View Single Post
Eski 09-05-2014, 11:35   #180
ametarasu
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 24-09-2013
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 93
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi eylülbelde Mesajı Göster
Oğuz bey doğayı sevmenin ne demek olduğuna dair önerilerinizi dinledim düşündüm ve kararımı verdim HES'lere, nükleere karşı mıyım diye.

Evet, karşıyım.

Doğayı sevme, korumaya dair son zamanlarda geliştirilen yeşil bir söylem var. Her şeyin başına "yeşil"i getiriyoruz. Yeşil tüketim, yeşil teknoloji... Doğaya daha az zarar verme, doğayı koruma adına bulaşık, çamaşır makinesi satan şirketler bile bizlere öğüt verir oldu. Nedir mesela bu öneriler; musluklarımızı biraz sıkalım. Daha kısa duş alalım. Atıklarımızı ayrıştıralım. Yeşil teknoloji ürünlerini tercih edelim. Elektriği hoyratça kullanmayalım. İzlemiyorsak televizyonu kapatalım. Hele HES'lere filan karşıysak asla izlemeyelim. Çünkü bu ikiyüzlülük olur. Tabi ki HES'lere, santrallere sıcak bakan sizler de doğa için önerilerde bulunuyorsunuz. Daha doğrusu; doğayı sevmek öyle olmaz böyle olur diyorsunuz.
Şimdi bu önerilerin bütünündeki fikre bakacak olursak bize öğütlenen nedir; bireylerin tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi.

Peki burada atladığımız birşeyler yok mu?

Sormak isterim size; dünyadaki sulak alanların çok büyük bir kısmı yok olmuşken bunun sorumlusu salt ben miyim? Dünyadaki ırmakların yarısından fazlasını ben mi yok ettim mesela? Ben cevabımı vereyim; Hayır, barajlar yok etti. Peki sanayiye ve tarıma harcanan su benim tüketimim ile mukayese edilebilir mi? Bireylerin tükettiği miktar çok ufak kalıyor bunun yanında. Ya da golf sahalarına harcanan suyu hesaplayalım. O da beni solluyor. Hergün boğaza dökülen zehirli atıkları düşünelim.Ya da enerji. Enerjinin çok büyük bir bölümü şirketler tarafından kullanılıyorken benim led tv, çamaşır makinesi tasarrufum mu HES yapılmaktan kurtaracak ülkeyi? Ben çöplerimi ayrıştırmadığım için mi yok oluyor Küçük Menderes? Neden ölüyor deredeki balıklar? Çünkü fabrikalar bütün atıklarını buralara boşaltıyor.

Peki dünyadaki nehirlerin yüzde 60' ını kurutan barajlara, atıklarını nehirlere,denizlere boşaltan fabrikalara, siyanürle altın arayan şirketlere tek bir gün laf etmemişken, üstüne bir de doğanın talanına karşı çıkan aktivistlerin HES'lere, santrallere filan karşı çıkmalarına anlam veremiyorken doğayı sevmenin ne demek olduğunu sizden , şirketlerden mi öğreneceğim?

Pek tabi ki bireysel yaşayışımız, dünyaya bakış açımız da çok önemli. Fakat şu yanılsamaya düşmemek lazım. Doğayı katleden salt bireylermiş algısı yaratılmaya çalışılıyor bilerek. Fakat bireylerin talanından evvel etkisi çok daha somut olan bir talan var. Karadeniz'de vadilerdeki suyun sesini kesen, balıkları öldüren, yüzlerce ağacın kesilmesine neden olan doğrudan HES'lerdir. Bunu dillendiremeyenlerin "önce kendi yaşayışınıza bakın" demeleri pek de adil olmayacaktır.

Son olarak; doğa kimsenin babasının malı değildir. Sizin enerji dediğiniz, kalkınma, ilerleme dediğiniz şey bir nehirin özgür akışını durdurma meşruiyetini hiç kimseye veremez.


"Dünya'daki sulak alanları ben mi talan ettim?" bu sözü ben ilk defa kendine çevreci diyen birisinden duydum. Ben talan etmiyorum, diye benim yaptığım yanlış eylemlerin neticeleri meşru hale mi geliyor?
Ya da benim doğaya verdiğim zarar tek başına anlam ifade etmez mi ?

Yanılsama olarak bahsettiğiniz husus hakikatin ta kendisidir.

"Marifet, iltifata tabidir."

Bireysel yaşayışımız doğanın ne şekilde ve ne surette talan edileceğinin yegane kanıtıdır. Bugün o büyük markaların hiç birisi tercih edilmese, hangisi üretimlerine devam edebilir ?

Tek başınıza Dünya'yı değiştiremezsiniz, ancak farkındalık oluşturabilirsiniz.

Son paragrafınızı zaten eksik İslami bilgilerinizden dolayı hezeyan olarak kabul ediyorum.

Herhalde "Nuh Büyük Tufan " filmindeki gibi, insanları sürekli doğaya zarar veren, kaynakları sömüren yaratıklar olarak görüyorsunuz.

"O (Allah) ki; yeryüzündeki şeylerin hepsini sizin için yarattı, sonra (kudret ve iradesiyle) göğe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak düzenledi. O, (her şeyi bilen) Alim'dir." (Bakara, 2/29)

"O'dur ki, O yüce Allah'tır ki bütün göklerde ve bütün arzlarda (hayat olan âlemlerde yarattığı) her şeyi katından sizlerin (insanların) emrine musahhar kıldı. Muhakkak ki bunda düşünen bir kavim için âyetler vardır." (Casiye, 45/13)


"Nehrin özgür akışını durdurma cüreti" ....

Ekin tarlalarındaki yabani otların yaşamını sürdürme özgürlüğüne müdahalede bulunmak da meşru mudur? Yahut kümeste tavuk, ahırda koyun, sığır beslemek de hayvanatın özgürlüğüne müdahale midir? Evde kedi, köpek beslemek, kafeste kuş beslemek hayvanların özgürlüklerine müdahale midir? Isınmak için ağaç kesmek, odun yakmak ? Barınmak için taştan ev yapmak cisimlerin sabit durma, olduğu yerde kalma, üst üste binmeme özgürlüğüne müdahale midir?

Hezeyanınızla paralel bu örnekler çoğaltılabilir. Bakış açınızın yanlışlığını farkedersiniz umarım.

Baki selamlar.

ametarasu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön