eskisehir (Sivrihisar), Afyon (Emir daglari) ile Konya ve Karaman'in daglik bölgelerinde yasiyorlardi. Bugün ise sadece Bozdag / Konya'da 42.000 hektarlik alanda koruma altinda yasamaktadirlar. ÇENGELBOYNUZLU DAG KEÇISI (Rupicapra rupicapra) Dogu Karadeniz ve Dogu Anadolu'nun daglik-sarp bölgelerinde (Kaçkar, Munzur, Tendürek ve Süphan daglarinda, Erzurum ve Bingöl arasindaki engebeli bölgede, Tekmen ve Eleskirt bölgelerinde) yasarlar. Çok ürkek ve çevik hayvanlardir. Dogal popülasyonlari gittikçe azalmaktadir. CEYLAN (Gazelle subgutturosa) 1950'lere kadar Güneydogu Anadolu'da çok yaygin olarak yasiyorlardi. Bugün dogal popülasyonlari tükenmistir. Sadece Ceylanpinar Devlet Üretme Çiftligi (Urfa) sahasinda ve koruma altinda yasamaktadirlar. (Cumhuriyetin ilk yillarinda Mekteb-i Mülkiye, yani bugünkü SBF, Istanbul'dan Ankara'ya tasinmis. Okula gelen Urfali ögrencilerden biri yaninda bir de ceylan getirmis. Tüm ögrenciler bu durumu sempatiyle karsilamislar ve ceylani sahiplenmisler. Ceylan, okulun çevresindeki bos araziyi hiç yadirgamamis; buralarda gayet mutlu-mesut yasamis. Sokak köpeklerinden ürktügünde seke seke yurtlarin oldugu binanin -bugünkü Sütunlu Salon- bahçesine kaçiyormus. Bilmeyenler için söylüyorum; sözünü ettigim yer bugünkü Cebeci'dir) KUNDUZ 20. yüzyilin baslarina kadar Suriye siniri civarinda ve Habur çayi, Yukari Kizilirmak, Karasaz ve Sultansazligi'nda görüldügüne dair kayitlar vardir. 1959 yilinda Körsulu çayinda (Kahramanmaras) bir tane vuruldugu, 1963 yilinda ise Ceyhan yakinlarinda 3 tane vuruldugu ve 1 tane canli yakalandigi bilinmektedir. Yukarida belirtilen bölgelerde halen çok az sayida yasadigi sanilmaktadir. Çogu kisi tarafindan susamuru ile karistirilmaktadir. SU MAYMUNU (Myocastor coypus) Anavatani Güney Amerika olmakla birlikte kürkleri için 20. yüzyil baslarinda Avrupa'ya getirilmis ve çiftliklerden kaçan bireyler zamanla çogalarak dogal yasamin bir parçasi olmuslardir. Iri ve hantal hayvanlardir. Boylari 60 cm, agirliklari ise 7-9 kilo kadar olabilir. Bataklik bölgelerde yasarlar. Meriç ve Tuna nehirlerinde az sayida yasadiklarina dair kayit vardir. OKLUKIRPI (Hsytrix indica) Akdeniz, Ege ve Güneydogu Anadolu bölgelerinde yasarlar. Popülasyon yogunluklari çok düstügü için yok olma sürecine girmislerdir. Avlanmalari yasaktir. Dogal düsmanlari azdir; buna karsilik çingeneler tarafindan kocakari ilaci yapiminda kullanildiklarindan ve etleri de yine bunlar tarafindan yendiklerinden dolayi büyük kayiplar görmektedirler. YUNUS BALIGI Ülkemiz denizlerinde en çok görülen tür "Siyah Yunus"dur. Deniz kirliliginden ve yasadisi avlanmalarindan dolayi sayilarinin hizla azaldigi bilinmektedir. "Yuvarlakbasli Yunus" ve "Beyazburunlu Yunus"tan da ülkemiz sularinda çok az sayida bulunmaktadir. Tüm yunus türlerinin avlanmalari yasaktir. Ancak aglara verdikleri zararlardan dolayi balikçilar tarafindan sürekli olarak tüfekle vurulmaktadirlar. BALINALAR Ülkemizin tüm denizlerinde görülen tek yerli balina türü "Domuz Balinasi"dir. Familyadaki en küçük balina türüdür (ortalama 3 metre) ve bu nedenle çogu kez Yunus Baligi sanilmaktadir. Eti ve yagi için uluslararasi balikçi filolari tarafindan ve korsan olarak avlanmaktadirlar. Soylari tehlikededir. Ülkemiz denizlerinin sürekli hayvanlari olmayan ve rastlantisal olarak denizlerimizde görülen balinalar ise "Fin Balinasi" (ortalama 25 metre), Mavi Balina (33 m), Kasalot (18 m) ve Gagali Balina'dir (7 m) KURT (Canis lupus) Ülkemizin tüm bölgelerinde yaygin olarak bulunmakla birlikte evcil hayvanlara büyük zararlar verdiklerinden ve yasayla da korunmadiklarindan dolayi abartili miktarda avlanmaktadirlar. Çevre kirliligi ve yogun yapilasma nedeniyle yasma alanlari da gitgide daraldigindan dolayi yakin zamanda popülasyonlarinda büyük düsüsler olmasi kaçinilmaz olacaktir. Sosyal hayvanlardir; sürü halinde yasarlar. Yaygin kaninin aksine çok aç kalmadikça ve sýkýstirilmadikça insanlara saldirmazlar. TILKI Ülkemizin hemen her bölgesinde ve çok sayida bulunurlar. (Çok uzaklarda aramayin. Geceleri Eymir gölündeki çöp konteynirlarini yoklamaya geldiklerinde arabalarinizin içinden izleyebilirsiniz) Kürkünün ekonomik degeri oldugu ve kümes hayvanlarina da kötü niyetle yaklastiklari için çok sayida avlanirlar. Ayrica kirsal bölgelerdeki köpekler tarafindan da bolca haklanirlar. Kuduz tasiyicisi olduklarindan dolayi da her hastalik vak'asinin ardindan etrafa zehirli etler konulur. Yasam alanlari da gittikçe daraldigindan dolayi yakin zaman sonra korunmaya alinmalari gerekebilecektir. AYI (Urcus arctos) Ülkemizde yasayan en büyük etçil memelidir. Trakya bölgesi hariç ülkemizin her bölgesinde boz ayi bulunur. (En çok Artvin, Rize, Erzurum, Kastamonu, Bolu) Yasam alanlari ormanlar ve sarp daglardir. Etin yanisira bitkilerle de beslenirler. Avare hayvanlardir; her daim yer degistirirler. Kedigiller gibi ugrunda ölecekleri belli bir egemenlik sahalari yoktur. Postlari degerlidir. Yanisira, ari kovanlarina zarar verdigi gerekçesiyle ve sifali olduguna inanilan yaglari için kaçak olarak avlanmaktadirlar. Aci kuvvetlerine ragmen insanlardan çekinirler; dolayisiyla olaganüstü durumlar disinda insanlara zarar vermezler. SIRTLAN (Hyaena hyaena) Ege, Akdeniz ve Güneydogu Anadolu'nun step, yari-çöl, kayalik ve seyrek agaçli bölümlerinde yasarlar. Insanlardan korkmazlar; ancak insanlara saldirmazlar da. Genelde lesle beslenmekle birlikte aç kaldiklarinda kümes hayvanlari ile küçükbas hayvanlara zarar verirler. Çok çaresiz kaldiklarinda kavun, karpuz ve üzüm de yerler. (Raki da içiyor olabilirler) Ekonomik degerleri olmamakla birlikte olumsuz imajlari nedeniyle görüldükleri yerde vurulurlar. Bu nedenle sayilari çok azalmistir. KAYA UYURU (Dryomys Laniger) Endemik bir kemirgen türdür. Dünyada sadece Toros daglarinda ve Tunceli çevresinde görülür. Yasam alanlari yüksek daglarin kayalik bölümleridir. Sayilari çok azalmistir. Kis uykusuna yatarlar ve tohum, bitki sürgünü ve eklembacaklilarla beslenirler. Akreplerin bas düsmanlaridir. KARAKULAK (Caracal caracal) Türkiye'nin güneyinde ve batisindaki seyrek ormanlar, makiler ve bozkirlarda görülür. Yirtici bir kedigildir; uzunlugu 80 santime kadar çikabilir. Genellikle gece etkindirler. Kaya kovuklarinda ve inlerde barinir ve tavsan, fare, kuslar ve kemirgenleri avlarlar. Sayilari hizla azalmaktadir. YABANDOMUZU (Sus scrofa) Türkiye'nin hemen her yerinde yasarlar. Yasam alanlari ormanlar, sazliklar, batakliklar, göl ve akarsu kenarlaridir. Bitki yumrulari ve kökleri, böcek ve solucanlari yerler. Kendilerini tehlikede hissettikleri zaman çok tehlikeli olurlar; özellikle yarali bireylerin saldirilari ölümcüldür. Yetiskinlerin uzunluklari 2 metreyi bulabilir. KARACA (Capreolus capreolus) Ülkemizin kuzey ve güneyindeki yaprak döken ormanlarda ve çaliliklarin bulundugu otlaklarda yasarlar. Taze sürgün, tomurcuk, yaprak ve otlarla beslenirler. YABANKEÇISI (Capra gegagrus) Ülkemizin güney ve dogu bölgelerinde (özellikle Toros daglarinda) yayilis gösterirler. Yasam alanlari sarp kayalik ve bodur çaliliklarin bulundugu ormanlik ve daglik alanlardir. Gündüz etkindirler; ot, yaprak, meyve ve taze sürgünlerle beslenirler. ÇAKAL (Canis aureus) Türkiye'nin kuzey, bati ve güneyindeki alçak kesimlerde görülürler. Yasam alanlari ormanlar, maki, fundalik, bozkir ve deltalardir. Magaralarda ve agaç kovuklarinda barinir; hayvan lesleri, kemirgenler ve zorda kaldikça da bitkilerle beslenirler. KARA AKBABA (Aegypius monachus) Ülkemizde yasayan en büyük kustur. (Kanat açikligi 2 metreyi geçebilir) Soylari dünya genelinde (Ispanya hariç) tehlikededir; ülkemizde de sayilari çok azalmistir. Genellikle orta yükseklikteki ve yasli agaçlarin (özellikle karaçam) bulundugu ormanlik bölgelerde yasarlar. Ülkemizde Iç Ege, Iç Anadolu ve Dogu Anadolu'nun kuzeyinde görülürler. En yogun popülasyonlarinin bulundugu yer Soguksu Milli Parki'dir (Kizilcahamam / Ankara) KIZIL AKBABA Kara akbabadan biraz daha küçüktür. Ülkemizde sayilari en hizli azalan türlerden biridir. Akdeniz havzasindaki pekçok ülkede soyu tükenmistir; ülkemiz son siginaklarindan birisidir. Özellikle kaya duvarlarinin ve hayvanciligin yaygin oldugu açik alanlarda yuva kurarlar. Yüksek daglar, bozkirlar ve makilerde görülürler. Ülkemizde Toros ve Ilgaz daglarinda, Çoruh ve Dicle vadilerinde, yanisira Ankara ve Eskisehir'in engebeli bölgelerinde yasarlar. KÜÇÜK AKBABA 1950'li yillara kadar tüm Türkiye'de yasiyorlardi; günümüzde Bati Anadolu ve Trakya'da tamamen yok oldular, diger bölgelerde az sayida bulunuyorlar. Dik kanyonlardaki kayalarin arasina yuva kurarlar. SAH KARTAL Soylari dünya genelinde (Macaristan hariç) çok ciddi tehlikededir. Ülkemizde Iç Anadolu, Iç Bati Akdeniz ve Dogu Anadolu'da, çevresinde genis bozkirlarin bulundugu ormanlarda görülürler. AKKUYRUKLU KARTAL Türkiye'de tümüyle yok olmak üzeredir; en fazla 15 çift kaldigi tahmin edilmektedir. Çevresinde dogal orman bulunan sulak bölgelerde yasarlar. Ülkemizde Igneada, Nallihan, Akdag ve Göller Bölgesi'nde görülürler. Kanat açikliklari 2 metreyi asabilir; kartallarin en kalin gövdelisidir. Beyaz kuyrugu, kalin boynu ve genis kanatlariyla diger türlerden ayrilirlar. YILAN KARTALI Sulak alanlara yönelik yogun kurutma çalismalari nedeniyle (özellikle baraj yapimlari) YILAN KARTALI'nin artik ülkemizde yuva kurmadigi anlasilmaktadir. ALADOGAN, DELICE DOGAN ve BIYIKLI DOGAN Ülkemizde soylari henüz tehlikede olmayan; ancak Arap ülkelerine canli olarak kaçirildiklari için gelecekte popülasyonlari azalma tehlikesinde olan türlerdir. YESIL ARIKUSU (Merops persicus) Yari çöl, çöl, yariçöllerdeki nehir kenarlarinda, çaliliklarda ve kum yamaçlarinda yasarlar. Ülkemizde Güneydogu Anadolu bölgesi ve Igdir ovasinda çok az sayida kalmislardir. Sayilarinin hizla azalmalarinin temel nedeni barajlardir. Isminden de anlasilacagi üzere yesil renklidirler. Sürmesi siyah ve kalin, gidisi sari, bogazi kizil, gagasi ve kuyruk telleri uzundur. TOY (Otis tarda) 20 kiloya yaklasan agirligi ve devasa boyuyla Türkiye'de yasayan en büyük kus türüdür. Bati, Orta ve Dogu Anadolu'daki bozkirlar ve kuru tarim alanlarinda yasarlar. Avcilik, asiri otlatma, kimyasal gübre kullanimi ve tarim alanlarinin genislemesi sonucunda ülkemizde sayilari çok azalmistir. Ciddi önlemler alinmadigi taktirde on yil içinde ülkemizde tamamen yok olacaklari tahmin edilmektedir. KELAYNAK (Geronticus eremita) Bilimsel arastirmalara ragmen eski dagilis bölgelerinde hiçbir canli birey bulunamamistir. Baska bir deyisle serbest dogada soylarinin tükenmis oldugu düsünülmektedir. Dünyada sadece ülkemizde (Birecik / Urfa) ve Fas'da koruma altinda az sayida bulunmaktadirlar. DENIZ KAPLUMBAGASI (Caretta caretta) Tüm Akdeniz'de yuvalayan disi birey sayisi 2000 civarindadir. Kendilerini en fazla güvende hissettikleri ve en çok ragbet ettikleri ülke Türkiye'dir. (Yaklasik 800 birey) Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye, Patara, Kale, Kumluca, Çirali, Alata, Tekirova, Belek, Kizilot, Demirtas, Gazipasa, Anamur, Göksu Deltasi, Kazanli, Akyatan ve Samandag'da görülürler. Diger deniz kaplumbagalarina nazaran iri gövdeleri ve büyük kafalariyla dikkat çekerler. Üreme kumsallarindaki yapilasmalar, deniz kirliligi ve sorumsuz balikçilar nedeniyle tehlike altindadirlar. YESIL DENIZKAPLUMBAGASI (Chelonia mydas) Nesli dünya genelinde tehlikededir. Tüm Akdeniz'de 500 dolaylarinda disi birey belirlenmistir; bunlarin çogunlugu (yaklasik 400 birey) ülkemizde yasarlar. Üredikleri en önemli alanlar Kazanli, Akyatan ve Samandag'dir. Kendilerini tehdit eden tehlikeler Deniz Kaplumbagasi'yla aynidir. FIRAT KAPLUMBAGASI (Rafetus euphraticus) Sadece Mezopotamya havzasinda yasar ve nesli ciddi tehlike altindadir. Ülkemizde Firat ve Dicle nehirleri ile kollarinda ve dibi çamurlu göllerde bulunur. Baraj yapimlari nedeniyle ülkemizdeki sayilari çok azalmistir. Boylari 1 metreyi geçmez; kafalarinin ucunda yumusak bir hortum bulunur. ÇÖL VARANI (Varanus griesus) Türkiye'de yasayan en büyük kertenkele türüdür. Uzunlugu 1 metreyi geçebilir. Sirtinda koyu bir serit bulunur. Ülkemizde tamamen yok olmak üzeredir. Sayilarinin 100'den az kaldigi tahmin edilmektedir. Iyi bir yüzücü olduklarindan dolayi görüldükleri yerlerde "timsah" ismiyle de bilinirler. Çöl ve yari çöllerde yasarlar ve kaya yariklarina ve magaralarda yuva yaparlar. Ülkemizde sadece Urfa'nin Suriye sinirina yakin olan bölgelerinde bulunurlar. HOPA ENGEREGI: Anavatani Kafkas daglaridir. Ülkemizde Artvin bölgesinde, özellikle Hopa ve Borçka'da görülürler. Zehiri insanlar ve küçük memeliler için ölümcüldür. Ülkemizde soylari tehlikededir. ANADOLU DISLI SAZANCIGI (Aphanius anatolias) Dünyada sadece Türkiye'nin göllerinde bulunur. Tatli ve aci göllerde yasar. Gölcük gölü (Isparta), Burdur gölü ve Acigöl'de (Afyon) yayilis gösterir. Vücudunun ince-uzun sekli ve pul düzeninin farkli olmasi nedeniyle diger türdeslerinden ayrilir. Su kirliligi ve kurutma çalismalari nedeniyle sayilari çok azalmistir; nesli ciddi tehlikededir. BEYSEHIR SIRAZI (Capoeta pestai) Dünyada sadece Beysehir ve Egridir göllerine özgü bir türdür; ancak bu göllere yirtici Sudak baliklarinin salinmasi sonucunda Beysehir gölünde azinliga düsmüsler; Egridir gölünde ise yok olmuslardir. Günümüzde sadece Beysehir gölü havzasindaki Mutluköy su birikintilerinde bulunabilir. ANADOLU YAGBALIGI (Phoxinellus anatolicus) Dünyada sadece Konya kapali havzasinda (Beysehir gölü ve Saz gölü) bulunan endemik bir türdür. Durgun sulari sever; baraj yapimlari nedeniyle nesli tehlikededir. APOLLO KELEBEGI (Parnassius apollo) En görkemli ve en büyük dag kelebegidir. Arka kanat üzerindeki etrafi siyah halkalarla çevrili iki kirmizi leke bu türü diger türdeslerinden ayirir. Daglik bölgelerde açik, tasli ve bol çiçekli çayirlarda yasarlar. Ülkemizde Göller Bölgesi, Uludag, Sultan daglari (Afyon), Aladaglar (Nigde) ve Dogu Karadeniz daglarinda görülürler. Tehlike kategorisini belirleyecek yeterli veri bulunmamaktadir. Bununla birlikte koleksiyonculuk için çok sayida toplanmalari nedeniyle sayilarinin azaldigi gözlemlenmektedir. MEZOPOTAMYA ÇOKGÖZLÜSÜ (Polyommatus dama) Gökmavisi renkte çok güzel bir kelebektir. Bozulmamis bozkirlarda yasar. Eskiden Maras ve Mardin'de de yasarlarken bugün sadece ve çok az sayida Malatya'da görülmektedir. YALÇIN NARİNOGLU ODTÜ İzci Grubu Hazine Müstesarligi Yeni Diyojenler Gezi Grubu Fotokritik "yalcinnarinoglu" Kaynaklar: Türkiye Omurgalilari (Memeliler) / Prof.Dr. Ali DEMIRSOY Milli Parklar ve Doga Koruma Genel Müdürlügü yayinlari Türkiye Orman Mühendisleri Odasi yayinlari Kus Arastirmalari Dernegi yayinlari ODTÜ İzci Grubu arsivi
__________________
. | *** işaretli kelimeler için bakınız: Yanlış yazdığınız için görünmeyen kelimeler | | Forum Kuralları | Forum Yardım | Forum Kullanma Kılavuzu | Fotoğraf Yarışması Kuralları | Satış İlanı Kuralları | Düzenleyen malina : 20-10-2006 saat 14:36 |
03-06-2006, 12:54 | #2 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
"Sayılarının azalması nedeniyle ceylanlar 1978 yılında Urfa'daki bir üretme istsyonunda koruma altına alındılar. Bir süre sonra istasyon dışında yabani ceylanlar hiç görülmedi. Yerel halk onların halen yaşadığını iddia etse de, doğada tükendikleri kabul edildi. Fakat yaklaşık 25 yıl sonra çok uzaktan çekilen bir kaç kare fotoğrafla her şey değişti. Urfa'nın Payamlı beldesi yakınlarındaki tepede yabani ceylanlar dolaşıyordu." Bu heyecan verici manzarayı görmek isterdim doğrusu! Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ceylanların yıllar önce tükendikleri alanlarda yani popülasyonar oluşturmak için bir proje yürütüyormuş. Eylül 2005'te önceden belirlenen alanlara 75 ceylan bırakılmış. Bu bilgileri de Atlasın sözkonusu yazısından aktarıyorum. Acaba akibetleri ne oldu? Bana bütün bu yazıları yazdıran şey aslında elimdeki ceylan fotoğrafları. Konya-Sarayönü Gözlü Tarım İşletmeleri Müdürlüğüne (eskiden Gözlü Devlet Üretme Çiftliği deniyordu) bir kaç yıl önce sanırım bir çift ceylan getirilmişti. Yıllar geçti ve artık burada da oldukça kalabalık bir ceylan sürüsü görüyoruz. Ürkek, ama son derece sevimli, narin olan bu hayvanları görüntüledim. |
|
12-08-2006, 13:41 | #3 |
Ağaç Dostu
|
Yalova'nın Kılıç köyünde vaşak görüldüğüne dair duyumlar aldım geçenlerde. Görülmeside denk gelme şeklinde olmuş, yani birinin kümesine, ahırına saldırmış değil. Geçen yazda 50 -70 m den bir toy kuşu gördüm. Tanımıyodum o zaman toy kuşunu. "Abi böyle beyaz başlı, kartal gibi, kocaman bir kuş" diye diye öğrendim en sonunda ne olduğunu. Çok güzel, görkemli bir hayvan Yanımdaki ormanda yaşıyan sarı papağanlar var, üreme zamanı kargaları kovalıyolar anca o zaman görebiliyorum, nerden gelmişler, ne kadar zamandır, kaç nesildir burdalar bilmiyorum. Ama bildiğimiz papağan işte, kumru kadar bişiiler. Çakal ve tilki yaşadığım bölgede oldukça fazla. Hatta beslenmelerine oldukça katkıda bulunuyorum diyebilirim. Arada gelip tavuk,ördek falan çalıyolar, oda onların rızkı artık Yanlız bir hayvan varki geceleri çığlık atan, insanın kanının damarlarında bi an hareketsiz kalmasına sebep oluyor. Kendisini henüz göremedim ama yerli halkın söylediği Azman Çakal'mış. Eskiden sülün ve keklikte yaşarmış dağda. Kekliklerin sesinden uyuyamazdık bazı zaman diyorlar. Artık yok. Tarım ilaçları ve bilinçsiz avlanma tüketmiş. Yeniden doğaya keklik bıldırcın ve sülün salmak gibi bir planım var. Gerekli ekipmana sahibim yetiştirebilmek için. İş sadece anaçları alacak paraya ve burayı ava yasaklatmaya kalıyo. Bende geceleri keklik sesinden uyuyamamak istiyorum. |
12-08-2006, 14:48 | #4 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 19-07-2006
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 1
|
http://www.akvaristler.org.tr/forum/...ighlight=nesli Bunlarda kırmızı listedeki bizim canlılarımız. Not:Akvaristler derneği forum'u linkini açabilmek için üye olmanız gerekebilir. |
13-08-2006, 04:26 | #5 |
Ağaç Dostu
|
Bugün canım sıkıldı, amcam ve ufak kuzenle beraber biraz dolaşalım dedik. Sulak bir alan vardı Kütahya yolunda. O tarafa gittik. Suda lemna minorlar falan vardı. Ufak balıklar dikkatimi çekti. Halihazırda bulunan poşetleri daldırıp çektim. O da ne? Gambusya değil, düpedüz bir lepistes denk geldi. İnanmazsanız resimler aşağıda. Birkaç da farklı balık yakaladım. Sanırım aphanius türü bir killifish. Resimler aşağıda: Bunlar sanırım aphanius türü killifishler, bu konunun uzmanlarından bilgi bekliyorum: Balıkları yakaladığım alandan görüntüler: Devam edecek... Düzenleyen backyard : 15-08-2006 saat 19:52 |
13-08-2006, 04:28 | #6 |
Ağaç Dostu
|
Balıkları yakaladığım yeri söylemem. Balıkları getirdim, akvaryumculardan biri bana emaneten küçük bir akvaryum, yem ve hava motoru verdi. 3-5 gün burada kalacaklar ve Samsun'a yolculuk edecekler benimle beraber. Belki şu yakışıklıya birkaç eş bulmak için (orada canlı doğuran olarak bir tek bunu yakaladım. Mutlaka başkaları da vardır, gambusya **** lepistes veya ona benzer birşey) aynı bölgeye 1-2 gün içinde bir sefer daha düzenlerim: Saygılarımla... Düzenleyen backyard : 15-08-2006 saat 19:58 |
13-08-2006, 05:35 | #7 |
Ağaç Dostu
|
İstanbul / Bakırköy'de şimdi metro istasyonu olan yerde göletler ve büyükçe bir kaynak vardı. Paşa Tepesi'dir esas adı. Ordan lepistes ve semender yakalayıp akvaryumculara satardık. Çocuk aklı işte. İki cins semender vardı hatırladığım. Kırmızılar ve yeşiller. Lepistesler renksizdi. Oldukça fazlaydı popülasyon. Herhalde canlı yem yapmak için alıyodu akvaryumcu lepistesleri. Sonra büyüdük ve daha erkek işleriyle uğraşmaya başladık. En son geçtiğimde belediye oraya içme suyu tesisi kurmuştu. Herhalde kalmamıştır ne lepistes ne semender. |
13-08-2006, 11:29 | #8 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 08-08-2006
Şehir: Oftringen
Mesajlar: 93
|
Demek safarilerde hayranlıkla izlediğimiz kedigiller, akbabalar, kartallar, ceylanlar, geyikler vs. bir zamanlar bizim topraklarımızda da yaşıyordu. Bilgiler için sağolun... Özellikle esprili anlatım tarzınız çok hoşuma gitti |
15-08-2006, 01:42 | #9 |
Ağaç Dostu
|
LEOPAR = PARS = PANTER (Panthera tulliana) hakkında şu bilgiyi ekleyeyim: Memleketim olan bolu'nun Seben ilçesine bağlı Kızık Köyü'nün Kızık Yaylası'nda (ki Kartalkaya'ya yakındır ve etrafta son derece sık ormanlar vardır) bundan yaklaşık 40-45 sene önce bir örneği vurulmuş. Babam anlatmıştı, o zamanlar çocukmuş. Saygılarımla... |
15-08-2006, 15:22 | #10 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 09-08-2006
Mesajlar: 28
|
Balıklar çok güzel balıklara aşığım bizim yazlıkta ben daliyodum gozlukle kaya balıkları yengecler falan gozukuyordu çok sevdigim bir türün resmini yakalamıssın başarılarının devamını dilerim Allah dünya ve ahiret hayatında hep yüzünü güldürsün arkadaşim. |
14-10-2006, 10:25 | #11 | |
Ağaç Dostu
|
Haber başlığına bakınca doğaüstü bir yaratık haberi okuyacağımı sandım ama haberin tümünü okuyunca aklıma Anadolu Leoparı geldi doğrusu. Ne dersiniz? Bu canavar neslinin tükendiği söylenen Anadolu Leoparı olsa güzel bir şey olmaz mıydı? Alıntı:
|
|
14-10-2006, 11:00 | #12 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
|
|
14-10-2006, 11:19 | #13 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
14-10-2006, 11:32 | #14 |
Ağaç Dostu
|
Bu sabah başıma çok talihsiz bir kaza geldi. Araba ile işe giderken bir kumruya çarptım. Genelde hep başımıza gelir araba ile seyir halindeyken yanı başına kadar gelirsiniz ondan sonra havalanırlar bu sefer malesef öyle olmadı arabanın altında kaldı. Dikiz aynasından baktığımda yerde can çekiştiğini gördüm eşi olduğunu tahmin ettiğim kuşta hemen yanı başına kondu. Hemen arabadan inip yanına gittim fakat çok kötü durumdaydı . Ev yakın olduğu için avucumun içine alıp garaja götürmek istedim belki bir şeyler yapabilir diye. Çok kötü bir durumdaydı titriyor ve başından akan sıcak kanı elime akıyordu. Çaresiz kaldım daha fazla acı çekmesine gönlüm el vermedi ve kendi elimle öldürdüm. Bilemiyorum doğrumu yoksa yanlışmı yaptım. O an öyle bir karar verdim. Daha sonra dışarı çıktığımda diğer kuşu kapının önünde beklerken görünce biranda gözlerim doldu ve sessizce ağladım. Hayatımda ilk defa bir kuş için ağladım. Kendi kendime söz verdim bundan sonra kesinlikle ava gitmeyeceğim. |
14-10-2006, 13:08 | #15 |
Ağaç Dostu
|
Anladığım kadarı ile veterinere götürseydin bile yapılacak çok bir şey kalmamış. Titrediğine göre şoka girmiş herhalde. Olduğu yerde bıraksaydın canı çıkana kadar acı içinde kıvranacaktı. Belki de bir kedi gelene kadar. Bence en iyisini yapmışsın. Bende olsam aynısını yapardım herhalde. Üzülmemek elde değil böyle bir olay karşısında |
14-10-2006, 14:04 | #16 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 24-08-2006
Şehir: İstanbul/Üsküdar
Mesajlar: 11
|
Alıntı:
İnanın bir böceğe bile basamıyorum. Çok kez bir karınca ailesini son anda farkedip, yere düşme pahasına tökezlediğimi bilirim... Doğa ve insan sevgisi ne kadar güzel bir şey... Kendinizi üzmeyin.... |
|
16-10-2006, 13:53 | #17 | |
Ağaçsever
|
Alıntı:
|
|
16-10-2006, 13:57 | #18 |
Ağaçsever
|
Harika bir yazı olmuş. Türkiye'de çakal-sırtlan vb. hayvanların hala var olduğunu bilmek çok iyi. Bundan sonra gezdiğim yerlerde gözümü dört açacağım. Ama görürsem kimseye haber vermeyeceğim Çünkü : http://www.ergir.com/son_anadolu_panteri_yazi.htm |
19-03-2007, 14:21 | #19 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-03-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 369
|
Alıntı:
Todor, Gerçekten güzel bir düşünce. Keklik ve Sülün projen ile ilgili konuşalım. |
|
01-05-2007, 23:36 | #20 |
Ağaç Dostu
|
Ben Sivas Sızırlıyım. Bir zamanlar memleketimde Keklik, bağırtlak(keklikten ufakca bir kuş ), hopal (güvercinden irice ve mavi renkte), ve sürü ile yaban güvercinleri vardı.27 yılda bunlar tükendi. Sadece avlanarakmı? Hayır. Bu kuşların çoğu maalesef zehirlendi hemde tarım ilaçları yüzünden, gübre yüzünden zehirlendi. Aslına bakılırsa ülkemizde artık gübreyi sulu olarak kullanmak **** hayvan atıklarını (dışkılarını) kullanmak gerek diye düşünüyorum. Zaten tarımı böyle devam etirirsek yakında kendimizide öldüreceğiz. |
09-05-2007, 16:30 | #21 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-09-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3,592
|
Fethiye de bir dostumuz işi gücü buraktı SÜLÜN üretimine başladı şu an elinde 100 kadar Sülün ü var.Hatta bizim otelde uygun bir yere yapacağımız ağ kafese 5-6 tane koyacağız.Amaç gelen turistlere ve çocukları seyirlik eğlence olsun diye. Bakalım becerebilecekmiyim? |
27-04-2008, 22:38 | #23 |
/
Giriş Tarihi: 11-02-2008
Şehir: SARIYER
Mesajlar: 39
|
yaban kedisi İğneada'ya doğru yol alırken Istranca'ların içinden geçiyorduk. yol kenarında iri bir kedi bize bakıyordu. uzun kuyruklu ve epey iriceydi. bizi gördüğünde pek telaş etmedi. yüz metre ilerden geri döndük fotoğraf için. sanki bizi bekliyordu. araba durunca ormana doğru hamle yaptı sadece kuyruğunu çekebildim. dönüş yolunda farkı bir istikametten geliyorduk. demirköy içinden sivriler köyüne doğru döndük. sivrileri geçip kışlacık istikametinde giderken yine bir kedi gördük. ama bu daha ürkek çıktı. inene kadar orman çatağının içine doğru hızla kaçtı. istanbul Belgrad ormanlarında çocukluluğum geçti. bu hayvana hiç rastlamadım. anladığım kadarı ile ıstrancalarda yanlız başlarına yaşıyorlar. |
12-08-2008, 00:28 | #24 | |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 08-08-2008
Şehir: Altınova,Yalova
Mesajlar: 58
|
Alıntı:
Düzenleyen kiwici77 : 12-08-2008 saat 00:29 Neden: ekleme |
|
12-08-2008, 00:34 | #25 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 08-08-2008
Şehir: Altınova,Yalova
Mesajlar: 58
|
Ovamızda tek tük kalan tilkileri, malesef, yok etmek gibi nerden edinildiği belirsiz bir tutum var. Geçen gece bahçemde hali hazırda yuvası olan tilkiyi gördüm, bir deri bir kemik kalmıştı, artık mümkün oldukça yuvasına yakın yerlere yiyecek bırakıyorum. Sonu benim elimden olmasın garibimin, yaşayabildiği kadar yaşasın, yavrularını büyütsün. |
12-08-2008, 09:59 | #26 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Liseye giderken (sanıyorum1999-2001 yılları arasıydı Yalova merkezde kırmızı gerdanlıklı yeşil papağanlar türemişti. Kalabalık sürüler halinde uçarlardı. Zaten bir iki sene görebildim. Yalova'da ne işi var papağanların diye düşünür dururdum. Muhtemelen kiwici77' nin anlattığı olayla alaklı olarak Yalova'da papağan görme şansımız oldu. Ancak artık yoklar. Heralde Yalova iklimine uyum sağlayamayıp kayboldular. |
|
12-08-2008, 10:23 | #27 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 20-04-2008
Şehir: ankara
Mesajlar: 33
|
ankarada Eymir gölünde birgün yürürken tilki gördük yanında yavrusu vardı ve çok sevimliydi. 5-10 saniye göz göze geldik. Sonra direk kaçtı yavrusu da peşinden.Orada küçük tepeler ve birleştiği yerlerde sık çalılıklar var. İnsan pek uğramıyor zaten orada avlanmak mümkün değil. Kafasına göre rahat rahat yaşıyordur.Ankara şehir merkezine 6-7 km Bir kez de sırf onu görmek için gittim dürbünle 2 saat falan dolaştım ve gördüm karşı tepede. Dilek yarımadası milli parkında yaban domuzları artık insanlara o kadar alışmışlarki dibine girip yediklerinden otlanıyorlar. Bende kameraya almıştım. Video paylaşım sitesine koydum http://www.metacafe.com/watch/1611639/wild_boar/ |
29-08-2009, 16:24 | #29 |
Ağaç Dostu
|
Yukarıdaki hayvanlardan bizim yörede bulunanlar: Vaşak (Anadolu vaşağı...) Çakal Doğan Tilki Yaban Domuzu |
|
|