![]() |
|
![]() |
#31 |
-
Giriş Tarihi: 25-02-2008
Şehir: ankara
Mesajlar: 2
|
Ekolojide İnsan Merkezlilik?! (Çağatay Tavşanoğlu) Günümüzde insan merkezlilik, sahip olduğu doğaya karşı vurdumduymaz ve bencil özellikleriyle ekolojistler tarafından şiddetle reddedilen ve toplumdaki yaygın etkisinin silinmesine çabalanan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsan merkezli yaklaşımlar, insanoğlunun doğayı teknoloji yoluyla katlettiğini ve geri dönülmez bir uçuruma doğru sürüklenmeye başladığını fark ettiği 1960’lardan beri sorgulanmaya başlanmıştır. Bu zamandan sonra geçen 40-45 yıllık dönemde, doğa bilimlerinde ve birçok uygulamalı bilimde ekolojik (bütünsel) bakış açısı yaygınlaşmaya başlamıştır. Ancak özellikle –insana daha yakın duran – sosyal bilimlerde, bu anlayıştan kurtulmaya karşı bir direnç ortaya çıktığından dolayı, doğa bilimlerindeki kadar hızlı bir ekolojik düşünce dönüşümü yaşanamamıştır. İnsanı dışlayarak ekosistemlerin devamlılığının sağlanamadığının fark edilmesiyle birlikte, ekoloji biliminin çok disiplinli bir alan haline gelişi, ister istemez birçok sosyal bilim dalının da ekoloji ile çalışma zorunluluğunu doğurmuştur (Kışlalıoğlu ve Berkes, 1994). Bunun sonucunda da, sosyal bilimlerde ekolojik kıpırdanmalar yaşanmış ve “sosyal ekoloji” ya da “insan ekolojisi” olarak adlandırılan kavram ortaya çıkmıştır. Editörlü bir kitapta yayınlanan bir makalede (Kaplan, 2005), “ne kadar insanmerkezlilik?” sorusu, kentsel ekolojik planlamada geleneksel paradigmayla ekolojik paradigma arasındaki zıtlıklar sentezlenmeye çalışırken sorulmaktadır. “Ekolojist yaklaşımların içine biraz da insanmerkezlilik katalım, ama ne kadar?” söylemi aslında ekolojist bilimciler açısından yadırganacak bir durumdur. Bunun sebebi, 21.yy’da yaşadığımız bu günlerde artık bu tarz indirgemeci “çevreci” yaklaşımların ekolojik yaklaşımların içine sokulmaya çabalanmasına son verilmesi gerekmesi ve ekolojist paradigmanın, kentsel alanların planlanmasında ana ekseni oluşturmasının kaçınılmaz olmasıdır (Kaplan, 2005). Böyle bir sorunun sorulması, sığ kapsamlı “çevre” yaklaşımlarının hakim olduğu yıllara dönülmesinin beklendiği hissini uyandırmaktadır. Gerçi, yazarın makalesinin aslında, 1994 yılında yayınlanmış bir sunumun yalnızca –yazarın kendi deyimiyle- “tümce ve sözcük düzenlemesi yapılarak” 2005 yılında yeniden yayınlandığı göz önüne alınırsa, bu belki hoşgörülebilir! Ancak, bu noktada yazarın on bir yıl boyunca ilgili literatürü de takip etmediğini görmek üzücüdür. Makalede yer alan ilginç bir nokta da, temelde farklı kavramlar olan insan ekolojisi ile sosyo-biyolojinin özdeşleştirilmesidir. Sosyo-biyolojinin, insana uygulanabilecek kısımları hakkındaki tartışmalar halen sürüp gitmektedir (bkz. Gould, 1997). Oysa insan ekolojisi, ekolojinin ve sosyal bilimlerin buluştuğu bir noktadır ve çok disiplinli “çevre bilimleri” adı altında, günümüzde insan tarafından yaratılmış birçok ekolojik sorunun çözümünde baş rolü oynamaktadır. Daha önce tarafımızdan vurgulandığı gibi, sosyal bilimci adaylarına ekoloji dersinin hangi içerikle verilmesi gerektiği ülkemizde önemli bir sorun oluşturmaktadır (Tavşanoğlu, 2004). “Çevrebilim” adı altında yutturulmaya çalışılan olgunun aslında “ekoloji” olmadığı artık ortaya çıkmıştır.(Çalgüner, 2003). Nitekim, konunun son yıllarda yoğun olarak tartışılmasıyla birlikte olguyu savunan ana kitap olan “Çevrebilim”in son baskısında adı “Çevre Politikası” olarak değiştirilmiştir (Keleş ve Hamamcı, 2005). Kapsamlı bir ekoloji dersinin sosyal bilimler öğrencilerinden önce, ekoloji konularında yeterince bilgi sahibi olmadan fikir yürüten bazı sosyal bilimci akademisyenlere de “ne kadar!” ve “ne içerikte” verilmesi gerektiğini de sanırım ekologların bundan sonra düşünmesi gerekecek. Dr.Çağatay Tavşanoğlu Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Ekoloji Anabilim Dalı Kaynakça: Çalgüner, Tahir., 2003. Çevre mi Ekoloji mi? Nobel Yayın Dağıtım, 104 sf., Ankara. Çalgüner, Tahir., 2005. “Ekolojik bilim paradigması” ve planlama. Çalgüner, T. (ed.) Şehircilik Çalışmaları’nda, sf. 267-299, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Gould, S.J., 1977. Darwin ve sonrası: doğa tarihi üzerine düşünceler. (Çeviri: Temürcü, C., 1998, Tübitak Popüler Bilim Kitapları), 313 sf., Ankara. Kaplan, Hülagü., 2005. Yeni bir kentsel tasarım paradigması olarak ekolojik kentsel tasarım: açımlanması, temel ilkelerinin belirlenmesi ve insan merkezlililğin yorumu. Çalgüner, T. (ed.) Şehircilik Çalışmaları’nda, sf. 147-168, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Keleş, R., Hamamcı, C., 1998. Çevrebilim, 3. baskı. İmge Kitabevi, 368 sf., Ankara. Keleş, R., Hamamcı, C., 2005. Çevre Politikası, 5. baskı. İmge Kitabevi, 427 sf., Ankara. Kışlalıoğlu, Mine., Berkes, Fikret., 1994. Ekoloji ve Çevre bilimleri. Remzi Kitabevi, 350 sf., İstanbul. Tavşanoğlu, Çağatay., 2004. Ekoloji ≠ Çevrebilim: tartışmaya doğa bilimleri cephesinden bir bakış. Üç Ekoloji 3: 139-141. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#32 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Doğanın tahribinin tek sorumlusu "para"dır. Bir ormana odun, bir ağaca kereste, bir keçiye pirzola, bir eve kira geliri, tatile lüks bir otel, ayağımıza bulaşan bir çamura pislik gözüyle bakıyoruz. Ardından festivaller düzenliyoruz,adında çevre, doğa vs. kelimeler olan. Hepsi hikaye. Adı doğa çevfe festivali ama festival korunması gereken doğa parçaları üzerinde yapılıyor, Türkiyede de çok değişik vaadler (güya ideallar) le seçilen adamlar dopdolu, partisi ne olursa olsun,herkes torbayı doldurma derdinde. Vatandaşla güya diğer partililerle düşmanmış gibi konuşup sonra da karşılıklı kadeh tokuştururlar. İnsan ömrü kısa, Üzümlüye fabrika yapılırsa yapılsın, devam eden nesil düşünsün. Değil mi? Yatağan'a filtre taktırabildiler mi. Bildiğim kadarıyla hayır. Neden dersiniz. Vatandaşın tarım zararını ödemek filtre yaptırmaktan daha ucuz. İnsan sağlığı bozulmuş, insanlar ölmüş kimin umurunda. Yaban ellerin köpeğinini canı bizim insanımızın canından daha kıymetli. Ohh içimi döktüm. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#33 |
Ağaç Dostu
|
Doğa insanın kirletmesi için vardır.
Merhaba. Saat 10,30' da National Geography adlı televizyon kanalında bu sorunun cevabını nedenler ve sayılar ile verildi. Bir insanın doğumundan ölümüne kadar kullandığı malzemeler ve atıklar anlatıldı. Mesela hayatımız boyunca 34 milyon kez göz kırptığımız, Yıkanmaya 1 milyon litre su harcadığımız 185 şişe losyon 200 şişe şampuan, 1,600 bebek bezi, 150 tüp diş macunu 3,5 buzdolabı ve fırın ve çamaşır makinası, ve bunun gibi çok güzel istatistiki bilgiler verildi. Sonuç korkunç. Demek ki doğayı biz kirletiyoruz ve biz tahrib ediyoruz. Ama bir gerçeğin altını daha çizmek lazım. Birçok doğayı sevdiğini sanan kişi de teknoloji kullanarak bu işi hızlandırıyor. Mesela bilgisayarımızı üretmek için 150 litre kimyasal kullanılıyormuş. Peki bu kimyasal nereye gidiyor ? Programda, Bu gün kullanmadığımız ancak yakın bir gelecekte onlar olmadan yaşayamayacağımız nesneler diye bir şeyden de söz edildi. Bunlar teneke kutu, fritöz, mikrodalga fırın, bisiklet, buzdolabı, çamaşır makinası, çamaşır asma telleri, cd, ısıtıcılar, bilgisayarlar, deterjanlar, video, kozmetikler, kurutma makinası, yeni ürünler, daha yeni ürünler den bahsedildi. Bazılarının artık çok gerekli malzemeler olduğunu varsaysak bile geri kalanları kullanmamamız için yeterli neden var. Programın sonunda, bazıları doğada birkaç yılda kaybolabilecek ama birçoğunun petrol türevi olması nedeniyle 5,000 yıl kadar dayanabilecek plastikli malzemeden yapılmış çocuk bezi gibi ve aspiratör filtresi gibi ürünler olduğu vurgulandı ve yaşamı boyunca bir insanın kullandığı malzemeler bir meydanda sergilendi. Taksim kadar olmasa bile Şişli meydanı kadar bir alanı doldurduğu görüldü. Kimseden Musa gibi yaşamasını beklemiyoruz. Ama doğayı korumak istiyorsak, kullandığımız malzemeleri seçerek kullanalım, ne kadar atık kalacağını ve nelere mal olacağını düşünelim. Artık seçici olmanın zamanı geldi. Bir anlık rahatlığımızın veya şıklığımızın dünyamıza nelere mal olduğunu bilerek yaşarsak, bazılarından vazgeçebiliriz sanıyorum. Saygılar. Düzenleyen Oğuz Karsan : 03-03-2009 saat 20:05 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#34 |
Ağaç Dostu
|
Üç çocuk dedi olmadı, sonra beş,altıya çıkardı, ispat için dokuz çocuklu bir aileye plaket verdi. (plaketi verirken ne dediğini çok merak ettim ![]() Bilimsel olarak çok çoğun iyiliğinin kanıtlandığını savundu. Bence doğanın tahribinin birinci nedeni bu zihniyetler........ |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#35 |
Yeni Üye
|
Tabi kim olabilir ki? Yasadigimz gezegenin akili canlilari (yani insanlar). Bence yasadigimiz Dünya`yi böyle hoyratca kullanmak akil isi degildir. Dünyamizda yasayan canlilar arasinda insanlardan baska hicbir canli cevresinin sonunu getirmiyor. Göya Insanlar en akkili yaratikmis Dünya´da. ------ Unutmamalıyız ki, sağlıklı bir çevre için vereceğimiz her hizmet, kendi sağlığımız ve çocuklarımızın geleceği içindir. www.cevremizikoruyalim.de.tl |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#36 |
Ağaç Dostu
|
Çevreyi Çevre Bakanlarından Korumalıyız
Bu haberi gördünüz mü? ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#37 |
Ağaç Dostu
|
Merhaba. Sn. berduray, Eklediğiniz yazıyı okuyunca pek şaşırmadım. Halka hizmet edeceğiz vaadiyle iktidara gelen her siyasinin, ülkemiz insanına değil de kendine ve yandaşlarına hizmet etmesi sanki bir gelenek haline gelmiş. 1. sınıf tarım arazisinin üzerine bile kendi çıkarları doğrultusunda inşaat izni verebilenler var. Esas düşündürücü olan, işledikleri suç sayılabilecek icraatlarından dolayı şimdiye kadar kimsenin hesap vermemeyi becerebilmiş olması. Acaba çok duyarsız mıyız? Saygılar |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|