05-10-2010, 23:49 | #31 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Alıntı:
|
|
06-10-2010, 07:30 | #32 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 13-09-2007
Şehir: Nevşehir
Mesajlar: 641
|
arkadaşlar biz yeni bir uygulama başlattık, diktiğimiz aşılı fidanları boyu ne olursa olsun, aşının bir karış üstünden kesiyoruz, aynı yıl içerisinde tekrar büyüyen fidan'ın boyu hiç kesilmemiş fidanların boyunu geçtiği gibi, daha sonra istediğiniz şekili verebiliyorsunuz, kendi sormuş olduğum sorudaki, tavuk ve dinazor akrabalığına bence en güzel kanıt tavukların ayaklarını incelemenizdir, tavuğun ayağını incelerken belki başınızı kaldırdığınızda (filmdeki o muhteşem sahne) belki dinazorla göz göze gelebilirsiniz. |
06-10-2010, 09:12 | #33 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 04-05-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 80
|
Bir konu hakkında gözlemlerimiz sonucu sağduyumuzla bir sonuç çıkarırız, bir varsayım ortaya atarız. Bu varsayım doğru da olabilir yanlış ta. Eksikleri, düzeltilmesi gereken yanları da vardır. Varsayımı kanıtlamak için testlerden geçirmek gerekir. Her ortamda, farklı koşullar altında mutlaka denenmelidir. Bu denemeler sonucu kesinlikle eksikleri olduğunu görürüz tamamlamalıyız. Yanlış yanları olduğu görüldüğünde düzeltilmelidir. Ya da denemelerde tamamen yanlış olduğu da ortaya çıkarsa, tamamen terk edilip yeni bir varsayım ortaya atılmalıdır. Denemeden fikir yürüterek varsayımı geliştiremeyiz. Beynimiz ilk düşüncenin doğrultusunda kilitlenmiştir çünkü. Zaten kafalarımız hiç sorgulanmamış yanlış yanıtlarla doludur. Sadece yanıtlanmamış sorularımıza yanıt aramanın dışında, sorgulama gereği duymadığımız bu yanlışları doğrultmak önceliklidir. Denemeler sırasında ortaya yeni sorular da çıkar. Herhangi bir sorunu bulunmayan tüm testlere uyan varsayım başkalarına duyurulmalı ilgilenenlerce de farklı koşullarda sınamalardan geçmelidir. İnsanların sadece fikir yürüterek doğrulara ulaşacak kadar zekası yoktur. Daha önceki koşullanmalarımız da doğrulara ulaşmamızı engeller. Ben konuyla ilgisi olmayanların ya da kafası yanlış bilgilerle dolu olanların fikir yürüterek sorulara doğru yanıt veremeyeceğini söylemek istemiştim. Elbette ki konu hakkında bilgisi olanlar bize doğruya yakın bilgiler vereceklerdir. Ben ağaçları üzerilerinde meyveleri varsa türünü söyleyebilecek bilgiye sahip biriyim. Bu nedenle birçok soru benim yanıtlayabileceğim fikir yürütebileceğim konu değil. Bu arada size bir soru: Neden ağaçların (çok çok büyük oranda) gövdelerinde 1-3 metreden yüksekte yaprakları var? Aşağı bölgeler genellikle niçin yapraksız? Bu soruya fikir yürüterek vereceğimiz yanıtları denemek için çok uzun yıllara gerek var. |
06-10-2010, 10:16 | #34 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Tabii ki söylediklerinize katılıyorum. Siz benden daha iyi ifade ettiniz. Varsayım olmadan olmaz. Bir noktayı belirtmeden geçemeyeceğim. Buradaki amacımız bir varsayım ortaya atıp kanıtlayarak buluş yapıp Nobel ödülünü kazanmak değil. Bir nebze olsun, kafalardaki yanlış düşünceleri de ayıklamaktır. Benim burada fikir yürütmek deyiminden kastım, yanlış da olsa, belirtilmesidir ki doğruya en yakın düşünceyi tespit edelim ve yanlış olan düşünceleri ayıklayalım. Bu arada, her olay birbiriyle etkilidir. O yüzden, bir düşünce bizi başka düşüncelere de sevkedebilir. Gözlemlere dayalı varsayım oluşturmak ve bu varsayımları sınamak tabii ki herkesin görevi olmalıdır ancak bu asıl olarak üniversitelerin işidir. Ellerinde yeterli, donanım ekipman olanların, test kurma yeteneği olanların işidir. Ben bu başlıkta, yeni bir buluş veya yeni bir düşünce akımının öncülüğünü beklemiyorum. Yıllardır, uygulanan eğitim politikaları nedeniyle, bilgiye hasret ve verilen ile yetinen, soru sormayan bir toplum haline geldik. Ben bunlara tablet bilgi diyorum. İlk, orta ve lise hep ezbere dayalı. Öğretmen gelir tahataya formülü yazar başlar problem çözmeye. Kimse kalkıp da hocam bu formül nereden çıktı diye sormaz. Soramaz zaten. Sorarsa haşlanır! Kimse sormayınca, hoca da öğrenmez. Halbuki o formülün nereden çıktığını arkasındaki düşünceyi öğrense, belki de problem çözmeye bile gerek kalmayacaktır. Soru sormak, her şeyin başlangıç noktasıdır. Bir şeyi gözlemlediğinizde, varsayımı oluşturmadan önce kendi kendinize "Neden" sorusunu sormak zorundasınız. Neyse buradaki amacımızı aşağıdaki gibi özetleyebiliriz: - Soru sormak - Yanıt vermek Ben diyorum ki herkes bu iki işi yapabilir. Bu insanın doğasında vardır. Ama bizler yıllar boyunca anababamıza sorsak "sen sus! karışma" diye; öğretmene sorsak "şimdi sırası değil!" diye o kadar susturulduk ki, artık sormamaya başladık! Tabii ki herkes doğruyu bilecek diye bir kural yok. Yanlış bilenler sussun derseniz, o kişi bildiğinin yanlış olduğunu nereden bilecek? O yüzden herkes susar. Bence bu başlığın en önemli yanı "Serbest Kürsü" olmasıdır. En güzel yanı bu arada bir şeyler öğreniyor olmamız. (Örneğin, ben tavuklların dinazorlardan geldiğine dair elde kanıt olduğunu bilmiyordum. Bu sayede öğrenmiş oldum.) Bu arada bazı sorulara yanıt da veremeyebiliriz. Ama bu o sorunun sorulmamasını gerektirmez. Sevgiler. Düzenleyen Dogasever : 06-10-2010 saat 15:28 |
06-10-2010, 10:49 | #35 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
|
Bir bitkinin köklerinden topraktaki besin maddelerini nasıl özümseme yaptığı açıklanabilir, ve somut bir şekilde gözlemlenebilir mi.? |
06-10-2010, 11:04 | #36 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sayın Epsody Neden ve Nasıl başlığına hoş geldiniz. sizden bu başlıkta epey yararlanacağımızı düşünüyorum. Sevgiler. Şu anda açıkta 3 soru mevcut: 1- Çimenler kesilince yeniden büyüdüğü halde (kesildikleri yerin tepesinden başlayarak!), diğer bitkiler (patlıcan, biber, vb. ) neden büyümez? (kenarlardan patlayarak dal verip büyümeleri kastedilmiyor! Kesildikleri ana gövde neden tekrar uzamaz!) 2- Neden ağaçların (çok çok büyük oranda) gövdelerinde 1-3 metreden yüksekte yaprakları var? Aşağı bölgeler genellikle niçin yapraksız? 3- Bir bitkinin köklerinden topraktaki besin maddelerini nasıl özümseme yaptığı açıklanabilir ve somut bir şekilde gözlemlenebilir mi? Bu arada daha önce sorulmuş sorulara da farklı/ilave yanıtlar verilebileceği gibi, yeni sorular da ilave edilebilir tabiiki. |
06-10-2010, 15:21 | #37 | ||
Ağaç Dostu
|
Sayın Doğasever, Alıntı:
Alıntı:
(Doğru cevabı merak ediyorum; hiç düşünmediğim bir konuydu.) |
||
06-10-2010, 15:24 | #38 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Çok haklısınız Sayın Üzüm. Bence de öyle. Biri dipten diğeri uçtan büyür. Çok teşekkürler selamlar. Peki bu bir soru değil ama sadece üzerinde düşünelim diye söylenmiş bir söz. Neden acaba böyle diye düşündünüz mü? Otlar dipten kesilince tekrar uzuyor ama diğer bitkilerde bu olmuyor. Ben düşündüm ama siz de düşünün lütfen belki benimkinden farklı bir neden bulursunuz. |
06-10-2010, 15:32 | #39 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sayın Üzüm "(Doğru cevabı merak ediyorum; hiç düşünmediğim bir konuydu.)" Bu sözünüzü çok sevdim. Zaten amacımızda buydu. Sevgiler saygılar |
06-10-2010, 16:24 | #40 |
Ağaç Dostu
|
Meristem doku konusunu buraya kopyala yapıştır şekilinde eklemek istemem ancak bitkilerin neden nersi büyür neden bazı kesim büyümez ve/veya büyüme organları nelerdir neresindedir gibi sorularınızın tamamı meristem doku konusu içerisinde bulunmaktadır efendim. Bitkilerin kökleri ile su emilimi yapmalarını ise "absorbsiyon" konusu içerisinde bulabilirsiniz. İstek halinde bunu da buraya kopyalayıp yapıştırabilirim. Besib madddeleri ve minarelleri ise suda çözülüp o şekilde yapraklara kadar ulaşır.. Bu yol içinde osmotik ve turgor basıncı konularını okumanızı tavsiye ederim.. Konu başlıklarını vermemin sebebi burayı onlarca sayfa bilgiye doldurmamak, internette bu adlarla arattığınızda kaynağa erişmiş oalcaksınız.. |
06-10-2010, 16:54 | #42 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Alıntı:
Katkınız için teşekkürler. Kopyalayıp yapıştırmamakla çok iyi yaptınız. Burada amacımız sohbet ederken temel birkaç şey de öğrenebilmek. Herkesin anlayabileceği bir dille özetleyerek anlatırsanız o zaman hiç sorun yok tabii ki. Ama üniversitede ders verir gibi anlatımlar bence bu başlıkta doğru olmaz. Anlayabileceğimiz şekilde özetlerseniz, çok seviniriz tabii ki. Sayın Üzüm'ün vermiş olduğu yanıta eklemek istediğiniz veya düzeltmek istediğiniz birşey varsa, lütfen belirtiniz. Teşekkürler. |
|
06-10-2010, 17:11 | #43 |
Ağaç Dostu
|
Şöyle basit bir şekilde anlatırsak farklı özelliklerdeki dokular bitkinin farklı şekilde ve farklı yerlere doğru büyümesini, kalınlaşmasını ve yenilenebilme özelliklerini belirlerler.. Yeni çimlenmiş bir bitkinin zamanla odunsu dokusuna kavuşması gibi şekillerini ve işlevlerini yitirir ve değişirler. Veya hiç değişmeyip ömürlerinni sonuna kadar aynı şekilde işlervlerini yerine getirebilirler.. Kısacası bitkinin değişik organlarında bulunan değişik doku çeşitleri ve bitkinin karakteristik özellikleri (aslında bu sistemlerin gövde üzerinde bulunduğu yerler) dipten büyümeyi veya uçtan büyümeyi bize anlatır.. Örnek vermek gerekirse insanlar neden ene oranla boya doğru bir büyüme gerçekleştirirler? Neden saçımız kesilip yeniden uzarken ayağımız kesilince yeniden uzamaz. Gibi. Tabş bu boyuna uzama belli yaşı geçince insanlarda enine büyümenin çok gerisinde kalıyor maalesef. (Bkz: Göbek) Şimdi bitkinin besin almasını şöyle bir örnekle açıklayalım bitkiler yapraklarından terlerler yani yaprak içinden bir materyal çıkışı sağlanır peki bu durumda ne olur yaprak içerisinden eksilen malzeme basınç yardımıyla yaprağa bağlı olan iletim sistemiyle gövdeden çekilir. ( Su ve mineral) Gövde bunu nerden alır üst kısmında azalan malzemenin yerine bi yerden materyal çekmesi gerekir ki basınç dengelensin. O da kökten bunu alır.. Kökte düşen basınç sayesidne ise dışarıdan emici organlarla içeriye kök hüçrelerinin içerisine sıvı dolması sağlanır.. Yani pipetle bir bardaktan su çekmeniz gibi bir şeydir bu.. Pipetin ucundaki havayı çekersiniz ve yerine dipten su gelir. Basit olarak bunu da böyle anlatabilirim sanırım.. |
06-10-2010, 18:17 | #45 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Güzel açıklamalarınız için teşekkürler. Ben de biraz yanlamasına büyüme gösterenlerdenim. (Fazla değil!). Farklı yerlerde farklı büyüme hücreleri olduğunu ve besinlerin yaprakların terlemesi sonucu basınç düşüşünden ötürü kökler aracılıyla gövdeye ve oradan da yapraklara kadar uzandığını bunun basıncın dengelenmesi adına yapıldığını gayet güzel açıkladınız. (Özür dilenecek bir durum yok kesinlikle, katkınız için çok teşekkürler) Benim merak ettiğim şey bu büyüme hücrelerinin otlarda/çimenlerde neden dipte olduğu idi. Yani tepesinden koparıldığı halde yine aynı ot büyümeye devam ediyor. Bunun da bir nedeni olmalı ve aklıma söyle basit bir olay geliyor: Belki güleceksiniz ama "İnekler yesin diye". Evet, eğer otlardaki büyüme hücreleri dipte değil de tepelerde olup uçtan büyüseydi. İnek yer yemez otun işi bitmişti. Bir daha büyüyemezdi. Bununla bir ilgisi var mı bilmiyorum. Ne dersiniz? Düzenleyen Dogasever : 06-10-2010 saat 18:18 Neden: ekleme |
06-10-2010, 20:16 | #46 |
Ağaç Dostu
|
Ağaçlar neden dikine, gökyüzüne doğru büyür! Ağaçlarda dikey sürgün verme kabiliyeti |
06-10-2010, 20:56 | #47 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sn Nariçi Açıkçası sizden böyle bir soru bekliyorum. Sanırım üzerinde epey düşünmek gerekecek. Sanki bana bunun çok nedeni var gibi geliyor. Bakalım arkadaşlar neler söyleyecekler. Bu güzel sorunuz için çok teşekkürler. |
06-10-2010, 21:33 | #48 |
Ağaç Dostu
|
Kendini bil ve tamamla...
Her ne kadar konu "büyüme" yönünde ilerliyor olsa da olaya 'tamamlanma' yönünden bakmak da olası. Görünen o ki; dışarıdan müdahale edilen bitkiler (canlılar demek daha doğru belki de) bu müdahaleden fazlasını ortaya koyup, tamamlanmaya çalışıyor gibiler. Yani olayın sınırları büyümekten öte gibi geliyor bana. 'Fazlası' derken de; üstten kestiğiniz bitkinin, daha gür olarak bu etkiye tepki vererek, kaybını yerine koyduğu gibi, olgunlaşabilmesi için ek bir çaba da sarfetmesini kastediyorum. Biçilen otlar daha gür olar gelir, ürünü sürekli toplarsanız, sürekli ürün alırsınız, yumurtaları düzenli olarak toplarsanız, yeni yumurtalarınız olur, gülünüzü budamazsanız, yeni ve güzel çiçeklenmez, ... Kimi "ot"lar müdahalenin yönünde, önceki kayba rağmen sakınca görmeden daha büyük risk alıp devam ederken, belki biraz daha zekî diyebileceğimiz diğerleri bu riske girmeyip, diğer yönleri deneyip, yaşam şansını artırıyor olabilirler. Dallanma ve yaprakların olası en iyi ışık alacak şekilde yönlenmeleri de bu yaklaşım ile değerlendirilebilir. Belki böylece; kök yüzeyine yakın gövdede yapraklanma olmadığı halde ışık görme olasılığı yüksek olan, yükseklerde yapraklanmanın mümkün oluşu sorusu da yanıtlanmış olur. Madem önceki sorulara yanıtımız 'tamamlanma, kendini bütünleme, olgunlaşma' şeklindeydi o halde bu yönde başka bir soru ile bitirelim; Neden tüm canlılarda, en özelleşmiş hücreler bile olsa, tüm DNA kodunun tamamı bulunur? gece GDO'ların DNA'sı tam mıdır, yarım mı, her zaman iki yarım bir tam eder mi? Diye de soran forum kişisi! |
06-10-2010, 23:34 | #49 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 04-05-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 80
|
Domates biber gibi bitkiler tek yıllık olmalarına rağmen oluşturdukları sap gövdeleriyle uzmanlaşmış hücrelere sahip olabilir. Bu bölge artık bitkinin belli bir görevi olan bir organıdır. Uzama yerine ancak genişleyebilir. Boyuna uzayan hücre yapısına sahip olmayan bu bölgeleri artık sürgün vermez. Bu durum çoğu ağaç için de geçerli olmasına rağmen neredeyse toprak düzeyinde kesilmiş 100 yıllık zeytin genç filizler verip yeniden koca bir ağaç oluşur. Bu da onun sorunu ya da yaşamda kalmak için bazı bitkilerde oluşmuş bir özellik. Hatta bazı ağaçlar bırakın kesilmiş gövdelerinden yeni sürgünler vermeyi köklerinden dahi toprak üzerine yeni piçler gönderir. Örneğin nar. Domatesin ömrü bunu becerecek kadar uzun değil. Onlarınkellesini kesip büyüme çağının koşullarını hep sabit tutsak onlar da yeni sürgün verir mi denemek gerek. Bu yazdıklarım da benim bildiğim konu değil sakın inanmayın haa. Umarım bu ilginç soruyu bilen çıkar da hepimiz öğreniriz. Sır sürgen dokuda gibi geliyor bana. |
07-10-2010, 01:01 | #50 | |
Moderatör
|
Alıntı:
|
|
07-10-2010, 08:15 | #52 |
Ağaç Dostu
|
Aslında bitkiler de kendi özellikleri ve biyolojik yetenekleri ile koşullara ve ortama göre evrim geçirerek bu duruma gelmişlerdir. Onlar da dış etkilere karşı savunma formları ve özellikleri (Diken, sert kabuk gibi) kazanmışlardır. |
07-10-2010, 08:47 | #53 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
|
Bu suruya cevap verecek arkadaş yokmu.
Tekrar soruyorum. |
07-10-2010, 09:57 | #54 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Alıntı:
Her ne kadar Gece'nin sorusunun yanıtını tam olarak bilmesem de, tüm hücrelerde DNA kodunun tamamının bulunmasının, yine bu müthiş kendini tamamlama misyonuyla ilişkili olabileceğini düşünüyorum. Neslini devam ettirmek de kendinizi tamamlamanın bir parçasıdır. Bunu yapmak amacıyla, ileriye yönelik tedbirler de alırsınız. Buna bir örnek olarak bir ordunun savaşa gidişini gösterebiliriz, savaşta hem orduya bir bütün olarak lojistik destek (silah, mermi, yiyecek, su) verirsiniz hem de tek tek askerlerinize onları ordunun topyekün kaynaklarına ulaşamayacakları duruma hazırlamak için yiyecek, su, silah ve mermi ile donatırsınız. Ayrıca, ordunun top yekün misyonunu, tek tek askerlere de yüklerseniz (buna iyi beyin yıkama da denebilir) savaşı kazanabilirsiniz. (Burada savaşın kazanılmasından kastım bitkinin kendini tamamlama görevini yerine getirmesidir.) Yani tek tek askerleri ordunun küçük bir modeli yapmaktan bahsediyorum. (Bu örnek DNA'nın işlevini tam olarak yansıtmasa da, biraz benzerlik var gibi.) Yanılıyor da olabilirim. Düzenleyen Dogasever : 07-10-2010 saat 10:27 Neden: ekleme |
|
07-10-2010, 10:04 | #55 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Alıntı:
Bence soruyu biraz daha açık biçimde sormanızda fayda var. Bitkinin besin maddelerini köklerinden nasıl bünyesine aldığını yukarda Sayın Emre bir yere kadar açıklamıştı. (Ozmotik basınç vb.). Somut şekilde gözlemlemekten kastınız nedir? Toprağı açıp köküne bakarak mı? Yoksa kökü mikroskop altında inceleyerek mi? Soruyu lütfen tam spesifik olarak sorunuz? Şu anda bence soru çok geniş. Biraz daraltabilir misiniz? |
|
07-10-2010, 10:18 | #56 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
|
Sayın doğasever somuttan maksadım, bitki kökleri ile toprak içindeki besin maddelerinin arasındaki kimyasal ilişkinin bitkinin yaşam sürecideki olayları açıklamak içindi. Bu ilişki içinde bitki köklerinin besin maddelerine karşı ilişkileri nasıl açıklanabilir sorusu idi, ilgilenen arkadaşlarıma şükranlarımı sunarım, sevgilerimle. |
07-10-2010, 10:32 | #57 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Alıntı:
Yoksa "Toprak sıvısı içinde çözünmüş olan besin elementleri durup dururken neden bitki kökleri tarafından emilerek bitkinin bünyesine dahil edilir? mi desek acaba? |
|
07-10-2010, 10:50 | #58 | |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 04-05-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 80
|
Alıntı:
Geri dönemeyen suyun basıncı ile sıkılan bölgenin üst tarafı şişer. Ben bunu 11-12 yaşımda öğrenmiştim. Bilgi şimdi değişmiş ya da yeni teknolojiler ile ölçümler yapılıp daha gelişmiş olabilir. Köklerdeki ozmotik basınç olayı ise; bir membran ile ayrılmış yoğunluğu farklı sıvılarda yoğun sıvıdan daha az yoğun sıvıya membran moleküler boşluklarından sıvı geçişidir. Membrandan geçebilen maddelerin molekül büyüklükleri membranın moleküler boşluklarına bağlıdır. Bizim derimiz de bir membrandır yani zar. Kanımız ve lenf sıvılarımızın yoğunluğu deniz suyundan dahi fazladır. ellerimiz suda uzun süre kaldığında buruşur. Nedeni sıvı kaybı ve dolaşım sistemimizin kılcal damarlar bulunan bu bölgelere kayıp hızında pompalama yapamaması. Derimiz de esnek olduğundan hacmi küçülülerek atmosfer basıncı ile buruşur. Bunun adı da çamaşırcı kadın eli. Topraktaki suda mineraller eriyik durumunda ve dolayısı ile kök sıvısından yoğundur. Selüloz içeren hücreleri nedeniyle kök memranı bizim parmaklarımız kadar esnek değildir. Topraktan köklere geçen sıvı köklerin içerisinde basıncın yükselmesine neden olur. Köklerin (parmaklarımızın tersine) hacım büyümesi sert yapıları nedeniyle gerçekleşmediğinden aynı hacımda daha fazla madde basıncın artmasını sağlar. Ve bu eriyikler belli bir düzeye kadar yükseklir. Bırakın sekoyanın tepesine ulaşması kayısı ağacının yapraklarına ulaşabilecek basıç oluşmaz aslında. Turgor olayı yüksek bitkilerin dolaşım sisteminde yardımcı sistemdir. 20 metrelik bir ağacın tepesine kök basıncı ile suyun yükselmesi için 2 bar kök basıncı gerekli. Reverse osmos su arıtma sistemleri 60-70 bar basınç farkı ile çalışır fakat bu insana ait bir teknoloji ve gerekli enerji de yine insanın ürettiği elektrik ile sağlanır. Bitki sıvısının yukarılara, tepelere çıkmasını sağlayan sistem sadece turgor olayı değildir. Ağaçlarda dolaşım sistemi nasıl çalışır? |
|
07-10-2010, 12:35 | #59 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
|
Samimi paylaşımlara şükranlarımı sunarım.
Alıntı:
Sayın meymun soruyu yanıtlamaktaki yaklaşımlarıda çok güzeldi, soruyu cevaplarken sorduğu bu soru" Ağaçlarda dolaşım sistemi nasıl çalışır?" benim sorduğum soruya yeni boyutlar kazandırarak yeni yanıtlara kapı aralamış oldu, bu yaklaşımından dolayı kendisine teşekkür ederim, sevgiyle kalın. Düzenleyen epsody : 07-10-2010 saat 12:36 Neden: kelime düzeltme. |
|
07-10-2010, 13:00 | #60 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Açıktaki soruları hatırlatırsak; 1) Neden tüm canlılarda, en özelleşmiş hücreler bile olsa, tüm DNA kodunun tamamı bulunur? 2) GDO'ların DNA'sı tam mıdır, yarım mı, her zaman iki yarım bir tam eder mi? 3) Ağaçlarda dolaşım sistemi nasıl çalışır? Tabii önceki sorular hakkında da her zaman yorum yapılabilir ancak yanıt verirken, hangi soru olduğunu lütfen yanıtın/yorumun başında belirtiniz ki karışıklık olmasın ve herkes kolaylıkla takip edebilsin. Ayrıca tüm arkadaşların bu başlığa göstermiş oldukları ilgi için de sonsuz teşekkürler. Hem eğlenelim hem öğrenelim. Bildiklerimizi paylaşalım... |
|
|