27-09-2009, 22:32 | #331 |
Ağaç Dostu
|
Sayın MeyveliTepe, eğer iyi bir iş yapıyorsanız, onu gelip eninde sonunda bulurlar. Bu nedenle, bir gün insanlar sizin yaklaşık 21 m2'lik toprağınızı ve bu toprak parçasında elde ettiğiniz sonuçları gördüklerinde şaşırmaları normaldir. Ben hep derim ki, iyi bir iş yapıyorsanız mütevazi olmanıza gerek yoktur; çünkü o işin hakkı mütevazi olmamayı gerektirir. Bakınız, köy enstitülerinin kurulduğu köylerde, eğer bizzat talan edilmemişler ise bugün hemen o köylerin hepsi birer ilçe olabilmişlerdir, insanın o mütevazi çabaları ile elde edilen mükemmel sonuçlar görebilirsiniz. Bunlardan biri, soyadımı aldığım Gönen Köy Enstitüsüdür. Şimdilerde müze olan bu enstitüyü ilk ziyaret ettiğimde, Gönen'li bir kişi, yıllar önce orada enstitü kurulmadan önceki tarların verimsizliğinden ve kurulduktan sonraki verimliliğinden bahsetmişti. Öyle ki enstitü kurulduktan sonra aşı yapılan her 100 ağaçtan 90 tanesi rahatlıkla tutabiliyormuş. Bu başarının nedeni, tarım toplumu olabilmenin bir utanç değil bir gurur kaynağı olabileceğini anlamış ve yaşatmış olan Köy enstitülerinin felsefesinde yatıyor. O felsefeki, belki çok fazla mütevazi olduğumuz için sahip çıkamadığımız ve ne yazık ki bugün yitirdiğimiz bir felsefedir. Bu nedenle çaba ve emek harcadığınız bu işiniz için gurur ne kadar çok gurur duyarsanız o kadar yeridir. Bu arada sizin şu adaları toplu olarak tepeden görebileceğimiz kuşbakışı bir resmi yok mudur? Çabalarınız ve emekleriniz için teşekkürler ve tebrikler. Saygılarımla. |
27-09-2009, 23:17 | #332 |
Ağaç Dostu
|
"Meyveli Tepe Hareketi" Bu tanımlamaya katılıyorum, Meyveli Tepeyi yani İsmail Beyi tanımam-etmem ama uygulamalarından anlatımlarından %100 güven duyulacak önder sıfatını hak eden bir kişi. "Netten tanıdığın kişiye güvenebilir misin " deseler , hiç tereddütsüz "hayır" derim. Garip ama meyvelitepe için "evet" diyorum. |
28-09-2009, 11:00 | #333 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sn MeyveliTepe, Ayrıca alçakgönüllülüğünüz için kutluyorum ancak hem Savaş Bey'e hem de Denizakvaryumu'na candan katılıyorum. Siz yaptıklarınızla örnek teşkil ediyorsunuz. Bence bu hareketi mutlaka yaymalıyız ki topraklarımızı tamamen kaybetmeyelim. Bugün birçok çiftçi ne yapacağını bilmeden oradan oraya koşmaktadır. Bizleri, her nedense, yıllardır dünyadaki açlık sorununu yenmek için kimyasal gübreler, pestisitler ve GDO'lu ürünler şarttır diye koşullandırdılar. Çünkü büyük uluslararası firmaların bol kazanç elde etmeleri, çiftçileri kendi ürünlerine bağımlı hale getirmeleri gerekiyordu. Ama sonuçta dünyadaki açlık sorunu çözülmediği gibi, hem tarımsal ürünler sağlıksız oldu hem de topraklarımızı yitirme noktasına geldik. Ayrıca, kimyasal gübre üretiminin yapıldığı Haber prosesi, 300 -500 C derecede 200 atmosfer gibi yüksek basınçlarda Amonyak ve Hidrojen gazlarının tepkimeye sokarak gerçekleştirilmektedir ve bu süreçte çok yoğun olarak enerji harcanmaktadır. Bir başka deyişle, bir ton kimyasal gübrenin yetiştireceği bitkilerin atmosferden temizleyeceği karbondioksit gaz miktarı, yine bir ton kimyasal gübrenin üretiminde harcanan doğal gazın yanması neticesinde atmosfere salınan karbondioksit miktarının kat kat altındadır. Sonuçta, kimyasal gübre üretilirken sürekli atmosferde karbondioksit birikmektedir. Üretilen kimyasal gübre ile yetiştirilen bitkilerin atmosferlerden emdiği karbondioksit miktarı yetersiz kalmaktadır. Bir başka deyişle, sürdürülemezlik söz konusudur. Sizin çalışmalarınıza gelince, 22 metrekare alanda yetiştirdiğiniz muhteşem bitkilerinizin atmosferden emdikleri çok büyük miktarda karbondiokside karşılık, emeğiniz sırasında soluyarak atmosfere verdiğiniz karbondioksidin dışında, başka hiçbir karbondioksit salmadınız. Siz sadece tarım yapmıyorsunuz, dünyayı da temizliyorsunuz! İyi ki varsınız! |
28-09-2009, 12:29 | #334 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-08-2009
Şehir: adana
Mesajlar: 168
|
Sn. Meyvelitepe Siz biz amatörler içinde şu an çok iyi bir örnek ve önder durumundasınız. Balkonumda 17- 18 saksı ile yeşilin içinde olmaya çalışıyorum. Bu konuda çokda destek görmüyorum, eşim dahil balkonda bu işin olmayacağı yönünde baskı altındaydım.Bu konuda aynı zamanda kaybetmiş biriyim. Çünkü daha doğru düzgün hiçbirşey yetiştiremiyorum. Şimdi ise sizleri takip ediyorum. Geçenlerde eşime dedimki yahu adam ( özür dileyerek) 22 m yerde bunları başarmış, oturtum bilgisayarın başına sizleri tanıttım ona. Artık benimde küçük bir bahçeye ihtiyacım olduğunu düşünmeye başaldılar. Sizler devam edin biz takip ediyoruz. Bu arada bu site de karşılıksız bilgi aktaran ve sevgilerini koyan herkese de teşekkürlerimi iletirim.Yaptığınız iş bence çok büyük. Sevgi ve Saygılarımla. |
28-09-2009, 19:45 | #335 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Kafayı sıyıran tek kişi olmamaktan dolayı mutluyum ben. Umudumuzu hiç yitirmeyelim. Saygılarımla. Düzenleyen Savaş : 29-09-2009 saat 20:04 |
|
29-09-2009, 16:48 | #336 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-04-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 252
|
Sn;Meyvelitepe Arkadaşlara katılıyorum ,Abartıklarını da düşünmüyorum.Doğaya gönül veren bizim gibi amatörler (ve hatta profestoneller) için, çok başarılı bir örnek oluşturduğunuzu düşünüyorum. Minik bilgi kırıntılarını bilimsel düşünebilme yeteneğinizle dantel gibi işleyip,sabır ve özenle pratik uygulamalarını yapıyor,Bunların sonuçlarını değerlendirerek,kayıt altına alıyor, bizim için zevkle okuyacağımız yazılara dönüştürebiliyorsunuz.Bunların hepsini bir arada yapabilen üniversitelerimiz de bile çok fazla insanımız ,malesef yok.(olsaydı ,memleketimizin hali böyle olmazdı) .Küçük damlalarınızın daha sık ve daim olması dileğiyle ,elinize yüreğinize sağlık. |
14-10-2009, 10:19 | #337 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sevgili Ağaçsever dostlar, Bu başlığı okuduğunuzda birçok bilginin sadece tablet bilgi olarak verildiğini görürsünüz, halbuki MeyveliTepe Grubu'nun son yazısını okursanız, bizim sayfalar dolusu yazı yazarak anlattıklarımızı onlar küçücük bir öyküye sığdırmayı başarmışlar. Tebrikler! Sanıyorum, bu Bayan MeyveliTepe'nin edebiyat becerilerinin bir sonucu. Kendilerine bu köşeden kucak dolusu selamlarımı yolluyorum. |
14-10-2009, 11:42 | #338 |
Ağaç Dostu
|
Türkiye'de bir şeyler değişiyor, değişmeli. İnternet sayesinde öncülerin-liderlerin yaptığı-başardığı işlerden artık milyonlarca kişi haberdar oluyor. Meyvelitepe bloğu da bu bloğu hazırlayanlar da artık yüzlerce kişi tarafından takip ediliyor ve bu sayı katlanarak artıyor. Bukaşi kovaları vardı, Dünyada binlerce kişi tarafından bu kompost uygulanıyordu ama Türkiye'de bunu duyuracak öncü kişiler yoktu. İşte Meyvelitepe bunu başardı. (Satıcıların duyurması veya reklamı malesef bu tür konularda etkili olmuyor) Şimdi yüzlerce kişi bukaşi kovasından alacak ve bu yararlı,olması gereken uygulamayı evinde-bahçesinde yapacak. Bu bağlamda MeyveliTepeye teşekkür. Yine Kayhan Beye bu olayı geç de olsa Türkiye'ye getirdiği için teşekkür. Artık EM cilerin işi daha da zor. EM ürünlerinin internetten direk alınabileceği ve ertesi gün talep edenin elinde olacağı bir web sitesi kurmanın zamanıdır. "Şu kişiye telefon edin, şu yetkiliye mail atın" gibi dolaylı işlerin bırakılması gerek. Sağlıcakla |
14-10-2009, 17:20 | #339 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Kargo!
Sevgili dostlar işimizin ve sorumluluğumuzun daha da arttığının bilincindeyiz ve gerekli önlemleri alıyoruz. En büyük sıkıntımız, Ankara merkezinden sıvı ürün alacak kargo şirketi bulmada yaşadığımız güçlüklerdi. Tabii yaşadığımız diğer güçlükler yanında bu hafif kalır ama yine de önemli bir ayrıntı. Bunu da kısa sürede aşacağımıza inanıyorum. Forum üyelerinden ya da misafirlerden kargo şirketi konusunda önerisi olan varsa, çok makbule geçer. Herkese teşekkür ediyorum. Saygılarımla. |
14-10-2009, 19:40 | #340 |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
|
Sn.Denizakvaryumu, Kayhan bey, Tekrar teşekkür ederim. Ben ve eşim tuhaf duygular içindeyiz (Bu arada, eşimin son yazısında anlattığı rüya hayal ürünü değil). Bu yıl iki keşfimiz var. Biri kaolin kili, diğeri etkin mikrooarganizmalar. Kaolin kilinin ne işe yaradığı ve etkisi çok basit ve net. Anlayan ve uygulayan için (ki uygulayıp bizimle aynı sonuçları alanlar var), insanlarımızın zehirsiz beslenmelerinde çok önemli bir merhale. Bundan sonrasına bizim ne kadar gücümüz yeter bilmiyorum. Sevindirici olan, şimdiye kadar aldığımız tepkiler. İki elin parmakları kadar olsalar bile bundan sonra geometrik hızla artacağına inanıyorum. Etkin mikroorganizmalar daha karmaşık, daha derin. Genel olarak yaşamın doğal hayattaki bir iz düşümü de diyebiliriz. Etkin mikroorganizmaları bitkilerin kök gelişimi, patojenlerle mücadele vs. düzeyinde görmek çok hafife almak olur. Bugüne kadar bilinen ya da bilinmesi istenen tüm kavramları alt üst edecek nitelikte bir konu. Yeni de değil. Bu da bizi biraz korkutuyor, anlaşılmasının, algılanmasının ne kadar güç olduğunu farkedince. Bizi korkutan başka bir şey de, çevrecilik ve doğacılık eğiliminin aslında çevreyi ve doğayı hiç umursamayanlar tarafından (ki umursadıkları tamamen başka şeyler) yönlendiriliyor olması. Pahalı otellerde çevrecilik toplantıları, kompozisyon yarışmaları vs. pek çok örnek var. Bunlar maalesef, insanların çevre ve doğa eğilimlerini yöneterek pasifize etmeye, doğrudan katma değer yaratacak uygulamalardan ve taleplerden uzak tutmaya yönelik. Daha da korkutucu olan, bunu yapanın bireyler olmayıp sistem olması. Gerçekten her bir bireyin şapkayı önüne koyup düşünmesi vaktidir. |
15-10-2009, 10:55 | #341 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Çevre
Alıntı:
Çevrecilik konusunda söylediklerinizde o kadar haklısınız ki ne diyeceğimi bilemiyorum. Hemen size bir örnek vereyim. Uluslararası büyük petrol şirketleri, sanki dünyayı kirleten kendi ürünleri değilmiş gibi, çalışanları için çevre günleri düzenlerler. Bu çevre günlerinde, kırları, nehirleri ziyaret eder; buralarda piknik yapar ve eğlenceli bir gün geçirirler. Böylece biraz günah çıkartmış olurlar. Onlara sorsanız, en büyük çevrecidirler. Ama gel gelelim, bir türlü fosil yakıt satmaktan vazgeçmezler! Tamam, tabii ki, artık bir kez ok yaydan çıkmıştır ve at arabalarına binecek halimiz yok ama trilyonlarca dolar kazanan bu firmaların yaptıkları araştırmalara bir bakar mısınız: Daha az Kükürtlü yakıtlar, Petrol yerine doğal gaz, doğal gaz yerine enerjisi daha yüksek sıvılaştırılmış gaz vb. Bunların içinde en elle tutulur araştırmayı ise, dün İngiltere'de bir gazetede tam sayfa bir reklamda gördüm. Alglerden üretilen yakıt! Konu tabii ki çok güzel çünkü algler havadan karbondioksit alarak yaşıyorlar. Ama konu araştırılıyormuş. Peki ne zaman uygulanabilir. Çünkü aynı konuyu ben başka bir petrol şirketinin reklamında yaklaşık 30 yıl önce de görmüştüm. Çok iyi hatırlıyorum! Bence bu çevre araştırmaları da göz boyamadan öteye gitmiyor. Eğer petrol şirketleri ve hükümetler, gerçekten enerji sorununu çözmek istiyorlarsa, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek zorundalar. Allah bize yeterince enerji vermiş, bu enerji her gün kafamıza kafamıza vuruyor! Sanki "uyanın be insanlar, şu kafanızın içindekini çalıştırın; ben burdayım, beni alın kullanın" diyor. Ama biz ne yapıyoruz, onca zahmete katlanıp yerin altından fosil yakıt çıkartıp kullanıyoruz. Bakın size, ABD'de 2002 yılında bir üniversitede yapılan bir çalışmadan bahsedeyim. Normal bildiğimiz Alüminyum alaşımından oluşan bir levhaya iyon bombardımanı (ion beam) yöntemiyle sadece yüzeyinde çok çok ince bir tabaka eritilerek, çok çok az miktarlarda fosfor ve oksijen elementi ile alaşımlandırılıyor. Sonuçta, öyle bir yarı iletken elde ediliyor ki, elektrik iletim bandında 3 adet enerji boşluğu var. Bu ne anlama geliyor açıklayalım: Normal güneş enerjisinden elektrik elde etmede kullanılan tek kristal ya da çoklu kristal silisyum levhaların (ki üretimi çok pahalıdır!) elektrik iletim bantlarında yalnızca bir enerji boşluğu vardır. O yüzden üzerlerine gelen güneş ışınlarının sadece belirli bir dalga boyundan enerji alabilirler. Böylece bu tür güneş panellerine düşen güneş ışınlarının büyük bir kısmından yararlanılamaz. Bu ışınların büyük bir kısmı ya geri yansır ya da ısı olarak emilir, yani elektriğe dönüşmez. Şu anda dünyada kullanılan panellerin hepsi böyledir. O yüzden bu tür paneller üzerlerine gelen güneş ışınlarının ancak~%15'ini elektriğe dönüştürebilirler (amorf (düzensiz, kristalleşmemiş yapı) yapıda olanların ki ise %7-8'i geçmez). Tabii ki bu çok düşük bir miktardır. Ama bununla bile, 80-90 km/saat araba götürebilenler var.) Halbuki birden fazla iletim bandı boşluğu olan paneller güneş ışınlarının birçok dalga boyundaki enerjisini elektriğe çevirebilirler. Bu yüzden üzerlerine düşen ışınların enerjisinden yaklaşık %70'e kadar hata daha da fazla yararlanmak mümkün. (Bulutlu havalarda bile!) Bu ne demektir? Bu şu demektir: Sadece üst bölümü tamamen bu tür alüminyum panelle kaplanmış bir arabanın gitmesi için güneşten başka hiçbir yakıta ihtiyaç yoktur! Deposunu hiçbir zaman doldurmayacağınız bir araba, egsozundan hiçbir gaz çıkmayan araba! Bu tür panellerden çatısına veya bahçesine sadece 2 metrekare yerleştiren 3 odalı bir evin tüm enerjisini sağlamak için ne doğal gaza ne de kömüre ihtiyacı kalır! Bu tür sistemler şimdi de var ama 15000-20000 ABD Dolarına çıktığı ve çatıda çok yer kapladığı için kimse kolay kolay yaptıramıyor. Öyleyse, neden doğal gaza her yıl yalvar yakar milyarlarca dolar para veririz? Ben bu araştırmayı takip ediyorum. Ancak bu araştırmadan ilk yapılan deneyler ve alınan sonuçlar dışında başka haber almak maalesef mümkün değil. Peki petrol şirketleri böyle bir araştırma yapar mı? HAYIR! BU petrol şirketleri dünyada petrol bitmeden hiçbir şey yapmazlar! Ayrıca, petrol bitince de sentetiğini yaparlar! İşte bu yüzden devlete, hükümete, bağımsız üniversitelere gereksinimimiz var. Ama şimdi soruyorum, Türkiye'de de güneş enerjisi araştırma kurumları var, artık her ilimizde üniversite var, değil mi? Peki bunların hangisi panel üretimi araştırması yapıyor? Ve ne başarı elde ettiler? Lütfen bu soruyu yanıtlasınlar! İnsanlığa gerçekten hizmet edecek projelere para yatırabilecek, gerçekten çevreci kurumlara ihtiyaç var! Yoksa Anadolu Kavağı'nda piknik yaparak çevreci geçinen ya da Kumburgaz sahillerinde plastik torba toplayarak günah çıkaran veya boğazda çevre günleri düzenleyen petrol şirketi ya da holding çalışanlarına değil. Bu tür günlere çevre günü demesinler, ya kamu hizmeti günü ya da eğlence günü falan desinler. Çevre Bakanlığımız, kronikleşmiş bazı çevre kirleticileri konularında, bazı firmalarla ortak bazı araştırma ve denemeler yapıyorlar. Peki bu denemeler yapılıyor ve çok güzel harika raporlar hazırlanıyor da aynı çevre sorunları neden hala aynı şekilde sürmeye devam ediyor? Lütfen bu sorulara bir vatandaş olarak yanıt bulmaya çalışıyorum. Yanıt verecek var mı? Düzenleyen Dogasever : 15-10-2009 saat 11:18 Neden: yazım hatası |
|
15-10-2009, 11:40 | #342 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-04-2009
Şehir: kdz.Ereğli
Mesajlar: 464
|
Sn Doğasever Bu yazıyı yazarken içinizde nasıl fırtınalar koptuğunu anlayabiliyorum.Sanki avazınız çıktığı kadar bağırmak istemişsiniz izlenimi var.Ama ne çare? İstisnalar kaideyi bozmayacağını düşünürsek birilerinin böyle araştırmalar yapmak yerine sizin tabirinizle günah çıkarması daha kolay bir yol olsa gerek. Çevre sorunlarının hala devam etmesi bende şöyle bir izlenim yaratıyor.Nedense problemi çözmekten çok problem olanları ortaya çıkararak kendilerince iyi bir iş yapmış olmanın çıkardığı pembe toplolara bakarak umut dağıtmak daha mı kolaylarına geliyor ne ? |
15-10-2009, 12:00 | #343 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sn Akcan Yorumunuz için teşekkür ederim. Lütfen öğretim üyeleri, doçentler, profesörler, rektörler, Bakanlık görevlileri, müşteşarlar, Çevre Sorumluları (Çevreden sorumlu yetkililer): Sizler de ne olur bir şeyler söyleyin. Yanlış olan nedir? Nasıl düzeltelim? Koyun mu olalım yoksa sizlere her gün dilekçe mi yazalım? Siyasi parti temsilcileri: Programınızda bu konuyla ilgili ne var. Yeni avuntular mı yoksa gerçek çözümler mi? Lütfen burada siz de yazın ki bu işlerin neden yanlış gittiğini anlayabilelim ve önlem alalım. Biz burada yazı yazan bir avuç insan elimizden geleni yapmaya hazırız. Siz de hazır mısınız? Geçenlerde NASA ayı bombaladı su aradı. Harika ama su dünyada çok! Bir milyardan fazla insan aç yaşıyor! NASA bunun için bir şey yapabilir mi? |
16-10-2009, 12:54 | #344 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Peyniraltı suları ve Karasu Hakkında: Dünkü çevre ile ilgili yazımıza henüz yetkililerden gelen herhangi bir tepki yok. Olmasın önemli değil. Biz bekleriz değil mi sevgili ağaçseverler? Bu köşeden son derece samimi duygularımla ifade etmek istiyorum. Çevre konularında gerçekten bazı sorunları çözmek isteyen herkese yardımcı olmak herkesin vicdani görevi olmalıdır. Her şeyi örneklendirdiğimiz gibi, Türkiye’de yaşadığımız gerçek çevre sorunlarını da bugün biraz örneklendirelim istedik: Peyniraltı suları: Peyniraltı suları laktoz, protein ve yağlar içerir. Yıllardır nehirlerimizin göllerimizin baş belasıdır. Bursa, Ulubatlı gölü büyük oranda bu yüzden kirlenmiştir. Geleneksel arıtma sistemleri çok kirli olan bu suları gereği gibi arıtamamaktadır. Ayrıca, günde 5 ila 10 ton üretimi olan çok sayıda işletme atıksu arıtma tesisi yaptıramaz. Pahalı gelir. 20 yıl önce EM'yi tanımadığım için bu sorunu membran teknolojileri ile çözmeye çalıştım. Başarılı olduk. Ancak Türkiye’de membran üreticisi ve sistem yapıcı firma olmadığından sistemi, yurtdışında yaptırmak gerekti ve bu da maliyetliydi. (Geçen seneye kadar hala membran teknolojilerini Türkiye’ye satmaya çalışan firmalar vardı. Bu sene hala var mı bilmiyorum.) Peki ne yapalım? Sazlarla ve EM ile doğal arıtma yapalım. EM ile sazlar bir arada gerçekten harika arıtma yapıyor. Bu konudaki teknik yazıları okuyabilirsiniz. Zeytin karasuyu: Zeytin karasuyu da arıtılması zor bir atıksudur. O yüzden, bu suyu atıksu olarak görmemeli, bundan yararlanmasını bilmeliyiz. Bu sorun sadece bizim sorunumuz değil. Zeytinin üretildiği tüm Akdeniz ülkelerinde aynı sorun var. Peki onlar ne yapmışlar? Bazıları gübre üretiyor, bazıları susuzlaştırmaya bırakıyor ve yakıt olarak değerlendiriyor ama büyük bir kısmı maalesef Akdeniz’in dibini boyluyor. Italya’da bazı çiftçiler sulandırarak tarlalara gübre olarak atıyorlar. Ve işte araştırma kurumlarımızı eleştirdiğimiz gibi, güzel çalışma yapanları da övüyoruz. Evet, Türkiye'de yapılmış bu zeytin karasuyunun gübre olarak değerlendirilmesine ilişkin çalışmaya biraz daha yakından bakalım: Proje adı : KARASUDAN ELDE EDİLEN TORTUNUN GÜBRE OLARAK KULLANILMASI ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA (1994) Hazırlayanlar : Gülter PÜSKÜLCÜ Ülker DİKMELİK Aytül AKILLIOĞLU Zeytinyağı fabrikası artıklarından biri olan karasu çevre kirliliğine neden olan olumsuz özellikleri yanında içerdiği yüksek organik madde N, P, K, ve Mg gibi bitki besin maddeleriyle de olumlu özelliklere sahiptir. Bu proje karasuyun gübre olarak kullanılabilirliğini tesbit etmek ve bu arada çevre kirliliğine de bir çözüm getirebilmek amacıyla hazırlanmıştır. Projede materyal olarak karasu tortusu ile bunun gübre olarak kullanıldığı ağaçlardan alınan yaprak ve toprak örnekleri kullanılmıştır. Deneme Zeytincilik Araştırma Enstitüsünün Kemalpaşa’daki arazisinde bulunan 23 yaşında Memecik zeytin çeşidi ağaçlarında gerçekleştirilmiştir. Çalışmada karasu tortusunun iki dozu ile N ve Kireç katkılı dozları uygulanmıştır. İki yıl üst üste yapılan uygulamalardan sonra ürün tesbitleri ile yaprak ve toprak analizleri yapılmıştır. Yapılan uygulamalar toprak özelliklerinde bazı değişikliklere neden olmuşsa da bunların hiçbiri toprak verileri için sınır değerlerini değiştirecek düzeyde değildir. Yaprak örneklerinde N ve K’da artışlar olmuştur. Ürünü arttırıcı yönde de önemli sonuçlar elde edilmiştir. Aslında yine eleştirmeden geçemeyeceğim. Bu çalışma 1994’de yapılmış ve karasuyun gübre olarak uygulanabilirliğini gösteriyor. Peki üzerinden 15 yıl geçtiği halde neden pilot çalışmalar ya da başka uygulamalar yok diye sormadan edemiyorum. Neyse, eleştiriyi bırakıp şimdi geleceğe bakalım. Karasu, belli bir miktarın üzerinde toprağa uygulanırsa, toksik etki yaratacağından korkuluyor. Şimdi ben söylüyorum. Araştırma kurumları ve üniversiteler karasuyun içine EM koyalım ve fermante edelim. Ondan sonra toprağa uygulayalım. Benim düşüncem, kesinlikle harika bir sıvı gübre olacağı yönünde ve kesinlikle toksik olmayacaktır! Araştırma kurumlarımızın eğer ilgileniyorlarsa, ben elimden gelen yardımı yapmaya ve bizzat bu araştırmada proje liderliğine bile hazırım. Ama gerçekten araştırma yapılacaksa ve sonuçlar uygulamaya geçirilecek ise tabii ki. Yoksa raflarda tozlanacak araştırmaları yapmaya hiç gerek yok. |
16-10-2009, 18:45 | #345 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 14-03-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 270
|
EM Aktif ile güvercin gübresi
Sn.Doğasever İstanbul ofisinizden 1 Lt EM Aktif aldım. Eklemeye çalışacağım fotoğraftaki gibi kuru haldeki güvercin gübresi ile EM Aktif kullanarak O2 siz fermantasyon yapmak istiyorum. Bu konuda öneriniz nedir. Benim yapmayı düşündüğüm yöntem: Otoyol kenarlarında bulunan çevre düzenlemesinde ki çim alanların sanırım belediye işçileri çimlerini keserek siyah çöp poşetlerine koyarak yol kenarına bırakıyorlar. Bu çim kırpıntılarını fotoğraftaki güvercin gübresi ile karıştırıp seyreltilmiş EM Aktif ile nemlendirerek poşetin havasını alıp ağzını kapatmayı planlıyorum. 1) Kullanmam gereken Em Aktifi kaş litre su ile hangi oranda seyreltmem gerekir ? 2) Poşeti ağzı kapalı olarak nekadar süre bekletmem gerekir ? 3) Oluşan ürünü evin bodrumunda nekadar süre saklayabilirim ? 4) Fermantasyon sırasında koku oluşurmu ? 5) Karışıma talaş ta ilave etsem olurmu ? |
16-10-2009, 18:47 | #346 |
Ağaç Dostu
|
Sayın Dogasever, herşeyden önce, beni EM ile tanıştırdığüınız için teşekkürler. Şu anda balkonumda, bir kova EM ile fermante olan mutfak atılarım var. İkinci kova ise yarından itibaren dolmaya başlayacak. Ben bu EM'i pek sevdim; neden mi? Öncelikle, EM elime geçer geçmez, avucuma aldım ve kokladım. Bana çocukluğumu, cocukluk yıllarımdaki hayallerimi anımsatan bir kokusu vardı. Bu koku, şekerpancarı posasından elde edilen, kuru küspe kokusuna çok benzeyen bir koku idi. İçime doğan güneş, yüreğimdeki enerjiyi harekete geçirdi. Ben, oldum olası toplumlarda faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin çok ciddi bir değişime neden olamayacakları kanaatindeyimdir. Bu ayrı bir konu tartışılır; ancak, gelin görün ki, yukarıda bahsettiğiniz o güzel projelerin yapılabilmesi, bizim naçizane çabalarımız ile umut ettiğimiz yerlere, ne yazık ki, varacak şekilde mümkün olmuyor. Çünkü, "kötü" hep belden aşağı vuruyor ve Hz. Ali'nin dediği gibi, iyi de hep "ne kadar mazlum olursan ol, bir kere bile zalim olma!" diyor. Elebette zalim olmamak lazım, ama peki bu paradoksa ne demeli? Düşünün ki, milletvekili olmak için neredeyse eski para birimimizce,1 trilyona varan harcamalar yanan bir aday, milletvekili olduktan sonra sizce bizi duyabilir mi? Doğru düzgün ödeneği olmayan ve daha fazla ödenek alabilmek için, nereye süpüreceklerini bilemedikleri yüzlerce öğrenci mezun etme pahasına habire ikinci öğretim açan "üniversitelerimiz"in de amacı ve vahim durumu ortada. İş bulamadığı için "bari araştırma görevli olayım" diyebilen bir asistan, projeden ne alayabilir ki? Elbette amacım karamsar tablo çizmek değil. Şunu demek istiyorum, kağıtları onlar dağıttığı sürece, oyunu hep onlar kazanır. Yani, yenilenebilir enerji sistemlerine yukarıda bahsettiğiniz kişi ve kurumlar değil de, bizzat Türk köylüsünün kendisi sahip çıkmadıkça iş bir yere varmaz, ya da yarım aksan bir varış olur. Saygılarımla. |
18-10-2009, 19:31 | #347 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-04-2009
Şehir: kdz.Ereğli
Mesajlar: 464
|
Sevgili arkadaşlar Bukaşi kovalarından çıkan kompostu bahçemizde baharda kullanmak üzere en iyi nasıl muhafaza edebiliriz.Aynı zamanda malç içinde kullanabilirmiyiz. |
19-10-2009, 14:43 | #348 |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
|
Bukashi kovasındaki turşuya benzeyen kompostu bahçenizin bir köşesinde hafifce bir çukur açıp içine boşaltın. Üzerine 10-15 santim kalınlığında bir toprak atın, öyle kalsın. Bir kaç hafta sonra bitki dikeceğiniz her karışımda kullanabilirsiniz. Bu işlemi gelecek bahar sebze ekmeyi düşündüğünüz yerlerde yaparsanız daha da güzel. |
19-10-2009, 16:00 | #349 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Güvercin gübreniz
Güvercin gübreniz epey eski görünüyor. Bunun anlamı büyük çapta oksidasyona uğramış demektir ama yine de aşağıdaki yöntemi uygulayarak fermantasyon yapabilirsiniz: 1- EMA'yı 1/20 oranında klorsuz suyla seyreltin. (Çeşme suyunu ağzı açık bir kapta bekletip kullanabilirsiniz). 2- Güvercin gübresi epey topaklanmış, içinde neredeyse tüyün çapında parçalar var bunları parçalarak boyutlarını küçültmenizi öneririn. Kompostlaşma için ideal parça boyutu 3-4 mm'dir. Sonra yeşil çim kırpıntılarını ilave edin. Yeşil çim kırpıntıları nemli olacağı için nihai karışımın nem oranını her aşamada elinizde kontrol etmeniz gerekiyor. (Nem kontrol yöntemi için aşağıya bakınız). 3-Sonra karışıma talaş, tahta kırpıntısı ilave edebilirsiniz. 4- Nem oranı hala düşük olacaktır. En son nem oranı istenilen kıvama gelene kadar üzerine seyreltilmiş EMA çözeltisinden spreyleyiniz. Spreylemeden önce tüm karışımı bir naylon örtü üzerine yayarsanız işlem daha kolay olur. Sonra tüm karışımı sağlam bir naylon torbaya koyunuz, üzerine bastırarak içindeki havayı çıkartınız ve torbanın ağzını hava almayacak şekilde bağlayınız. Torbayı doğrudan güneş ışını almayan ve çok soğuk olmayan bir yere koyunuz. (Koyduğunuz yer sıcak veya ılık bir yer olursa çok daha iyidir! Ama en azından çok soğuk olmamalıdır.) 5- Yaklaşık 3-4 hafta içinde gübreniz hazırdır. Ancak hemen kullanmayacak iseniz ya toprağa gömün ya da ağzını yine kapatıp kullanacağınız zamana kadar hava almasını önleyin. Bu tür üretilen gübrelerin ekşimsi, tatlımsı kendine özgü ve rahatsız etmeyen bir kokusu vardır. Eğer rahatsız eden bir kokusu varsa, bir şey yanlış gitti demektir ve üzerine Bukaşi atarak düzeltebilirsiniz. Bukaşi işleri tekrar yoluna sokacaktır. Bukaşiyi Yeşil Adım şirketinden temin edebilirsiniz. Oto yol kenarlarındaki çimler hakkında tek çekincem, araba egzoslarından çıkan gazlardan ötürü üzerlerinde kurşun gibi toksik elementler veya zararlı bileşikler olabilir. Pratik Nem kontrol yöntemi: Yığını avucunuza alıp sıkınız, su akarsa, aşırı nemlidir. Kuru malzeme ilave ediniz. Avucunuzu actığınızda, malzeme tamamen dağılıyorsa, nemi çok düşüktür. Eğer topaklanmış olarak duruyorsa ve parmağınızla dokununca dağılıyorsa, tam istediğimiz nemde demektir (%40 civarı). Başarılar dilerim. Alıntı:
|
|
19-10-2009, 16:12 | #350 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Alıntı:
Sizin gibi bir insanı EM Teknolojilerinin kazanmış olması bizim için en büyük mutluluktur. Güzel yorumunuz için ben teşekkür ediyorum. Ben kesinlikle karamsar değilim ve Türk köylüsüne son derece güveniyorum. Köylümüz yeter ki ışık görsün. Yeter ki bizler onlara bu ışığı gösterebilelim. İnşallah sizin gibi pozitif düşünen insanların da katkısıyla köylümüz çiftçimiz, kendisi için neyin yararlı neyin zararlı olduğunu zaten bilecektir. Benim de çocukluğum kuru ve yaş küspe kokuları arasında geçti. Babam Şeker fabrikasında malzeme ambarı şefiydi ve bu küspeleri çiftçilere satan kişiydi. Bu koku bana da hep muhteşem çocukluğumu hatırlatmıştır. Kimbilir belki de dedikleri doğrudur: İnsan yaşlanınca çocukluğuna geri dönermiş! Aslında garip olanı şu ki, karşımızda herhangi bir organize kurum yok! Herşey dönüp dolaşıp insan da bitiyor. Tüm kararları eninde sonunda veren insanlar değil mi? O yüzden, ben gelecekten umutluyum. Sayın Meyvelitepe'nin '"Etkin Mikroorganizmalarla Yakın İlişkiler" adlı yazısını sonlandırdığı gibi, herkesin kendisine aynı soruyu sorması lazım: Ben kimlerdenim? |
|
21-10-2009, 14:28 | #351 |
Ağaç Dostu
|
Kesinlikle haklısınız sayın Dogasever, kaderi yazan da insan, yaşayan da. Ben kedi adıma, uygun koşulların oluştuğu ilk fırsatta işi gücü bırakıp, gübre, sebze, meyve üretimi ile ilgili bir çiftlik kurma amacındayım. Yeter ki, bana yardımı olmayacak olan devlet, bana engel çıkarmasın, o bildik bürokratik zırvalarıyla. Gerisi kolay. Sadece biraz sermaye gerektirir, onu da araştırıyorum. Ben umut taşıyorum. Ciddi planlarım var. Tarafım ana rahminden toprağa düştüğüm an belli olmuştu. Saygılarımla. |
22-10-2009, 06:12 | #352 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
|
Malç'ın etkinliğini arttırmak.
Akcan67 arkadaşım Malç yapma fikrin gerçekten çok güzel, topraklara organik özellikleri arttırmak için bukaşi kovalarından çıkan kompostu samanla karıştırıp çoğaltarak kış aylarında tatbik ederek bahçende bahara kadar otlanmayı engellediğin gibi, topraklarına gerekli organik malzemenin kazandırılmasıyla bahçendeki solucan populasyonların artışı ile uyguladığın malçın olgunlaşan kısımları solucanlara besin sağlayarak solucanlarda bu besinleri toprağa solucan gübresi kazandırarak topraklarının organik özelliklerini daha yüksek seviyelerde gübreliyerek bahara iyi bir toprak hazırlığı yapmış olacaksın. |
22-10-2009, 16:02 | #353 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 14-03-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 270
|
Sn.Doğasever Bey İstanbul ofisinizden Hakan Bey ile görüştüm.Kendilerinden aldığım 1lt EM Aktif i 1 ay içerisinde kullanmam gerektiğini söyledi. Bu forumda EM ile ilgili tüm yazıları okudum. Sizin tabirinizle EM 1 i kendiniz aktiflestirdiğiniz zaman bazı katölüzürler kullanarak 5 birim EM1, 5 birim siyah şeker 90 birim su kullanılarak yaptığınızı vu bu sizin yaptığınız EM Aktifin kullanım ömrünün 6 ay olduğunu söylemiştiniz. Bizim EM1 alıp yukarıdaki formülle aktifleştirmemiz durumunda kullanım ömrünün 1 ay olduğunu söylemiştiniz. Belki de ben yanlış bir kanıya varmış olabilirim. Bu konuyu netleştirebilirseniz çok sevinirim. Kullanım süresi konusu gerçekten çok önemli bir konu. |
22-10-2009, 17:27 | #354 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sn ajanse1978 Elinizdeki aktif ürünü de 6 ay kullanabilirsiniz. Yalnız kapağını mutlaka kapatınız ve kapalı tutunuz ve sadece kullanacağınız zaman açınız. Bir de şişenin içindeki ürün seviyesi şişenin yarısının altına indiğinde daha küçük ve yine kapaklı başka bir plastik şişeye alırsanız daha iyi olur. Ürünler kötü kokmadıkları (rahatsız edici bir koku!) sürece, kullanılabilirler. Yalnız 6 aylık ömrün sonlarına yaklaşırken mikroorganizma sayılarında düşüş yaşanabilir. O yüzden etkisi azalabilir. Benim tavsiyem siz yine 3-4 ay içinde kullanmaya bakınız. Saygılarımla |
22-10-2009, 18:35 | #355 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-04-2009
Şehir: kdz.Ereğli
Mesajlar: 464
|
Sn Epsody Uzun söze gerek yok !Dün toprak analizi yaptırmak için ilçe tarıma uğramıştım.Yetkili arkadaşa kompostla ilgili bir kaç sorunun ardından söyledikleri şu oldu,kardeşım bu kadar uğraşmana gerek yok ! dök hayvan gübresini olsun bitsin.Meğer ne kadar kolaymış bu iş.Demekki biz boşuna emek harcayıp kafa patlatıyoruz.Şimdi anlıyorum millet aya çıkarken bizim hala niye yaya kaldığımızı.Aslında yazmak istediğim çok şey vardı ama aklıma gelince sinirden kahraoluyorum.Kısacası çook çalışmak lazım çoooooooooooooooooook. |
22-10-2009, 18:38 | #356 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-04-2009
Şehir: kdz.Ereğli
Mesajlar: 464
|
Kısacası en kısa zamanda bir bukaşi kovası alıp bahçede de debelenmekten başka mantıklı bir yol gözükmüyor. |
23-10-2009, 02:19 | #357 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
|
Oksidasyona karşı yeni bir nefer (akcan67)
Sayın ;akcan67 samimi açıklamalarına katılarak benim de sana çok samimi açıklamalarla kendi konu başlıklarımda ve hobi çalışmalarla buralara nereden geldiğimi belirtmem size başarılarımın hakkında fikir verecektir. Arkadaşım ben pratikten gelme elektronik teknisyenliğimle Tv tamirciliği uydu montaj işlerinin içinden gelerek şehir hayatının stresinden nasıl kurtulurum arayışlarıyla kırsal hayat benim tek aternatifim olacak inancıyla ekolojik hayat anlayışıma günülden bağlanarak. Tam 12 yılımı vererek yılmadım,sıkılmadım yorulmadım araştırdım öğrendim,öğrendiklerimi pratiğe dökerek yüzde yüze varan müspet sonuçlar alınca daha da bağlandım, insan bir şeyi gönülden isterse hiç zorluk yaşamıyor aksine zevk alıyorsa bu işin sonuda başarının kaçarı yok. Bu açıklamalarım senin içinden gelen samimi itiraflardan çıkan sonuçlara cevap niteliği olarak kendime yakın, konu başlıklarıma ivme kazandırarak motivasyonumu arttıcağı inancıyla Etkin mikro organizmaların alemine kazanılmış bir dost oluşunun ifadesi olacaktır. Sevgiyle kal.. Düzenleyen epsody : 23-10-2009 saat 09:03 Neden: başlıkta eksik harf |
23-10-2009, 09:33 | #358 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 28-09-2009
Şehir: Eskişehir
Mesajlar: 10
|
mikorizal.blogspot.com
Mikoriza mantarları ve kullanım alanları ile ilgili bir blog sayfası hazırladım: http://mikorizal.blogspot.com |
23-10-2009, 10:57 | #359 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 14-03-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 270
|
Sn. Doğasever Açıklama için teşekkürler. Size sormak istediğim bir konu da Em-1 in arıtma tesislerinde kullanımı ile ilgili. Trakya bölgesinde birçok kumaş boyama, kumaş baskı , Deri fabrikaları mevcut. Bu tip fabrikaların arıtmalarında boya ve kimyasal maddeler bulunmakta. Bu tip bir tesis ile ilgili EM-1 kullanımı oldumu. EM-1 i kimyasal maddelerin yoğun olduğu arıtmalarda kullanabilirmiyiz yoksa sadece organik atıklara mı uygulanabilir. Saygılarımla. |
24-10-2009, 16:50 | #360 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Alıntı:
Sadece boya içeren veya sadece emülsifiye yağlar içeren suların membran teknolojileriyle arıtılarak suyun ve varsa içindeki değerli maddelerin geri kazanılarak değerlendirilmesi daha doğru olur. |
|
|
|