agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Üretim, Bakım, Düzenleme, Temel Malzemeler > Temel Konular (Toprak, Gübre, Tohum, Sulama)
(https)




Beğeni Düzeni276Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 13-09-2010, 15:19   #151
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Topraktaki mikroorganizmalar ilgli güzel filmler. Bakteriler, aktinomisetler, solucanlar, nematodlar, mantarlar, akarlar, mikorizalar ve daha bir çok canlıyı izleyebilirsiniz.

Soil Biology

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-09-2010, 10:33   #152
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Aslında bu yazı burada mı yoksa UBYİ başlığında mı olmalıydı karar veremedim. Dökümanın adı Biologic Farming olunca buraya eklemeye karar verdim. Avustralyalı Biyolojik Yetiştirici Dr. Catherine J. Harvey tarafından yazılmış, aşağıdaki linkteki bu dökümanın yazarının kendiside bizim gibi belirli bir öğrenme sürecinden geçerek bu bilgilere ulaşmış. Bu yönüyle, döküman benim için, bu bilgileri doğrudan okuyucuya aktaran, son zamanlarda okuduğum en keyifli ve en öğretici dökümandı. İngilizcesi olan arkadaşlar mutlaka incelemeli derim. Fırsat buldukça özet bilgiler aktaracağım.

Biologic Farming A Practical Guide

Avustralya’da Alexandrina and Coorong gölü çevresinde kocası David ve 3 kızı ile birlikte yaşayan ve 22 yıldır çiftçilik yapan ve asıl mesleği veteriner hekimlik olan Dr. Catherine J. Harvey, Nuffield Australian Association tarafından düzelenen bir kursa katılmış ve burada hem teoride, hem de pratikte öğrendikleri yöntemleri bir doküman haline getirmiş. İçerisinde çok güzel bilgiler var. Biochar ve toprağa eksoz gazlarının enjekte edilmesi oldukça ilginç yöntemler. Toplam 2300 hektarlık alanda çiftçilik yapıyorlar, 400 tane süt ve 350 tane besi inekleri var. Çiftliğin 800 hektarlık bölümünde ise çeşitli ürünler yetişitiriyorlar. Catherine ve kocası çiftliklerinde bu öğrendikleri yöntemlerin tümünü uyguluyorlar. Biyolojik çiftçilik işine ilk olarak, otlaktaki çimlerin uzun ömürlü olmaması, ineklerdeki süt veriminin azalması ve yetiştirdkileri bitkilerin hastalık ve zararlıları ile mücadelede giderek daha fazla herbisit, fungisit ve insektisit kullanmaları gerektiğini ve her yıl kimyasallara ve gübrelere ödedikleri maliyetlerin aşırı miktarlarda arttığını gördüklerinde başlamış.

Kendisi öncelikle toprak mikroorganizmaları üzerine yoğunlaşarak ve bir mikroskop edinerek bu işe başlamış. Kendisi için toprağın sürekli gözlenmesi ve parametrelerin sürekli ölçülmesinin çok önemli olduğunu belirtiyor. Kendisi sadece teorileri öğrenmekle kalmamış, aynı zamanda bir çok farklı yöntem izleyen çiftlikleri gezmiş ve çalışmaları yerinde izlemiş. Yaşadığı bölgede ortalama yağış miktarı 400 mm civarında.

Konvensiyonel tarım sistemleri bize nedenlerle uğraşmak yerine septomlara odaklanmayı öğretti diye başlıyor ve devam ediyor. Bu nedenle biz, yabancı otlarla mücadele için herbisitlerin, hastalıklarla mücadele için fungisitlerin, zararlı böceklerin kökünü kurutmak için insektisitlerin kullanım miktarlarını artırarak mücadele edebileceğimize inandık ve verimi artırmak için toprağımıza hayvan parazitleri ve inorganik madde içeren gübreleri verdik.

Biyolojik yetşitiricilik (çiftçilik) toprak parametrelerinin dengesini ilke edinir. Toprak biyolojik yetiştiriciliğin kalbidir ve toprakta fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik parametreler bir denge içerisindedir.

Otları kullanarak toprağa karbon sağlama, yeşil gübreleme ve kompost sadece topraktaki mikroorganizmaların sayısını artırmıyor aynı zamanda toprakta nemin tutulmasını, topraktaki katyon değişim kapasitesinin artmasını (ki bu başlı başına başka bir yazının konusu olabilecek çok önemli bir konu -benim notum), topraktaki azotun tutulmasını ve korunmasını sağlayarak toprak yapısını geliştiriyor.

Akademisyenler tarafından desteklenmese de çiftçiler tarafından tarlada yapılan mikroskobik ölçümler ve elde edilen başarılar benim favori tercihimdir. (Akademisyenler kendilerine iş kalmayacak diye korkuyor olabilirler - benim notum)

Bütün bitkiler kök bölgesinde çeşitli şekerleri (karbon) salgılayarak topraktaki karbon stabilizasyonunu sağlarlar. Bu yüzden toprak karbonunu bu yoldan sağlama üzerine odaklanmalıyız. Çünkü büyük tarla ve çiftliklerde kompost ve gübreleme maliyetleri yükseliyor ve çok fazla işçilik gerektiriyor. Örneğin Glomalin, çim bitkilerinin köklerine yerleşen mikoriza (mycorrhiza) mantarlarının salgısıdır. Bu salgının içinde toprak oluşumunu artıran şeker proteini bulunmaktadır. Glomalin salgısının arttığı ölçüde karbon birikimi artmakta ve toprağın beslenme gücünü olumlu etkilemektedir. Ayrıca minimum oksijenle yakma yötemiyle üretilen Biochar (kömürleştirilmiş organik madde) karbonun toprağa uygulanmasıyla verimde %10-300 arası artış sağlanabilir.

Ben bütün bu tekniklerin bir kombinasyon halinde toprağa uygulanması taraftarıyım. Örneğin tohumların mikoriza ile aşılanarak ekilmesi, yeşil gübreleme, anızların toprağa gömülmesi (üzerlerine EM, Bacillus subtilus vb. kompost hızlandırıcıların serpilmesinden sonra sürülerek toprağa karıştırılması) büyük çiftliklerde topraktaki karbonun kendi yerinde tutulmasını sağlar. Ayrıca gelecekte Biochar ve toprağa eksos gazlarının enjekte edilmesi kullanılan teknikler arasına girecektir.

Toprakta mikrobiyal aktivite, biyolojik canlılık ve canlı çeşitlerini artırmak için kompost çayları kullanılabilir.

Bu dökümandan dikkat çekici birkaç bilgi. Yeni öğrendiklerim yanında bildiklerimi pekiştiren birkaç kısa not.

Catherine, Rus Yazar N.A. Krasilnikov’un Soil Microorganisms ve Higher Plants isimli kitabının çok önemli bir kitap olduğunu, bu kitapta 400 adet örnek çalışma olduğunu ve bu kitabın modern tarım bilimciler tarafından gözardı edildiğini, (Ki bu düşünceye bende katılıyorum. Sadece bu kitapta anlatılan teknikler değil bir çok tarım tekniği Rusya’da geliştirilmiş. Örneğin leonarditide ilk keşfendenler Rus araştırmacılar.)

Normal bir toprakta bakteri:mantar oranının 1:1 olması gerektiğini,

Name:  bakteri_fungi_orani_1.jpg
Views: 6076
Size:  31.5 KB

Biyolojik yetiştiricilikte en önemli elementlerin kalsiyum, fosfor, magnezyum ve bor olduğuna dair bir çok biyoloji uzmanının hemfikir olduğunu. Topraktaki en önemli parametrenin Ca:Mg (Kalsiyum:Magnezyum) oranı olduğunu,

Name:  iz_element_oranlari_1.jpg
Views: 7082
Size:  22.1 KB

Mikorizalar tarafından salgılanan Glomalin enziminin toprakta karbon oluşumunu %20 oranında artırdığını,

Name:  mikoriza_1.jpg
Views: 7546
Size:  45.9 KB

Kil partikiüllerinin yapısı dolayısıyla toprakta katyon değişimi konusunda ne kadar etkin olduğunu bir kez daha,

Name:  katyon_degisimi_1.jpg
Views: 6065
Size:  24.5 KB

Toprak içerisine eksoz gazı enjeksiyonunun topraktaki mikroorganizma sayısında önemli artışa neden olduğunu,

Name:  diesel_exhaust_1.jpg
Views: 5475
Size:  48.9 KB

öğrenmiş oldum.

Ayrıca kompost mu yoksa Biochar'mı daha önemli? Bu konuyla ilgili bir çok faydalı görüş belirtiyor. Kompost büyük tarlalarda büyük maliyet ve işçilik girdisi gerektiriyor. Ancak Biochar daha ucuz ve daha kolay uygulanabilir bir yöntem. Ayrıca kompost uygulamasından sonra komposttaki maddelerin 6 ay gibi kısa süre içerisinde büyük bölümümün topraktan yok olup gittiğini, oysa Biochar' ın toprakta uzun yıllar kalabildiğini söyülüyor. Bu nokta UBYİ başlığında tartışması süren hastalıklı bitki artıklarının komposta katılıp katılmamasının bitirecek bir tartışma diye düşünüyorum. Bence Komposta katmak yerine, düşük oksijen ve yüksek ısıda kömürleştirmek daha etkili bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor.

Ayazkızı ve devrann beğendi.

Düzenleyen acemi_caylak : 17-09-2010 saat 12:33
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-09-2010, 10:58   #153
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Aşağıdaki linkte toprak sıkışması üzerine güzel bir yazı var. Kısa bir bölümü buraya da aktarıyorum. Bu konuyla ilgisine gelince, sıkışmış topraklarda mikroorganizma sayısı düşüyor ve toprak havasız kaldığı için daha çok patojenik anaerobik bakteriler başat florayı oluşturmaya başlıyor.

TOPRAK SIKIŞMASINA BAĞLI FİZİKSEL ORTAM ÖZELLİKLERİNDEKİ ETKİLEŞİMLER


Toprak işleme aletlerinin boyutlarının ve tarla trafiğinin artması ve yönetim uygulamalarında ekim nöbetine yer verilmemesi gibi nedenlerden dolayı toprak sıkışması son yıllarda ciddi bir sorun olmaya başlamıştır (Kok et al. 1996). Günümüzde kullanılan tarım aletlerinin ağırlıkları tek başlarına bile toprakların sıkışması için yeterli bir sebep olabilmektedir. Ağır makine kullanımından dolayı oluşmuş toprak sıkışması problemi yine toprak işleme uygulamaları ile giderilebilmektedir (National Research Counsil 1993).

Araç trafiğinin neden olduğu sıkışma, kütle yoğunluğu, gözenek dağılımı, gözenek devamlılığı, havalanma, mekaniksel özdirenç, porozite ve hidrolik iletkenlik gibi birçok önemli toprak özelliğine etki etmektedir (Panayiotopoulos et al. 1994;Flowers and Lal 1998; Radford et al., 2000; Richard et al. 2001; Pagliai et al. 2003; Hamza and Anderson 2005). Bu temel özelliklerdeki değişiklikler toprağın su tutmasını ve hidrolik iletkenlik özelliklerini olumsuz yönde etkilemektedir, bu olumsuzluklar toprakta suyun infiltrasyonunda ve bitkiler tarafından kullanılabilen suyun depolanma kapasitesinde olumsuz etkiler doğurmaktadır. Sonuç olarak toprak sıkışması toprağın kalite parametreleri, çevre kalitesi ve bitki gelişimi üzerine olumsuz etkilere sahiptir (Kirkegaard et al. 1992, Zhang et al. 2006).

Sıkışmış topraklarda bitki kök gelişimi mekanik dirençten dolayı engellenmekte ve buna bağlı olarak toprak profili içerisinde kök dağılımı da düzensiz olmaktadır. Toprak sıkışması aynı zamanda gözeneklerin miktarlarını ve büyüklük dağılımlarını değiştirerek toprak içerisinde gaz değişimini de engellemektedir. Toprak havasında oksijen miktarındaki eksiklik ya da karbondioksit oranındaki fazlalık bitki köklerinin gelişimini ve fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Toprak havasındaki bu olumsuz durum mikrobiyal süreçle de birleşince besin elementlerinin yarayışlılığını azaltmakta ve toksik maddelerin oluşumunu hızlandırmaktadır. Tüm bu olumsuz koşullar ise kaçınılmaz olarak bitki gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir (Hartge and Stewart, 1995).

Ayazkızı beğendi.
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-09-2010, 16:03   #154
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Biologic Farming A Practical Guide dökümanından, toprak mikroorganizmalarının yararı üzerine bir bölüm. Umarım bu bilgiler kimyasal gübre ve pestisit kullananlar için uyarıcı olur. Çünkü kimyasal gübrelerin yarıdan fazlası yağmur ve sulama ile topraktan akıp gitmekte, denitrifikasyon yolu ile atmosfere karışmakta (sanırım hiç kimse parasını sokağa saçmaz) ve tuzlanmaya neden olmaktadır. Pestisidler zararlılar yanında aşağıda yararlarından sözettiğimiz mikro canlılarıda yok etmktedir.

- Organik maddeleri parçalayarak bitkiler tarafından alınabilecek biyobesinleri açığa çıkarmak

- Humus dahil olmak üzere biyolojik olarak aktif karbon üretmek

- Mikorizalar bitki kökleri ile karşılıklı besin alışverişinde bulunur ve miselleri vasıtasıyla bitki köklerinin erişemediği noktaya erişerek uzak noktalardaki su ve besini bitkiye taşır.

- Süzülemeyen (topraktan akıp gitmeyen) biyobesinlerin üretilmesi

- Büyümeyi ve gelişmeyi hızlandırıcı enzim, vitamin ve hormon salgılamak

- Bitki köklerini hastalık yapıcı mantar, bakteri, nematod ve böceklerden korumak

- Toprak partiküllerinde koloni oluşturan bakteriler toprağın mikroaggregatesini (agggregate:kümelenme, toplanma), mantarlar makroaggregatesini artırarak toprağın yapsını geliştirirler. Böylelikle toprağın nem ve organik maddeleri tutma kapasitesi artar, erozyon önlenir ve toprağın havalanması sağlanır.

- Son zamanlarda keşfedilen Glomalin enzimi Glomulus türü mikoriza mantarları tarafından sağlanan bir enzimdir. Bu enzim toprak partiküllerinin bir arada tutulmasını sağlar ve toprak yapısını geliştirir. Son yapılan araştırmalar sürülen topraklarda mikorizaların azaldığını bu yüzdende salgılanan Glomalin miktarında belirgin düşüşler olduğunu göstermektedir.

- Toksik metallerin parçalanması

- Rizosfer mikropları şelatlaşmaya yardımcı sıvılar salgılayarak, kullanılabilir biyobesin miktarının artırılmasını sağlarlar. Ayrıca gelişmeyi hızlandırıcı sıvılar salgılarlar.

- Bazı mantar türleri misellerini kement gibi kullanarak nematodları yakalarlar.


Düzenleyen acemi_caylak : 23-09-2010 saat 16:41
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2010, 15:05   #155
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Kimyaya fazla girmeden Katyon Değişim Kapasitesi (Cation Exchange Capacity - CEC) nasıl açıklanır, epeyce uğraştım. Sonuçta, internette bir benzetme buldum. Öyle bir şey hayal edinki, elinizde bir kavanoz dolusu çeşitli renklerde jelly bom olsun.

Name:  jelly_bean1.jpg
Views: 8132
Size:  28.2 KB

Bu kavanozun jelly bom ile tamamen dolu olduğu durumda kavanoz için bunu kavanozun Jelly Bom Tutma Kapasitesi olarak adlandırabiliriz. Bu kavanozun içinden bir jelly bom aldığınızı düşünün. Ancak kesin bir kural var, kavanoz her durumda jelly bom ile dolu olmak zorunda. Bu yüzden aldığınız her jelly bom yerine bir tane yenisini eklemek zorundasınız.

Bu durumu şöyle özetleyebiliriz. Burada dolulukla birilikte kaç tane değiştirilebilir jelly bom olduğu da önemlidir. İşte buna kavanozun Jelly Bom Değişim Kapasitesi diyeceğiz.

İki kısa tanımla başlayacak olursak:
Anyon: Negatif (-) elektrik yüklü iyonlar.
Katyon: Pozitif (+) elektrik yüklü iyonlar.

Topraktaki Katyon Değişim Kapasitesi' de buna benzerdir. Fiziksel tanımıyla negatif (-) elektrik yüklü toprak kolloidleri tarafından tutulabilir katyonların (pozitif (+) elektrik yüklü iyonlar) toplamıdır.

Bunlardan Ca++, Mg++, K+, NH4+ bitkilerin alabileceği formdaki makro besin elementleridir.

Zn+, Fe++, Mn+, Cu+ ise bitkilerin alabileceği formdaki mikro besin elementleridir.

Na+, H+ olarak belirtilen katyonlar ise toprağın fiziksel yapısı üzerinde çok etkilidir

Bu katyonların hepside, kolloidlere bağlı olarak toprakta bulunur ve bitkilerin beslenmesi için çok önemlidir.

Kil ve humus partikülleri o kadar küçüktürki su içersinde saatlerce asılı kalabilirler. Bu türden sıvı içinde asılı duran iyonlara kolloid denir. Toprakta iki tür kolloid vardır. Bunlar kil minerali ve humus dediğimiz organik partiküllerdir (parçacık).

Kil ve humus partikülleri toprakta anyonlar gibi davranır ve katyonları çekerler. Bu partiküllerin hepsi bir veya birden fazla katyonu kendisine çeker. Ki bunların en önemlisi kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum ve hidrojendir.

Name:  katyon_degisimi_2.jpg
Views: 6542
Size:  36.0 KB

Bazı toprak yapılarına göre CEC değerleri;

Toprak Yapısı CEC Sınırları (meg/100 gr toprak)*
Kumlu 2 – 6
Kumlu – Tınlı3 – 8
Tınlı7 – 15
Killi – Tınlı10 – 18
Killi 15 – 30

* Miliekuvalant/100 gr toprakta

Örnek:

100 gr tınlı toprak normalde en az 7 miligram en çok 15 miligram katyonu bünyesinde bulundurur. Ortalama bitki kök derinliği 80 cm olarak alınırsa 1 dekarda bitki köklerinin geliştiği derinlikte 800 m3 toprak bulunur:

800 m3 x 2 ton/m3 (toprağın özgül ağırlığı) = 1600 ton toprak = 16.000.000 adet 100 gr’lık kütle

16.000.000 x 7 meq = 112.000.000 meq = 112 kg katyon (minimum)
16.000.000 x 15 meq = 240.000.000 meq = 240 kg katyon (maksimum)

Bu hesaplamada görüldüğü üzere 80 cm derinliğinde 1 dekar tınlı toprakta;

112 kg ile 240 kg arası değişebilir katyon bulunur. Aslında aynı toprak kütlesinde bulunan toplam katyon miktarı bu değerin 10 – 15 katı kadardır. Ancak bunların bitki tarafından alınabilen miktarı (CEC) 112 – 240 kg’dır.


Katyon değişim kapasitesi yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi her toprak için farklıdır ve topraktaki biyokimyasal aktivite için çok önemlidir.

CEC, ayrıca toprağın fiziksel yapısı üzerinde oldukça etkilidir. Örneğin topraktaki kalsiyum ve magnezyum oranı toprağın yapısı üzerinde belirleyici öneme sahiptir. Herhangi bir toprakta diğer koşullar aynı kalmak koşuluyla Kalsiyum:Magnezyum oranı toprak yapısını aşağıdaki gibi etkilemektedir.

Topraktaki Kalsiyum:Magnezyum oranı 2’den düşükse toprak kuruduğunda çok sert, ufalanamaz bir yapı kazanmaktadır. Yine toprakta magnezyum ve sodyum çok yüksekse toprakta tuzluluk oluşacak ve toprak kuruduğunda üzerinde bir kaymak tabakası oluşacaktır. Her iki durumda da toprak yeterince havalanmayacak ve topraktaki anaerobic patojen mikroorganizmalar baskın duruma geçecektir.

Oran % Ca % Mg Ca:Mg % Na Toprak Koşulları
Düşük/Düşük <%40 <%12 >2:1 <%5 Zayıf yapı; yarı ufalanabilir
Düşük/Yüksek <%40 >%20 <2:1 <%5 Zayıf yapı; sert yapı, ufalanamaz
Yüksek/Düşük >%65 <%12 >4:1 <%5 Zengin yapı, ufalanabilir
Yüksek/Yüksek >%65 >%20 <4:1 <%5 Zengin yapı, yarı ufalanabilir


Katyon değişim kapasitesi içinde uluslararası dolaşımda doların temel para birimi olması gibi, CEC içinde Hidrojen temel katyondur. Topraktaki bir çok biyokimyasal aktivite hidojene bağımlıdır. Örneğin bitki kökleri zayıf asitleri salgılar (hidrojen iyonları) ve bu asit topraktaki bazik maddeler ve diğer organik maddeler ile reaksiyona girerek bitki köklerinin emebileceği tuzlar toprakta oluşur. Bu türden asitleri mikoriza mantarlarıda salgılamaktadır.

Bu yüzden eğer toprakta bir problem varsa öncelikle topraktaki katyon değişim kapasitesini düzenlemek zorundayız. Bunun için, tarım kireci, dolomite, jips vb. kullanabiliriz.

Bu uygulamadan 6 ay sonra toprağa organik gübre vermeliyiz. Aksi durumda verdiğimiz gübre herhangi bir işe yaramayacaktır. Bu sürede yapraktan beslemeye ağırlık vermeliyiz.

Her organik gübrelemeden sonra topraktaki mikroorganizma sayısını artırmak için gübre ile birlikte veya gübreleme sonrası biyo aktivatör dediğimiz EM ve mikroorganizma içeren diğer mikrobiyal gübreleri uygulamalıyız.

Verimli bir toprakta toprak mikroorganizmalarının populasyonu aşağıdaki gibi olmalıdır. Daha bu konunun ilk mesajlarında açıklandığı gibi iyi bir toprakta organik maddelerin miktarı, toplam toprak kütlesinin %5-7' sini oluşturur. Bu %5-7 lik kısmın %85’i humus, %10’u bitki kökleri ve geriye kalan %5’i ise toprak canlılarından oluşmaktadır. Toprak canlılarının besin dönüşümü aşağıdaki şekildeki gibi gerçekleşmekte ve bir sonraki tabloda bu %5’lik kesim içerisindeki ideal oran verilmektedir.

Name:  soil_food_web_circle.jpg
Views: 12255
Size:  42.4 KB


Name:  soil_ecology.jpg
Views: 5697
Size:  48.6 KB

Mikroorganizma Türü Oran
Lactic acid bacteria % 17
Yeast (Maya) % 16
Photosynthetic bacteria (Fotosentetik Bakteri) % 13
Actino-bacteria (Aktinomisetler) % 21
Fungi (Mantar) % 33

Bu koşulları bir kez sağladıktan sonra, toprak testlerini düzenli olarak kısa aralıklarla yaptırmalıyız. Böylelikle ters giden bir şeye hızlıca müdahale etme şansımız olur.

Not: Bu bilgilerin hazırlanmasında, Agrochem Teknik Bülteni ve Ted Mikhail ve Elaine Ingham'ın yazılarından yararlanılmıştır. Hem Ted hem de Elaine'nin kendi geliştirdikleri toprak test sistemleri var. Keşke buna benzer ölçümler Türkiye'de de olsa.

Ayazkızı beğendi.

Düzenleyen acemi_caylak : 23-09-2010 saat 20:36
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2010, 16:19   #156
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Buraya yazılan her şey biribirini tamamlar mahiyette ve anlaşılır bilgi. Teşekkürler.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2010, 20:29   #157
Ağaç Dostu
 
bayindirmevki's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-07-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 442
Teşekkür ederim. Zahmetinize değmiş. Anlaşılır ve yararlı.

bayindirmevki Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2010, 20:44   #158
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe Mesajı Göster
Buraya yazılan her şey biribirini tamamlar mahiyette ve anlaşılır bilgi. Teşekkürler.
Sn. Meyvelitepe,
Doğa gerçektende biz mühadale etmediğimiz sürece fiziksel, kimyasal ve biyolojik aktiviteleri ile bir bütün. Örneğin ormanlar hiç kimyasal ve pestisit kullanılmamasına rağmen çok gür.

Beslenme Zincirine baktığımızda, Nematodlar daha çok bakteri ve fungusları yiyerek besleniyor. Ancak bazı mantarlar flamentlerini (iplikçikler) bir kement gibi kullanarak zararlı nematodları yakalıyorlar. Aşağıda bununla ilgili çok güzel bir resim var.

Name:  Namatode_Trapping_By_Fungi.jpg
Views: 6347
Size:  35.8 KB

Ayazkızı, pria ve devrann beğendi.

Düzenleyen acemi_caylak : 24-09-2010 saat 05:28
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2010, 20:47   #159
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi bayindirmevki Mesajı Göster
Teşekkür ederim. Zahmetinize değmiş. Anlaşılır ve yararlı.
Sn. Bayındırmevki,

Konular aslında birikip sıraya girdiler. (Sırada kimyasal kirlilik ve enzimler var.)

Sonuçta burası akademik bir platform değil. Ortalama forum okuyucusunun anlayabileceği bir dile çevirmek, yazıyı hazırlamaktan çok daha fazla zaman alıyor. Yararlı oluyorsa ne mutlu.

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2010, 22:00   #160
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Çevre Kirliliği

Çevre kirliliği üzerinde oldukça çok tartışılması gereken bir konu. Örneğin hiç kimse kullanılan azotlu gübrelerin %50 sinin bir yıl içinde topraktan yıkanma, süzülme ve denitrifikasyon yolu ile, fosfatlı gübrelerin ancak 1/3'ünün ilk yıl bitki tarafından kullanılabildiğini (Bu durumda fosforlu gübreleri en azından 3 yılda bir kullanmak ile kirliliği bir ölçüde azaltacaktır.) bilmiyor.

Ben burada daha çok suyun biyolojik yoldan nasıl kirlendiği üzerine değineceğim. Umarım bu yazı kimyasal gübre ve pestisitlerin zararlarının anlaşılmasında bir nebzede olsa yardımcı olur.

Suyun kirliliği "İnsan Kirliliğine Eşdeğer" kirlilik ile ölçülüyor. Buna İKE sayısı deniyor. Örneğin bir sığırın kesilmesi ile oluşan İKE sayısı 21 olarak kabul ediliyor. Yani 21 insanın bir günde oluşturdukları evsel atıkların kirliliği ile bir sığırın kesilmesi ile oluşan kirlilik aynı düzeydedir. Buna benzer şekilde, 100 lt bira üretiminin İKE sayısı 100, 100 Kg peynir üretiminde İKE sayısı 130, 1 ton çamaşır yıkanmasında İKE sayısı 830, 1 ton maya üretiminin İKE sayısı 6300, 1 ton sütün işlenmesinin İKE sayısı 162, 1 ton kağıt üretiminin İKE sayısı 1000 dir.

Suyun kirliliğini ölçen başka parametrelerde var.
BOD (Biological Oxigen Deman - Biyolojik Oksijen Gereksinimi):Kirli bir suyun kendi içindeki mikroorganizmalar ile kendiliğinden temizlenmesi için gerekli olan oksijen miktarıdır. Ölçümler 20°C' de ve 5 gün süre içinde yapılır ve sonuç BOD5 olarak verilir. Örneğin bir su için BOD5 değerinin 50 olması bu suyun 20°C'de ve 5 gün içinde kendiliğinden temizlenmesi için 50 mg/lt (vaya 50 gr /m3=50 ppm) oksijene ihtiyaç olduğunu gösterir. Burada temizlenmekten kasıt "organik maddelerin mikroorganizmalar tarafından parçalanması" dır.Mikroorganizmalar organik maddeleri, CO2, H2O, NH3, veya NO3, H2S, veya SO4' a parçalarlar. Ortamda yeterli oksijen varsa kirliliği yaratan tüm organik maddeler oksidatif parçalanmaya uğratılabilir.

İçme sularında BOD değeri ölçülemeyecek kadar düşüktür. Temiz nehir sularında 1-3 olan BOD değeri kanalizasyon sistemlerinde 200-300 kadardır. 200 ton/gün pancar işleyen bir şeker fabrikası atık suyunda ise BOD değeri 10.000 - 20.000 dir.

BOD ölçümlerinde, başlangıç ve 5 gün sonraki oksijen değerleri bulunur. Aradaki fark mikroorganizmaların tükettiği oksijen miktarıdır. Çok kirli sularda BOD değeri 0 olarak bulunur. Bunun nedeni organik madde miktarının çok fazla olması nedeniyle bunu parçalayabilecek mikroorganizma bulunmamasıdır. Benzer şekilde, yüksek moleküllü organik maddeler (selüloz, DDT vb.) düşük konsantrasyonda olsalar dahi mikroorganizmalar tarafından kolayca parçalanamazlar. Bu tür sular oksidatif yöntemlerden çok anaerob yöntemlerle temizlenirler.

Tarımsal üretimin temel girdileri olan bitki koruma ilaçları ve kimyasal gübreler, önemli ölçüde çevre kirliliği oluştururlar. Bunlarda pestisitler önemli bir yer tutar.

Pestisitler; su ve su kenarlarındaki bitki ve böcek mücadelesi için ilacın doğrudan suya uygulanması, yağmur, sulama ve drenaj suları ile taşınma, ilaçlamada kullanılan alet ve ekipmanın yıkanması gibi çeşitli yollarla su ekosistemlerine karışabilirler.

Pestisit bir su ekosistemine ulaştığında sistem içinde dağılması formülüne, ilacın kimyasal özelliklerine ve ekosistemin fiziksel özelliklerine bağlıdır. Bazı ilaçlar suda çok iyi erirken, bazı inorganik tuzlar sudaki başka maddelerle, örneğin karbonatlarla birleşerek çökebilirler.

Diğer yandan, çeşitli yollarla sulara ilaç bulaşması genel olarak sudaki canlıları olumsuz yönde etkiler. Bu olumsuzluk zooplankton (hayvansal plankton) ve fitoplankton (bitkisel plankton) oluşumunun tümüyle engellenmesi, su bitki ve hayvanlarının ölmesi veya zarar görmesi gibi şekillerde olur. Bu kirlenmiş sularla sulanan bitkilerde gelişme eksikliği, bitki ve hayvan bünyesinde biriken ilaçların bunlarla beslenen insan, hayvan ve bitki bünyesine geçmesi de önemli bir olumsuzluktur.

Kimyasal gübrelerinde su ekoistemlerine geçmesi yağmur ve sulama-drenaj suları aracılığı ile olur. Su kirliliğine neden olan gübrelerden azot ve fosfor belirli düzeye kadar canlılar içi gerekli ise de belirli konsantrasyonların üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Bunların başlıca etkileri akarsu ve göllerde eutrofikasyon olayına neden olmalarıdır. Eutrofikasyon suda organik madde konsntrasyonunun artmasıdır. Fosfatlar, alglerin (yosunlar) gelişimini teşvik ederler. Algler yüksek solunum ile ortamdaki oksijeni tüketirler. Böylece ortamdaki diğer bitki ve hayvan türleri azalır, algler zamanla sekonder (ikinicil) kirlilik yapar. Azotun bir diğer olumsuzluğu, balıklar üzerinde toplu ölümlere varan doğrudan toksik etkisidir.

Atık sulardaki organik maddelerin zamanla yükselmesi oksijen varlığını azaltmakta, bu şekilde ekolojik denge tümüyle bozulmaktadır (eutrifikasyon). Temiz suya organik atık ilave edildiğinde sudaki oksijen miktarı giderek azalırken bakteri sayısında bir artış görülür. Balık ve protozoa sayısında organik madde artışına bağlı olarak önce bir artma olur, ancak oksijen iyice azalınca bunların sayıları hızla azalır. Kokuşma aşamasından önce balık sayısı sıfıra düşer. Kokuşma aşaması oksijenin sıfır olduğu anda başlar. Protozoa sayısı kokuşmanın ilerlemesi ile sıfıra düşer. Bakteri syısı maksimuma ulaşır. Kokuşmanın yani organik materyalin parçalanması sona erdiğinde (doğal veya teknolojik arıtım) oksijen miktarı artmaya başlar. Bir süre sonra bakteri sayısında azalma, protozoa ve balık sayısında artış olur.

Not: Bir sonraki yazıda bu kirlenmenin yine biyolojik yolla (oksidatif ve anaerobik yöntemler) nasıl temizleneceği üzerinde durulacaktır.

Ayazkızı beğendi.
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2010, 22:15   #161
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 26-02-2010
Şehir: TARSUS
Mesajlar: 174
sa.değerli acemiçaylak emeğine sağlık sizin yazılarınızı büyük bir zevkle takip ediyorum BİOCHAR ile ilgili nasıl yapılır deteylı bilgi verirseniz ayrıca memnun olurum şimdiden çok teşekkür ediyorum abi selametle.aeo

kayastop Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2010, 22:26   #162
Ağaç Dostu
 
Dogasever's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
Yukarda Sn Acemi kil ve katyon değişim kapasitesinden bahsetti. Bu konu çok önemli o yüzden, biraz daha derinlemesine incelemekte fayda var. Bu amaçla önce kilin temel yapı taşları olan yapıyı fiziksel olarak anlamak gerekiyor. Katyon değişiminde önemli bir rolü olan elektrik yükü neden kaynaklanıyor sorusunu inceledikten sonra topraktaki diğer etmenlerle olan etkileşime bakabiliriz. Ama önce kili fiziksel olarak anlayalım. Bu mesajın buna ışık tutmasını umuyorum.

Kum, mil ve kil arasındaki fark tanelerinin büyüklüğüdür.

Kum 2 mm - 0,05 mm (50 mikron)
Mil 50 mikron – 2 mikron
Kil 2 mikronun altı

Kilin temel yapı taşı ya aşağıda gösterilen resim 1’deki bir Silisyum ve dört oksijen atomundan oluşan dört yüzlü yapıdır (tetrahedral yapı) ya da resim 3’deki bir alüminyum ve altı oksijen atomundan oluşan sekiz yüzlü yapıdır (oktahedral yapı). Önce tetrahedral yapıyı açıklayalım: Bu yapı silisyum atomları ile oksijen atomlarının bileşiminden oluşmuştur. Kimyasal olarak atomlar birbirlerine bağlıdırlar. Kimyasal olarak birbirlerine bağlı olmaları bu madde için, her iki elementin atomlarının da biraraya gelerek en dış yörüngelerindeki elektronu ortaklaşa kullanmaları anlaşılmalıdır. Silisyumun atom çekirdeğinin etrafında dolaşan elektronlardan en dış yörüngede 4 elektron mevcuttur. Yani Silisyum bu 4 elektronu başka elementlerle ortaklaşa kullanabilir.

Name:  Tetra.gif
Views: 9467
Size:  20.6 KB

Resim 1

Name:  Tetra2.gif
Views: 6729
Size:  34.1 KB

Resim 2

Oksijen atomunun ise en dış yörüngesinde serbestçe dolaşan 2 elektron vardır. Bu yüzden, Silisyumun serbest dolaşan elektronlarını oksijen atomları paylaştıklarında ya da bir silisyum atomu kendi serbest elektronlarını oksijen atomları ile paylaştığında resim 1’de görülen tetrahedral (dört yüzlü) yapı ortaya çıkar (Bu bileşiğin en rahat ettiği yapı budur).

Bu dört yüzlü yapıda 4 oksijen atomunun her biri yalnızca bir elekronunu Silisyum ile paylaşmıştır. Diğer serbest elektronu ise serbest kalmaya devam eder. Aslında bu dört yüzlü yapıyı 3 boyutlu hale getirecek olursanız, ikinci bir silisyum atomunun dört yüzlünün köşelerinden birinde yer alan oksijen atomunun açıktaki diğer elektronunu kullanacağını anlayabilirsiniz. Aynı şey diğer köşelerdeki diğer oksijen atomları için de geçerlidir. Böylece, resim 1’de görülen silisyum atomuna en yakında bulunan diğer 4 adet silisyum atomu her biri şekilde görülen ve oksijene ait fazlalık 4 elektron yükünü kullanırlar ve böylece elektriksel yük dengelenmiş olur. Böylece bu yapı tekrarlanır gider ve bir tetrahedron levhasını (tetrahedron sheet) oluşturur.

Aynı şeyi oktahedral yapı içinde düşünebiliriz (Bakınız resim 3).
Ve oktahedral yapıda da Al atomu boyut olarak 6 oksijen atomunun arasına girmeye uygundur. Ve kimyasal bağ açısından da “en rahat ettiği” konum budur. Burada ise her bir oksijenin 2 olan serbest elektron yükünün sadece 0,5’i, alüminyum ile ortaklaşa kullanılır. 6 oksijen atomu x 0,5 elektron – 3 elektron eder (1 alüminyum atomu yalnızca 3 elektron kullanabilir (+3 olan yükünü nötrlemek için (buna rahatlamak da diyebiliriz)). Geriye kullanılması gereken oksijen başına 1,5 yük daha kalır. (Yoksa oksijen rahatlayamaz!) Oksijen atomlarındaki bu fazlalık yükün dengelenmesi gerekir. Bunu dengelemek için ise, köşelerdeki oksijen atomları yandaki birim hücreye ait başka bir alüminyum atomuyla paylaşılır (resim 4). Böylece yandaki hücrenin ortasında bulunan diğer alüminyum atomunun +3 olan yükü de kendi birim hücresinin dışındaki diğer 6 oksijenden gelecek -3 yükle dengelenecektir. Böylece oksijen atomu başına 6/3 = 0.5 yük daha kullanılmış olur. Geriye oksijen atomlarından ötürü 1 yük kalmış olur (Daha önce 1,5 yük kalmıştı, şimdi de komşu alüminyum atomu içinde 0.5 yük kullanılınca geriye oksijen atomu başına 1 yük kaldı) . Bu yapı 3 boyutta devam ettiğinde oktahedral levha oluşur. Eğer fazlalık yükten ötürü H proton ile dengelenirse (proton artı yüklü olduğu için oksijenin ihtiyacı olan rahatlığı sağlayacaktır) gibsit minerali oluşur. Ama yük dengeleri açısından bakıldığında gibsit mineralinin oluşmasına bir alternatif daha vardır.

Name:  Octa.gif
Views: 4977
Size:  28.1 KB

Resim 3

Name:  Octa2.gif
Views: 5237
Size:  49.1 KB

Resim 4

Silisyum oksidin dört yüzlü birim hücresini incelerken dengelenmemiş elektrik yükü olduğundan bahsetmiştim. Oktahedral tabaka da eğer bir tarafındaki yükünü protonla dengeleyerek gibsit minerali oluşturmamış ise, Proton-Oktahedron-Tetrahedron tabakaları bir araya gelerek yine yük dengesini sıfırlayarak yeni bir levha oluşturabilirler (resim 5). Bunun adı da kaolinit’tir. Bu açıklamayı burada bırakmayı uygun görüyorum. Diğer mineral türlerinin de çeşitli kombinasyonlarla oluşması söz konusu. Çünkü asıl anlatmak istediğim konu bundan sonra.

Name:  Tetocta2.gif
Views: 4954
Size:  19.2 KB

Resim 5
Moleküler boyuttaki bu Silisyum oksit ve alümniyum oksitten oluşan tabakalara levha (sheet) diyoruz. (Devamı var)

Ayazkızı beğendi.
Dogasever Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2010, 22:38   #163
Ağaç Dostu
 
Dogasever's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
Bir diğer olasılık da Tetrahedral-oktahedral-tetrahedral yapıdır. Buna da mika grubu mineraller diyoruz.

Name:  Mica.gif
Views: 5433
Size:  24.4 KB

Bir silisyum oksit bir alüminyum oksit ve yine bir silisyum oksit tabakasının tekrarlanmasından oluşmuştur.

Ayazkızı beğendi.

Düzenleyen Dogasever : 23-09-2010 saat 22:41 Neden: ekleme
Dogasever Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2010, 23:21   #164
Ağaç Dostu
 
Dogasever's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
Katyon değiştirme

Kil sözcüğü iki farklı bakış açısından tanımlanabilir. Birincisi tarımsal açıdan diğeri ise mineral bilimi açısından. Tarımsal açıdan kil, toprağın içinde boyutu 2 mikrondan daha düşük olan toprağın bileşenidir. Yukarda mineralojik açıdan tanımlamaya çalıştığım kil ise, silisyum oksit ve aluminyum oksit tabakalarından meydana gelir. Temel birimi çok iyi tanımlanmış kristal yapısına sahip levhalardan (sheet) oluşur. Tabakalar üst üste yığılmış tetrahedral silisyum oksit (silika) ve oktahedral alüminyum oksit (alumina) levhalarından oluşur. Bir levha ya bir sıra silika (Tetrahedron ya da kısaca Te) ve bir sıra aluminadan (Oktahedron ya da kısaca Ok) oluşur veya Te-Ok-Te olmak üzere üç sıradan oluşur. (Yukardaki mesaj). Doğa her zaman mükemmel değildir ve bazen bu yapıda benzer boyutlardaki katyonlar yer değiştirebilirler. Örneğin, Tetrahedron yapıdaki bazı silisyum atomları, alüminyum atomları ile yer değiştirebilir. Yani Allah her şeyi özene bezene yaratmış ama bu tür hataların ouşmasına da göz yummuş dersek yanlış olmaz. İyi ki de böyle hatalar olmuş yoksa halimiz nice olurdu. Bakın Tetrahedral levhadaki bazı silisyum atomlarının yerine yanlışlıkla Alüminyum atomları gelince neler oluyor görelim. Si +4 değerlidir. Yani rahatlaması için 4 serbest elektrona ihtiyacı vardır. Alüminyum ise +3 değerlidir. Yani rahatlaması için 3 elektrona ihtiyacı vardır. Kil levhası içine Silisyum yerine Alüminyum girince, daha önceden silisyumu rahatlatan eksi (-) yüklerden biri açıkta kalıyor (Yukardaki mesajlardan hatırlarsanız bu eksi yükler oksijen atomunun etrafında dolşaan serbest elektronlardan geliyordu!). Sonuçta kil tabakasının tamamında eksi yük fazlalığı ortaya çıkıyor. (Tüm tabakada milyarlarca atom var ve yine birçok sayıda silisyum atomu kazayla alüminyum atomuyla yer değiştirebiliyor.) İşte kil tabakası bu yüzden eksi yüklü. Şimdi de eksi yüklü bu kil tabakasının rahatlamaya ihtiyacı var. Artı yüklü ne bulursa üstüne yapıştırıveriyor. Toprağın içindeki sıvı fazda çözünmüş halde bulunan Kalsiyum (Ca+2) Magnezyum (Mg+2) ve Amonyum gibi pozitif (artı) yük taşıyan iyonlarda (besin maddeleri ve diğer mineraller) kil tabakasına gidip yapışarak bu rahatlatma görevini görüyorlar. Aslında her şey bir kazayla başlamış gibi görünse de tıkır tıkır saat gibi işliyor.

Dogasever Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2010, 00:05   #165
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: istanbul-Gelibolu
Mesajlar: 1,829
Teşekkürler sayın doğasever, toprağın içindeki kilin görevini mükemmel bir şekiklde açıklıyarak katyon değişimiyle bitkilerin topraktan besin alımlarınıdaki sır perdelerinide aralamış oluyorsunuz.

Acemi caylak arkadaşımızın toprak ve mikro biyoloji başlığında bu güzel çalışmalara katkılar ile bu başlıkta çok güzel paylaşımlar sergilenmektedir, bu konuda emekleri geçen bütün arkadaşlarıma şükranlarımı sunarak bu çalışmaların takipçiliğini yapmak bizler için büyük bir zevk olmaktadır, en iyi dileklerimle çalışmalarınızda başarılar dilerim.

epsody Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2010, 00:10   #166
Ağaç Dostu
 
Dogasever's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
Toprak içindeki kilin yapısı

Atom düzeyinde kilin yapısına baktık. Şimdi de atom düzeyindeki bu yapıyı belirli bir hiyerarşi içinde adım adım gerçekte toprak içindeki kilin yapısı ile ilişkilendirelim:

Name:  layer.jpg
Views: 5085
Size:  34.1 KB
Resim 1

Name:  stack.jpg
Views: 4796
Size:  42.2 KB
Resim 2

Toprakta kil tabakaları serbest değildir ve daima karmaşık yapılar halindedir. Bu tabakalar birbirine paralel şekilde yığılmış yığınlar halindedir. Tabakalar arasında boşluklar da vardır. Bu tabakalar arasındaki boşluklara susuz ya da sulu katyonlar ve su da girebilir. Kil mineralleri hiyerarşik olarak 3 düzeyde organize olabilirler. (Toprakta 3 farklı düzeyde bulunabilirler).

1) Bir kil levhası aradaki boşlukla birlikte temel yapı birimini temsil eder. (Şekil 1). Buna Birinci yapı diyelim. Bu yapı ayrıca şekil 2’de de Sheet (levha) olarak bir çizgi olarak görülebilir.

2) Levhaların düzenli biçimde istifi (yığılması) ikinci yapısal düzeyi temsil eder (Şekil 2’de tek çizginin altında görülen üst üste çizgiler, her biri bir levha olmak üzere)

3) Toprakta ayırt edilebilen parçacıklar halinde görülen ise üçüncü yapısal düzeydir ve şekil 2’de düzenli çizgilerin altındaki şekildir. (Buna bir yere kadar içerdiği düzenlilikten ötürü kristalimsi yapı da diyebiliriz)
4) Son olarak da yukarda madde 3’de bahsedilen parçacıklar bir araya gelerek 3 boyutlu topaklar (assemblages) oluştururlar. Kil parçacıklarının aralarında gelişigüzel boşluklar olduğuna dikkat ediniz. Kil içinde su iki farklı yerde bulunur. Biri levhaların yüzeylerindedir. Diğer su bulunan yer ise, topakların içindeki Madde 4’te bahsettiğim boşluklardadır. Bu boşluklardaki su kapiler gücün etkisiyle yerinde durmaktadır. İşte bu kapiler gücün etkisi altında olan su, bitkilerin ve mikroorganizmaların kullanımına sunulur.

Kil, yukarda bahsettiğim özelliklerinden ötürü topraktaki en reaktif mineral bileşendir. Bu reaktiflik sayesinde, toprağın kimyasal, biyolojik ve fiziksel özelliklerine önemli derecede katkıda bulunur. İklim değişikliklerinden ve sulama, drenaj, gübre uygulanması, sıkıştırma ve toprağın koşullandırılması gibi kültürel uygulamalardan kaynaklanan harici fizikokimyasal ve fiziksel koşullara karşı son derece hassastır.

Kaynak: Soil Fragile Interface, P. Stengel, S. Gelin, Science Publishers Inc., ISBN: 1-57808-219-6, 1998, Sayfa 4-7

Ayazkızı beğendi.

Düzenleyen Dogasever : 24-09-2010 saat 09:04 Neden: ekleme
Dogasever Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2010, 06:07   #167
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi kayastop Mesajı Göster
sa.değerli acemiçaylak emeğine sağlık sizin yazılarınızı büyük bir zevkle takip ediyorum BİOCHAR ile ilgili nasıl yapılır deteylı bilgi verirseniz ayrıca memnun olurum şimdiden çok teşekkür ediyorum abi selametle.aeo
Sn. Kayastop,

Daha önce Ggirgin tarafından linki verilen aşağıdaki dökümanda biyochar ile ilgili bilgi var. Resimler kolayca anlaşılabiliyor. Sn. Verdoque çeviriyi bitirince elimizde Türkçesi olur diye düşünüyorum. Eğer acilen lazımsa ben özet bir çeviriyi buraya eklerim. Aşağıdaki linke tıklayarak resimlere ulaşabilirsiniz.

Biochar ile ilgili bilgi16. sayfada

Ayazkızı beğendi.
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2010, 16:20   #168
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Bir önceki mesajda sözettiğim Ted Mikhail'in kendi geliştirmiş olduğu (SWEP) özel toprak testi. Rapor çok ayrıntılı. Bence fikir vermesi açısından mutlaka incelenmeli. Bu raporu görünce bizdeki toprak testlerinin ne kadar yüzeysel olduğu görülüyor.

Organic-Complete-Report

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-09-2010, 19:26   #169
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Kimyasal gübrelerin zararını biliyoruz. Bu konu tartışma götürmeyecek kadar açık.

Ancak madalyonun birde diğer yüzüne bakalım. Organik gübre ve kompost üreticileri toprak farkı gözetmeksizin her toprak için kompost ve organik gübre kullanmayı ısrarla öneriyorlar. Organik maddece fakir topraklar için bu söylem tamamen doğru. Oysa organik maddece zengin topraklar için bu söylem doğru değil. Çünkü toprakta hem yararlı hemde zararlı mikroorganizmalar bir arada bulunmakta ve sağlıklı bir toprakta yararlı organizmalar zararlı mikroorganizmaları baskılamakta ve kontrol altında tutmaktadır. Bu yüzden organik maddece zengin topraklara organik madde ilavesi tamamen gereksiz ve üstelik bitki sağlığını olumsuz etkilediğine dair ciddi iddialar var.

UBYİ açısından ele alırsak çoğumuzun toprağında organik madde eksik olduğu için gönül rahatlığı ile yukarıdaki söylemi es geçebiliriz. Ancak özellikle evlerinin bahçesinde bitki yetiştiren arkadaşların toprağa sürekli organik madde ilave etmeleri yarardan çok zarara neden olabilir.

Bu konularda oldukça fazla makalesi bulunan MasterGardener Magazine yazarı ve bahçe bitkileri uzmanı Dr. Linda Chalker-Scott kompostun her derde deva olduğunun tamamen bir efsane olduğunu, kompost yerine toprakta daha uzun süre kalıcı ve yavaş yavaş çözünen malç uygulamasının daha yararlı olduğunu söylüyor. Doğru bir malç uygulaması içinse, Sn. Linda Chalker-Scott'un aşağıdaki önerileri dikkate alınması gereken öneriler.


Agaç kırpıntıları ve öğütülmüş dalları içeren malçın içerisinde bulunan mantar çeşitleri genelikle parçalayıcı türlerdir, patojen türler değildir.

Sağlıklı toprak içerisinde optimum kök gelişmesi için zaten yeterli miktarda mikoriza çeşitleri vardır.

Sağlıklı ve yeterince hava boşluğu içeren aerobic topraklarda yararlı mantar çeşitleri zararlı çeşitlerini baskılarlar.

Sağlıklı bir bitki oportünist patojen mantarlara duyarlı değildir.

Malçı toprağa karıştırmayınız sadece üst yüzeye toprağın ısı ve nemini tutması için örtü gibi seriniz. (Hatta bazı yazarlar bunun için "toprağın mantosu" kavramnı kullanıyorlar.)

Malçın yapılmış olduğu ağaçlarda olabilecek oportünist patojen mantarların sağlıklı bitkilere bulaşmasını önlemek için malçı bitki gövdesine yakın olmayacak şekilde toprağa seriniz.

Ayazkızı beğendi.

Düzenleyen acemi_caylak : 27-09-2010 saat 07:49
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-09-2010, 00:03   #170
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak Mesajı Göster
....

Agaç kırpıntıları ve öğütülmüş dalları içeren malçın içerisinde bulunan mantar çeşitleri genelikle parçalayıcı türlerdir, patojen türler değildir.

....

Malçı toprağa karıştırmayınız sadece üst yüzeye toprağın ısı ve nemini tutması için örtü gibi seriniz. (Hatta bazı yazarlar bunun için "toprağın mantosu" kavramnı kullanıyorlar.)

Malçın yapılmış olduğu ağaçlarda olabilecek oportünist patojen mantarların sağlıklı bitkilere bulaşmasını önlemek için malçı bitki gövdesine yakın olmayacak şekilde toprağa seriniz.
Emeğine sağlık Acemi usta,

artık bir dal üğütücü almak şart oldu.
Sevgili epsody' nin dal üğütücü için bu kadar ısrar etmesinin bir sebebi varmış.

Ayrıca buradan Muttalip bey'e de duyurulur.

Halil Önen Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-09-2010, 09:58   #171
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Linda Chalker-Scott'un kendisi bahçe bitkileri konusunda uzman olduğu için malç ve kompost konusunda oldukça fazla makalesi var. Permakültürde de önerilen gazete veya mukavva kağıdı serme yönteminin zararlı otları önlediğine dair ciddi bir bilimsel araştırma olmadığını ve ayrıca gazete kağıdı ve mukkavvadan yapılan malçlarda aşağıdaki zararların olabileceğinden söz ediyor.

Gazete kağıdı, mukavva ve karton parçlarından yapılan malçlarda, kartonun üstü zararlı atlı karıncalar, altı ise kemirgen türleri için iyi bir yuva olabilir. (Hatta ingilizce cennet anlamına da gelen haven kelimesini kullanıyor.)

Gazete kağıdı ve kartondan yapılan malçlar ağaç kabukları ve bitki artıklarından yapılan malçlar kadar etkili değildir.

Gezete kağıdı ve kartondan yapılan malçlar toprağın hava ve gaz geçişini azalttığı için patojen zararlılar için uygun anaerobik ortam oluşturabilir.

Özellikle çok kuru gazete kağıtları ve mukavvalar su geçirmez bir levha gibi davranarak yaz aylarında yağan yağmurlardan toprağın yararlanmasını engeller.

Gazete kağıdı ve mukavva malç uygulaması yapan bahçelerde çalı türü ağaç ölümlerinin uygulama yapılmayan alanlara oranla daha fazla olduğunu gözlemledim.

Sonuç olarak en iyi malç agaç dalları ve kabukları ile bitki saplarından yapılan malçlar. Ki bunlarda toprağa karıştırılmayıp, ağaç gövdesinden uzağa bir örtü gibi serilmeli.

Ayazkızı beğendi.

Düzenleyen acemi_caylak : 27-09-2010 saat 07:49
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-09-2010, 20:26   #172
Ağaç Dostu
 
bayindirmevki's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-07-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 442
Teşekkürler acemi usta,

Ebeyidir kağıt örtü ile desteklenmiş malç konusuna kafayı takmış ve seneye denemek için not etmiştim. Ama içim rahat değildi. Bunların altı nasıl olaki diye düşünüyordum. Yazın hızır gibi yetişti.

Sağolasın.


Düzenleyen bayindirmevki : 26-09-2010 saat 20:31 Neden: imla
bayindirmevki Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-09-2010, 21:17   #173
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak Mesajı Göster
... Permakültürde de önerilen gazete veya mukavva kağıdı serme yönteminin zararlı otları önlediğine dair ciddi bir bilimsel araştırma olmadığını ve ayrıca gazete kağıdı ve mukkavvadan yapılan malçlarda aşağıdaki zararların olabileceğinden söz ediyor.

Gazete kağıdı, mukavva ve karton parçlarından yapılan malçlarda, kartonun üstü zararlı atlı karıncalar, altı ise kemirgen türleri için iyi bir yuva olabilir. (Hatta ingilizce cennet anlamına da gelen haven kelimesini kullanıyor.)

Gazete kağıdı ve kartondan yapılan malçlar ağaç kabukları ve bitki artıklarından yapılan malçlar kadar etkili değildir.

Gezete kağıdı ve kartondan yapılan malçlar toprağın hava ve gaz geçişini azalttığı için patojen zararlılar için uygun anaerobik ortam oluşturabilir.

Özellikle çok kuru gazete kağıtları ve mukavvalar su geçirmez bir levha gibi davranarak yaz aylarında yağan yağmurlardan toprağın yararlanmasını engeller.

.....
Sonuç olarak en iyi malç agaç dalları ve kabukları ile bitki saplarından yapılan malçlar. Ki bunlarda toprağa karıştırılmayıp, ağaç gövdesinden uzağa bir örtü gibi serilmeli.
Hem gazete kağıdı hem karton ile malçlamayı denedim.

Bu permakültürcülerin uyguladığı bir sistemdi.

Name:  dosya1 (17) [640x480].jpg
Views: 5691
Size:  60.3 KB

Ama başarılı olamadım. Özellikle ayrık ve topalak dediğimiz ot ne gazete kağıdı ne de karton dinledi.

Suçu kendimde bulmuştum. Sevgili acami yukarıdaki yazınız için teşekkür ederim. Şimdi içim rahat.

Halbuki malçlamayı, gübre ve üstüne yaşil otlardan yaptığımda daha başarılı olmuştum.

Name:  12345 (25) [640x480].jpg
Views: 5010
Size:  72.4 KB

Gazete kağıdı (4-5 kat) ve karton kullandığımda sulama suyunun üzerinde biriktiğini görmüştüm. Köke ulaşması ise zor oluyordu.

Çürümesini beklemek ise bir yılı alıyordu.

Name:  dosya1 (21) [640x480].jpg
Views: 6014
Size:  62.3 KB

Yeşil otla malçlama etkiliydi. Ama çabuk çürüyerek toprağa karışıyor bir süre sonra etkisini yitiriyordu.

Ançak üç basamak yukarıda anlattığınız kıyılmış dal ve yaprak kırıntıları ile yapılan maçlamanın oldukca etkili olduğununa inanıyorum.

Bu malçlama çok daha iyi...

Hatta dut, çam, zeytin, çitlenbik, badem vb. ağaçların karışımından oluşan malçlama yapmak ve üzerine ema' lamak çok daha etkili olacaktır.

Böylece toprak işlemesiz tarıma _meyve ağaçları için_ ualaşmanın önü açılıyor ve soru işaretleri yavaş yavaş ortadan kalkıyor.

Teşekkürler acami.

Ayazkızı beğendi.
Halil Önen Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2010, 09:27   #174
Ağaç Dostu
 
egetropical's Avatar
 
Giriş Tarihi: 07-06-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 526
bu yıl izmir tarım fuarında yeni ürün buldum TABAN ÖRTÜSÜ(Malç Tekstili). Kumaştan yapılmış gözenekli bir ürün. açıkta 2-3 yıl ömürlü serada 5 yıla kadar dayanıyor.
bu yıl goji bahçesine komple kapama yapmayı düşünüyorum.
gazete, karton ve plastik malç naylonundan daha iyi olacağını tahmin ediyorum.

http://www.galasertarim.com/katalog/...-Malc-Tekstili

Ayazkızı beğendi.
egetropical Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2010, 10:56   #175
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Topraktaki organik madde miktarı konusunda merak ettiğim bir şey var. Ülkenin topraklarında genel olarak organik madde miktarı eksiktir. kaba bir ortalama ile 1,5 civarında çıkıyor. Normal seviye de 2,5 gibi yanılmıyorsam. Bir takım sıvı organik gübrelerin broşürlerinde ve satış söylemlerinde topraktaki organik maddeyi arttırdığı söyleniyor. Öyle ki, broşürlerin hemen hemen üçte biri bununla işgal edilmiş. Bu ürünlerin kullanımı da genelde damla ile.

Sorum şu, dekara 5-10 damla damlatılan bu ürünlerle, organik maddesi 1.5 olan bir dekar arazide, organik maddeyi 2,5'a çıkarmak için kaç damla lazımdır?

tiryaki ve Ayazkızı beğendi.
MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2010, 11:05   #176
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 20-06-2008
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 554
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe Mesajı Göster
Topraktaki organik madde miktarı konusunda merak ettiğim bir şey var. Ülkenin topraklarında genel olarak organik madde miktarı eksiktir. kaba bir ortalama ile 1,5 civarında çıkıyor. Normal seviye de 2,5 gibi yanılmıyorsam. Bir takım sıvı organik gübrelerin broşürlerinde ve satış söylemlerinde topraktaki organik maddeyi arttırdığı söyleniyor. Öyle ki, broşürlerin hemen hemen üçte biri bununla işgal edilmiş. Bu ürünlerin kullanımı da genelde damla ile.

Sorum şu, dekara 5-10 damla damlatılan bu ürünlerle, organik maddesi 1.5 olan bir dekar arazide, organik maddeyi 2,5'a çıkarmak için kaç damla lazımdır?
Güzel soru

pria beğendi.
verdoque Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2010, 11:47   #177
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Ben hiç birinin olaya bu kadar ciddi yaklaştığını düşünmüyorum. Dikkat edilirse hepsinde aynı söylem var.

acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2010, 12:51   #178
Ağaç Dostu
 
Dogasever's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
Sn Meyvelitepe
Guzel bir soru sormussunuz. Kabaca bir hesap yaparsak, 1 dekar alandaki sadece ust topraktaki (0,25 metre derinlik) organik madde icergini %1 artirmak icin 5 milyon damla gerektigini asagidaki gibi bulabiliriz.

Toplam hacim: 1000 m2 X 0,25 m = 250 m3
Topragin yogunlugu genelde 2 ton/m3 tur.

Toplam agirlik: 2 ton/m3 X 250 m3 = 500 ton

Kac kg sivi organik gubre lazim:
500 X 0,01 = 5 ton = 5000 kg.

1 damla 1 gr olsa;

5000 kg = 5000000 g

Damla sayisi = 5000000/1 = 5000000 (5 milyon damla) gerekir.

Bu yuzden sivi gubreler topragin organik madde miktarini artirmaz, disardan organik madde takviyesi mutlaka sarttir.

Organik maddenin kompost halinde ilave edilmesinde yarar vardir.

Organik madde ile birlikte EM veya esdegeri mikrobiyal urun ilave edilirse, organik maddeden mikroorganizmalarca sentezlenen antioksidanlar, dogal hormonlar, antibiyotikler, biyolojik aktif maddeler en az organik madde kadar degerlidir.

Ayazkızı beğendi.
Dogasever Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2010, 13:46   #179
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Bu hesap bir damlanın hepsinin organik madde olarak toprak kütlesine ilavesini var sayıyor. Oysa bu tür ürünlerin en fazla %30'u organik maddedir deniyor.

Buna göre hesabı bir daha yaparsak, damlama sulama ile bir dekara 500ml verildiğini var sayalım. Her uygulamada yaklaşık 0,16 kg. organik madde eder. Böyle üç uygulama yaparsak yarım kilo eder. Oysa 250m3 (500 ton) topraktaki organik maddenin %1 artışı için 5 ton ilave organik malzeme gerekiyor. Bu da 31250 kere uygulama yapmak demektir. Yılda üç uygulama olsa 10416 yıl eder.

Bu kadar yıl organik madde %1 artsın diye beklenmeyeceğinden, esasen bu kadar yılda zaten bu gibi uygulamalara bağlı olmadan başka değişimler olacağından (bir sürü medeniyet kurulup yok olur. Teorik olarak dahi doğru değil. Matamatiksel bir anlamı da yok. Organik sıvı gübrelerin organik madde miktarlarından söz etmek, dahası bunların toprağın organik maddesini arttıracağı yönünde tumturaklı laflar edip, broşürler bastırmak, mürekkep ve kağıt harcamak ne anlam taşıyor?

Bu durumda, bu gibi ürünleri alıp kullananlara ürün özellikleri açıklanırken bu söylemin kullanılması, alıcıların yanıltılmasına yönelik değil midir?

Ayazkızı beğendi.
MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2010, 13:57   #180
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Bugün muzip tarafımdan kalkmışım, bir soru daha sorayım.

Yüksek pH oranı, çözünür formda olmayan bitki besin elementlerinin bitki tarafından alımını kolaylaştırır mı?

Yüksek PH oranına bir örnek verebilir misiniz? Ya da PH kaçtan kaça kadar olduğunda yüksek PH diye adlandırılır?

Ayazkızı beğendi.
MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 05:45.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024