View Single Post
Eski 21-03-2008, 10:52   #5
malina
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
AKP ORMANLARIMIZDAN NE İSTİYOR ?


Ülke yüzeyinin % 26’sını “orman” sayılan alanlar oluşturuyor. Üstelik, bu alanın tümüne yakın bir kısmı devletin mülkiyetinde ve devlet orman işletmeleri tarafından yönetilmeye, korunmaya ve iyileştirilmeye çalışılıyor. Bu amaçlarla kullanılan kaynağın da neredeyse tümü ormanlardan sağlanan ürünlerin satışıyla beslenen döner sermaye bütçe düzeniyle karşılanabiliyor. “Orman” sayılan alanların içinde ve bitişiğinde yerleşik 7-8 milyon dolayında yurttaşımız yaşamlarını ancak çevresindeki ormanlardan çeşitli biçim ve düzeylerde yararlanarak sürdürebiliyor. Bu yurttaşlarımıza orman ürünü hasadında işçilik yaptıklarında çeşitli ayrıcalıklı haklar sağlanabiliyor; kalkındırılmalarına yönelik krediler verilebiliyor.

Bunların yanı sıra;
• “orman” sayılacak yerlerin sınırlarını belirleme çalışmalarının, sınırları belirlenebilen yerlerin de tescil işlemlerinin henüz bitirilmediği,
• Ege, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında ki koyların çoğunun “devlet ormanı” sayılan yerlerde bulunduğu,
• Anayasanın 169 ve 170. maddelerine göre; “devlet ormanı” sayılan alanlarda çeşitli amaçlarla kullanılmak üzere irtifak hakkı oluşturulabildiği, ek olarak;
• i) “Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler” ile
ii) “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu...” yerlerin “orman” sayılmayabileceği,
• “orman” sayılmayan yerlerin “orman içi köyler halkının yararlanmasına tahsis edebileceği,
• yerli ve yabancı özel kişi ve kuruluşlara başta madencilik ve turizm olmak üzere çeşitli ormancılık dışı amaçlarla kullanılmaları için “orman” sayılan arazileri verilebileceği,
• temel ormancılık çalışmalarının özelleştirilebilmesine yönelik çok sayıda hukuksal düzenlemenin bulunduğu göz önünde bulundurulursa çıkarcı siyasal iktidarın bu anayasal ve yasal “nimetlerden” istediği gibi yararlanmaya çalışacağı açıktır.

19410’lı yılların ikinci yarısından bu yanan gelmiş geçmiş tüm siyasal iktidarların bu doğrultuda çaba gösterdiği söylenebilir. Ancak, AKP, bu alanda da sınırları aşmış, önceki siyasal iktidarların yapamadıklarını yapmaya kalkışmış, istediklerini de büyük ölçüde gerçekleştirebilmiştir. AKP, bu yönelimini üç düzlemde yaşama geçirme çabası içinde olmuştur:

AKP, özel kişi ve kuruluşların “devlet ormanı” sayılan arazileri ormancılık dışı amaçlarla kullanabilme olanaklarını genişletmiştir !

Ülkemizdeki her türlü kamusal varlığı görülmedik bir pervasızlıkla yerli ve yabancı sermayeye satma çabası içindeki siyasal iktidarın ormanlarımızdan önde gelen istediği “orman” sayılan arazilerdir. Oysa, bilindiği gibi, 1982 Anayasasında bile “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz” yaptırımına yer verilmiştir. Ancak, AKP’nin “orman” sayılan arazilere yönelik ilk girişimi, bu temel ilkeyi, aşma yönünde olmuştur. Anımsanacağı gibi, AKP, henüz iktidarının ilk aylarında “orman” sayılmayan yerleri herkese satabilmek, devlet orman işletmeciliği düzenini özelleştirmek amacıyla Anayasayı değiştirmeye kalkışmıştır.

Ancak, kamuoyunun yoğun karşı çıkışı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın onay vermemesi nedeniyle bu girişiminde başarılı olamamıştır. Olamamıştır, ama, kamuoyunda “2B arazileri” olarak anılan bu yerleri satılmasını sürekli olarak gündemde tutmuş, dahası, hazırlattığı yeni anayasa taslağında bu doğrultudaki uygulamaların kapsamını daha da genişletecek yaptırımlara yer verdirmiştir. Öte yandan, AKP, anayasada yapamadığı değişikliği 6831 sayılı Orman Kanunu ile çeşitli yönetmelikleri yeniden düzenleyerek gerçekleştirebilmiştir: Sözgelimi;
  • 2003 yılında çıkardığı 4999 sayılı yasayla Orman Kanunu’nun başta 1. maddesi olmak üzere toplam 13 maddesini. maddesini değiştirerek “orman sınırları içinde veya bitişiğinde” doğal olarak yetişmiş kızılağaç, aşılık kestane, fıstıkçamı ve palamut meşesi ağaçlarının oluşturduğu toplulukların “orman” sayılmamasını, “sahipli” kızılağaç ve aşılı kestane ağaçlarının köy muhtarlarının gözetiminde kesilebilmesini sağlamıştır. Ek olarak, bu düzenlemeyle, Orman Kanunu’na bir ek madde getirerek 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu uyarınca milli park, tabiatı koruma alanı, tabiat anıtı ve tabiat parkı olarak ayrılmış yerler ile bu yerler üzerindeki yapı ve tesislerin yirmidokuz yıllığına kiralanabilmesini olanaklı kılmıştır.
  • 2004 yılında çıkardığı 5192 sayılı yasayla Orman Kanunu’nun bu kez başta 17. maddesi olmak 3 maddesini değiştirerek bir yeni ek madde, bir de geçici madde getirerek “devlet ormanı” sayılan alanlarda 49 yıllığına izin verilebilecek ormancılık dışı uygulamaların kapsamını genişletmiştir.
  • 2004 yılında çıkardığı 5177 sayılı yasayla 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 7. maddesi ile Orman Kanunu’nun 16, Milli Parklar Kanunu’nun 3. 4122 sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu’nun 13 ve 15. maddelerini değiştirerek koruma altına alınmış öteki alanların yanı sıra orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma, milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanlarında da madencilik etkinliklerine izin verilmesini sağlamıştır.
  • 2003 yılında Ağaçlandırma Yönetmeliği’ni yeniden düzenleyerek “özel orman statüsünde” orman yetiştirmek isteyen özel ve kamu kişi, kurum ve kuruluşlara “devlet ormanı” sayılan arazi tahsis etme uygulamalarının kapsamını genişletmiştir. Öyle ki, “devlet ormanı” sayılan arazilerdeki ormanları yok ederek fındık ve çay bahçesine dönüştürmüş kişilerin de bu olanaktan yararlanmalarını sağlamıştır.
AKP, temel ormancılık çalışmalarının özelleştirilmesine yeni boyutlar kazandırmıştır !

Siyasal iktidarın ormanlara ilişkin bir başka isteği ise her türlü ormancılık çalışmasının özelleştirilmesidir. Oysa, yine bilindiği gibi, 1981 Anayasasının 169. maddesine göre “Devlet ormanları kanuna göre devletçe yönetilir ve işletilir”. Siyasal iktidar, bu yaptırımın da, deyiş yerindeyse, kağıt üzerinde kalmasına yol açan düzenleme ve uygulamaları sürdürmüştür. Sözgelimi;
  • 22 Haziran 2007’de çıkardığı 6521 sayılı “Tamim” ile “devlet ormanlarında” kesilmesi öngörülen ağaçları henüz dikili durumda iken müteahhitlere açık arttırmalı satışlarla satma uygulamalarını yaygınlaştırmıştır. Oysa, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 30. maddesine göre yalnızca elde edilen orman ürünlerinin açık artırmayla satılması gerekmektedir. Ek olarak, aynı yasanın 40. maddesine göre de ağaç kesme, tomruklama ve taşıma işlerinin olağan koşullarda “orman köylülerine” ve/veya kooperatiflerine yaptırılması zorunludur..
  • 5 Şubat 2008’te yürürlüğe koyduğu Orman Amenajman Yönetmeliği ile orman ekosistemlerinin yönetilmesine yönelik teknik çalışmaların “anayasası” niteliğindeki planların yapılmasının yanı sıra orman envanteri ve plan hazırlık çalışmalarının denetlenmesinin de özelleştirilmesini sağlamıştır.
  • Ormanların korunmasına yönelik çalışmaların köy tüzel kişiliklerini bırakılmasına yönelik uygulamalarını hem yaygınlaştırmış hem de kapsamının genişletmiştir.
  • 1 Temmuz 2007’de yürürlüğe koyduğu Orman Yol Ağı Planlarının Düzenlenmesine Dair Yönetmelik ile orman yol ağı planlama çalışmalarını özel kişilere yaptırılabilmesini sağlamıştır.
Siyasal iktidar, 8 Temmuz 2006’da 5531 sayılı “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun”unu da çıkararak temel ormancılık çalışmalarının özelleştirilmesi için gerekli alt yapıyı büyük ölçüde pekiştirmiştir.

AKP, “orman popülizmiyle” oyalanmıştır !

Orman ekosistemleri, ancak teknik gerekleri yerine getirilerek yönetildiğinde yenilenebilir doğal varlıklardır. Türkiye ormancılığı teknik gereklerin yerine getirilmesine katkıda bulunabilecek yüzelli yıllık bilgi ve deneyim birikime sahiptir. Öte yandan; kamuoyunun ormanlara ve daha az olmak üzere de ormancılık çalışmalarına yönelik duyarlılığı artmış, orman ürünleri yerine kullanılabilecek yeni ürünler geliştirilmiş ve “orman köylülerinin” çevrelerindeki ormanlara yönelik baskıları azalmıştır. Açıktır ki, bu gelişmelerin, ormancılık çalışmalarının tekniğine uygun olarak yapılması için bir fırsat olarak değerlendirilmesi beklenir. Ancak, uygulamalar sırasında ağırlık, bu gereğin yerine getirilmesinden çok kamuoyunu “orman popülizmiyle” oyalama çabalarına girilmiştir: Sözgelimi;
  • Yıllardır yapılagelen “orman içi dinlenme yerleri” oluşturma çalışmalarını pekiştirerek sürdürmek yerine kentsel yerleşmelere yakın yerlerdeki ormanları, “devlet ormancılığından millet ormancılığına geçiyoruz” söylemiyle “kent ormanı” olarak ayırmış ve kimi yerlerde de; Ankara Büyükşehir Belediyesi örneğinde olduğu gibi “kent ormanı” olarak yandaşı belediyelere devredebilmiştir.
  • Orman yangını sayılarındaki artışlara karşın “orman yangınlarıyla mücadele” çalışmalarında öncelik yangın çıkma olasılığını en aza indirmek yerine gösterişli uçaklı, helikopterli yangın söndürme çalışmalarına vermiştir.
  • Belirli amaçlarla yapmak yerine rastgele yerlerde, genel amaçlarla, ancak, olabildiğince ve ne pahasına olursa olsun “ağaçlandırma” yapma yolunu yeğlemiş; yol açabileceği ekolojik zararlara karşın helikopter ve uçaklarla tohum saçarak yapılan “yeşillendirme” çalışmaları, “her köye bir orman” projeleri, öteden beri yapılagelen “orman bakım” çalışmaları yerine “orman rehabilitasyonu eylem planları” vb göstermelik etkinliklere ağırlık vermiştir.
AKP, hazırladığı anayasa taslağıyla ormanlarımızdan ne istediğini çok açık biçimde ortaya koymuştur

Hazırlattığı anayasa taslağında yer verilen yaptırımlara bakılırsa, AKP, bugüne değin yapageldiği düzenleme ve uygulamaları anayasal dayanaklara kavuşturmak, satılabilecek “devlet ormanı” sayılan alanları artırmak ve kolaylaştırmak, özelleştirmelerin kapsamını genişletmek istemektedir. Çünkü, Ergun ÖZBUDUN ve arkadaşları tarafından hazırlanıp kamuoyuna açıklanan Anayasa Taslağındaki yaptırımlar kesinlik kazandığında;
  • devlet ormanları yerli ve yabancı özel girişimcilere işlettirilebilecektir,
  • orman” sayılmayabilecek yerlerin kapsamı daha da genişletilebilecektir,
  • ormanların tahrip edilmesine yol açabilecek siyasal propagandalar yapılabilecektir,
  • ormanları yok edip tarım arazilerine ve yerleşme yerlerine dönüştürenler affedilecek ve bu gibi yerlerin yanı sıra “orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen” yerlerin de satılmasından ya da kullanım hakkıyla devredilmesinden öncelikle yararlanabilecektir,
  • “orman vasfını yitirme” durumu ile ilgili tarihsel sınırın 31.12.1981 tarihinden 23.07.2007 tarihine çekilmesiyle birlikte son 26 yıl içinde “orman niteliği” kaybettirilmiş yaklaşık 3,5 milyon dönüm orman arazisi de artık “orman” sayılmayabilecektir,
  • şimdilerde “orman” sayılan yerler “orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmediğinde”, yalnızca ormanların içinde yerleşik köylerdeki yurttaşlarımıza değil herkese satılabilecek ve bu kişiler satın aldıkları bu gibi yerleri tarım dışı amaçlarla da kullanabilecektir,
  • bugüne değin yapılabilen orman sınırlarını belirleme ve tapuya tescil çalışmaları büyük ölçüde geçersizleşebilecek, mülkiyet kargaşası artabilecek ve bu nedenle de, “orman” sayılan alanların etkili biçimde yönetimi tümüyle olanaksızlaşacak; toplumsal çatışmalar gündeme gelebilecektir,
  • “orman” sayılan alanları tarım arazilerine ve yerleşme yerlerine dönüştürme eylemleri özendirilecek; orman yangınları daha da artabilecektir;
  • ormanlarımızın içinde ve bitişiğinde yaşayan yoksul yurttaşlarımızın kalkındırılmasına yönelik çalışmalar anayasal dayanaklarından yoksun kalacaktır.
***
Sonuç olarak AKP döneminde “devlet ormanı” sayılan alanlar, madencilerin, turizmcilerin, vakıf üniversitecilerinin, organik tarımcıların, “off roadçıların”, “Formula 1”cilerin, “devlet ormanı” sayılan alanlarda aromatik bitkili, meyve ağaçlı özel orman kurmak isteyenlerin, orman ürünü tüccarlarının akıllarına geldiğince at koşturup cirit attıkları, deyiş yerindeyse “yol geçen hanına” dönüştürülmüştür.

Öyle görülüyor ki 2003-2007, ormancılık tarihimize, “ormanlarda devlet mülkiyeti, yönetimi ve işletmeciliği” düzeninin yıkılmasına yönelik her türlü yola başvurulduğu ve bu doğrultuda göz ardı edilemeyecek başarıların (!) kazanıldığı bir dönem olarak geçecektir. AKP’nin ikinci kez hem de TBMM’de daha büyük bir milletvekili çoğunluğuyla hükümet olabilmesinde bu büyük başarısının da (!) payı olsa gerek.

Oysa yapılması gereken başka çalışmalar da var !
Eğer ormanlar “kamusal doğal varlık”, dolayısıyla ormancılık çalışmaları da “kamusal hizmet” sayılacak olursa, AKP’nin istediklerinden çok daha farklı işler var yapılması gereken. Ancak, 1982 Anayasasında bile orman ekosistemlerine “kamusal doğal varlık”, ormancılık çalışmalarına da “kamusal hizmet” olarak yaklaşılmasına karşın bu gerçek, ne yazık ki gerektiğince kavranabilmiş değildir. Kavranabilmiş olsaydı eğer, AKP’den yapmaması gerekenlerin yanı sıra yapması gerekenler de istenebilirdi. İstenmemektedir. Oysa, gerçekten de, bugüne değin çoktan yapılmış olması gereken iş var ki ... Sözgelimi, AKP’den;
  • Ülkemizin neresinde, ne denli geniş bir alanda, hangi amaçlarla ormancılık yapılması gerektiği; bu bir yana, şimdilerde “orman” sayılan alanlarının hangi amaçlarla yönetilmesinin zorunlu olduğu ortaya konulması;
  • 1937 yılında çıkarılan ilk kapsamlı Orman Kanunu’nda beş yıl içinde bitirilmesi zorunlu kılınan orman sınırlarının belirlenmesi ve tapuya tescil edilmesi işlemlerinin bitirilmesi;
  • “Orman” sayılan alanlardaki her türlü yabanıl bitki ve hayvan türü varlığının nitelik ve nicelik olarak ortaya konulması, süreç içindeki değişmelerinin izlenmesi
  • Çevre ve Orman Bakanlığı’ndaki çok başlı ormancılık yönetiminin çalışmaların alan ve işlev bütünlüğü sağlanarak yürütülebilecek biçimde yeniden düzenlenmesi;
  • Orman ekosistemleri ve ormancılık çalışmaları ile ilgili hukuksal düzenlemeler arasındaki çelişkilerin, kamu yararını ençoklayabilecek doğrultuda giderilmesi;
  • Başta yeniden orman yetiştirme ve “orman rehabilitasyonu” olmak üzere her türlü ormancılık çalışmasının çevresel etki değerlendirmesinin yapılması;
  • Başta orman yangınlarının söndürülmesi ve ağaçlandırma olmak üzere her türlü ormancılık çalışmasının verimlilik düzeylerinin ve maliyetlerinin sorgulanması;
  • Orman Genel Müdürlüğü’nün her biriminde karar süreçlerinin demokratikleştirilmesi;
  • Ormancı kamu çalışanları işlendirilmesinde keyfi, partizanca uygulamaların yerine atama ve yer değiştirmeler ile ilgili hukuksal düzenlemelerin yaşama geçirilmesi;
  • Ağaç kesme, tomruklama ve taşıma işlerinde çalıştırılanların grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakka ve toplumsal güvenceye kavuşturulması,
  • Orman fakültelerindeki öğretimin, çoğunluğu işsiz kalacak orman mühendisleri yerine orman ekosistemlerini gerektiği gibi anlayabilecek ve yönetebilecek bilgi ve becerilerle donatılmış “ormancılar” yetiştirmesi;
  • “Orman köylüsü” yurttaşlarımızın sürünerek yaşamalarını sürdürmeleri yerine kalkınmalarına gerçekten de katkıda bulunabilecek projelerin uygulanması; bu kapsamda da demokratik köy kalkındırma kooperatiflerinin yaygınlaştırılması;
  • Ormanlarımızın ve ormancılığımızın önceliklerinin değiştirilmesine, onlarca uzmanın emeğinin savurganlığına, zaman yitimine yol açan ve çoğunluğu da kağıt üzerinde kalan dış destekli “ulusal” plan, program ve projeler yerine yerel düzeyde çok boyutlu dinamik plan ve programların yapılması vb. istenebilirdi.
Çok açık; içinde bulunduğumuz bezginlik, umutsuzluk ortamında AKP’den bu türden isteklerde bulunulması önerisi, çoğu kişi tarafından, deyiş yerindeyse “olmayacak duaya amin” olarak değerlendirilecektir.

İyi ama, siyaset yapmak ne anlama gelmektedir ve siyaset yaptığını sanan siyasal partiler ve demokratik kitle örgütleri; ülkemizin geleceğinden yana içtenlikle kaygı duyan yurttaşlarımız, siyaseti nasıl toplumsallaştırabilecektir? Gerektiğince toplumsallaştıramadıklarında, sözgelimi, ormanlarımızın yanmaması, madencilik ve turizm yatırımlarına tahsis edilmemesi, “2B” vb uygulamalarla artık “orman” sayılmayan arazilerin işgalcilerine satılmaması vb istekler AKP’nin ne denli umurunda olacaktır?

Doç. Dr. Yücel ÇAĞLAR
Orman Mühendisi

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön