agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Bitki Dünyası > Tıbbi, ıtri, boyar, aromatik bitkiler
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 30-03-2007, 23:20   #1
Ağaçsever
 
arodopman's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
Balarisi Poleni

BALARISI POLENİ

BİTKİLER VE HAYVANLAR ALEMİNİN EN GÜZEL ORTAK YARATIMI


Bahar aylarında havalar ısınıp, çiçekler açmaya başlayınca börtü böcek canlanıp doğa da tüm görkemiyle inanılmaz mucizelerini sergiler. İşte bu mucizelerden biridir balarısı poleni.
İsmi önce bize bambaşka çağrışımlar yaratır balarısı poleninin. Sanılır ki, o sadece bitkilere has olan polenin arılar tarafından da yapılan bir çeşididir. Oysa balarısı poleni, doğada ender rastlanan bikriler ve hayvanlar aleminin şiirsel bir ortak üretimidir. Bikriler polen üreticisi, arılar ise bu polenleri toplayıp, özenle bir araya getirip kovanlarına taşıyıcısıdırlar. Her bir polen topakçığında doğanın bu harika uyumunu görebilmek olasıdır. Bu birlikte üretim şekli bitkilerin üremesi için bir zorunluluk, arıların beslenmeleri ve varlıklarının devam ettirilebilmesi için de bir gerekliliktir. İşte bu iki olmazsa olmazın bileşimiyle de yepyeni bir ürün oluşagelmektedir. Balarısı poleni olarak adlandırdığımız bu yeni oluşum artık ne sadece bitki poleni, ne bal, ne de arıdır. Değişik bitkilerin çiçek tozcuklarını toplayıp, kendi iç salgı bezlerinden ürettikleri usare ile birleştirip ortaya çıkardıkları bu yeni üründür işte BALARISI POLENİ.

Başlı başına bir dünya, başlı başına bir yaşam kaynağıdır balarısı poleni. Yirmibeşyıl önce başlamıştı ilk tanışıklığımız bu dünya harikası ürünle. Üzerinde yaptığım çalışmalar aralıklarla sürdü. Kimisi çok sevindirdi, kimisi hayal kırıklıkları yarattı, kimisi de bırakılıp bir köşeye atıldı. Ama her biri beni çok heyecanlandırmıştı. Özellikle ilk yazda, baharlar açıp, çiçekler dört bir yanda, renkleri, kokuları ve boyutlarıyla salınmaya başladıklarında, arılarla yarışırcasına polen toplamaya başlayışlarım artık çok gerilerde kaldılar. Ardından gözlerimi kör edercesine mikroskop başında geçirdiğim günler geceler gelirdi. Her bir polen topakçığı farklı bileşenleriyle ayrı dünyalar olarak serilirlerdi lamların üzerinde renkleri, şekilleri ile. Sonra tasnifler, tanımlamalar, fotoğraflamalar gelir, gelecek bahara kadar sürerdi bitmeyen bilgilenmeler.

Bugünlerde yine ilk yazı yaşıyoruz. Etraf açan çiçekler ve baharlarla dopdolu, Pazar günü ilk kez arıları gördüm bahçemde çiçekten çiçeğe konarken. Ve aklıma bir köşelerde bıraktığım polen çalışmalarım geldi. Emeklilikle birlikte pek çoğu dağılmış, atılmış, yok olmuşlardı. Kalanları da oldukça zayıflayan görme gücümle toparlayabilmem hayli güçtü. Ama yine de her anışımda beni tekrar tekrar heyecanlandıran bu harika ürün hakkında bildiklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Sizlerle ve internet sayfalarına aktarılacak bu bilgileri okuyacaklarla. Bakalım size sevdirebilecek miyim balarısı polenini yazabildiklerimle ?

(Devam edecek)

Eklenen Resimler
 
arodopman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-03-2007, 23:24   #2
Ağaçsever
 
arodopman's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
ÇİÇEKLER VE POLENLERLE İLGİLİ BİLGİLER

Biliyorum bu bölümde biraz sıkılacaksınız. Ancak ülkemizde Botaniğin önemli isimlerinin başında gelen hocam Prof. Dr. Sârâ Akdik’ in kitabından bilimsel bir çiçek tanımlamasını aktarmakla başlamak istiyorum söze. Ardından konuşma dilinde sürdürürüz söyleşimizi.
Çiçek, büyümesi sınır olan ve kaide olarak farklı dört tip metamorfoza uğramış yüksek yapraklar taşıyan bir daldan ibarettir. Çiçeğin k a l i k s denilen en dış halkası en az metamorfoza uğramış kısım olup, s e p a l denilen parçaları yaprak şeklinden pek uzaklaşmamış ve rengi de ekseriyetle yeşil kalmıştır. İkinci halka, yani taç kısmı, genellikle yeşilden farklı bir renkte olan p e t a l lerden yapılmıştır.

Bunları takip eden halkalar tamamen değişik bir şekil almış olup üremeyi sağlayacak erkek ve dişi eşem hücrelerini taşırlar ve bu ödevlerinden ötürü s p o r o f i l , yani spor taşıyan yaprak addedilirler.

Çiçeklerin kırmızı, mor, mavi renkleri, özsu içinde erimiş bulunan antokiyandan, sarı ve turuncu renkler ise genellikle kromatoforlar tarafından taşınan karotinoidlerden, beyaz renk ise, hücreler arası boşlukların hava ile dolu bulunmasından ileri gelir.

Her bitkinin çiçeğinde yukarıda söylenmiş olan bu dört kısım bulunmaz.; çoğu kez kısımlardan bir veya ikisinin eksik olduğu görülmektedir.

Erdişi, yani h e r m a f r o d i t çiçeklerde hem erkek sporofil(mikrosporofil) ve hem dişi sporofil(makrosporofil) bulunduğu halde, tek eşemli çiçeklerde yalnız bir eşeme ait olan sporofiller bulunur. Erkek ve dişi çiçekler aynı bitki üzerinde bulundukları takdirde tekevli
(monoik), erkek ve dişi çiçekler ayrı bitkilerde bulunursa ikievli(dioik) bitkiler adı verilir. Erkek ve dişi sporofillerin etrafını saran halkalar yani kaliks ve korolla, p e r i a n t ismini alır ; başlıca görevi eşem organlarını korumaktır. Bu çevreleri teşkil eden yapraklar birbirine benzedikleri taktirde t e p a l adını alır ve meydana getirdikleri halkaya da p e r i g o n denir.

Çiçeğin diğer bölümleri olan taç yapraklar(korolla) ve çanak yapraklar(kaliks) bitkilerin türlerine farklı sayı, şekil ve renklerde olabilirler. Küçülmeleri halinde rüzgarla tozlaşan bitkilere yardımcı olabilmekte, büyük, renkli ve gösterişli olma durumlarında ise arıların ve böceklerin dikkatlerini çekip tozlaşmaya yardımcı olabilmektedirler.

Erkek organlar: Bir çiçekte bulunan mikrosporofillerin yani s t a m e n l e r i n toplamına a n d r ö k e u m adı verilir. Bitkinin türüne göre stamenlerin sayısı ve şekli fark gösterebilir. Bazen bir bazen iki veya daha fazla halka üzerinde sıralanmış pek çok stamen vardır; bazı türlerde ise sayıları bire hatta yarıma kadar azalabilir.

Bir stamen esas itibariyle ipliğe benzeyen ince bir f i l a m e n t den ve bunun tepesinde
a n t er adını alan şişkin bir başçıktan ibarettir. Başçık genellikle t e k a denilen iki t o r b a c ı k dan oluşmuş olup, bu torbacıklar ortada bulunan k o n n e k t i v ile birleşmiş bulunurlar. Her bir teka, içinde p o l e n denilen mikrosporlar oluşan, iki p o l e n
k e s e s i , yanimikrosporangium taşır.

Gelişimini tamamlamış bir anterden alınacak olan enine kesitte en dışta epiderma tabakası
ortada, konnektif adı verilen kısımda, iletim boruları, tekalar içinde a r k e s p o r hücresinin mitos suretiyle bölünmesinden oluşmuş olan p o l e n a n a h ü c r e le r i veya bunların meios sonucu meydana getirdikleri p o l e n ler bulunur.

(Devam edecek)

Eklenen Resimler
 
arodopman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-03-2007, 23:43   #3
Ağaçsever
 
arodopman's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
POLENLE KARŞILAŞMA VE TANIŞMA


Bilimsel bir anlatım olan yukarıda ki sözler sakın sizleri konudan soğutmasın. Konumuzun önemini ve yüzyıllardan beri bitkiler aleminde önemli bir yer tutan döllenmenin ana öğesi olan erkek üreme hücrelerini biraz daha detaylı anlatabilmek kaygısıyle yer verildi. Ve polene gelindi. Şimdi çiçekleri anlatırken neden dişi üreme organlarına gelindiğinde lafı değiştirdin diye düşünenler olacaktır aranızda. İnanın ki erkişiliğimin şovanist yanıyla davranmadım. Sadece bizi bu noktadan sonra ilgilendirecek olan polenin serüvenin bundan sonra başlayacağındandır. Milyonlarca üretilen polenlerin bir veya birkaç tanesi doğal işlevleri olan dişi üreme organını dölledikten sonra tabiat ana kendi kuralları gereğince, tohumu, meyveyi oluşturma süreçlerini aksatmaksızın yerine getirir. Bitkilerin parmak izleri olan bizim polenler ise kah rüzgarlarla savrulur, kah kurda kuşa yem olur Kahta sevimli başl arıları tarafından derlenip toparlanarak kovanlara doğru yola koyulurlar.

Bizim hikayemizde burada yerini almaya başlar ve uzayıp gider. Ta ki soframızda bir bardak su içinde eritilip içilerek vücudumuza girinceye dek.Peki ya ondan sonra. İşte asıl mesele de orada. Polen artık insan sağlığı için tüm mükemmelliği ile kullananın emrindedir artık.

Polenin sağlığımıza etkilerine geçmeden önce bu sürecin ayrılmaz bir parçası ve bu ürüne ismini koyan o dost yaratıklar olan arılardan söz etmeden olmaz tabii ki. Kısaca söz edeceğimiz arılar hakkında oysa yazacak öyle çok şey var ki. En iyisi fazla derinlere inmeden sadece polen ile ilgili bilgileri vermekle yetinip polene dönmeli. Yoksa konu toparlanamayacak kadar dağılacak, ağaçlar sitesinde bunların yeri ne diye de yönetim bana kızacak. Yine de sevgili Malina’ nın affına sığınarak şu arıcıklardan biraz söz etmeden geçemeyeceğim doğrusu.

(Devam edecek)

Eklenen Resimler
  
arodopman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 31-03-2007, 23:45   #4
Ağaçsever
 
arodopman's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
POLEN VE BALARISI

Özellikle bahar aylarında polen denilince pek çoğumuzun aklına rüzgarla uçuşan çiçek tozcukları gelir. Ve genellikle de hoş olmayan alerji öykülerini anımsatır. Günümüzde uçuşan bu polenlerin önemli bir sıkıntı yaratan alerjik tepkimelere neden olduğu bilinse de bizim burada sözünü edeceğimiz polenler, yukarıda ki iletide de görüleceği gibi hava keseleri sayesinde uçuşan polenler değil, bal arıları tarafından toplanılıp kovanlarına getirilenlerdir. Hatta yazımızın ilerleyen satırlarında balarısı poleninin alerjisi olanlara dahi kullanılabileceğini söyleyen araştırıcıların ifadelerini gördüğünüzde hiç şaşırmayınız.

Bilindiği gibi (bilinmiyorsa da görüleceği gibi) polenler çiçeklerin erkek üreme organlarında anter adı verilen bölümlerde polen keseciklerinde oluşup, olgunlaştıklarında ortam ısısı da 14 – 15 dereceye gelmiş bulunmaktadır. Bu arı kolonilerinin işçi arılarının artık bal özü ve polen toplamak için doğaya çıkma zamanlarının geldiğini göstermektedir.

İlk iki veya üç haftalarını kovan içinde ki diğer işleri yapmakla geçiren genç işçi arılar artık çok daha zorlu görevlere hazır hale gelmiştirler. Kovandan ilk çıkışlarında kısa uçma denemeleri yaparak yola koyulurlar ve çok kısa bir zaman da kilometrelerce uzaklara gidip gelebilecek yetilere kavuşurlar. Bal özü, polen, prepoli ve su taşıma görevleri 45 gün civarında olan ömürlerinin sonuna değin de devam eder. Arılar başlı başına bir yazı konusu olabileceği için burada olabildiğince sınırlı bilgi verip biz yine o güzelim çekici renkleriyle arıları, kuşları ve diğer böcekleri kendine çeken çiçeklerin taç yapraklarına dönelim. Dönelim ve gerek renkleri gerek kokuları nedeniyle bu çiçeğe uzaklardan gelen bir işçi arının yaptıklarını izlemeye başlayalım.

Alttaki resimde görüleceği üzere polen keselerinde doğaya saçılmayı bekleyen polenler, arının ayak darbeleriyle bu isteklerine kavuşurlar. Koruyucu tabakanın yırtılması ile açığa çıkan polenler, arının kanat çırpmaları ve ayak darbeleri ile çiçeğin her yanına dağılırken, bir kaçı da dişi organelin tepesinden içeri girerek bitkinin döllenmesini sağlamış olurlar. Dağılan diğer binlerce, onbinlerce polenin önemli bir bölümü de arının ayaklarına, sırtına ve karın bölgesine yapışmaktadır. Artık işçi arımız bu çiçekte ki işlevini başarı ile tamamlamış bir diğer çiçeğe doğru uçarken, altı adet olan bacaklarından ortada kilerlerde bulunan polen fırçaları ile bu polenleri vücuda yapıştıkları yerlerden toplamaya başlarlar. Toplanan bu polenler arka ayaklarda bulunan polen keseciklerine arının kendi ürettiği salgıları ile de karışmış olan ballı suyla birlikte toplanırlar. Binlerce çiçek tozcuğunun birleşimi ile oluşan bu polen topakçıları ile arı kovanına döner ve yüzlerce çiçekten derlediği bu değerli ürünü yavrucuklarının beslenmesi için getirir.

İşte yazımızın konusu olan balarısı poleni böyle bir işlem sonucu oluşur. Bu sürecin balarılarının dünya üzerinde görülmeye başlandığı zamandan( yaklaşık 50 milyon yıldan) beri böyle olageldiği düşünülmektedir. Ancak geçtiğimiz yüzyılın başlarında polenin değeri anlaşılmaya başladığından beri de arıların kendi beslenmeleri için getirdikleri bu polenlere insanlar da ortak olmak istemiş ve bunun için ince hınzırlık / hırsızlık yöntemleri bulmaya çalışmıştır. Kovanların kapılarına polen tuzağı denilen apareyler konulmuş, gelen arıların girerken ancak kendilerinin geçebileceği delikler oluşturulmuş, bu deliklerden giren arının sürtünme ile arka ayağındaki polen topakçığının özel yapılmış çekmeceye düşmesi sağlanmıştır. Akıllı bir arıcı belli zaman aralıkları ile koyduğu bu polen tuzakları ile, hem insan beslenmesi ve sağlığı için çok önemli olan poleni alabilmekte hem de arı kolonisini en önemli besin maddelerinden yoksun bırakmayıp, istenilen ölçülerde gelişmesini sağlayabilmektedir.

(Devam edecek)

Eklenen Resimler
  
arodopman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-04-2007, 22:01   #5
Ağaçsever
 
arodopman's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
HER POLEN BİR BAŞKA DÜNYA


Nasıl ki her insanın parmak izi o kişi için özel ve değişmezdir, her bir polen de o bitki için bir parmak izidir. O bitkinin bütün genetik özelliklerini taşır ve yeni oluşacak bireye aktarır. Bu nitelikleri nedeniyle hava kirliliğinin saptanması, bitki popülasyonunun tanınması, balların nitelikleri, polen alerjisinin takip edilmesi gibi çok farklı amaçlarla polenler toplanır ve incelenirler. Mikroskobun keşfi ile başlayan bu çalışmalar botanik biliminin gelişmesi ile hız kazanmış ve Baltık ülkelerinde 1935 yılında sistematize edilmeye başlanmıştır. 1944 yılından itibaren de polen ve sporların etüdü anlamını taşıyan bir bilim dalı olarak karşımıza P a l i n o l o j i adıyla çıkmıştır. Palinoloji, ‘’Polen Morfolojisi’’, ‘’Polen Fizyolojisi’’, ‘’Polen Kimyası’’, ‘’Polen Analizleri’’ gibi alt dallara ayrılarak yapılan araştırmalarla her geçen gün polenler ile ilgili bildiklerimizin genişlemesine çalışmaktadır. Özellikle polen kimyası üzerinde yapılan çalışmalar, polenin sağlık açısından ne denli değerli bir ürün olduğunu göstermiş olduğundan polen taneciklerine haklı olarak mücize kürecikler adı verilmesine neden olmuştur.

Bu mucize kürecikler, intin ve ekzin olarak bilinen iki koruyucu tabaka ile çevrili canlı birer hücredirler. Ekzin (dış çeper) milyonlarca yıllık fosil formlar üzerinde bile varlığını devam ettirebilen çok dayanıklı karmaşık yapıda bir tabakadır. Ekzin tabakasının gösterdiği değişik şekiller türlere özel olup, her türün poleni farklı şekillerdedir.

Polen tanelerinin çapları 6 ile 200 µm. arasında değişiklik gösterir (genellikle birçok bitkinin poleni 25-50 mikron arasındadır). Her çeşit renkte, şekilde ve yüzey yapısında polene rastlamak olasıdır. Polenin rengi ve şekli her bitki türüne göre değişmektedir. Genelde sarı renkte olmasına karşın kırmızı, mor, pembe, eflatun, yeşil, siyah gibi çok değişik renkte polenlere rastlanabilir.

Polen atlaslarına bakıldığında çok farklı şekil ve renklerde binlerce değişik polene rastlanmaktadır. Mikroskop altında özel tekniklerle çekilen resimlerinde genellikle küre şeklinde görünenlerinin yanında yumurta gibi olanları, çok köşeli veya gürz gibi çıkıntılı olanları bulunabilmektedir. Aşağıdaki resimler Prof Dr. Burhan Aytuğ’ un ‘’İstanbul Çevresi Bitkilerinin Polen Haritası’’ kitabından alınmış birkaç örneği göstermektedirler.

(Devam edecek)

Eklenen Resimler
  
arodopman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-04-2007, 23:07   #6
Ağaçsever
 
arodopman's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-08-2004
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 82
POLENİ OLUŞTURAN BİLEŞENLER

Polenler üzerinde yapılan araştırmalarda en şaşırtıcı olanları şüphesiz içerdikleri maddeler olmaktadır. Kimyasal analizler sonucunda varılan nokta; Balansı polenin, sağlıklı bir yaşam için gerekli tüm besleyici unsurları kendisinde bulunduran, dünyanın yegane komple besin maddesi olduğudur. Rüzgarla tozlaşan bitki polenlerinin kimyasal içeriği böceklerle tozlaşan bitki polenlerinin içeriğinden çok farklı olup, böceklerle tozlaşan bitkilerin polenlerinin besin değeri oldukça yüksektir.

Balarısıpoleninin genel bileşimi protein, aminoasitler, lipidler (doymuş ve doymamış yağlar ve onların türevleri) ile şekerden oluşmaktadır. Genel olarak polenin protein oranı % 8 - 35 arasında değişmekte olup, ortalama % 25 tir. Bu oran polenin türüne göre farklılık göstermektedir. Belirlenen proteinler insan organizması için temel oluşturacak ve alınması zorunlu olan yapıları oluşturmaktadır.
Balarısıpoleninde şimdiye değin saptanmış olan hemem hemen bütün aminoasitler bulunmaktadır. Bunlardan başlıcaları; sistin, histidin, triptofan, methionin, fenilalanin , thereonin, arjinin, izolösin, lösin, lizin, valin ve glutamindir.
31 yağ asitinden 16'sı polende belirlenmiş olup en önemlisi palmitik asittir. Bunu myristik, linoleik, oleik, stearik ve diğer asitler izlemektedir.

Balarısıpolenindeki şeker oranı % 15 – 50 arasında değişmektedir. Polisakkaritlerden kalloz, pektin, seluloz, lignin önemli miktarda bulunmaktadır. Polenin tadı bitki kaynağına bağlı olarak değişmekte olup genelde tatlı lezzettedir. Ancak tadı acımsı olan **** hoşa gitmeyen polenlerde vardır.

Balarısıpoleni bilinen enzimler açısından da çok zengin bir kaynaktır. En önemli enzim glukoz oksidaz enzimidir. Arı tarafından petek gözlerine depolanan polende (arı ekmeği) taze polene göre daha fazla glukoz oksidaz enzimi bulunmaktadır. Bu da polene tat veren
7 – 8 çeşit maddeden sadece birisidir.

Balarısı polenine beyazdan siyaha kadar değişen bir renk skası saplayan renk veren maddelerin başında karatonler gelmektedir(alfa karoten ve beta karoten). Ardından lycopin, xanthopyl, zeaksanthin ve diğerleri gelmektedir.

Balarısı poleninin beklide en zengin olduğu alan vitaminlerdir. Hemen hemen bilinen tüm vitaminleri kapsamaktadır. Hem de öyle bir kombinasyonda yapısında bulundurmaktadır ki, insan organizmasının en iyi yararlanabileceği optimal sınırlar zorlanmaksızın yararlı olabilmektedir. Sırasıyla A, B komplex (niacin, biotin, pantotenik asit, riboflavin (B 2 ) ve pyridoxine (B 6 ), C, E, H ve diğerleri değişen oranlarda balarısı poleninin topakçıkları içinde bulunmaktadırlar.

Alınan provitaminlerin veya vitaminlerin organizmaya yararlı hale gelebilmesi için gereken minerallerinde pek çoğunu kapsayan balarısı poleni, en dengeli doğal beslenme aracı olma birinciliğini elinde tutmaktadır. Balarısı poleninde saptanan minerallerin başlıcaları K, Na, Ca, Mg, S. dir.

Eser veya iz elementler dediğimiz, miktarları küçük ama organizmada işlevleri büyük olan bu maddelerden en ön sırada olanları da şu şekilde sıralayabilmekteyiz. Al, Cl, Cu, I, Fe, Mn, Ni, Si, Ti, Zn .

Başta phenolic asit olmak üzere en az beş altı adette değişik oranlarda organik asit balarısı polenin de saptanmıştır.

Yazımızın bundan sonraki bölümlerinde üzerlerinde daha kapsamlıca duracağımız nükleik asitler ve nükleotidler DNA, RNA ve diğerleri gibi diğer maddelerde ard arda sıralanabilmektedirler.

Bütün bunların yanı sıra Auxins, brassins, gibberellins, kinins bibi büyüme düzenleyici maddeleride önemli düzeylerde barındırdıkları bilinmektedir.

Sanıyorum balarısı poleni ile ilgili bu kadar şaşırtıcı değerleri bir arada vermek oldukça kafa karışıklığına da neden olmuştur. Bundan sonra aktaracaklarımız okunduğunda neden bu ürüne bu denli önem verilmesi gerekliliği konusunda taşlar beynimizde yavaş yavaş yerlerine oturacaktır. Ve bu altın taneciklere neden mucizevi besin denildiğinin anlamı daha bir açıkça ortaya çıkacaktır.

(Devam edecek)

Eklenen Resimler
 
arodopman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2007, 22:02   #7
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 20-09-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,120
Galeri: 1
Devamını hevesle bekliyor olacağız.

Paylaşımınız ve zahmetiniz için tüm forum adına teşekkürler arodopman.

lerdemir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-10-2009, 02:32   #8
Ağaç Dostu
 
indomie's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-02-2009
Şehir: İzmir-Çeşmealtı
Mesajlar: 285
Sayın arodopman,

Büyük bir ilgi ve zevk ile okuyordum, en güzel yerinde kesildi.

Mümkünse devam edermisiniz.

indomie Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 22:42.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024