Konu: Sokak iti
View Single Post
Eski 19-10-2009, 00:11   #6
hozat
Ağaç Dostu
 
hozat's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-03-2009
Şehir: İstanbulve Bodrum
Mesajlar: 2,148
Kangal

Rüzgârın uğultusu bu vahşi sesler arasından ara sıra sıyrılıp bulduğu her boşluktan içeri giriyordu.
Bahçedeki kalın kar örtüsü boğuşmanın şiddetiyle savruluyor, ışık hüzmelerinin arasından tipi savruluyordu sanki.

Bir ara perdeyi aralayıp dışarıya baktım. Köpek sürüsüne karşı tek bir kurt hepsine meydan okur gibiydi. Karın beyazlığı sivri dişlerini daha belirgin hale etirmişti. Gözlerindeki ifade ve kuyruğunu kaldırışındaki tavrı korku ya da zafere ulaşma arasında gidip geliyordu.

Bir an düşündüm. Neydi paylaşamadıkları? Köpeklerin sahiplenme duygusu, belki de
zarar vermeyecek bir davranışa baş kaldırıyor, kendini ispatlamanın içgüdüsel dürtüsü dışa vuruyordu.

Bir an sesler kesilir gibi oldu. Rüzgâr şiddetlenmiş pevazları zorluyordu. Hepimiz nefesimizi tutmuş bekliyorduk. Bir sonuç olmalıydı. Belliki uzlaşma değildi.

Derinden gelen hırıltılar, yeni bir hamle başlatacağa benziyordu.

Dayanamadım perdeyi yeniden araladım. Odanın sıcaklığı, camlardaki buharı süzülen damlalara dönüştürmüştü. Kar tipi halinde yağıyor, havada halkalar çizerek yön değiştiriyor,esip savuruyordu. bahçede ki korkunç boğuşmanın izleri süprülüp kaybolmuş gibiydi.

Birden hepimiz irkildik! Kapı zorlanıyordu. Pençe seslerine ulumalar karışmış, rüzgârın uğultusuyla birleşerek tüyler ürperten bir melodiye dönüşmüştü.
Kapı gittikçe zorlanıyor, uluma seslerine inleme, yalvarma gibi yenileri ekleniyordu.

Cesaret! Evet oraya bakmak cesaret işiydi. Kim gidecekti kapıya?

Ağabeyim oturduğu yeri değiştirdi. Tedirgindi. Mantığı ve duyguları çelişiyordu. Ben gitmeliyim, bu benim işim diye içinden geçiriyordu.
Avcı dayısından gördükleri ya da dinledikleri belleğinde kalıcı izler bırakmış gibiydi.

Ne yapacağını bilircesine yerinden kalktı. Sobanın yanındaki maşayı aldı yanan odunların içine uzattı. Odada başka savunma aracı yoktu.
Bir müttet bekledi, kor haline gelen maşayı bir bez parçası ile tutarak kapıya doğru yöneldi.

Dışardaki vahşet biraz dinmişti ama kapıyı zorlayan ne olabilirdi ? Süzülür gibi taş avluya geçip tahta sürgülü kapının arkasına geçti.
Uzun boyu, güçlü yapısı onu loş ışıkta daha heybetli gösteriyor, duvara düşen gölgesi içimizdeki kuşkuyu güvene çeviriyordu.

İnsanın yüzüne yarım bakan derin anlamlı gözleri, şimdi hedefine ışınlanmış gibi alev alevdi.
Bir hamlede sürgüyü çekti. Ne olacaksa olmalı tavrı ile açtı kapıyı...elindeki kararmaya yüz tutmuş maşa ile öylece kala kaldı!..

Kapıda köyün en usta kangalı öylece uzanmış bekliyordu. Akan kanı beyaz karlar üzerinde uzun bir yol çiziyordu. Bu izler onun geçmiçteki başarılarını silmeye yetmemişti.

Oysa, kurt boğmada üstüne yoktu. Dişisiyle birlikte oldumu köye eli boş dönmez, iki üç kurtla başa çıkardı. Namı böyle yayılmıştı o karlı dağ köyünde.

Kangal ağbeyimi görünce yaralı boynunu gösterircesine boynunu kaldırdı.
İşte! "Sonuç bu" der gibiydi.
Sonra ışıltısı sönmek üzere olan gözlerini yana çevirdi. Uzun uzun baktı alt ettiği kurda.
Tekrar başını kaldırdı ağabeyime baktı. Alışmıştı zaferini birileri ile paylaşmaya.

Ölürken bile eğmiyordu başını. Öylesine yürekli, öylesine sadık ve öylesine cesurdu ki..
Bu karlı kış gecesinde yaşlı bedenini teslim etmemişti kurda kuşa.

Yıllar sora bile "kangalın" neden bizim kapıya geldiğini, son zaferini de bizimle paylaşmak istediğini hiç anlayamadık.

Belki bilen yalnız ağabeyimdi.Ama onun da gizemi "kangalın"kine eşdeğerdi.
Aralarındaki dostluk bağını bize hiç bir zaman söylemedi. Hep kendine sakladı.


Düzenleyen Sevilay : 24-03-2010 saat 17:42
hozat Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön