agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Enerji
(https)




Beğeni Düzeni150Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 16-10-2013, 23:01   #151
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
Bakanları yanıltabilirsiniz ama bizi asla!

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-11-2013, 10:57   #152
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 27-05-2011
Şehir: .
Mesajlar: 544
Galeri: 37
Köylülere silahla saldıran HES’çileri İçişleri mi koruyor?

Köylülere silahla saldıran HES’çileri İçişleri mi koruyor

pria ve OSMAN45 beğendi.
gokselcetin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-11-2013, 14:10   #153
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
'BİZ VATANIMIZI KORUYORUZ, ASKER EŞKIYAYI KORUYOR'

Bu akşam saat 18:00 civarında meydana gelen olayla ilgili bilgi veren köylülerden Osman Koç, HES şirketi çalışanlarının jandarma koruması eşliğinde kanyona girdiğini belirterek, "biz burada vatanımızı korumak için demokratik haklarımızı kullanırken Türkiye Cumhuriyeti'nin askeri çoluk çocuğumuzun önünde silahlı eşkiyayı koruyor. Ben devletimden bunu beklemezdim" dedi.



KÖYLÜLER VATANDAŞLIKTAN ÇIKMAK İÇİN BAŞVURACAK!

Olayda bir köylünün yaralandığı bilgisini veren Koç, kurşunların kendisinin de bir metre kadar yakınından geçtiğini söyledi. Ahmetler Kanyonunda HES yapacak yeterlilikte su bulunmadığını da dile getiren Koç, "demokratik bir hukuk devletinde böyle bir zulüm görülmüş değil. Yarın, Ahmetler köylüleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkmak için başvuruda bulunacaklar. Biz Filistin'iz, karşımızda ise İsrail var. Türkiye Cumhuriyeti'nin askeri iki araç önde, iki araç arkada eşkıyayı kolluyor. Ben bu durum karşısında kriz geçirdim. Köylüler beni öldü sandılar. Hala ağlıyorum" diye konuştu.


HES şirketi köylülere kurşun yağdırdı

Bir ülkenin valisi, en doğal hak olan protesto hakkını kullanan yurttaşa ''gavat'' diye hitap edebiliyorsa, bunlar da olur tabii..
Valla direnmeden olmuyor bu işler..
Bizim Çanakkale'de direnen köylüler termik santral projesini durdurdu ve zafer kazandı..
Darısı diğerlerinin başına..

Ayvacık Babadere Termik Santrali Projesi Durduruldu | Çanakkale İçinde

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-11-2013, 14:40   #154
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 24-09-2013
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 93
Erzurum'a bağlı köyümüzde HES yapımı için derneğimizde yaptığımız toplantı sonucu karar aldık.

Köyümüz 2000 rakımda olup. "Allah'ın dağı" diye de nitelendirilebilir. Yaklaşık 5ay tamamen kar altında kalmaktadır. Köyde hiçbir tarımsal faaliyet yapılmamaktadır. 1 tane tavuk bile yoktur. Yaptığımız ön araştırmalar sonucu 500-600 bin liralık bir masrafla mini HES projesini gerçekleştirebiliyoruz. Öncelikli hedefimiz kışın kimsenin kalmadığı, yazın ise yaklaşık 70-80 hanenin yaşadığı köyümüzün elektrik ihtiyacını karşılamak, duruma göre de üretilen elektriği devlete satarak köye gelir oluşturmak.

Hes projelerinin abartıldığı kadar zarara sebebiyet verdiğini düşünmüyorum.

Yukarıdaki haberdeki köyün tanımında "tarım alanı bulunmayan fakir bir orman köyü" ifadesi geçmiş. Şimdi bu ifadeyi kullananlara "orman köylüleri ormanların bakımından, yakacak odun üretilmesinden, ormanın seyreltilerek bakımının yapılmasından mesul olsun" desek. Kıyamet kopar. Çünkü ağaç kesilmez, kutsaldır. Ama biraz geniş ölçekli baksak ormanların bakımsızlıktan içlerine girilemediğini görürüz.

ametarasu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-11-2013, 15:37   #155
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 27-05-2011
Şehir: .
Mesajlar: 544
Galeri: 37
Ülkemizin enerji ihtiyacı kesindir ve bunun için gereken projeler hazırlanmalı ve hayata geçirilmelidir. Bu, ülkenin gelişimi açısından devletin görevlerinden biridir. Sanıyorum ki bu konuda buradaki herkesle hemfikirizdir. Peki, Türk Ulusu’na ait her karış toprakta yapılacak planlamalar için bunun gerekli bilgilendirmelerini tüm açıklığıyla ve çeşitli yollarla vatandaşlarına anlatması da bu görev dahilinde değil midir? Enerjiyi ne ile nasıl üretmeliyiz ve bu farklı kaynakları nerelerde nasıl kullanmalıyız? İşte hepimizin kaygılarının oluştuğu kısım da bu. Problemlerin bir çoğu da bu kısımda oluşmuyor mu?

Her yapılan işe muhalefet etmek hiçbir şey yapmadan sadece yapılanlara kara eleştirilerde bulunmak zaten Türk Milleti olarak bizim tarihi benliğimize aykırıdır. Cumhuriyetimizin kuruluş tarihini biraz olsun incelediğimizde konuşarak değil çalışarak yaptığımız ve başardığımız bir çok örnek bulabiliriz. Eğer söyledikleriniz bu manada ise size katıldığım örnekler de mevcut olacaktır.

“Hes projelerinin abartıldığı kadar zarara sebebiyet verdiğini düşünmüyorum.” cümlenizdeki abartı kelimesinin anlam olarak tam karşılığı bizce ne olmalıdır, neye / nelere göre düşünmemizi istersiniz?

Yanlış anlamadıysam benim paylaştığım haber için yazmışsınız bunları. Yukarıda paylaştığım haberdeki köyün tanımında ise “tarım alanı bulunmayan” değil “yeterli tarım toprağı bulunmayan yoksul bir orman köyü” denilmiştir. Habere göre bu tanımı yapan bir milletvekilidir. Devamında da “Ahmetler Kanyonu’nda gerçekleştirilecek olan turizm faaliyetleri, rafting ve sulama projelerinin köyün geleceği için yaşamsal olduğu” yine bu milletvekili tarafından dile getirilmiştir. Peki bu söylenenler dahi ne kadar bağlayıcı olabilir? Yani yeterli tarım alanının bulunmaması ya da yapılacak preojelerden bahsediyorum.

Asıl söylemek istediğime geleyim;
Bu haberi paylaşmamın sebebi HES projesi değildir. Asıl nedeni, böyle bir projeye olumsuz bakan yerel halka karşı, proje için yetkilendirilmiş firmanın çalışanları tarafından yaşatılan durumdur. Devlet görevlendirdiği şirket çalışanlarını korumakla yükümlü olduğu kadar vatandaşını da korumak sorumlulukları arasındadır.

Kutsalımıza gelirsek, Türk'ün kutsalı her karış toprağıyla vatandır.

Köyünüz için hayırlı olmasını dilerim ki anlattığınız kadarıyla incelememekle beraber gerekli bir proje olarak görülüyor.

gokselcetin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-11-2013, 18:08   #156
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 24-09-2013
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 93
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi gokselcetin Mesajı Göster

“Hes projelerinin abartıldığı kadar zarara sebebiyet verdiğini düşünmüyorum.” cümlenizdeki abartı kelimesinin anlam olarak tam karşılığı bizce ne olmalıdır, neye / nelere göre düşünmemizi istersiniz?
Neye göre, nelere göre için düşünmenizi istediğim husus milletin menfaatidir.

Nefes kesici güç: Çin’de 22500MW’lık Üç Geçit Barajı açıldı - Enerji Enstitüsü

Bu barajın inşaasıyla alakalı bir belgesel izlemiştim. Çevreye verdiği en büyük zararın nehirin bünyesinde barındırdığı alüvyonların gövdede tutulması sebebiyle, nehir boyu devam eden tarım alanlarındaki ürünlerin tamamen yok olacağı öngörülmüş. Dolayısıyla alüvyonları tahliye etmek maksadıyla baraj gövdesine özel kapaklar koyulmuş. Ancak tam manasıyla bir çözüm değil çünkü alüvyonların tahliye edilen kısım %40 a tekabül ediyormuş. Yani %60 lık bir kayıp söz konusu. Belgeselde geçen ifadeye göre kilometrelerce uzunluktaki tarım alanlarını olumsuz etkileyecek bu alüvyon kaybı; 15-20 yılda gerçekleşen büyük sel felaketleri, can kayıpları vb. göz önüne alındığında 20 nükleer santral gücündeki bu baraj için "ödemeye değecek bir bedel" olarak görülmüş. İnşası sırasında 1 milyon kişi de tahliye edilerek inşa edilen konutlara yerleştirilmiş. Bu da ne kadar alanın sular altında kaldığının bir göstergesi. Bizim ülkemizde ise böyle bir baraj inşaa edilemez. O kadar insan evinden taşınmak istemez, çatıya çıkıp çocuğunun boynuna bıçak dayar, kiremit atar, iş makinalarını ateşe verir vb.

Geçen gün haberlerde yine bir "rant düşkünü vatandaş" haberi vardı. Yapılması planlanan 3. havaalanı arazisinin %80'i devlete ait eski kömür ocakları. Devlet hali hazırda hafriyat atıklarını karşılığında para almak suretiyle bu bölgeye boşalttırıyor . (1 taşla 2 kuş) Arazinin geri kalan %20'si ise vatandaşa ait. Vatandaşın gözü açık ya , tarla vasfındaki arazisine kamulaştırma bedeli olarak dönümü "35-55 bin" arasında para ödeniyor diye isyan ediyor. Aslında bu para bile o bölgedeki tarım arazileri için fazla. İstanbul'un dışına çıktığımızda aynı nitelikteki tarlayı dönümü 4-5 bine satıyorlar. Ama vatandaş "hakkımızı isteriz" derken ne kadar haksız olduğunu da haykırıyor adeta. Devleti yeterince söyüşleyemedikleri için isyan ediyor. "Havaalanı yanındaki kıymetli arazi"sine yüksek paralar verilmesini talep ediyor. Şimdi bu vatandaşa sorsak havaalanını ister misin ? diye. Benim tarlamın kenarında kaldığı müddetçe isterim der. Ne şiş yansın ne kebap hesabı.

Neye göre,nelere göre ? Bu bakış açınıza göre değişebilir ama aslolan milletin menfaatidir. Ve taraf olanlar asla tarafsız gözle olaya bakamazlar. Burada kullanılan ifade dahi ne kadar popülist bir yaklaşım olduğunu gösteriyor " biz vatanımızı koruyoruz" sanırsın 100 metre öteden suriye topçuları taciz atışı yapıyor.

Yine Erzurum/ispir ilçesinde incelediğim Borusan'a ait bir HES vardı. Civardaki 2 köyün elektriğini ücretsiz olarak vermek üzere köylüleri ikna etmişler. Savaşmak, direnmek her şeyin çaresi değil. Uzlaşı daha büyük bir meziyet bence.

Yanlış bir durum varsa elbette düzeltilmelidir ancak https://www.facebook.com/note.php?no...15003468523538 vb. "köylülerden, mahallelilerden, falancalılardan işçilere saldırı" başlıklı kim bilir ne kadar haber yapılmıştır bu ülkede. İstenmeyen bir şey varsa müsebbibi işçiymiş gibi saldırılara maruz kalır. Özellikle de kürt işçiler.

Hasıl-ı kelam bu vesileyle Bursa Ulu Camii'nin yapılması esnasında yaşanan bir olayı da kopyalıyorum buraya.

"Yıldırım Bâyezîd Han, müslümanların ibâdet etmeleri için, Bursa’nın güzide bir yerinde câmi yaptırmak istedi. Bu durumdan vezirini de haberdâr etti. Bugünkü Ulu Câmi’nin yeri uygun görüldü ve arsa sahiplerine mülklerinin bedelleri verildi.

Herkes gönül rızasıyla arsalarını verdi. Fakat câminin inşâ edileceği yerde ihtiyar bir kadının evi vardı. “Ben evimi satmam” diye diretiyordu. Ona; “Bize bu ev mutlaka lâzım” denildi ise de, hiç kimsenin sözünü dinlemedi. Sultan Yıldırım Bâyezîd Han kadının yanına gidip, durumu anlattı, fakat fikrinden döndüremedi.

Sonra Sultan, dîvânı toplayarak bu hususu görüştü. Dîvânda, Emir Sultan’a durumun bildirilmesi ve ona göre hareket edilmesi kararına varıldı. Sultan Bâyezîd, Emir Sultan’ın yanına giderek durumu anlattı ve; “Sizin himmetinize muhtacız, yoksa câmi yapılamaz” dedi. O gece ihtiyar kadın rüyasında mahşer günündeki hâlini gördü. Herkes Muhammed aleyhisselâmdan şefâat umup Cennet tarafına gidiyorlardı. İhtiyar kadın da onlar gibi Cennet’e gitmek istedi. Fakat yürümeye gücü olmadığı için, Arasat meydanında yapayalnız kaldı. Bunun üzerine ihtiyar kadın feryâd etmeye başlayınca, zebânîler ona; “Niye ağlıyorsun?” diye sordular, ihtiyar kadın; “Müslüman taife Cennet’e gitti. Ben kaldım onun için ağlarım” dedi. O sırada gâibden bir ses; “Eğer sen de Cennet’e gitmek istersen, Yıldırım Bâyezîd Han’a evini sat, inad etme yoksa inatçılardan olup cehennemlik olursun” dediği anda uyandı. Evini bir nurun kapladığını gördü. “Elhamdülillah ben de Cennet ehli oldum” diyerek sabaha kadar ibâdetle meşgul oldu. Sonra gönül rızâsı ile evini satarak câminin yapılmasına vesîle oldu." mutlu son =)

ametarasu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-11-2013, 12:14   #157
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
...Sözün özü, Anadolu coğrafyası, küresel krizle birlikte damarları tıkanan sermaye gruplarının yağmasına açıldı. Hangi projenin ne amaçla yapıldığının bir önemi yok. Önemli olan iş makinelerinin durmaksızın devinimi. Anadolu, Moğol istilalarından bu yana böyle yağma görmedi! Bütün bunların ayrıntılarını medyadan izleyemiyorsanız, çevrenize bakmanız yeterli. Halka rağmen, 'halk için' yapıldığı öne sürülen binlerce yıkım projesinin yarattığı tahribatı gözlerinizle görün.

Yusuf YAVUZ

Tamamı:

Halka rağmen halk için yapıldı

gokselcetin beğendi.
pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-11-2013, 12:48   #158
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 24-09-2013
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 93
"badem, ceviz, kestane, adaçayı ve benzeri türlerin tarımını yapmaları için 'bozuk devlet ormanı' sayılan yaklaşık 100 bin hektar arazi tahsis edildi."

Köylere Ceviz Dikim Projesi (OGM "Ceviz Eylem Planı")
www.ceviz.biz-- Haberler - Türkiye'nin en büyük ceviz ormanlarından birisi Ordu'ya kuruluyor

İşte bunlar hep talan.

Bu forumun bir başka köşesinde insanlar bu orman vasfını yitirmiş araziler için proje üretmeye çalışıyor. Devlet devasa arazileri ağaçlandırıp 5 yıl süreyle bakımını yapıp köylüye devretme projesi gerçekleştiriyor ancak ideolojiden gözü körelmiş insanlar bunu "talan, yıkım" olarak nitelendiriyor. Yorumsuz =)

meh12 ve bodipar beğendi.
ametarasu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-11-2013, 16:45   #159
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
Konumuz bu değil ama..

Doğrudan doğruya, sadece fakir orman köylüsüne yönelik olarak, ekosistemi de gözeterek verimsiz hazine ve yasal olarak orman görünen alanlarda ceviz gibi ağaçlandırmalar yaparak köylüye hibe etmek çok güzel birşey..azıcık yurt, insan sevgisi olan biri buna karşı çıkmaz ve alkışlar..

Ama..bu işler aşağıdaki gibi oluyor ve yapılıyorsa, yandaşlar gözetilip kollanıyorsa, 5-10 köyü bedava ceviz ormanı sahibi yapıyoruz adı altında birtakım kişiler devlet olanakları ile ihya ediliyorsa,karşı çıkmak her aklı başında vicdan sahibi insanın görevidir:

Dudu: “Benli Deresi Talan Ediliyor” - iskenderun - www.iskenderun.org

YEREL - Marmara Adası talanla karşı karya - Yeni Erdek Gazetesi

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-11-2013, 15:27   #160
Ağaç Dostu
 
ciroz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-03-2012
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,033
Konu' nun adından da anlaşılıyor aslında, konu topyekün bir H.E.S karşıtlığı değil. H.E.S ile enerji üretimi faydalı mıdır, zararlı mıdır da değil. Nedense konu bir çok kereler oraya geliyor ve tıkanıyor. Oysa konu:
Türkiye' nin H.E.S gerçeği.

Çok taze olması açısından, daha bir çok yerde olduğu gibi Ahmetler Kanyon' u ve köyünde olanlar da benzer sebeplerden oluyor.

Özelleştirmeler ile H.E.S şirketlerine verilen ve sürekli başka konularla akıl karıştırılmaya çalışılan temel konu da SU KULLANIM HAKKI ANLAŞMASI.

Ahmetler köyü/kanyonu sitesindeki son yazı:

HES NÖBETİ VE ARDINDAKİ GERÇEK

pria ve gokselcetin beğendi.
ciroz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-11-2013, 13:27   #161
Ağaç Dostu
 
ciroz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-03-2012
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,033
Ahmetler Kanyonunda son durum...

Alıntı:

AHMETLER’DEN “İMDAAT!” SESLERİ GELİYOR! PDF Yazdır E-posta
Pazartesi, 18 Kasım 2013 10:07
18 Kasım 2013… Sanki bir tiyatro oyununda 4. Perde...

Az önce gelen bir mesajda Ahmetlerliler bir kere daha “İmdaaaat!” diye bağırıyor.

Daha önce güvenlik güçlerinin gözü önünde 3 kere silahlı saldırıya ve tacize uğrayan köylüler yine aynı durumla karşı karşıya… Mesajda aynı şirketin tabi ki yine daha önce silah kullanan aynı adamlarla ve elbette yine silahlı olarak iş makineleriyle birlikte kanyona doğru gelmekte oldukları duyuruluyor. Ahmetler Kanyonunda HES Nöbeti tutan köylüler, sabahın erken saatlerinde “bize yardım edin” diye herkesi kanyona davet ediyor.

Adeta bir tiyatro oyunu gibi… Ya birileri şirketle köylüleri birbirine düşürerek bundan bir sonuç elde etmeye çalışıyor ya da bilemediğimiz başka bir plan var! Şimdi bu kanyonla ilgili hukuki süreç bitmeden şirketin bu işi aceleye getirmesi ve kısmen devletin belli birimlerinden destek alması işleri zorlaştırıyor! Çoğunun kimlikleri bile olmadığı söylenen bu elleri silahlı sözde özel güvenlikçiler köylülerden birkaçını öldürsün diye mi bekleniyor? Ya da bir provakasyonla köylülerin suç işlemesi için kışkırtma mı var? Birisi çıkıp söylesin!

Bu acele niye? Mahkemeler sonuçlansın, beklenen raporlar gelsin deniyor, buna rağmen durmadan taciz ve saldırı devam ediyor. Kanyon bir yer gitmiyor; ırmak orada duruyor, köylüler, şirket herkes yerinde kalabilir. Şirketin kanyondaki bozuk iş makinelerini soğukta sabahtan akşama kadar ayakta bekleyen jandarmaya da yazık değil mi?

Şimdi önceki tiyatro oyunu yeniden sahneye konuyor: Silahlı adamlar bu kez daha teçhizatlı olarak köylülere saldırmak üzere kanyona doğru gidiyor. Daha önce 3 kere köylülere silah sıkan, köylülerin üzerine iş makineleri süren, taşla, sopayla, biber gazıyla 3 köylüyü yaralayan şirketin sicilli adamlarının gözü iyice dönmüş olacak ki aynı işi bir kere daha yapmak üzere şu anda köylülerin üzerine yürüyor.

Adeta yeniden sahnelenmek istenen bu oyuna ciddi bir devlet vicdanı lütfen “Dur!” desin… 600 yıldır bu suları, ormanları, toprakları bekleyen yoksul Ahmetleli’ye de biraz merhamet gösterilsin! HES nöbetindeki yaşlı kadınların, genç annelerin niçin orada olduğu konusunda bir empati yapılsın! Karşılaştırmak istemeyiz ama eli silahlıya barış eli uzatan devlet, silahsız ama inançlı Ahmetler’e neden duyarsız kalıyor?

Köylülerden birinin bile burnu kanarsa orada bir daha huzur sağlanabilir mi ve bunun sorumluluğu kime ait olacak?

Bu proje zaten aceleye getirilerek hazırlanmış ve Ahmetler, Gençler ve Güçlüköy’den gizlenmiştir. Şimdi de aynı acelecilik var ve bu işin ardındaki sır perdesi aydınlanmadı. Çünkü bu derenin sadece üst taraflarında bir miktar su var ve 25 km aşağısı kurumuş durumda. Burada HES icat edenler gelip buraya bir kere daha baksınlar ve marifetlerini görsünler… Aralık gelmiş, su yok, değirmen neyle dönecek? Kuru dereye HES yapılıyor, köylünün içme ve sulama suları satılıyor, kanyon havzasındaki 15 köyü besleyen sular kuruyacak. Bakanın, genel müdürün, valinin, il müdürlüklerinin ve okuyup bu memlekete hizmet edecek mühendislerin imzasıyla olmayan sular bir şirkete satılacak… Bölge insanı yarın bırakın sulama suyunu, içecek su bulamayacak… Sonra da kitabına uydurulmuş projelerin arkasına geçilip “E canım projede her şey yasalara uygun” denecek. Köylü duyar duymaz mahkemeye başvurunca da “zaman aşımı” bahane edilecek. Yahu “hakkın, hukukun” zaman aşımı olur mu? İnanılacak şey değil! Yazık, çok yazık!...

İnsaf ve vicdan sahipleri bu konuyu takip etsin! Lütfen, Ahmetler’den yükselen “İmdat!” sesine duyarlı olan herkes kulak versin! Bugün kanyondaki köylülerin başına bir şey gelmesin diye herkesin dualarını bekliyoruz…

Not:

Saat 11.30'da kanyondan bildirildiğine göre;

Şirketin adamları köylülere doğru gitmek için yolda bekleyen askere de saldırdı. Sonradan gelen destekle, jandarma şirketin adamlarını durdurdu ve iş makinelerini geri çevirdi. Jandarmaya teşekkürler...
Kaynak: AHMETLER.NET

pria beğendi.
ciroz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-11-2013, 16:08   #162
Ağaç Dostu
 
ciroz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-03-2012
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,033
(Video) Ömer Madra – “Neoliberal politikalar karşısında suyu yeniden ortak varlık haline getirmek” : Su Hakkı

pria ve gokselcetin beğendi.
ciroz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-11-2013, 15:04   #163
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar demiş ki:

Alıntı:
..."Türkiye, yılda 60 milyar dolardan daha fazla enerji ithalatına para veren bir ülkedir. Nükleer santral yapmadan biz bu işin altından kalkamayız. HES'lerle bu iş olmaz. HES'lerle haklısınız ufak dereleri mahvediyoruz. Ben de sizinle aynı fikirdeyim. Artık daha 10 megavattan daha aşağı enerji üretecek HES'lere izin vermeyeceğiz. Kesinlikle vermeyeceğiz. Bu tarihten sonra bunun hesabını sorarsınız"


Erdoğan Bayraktar: HES'lerle işin altından kalkamayız, nükleer şart - Gündem - T24

Nihayet itiraf ettiler güzelim dereleri mahvettiklerini..
Ama..atı alan Üsküdar'ı geçti..Mahvedilmeyen dere kaldı mı acaba?

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-11-2013, 15:45   #164
Ağaç Dostu
 
ciroz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-03-2012
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,033
Köylüler Ahmetler’de HES şantiyesine yerleşince inşaat durdu – Bülent Şık

Douglas Adams’ın “Otostopçunun Galaksi Rehberi” isimli kült kitabının ilk cildi absürd bir girişle başlar. Dünya’ya dev bir uzay gemisi yaklaşmaktadır ama olayın yarattığı heyecan bir süre sonra yerini dehşete bırakır. Dünya galaksiler arası bir otoyol inşaatının tam üzerinde yer aldığı için, otoyol inşaatını yapan uzaylı firma yetkilileri tarafından buharlaştırılarak yok edilecektir. Buna engel olmak için intergalaktik otoyolu inşa eden uzaylılar ile görüşen dünya liderleri konudan haberdar edilmediklerini ve dünyada yaşayan bütün canlıların yok olmasına yol açacak böyle bir eylemin kabul edilemez olduğunu belirtir. Buna verilen yanıt ise, Dünya’nın istimlak edilmesi için verilen kararın başka bir galakside yer alan bir gezegendeki imar bürosunda ilan edildiği ama yasal süresi içinde Dünya’dan hiç bir itiraz gelmediğidir. Yani yapılacak bir şey yoktur. Dünya buharlaştırılır.

Bu absürd öykü şu an ülkemizde birebir yaşanıyor. Sadece henüz sonuçlanmadı. Sonucun ne olacağını ise yapılan mücadelenin sürekliliği belirleyecek.

Ahmetler Köyü Antalya ili Manavgat İlçesinde dağbaşında, sapa bir yerde bulunan bir köy. Üç bin nüfuslu bir yer. Temel geçim kaynağı biraz ekim dikim işleri ve biraz da hayvancılık. Köyde altıyüz üniversite mezunu genç var. Köyün sakinleri keyifle ve gurur duyarak “bizdeki çobanların hepsi üniversite mezunudur” diyor. Binlerce yıldır bu yörede yaşayan insanlar son onbeş gündür gece gündüz demeden köylerine yapılacak HES inşaatına büyük bir direnç ve kararlılıkla karşı koyuyor. Köylüler geri adım atmamak için geceleri ısınmak için yaktıkları ateşlerin başında sabaha kadar bekliyorlar.

devamı için ...

Kaynak : Köylüler Ahmetler’de HES şantiyesine yerleşince inşaat durdu – Bülent Şık | Yeşil Gazete

ciroz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-11-2013, 02:52   #165
Ağaçsever
 
simetri's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-03-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 95
Hes'e, nükler'e, termik'e karşıyız. Tamam çok güzel de bu değirmenin suyu nereden gelecek ?

Oğuz Karsan ve bodipar beğendi.
simetri Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-11-2013, 00:51   #166
Ağaç Dostu
 
xenkebikec's Avatar
 
Giriş Tarihi: 26-04-2010
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 154
Sn. simetri alternatif enerji arayışlarına yönelmek duruken günümüz teknolojisi ile hala taş devrinin imkaanlarından faydalanmak bana pek akılcı gelmiyor. Önemli olan kaynaklarımızı her anlamda doğru kullanmaya yönelmeliyiz. Bu yazdıklarım ya da yukarıda belirtilen görüşler size düşünce bazında çok anlamsız gelebilir fakat düşüncelerimiz kaynak değil sonuçtur. Bize veya size bunları düşündüren kaynağa inmemiz gerekir.
Saygılarımla.

pria beğendi.
xenkebikec Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-11-2013, 04:07   #167
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-10-2011
Şehir: ankara
Mesajlar: 1,478
Galeri: 1
3-4 sene kadar önce bahçemizdeki bir komşumuz rüzgardan enerji üreten bir sistemi deneme amaçlı kurdurmuştu. Pervane yarı çapı 1.5 metre kadar olan bu sistemi kullanıyordu. Ancak pervanenin gürültüsü 100 metre uzağa kadar bayağı rahatsız edici idi. Biraz imrenerek biraz da o anda ihtiyaç dışı param olduğu için bahçe evimde rüzgar yerine güneş enerjisi denemeyi düşündüm. Ankara'da ki bir kaç firmaya gidip görüştüm. Sürekli oturulmayacağı için pek ekonomik olmayacağını en baştan söylediler. Olsun yine de bir maliyet çıkarın dedim. Kullandığımız ve kullanabileceğimiz cihazları sıralamamızı istediler. Bunların kullanım süre ve zamanlamalarını istediler, belirttik. Kimi 7 kW yeter, kimi ihtiyatlı olalım 10 kW yapalım değip, kimi euoro, kimi dolar kimi lira üzerinden teklif verdi. İki firma da ihtiyaç fazlası enerjiyi devlete satma opsiyonlu ilave teklif verdi. Bir diğeri de bu kapasitede geri satım olmayacağını dile getirdi. Kim doğru söyledi bilemiyorum.

Anımsadığım kadarı ile aldığımız teklifler o günün kuru üzerinden 22.000 ila 35.000 TL arasında değişiyordu. Farklılık kullanılacak olan panel ve akü grubunun kalitesinde kaynaklanıyor imiş. Hepsi 2 yıl garanti, 10 yıl sonunda da % 80 verim sözünü gündeme getirdiler. (Ancak verim için hiç bir yazılı taahhüt vermediler )

Bizde kırsal alan olduğu için elektrik faturası 2 ayda bir 50-80 lira arası geldiği için (o da 60 günde ancak en fazla 20-30 gün bahçede kaldığımız için) maliyet düşündüğümüzün çok üstünde çıktı. Yine de ölçtük biçtik bir kere yapıp sıfır maliyetle elektrik kullanıp, kullanmadığımız üretimi de devlete satıp para kazanabildiğimizi hesaplayarak bu işe girip girmemenin kararını vermeye çalışırken, bir de öğrendik ki bu sistemin yaklaşık her 10 senede bir yenilenmesi gerekecekmiş. Yani yapılan 22-35 bin arası yatırımın ömrü 10 sene kadarmış. Her 10 senede bir yeniden bu kadar yatırım yapmak gerekecekmiş. Dolayısı ile derhal vazgeçmek durumunda kaldık. Dolayısı ile alternatif enerji denilen şeyin o ya da bu tarihler itibariyle maliyeti korkunç bir şey. Bu günün teknolojisi ile bireysel olarak böyle işe eğilmek tabiri caizse tam bir enayilik.

Bilmiyorum geçen bir kaç yıl içinde teknoloji yenilendi ve maliyetler aşağı indi mi? Sistemin kullanım ömrü uzatılabildi mi?

Bir ev için verilen bu rakamlardan çıkarak, ülke elektrik enerjisinin güneşten sağlanması maliyetinin yıllık Türkiye'ye yıllık (yeni para ile) 25 Trilyon euro gibi son derece uçuk bir rakama mal olacağını hesapladım. Bilmem bu hesaplamanın neresinde yanlış yapıyorum.

Eğer bir çarpım bölüm ya da hesaplama hatası yapmıyorsam ya da bu işi global bazda ele alarak maliyetlerin onda bire bile indirileceğini düşünsek bile, bu gün için alternatif denen güneş enerjisinden elektrik üretmenin bu günün teknolojisi ile hiç ama hiç ekonomik hele Türkiye'nin üretim ve bütçe imkanları ile asla gerçekleştirilebilecek bir çözüm olmadığını düşünüyorum.

Saygılarımla.

pria beğendi.
s.serdar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-11-2013, 10:07   #168
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
Kadın erkek direnen köylüler 4 yıl sonra sularını geri aldı

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-12-2013, 12:26   #169
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
Saklıkent HES'ten kurtuldu!

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-12-2013, 10:59   #170
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
'HES'LER ENERJİ ÜRETİM KAYNAĞI DEĞİL'

"Derelerin Kardeşliği Platformu ve bileşenleri; HES’lere karşıdır! Çünkü HES projeleri, iddia edildiği gibi temiz ve çevreci bir enerji üretim kaynağı değildir! Aksine, doğayı katleden plansız bir kapitalist projenin araçlarıdır. Ülke genelinde inşa aşamasında olan 179 HES için, başta Rize ve Artvin olmak üzere Giresun, Muğla ve diğer illerde çeşitli davalar açılmış, bu davaların sayısı elde ettiğimiz bilgilere göre 126’ya, sonuçlanan dava sayısı ise 103’e ulaştı. Bu davaların tamamında projeler için ‘yürütmeyi durdurma ve iptal’ kararları çıkması hukuksal anlamda, yasa ve yönetmelikler çerçevesinde verdiğimiz mücadelenin ne kadar haklı ve doğru olduğunu kanıtlamaktadır.

'VADİLERDE SU SESİNİN YERİNİ İŞ MAKİNALARININ SESİ ALDI'

Ancak, bu durum karşısında da olsa, yıllardır HES ve derelerin özelleştirilmesi odaklı projeler olumsuz sonuçlarını da doğurmaya başladı. Deneme üretimine geçen HES’ler nedeniyle derelerimizdeki su regülatörlerden tünellerle santrale taşındığı için, vadilerimizde kilometreler boyunca derelerimiz nerdeyse tamamen kuruma aşamasına geldi. Artık vadilerimizde su sesinin yerini, başka HES inşaatları için açılan yol yapımında çalışan iş makinelerinin sesleri aldı."

Orhan Düzgün (CHP Tokat Milletvekili):

'CAMİYE İKİ TORBA ÇİMENTO GÖNDERİP DİRENCİ KIRIYORLAR'

"HES’lerden üretilen enerji, Türkiye’nin ihtiyacının sadece yüzde 2'sini karşılıyor. Bütün bu katletikleri akarsularımızdan elde ettikleri oran sadece bu. Bir taraftan Türkiye büyük, güçlü bir ülke, ekonomimiz çok iyi diyeceksiniz, diğer taraftan ise yüzde 2 enerji için ülkenin bütün su kaynaklarını ele geçirip, havzalarını harap edeceksin. Buradaki temel sorun, su ya da enerji üretmek değil, temel mantık havzaları ele geçirmek. Çünkü suya sahipseniz herşeyi kontrol edersiniz. Kelkit’e kurulan HES ile istenilen, Niksar’dan başlayıp, Çarşamba’ya kadar bütün ovayı kontrol etmek. Hükümetin arka planınında şu var; aslında Amerika’daki gibi çok büyük araziler yaratmak ve bu birleştirilmiş arazileri tek kişiye vermek istiyorlar. Sonra suyun sahibi birgün gelip oradaki çiftçilere diyecek ki 'kusura bakma ben sana su vermiyorum'. Ve çiftçi mecburen topraklarından vazgeçecek. Şirketler de artık az çok bazı şeyleri biliyorlar. Köyün camisine iki torba çimento gönderiyor, birine bekçilik görevi veriyor, böyle çok küçük, devede kulak misali rüşvetler vererek o direnci kırmaya çalışıyorlar. Köylü tabi daha işin vehametinin farkında değil. Yarın elindeki suyla birlikte arazisinin de gideceğini göremiyor. Ne yazık ki gördüğünde de iş işten geçmiş olacak."

Şirketlere mahkum yaşayacağız

gokselcetin ve ciroz beğendi.
pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-12-2013, 10:37   #171
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 12-12-2013
Şehir: ankara
Mesajlar: 13
önümüzdeki yüzyılın başlıca meseleleri enerji ve temiz su olacaktır. ülkeler ve toplumlar sırf bu yüzden ciddi çatışmalar yaşayacaktır.

Giblim Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-03-2014, 01:15   #172
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
İleri demokrasi (!!!) örneklerinden:

Çocuk Şarkısının Yargılandığı Dava Yarın Tarsus'ta başlıyor

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-03-2014, 01:41   #173
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 27-05-2011
Şehir: .
Mesajlar: 544
Galeri: 37
Sergilenen tutum gerçekten içler acısı. Ne günlere kaldık. Adaletin, savcısının, hakiminin bu tür manasız davalarla boşa geçen vakitlerini üzülerek izliyoruz. Halen bu projelerde diretilmesi de ayrı bir konu.

Fakat şunu da söylemeliyim. Verilmek istenen bir mesaj var ve durumdan haberi olmayan çocuklar ile verilmek istenmiş. Bir nevi çocuklar bu anlamlı amaç uğruna da olsa kullanılmış görünüyor. Ayrıca çocuklara ait bir şarkının sözleri asla ve asla yıkmak, yok etmek gibi şiddet sözleri içermez, içermemeli.

Heslere evet demeyen biri olarak, çocuklara da bu tür sözleri şarkı ile de olsa söyleten ve şiddeti benimseten anlayışa karşı olduğumu kesinlikle belirtmeliyim.

gokselcetin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-05-2014, 10:00   #174
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba,

"Nükleer enerjiye karşıyız" , "Hes'lere de hayır"
Peki bu değirmenin suyu nereden gelecek diye sormuş bir arkadaşımız. Bence çok da haklı.

Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsızlık yolunda hızla ilerlerken, artan enerji açığını neyle nasıl kapatacak?

Ülkemizin coğrafi yapısı dolayısıyla, Dağların arasındaki vadilerde hızlı akan derelerden bir hayli enerji üretebilir. Ama karşıyız. Üretmeyelim. Peki ne yapacağız? Enerji ihtiyacımızın devamlı artmasına karşı Hem Hes'lere hem de Nükleere karşı yürütülen bu kampanyaların sebebi ne?

Sahiden doğayı düşünüyorsanız, neden kırsal kesimler bomboş neden herkes en fazla enerji gereksiniminin olduğu büyük şehirlerde kümelenmiş?

Doğayı sevmek sorumluluk almak ve özveride bulunmayı da gerektirir. Buzdolabınızın, Çamaşır makinanızın,Led televizyonunuzun,bilgisayarınızın birkaç saatliğine çalışmadığını bir düşünün bakalım ne hissedeceksiniz.

Bu yazıyı okuduktan sonra , yukarıda saydığım ve hergün kullandığımız teknoloji ürünü aletleri kullanmayı sadece iki saatliğine bırakınız. Sanki elektriğiniz yokmuşcasına salteri indiriniz ve süre bittiğinde tekrar düşününüz.

Sahiden, Hes'lere veya Nükleer enerjiye karşımıyım diye.

Saygılar

meh12 ve ladikli beğendi.
Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-05-2014, 20:07   #175
Ağaçsever
 
confuest's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-05-2011
Şehir: Ankara
Mesajlar: 81
Gerçekten o kadar bağımsız bir ülke olmaya başladık ki son zamanlarda, herşey o kadar mükemmel ki, HES fln bunların lafı mı olurmus canım, agaclar.net gibi bir forumda böyle düşünen üyelerin olması ne büyük şanssızlıktır....

confuest Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-05-2014, 23:07   #176
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan Mesajı Göster
Bu yazıyı okuduktan sonra , yukarıda saydığım ve hergün kullandığımız teknoloji ürünü aletleri kullanmayı sadece iki saatliğine bırakınız. Sanki elektriğiniz yokmuşcasına salteri indiriniz ve süre bittiğinde tekrar düşününüz.

Sahiden, Hes'lere veya Nükleer enerjiye karşımıyım diye.
"Biz mazoşist miyiz manyak mıyız"

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-05-2014, 04:29   #177
Ağaçsever
 
eylülbelde's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-12-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 88
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan Mesajı Göster
Merhaba,

"Nükleer enerjiye karşıyız" , "Hes'lere de hayır"
Peki bu değirmenin suyu nereden gelecek diye sormuş bir arkadaşımız. Bence çok da haklı.

Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsızlık yolunda hızla ilerlerken, artan enerji açığını neyle nasıl kapatacak?

Ülkemizin coğrafi yapısı dolayısıyla, Dağların arasındaki vadilerde hızlı akan derelerden bir hayli enerji üretebilir. Ama karşıyız. Üretmeyelim. Peki ne yapacağız? Enerji ihtiyacımızın devamlı artmasına karşı Hem Hes'lere hem de Nükleere karşı yürütülen bu kampanyaların sebebi ne?

Sahiden doğayı düşünüyorsanız, neden kırsal kesimler bomboş neden herkes en fazla enerji gereksiniminin olduğu büyük şehirlerde kümelenmiş?

Doğayı sevmek sorumluluk almak ve özveride bulunmayı da gerektirir. Buzdolabınızın, Çamaşır makinanızın,Led televizyonunuzun,bilgisayarınızın birkaç saatliğine çalışmadığını bir düşünün bakalım ne hissedeceksiniz.

Bu yazıyı okuduktan sonra , yukarıda saydığım ve hergün kullandığımız teknoloji ürünü aletleri kullanmayı sadece iki saatliğine bırakınız. Sanki elektriğiniz yokmuşcasına salteri indiriniz ve süre bittiğinde tekrar düşününüz.

Sahiden, Hes'lere veya Nükleer enerjiye karşımıyım diye.

Saygılar
Oğuz bey doğayı sevmenin ne demek olduğuna dair önerilerinizi dinledim düşündüm ve kararımı verdim HES'lere, nükleere karşı mıyım diye.

Evet, karşıyım.

Doğayı sevme, korumaya dair son zamanlarda geliştirilen yeşil bir söylem var. Her şeyin başına "yeşil"i getiriyoruz. Yeşil tüketim, yeşil teknoloji... Doğaya daha az zarar verme, doğayı koruma adına bulaşık, çamaşır makinesi satan şirketler bile bizlere öğüt verir oldu. Nedir mesela bu öneriler; musluklarımızı biraz sıkalım. Daha kısa duş alalım. Atıklarımızı ayrıştıralım. Yeşil teknoloji ürünlerini tercih edelim. Elektriği hoyratça kullanmayalım. İzlemiyorsak televizyonu kapatalım. Hele HES'lere filan karşıysak asla izlemeyelim. Çünkü bu ikiyüzlülük olur. Tabi ki HES'lere, santrallere sıcak bakan sizler de doğa için önerilerde bulunuyorsunuz. Daha doğrusu; doğayı sevmek öyle olmaz böyle olur diyorsunuz.
Şimdi bu önerilerin bütünündeki fikre bakacak olursak bize öğütlenen nedir; bireylerin tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi.

Peki burada atladığımız birşeyler yok mu?

Sormak isterim size; dünyadaki sulak alanların çok büyük bir kısmı yok olmuşken bunun sorumlusu salt ben miyim? Dünyadaki ırmakların yarısından fazlasını ben mi yok ettim mesela? Ben cevabımı vereyim; Hayır, barajlar yok etti. Peki sanayiye ve tarıma harcanan su benim tüketimim ile mukayese edilebilir mi? Bireylerin tükettiği miktar çok ufak kalıyor bunun yanında. Ya da golf sahalarına harcanan suyu hesaplayalım. O da beni solluyor. Hergün boğaza dökülen zehirli atıkları düşünelim.Ya da enerji. Enerjinin çok büyük bir bölümü şirketler tarafından kullanılıyorken benim led tv, çamaşır makinesi tasarrufum mu HES yapılmaktan kurtaracak ülkeyi? Ben çöplerimi ayrıştırmadığım için mi yok oluyor Küçük Menderes? Neden ölüyor deredeki balıklar? Çünkü fabrikalar bütün atıklarını buralara boşaltıyor.

Peki dünyadaki nehirlerin yüzde 60' ını kurutan barajlara, atıklarını nehirlere,denizlere boşaltan fabrikalara, siyanürle altın arayan şirketlere tek bir gün laf etmemişken, üstüne bir de doğanın talanına karşı çıkan aktivistlerin HES'lere, santrallere filan karşı çıkmalarına anlam veremiyorken doğayı sevmenin ne demek olduğunu sizden , şirketlerden mi öğreneceğim?

Pek tabi ki bireysel yaşayışımız, dünyaya bakış açımız da çok önemli. Fakat şu yanılsamaya düşmemek lazım. Doğayı katleden salt bireylermiş algısı yaratılmaya çalışılıyor bilerek. Fakat bireylerin talanından evvel etkisi çok daha somut olan bir talan var. Karadeniz'de vadilerdeki suyun sesini kesen, balıkları öldüren, yüzlerce ağacın kesilmesine neden olan doğrudan HES'lerdir. Bunu dillendiremeyenlerin "önce kendi yaşayışınıza bakın" demeleri pek de adil olmayacaktır.

Son olarak; doğa kimsenin babasının malı değildir. Sizin enerji dediğiniz, kalkınma, ilerleme dediğiniz şey bir nehirin özgür akışını durdurma meşruiyetini hiç kimseye veremez.

eylülbelde Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-05-2014, 10:35   #178
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,525
Oğuz Bey gündelik düşünüyor..
Elektrik olmayınca, kesilince bilgisayara nasıl gireceğini, TV'sinde maçı nasıl izleyeceğini füşünüyor..

Ama, doğa bitince ve doğanın can damarları kesilince gelecek nesillerin nasıl yaşayacağını, ülkenin cehenneme döneceğini düşünemiyor maalesef..

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-05-2014, 12:12   #179
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 24-09-2013
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 93
Bu hususta yorum yapanların ekseriyeti hükümetin rant ekonomisi üzerinden yürüttüğü kalkınma faaliyetlerine olan karşı tutumlarından dolayı HES lerin yahut Nükleer Enerji'lerin her türlüsüne kökten karşı duruyorlar. Rant ekonomisinin yanlışlığını hem ranttan hem üretimden para kazanan birisi olarak kabul ettiğim halde yapılan enerji yatırımlarına karşı çıkmam söz konusu dahi olamaz.

Bu yorumcuların yanlış bir bakış açısı olduğunu çok iyi biliyorum. Bu memleketin insan kalitesindeki düşüşün, memleket idaresine olan yansımasını da tecrübe edebiliyorum. Tüm "radikal islami" ideolojik düşüncelerimden beri olarak da bunu objektif olarak her yerde ispatlarım.

Doğup, büyüdüğümüz topraklarda idare lambası altında yaşarken, kadıköy feneryolu'ndaki kuzenim apartmanda oturuyordu. Bugün bakıyorum ben HES leri destekliyorum, kendisi ise benimle münakaşaya giriyor HES ler doğayı katlediyor diye. İronik.

Yaşadığımız bu mahrumiyetten dolayı, 100 haneli köy tamamen boşaldı. Bugün sadece yazlık olarak kullanılıyor. Kışın ise o kadar ev ve eşya hatta garajlardaki araba Allah'a emanet duruyor. Tarım arazileri boş, ahırlar boş, meralar, yaylalar boş. Hatta mera komisyonları 1. ay a kadar müracaat kabul ediyor, ancak köyümüzdeki kar 4.-5. ayda eriyor.

Sadece basit bir dinamo koyulabilseydi zamanında köydeki değirmene, bugün o köyde insanlar yaşamaya devam ederdi. Ancak "sular aktı, bizler de baktık".

Bugün o bölgede Hes ler yapılıyor, Ovit tüneli açılıyor, viyadükler yapılıyor. Hayalimde olan şeyler gerçek oluyor. Ovit dağı yazarsanız imkânsızlıklar ne ifade ediyor anlarsınız.

Doğayı HES katletmez, insan katleder. Öncelikle bunu kabullenmek gerekiyor. Bu yanlış yapılan her proje için de geçerlidir.
HES denilen şey zaten dağın altına giriyor, tünelden suyu götürüp tek bir noktadan düşürüyor. 3bin rakımlardan 0'a müncer olana dek enerji almaya devam ediyor. Çoruh vadisi binlerce yılda oluşmuş, 2 taşın arasıdır. Su dağları yara yara ilerlemiş ve çıplak iki dağ yüzü kalmıştır. O vadi yatağında hoyratça akan suyu değerlendirmekten başka yapacağınız bir şeyiniz yok. Zaten ağır sanayi hamleniz yok, Batı ülkelerini 20-30 yıl geriden takip ediyorsunuz (şu son 10 yılda biraz kıpırdanma oldu), enerji kaynaklarınız yetersiz, insanınız memuriyete düşkün, çalışmak ve üretmek zor geliyor.

Avam havası yönlendirmez, havas avamı yönlendirir. Evet HES lerin iyi yahut kötü yanlarını bilgi sahibi insanlar bilebilir, ancak ideolojik yaklaşımlardan ötürü avamın maddi kaygılarıyla birleştirip popülist bir tutum içerisine girmek doğru değil. O projelere karşı çıkan köylülerin de ekseriyeti çekememezlikten bunu yapar, bilirim. "Benim yok, onun da olmasın","ben yapamıyorum, o da yapamasın" düşüncesi hakimdir. Eğer böyle olmamış olsaydı köylülere verilen nakdi avantalarla HES projelerine karşı olan tavırları düzelmezdi.

ametarasu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-05-2014, 12:35   #180
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 24-09-2013
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 93
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi eylülbelde Mesajı Göster
Oğuz bey doğayı sevmenin ne demek olduğuna dair önerilerinizi dinledim düşündüm ve kararımı verdim HES'lere, nükleere karşı mıyım diye.

Evet, karşıyım.

Doğayı sevme, korumaya dair son zamanlarda geliştirilen yeşil bir söylem var. Her şeyin başına "yeşil"i getiriyoruz. Yeşil tüketim, yeşil teknoloji... Doğaya daha az zarar verme, doğayı koruma adına bulaşık, çamaşır makinesi satan şirketler bile bizlere öğüt verir oldu. Nedir mesela bu öneriler; musluklarımızı biraz sıkalım. Daha kısa duş alalım. Atıklarımızı ayrıştıralım. Yeşil teknoloji ürünlerini tercih edelim. Elektriği hoyratça kullanmayalım. İzlemiyorsak televizyonu kapatalım. Hele HES'lere filan karşıysak asla izlemeyelim. Çünkü bu ikiyüzlülük olur. Tabi ki HES'lere, santrallere sıcak bakan sizler de doğa için önerilerde bulunuyorsunuz. Daha doğrusu; doğayı sevmek öyle olmaz böyle olur diyorsunuz.
Şimdi bu önerilerin bütünündeki fikre bakacak olursak bize öğütlenen nedir; bireylerin tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi.

Peki burada atladığımız birşeyler yok mu?

Sormak isterim size; dünyadaki sulak alanların çok büyük bir kısmı yok olmuşken bunun sorumlusu salt ben miyim? Dünyadaki ırmakların yarısından fazlasını ben mi yok ettim mesela? Ben cevabımı vereyim; Hayır, barajlar yok etti. Peki sanayiye ve tarıma harcanan su benim tüketimim ile mukayese edilebilir mi? Bireylerin tükettiği miktar çok ufak kalıyor bunun yanında. Ya da golf sahalarına harcanan suyu hesaplayalım. O da beni solluyor. Hergün boğaza dökülen zehirli atıkları düşünelim.Ya da enerji. Enerjinin çok büyük bir bölümü şirketler tarafından kullanılıyorken benim led tv, çamaşır makinesi tasarrufum mu HES yapılmaktan kurtaracak ülkeyi? Ben çöplerimi ayrıştırmadığım için mi yok oluyor Küçük Menderes? Neden ölüyor deredeki balıklar? Çünkü fabrikalar bütün atıklarını buralara boşaltıyor.

Peki dünyadaki nehirlerin yüzde 60' ını kurutan barajlara, atıklarını nehirlere,denizlere boşaltan fabrikalara, siyanürle altın arayan şirketlere tek bir gün laf etmemişken, üstüne bir de doğanın talanına karşı çıkan aktivistlerin HES'lere, santrallere filan karşı çıkmalarına anlam veremiyorken doğayı sevmenin ne demek olduğunu sizden , şirketlerden mi öğreneceğim?

Pek tabi ki bireysel yaşayışımız, dünyaya bakış açımız da çok önemli. Fakat şu yanılsamaya düşmemek lazım. Doğayı katleden salt bireylermiş algısı yaratılmaya çalışılıyor bilerek. Fakat bireylerin talanından evvel etkisi çok daha somut olan bir talan var. Karadeniz'de vadilerdeki suyun sesini kesen, balıkları öldüren, yüzlerce ağacın kesilmesine neden olan doğrudan HES'lerdir. Bunu dillendiremeyenlerin "önce kendi yaşayışınıza bakın" demeleri pek de adil olmayacaktır.

Son olarak; doğa kimsenin babasının malı değildir. Sizin enerji dediğiniz, kalkınma, ilerleme dediğiniz şey bir nehirin özgür akışını durdurma meşruiyetini hiç kimseye veremez.


"Dünya'daki sulak alanları ben mi talan ettim?" bu sözü ben ilk defa kendine çevreci diyen birisinden duydum. Ben talan etmiyorum, diye benim yaptığım yanlış eylemlerin neticeleri meşru hale mi geliyor?
Ya da benim doğaya verdiğim zarar tek başına anlam ifade etmez mi ?

Yanılsama olarak bahsettiğiniz husus hakikatin ta kendisidir.

"Marifet, iltifata tabidir."

Bireysel yaşayışımız doğanın ne şekilde ve ne surette talan edileceğinin yegane kanıtıdır. Bugün o büyük markaların hiç birisi tercih edilmese, hangisi üretimlerine devam edebilir ?

Tek başınıza Dünya'yı değiştiremezsiniz, ancak farkındalık oluşturabilirsiniz.

Son paragrafınızı zaten eksik İslami bilgilerinizden dolayı hezeyan olarak kabul ediyorum.

Herhalde "Nuh Büyük Tufan " filmindeki gibi, insanları sürekli doğaya zarar veren, kaynakları sömüren yaratıklar olarak görüyorsunuz.

"O (Allah) ki; yeryüzündeki şeylerin hepsini sizin için yarattı, sonra (kudret ve iradesiyle) göğe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak düzenledi. O, (her şeyi bilen) Alim'dir." (Bakara, 2/29)

"O'dur ki, O yüce Allah'tır ki bütün göklerde ve bütün arzlarda (hayat olan âlemlerde yarattığı) her şeyi katından sizlerin (insanların) emrine musahhar kıldı. Muhakkak ki bunda düşünen bir kavim için âyetler vardır." (Casiye, 45/13)


"Nehrin özgür akışını durdurma cüreti" ....

Ekin tarlalarındaki yabani otların yaşamını sürdürme özgürlüğüne müdahalede bulunmak da meşru mudur? Yahut kümeste tavuk, ahırda koyun, sığır beslemek de hayvanatın özgürlüğüne müdahale midir? Evde kedi, köpek beslemek, kafeste kuş beslemek hayvanların özgürlüklerine müdahale midir? Isınmak için ağaç kesmek, odun yakmak ? Barınmak için taştan ev yapmak cisimlerin sabit durma, olduğu yerde kalma, üst üste binmeme özgürlüğüne müdahale midir?

Hezeyanınızla paralel bu örnekler çoğaltılabilir. Bakış açınızın yanlışlığını farkedersiniz umarım.

Baki selamlar.

ametarasu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 19:21.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024