View Single Post
Eski 09-05-2014, 14:44   #183
eylülbelde
Ağaçsever
 
eylülbelde's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-12-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 88
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi ametarasu Mesajı Göster
"Dünya'daki sulak alanları ben mi talan ettim?" bu sözü ben ilk defa kendine çevreci diyen birisinden duydum. Ben talan etmiyorum, diye benim yaptığım yanlış eylemlerin neticeleri meşru hale mi geliyor?
Ya da benim doğaya verdiğim zarar tek başına anlam ifade etmez mi ?

Yanılsama olarak bahsettiğiniz husus hakikatin ta kendisidir.

"Marifet, iltifata tabidir."

Bireysel yaşayışımız doğanın ne şekilde ve ne surette talan edileceğinin yegane kanıtıdır. Bugün o büyük markaların hiç birisi tercih edilmese, hangisi üretimlerine devam edebilir ?

Tek başınıza Dünya'yı değiştiremezsiniz, ancak farkındalık oluşturabilirsiniz.

Son paragrafınızı zaten eksik İslami bilgilerinizden dolayı hezeyan olarak kabul ediyorum.

Herhalde "Nuh Büyük Tufan " filmindeki gibi, insanları sürekli doğaya zarar veren, kaynakları sömüren yaratıklar olarak görüyorsunuz.

"O (Allah) ki; yeryüzündeki şeylerin hepsini sizin için yarattı, sonra (kudret ve iradesiyle) göğe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak düzenledi. O, (her şeyi bilen) Alim'dir." (Bakara, 2/29)

"O'dur ki, O yüce Allah'tır ki bütün göklerde ve bütün arzlarda (hayat olan âlemlerde yarattığı) her şeyi katından sizlerin (insanların) emrine musahhar kıldı. Muhakkak ki bunda düşünen bir kavim için âyetler vardır." (Casiye, 45/13)


"Nehrin özgür akışını durdurma cüreti" ....

Ekin tarlalarındaki yabani otların yaşamını sürdürme özgürlüğüne müdahalede bulunmak da meşru mudur? Yahut kümeste tavuk, ahırda koyun, sığır beslemek de hayvanatın özgürlüğüne müdahale midir? Evde kedi, köpek beslemek, kafeste kuş beslemek hayvanların özgürlüklerine müdahale midir? Isınmak için ağaç kesmek, odun yakmak ? Barınmak için taştan ev yapmak cisimlerin sabit durma, olduğu yerde kalma, üst üste binmeme özgürlüğüne müdahale midir?

Hezeyanınızla paralel bu örnekler çoğaltılabilir. Bakış açınızın yanlışlığını farkedersiniz umarım.

Baki selamlar.
Öncelikle kendimi çevreci olarak nitelendirmiyorum onu söyleyeyim. Balığı, suyu, ağacı, kurdu, Hüseyin abiyi birbirinden ayrı düşünmüyorum. Doğa, çevrenin kendisi; benim, unutmuş olsanız da sizsiniz. Dolayısıyla doğa benden ayrı mükemmel güzelliğini sürdürsün, ben bir kenarda onu koruyup kollayan gözcüsü olayım gibi dışarıdan bir bakış açısı söz konusu değil bende.
Kafanızdaki klasik çevreci tiplemesinin artık genişleyeceğini umuyorum.

"Ben talan etmiyorum, diye benim yaptığım yanlış eylemlerin neticeleri meşru hale mi geliyor?
Ya da benim doğaya verdiğim zarar tek başına anlam ifade etmez mi ?"

Bireysel tutumlarımızın, dünyaya bakış açımızın da çok önemli olduğunu söylemiştim. Dolayısıyla birinci sorunuza cevabım aşikar.
İkinci sorunuzu cevaplayayım. Evet, doğaya verdiğim zarar "tek başına" anlam ifade etmez. Bakın, ne hikmettir ki HES sever bireyler, doğayı katleden asıl gerçeği söylemekten hep çekiniyor. Kendi kendimizi suçlayalım, ampulümüzü kısalım, daha az su kullanalım Hasankeyf sular altında kalmaz diyor.
Ağrıyan bir diş var, sızısı gün geçtikçe büyüyor ve siz ilaç almaya devam diyorsunuz.

Kurandan alıntı yaptığınızda daha mı nizami durmak gerekiyor bilemedim maksadınızı.
Her şeyin insan için yaratıldığı fikri ve kibiri. Hoyratça her şeyin yapılabileceğinin iznini verdiniz teşekkürler. Ceplerinizde bir iki bitki, hayvan türü de saklayın. Bir gün işinize yarar belki. Çünkü her şey sizin için.

"Herhalde "Nuh Büyük Tufan " filmindeki gibi, insanları sürekli doğaya zarar veren, kaynakları sömüren yaratıklar olarak görüyorsunuz." demişsiniz.

Aksine tarihten bugüne her şeyin sorumlusunu insan olarak gören zihniyeti de yanılsama içinde görüyorum. Bugün böyle düşünenler insana iktidar, erk rolü biçtiğinden böyle düşünüyor. İnsanlık tarihinin çok büyük bir kısmı avcı, toplayıcılıkla süre geldi. Günümüz bu tarihin çok kısa bir parçası. İnsanlık tarihi zulüm, talan değil. İnsan özünde kötü filan da değil. Hepimiz birer bok böceği, balinayız. Derecesiz, farksız.
Çağımız uygarlık çağı. Sürekli üretmeye, ihtiyaca dayalı. Sürdürülebilirliği imkansız, o da çökecektir.

Son paragrafınızdaki özgürlükçü bakış açınızı takdir ediyorum ama. Hakkınızı yemeyeyim. Endüstriyel sistem doğadaki her şeyi evcilleştiriyor bu bir gerçek. Yabani otları, hayvanları, bizleri. Bugün yüzlerce bitki ve hayvan nesli yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bir o kadarı da yok oldu. "Üf ne olacak yok olmuşsa yani" demeyeceğim ben. Önerilerinizi dinleyip alternatif yaşam şekilleri oluşturan bireyler de var korkmayınız. Fukuoka'nın Doğal Tarım İlkelerine bakınız. Isınmak için ağaç kesmeyen toplayıcılara kulak veriniz. Mağaralarda, bir ağaç kavuğunda barınan, ateşi kullanmayan, tarım yapmayan, yüzyıllarca yerleşik hayatı seçmemiş atalarımıza kulak veriniz, hatırlayınız. Kendinizi bu denli sistemin kölesi hissetmeyiniz. Sistem her ne kadar her şeyi kontrol eder görünse de doğa arada kulağınıza fısıldayacaktır.

eylülbelde Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön