07-07-2005, 07:47 | #1 |
Ağaç Dostu
|
Küre Dağları Milli Parkı, yaz aylarıyla birlikte doğa tutkunlarını ağırlamaya başladı. Ankara'ya 240, İstanbul'a ise 520 kilometre uzaklıkta bulunan Kastamonu'nun Pınarbaşı ilçesi, Küre ormanları içindeki doğal güzelliklere en yakın yerleşim birimi olma özelliği taşıyor. Ormanda kayın, gürgen, çam, meşe ve köknar gibi başlıca ağaç türleri bulunuyor. Orman içindeki köyler de zengin kültür ve folklorik özellikleriyle dikkat çekiyor. Geleneksel 'fistan' kıyafeti giyen Pınarbaşılı kadınlar, doğanın görüntüsüyle uyum içinde bulunuyor. Küre Dağları, Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından 'Avrupa'daki tehdit altında bulunan ve korunması gereken dokuz sıcak noktadan biri' olarak ilan edilmişti. Pınarbaşı Belediye Başkanı Halil Sarımeşe, ilçeyi turizme kazandırmak için başlattıkları çalışmaları sürdürdüklerini ve ziyaretçiler için konaklama sorununu çözmenin en önemli hedefleri olduğunu söyledi. İlçede bir süre önce tarihi Paşa Konağı'nı onararak pansiyon haline getirdiklerini de belirten Sarımeşe, orman köylerinde bulunan ahşap evleri de turizme kazandırmak için köylüleri pansiyonculuk konusunda bilgilendirme çalışması sürdürdüklerini açıkladı. Belediye imkanlarıyla bölgeye gelecek ziyaretçiler için konak yapım çalışması başlattıklarını ve misafirlerin, Ilıca köyü yakınlarında bulunan 70 yatak kapasiteli bungalovlarda ağırlanabileceğini anlatan Sarımeşe, yaz aylarında turist sayısının arttığını söyledi. Kaynak: http://www.cnnturk.com.tr |
11-07-2005, 12:26 | #2 |
Ağaç Dostu
|
Küre ormanları doğa tutkunlarını bekliyor
Küre ormanlarındaki doğal güzellikler: Ilgarini mağarası: Sorkun yaylasındaki dünyanın dördüncü mağarası olan Ilgarini mağarası, 160-220 milyon yıllık. Mağaradaki sarkıt ve dikitler ise 1 milyon yıllık. Mağaranın uzunluğu 850 metre, derinliği de 250 metre. Roma ve Bizans döneminde yerleşim ve dini amaçlarla kullanılan mağarada seramik, küp parçaları ile lahit, su sarnıcı, şapel ve fırın kalıntıları bulunuyor. Valla kanyonu: Pınarbaşı'nın 26 kilometre kuzeyinde Muratbaşı köyü yakınlarında, Devrekani çayı ile Kanlıçay'ın buluştuğu yerde başlıyor. Kuzeyde bulunan Cide'ye doğru yaklaşık 10 kilometre uzanan kanyon, Hamitli köyü yakınlarında sona eriyor. Kanyonun iki tarafında bulunan 800- 1200 metrelik kayalıklarda kartal, şahin, akbaba gibi kuş yuvaları bulunuyor. Ilıca şelalesi: Ilıca köyü yakınlarındaki şelalede, su 15 metreden dökülüyor. Suyun döküldüğü alanda doğal bir havuz bulunuyor. Çok sayıda ağaç ve bitki ile çevrili olan havuzun kumsalı da bulunuyor. Ilıca hamamı: Ilıca köyündeki hamam Bizans döneminden kalma. Yontma taştan yapılmış kubbe şeklinde iki metre genişliğinde, üç buçuk metre uzunluğunda ve 1.80 cm. yüksekliğindeki hamamın duvarlarında sabunluklar da bulunuyor. Hamamın yaz ve kışın su ısısı 23 derecede tutuluyor. Horma kanyonu: Zara çayının geçtiği kanyonda, suyun taştaki kireci aşındırmasıyla oluşan derin çukurlar bulunuyor. Kanyon, 3.5 kilometre uzunluğunda. Kaynak: http://www.cnnturk.com.tr |
22-03-2010, 15:51 | #4 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 23-06-2009
Şehir: Ankara
Mesajlar: 5
|
Fotoğraflardan ve bilgilerden anladığım kadarıyla çok güzel bir alan.Böyle bir yerden haberdar değildim.Bilgilendirdiğiniz için çok teşekkürler. |
22-03-2010, 16:31 | #5 |
Ağaç Dostu
|
Muhteşem güzellikler. Oraları öylece komamak lazım. Ne kadar çok insan dolaşırsa o kadar çok para gelecek demektir. Altın madeni yapıp kazarak, keserek kısa zamanda tüketmektense, zamana yayarak tüketmek daha evla görünmekte. Geçende gençlik yıllarından beri görmediğim bir tanıdık çayımı içmeye uğramış, hoş beş ettik sonra pazar günleri üyesi olduğu kulüple dağlara gitmekteymişler. İzmirde 30 kulüp var dedi. Her hafta sonu sadece İzmirde 30 otobüs dolusu insan dağları dövmekte imiş. Tüm Türkiyede kaç kişi her pazar yaban hayatta acaba. O hayatın yerlileri nasıl katlanmaktalar acaba bu yoğun ziyaretlere dedim. Biz patikalardan yürüyoruz ama dedi. İyi bari dedim. Yaban hayata bu kadar ilgi iyi değil. Sonu hayra elamet değil en azından. Sahillerin hali ortada, güzellikleri resmedip yayınlamak iyimi diye iyice bir düşünmekte fayda var. |
22-03-2010, 18:17 | #6 | |
Ağaç Dostu
|
"Yollar yürümekle aşınmaz" iken, dağlar...
Alıntı:
'Sizin gözlerden, gönüllerden uzak tutularak korumak' olarak ifade edilebilecek düşüncenizi "öğrenciler olmasa, maarif ne güzel idare edilir"e benzetiyorum. Tamam korumacılık, insanı yaklaştırmamak ilk başta çok pratik bir fikir gibi geliyor ama bunun asla çözüm olmayacağı ortadadır. Çözüm insanı da içeren, ancak tahribe varmayan yaklaşımdadır. Doğa'da bulunmayı seven biri olarak yanımızda götürdüğümüz gıdaların artanlarını da kilometrelerce sırtımızda taşıyarak şehre geri getirdiğimizi söyleyebilirim. Yaban hayattaki canlıların (hayvanların) huylarını değiştirmemek adına. Kaldı ki dozerle gitmiyor, doğal alanda sadece yürüyoruz, bu bize çok görülmemeli. İnsan olarak, dünyadaki, doğadaki yerimizi anlamak için birlikte zaman geçirmeliyiz diye düşünüyorum. Ve keşke tüm şehirliler doğaya çıksa, kamp yapsa diye de düşünüyorum. Tamam bu en güzel yerlerde yığılmaya yol açacaktır ama ne kadar çok insan, ne kadar çok güzellik görür, yaşarsa o kadar bilinçlenmiş olur. Kimse gitmez görmezse birileri zaten dozerlerle gidecektir. Herkesin gitmesinin gerekmesinin bir nedeni de budur. Bu söylediklerim âfâki sözler değildir, sitemizde çok örneği vardır, açın bakın Oğuz Karsan'ın, Vildan Sönmez'in yazdıklarını okuyun. Nerelere gidip, ne yazılar, ne fotoğraflar eklemişler, doğa için neler yapmışlar ve yapıyorlar. gece doğa ve insan birlikteliğinin sinerjiye daha yakın olduğuna inanan forum kişisi |
|
22-03-2010, 21:48 | #7 |
Ağaç Dostu
|
Sayın gece, Yazdıklarım tamamı ile gönlümden geçenlerdir. Sihirli bir değnek olsa elimde, Küre ormanı gibi özel yerlerin bırakın içinde insan dolaştırmayı, 100 km çevresine yaklaşmalarına izin vermezdim. Ülke büyük, gezilecek yerde çok, el değmemiş yerler aranıp bulunmamalı, bulunursa da umuma ilan edilmemeli, bu hususta kıskanç olunmalı demekteyim özet olarak. Bunuda inanarak yazmaktayım. Daha başka inandıklarım da vardır benzer konularda. Turizm gelecek herşey güzel olacak derler, ben ise turizm gelecek herşey berbat olacak diye düşünürüm. Hoşçakalın. |
22-03-2010, 23:53 | #8 |
Ağaç Dostu
|
Tüm dünyanın insanları, Küre'selleşin! :)
Gönlünüzden geçenleri yazdığınızı görüyorum. Düşüncelerinize de saygı duyuyorum ancak ben de güzelliklerin insanların tümünden sonsuza dek saklanması, paylaşılmamasını 'olması gereken' olarak göremiyorum. İnsanların birçok yanlış, zarar verici davranışı vardır ancak herkesi, sonsuza dek güzelliklerden uzak tutulma ile cezalandırmayı hakedecek kadar kötü değildirler diye düşünüyorum. Siz, turistleri düşünerek, turist ve gezginleri aynı kefeye koymuşsunuz ama turist ve gezgin farklıdır. Amaçları, davranışları, yöntemleri çok ayrıdır. Ancak gezginler çevreye turistler gibi zarar vermezler, en azından bunun için büyük gayret gösterirler. Bazı insanların kendilerini diğerlerinden üstün varsayıp, onları kendi doğruları doğrultusunda sınırlamalarını doğru bir yaklaşım olarak görmüyorum. Kimsenin kimse üstünde böyle bir hak ve üstünlüğü olmadığını düşünürüm. Tabii ki bunlar benim kişisel düşüncelerim, farklı düşünenlerin, düşüncelerini savunup paylaşmasını da 'körlerle sağırlar, birbirini ağırlar' tarzı yaklaşımdan üstün tutmak herkes için daha doğru olsa gerek. Sözlerimin asıl muhatabı mutlak yasakçı düşünce biçimidir. Yoksa ne siz beni tanırsınız, ne ben sizi! Hoşçakalın. Gönlünüzce kalın. gece tüm insanların dünyanın en güzel yer ve yörelerini gezip görmelerini isteyen forum kişisi |
23-03-2010, 02:42 | #9 |
Ağaç Dostu
|
Sayın Hoşseda, haklısın. Sayın Gece, sen de haklısın. Birisi her ikisi nasıl haklı olabilir diye sorarsa? Ona sen de haklısın derim. Tam Nasretinn Hoca'nın fıkrası gibi oldu. Her ikinize de selam ve saygılar. |
|
|