Eskişehir’in yerlileri olarak bize
manav derler.
Aslında
Anadolu’da her yörenin
yerli halkına manav denir.
Bu adı
göçmenler vermiş olmalı diyeceğim ama "manav" kelimesi
Rumca kökenli bir ad olduğu için bu defa da azınlıklar tarafından Anadolu’ya yerleşmiş olan Türkmenlere verilen bir ad olabilir diye de düşünüyorum.
Manavlara
kabakçı da denir.…
Bu kabakçı yakıştırması aslında daha çok dokundurmak için söylenir gibi. Manavlar en çok
kabak yetiştirdikleri için mi, yoksa kabağı çok mu sevdikleri için mi onlara (bize) kabakçı derler onu bilmiyorum.
Her ne hal ise, bir kabakçı olarak size
bal kabağı çorbası tarifi vermem yakışır. Ne de olsa bugünlerde çarşı-pazarda bal kabağı bulmak kolay.
Bal kabağı tam anlamıyla bir
besin küpüdür.
Liflidir.
Protein, Potasyum, karbonhidrat, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir gibi
madensel elementler içerirmiş…
A, A1, B2, B3, C ve E vitaminleri barındırıyor Çekirdekleri ise
demir, manganez, bakır, çinko ve protein kaynağı. Bol miktarda
beta-karoten bulunuyormuş. Ek olarak
B ve K vitamini var; yetmedi,
omega 3 ve omega 6 esansiyel yağlarını içeriyor. Bu nedenle bal kabağı
göz, beyin, kalp, damar, sindirim sistemi sağlığı için bire birebirmiş.
Yaşlılığı geciktirmede etkili olduğu söylenmektedir. Ciddi bir
antioksidan olduğu için
enfeksiyona karşı vücud direncini artırıyor,
kansere karşı koruyucu.
Bağırsak parazitlerinden şikayeti olanların kabak çekirdeği içlerini (çiğ olarak) yemeleri gerekiyor. (Aman yedikten sonra etkisi geçinceye kadar evinizden dışarı adım atmayın, ne olur ne olmaz, hela nerde diye koşuşturursunuz. Ya yetişirsiniz ya da yetişemezsiniz, belli mi olur?)
Kavrulmuşu ise
idrar ve
prostate sıkıntılarına iyi geliyormuş…
Bal kabağının zeytinyağlısı, oturtması da yapılırmış. Bir gün bunları da denerim.
Ben çorbasını denedim.
Doğrusu ortaya hoşlanabileceğim bir çorbanın çıkacağını hiç ummuyordum. Hele bugünlerde grip elinde perişan olanlar için bir fırsat çorbası… Göğsünüzün yumuşadığını, öksürüğünüzün azaldığını, bedenize bir canlılık geldiğini, gözlerinizin açıldığını göreceksiniz.. (E canım elbette önce tabiplerden derman aranmalı...)
Hemen
malzemelere geçelim:
- Yarım tencere (tenceremiz büyükçe) ayıklanmış, doğranmış kabak
- Tenceredeki kabak boyunca su
- Bir bardak süt
- Bir avuç pirinç
- Bir büyükce havuç
- Yağ
- Bir kaşık tepeleme un
- Orta boy patates
- Tuz + pul biber + karabiber
Yapılışı
Kabak + havuç (doğranmış) + patates (doğranmış) + pirinç tencere içinde pürelik hale gelinceye kadar pişirilir…
Bu karışım bir karıştırıcı ile ya da süzgeçten geçirilerek sulu püre haline getirilir. Zaten pişerken kabak da suyunu salmış olacağından püremiz (belki püre denmez ama) sulu olacaktır.
Bir tencerede un, yağ ile tahta bir kaşıkla çevrilerek kavrulur meyane yapılır…
Ocağın altı söndürülmeden bu meyane kaşıkla çevrilirken süt azar azar dökülerek karıştırışır. Meyane topaklanmamalı…
Tahtakaşıkla çevirmeye devam ediyoruz.
Sütlü meyane koyulaşınca sulu püremizden kepçe ile azar azar üzerine ekliyoruz.
Çevire çevire kıvamı yine yakalıyoruz.
Her püre koyuşumuzda tahta kaşıkla çevirmeye devam ediyoruz. Zaten bir süre sonra pürenin tamamını tencereye eklemiş olacağız.
Bu arada pul biberi, karabiberi ve tuzu eklemiş olalım.
Bir iki taşım kaynattıktan sonra ocağın altını söndürüp dinlenmeye bırakıyoruz.
Tarifimin karmaşık gibi görünmesine bakmayın gerçekten çok kolay bir çorba…
Sonrası sıcak sıcak servis…
Üzerine kaşar peyniri rendeleyebiliriz.
Özellikle .ocuklar ve bebekler için çok daha yararlı bir çorba olduğundan kuşkunuz olmasın...
Afiyet olsun…