![]() |
Aşağıda doğa dostu bir avcıya örnek var. Kamyon çarpması sonucu yaralı bulduğu dağ keçisini kurtarmak için 2 km boyunca sırtında taşımış.
Erzurum'da Yaralı Dağ Keçisini Sırtında 2 Kilometre Taşıdı - Dailymotion videosu Ayrıca dinen avcılığın durumunun ne olduğunu merak edenler içinde aşağıda ki linki ekliyorum. http://www.oltader.org/forum/forum_posts.asp?TID=197 |
Avcı hikayesi benden, maksat ortam sakinleşsin veya ders alınsın lütfen.
Hikaye 1; Tüfeğim yok, olmadı hiç. 13-15 yaşlarında, yaşadığım köyde ''tabanca'' ile ava çok çıktım(ciddiyim):)), netice yok tabii ki.Kuru pamuk kozalaklarına arkadaşların tüfekleri ile ateş ettim. Şehre göçtük sonra. Bir arkadaşım barut al, ben fişek yapayım sana, benim fazla tüfeklerle avlanırız dedi, aldım verdim ona fişek yapması için. Ava çıktık, ben ateş ediyorum, saçmalar namludan tıngır mıngır yarım metre(mübalağasız) önüme düşüyor. Arkadaş gülmekten yerlerde. Meğer, benim aldığım barutu kendine saklayıp, kendi eski nemli barutu ile fişekleri yapmış, hadee.. cümbur cuma yerlerdeyiz. Hikaye-2; Ava çıktık, her taraf buz,..hava eksilerde 10-15 gün. Epey avlandık, bol hemde. Şans dedik düşünmedik hiç nedenini. Evde annem kuşları yolup her birinin kursağını bana gösterdi. -Şunlara bak bi..karınlarında gram yem yok, taşlıkları bile bomboş, et bile kalmamış açlıktan, ve sen bunları avladım diye övünüyorsun... dedi. O zaman anladım nedenini, kuşlar mecalsizce önümde dolaşıyorlardı avlanırken, gel vur beni diye sanki. Bir daha ava çıkmadım hiç. Balık avına sadece çıkarım. İyi olduğumu düşünüyorum hatta. 3-5 senedir o da yok, çıkamıyorum. Eskiden av ihtiyaç idi, yemek için avlanırdı. Şimdi sadece kuş avı için bence spor denebilir. Oda kantarın topuzunu kollamak şartı ile. Ki böyle bilinçli avcılara rastladım, önündeki yüzlerce hedefe ateş etmeyip ''tamam nasibimi aldım'' diyenler oldu. Konu spor ise, karşımızdaki kişiye de şans tanıyın lütfen. Belki o da bilinçli avcılardandır. ''uçana kaçana'' değil, gerekene sıkıyordur. Gereklilik var ise... Belki de, ilerde bu konuda onunda anlatacak hikayeleri olacaktır, bize veya torunlarına. Konu sahibine ve diğer konuklara ALLAH' tan ailece sağlıklar inşallah. Bende hikaye çok, ders aldım hep hayattan. Saygılarımla lütfen. |
Bu konuya ilişkin yazmaya devam etmeden evvel daha önce hiç düşünmediğim bir sorunun cevabını aradım. Spor nedir ? Wikipedia'da bulduğum cevap kısaca şöyleydi : Spor ya da idman önceden belirlenmiş kurallara göre, kişisel veya takım halinde yapılan rekabet amaçlı yarışma ve kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fiziksel aktivitelerdir.
İlgili link ektedir: Spor - Vikipedi Başlıkta bütün yazılanları da dikkatle okudum. Burada ortak bir paydada buluşabileceğimizi sanmıyorum bu nedenle de buraya yazmayı bir nevi "münazara" mantığıyla algılıyorum ve bu bağlamda düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum... Alıntı:
Bir zamanlar bir film izlemiştim. Adını ve oyuncularını hatırlamıyorum. Bir adada süper zenginler için av düzenleniyordu. Avlar da adaya kaçırılarak getirilen insanlardı. Birçok konuda empati yapmak bizi doğru yola sevk eder. Kendinizi hiç av olarak düşündünüz mü? Biri sizi av yapsa ne hissederdiniz? Alıntı:
Uzak doğu sporlarının ise yeri çok farklı. Orda şiddet bokstaki gibi değil ve doğru yapılır, işin derinliğine, felsefesine inilirse (ki bence öyle olmalıdır) kişiye çok farklı bilinç kapıları açılabilir.. Eskrim,okçuluk,kendo.. Örnekler çoğaltılabilir. Kendini savunmayı öğren ama zevk için öldürme. Bence işin özü budur. |
şimdi, evet, ete ulaşımımız geçmiş zamana göre nispeten daha kolay, ama şöyle düşünebiliriz. bir kişinin et alacak parası yok, misal, ya da başka bir şeyden, gidip avlanıyor. hem, kendi evinin et ihtiyacını karşılıyor, hem de eşe dosta, konu komşuya dağıtıyor.
sırf zevk için. hayvan öldürmüş olmak için avlanmak, gerçekten acı. ben de dün, bir serçeye namlu doğrulttum. evet, elim gitmedi o tetiği çekmeye. zaten çeksem de, dişimin kovuğuna gitmeyecek bir hayvandı. öldürmemin bir manası yoktu. babamın gönlü olsun diye, konduğu dalın orayı hedef aldım, ama adam anladı, elin gitmedi, anladım ben seni dedi. yine de, bir geyik öldürülse, adam, hem kendi ailesine yedirse, hem de eşe, dosta, komşuya dağıtsa, gerçekten güzel bir iş yapmış olur. sonuçta, hepimiz et yiyen canlılarız. |
Sn. Mrduran, Sn. Eser İlhan öncelikle yorumlarınız için teşekkür ederim. Görüşlerinize katılayım, katılmayayım önemli değil. Seviyeli ve kendi bakış açınız içerisinde ki tutarlı yazılarınız, bu konuya yeniden bir seviye getirdi. Umarım hep böyle saygı dolu yazılar yazılır bundan sonra.
Alıntı:
Alıntı:
Peki neden avlanıyoruz, bu cevabını net veremeyeceğim birşey. Muhtemelen kendini yaban hayatın bir parçası olarak görmek isteyen insanlarda içgüdesel gelen bir istek. Değil ailemde, sülalemde tek bir avcı yok. Kimse beni özendirmedi. Çocukken çok sayıda evcil hayvan besledim ve ailemden şiddet görmedim. :) Çocukken ne zaman uzun yolda bir orman kenarından geçsek hep derinliklerine girsem keşke diye içim kıpır kıpır olurdu. Uygun zaman ve ortam denk geldiğinde de başladım işte. Zaten dikkat ederseniz, gariban köylüsünden zengin işadamına, ilkokul mezunundan doktora yapanına, 18 yaşında ki gencinden 70 yaşında ki yaşlısına kadar her kesimden insanı avcı olarak görebilirsiniz. Demek ki bu sosyal statü veya eğitim seviyesi ile ifade edilemeyecek bir olgu. Alıntı:
Alıntı:
Nasıl ki içkiyi yasaklayarak insanların içki içmesini engelleyemezsiniz, sigarayı yasaklayarak sigara içmelerini engelleyemezsiniz, bu da öyle. Gerçi verdiğim örnekler kötü örnekler oldu, ne içki ne sigara içmem, avcılığa da zararlı alışkanlık olarak bakmam ama mantık olarak aynı şey. Peki bu durumda ne yapmalı? Yasaklayarak engelleyemiyorsanız, kontrol altına almanız gerekir. Avcıları eğiterek, bilinçlendirerek, sezon haricinde avlanmamayı, konulan limit ve kotalara uymayı, canlı hayatına saygı duymayı, hiçbir canlının boşyere ölmeyi haketmediğini öğretirseniz cana saygı duymayı öğrenirler. Avda etik olurlar, ihtiyacı kadar (ihtiyaçtan kasıt et değildir, nedir diye sormayın çok uzar) veya zararı önlemeye yetecek kadar avlanırlar. Yok avcıların eğitimine önem vermeyip sadece yasaklayalım, bunları da kötü görelim mantığıyla yaklaşırsanız ortaya hiçbir faydalı iş koyamazsınız ve tıpkı şu an ülkemizde ki gibi bilinçsiz avcılığın ve doğaya zarar vermenin önünü açarsınız. Önce ki mesajımda belirtmiştim Almanya'da her sene yüzbinlerce (rakamda kesinlikle mübala yok) karaca avlanır ama milyonlarca karaca populasyonuna sahiptir. Bizde 80 senedir karaca avlamak yasaktır ama dağlarda karaca göremezsiniz. Nedeni Alman avcıların bilinçli olması, bizim ise bilinçsiz olmamız. Gördüğünüz gibi yasak kararıda işe yaramamış, yaramış olsa dağlar karaca dolu olurdu. |
Sayın Syılmaz;
''Nedeni Alman avcıların bilinçli olması, bizim ise bilinçsiz olmamız''. Güzel sözünüz bana bir şey hatırlattı. İzniniz ile lütfen; Cinsini hatırlamıyorum, Karadeniz' de havyarı meşhur olan çok büyük bir balık yakalandı. Karnında bilmem kaç tane dikiş yarası var idi. Bunu yakalayanlar, havyarını alır, operasyon yerini dikerler ve denize salarmış tekrar. Biliyor ki başkası da aynısını yapacak, hatta kendisi onu veya bir başkasının bıraktığı balığı tekrar yakalama şansını elde edecek. Süregen bir gelir, bindiği dalı kesmeme meselesi. Sonuç; İstanbul' da tezgahta garibim. Sebeb; benim gibi bilinçsiz birinin, hayatında görmediği balığı yakalaması. Vay be! ne balık... ne para eder...arkadaşları nasıl da çatlatırım, hemen 5-10 poz resim alayım. Ciddiyim bu konuda gerçekten. Babam bana öyle öğretti çünkü. ''Denizden baban çıksa yeyeceksin'' deyerek. Şimdi yeni yeni kafa patlatıyorum bu işin inceliklerine. Çok güzel yazılarınız için, çok çok teşekkürler efendim. Nerde kalmıştık, konu neydi? Gez,göz,arpacık, bağışladım seni...deyebilmek. Hepsine değil canım:))). Lütfen alınmasın kimse, şahsi görüşümdür. Bizde karacalar resmen avlanmaz. Gayri resmi... Güzel yurdumu seviyorum yav...İlişkiler mekanik değil, korku yok yasadan, saygı var, duygu var... Cümleten sağlıcak ile kalın inşallah. Saygılarımla lütfen. |
Samimi duygularınız ve beğeniniz için ben teşekkür ederim Sn. Mrduran.
Saygılar. |
Avci doga dostumudur
Sayin yilmaz, avcinin avladigi canli ,yasamini onu avliyarak daim ettiren, yavrusunu besleyen yirticinin rizki. Bir tarafta olum kalim savasi veren hayatta kalma mucadelesi veren bir canli diger tarafta bu cagda, isi spora hobiye donusturen avci, avcilik. Bunun neresi adil sorarim siz? Gelelim et meselesine hic kimse bu cagda et ihtiyacini dogadan canli avliyarak karsilamiyor, yirticinin avina ortak olup doganin dengesini bozarak karsilamiyor.parasini verip ihtiyacini karsiliyor. Ha yok siz illa ki ben hem vurara avlanarak hemde et ihtiyacimi karsilamak istiyorum diyorsaniz. ya kendi yetistirdinizi vurursunuz **** Avrupada oldugu gibi ozel avlaklarda avlanirsiniz. Kimsede size birseydemez. Yaban hayatini tarim ilaclari , yanlis alan kullanimi ...vs bitirdi diyorsunuz. Ya tum dunya ya anadoludan yayilan alageyigi, y.koyununu, surmeli gozlu ceylanlari , a.leoparini, cizgli sirtlani kim bitirdi o zaman. Sehrli koylu secereli secereririz eli kanli avcilar degilmi?
|
Sn. Delphin7, mesajınıza cevap vermeden önce eski mesajlarımdan alıntı yapmak istiyorum.
Alıntı:
Alıntı:
Ama cumhuriyetimiz kurulduktan sonra avcılık meselesine daha bir dikkatle eğilip, daha yakın tarihte verilmeye başlanan avcılık eğitimleri ve belgeleri daha evvelden verilseydi, yani kısacası avcılarımız bilinçlendirilmiş olsaydı, anadolu parsının nesli tükenmezdi. Yukarıda ki A.B.D. Başkanı'nın dediği gibi hayvanların neslinin tükenmemesi avcıların elindedir. Onlar bilinçli ve yaban hayatına saygılı olursa, hayvanların nesli korunur çünkü onlarla dağda karşılaşan ve sonucun ne olacağına (ne yazık ki) karar veren biziz. Avcılık karşıtı olan biri isterse başbakan olsun, kökten bu işi yasaklasın. Hiçbir şeyi engelleyemez, benim dağda o yaban hayvanıyla başbaşa kalmamı engelleyemez, ıssız ormanda yapacağım işi de kimse takip edemez. Yaban hayatı için avcılara beddua okumayı bırakıp, onları eğitecek, bilinçlendirecek meseleler üzerine uğraşalım. |
Hep söylenir, "Avcıların ekolojik dengeye olan katkıları yadsınamaz." Allah aşkına bu katkıları bir anlatan çıksa da öğrensek.
Yırtıcı hayvanların zayıf ve hastalıklı bireyleri öldürerek daha güçlü nesillerin oluşmasına bir katkıları var. Neticede 100 metreden avını vuran, ava kaçma şansı tanımayan modern av silahlarıyla öldürülen hayvanın zayıf mı güçlü mü olduğunu saptamak çok güç. Avcılar tarafından sürekli söylenir, " Sanki sen et yemiyor musun ?" Bir sığırın, koyunun vs et amacıyla üretilip kesilmesi ayrı bir şey, zevk için hayvan öldürülmesi ap ayrı bir şey. Neticede minicik bıldırcınların, güvercinlerin, kumruların öldürülmesine şahit oluyoruz. Benim çevremde de ava giden insanlar var ve hiç duygularımı katmadan yaptığım gözlemleri buraya yazmak istiyorum. Avcıların büyük çoğunluğu acıma ve merhamet duyguları bulunmayan saldırgan, sadist, ileri düşünceleri bulunmayan insanlar. Neredeyse tamamı 4x4 arazi aracı alacak ekonomik özgürlüğe sahip. Tabi itirazlar karşısında gariban edebiyatı yapmaları ap ayrı bir olay. Dengeli avlanmadan bahseden avcının bir günde 60 civarında bıldırcın avladığını bizzat kendisinden birilerine övünürken işittim. Dengeli avlanan, bir kaç kuş ile yetinenini görmek henüz nasip olmadı. Bir de avı abarta abarta anlatmaları yok mu, avcı kuş mu vurmuş, pkklı mı anlamak güç. Sanırsın ki yalnızca ellerini kullanarak bir aslan öldürmüş... Avcıların büyük bölümü ile tartışmaya girmek çölde su aramakla eş değer. Tıpkı tarihteki peygamber mucizelerini inkar edenler gibi ne kadar bilimsel, haklı gerekçeler ileri sürerseniz sürün asla kabul etmez ve kendilerini haklı görürler. Eğitim kursları vs olduğunu gördük. Ancak avcılar eğitilebilecek yapıda insanlar değiller. Dağda, ormanda dolaşan avcı sadece refleksleri ile tüfeğini doğrultup ateş etmekte. İsterse doktora yapsın bu yapıdaki biri karşısına bir hayvan çıktığında ateş etmeden duramaz. Avcılığın sporla uzaktan alakası yok. Haa sadece trap atışı yapan bir kaç meraklı insan gördüm, asla ava gitmezler. İşte trap atışı gerçekten spor. Tanıdığım neredeyse bütün avcıların ailesinde, çocuğunda; ya da sonradan kendilerinde bir rahatsızlık, yaşanan aile trajedileri olması da sanırım tesadüfle açıklanamaz. Şimdi bana mutlaka yanıt yazacağınızı ve "Avcılara hakaret etmekle, aşağılamakla " suçlayacaksınız. Ben yalnızca gözlemlerimi yazdım. Unutmayalım ki Anadolu Aslanı, Anadolu Kaplanı, Anadolu Parsı, Sırtlan, Yaban Keçisi ve Koyunu gibi pek çok tür avcılar yüzünden yok oldu; ya da yok olmak üzere. Bugün o canlıları yurdumuzda göremiyor ve çocuklarımıza gösteremiyorsak sorumlularını da açıkça söylemeliyiz. Bütün Türk Dünyası'nın sembolü olan kurt nesli Anadolu'da tükenmek üzere. Anadolu'da 5.000 den az kurt kaldığı bilimsel bir gerçek iken siz çıkın bilinçli avcılarınızla dengeli avlanarak kurt sayısını artıracağınızı (!!!) söyleyin. Yalnızca gülünç olursunuz. Doğru sizin dağda o yabani hayvancağızla başbaşa kalmanızı hiç bir şey engelleyemez. Tıpkı ahirette o anın hesabının verilecek olması gibi... |
Cepten kisitli sartlarda yaziyorum yoksa anlatilacak yazilacak o kadar cok sey var ki. Oncelikle sizin y.hayati ve y.hayvanlariyla beraber olmaniza karsi olan yok ki. Ama neden vurup oldurmek, neden kainatin var olan bu muhtesem ilahi dengesini kendi hobim zevkim icin yok edeyim. Neden y.hayvanlarini bir arkadasiniz dostunuz korunulmasi gereken canlilar olarak goremiyorsunuz. KI TURKIYE GIBI BIRCOK CANLISI YA YOK OLMUS POP. MINUMUM seviyelere inmis bir ulkeyi konusuyorsak.lutfen Almanyadan falan ornek vermeyin, ben almanyada yasiyorum.buralarda gecmiste neler olup bittigini iyi arastiralim lutfe milyonlarca bizonun kokunu kurutan, ucsuz bucaksiz ormanlarda bile kurtlari pumalari son bireylerine kadar yok eden conilerden, 100 sene once sartlarin y.hayati icin cok daha kolay ve tehditkar olmadigi donemden Roswelthden ornekler vermiyelim lutfen sartlar cok degisti. Bu cagda y.hayatini tehdit eden onlarca etken var. Y.hayvanlari bu kadar tehdidi kaldiramiyor artik. DEVIR YOK ETME VURMA AVLAMA DEGIL K ORUMA KOLLAMA DEVRI, BIR BIREY BILE ARTIK COK ONEMLI. Almanyada ise doganin dengesini bozmuslar ne kurt ne ayi ne vasak birakmislar dogal dengeyi ve biyolojik cesitliligi geri dondurulemez sekilde tahrib etmisler. Simdi vah tuh deseler arkasindan bizim yok ettigimiz a.leopari gibi agit yaksalarda yok edilen canlilari geri getirmiyor.onemli olan var olani korumak y.hayati bu cagda bu kadar tahribati kaldiramiyor artik bunu anlamak bu kadar zormu.zevkiniz icin vurmayip onun yerine artik gunumuzde cok populer olan yine y.hayatiyla belki cok daha ic ice olacaginiz farkli acilardan yasayacaginiz foto avciligi yapsaniz ne kaybedersiniz gelecek nesiller sizi eli kanli yerine hayir dualari ile anarlar. Avciligin en son merhalesinin de tufegi duvara asip mutlak koruma oldugunu, birakin dogadan bir canliyi eksiltmek, bir dalin bile oldugu yerden kaldirmamak oldugunu kainatin var olan duzen ve ahenkinin oldugu gibi eksiz gelecek nesilere ulastirmak oldugunu da unutmazsiniz
|
Arkadaşlara katılıyorum, Allahım özenip yaratmış, onun yarattığı bu güzelliği, bu canlıları sadece zevk almak için yok etmek, bu kabul edilebilir değil.
Yaban hayatı sevenler, yaban hayvanları sevenler ellerine silah yerine fotograf makinası ve ses kayıt cıhazlarını alırlar ve kamufle olurlar. Ama onları rahatca öldürmek için değil o müthiş, biyoçeşitliliğe rahatsızlık vermeden doğal ortamlarında resmederler, kayıtlar yaparlar. Kendi hayatlarını bu uğurda bazen riske atarlar. Sevgi bu... http://www.wwf.org.tr/ |
Bufalo ile aramızdaki mesafe 50-60 metreye indi. Terleyen elimdeki 375 H&H Steyr tüfeğim neredeyse kayıp gidecek. Elimi pantolonuma siliyorum aceleyle, bilmem kaçıncı kere emniyeti kapatıp tekrar açıyorum. Nefesimi tuttuğumu fark ediyorum, veriyorum nefesimi ve normal nefes alıp vermek için koşulluyorum kendimi. 40 metreye indi ara. Ama Miombo ormanı sık. Ağaçların arasında bazen 1 metre kadar bir açıklık oluyor. İleride böyle bir açıklık var. Tam oradan geçerken atsam? Atabilsem... Tam geçerken de orda durmaz ki namussuz! Tetiği çektim, sol omuzbaşına isabet. Omzu kırıldığı için üzerine basamıyor sol ön bacağının. Mermi omzu kırıp mutlaka kalbine isabet etti ama hemen düşmeyecek. Zaten ikircikliydi, kanı bitse de adrenalinle devam eder. Bir anda bizi görüyor ve üzerimize dönüyor. İsa (profesyonel avcımız) ‘Shoot again!(Tekrar ateş et!)’ diye bağırıyor ensemde. Bufalo traktör gibi geliyor üzerimize. Bu kez tam göğsünün ortasına atıyorum. Tam isabet. Hâlâ geliyor. Artık aramızda 20-25 metre var. Mekanizmayı kurup bir tane daha atıyorum. Bu da tam hedefte. Kalbi, ciğerleri; mutlaka! Birer mermi daha yolluyoruz. Sarsılıyor, ama devam ediyor üzerimize gelmeye. Son kurşunumu da kalbine yapıştırıyorum. Ama bufalo artık kanla değil, adrenalinle koşuyor. Bitecek pili elbette düşecek, ama bizi temize havale ettikten sonra. Çoktan düşmesi gerekirdi. Çalışan bir kalbi kalmadığına eminim. Beynine nişan alsam? Ama daha 15 metre var. İp gibi dümdüz gelmiyor ki, kafası sürekli hareket halinde. O koca kafada yumurta büyüklüğündeki beyni ya tutturamazsam? Çabucak bunlar geçiyor kafamdan. “Fight or flight” (savaş veya kaç)... Eminim bilinçaltım bana çaktırmadan bunu da tartıyor. Sonra silahıma güvenmekten başka çarem olmadığını kabul ediyorum. Birimizden birimiz düşene kadar kurşun sıkmaya devam. Ben bizi yok etmek üzere üzerimize doğru koşmaya devam eden bufaloyu beyninden vurmanın hesaplarını yaparken rehberimiz Nat, onu ayağından vurdu. Böylece koşmasını engellemek istiyordu.”
Çok ünlü bir işadamının avcılık anılarından... eminim et ihtiyacını karşılamak için yapmamıştır bunu... |
Sevgili dermana yukarıdaki mesajınızın bir yerden alıntı olarak yazıldığı belli ama inanın okurken o kadar zorluk çekiyoruz ki.
Alıntı bile olsa, lütfen yer yer paragraf yapın ki okuyabilmemiz kolaylaşsın. Sayın delphin size de özel mesaj yazdım. 50 numaralı mesajınızı cep telefonundan yazdığınız için su götürür tarafı var ama.... |
Avcilik bir spor degildir. Sporda, iki taraf ta bir oyunun icinde oldugunu bilmelidir.
Spor yapmak istiyorsan, savunmasız canlıları katletmek için kullandığın pahalı, üstün teknoloji ürünü silahı at elinden.. çık dağlara, ''trekking'' yap.. Avcı, bana göre doğal hayatın düşmanıdır.Kendi egosunu tatmin için, keyif için katliam yapmanın neresi spordur. Yavrularını besleyebilmek için ormanda otlayan bir tavşanı sinsice gözleyip, kurşun sıkmak, sonra da bununla böbürlenmek nasıl bir hazdır, duygudur, hiç anlayamadım... |
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Mesela merak ediyorum, devletin koyduğu av kurallarına (av sezonunda avlanma, limitlere uyma vs.) uyulduğu halde nesli tehlikeye giren hayvan türü var mı? Varsa kaynak göstererek, bilimsel verilere dayalı ispatlarınızı beklerim. Gerçi boşyere beklemeye gerek yok ya neyse. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Benzer hikayeleri Burdur, Isparta ve Antalya'nın başka yörelerinde de dinledim. Alıntı:
Aşağıda ki linki de tekrar ekleyeyim. http://www.oltader.org/forum/forum_posts.asp?TID=197 |
Alıntı:
--- Sevgili Melis Hanım, Salı sabahı Hürriyet’teki yazınızdan dolayı teşekkür etmek istiyorum. Araştırmış, inceleyip veri toplamışsınız ve kendi içinde son derece tutarlı bir avcılık eleştirisi yazmışsınız. İyi ve sert bir eleştiri; açık ve dürüst görüşünüz için teşekkür ederim. Sizi avlanmanın doğruluğu konusunda ikna etmeye çalışmayacağım. Avcılığı dahi size savunmayacağım. Hepimizin görüşü, düşüncesi kendinin. CEO&Life’taki yazım istek üzerine bir hobi dergisine yazdığım bir yazı... Avı öven, teşvik eden, savunan bir yazı değil... Denizcilerin hikayeleri deniz ile ilgilidir, kimisinin askerlikle ilgilidir, kimisinin seyahat ile ilgilidir. Benden yazı istendiğinde diğer uğraşlarımın yerine av anekdotu seçmemin belalı bir tercih olduğunu şimdi çok iyi anlıyorum. Son günlerde gazetelerdeki alıntılar maalesef, tam da yazmış olduğunuz gibi CEO&Life’taki yazımın sadece av ve ölüm ile ilgili bölümlerinin ballandıra ballandıra abartılması yoluyla olmuş; iyi de olmamış. Kaldı ki, ana akım medyada herkesin gözüne, üstelik hiç ağzımdan çıkmamış sözleri manşet yaparak sokmak gibi bir niyetim hiç olmadı. Yani, filmin sadece seçilmiş karelerini izlerseniz, algı da, tepki de böyle olur, olağan karşılıyorum. Ben genç yaşlardan beri ava gidiyorum. Dünyada 40 milyonun üzerinde avcı var. Av için izinler var. İzin verilen bölgeler var. Kotalar var. Yüzlerce kural, yasak var. Avlanabilmek için sınava girmenizin mecburiyeti var. Etik ve kanuni kurallar çerçevesinde sadece yaşlı ve üreme kabiliyetini kaybetmiş erkek hayvanları avlamak mecburiyeti var... Benim tercihim bütün bu kanuni kısıtların yanında yalnızca eti yenen hayvanları avlamak. Türkiye’de 3,5 milyon av ruhsatlı insan var. Sayımızın çokluğu asla haklı olduğumuz manasına çekilmesin. Ama bizleri vahşi insanlar sürüsü diye damgalamadan önce bir düşünmenizi rica ediyorum. Bundan 30-40 yıl önce misafir geldiğinde kümesimizden tavuk keser, tüylerini yolar, pişirirdik. Misafire kuzu keserdik. Şimdi süpermarkette plastiğe sarılı et parçaları alıyoruz. Her şey steril ve plastik. Küçükken oğlum tabağında yemek bıraktığı zamanlar “Tabağındaki balık senin için öldü. ‘Madem yemeyecektin, ben niye öldüm o zaman’ diye arkandan ağlar” dediğimizde alelacele bitirirdi tabağındaki yemeği. Biliyor musunuz, ilköğretim son sınıftaki çocukların sınıfça mezbaha ziyareti mecburi olsun isterdim. Görsünler ki, marketlerden plastiğe sarılı aldıkları o et parçaları gerçek canlı bir hayvanın boğazlanması sonucunda elde ediliyor. Belki tüyleri diken diken olur, belki bir daha et yemeyip vejetaryen olurlar. Bunu kabul edebilirim ama yedikleri etin bir canlının hayatına son vererek sofralarına geldiğini bilmemelerini asla... Saygı duymalılar alınan cana... Bu benim görüşüm. Size bugünün şartlarında naif gelebilir ama ben şartlar izin verse soframa konan bütün otlara, mantarlara kadar da kendim toplamak isterdim. Aslında dünya kurulduğundan beri hayat başka canlılar pahasına sürüyor. Bu duymak istemediğimiz bir gerçek; yüzleşmekte zorluk çektiğimiz bir gerçek. Benim anlattıklarımın en rahatsız edici yanının bu gerçekliği tüm çıplaklığıyla ortaya koyması olduğunu da düşünüyorum. Bu üslubun birçok insan için rahatsız edici olduğunu da, beni de hedef tahtasına oturttuğunu da görüyor ve anlıyorum. Ancak afiyetle oturup kebap yediğimizde mezbahadaki hayvanların ne kadar genç olduğunu hiç düşünüyor muyuz? Veya hayvan çiftliklerinde ‘bizim için özel yetiştirilen’ hayvanların hiç doğayla alakası olmamış, çayırlarda hiç özgürce koşturamamış olduklarının farkında mıyız? Veya oltaya takılan balığın su üstüne çekilirken can çekiştiğini? Tüm bunların zor ve çelişkili bir tartışma olduğunun farkındayım. Ancak vahşet veya hayvanseverliğin ölçüsü gerçeklerden ne kadar mesafeli durduğumuzla ölçülmemeli diye inanıyorum. Görüşlerimi sizinle paylaşmak istedim. Sevgi ve saygılarımla... Cem Boyner |
Tv belgesellerinde doğal yaşamın kendi arasındaki dengeyi bile izlemeye dayanamayan birisi olarak bir insanın (ki insan kelimesini sadece mecburiyetten kullanıyorum) savunmasız bir canlıyı, elinde tüfek, ağzından zevkten salyalar aka aka öldürmesine katlanamıyorum.
Kurban Bayramı'nda o kadar etin ortasında bile bazı vahşilerin omuzlarına tüfeği atıp kendilerini ormana vurup avuç kadar keklik, karatakı, vs. öldürerek döndüklerini izlemek zorunda kaldım bu sonbahar. Söylemekten, anlatmaktan dilimde tüy bitti. Bir de o küçücük et parçasını börek yapıp yemediler mi günlerce kurban etini bile görmek istemedim. Hatta bazılarını din kurallarına göre ölmeden önce boğazlamadıkları için murdar olmuş da yiyemediler, sokak kedilerinin önüne attılar -ki kediler bile Kurban bayramında kusana kadar et yedikleri için dönüp bakmıyorlardı bile-. Ha bir de evlerinin içinde minik kafeslerde besledikleri keklikler var, bu kafeslerdeki keklikleri ava gittiklerinde tuzak olarak kullanıp onların sesine gelen kuşçağızları öldürüyorlar, bazıları tavşanların gözüne ışık tutarak kör olmasını sağlıyorlarmış ve hayvancağız yerinden kıpırdıyamıyormuş ondan sonra tüfeği çekip tak! Sonra da tavşan pilavı yiyorlar. Avcılık konusuna ahiretini yeterince düşünen insanların daha bir hassasiyetle yaklaşmalarını beklerdim, çünkü bir hayvanı avlayıp yemek ancak yiyecek başka hiçbir şey kalmadığında -o da açlıktan ölmenize izin vermeyecek kadar olursa- izin verilebilir. Yoksa bu işin bilinçli - bilinçsiz avcısı tarafından bakmak bile yanlış, o hayvan avlanmadığında da pekala açlıktan ölmeyeceksiniz, yiyecek yeterince alternatif varken bir canlının canına kıymak ancak Allah'ın verdiği canı almak olur. Maksat öldürmek değil yaşatmak olmalı. Bırakın yaşlı, hasta ve üremeyen canlılar yine kendi aralarındaki dengeyle yok edilsin, bu zaten bizim müdahelemiz dışında olan bir süreç, bu bile düşününce bir insan olarak içimi sızlatıyor. |
Alıntı:
Peygamber efendimiz hayattayken, 6 defa evlat acısı yaşamış. Keza birçok peygamber, halife, islam alimi, hayatları boyunca çok büyük acılar yaşamışlar. Acaba onların günahı neydi de bu acıları yaşadılar? Allah aşkına, biraz mantık çerçevesinde yazalım. Bilinçli (bu kavram her konuda çok önemli gerçekten) hiçbir müslüman, başka insanların ahiret hayatını bu şekilde sorgulamaz çünkü bilir ki önce kendisinin vereceği çetin bir hesap var. |
Avcılık asla ve asla spor olamaz bu spora bir hakarettir. eğer ki Sayın Sûz-i Dilârâ dediği gibi çok ihtiyacınız varsa elbette açlıktan ölmemek için bunu yaparsınız fakat yiyecek onca şey dururken cana kıymak affedilemez bir şey
avcılığı açlıktan ölmemek için yapıyor olamazsınız değil mi? eğer ki öyle ise başka hiç bir şey söylemiyorum fakat işler bu şekilde değilse Sizi zevki ve aldığı haz için cana kıyan caniler olarak göremeye devam ederim buna da karışamazsınız düşüncelerimi de açıkça beyan edebilirim (can almaktan ne zevk alınır bilemem) |
Çok gerekli bir nedeni olmadan bir canlının öldürülmesini aklım almıyor. Bundan zevk alanlar için söyleyebilecek bir şey bulamıyorum .Her söylenen, savunmasız, masum canlıların katledilmesi yanında hafif kalıyor. Allah yüreklerine merhamet versin, ıslah etsin...
|
Alıntı:
Bu forumda birçok kişi evinde ya da bahçesinde domates, biber vs. yetiştiriyor değil mi? Neden? Domates alacak paraları olmadığından mı? Tabi ki değil. Kendi yiyeceklerini doğadan kendileri almak istiyorlar. Bunun zevkine varmak istiyorlar. Avcılıkta böyle, et alacak paramız olmadığından değil, kendi yiyeceğimizi mücadele ederek, doğadan kendimiz almak istediğimizden, aldığımız zevkin sebebi budur. Nasıl öldürdüm ama diyerek hava atmak şeklinde değil! Mesela bende kendi zevk alıyor diye evde hayvan besleyenleri anlamıyorum, hayvanın rızasını almış mı evde beslemek için? Kuşu ya da tavşanı kafese kapatıp, böyle yaşamaya mahkum ederken hayvanın rızasını almışlar mı? Süs olsun diye eve alınan köpekler sonra kapı önüne konulduğundan dolayı değil midir sokakta ki sayısız köpeğin varlığı? Ben de böyle insanların hayvanseverliğini, doğaseverliğini anlamıyorum. |
Bu tartışmaların sonu gelmez..
Herşeye işimize geldiği gibi kılıf bulmakta ustayızdır vesselam..Dini kuralları bile çarpıtırız bu uğurda.. Ben güvercinlerin bol olduğu meydanlarda en çok şuna tanık oluyorum: Genç ana-babalar kendileri bankta oturup keyif çatarken 3-5 yaşlarındaki çocuklarının amansız biçimde güvercinleri kovalamasına, rahatsız etmelerine, kuşlarla bir oyuncak gibi oynamalarına asla karşı çıkmazlar..çocuklarının kuşlara eziyet etmelerine ses çıkarmazlar..''yapma oğlum..onlar da bizler gibi canlı, günah, ayıp, kuşları rahat bırak mamasını yesin..'' demezler.. Yani kısaca böyle hayvan sevgisinden uzak insanların küçükken kuşlara eziyet eden çocuklarının, büyüyünce ellerine bu kez tüfek alıp, bıldırcın, ördek, tavşan kovalamalarına şaşırmamak gerek.. Her işin başı aile ve eğitim.. Ne desek boş.. İnsan sevgisi olmayanın hayvan sevgisi de sahtedir. Acımasızca namluyu doğrulttuğunuz o canlılar, asla saksıda yetiştirdiğimiz domates değildir syılmaz kardeş..nasıl bir mantıktır sizinki? En az sizin kadar ''yaşama hakkı'' olan canlılar onlar..biber domates değil yani.. ''Kuşun, tavşanın zevk için kafese kapatılması'' konusunda haklısınız.. Bana göre avcıların yaptığından pek bir farkı yoktur.En azından işkencedir. Hayvanların en güzeli özgür olanıdır bence.. |
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Bir tavşan başka canlılara besin olsun diye yaratılmıştır ama bir insan bu amaçla yaratılmamıştır. Elmayla armutu birbirine karıştırmaya çok güzel bir örnek olmuş sizin ki. |
hangi avcı kendi yetiştirdiği bir bıldırcını, bir ördeği, bir sığırcığı.... avlar? elma ile armudu siz karıştırıyorsunuz. eskiden (8-10 yıl öncesine kadar) gökyüznde bulut gibi sığırcık sürüleri dolaşırdı. öyle güzel görüntüler oluşurdu ki.. şimdi ara ki bir tanesini bulasın. buna benzer daha çok örnekler var.
|
1 Eklenti(ler)
Bu el benim elim...
Eklenti 266401 Daha sonra öldürmek amacıyla besliyorsanız, lütfen beslemeyin. Besleyecekseniz içinizdeki hayvan sevgisini besleğin, ciddi açlık çekiyor. Doğal yaşama sevgilerimle;) |
Alıntı:
Bize bilinçli avcılar hikâyesini anlatmayın lütfen hiçbir avcı yaşlanmış, eti kartlaşmış bir hayvanı öldürüp de etini yemez. Başka bir mesajınızda bir tavşanın başka bir canlıya besin olmak için yaratıldığını söylüyorsunuz, biz de diyoruz ki bırakın yaban hayatı kendi varlığını ve dengesini insan eli ile müdahele edilmeden kendisi sürdürsün ki o denge bozulmasın. İnsan elinin değdiği her yer bozuluyor bunu çok iyi bildiğinizden eminim-avcı ister bilinçli isterse bilinçsiz olsun-. Bir de lütfen başka yanlışlardan örnekler vererek kendi fikrinizin savunmasını yapmayın, basit kaçıyor, bu forumda aklı başında hiç kimse eve alınan evcil bir hayvanın sokağa atılmasına razı olmaz, buna karşı çıkar. Kuş ya da tavşanın kafese kapatılmasına rıza göstermez. Bunu yapan kişilere de ne hayvansever ne de doğasever denir. Dünyanın öbür ucundan getirilip sırf insanların zevklerini tatmin etsin diye havası, suyu, toprağı elverişli olmayan yerlerde satılan ve göz göre göre ölüme terk edilen Sibirya kurtları, muhabbet kuşları, papağanlar, kaplumbağalar vs. bunları hiçbir gerçek hayvansever, doğasever tasvip etmez, tıpkı çiçeğin dalında güzel olduğu gibi o hayvancıklar da kendi vatanlarında güzeldir, yararlıdır doğaya, insana. Çok seven gider onları kendi yerlerinde görür. İmkânı olmayan da oturur belgesel izler. Ki bizler o dengenin bozulmaması uğruna bu merakımızdan vazgeçmeye de hazırız görmesek de olur. Yani size diyebileceğim bizler yaban hayatına yabancı değiliz, o güzelliklerin el değmeden muhafaza edilmesini isteriz. Ne açsınız, ne açıktasınız, gidip ormana kendi mücadelenizle yiyeceğinizi kazanmanızı gerektirecek hiçbir durum yok, eğer bir mücadele verilecekse -hani bir mesajınızda yazmışsınız ya- 45 günlük civcivler kesiliyor, tıka basa yediriliyor veya mezbahanelerde vicdan sınırlarının çok ötesinde uygulamalarla o zavallı hayvanlar kesiliyor ya mücadele bence bunların düzeltilmesi olmalı. Kapitalist obezler, ceplerini dolduracak diye hiçbir canlıya bunun yapılmasına izin verilmemeli. Kuran'da bir ayette belirtildiği gibi -ki bunu siz de yazmışsınız- Allah bazı hayvanları etinden, binitinden faydalanalım, onlarla uzak mesafeler yakın olsun, hem onlarla yüklerimiz bize eziyet vermeden yerimize vasıl olalım diye yaratıldı. Ama bu demek değildir ki biz onlara gereğinden fazla yük vuralım veya ihtiyacımızdan fazlasını keselim her şey kararınca güzeldir sayın syılmaz. Peygamber efendimiz zamanında bir kişi devesini kesmek için hayvanın yanında bıçağını bilemiş de Hz. Muhammed o kişiye kızmış, "neden onu iki kere öldürüyorsun" diye. Bilmem anlatabildim mi? Eğer insanlar ahiretlerini ve verecekleri çetin hesapları düşünüyorlarsa bin kere düşünüp bir kere yapmalılar. Ha bu arada ben evimin et ihtiyacını -kendim yemiyorum- yılda bir defa kesilen kurban etinden karşılıyorum, derin dondurucu sağolsun. Gözümüz ne tavşan pilavında, ne bıldırcın etinde ne de onları avlarken vereceğimiz mücadelenin zevkinde. Taş devrinde de yaşamıyoruz, açlık sınırının altında olan bir ülke de değiliz, fakirimiz var ama açlıktan ölecek kadar değil, velhasıl kelam o tavşancağızın veya bıldırcının bir gram etine muhtaç değiliz. Elimizde olmayanların peşinde koşmak yerine biraz da elimizdekine şükretmek ve yaşarken ve henüz nefes alırken yaşatmaya gayret etmek. İnanın öldürmek en kolayı zor olan yaşatmak. Bu kadar çok tüketim çılgını ve terminatörün arasında bizler zor olana talip olduk. |
''Öldürme içgüdüsü'' hayvanlarda olduğu gibi insanlarda da vardır..
Bizler bu hayvani içgüdümüzü ne kadar frenleyebilirsek o kadar insanlaşırız. Gerisi palavradır. ............ o Bir engerek yılanını nedense yuvasında öldürmeye çalışan Tekirdağlı çiftçi Rahmi Kaburcuk kendisi av oldu. Yılan daha atak davranıp avcıyı boynundan ısırdı. o Eskişehir'de Mihalıççık ilçesinde ava çıkan üç kişiden Mustafa Özkan kaza ile arkadaşının oğlunu vurdu. o Konyanın bir beldesinde bir genç birlikte tavşan avına çıktığı kardeşini tüfeği ile öldürdü. o Antalya'da Halil Çalışkan adlı kişi evinin bahçesindeki yılana arka arkaya ateş etmeye başlayınca olan oldu. Av tüfeğinden çıkan saçmalar duvardan sekerek oğlu Murat Çalışkan'a isabet etti. o İstanbul Silivri'de ava çıkan Bekir Sütüpak adlı inşaat işçisi, vurduğu ördeği buz tutan gölden almak isterken buzun kırılması sonucu soğuk sulara gömüldü. o Ağrı, Afyonkarahisar, Denizli, Kayseri ve Sivas'ta masum ve aç hayvanları hazır korumasız durumda iken vurmak için yola çıkan beş avcı donmuş! o Ağrı'nın Panos ilçesinde Süphan dağında ava çıkan 3 avcı çığ altında kalarak ölmüş. o Sabah eşi uyandırmayı unutunca arkadaşları ile ava gidemeyen koca bu kızgınlıkla karısını vurmuş. Bir kere avcılarda öldürme dürtüsü oluşmuş, ancak öldürerek "mutlu" oluyorlar. Orhan KURAL Prof. Dr. http://istanbulburda.com/haber_author.php?id=102865 Eğer bir avcı avda bir kurt sürüsü, bir ayı tarafından öldürülse inanın hiç acımam.. Çünkü avcının öldürme hakkı varsa karşısındaki yaban hayvanının ondan on kat fazla öldürme hakkı vardır. Ava giden avlanır inşallah.. |
Alıntı:
Kısacası verdiğiniz örnek, örnek bile değil. Alıntı:
Alıntı:
Avcılığın yaban hayatına zarar verdiğini düşünen tüm üyelere; Devletin ve kurumlarının koyduğu kurallar çerçevesinde, bilinçli yapılan avcılığın doğaya zarar verdiğini, herhangi bir bilimsel veriyle/çalışmayla ispatlayın. Bu forumda yazmayı bırakırım. Bu kadar mı zor kaynak göstererek, veriye dayanarak konuşmak? Dünyanın hangi medeni ülkesinde avcılık yasak? Madem bu kadar kötü ve bizim ülkede benim gibi bunu düşünemeyen insan çok, gelişmiş batılı ülkelerde niye yasak değil? Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
|
Alıntı:
Ben çok iyi bilirim bu avcıların ne kadar gaddar ve acımasız olduklarını.. Bakın aşağıdaki videoya..Havalı tüfekle ne kadar güzel (!!!) avlıyorlar o minicik canlıları..Sitenin adına bakarmısınız: Ustaavcılar.. Havalı Tüfek İle Sığırcık Kuşu Avı | Usta Avcılar |
Avcılık
Alıntı:
Av kökünden gelen avcılık, bir şeyleri avlamak, yok etmek anlamındandır. Adı üzerinde av avlamak,” avcılık” Bir şeyleri yok etmek amacı ile yapılıyorsa bir gün o,nun sonunun gelmesidir. Bir deyimle bindiğin dalı kesmektir. Çocukluğumda evimizin bahçesinde elime tutuşturulan tüfekle vurduğum tavuk aklımdan hiç çıkmaz. Hala neden yaptığımı hayıflarım. Oysa marketten haftada bir iki tavuk alıp yememe rağmen. Etlik olarak beslenen hayvanlarla tabiattaki hayvanların olayını bir birine karıştırmayalım. İnsan sağlığı için beslenen hayvanlar farklı bir olay. Tabiattaki yetişen ve doğa dengelerini sağlayan hayvanlar farklıdır. Siz doğada yetişen bir şeyleri yok ederseniz, doğanın dengesini bozmuş olursunuz. Bu gün bilincsiz yapılan eylemler nedeni ile bir çok hayvanın neslini tüketmiştir. Avlamak yok etme olmamalı. |
Alıntı:
Arabayla tavşana çarpan (kasıtlı olarak), gece farla tavşan avlayan, sezon harici hamile tavşan vuran, yiyebileceğinin çok üzerinde bıldırcın avlayan birçok kişiyle tanıştım. Bunları avcı diye nitelendirmiyorum ve yaptıklarından dolayıda inşallah bu dünyada olmasa bile ahirette cezalarını görürler. Ben hep kurallara uygun avcılıktan bahsettim, beni eleştirirken bunu unutmayın. |
Laf uzadıkça üslubunuz çirkinleşiyor, saldırganlaşıyorsunuz, daha mesajıma ilk cevabınızı yazarken işi sanane, bananeye dökmüşsünüz, medenîce tartışmaktan anladığınız bu mudur?
Medenî ülkeler(hangi kıstaslara göre medenî), devletler benim için bir ölçüt değil ki onlardan gelen şeylere doğruymuş gibi yapışmak neden? Ben doğanın kendi dengesini kendisinin sürdürmesinin gereğinden bahsediyorum, devletlerin koyduğu kotalar, avcılık, yasalar, şu bu beni ilgilendiren şeyler değil. Doğanın insan eli değmemiş kısımlarındaki mükemmel işleyişe bakarsanız görürsünüz başka delile ihtiyacım yok benim. Bu arada dersinizi iyi çalışıyorsunuz, cevap yazacağınız üyenin diğer mesajlarını da kontrol ediyorsunuz, bu güzel bir özellik tebrik etmek isterim. Ben kendimi kandırmıyorum, o belgeselleri izlerken bir kaplanın bir ceylan yavrusunu yakalayıp boynunu sıkarak öldürmesi, iç organlarını çıkarması, karnını deşerek yemesi içinde azıcık merhamet taşıyan herkesin içini sızlatır, benim o görüntüleri izlemeye gerçekten yüreğim dayanmıyor. Yaban hayata yabancı değilim demem en azından onun kendi içindeki düzeni biliyor ve anlıyor olmamdan ve müdahele edilmesine karşı çıkmamdan kaynaklanıyor. Nasıl ben bahçeli evimde mutluysam onlar da kendi ormanında, dağında, denizinde mutlu. Sizin bilinçli avcılığınızın müdahelesini gerektirecek hiçbir dengesizlik yok onda. İnsan karışmasın o kendi yaşlısını da kısırını da temizler, yok eder. Ne ben ne de siz fetva alimi değiliz. Ancak size şu kadarını söyleyeyim kasapta, markette bu kadar etin içinde eğer siz çıkıp da elinizde tüfek, o hayvancağızları nefes nefese koşturarak kalbini korkudan güm güm attırarak -hayatta kalma içgüdüsü- kovalar, elinizdeki silahla ateş ederek acı çektirerek öldürürseniz -ki o silah sesinin ormandaki diğer zavallıları ne kadar korkutup ürküttüğünü de bilirsiniz- günah işlemiş olursunuz. Bir Müslüman olarak İslâm dinini bu kadarcık olsun bilirim. Ha fazlasını keselim demişsiniz ha bu kadar etin arasında gidip avlanmışsınız ne farkeder ki! İslâm dininde yavru hayvanların kesimi hakkında neler dendiğini düşünerek kuzu etinizi yiyiniz afiyetle ben zaten karışmıyorum, burada herkes fikrini beyan ediyor, kabul edip etmemek herkesin kendisine kalmış. |
Alıntı:
öncelikler avcılık ile yetiştiriciliği bir birine karıştırmayın birisinde tohumdan yetiştirim mahsul alıyorsunuz birisinde ise doğada yetişmiş güzelim hayvanlarım canını alıyorsunuz bunlar alakası olmayan şeylerdir. ikincisi kendi yiyeceğinizi mücadele ederek kazanmak istiyorsunuz da ondan dolayımı omzunuzdan tüfekler eksik olmuyor maden mücadele istiyorsunuz diğer canlılar gibi silahsız savaşında göreli üçüncüsü hayvanları bu kadar çok düşünüyorken hala ava çıkmanıza anlam veremedim bu arada eminim avcıların %90 yanlarında köpek götürüyorlar ve köpek besliyorlar onlar hayvanların rızasını almışlar mı onu araç olarak kullanma hakkına sahiplerse bu hak nereden geliyor anlayamadım evde hayvan beslemek ise hayvanın rızası var ise doğal ve normal bir olaydır insanlar ile hayvanlar arasında belirli ilişkiler var dır bu ilişkileri hayvan öldüren bir kişinin anlayacağını düşünmüyorum hayvanlarla aranızda öyle bağlar oluyor ki ne hayvan sizden ayrılmak istiyor nede siz hayvanda hatta ve hatta öyle örnekler var ki herkes bilir sahibinden her hangi bir nedenden dolayı ayrıldığı için açlıktan ölen bir şey yemeden yaşayanlar var tekrar dan söylüyorum avcılık ve spor yan yana gelemeyecek 2 farklı kavramdır "Anlamayacağınızdan ve boşa yazdığımdam eminim ama yazalım bakalım." bir cana kıymak anlaşılamaz bir şey olduğundan anlayamayız sizde haklısınız doğa sever bir sitede tartışılacak bir konu olmadığını da söylemek isterim adil bir münakaşa değil size karşı tüm site bu sizin yaptığınız gibi haksızlıktır başka cevap yazmayacağım |
Alıntı:
Biraz fazla alınganlık gösterdiğinizi düşünüyorum. Eleştiri kaldıramayan bir yapınız var gibi. Biraz daha rahat olmanızı tavsiye ederim, tıpkı benim gibi. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
|
Alıntı:
Av peşinde koşan bir beagle, pet shopta satılıp bütün gün kapalı bir evde yaşayıp, sadece tuvalet ihtiyacı için dışarıya çıkarılan bir beagle'dan 70 kere daha mutludur. Keşke dili olsa da konuşabilse. Evcil hayvan sitelerinin satılık hayvanlar bölümünde sürekli görüyorum. Panpişim, tontonum, kuçukuçum, minnoşum vs. vs. taşınacağım için/artık bakamayacağım için/şehir değiştirdiğim için vs. vs. yeni yuva arıyor. Aman ne güzel, bravo doğrusu madem bakamayacaksın, bir iki sene sonra ne şartlarda olacağını kendin de bilemiyorsun, ne diye o hayvanı alıyorsun? Köpeğini sokağa atan (sorsan kendini hayvansever niteler) çok gördüm ama köpeğini sokağa atan avcıyı hiç görmedim. |
Sevgili arkadaşlar, başlık açıldığından beri mesajları okumaya gayret ediyorum.
Aynı fikirde oluruz veya olmayız ama hepimiz insanız, lütfen mesajları yazarken kullandığınız usluba dikkat ediniz ve işi şahsî yöne yöneltmeden yazınız. Konu 6-7 kişi arasında tartışılmış da olsa okuyan yüzlerce kişi var. |
Sayın syılmaz,
Bir an için avcı değil, av olduğunuzu düşünebilir misiniz:confused: Saygıyla... Ben başka bir şey söylemiyorum. Buraya yazdığım ilk ve son mesajımdır. |
Alınganlık göstermiyorum mesajlarınızdan çıkardığım sonuç, işin sananeciliğe dökülmesi, konunun medenîce tartışılmasına çektiğiniz dikkatten dolayı dikkatimi çekti belirtmek istedim.
Bakın şurada anlaşalım, yaban hayatının kendi içerisindeki düzeni izlemeye -vahşi kısımlarını- içim kaldırmıyor ama ben bunu anlayabiliyorum. Anlayabildiğim için de müdaheleye karşıyım, o denge, o düzen kendi içinde kendini yürütüyor, kendine yetiyor zaten. Doğanın bilinçli ya da bilinçsiz avcıya ihtiyacı yok. Siz avcılığı bir spor dalı olarak görüp işi doğaya müdaheleye götürüyorsunuz ve durup dururken sırf sizin canınız istedi diye bir cana kıyıyorsunuz. Birileri spor olarak değerlendirdiği, sonucunda alacağı zevk için eline silahı, sapanı vs. alıp bir canlıyı öldürme hakkını kendinde görüyor. Bu hakkı avcıya kim veriyo? O hayvanların dili olsa da söylese neler söylemezlerdi, bir böcek bile ezileceğini anladığı anda nasıl canhıraş kaçıyor minicik adımlarıyla hiç gözlediniz mi? Hayvanların kendi aralarında içgüdüleriyle yaptıkları avlanmayla, akıl bahşedilen insanın davranışlarını kıyaslıyorsunuz ve bunun en az vahşi doğadakilerin yaptıkları kadar doğal olduğunu iddia ediyorsunuz. Birincidekiler yaptıklarından masum çünkü öyle yaratılmışlar ama acaba akıl, irade ve vicdan bahşedilen insanın durumu aynı mı? |
Alıntı:
Herkes düşüncelerini yazmış, bana çok da birşey kalmamış. Öldürmenin hak olmadığını savunan forumdaşlarıma, tüm canlılar adına teşekkürü bir borç bilirim. |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 10:44. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025